Tumgik
seherozden · 8 years
Audio
Maybe you're lost, cause you're not looking..
2 notes · View notes
seherozden · 9 years
Text
İyi olmaktan siklerce metre uzaktayım, diye bi cümle okudum.
Zaten yürümezdi.
E zaten yürümemiş işte ki ileri geçmiş zamanlı konuşuyorsun. (İleri geçmiş zamanlı konuşmak?)
Ben böyleyim-miş. Ben de böyleydim o zaman. Ofsayt, çarpım tablosundan daha kolaydı çünkü. Ben de siktiğim böyleydim. Bazılarına üff ne diyo bu serseri kafam şişti gelen ama dip hüzünlü punk şarkıları gibi. Ben de böyleydim işte.
Barış Manço’nun neden sevdiğimiz inanılmaz saçma şarkıları ve annem evde yapsa yemem ama o başkasının tatlı gelen direkt evi.
Suratına telefon düşmesi ve mandalina ipi mutsuzluğu. Bak, canının börek bile istemediği bazı günler.
Şu fanın sesini biraz kısar mısın?
Totalde; bir dilsiz, üç falan hacı, birkaç kıro ve çokça entel loser’la toplu taşıma aşkı yaşadım. Hep onlar önce indi. Alt metin yok, onlar önce indi.
Yalnız başıma dışarıdayken dilsiz taklidi yapıyorum.
Bu siktiğimin döşeğine akşam yine yatmayacak mıyız, kalkınca neden topluyoruz güzide - beyhude bir sorusu. Zararlı olabilecek yazılımlar bulundu. Bazı yazılışların bize çok zararı dokundu. Ben yazsam dokunmazdı belki de, çünkü benim olayımdı yazmak, ben yazamazsam kimse yazamazdı, o hele nerden çıktığı belli olmayan biri hiç yazamazdı yazmak benimdi bak onu benden iyi yapamazdı. O benden iyi ne yapıyorsa yapsındı, git onu sevdi madem ama seninle zaten yürümezdi.
E zaten yürümemiş işte ki ileri geçmiş zamanlı konuşuyorsun. (İleri geçmiş zamanlı konuşmak ne demektir.)
Kadın orada demiş ki; seni o kadar çok düşündüm ki burnum kanadı. Bu şarkı beni nasıl buldu bilmiyorum hiç de dinlemezdim başkaları çok dinlemişti çünkü ben sevmezdim hiçbir şeyi başkalarının çok sevdiği; bi kerecik olsun bir tek ben sevseydim isterdim hep ama bırakmazlardı. Bana hiçbir şey bırakmazlardı çünkü benim belam çoktan verilmişti belli.
İtiraz da etmiyorum artık nasıl olacak bilmiyorum.
Azaldıkça çoğalıyorsun nasıl olacak bilmiyorum.
Bittikçe başlıyorsun nasıl olacak bilmiyorum.
Gittikçe gidiyorsun nasıl olacak bilemiyorum.
Kapatıp açınca düzelmeyen şeyler.
Hayatta asla anlayamayacağım şeyler.
Ya ben ne güzel seviyordum şimdi ne biçim güzel mi oldu hayır boş kaldım, ben ne güzel seviyordum, bi bıraksaydı mutluydum severken ama unutuyorum şimdi bok gibi, güzel mi, böyle mi güzel olur, bomboş kaldım, dedim sonra.
Hala da belki ararım korkusundan sarhoş olmuyorum.
92 notes · View notes
seherozden · 9 years
Video
youtube
Bulutların üzeri nasıldır, iyi bilirim Ama bataklık, tuhaf Belirsiz hisler zinciri Nasıl hissetmen gerektiğine kendin karar veremezken, yanında bir çok insan falan görüyorsun Falan Ama aslında her şey bir karınca yuvası gibi Kalabalık, çok hareket, bir telaş Boş günler, boşa geçen zaman Alışmak en kötüsü, kendi ayakların üzerinde durmak Ama durmak Kalakalmak öylece Öylece işte Bilir misiniz? Hayatında yaşayabileceğin tüm şeyleri yaşamışsın gibi Hayatının en güzel gününü çoktan yaşamışsın gibi Yaşamışsın gibi işte Daha ne kadar direniyorsun? Ölmemeli misin gerçekten Bu kadar kötü hissediyorsan ölmelisin Diyorum içimden. Yaşamayı seviyorsun, çünkü bulutlardasın Niye direniyorum Direnmeli miyim İnanın ki bilmiyorum ama böyle kalmakta bir şey Dedi halimi gören Tarih tekerrür etmiş defalarca, ama o an geri gelmemiş Beyninde bile Anılar düşünülmez olmuş, kötü hissetmek falan Huy edinmiş içinde bir yerlerde Ne yaşıyorsun gerçekten içinde? Yaşamalı mısın? Hayatın (en azından) bir alanında kazanan olmak falan Görsem ağlarım Çünkü bir kere kaybedersen, hep kaybedersin Bir son! mu arıyorsun Son yok, öylece kalmak işte Ö y l e c e 
1 note · View note
seherozden · 9 years
Audio
Stuck inside my mind for days Memories haunt me in this endless maze The games we play are deadly, aren't they? Blow this pain to smithereens Help me fight this storm before I wreck myself The games we play are deadly, aren't they?
0 notes
seherozden · 9 years
Audio
Tek başına bir vals..
2 notes · View notes
seherozden · 9 years
Text
“Nasıl bir bekleyiş bu. Nasıl bir yangın ki bu hiç dinmeyen. Nereye kayboldu ellerin?
Günlerdir hiçbir şey yemediğimi farkettim. İnan ki, sadece seni içtiğimi farkettim. Seni içip sarhoş oldum. Seni ağladım, seni sayıkladım, yine. Saat 5. Bitmek bilmeyen bir gecenin ardından, hava aydınlanmak üzere. Ben çok uzun zamandır aydınlığı görmedim biliyo musun. Odamın pencereleri hep kapalı. Kapattım kendimi herşeye. Sadece gözlerini düşünüyorum. Saçlarını, seni. Bir de en ufak bir tıkırtıda korkuyorum. Bütün seslerden korkuyorum. Herşeyden çok korkuyorum. Aklımı mı yitiriyorum? Korktuğum her zaman saçlarının arasına saklanıyorum.
Seni beklemek, her gün ölmek demek.”
11 notes · View notes
seherozden · 9 years
Audio
Say you wanna stop me Say you wanna stop me now But I’m leaving
0 notes
seherozden · 10 years
Photo
Tumblr media
"Dünyadaki bütün alfabeleri yan yana dizer öyle severim"
22 notes · View notes
seherozden · 11 years
Audio
"İnanamazsın ağlarsın." Nasıl sevdiğimi bilseydin kimseyi sevemezdin.  Tedirginim, mutsuz değil, tedirgin.  Beni attığı ateşlerde yanmıyordum artık, bizzat ateş bendim. Yanıyordum. Yanıyorum. Düşsem kendi başıma kalkar oldum. Kimseye şikayet edemedim.  Bunları son gelmeden önce yazdım. Geleceğini biliyorum. Son yakın. Al sevgilim -sana göre degil tabii- sana sonluk yaptım. Bu sondu, bu “incecik bir veda havası” beni ne hale getirdi. Boğuldum.  Çok düşündüm, ben mi fazla aptalım, yoksa o anlamak mı istemiyordu? Ya da ben anlatamıyordum Her neyse işte Ağlayamıyorum bile Yaşamıyorum aslında, bu kimsesizlikte. Herşey meçhul, yenik. Buraya kad Her şey İyi bak sevdiğim gö Son kez öpü Neyse.
6 notes · View notes
seherozden · 11 years
Text
Son gelen ışığı söndürür. Şişhane’de otobüs beklerken, demirlere tutunup aşağıya tükürürdük. Ben bu gece de uykumda seninle buluşmayı deneyeceğim. Depremde ölme. Bakırköy’de ‘limon’ diye bir yer vardı. Yaklaştıkça adımlarım hızlanırdı. O zamanlar çok yağmur yağardı. Her şey için üzgünüm. Birçok şey için müteşekkir. Depremde sakın ölme. Denizli’ye gidersem ikinci elciden kitap alacağım. Ama sen lütfen ölme. O köpeği senden önce alacağım. Büyük ihtimalle senden önce çocuk sahibi olacağım ama lütfen ölme. Nasıl yaşlanıyorum tahmin bile edemezsin. Saçımda beyaz var mı diye falan bakıyorum bazen. Yalvarıyorum benden önce ölme. Çizemiyorsun artık, zaten ben de yazamıyorum. Olsun ama idare ediyoruz bir şekilde. Geçen gece bağırarak uyandım. “Hayatımı, arkadaşlarımı, ailemi, İzmir’deki bahçeli evimi aldın benden, sen daha ne istiyorsun!” diye bağırıyordum. Karabasan gibi hatırlarsın, hani ateşin çıkmıştı bi akşam. Neyse. Sen sakın ölme. Aklıma gelmişken, derken aklımdan uçan cümleler kadar bilinmez adımlar atıyorum son zamanlarda. Düşersem, kendi kendime de kalkmayı öğrendim. Denizli’ye asla gitmeyeceğim. Chino Moreno da gittikçe gençleşiyor sanki. Tırnaklarımın yanlarını hala koparıyorum. Dudaklarımı da yiyorum. Bir sakıncası yok artık diye düşünüyorum. Bira içiyorum, sigara içiyorum, planlar yapmıyorum, yarın beni neler bekliyor bilmiyorum. Sen söz ver ama bak, ölme. Dua falan da ediyorum artık, özürler diliyorum. Telefon yastık altında uyuyorum, senden öğrendiğim ne varsa hepsini yapıyorum, yapmaya çalışıyorum. Onlar bilmiyorlar merak etme, bahsetmiyorum. Yeter ki sen yaşlanmadan ölme. Haber alamamak kötü tabii de hayıflanmıyorum. Bu gece yine seninle birlikte olmayı deneyeceğim. Sultanahmet’de balık yerim belki. Seni anlatıyorum bazen, tuhaf oluyorum. Beni nasıl güzel seviyordu diyorum. O gece fırlatıp atmıştım ya, uzun zamandır pek bir şey okumuyorum. Açıklama gereği duymuyorum. Yanlış anlama ama çoğu şeyi hala anlayamıyorum. Sormuyorum. Sol elim canıma okuyor haftalardır, doktora gitmeyi düşünmüyorum. Evet hala sevmiyorum. Arkadaşımı çok özlüyorum. Keşke böyle olmasaydı diyorum. Kızıyorum sonra, ağlıyorum, tek başıma ağlıyorum onlar bilmiyorlar çünkü bahsedemiyorum. Ezan okunurken müzik dinleyince de çarpılmıyor insan biliyor musun, artık sesi kısmıyorum. Dua da ediyorum zaten, başına bir şey gelmesin diye bildiğin yalvarıyorum. Ataköy’de kuaföre gittim birkaç gün önce, şu an hatırlayıp gülüyorsun biliyorum. Saçın çok kötü olmuştu, bunu da ilk defa söylüyorum. Bir kitabın arasından kocaman vesikalığın çıktı geçenlerde, ben de güldüm. Özlüyorum hala, nasıl geçecek bilmiyorum. Başkaları yüzünden üzülüp hala sana kızıyorum. Hepsi onun yüzünden diyorum. Çoğu zaman senden nefret ediyorum. Ama sen bana bir iyilik yap ve sakın ölme. Bak rica ediyorum.
7 notes · View notes
seherozden · 11 years
Audio
İçime gittikçe sığmayan duygularımla yaşamaya devam ediyordum. Ediyorduk.  Hani şu “hayat” kavramımın sözlük karşılığı tamamıyla ismiydi, artık bin metre öteden farkedilen bu duygularımı, şimdiye kadar yaşadığım hayatta aslında yaşamadığımı, o yağmurlu Kasım’da tanıştığım hayatımın adamını, şimdi tam anlamıyla yaşadığımı, cenneti başka kimseyle yaşama fikrimin olmamasını; hissetmeden, düşünmeden duramıyordum. Ona aşık olduğumu düşündüğümde bile o midemde oluşan tatlı acı ağrılar, 8 aydır her mesajında, her aradığında değişen kalbimin ritmi; eminim ki 80 yıl sonrada aynı seyrinde olacaktı. Onun bana aşık olma ihtimalini düşününce kendimi bulutların üzerinde hissediyordum. Hissediyorum. Aramızdaki o 1000 km’nin hissetmeme engel olamayışına mı yoksa içimdeki ömrü sonsuz kelebeklere mi sevineyim, bilemiyordum. Bilemiyorum.  İliklerime kadar seviyordum. Seviyorum. Öyle derin ki yeri, hangi kelimeyi kullanırsam kullanayım; anlatamıyorum.
2 notes · View notes
seherozden · 11 years
Text
Camdan dışarıyı izliyordum. Yorgundum, yorgun gözlerim seni yine arıyordu. Göremiyordum. Bulamıyordum. Duyamıyordum. Dokunamıyordum. Hani bir şarkı çalıyordu, kulaklarım patlıyordu acıdan, dinlemeye devam ediyordum. Kalbim patlıyor seni sevmekten, yine seviyorum. Hani bilmem kaçıncı ayımız bugün, seviniyordum, çok seviyordum. Bilmiyorsun ama çok özlüyorum, görmüyorsun ama çok ağlıyorum. Hani bilmem kaçıncı sokaktan dönüyorum, yine sana varıyorum Yanıyorum İçim gidiyor, sana gelemiyorum.
3 notes · View notes
seherozden · 11 years
Text
01:42 Zifiri karanlıkta bulutları arıyorum. Bulutları görmeden uyuyamıyorum. Uzun zamandır huzur arıyorum. Ama öyle bildiğiniz gibi değil, böyle bilmediğiniz gibi. Yazmayı seviyorum. Yazmaktan nefret ediyorum. Seni seviyorum. Ama sonra konuşuruz. 02:02 Rüyanda beni görüyorsun. Hatırlamayacaksın. Çünkü insan önemsemediği insanları hatırlamaz. Seni önemsiyorum. Seni unutamıyorum. Bak her insan gerçeği bilir inanmak istemez ya; ben inanmak istiyorum. Ben hiç birşeye inanmıyorum hiç kimseye kendime. Geçenlerde bir kadın anneme alışkanlıklarımın olduğunu söylemişti Nerden bildiyse seni Bilemedim. Hayatın benimle alay edişini saymazsak yaşamak güzel. Ağlayamıyorum artık biliyor musun Vücudum bu acıyı nasıl atıyor biliyor musun Ben bilmiyorum. Zarar veriyorum içime Ölmüyorum Ölmek istiyorum bu zamanlarda Ölemiyorum Sonumu merak ediyorum Sona gider miyim, hiç birşey bilmiyorum.
1 note · View note
seherozden · 11 years
Audio
4 duvar dar geliyor.
Bulutlar dar geliyor.
1 note · View note
seherozden · 11 years
Text
Tanıyacağım en iyi adamdı, çok şey öğreniyordum ondan haberi bile olmuyordu, haberi olmuyordu daha birçok şeyden söylemiyordum, tanıyacağım en iyi adamdı zira; aldatmazdı, kandırmazdı, bırakmazdı, söylesem beni sevmezdi, biliyordum, o kadar iyiydi ki; bile bile sevmeye yeltensem, benimle artık konuşmazdı.
Beni tek annem anlardı.
Eğer anlatabilseydim, annem beni ilk kez anlardı. Kızardı. Zamanında kendine çok kızmıştı çünkü hatırlıyorum, bir adama çok kızmıştı, tanıdığı en iyi adamdı, “izin vermemişlerdi”, onlar da farklılardı. Bizimle aynılardı.
Her neyse.
Kafasının içindeki dipsiz kuyuya gözüm kapalı inmek istiyordum, hiç etmediğim kadar merak ediyordum; nelere gülmüştü, nelere ağlamıştı doğduğundan beri, nasıl sarhoş olurdu, neler okurdu, nelerin bahsi açılsın istemezdi, neler değişebilirdi benimle birlikte, neleri değiştirebilirdi bende?
Götürmek istediğim bir yer vardı onu, sevecekti biliyorum, belki beni de severdi, neden olmasın belki çok severdi.
Allah aşkına, o kahvaltı her sabah hazır olurdu zaten, niçin hayalime ortak olmuyordu?
Bana gelirdi bir gün belki, neden olmasın, belki hep kalırdı.
Biliyorum, tanıyacağım en iyi adamdı.
63 notes · View notes
seherozden · 11 years
Audio
Keşke resimlerin olmasaydı.
1 note · View note
seherozden · 11 years
Text
Dün, sabaha karşı yine gökyüzünü izliyorum; gece, güne, bulut, kucağında yavrusunu taşıyan kangurudan geyiğe döndü; sırtına binip gitmek istedim.
Sırtımdaki tüm yükü mutfak balkonundaki patateslerin yanına koyup gitmek istedim, sabah annem bütün dertlerimden omlet yapardı, görmeden gitmek istedim, göremediğim her şeyi geride bırakıp uzaklara, denizin, palmiyelerin, hiçbir zaman inanmayacağım dinin o kocaman evinin olduğu, konuştuğumuz yere gitmek istedim; seni bırakıp gitmek istedim.
Boktanlık; dizili domino taşları, ben sondaki, yaptıklarım rüzgar.
Sen, 
ah sen.
Umursamazsın ama çok ağladım, çekindim mübarek eylemeye karşılık gelmezse diye, sen hangi gökyüzünün altındaydın, aramızda kaç km, kaç kızgınlık, kaç sinir harbi, kaç birileri, kaç kaçmak, sen hobi olarak kaç yine benden; ben çok ağladım. 
Topuklarımı yere, yumruğumu dizime vurdum, biliyor musun insan ağlamamaya çalıştığında, bir sahne sanatçısının ömrü boyunca yaptığı mimiğin %80’ini yaparmış, bir yerde okumuştum, hayır şu an uydurdum. 
Anlatmak istediklerimi düşündüm, mecalimin kalmamasına üzüldüm, bir kere daha ağladım; çünkü mecali kalmayanın tek ihtiyacı, uyuyabileceği bir gerdandır, dedim kanguruyu geride bırakan geyiğe, bir fırt daha aldım naneli sigaramdan, karşı komşu perdesini açana kadar ağladım.  
Ağlamak, acziyetimin en naturel reaksiyonuydu; ağladım.
Kadınlar böyledir bilirsin, yapacak başka bir şeyleri kalmadığında ağlarlar ve orospu çocukluğu yaparlar, hayır yapmazlar, onu sadece ben yaparım, özür dilerim, bilirsin; insanlar, haklı çıkabilecekleri bir şey kalmadığında özür dilerler. 
Bunca riyakarlığın ve ahlak savaşlarının denize döküldüğü noktada ben, yapabileceğim en samimi orospu çocukluğunu yaptım, sana bir daha yandım.
Sana aşık olmak yanlışlarıma en müstahak cezaydı, isyan etmeye yüz bulamadım; fotoğrafına baka baka ağladım.
115 notes · View notes