Tumgik
#sanatsal işler
jupiterliyazar · 2 months
Text
Çizime başlayalım. ✍🏻
35 notes · View notes
kizilelma035 · 7 months
Text
Eğer sizin yokluğunuz bu âlemde hissedilmiyorsa; varlığınız bu âlemin sırtına yüktür.
Profesör Doktor
İsmail Hakkı Aydın
Beyin Cerrahı..
İsmail Hakkı Aydın 1954 yılında Trabzon’da doğdu. Lise tahsilini kadar Trabzon’da tamamlayan yazar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. 
Beyin Cerrahisi alanında asistanlığa başladı. Asistanlık ile birlikte İstanbul Üniversitesi Nöroşirurji Kürsüsünde ihtisasına devam etti. 
Zürich’te Mikro Nöroşirurji Merkezinde Öğretim Üyesi olarak görev yaptı. 1984 yılında Ülkeye döndü ve Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Ana Bilim Dalı Başkanlığına getirildi. 
Türkiye de ilk olan Nöroşirurji laboratuvarını kurdu. Dünyanın birçok ülkesinde farklı zamanlarda araştırmalar yaptı. Ülkemizin başarılı bilim adamlarından olan İsmail Hakkı Aydın’ın sahip olduğu bazı ödüller;
•1990 yılında TÜBİTAK Ödülü
•1991 A.B.D Congress of Neurological Surgeons'un INTERNATIONAL FELLOW'u ve F.C.N.S. unvanı
•1991 Türk Nöroşirurji Araştırma Ödülü
•Amerika Strok Konseyi tarafından Uluslararası Bilim Adamı ve F.I.C.A payesi verildi.
•Nöroşirurji Sürekli Tıp eğitimi Kredi ödülleri A.B.D
•Congress of Neurological Surgeons yönetim kurulu üyeliğine seçildi
•2001 yılında Hindistan Dünya Bilimine katkısı sebebi ile Kristal Küre ödülüne layık görüldü
Uluslararası birçok alanda ülkemizin gururu olan Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın edebi hayatında da birçok kitaba imza atmıştır. 
30 dan fazla kitap yazarı..
İsmail Hakkı Aydın beyin cerrahi olarak kendi alanında bilgilerini sunan eserleri kaleme almıştır. Akademik kariyerinin yanı sıra musiki, karikatür, yazarlık, felsefe ve hat ile ilgilendi. Dergi ve gazetelerde eleştiri yazıları yazdı.
İsmail Hakkı Aydın’ın 100’ü aşan güftesi ile TRT repertuvarlarında yer alan sanat dalında oldukça başarılı örnekler vermiştir. 4 dil bilen İsmail Hakkı Aydın akademik ve edebi yaşamının yanında sanatsal alanda da oldukça başarılı işlere imza atmıştır.
_______________
Bu adam Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük değerlerden biri ve MÜSLÜMAN...Tam manasıyla..
Kendini ve haddini bilmeden İslamiyet'e ve Müslümanlara saldıranlara belki ders olur..
Çünkü....
Tumblr media
Tumblr media
Evet maalesef,,
Tohumuda,toprağıda bozuklar dolaşıyor aramızda...
39 notes · View notes
mersinyerelhaber · 14 days
Text
MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN DESTEKLERİYLE TARSUS’TA SANATSAL ETKİNLİKLER ARTIYOR
MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN DESTEKLERİYLE TARSUS’TA SANATSAL ETKİNLİKLER ARTIYOR TADEKA’DAN “SANAT GÜZELLEŞTİRİR” KARMA RESİM SERGİSİ ONLARCA SANATÇININ ESERLERİ GÖRÜCÜYE ÇIKTI! Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin destekleriyle Tarsus’ta sanatsal etkinlikler artarak devam ediyor. Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı bünyesindeki Tarsus’a Değerler Katanlar…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pirlantahaberleri · 1 month
Text
Turmalin Taşlı Vintage Pırlanta Yüzük
Turmalin, doğanın bize sunduğu en renkli minerallerden biridir. Bu taş, elektrik yükü taşıyabilme yeteneği gibi nadir özelliklere sahiptir ve renk skalası hemen hemen her tonu kapsar. Turmalin taşının en büyüleyici yanı, tek bir taşta birden fazla renk bulunabilmesidir. Örneğin, su kabağı turmalini, yeşil ve pembe renklerin harika bir kombinasyonunu sunar.
Turmalin Taşının Keşfi ve Tarihçesi
Turmalin, 1700'lerin başlarında Batı'ya tanıtıldı, ancak çok daha eski uygarlıklar tarafından biliniyordu. Brezilya'da bulunan turmalinler, başlangıçta zümrüt olarak yanlış tanımlanmış, ancak zamanla bu taşların benzersiz bir tür olduğu anlaşılmıştır.
Renk Çeşitliliği ve Anlamları
Turmalin taşının renkleri, uçsuz bucaksız bir yelpazeye sahiptir. Her bir renk, farklı bir anlam ve enerji taşır. Örneğin, pembe turmalin, aşk ve şefkatle ilişkilendirilirken, yeşil turmalin bolluk ve iyileşmenin simgesidir.
Vintage Pırlanta ve Turmalin Taşlı Yüzüklerin Cazibesi
Vintage tasarım, geçmişin zarafetini ve inceliğini günümüze taşıyan bir sanattır. Pırlanta ve turmalin taşının bir araya geldiği vintage yüzükler, bu benzersiz kombinasyonla klasik güzelliği ve modern zarafeti birleştirir.
Vintage Tasarım Nedir ve Neden Özel Sayılır?
Vintage tasarım, geçmiş dönemlerin estetik özelliklerini taşıyan, zamansız şıklık sunan tasarımları ifade eder. Her bir vintage yüzük, bir dönemin hikayesini ve el işçiliğinin zarafetini barındırır.
Pırlanta ve Turmalin Taşlı Yüzüklerin Eşsiz Uyumu
Pırlanta, ışığı mükemmel bir şekilde yansıtarak parıldarken, turmalin taşı renkleriyle büyüler. Bu iki taşın birleşimi, her yüzüğü eşsiz ve göz alıcı kılar.
Tumblr media
Turmalin Taşlı Vintage Yüzük Alırken Bilinmesi Gerekenler
Turmalin taşlı vintage yüzük alırken, taşın rengi, berraklığı ve kesimi gibi faktörlere dikkat edilmelidir. Ayrıca, yüzüğün tarihi ve üretildiği dönem, değerini ve özgünlüğünü belirleyen önemli unsurlardır.
Yüzük Alırken Nelere Dikkat Edilmeli ve Kalite Nasıl Anlaşılır?
Yüzük alırken, taşın doğallığı, yüzüğün altın ayarı ve işçiliği gibi faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Kalite, detaylarda saklıdır; bu yüzden, ince işçilik ve malzeme kalitesine özel dikkat gösterilmelidir.
Turmalin Taşlı Vintage Yüzüğün Fiyatını Etkileyen Faktörler
Turmalin taşının rengi, berraklığı ve karat ağırlığı gibi özellikler, yüzüğün fiyatını doğrudan etkiler. Ayrıca, yüzüğün tarihi ve nadirliği de fiyat üzerinde önemli bir rol oynar.
Pırlanta ve Turmalin Taşlı Yüzüklerin Bakımı
Doğru bakım teknikleri, yüzüklerinizin uzun yıllar boyunca yeni gibi kalmasını sağlar. Yüzüklerin düzenli olarak temizlenmesi ve kimyasallardan uzak tutulması önemlidir.
Doğru Bakım Teknikleri ve Sık Yapılan Hatalar
Yüzüklerinizi temizlerken, yumuşak fırçalar kullanmalı ve sert kimyasallardan kaçınmalısınız. Sık yapılan hatalardan biri, yüzükleri günlük işler sırasında takmaya devam etmektir; bu da taşların zarar görmesine neden olabilir.
Yüzüklerinizi Uzun Yıllar Yeni Gibi Saklamanın Sırları
Yüzüklerinizi korumak için, onları ayrı ayrı yumuşak kumaşlarla sararak saklamak ve doğrudan güneş ışığından korumak önemlidir. Böylece, yüzüklerinizin parıltısını ve rengini koruyabilirsiniz.
Yatırım Amaçlı Turmalin Taşlı Vintage Pırlanta Yüzükler
Turmalin taşlı vintage pırlanta yüzükler, sadece estetik değerleriyle değil, aynı zamanda yatırım değerleriyle de ön plana çıkar. Bu yüzükler, zamanla değer kazanabilir ve koleksiyonerler için özel bir öneme sahip olabilir.
Yüzüklerin Yatırım Değeri ve Piyasa Analizi
Yatırım amaçlı yüzüklerin değerlendirilmesi, piyasa trendleri, taşın nadirliği ve tarihi önem gibi faktörlere bağlıdır. Bu analizler, doğru yatırım kararları almanıza yardımcı olabilir.
Uzun Vadeli Yatırım için Yüzük Seçimi Nasıl Yapılmalı?
Uzun vadeli bir yatırım olarak yüzük seçerken, taşın kalitesi, yüzüğün nadirliği ve potansiyel değer artışı göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, yüzüğün tarihi ve sanatsal değeri de önemli bir faktördür.
Yatırım Yüzüklerinin Korunması ve Değerlendirilmesi
Yatırım olarak satın alınan yüzüklerin korunması, onların düzenli olarak incelenmesi ve profesyonel değerlendirme hizmetlerinden faydalanılması ile sağlanabilir. Bu, yüzüklerinizin değerinin zamanla korunmasına ve artmasına olanak tanır.
Bu rehber, turmalin taşlı ve pırlanta vintage yüzüklerin büyüleyici dünyasını keşfetmeniz için bir başlangıç noktasıdır. Her bir vintage yüzük modeli, kendi hikayesini ve güzelliğini taşır. Bu değerli taşlarla bezeli vintage yüzükler, sadece bir aksesuar değil, aynı zamanda bir sanat eseri ve değerli bir yatırımdır. Sitemizde yer alan farklı tasarımlardaki vintage pırlanta yüzük modelleri de incelemeniz için sizleri bekliyor.
Kaynakça: https://www.thalespirlanta.com/vintage-pirlanta-yuzuk-turmalin-tasli
0 notes
afetgonullusu · 7 months
Text
Arama Kurtarmacı En Duygusal İnsandır Bizden Şiirler (Işıl Tüfekçiler) Redak
youtube
Şiir, dilin estetik ve duygusal kullanımıyla, ses, ritim ve anlamın bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş özgün bir edebi türdür. Şiir, birçok farklı duyguyu, düşünceyi ve deneyimi ifade etmek için kullanılır. İşte şiirin bize neler anlatılabileceğine dair bazı noktalar:
Duyguları İfade Eder :
Sevinç, hüzün, aşk, kaygı gibi çeşitli anıları ifade eder. Şiir, bu anıları okuyuculara aktarabilir. Doğayı ve Çevreyi Betimler :
Doğa, manzara ve unsurların güzelliklerini ve geliştiri yansıtılabilir. Düşünceleri Yansıtır :
Felsefi, sosyal, politik veya kişisel olarak tanımlanabilir. Şair, kendi bakış açısını okuyuculara sunuyor. Hayal Gücünü Teşvik Eder :
Metaforlar, simgeler ve diğer edebi tekniklerle okuyucunun hayal gücünü harekete geçirir. Hikayeler Anlatır :
Kısa bir hikaye, bir anı veya bir hayal gücü ürünü olarak çeşitli hikayeler anlatılabilir. Tarihi ve Kültürel Unsurları Yansıtır :
Tarihsel olaylar, kültürel değerler, mitler ve gelenekler hakkında bilgi verir. Sesin Ritmi ve Akışını Kullanır :
Şiir, sesin ritmi, tekrarı ve koleksiyonuyla bir tablo ses tabloları. Dilin Estetik Kullanımını Gösteren :
Dilin sesi, ritmi, kafiyesi ve yapısıyla estetik bir deneyim sunuyor. İroni ve Mizahı Kullanır :
Şair, ironi, mizah veya absürdite kullanarak okuyucunun düşünmesini sağlar. Düşündürür ve Derinlik Katar :
Şiirler genellikle derinlikli anlamlar içerir ve okuyucunun düşünmesini ve içsel bir depolanmayı sağlar. Bireysel ve Evrensel Temaları İşler :
Hem bireysel deneyimler hem de evrensel insani olayların işlenebilirliği. Sevgi, kayıp, ölüm gibi. Sanatsal ve Yaratıcı Bir İfade Biçimidir :
Şiir, sanat ve yaratıcılığın bir ifadesi olarak değerlidir ve farklı tarzlar ve formlarla ortaya çıkar. Sonuç olarak, şiir, insan deneyimi, farklılaşmak ve bilimsel bir şekilde ifade etmek için kullanılan güçlü bir edebi formüldür. Okuyuculara farklı bir bakış açısı sunar ve dilin güzelliğini kullanarak iletişimi kurar.
Sende #Afet #Gönüllüsü Ol …!
Whatsapp Bilgi
redak
Afetlerle bu denli yakın yaşarken; ekip arkadaşlarınla , omuz omuza tüm canlılara yardıma hazır mısın ?
Sen de afet gönüllüsü ol! Büyüsün yardım halkamız.
0 notes
hetesiya · 11 months
Text
Asfaltın Altında Orman Var: Sokakları Geri Al!
Julia Ramírez Blanco, Çeviri: Derya Yılmaz
Tumblr media
Geçtiğimiz yıllar boyunca, sanat eserlerini sadece izlemek yerine onları deneyimlemeye alıştık. Seyirciler olarak bizden, sanatsal “durumlar”a katılmamız isteniyor. Kurumsal ve akademik literatürde “ilişkisel sanat” veya “topluluk temelli sanat” gibi terimler ortaya atıldı. Neo-sitüasyonist denebilecek kuramsal bir akım içinde, bu tür pratiklerle ilgilenen metinlerin, Guy Debord, Jean Baudrillard, Raoul Vaneigem ve Michel de Certeau’dan alıntılarla beslendiğini görüyoruz. Claire Bishop, bu gelişmeleri değerlendirirken çağdaş sanatta yaşanan “toplumsala dönüş”ten söz ediyor. Fakat Artifical Hells/Yapay Cehennemler (2012) başlıklı kitabının giriş kısmında, bu dönüşün aslında bir geri dönüş olabileceğini ve belli bir geleneğe dayandığını öne sürüyor:
Batı Avrupa açısından baktığımızda, çağdaş sanatta yaşanan toplumsala dönüşü, ikisi de politik çalkantıların ve toplumsal değişim hareketlerinin damgasını taşıyan iki tarihsel dönem üzerinden bir bağlama yerleştirmek mümkün: Avrupa’da 1917 dolaylarında ortaya çıkan tarihsel avangard ve 1968’e götüren “neo-avangard”. 1990’larda katılımcı sanatın gözle görülür ölçüde nüksetmesine bakıldığında, komünizmin çöktüğü 1989 tarihini üçüncü bir dönüşüm ânı olarak belirleyebiliriz. Bu üç tarih birarada ele alındığında, kolektivist bir toplum vizyonunun zafere ulaştığı, ayakta kalmak için son bir atılım gösterdiği ve nihayet çöktüğü bir hikâye oluşuyor. Her evreye, sanatın toplumla ilişkisine ve siyasi potansiyeline dair ütopyacı bir yeniden değerlendirme eşlik ediyor – sanatın üretilme, tüketilme ve tartışılma biçimlerinin gözden geçirilmesiyle kendini gösteren değerlendirmeler bunlar.[1]
Sanat alanında katılımcılığın yükseldiği daha önceki dönemlerde olduğu gibi, 1990’larda katılıma yönelik ilginin artması da, aynı dönemde politik eylem alanında yaşananlara bakılmadan kavranamaz. Bu yıllarda, hem önceden mevcut olan hem de yeni ortaya çıkan çeşitli toplumsal hareketler, onyılın sonunda basının küreselleşme-karşıtı hareket olarak adlandıracağı harekette güçlerini birleştirmişti. 
Bütün politik hareketler kendi estetik stratejilerini geliştirir, nitekim bu yeni toplumsal failin de 1990’ların başından itibaren kendi görsel formları üzerine açık bir biçimde kafa yorduğu görüldü. Sanatta yaşanan “toplumsala dönüş”ün yanı sıra, politik eylem alanında da “sanatsal” veya “yaratıcı” bir tür dönemece girildiği söylenebilir. Sembolik hamleler, performatif eylemler, görsel dil ve estetik yaratıcılık parlamento dışı politikanın ortak özelliği haline geldi.
Nina Felshin gibi kuramcılar “aktivist sanat” terimini kullanırken,[2] kimileri de “artivizm”den söz ediyor.[3] Eylemlerinde “sanatsal” bir bilinç sergileyen bazı sanatçı ve kolektiflerin var olduğu muhakkak, ama pek çok durumda eylemcilerin “sanat” eğitimi veya bu alana özel bir bağlılığı yok. Peki bu insanlar sanatçı değilse, neden öyleymiş gibi davranıyorlar? Bu duruma, faydacı yaklaşım üzerinden bir açıklama getirilebilir: Kitlesel medyanın anlam üretiminde kilit yer tuttuğu bir toplumda, politik eylem de dikkat çekmek için gösteri özelliğine bürünür.
Ancak, bu “medya etkisi” önemli olmakla birlikte, işler bu kadar basit değil. Eylemcileri bu şekilde harekete geçiren bir etken de, kendi yaratıcı ve ��topyacı dürtüleri. Bu bakımdan, dışarlıklı sanat pratikleri sanatçı olmayanların yaratıcılığnı anlama noktasında faydalı bir çerçeve sağlayabilir. Yapılanların sanat olarak algılanmasının beklenmediği, ama yine de sanatın bazı araçlarını kullanan bir protesto estetiği geleneğinden bahsetmek mümkün. Bütün isyankâr hareketler özünde yaratıcıdır. Protesto estetiği, kolektif yaratıcılığın politik bir Çokluk bağlamındaki ifadelerinden biridir.
Bu durumlarda, komüniter mekânların inşa edilmesi özellikle önem taşır. Anarşist yazar Hakim Bey’in kuramlaştırığı Geçici Otonom Bölge (Temporary Autonomous Zone–TAZ) kavramı, 1990’larda pek çok eylemci grubu için önemli olmuştu.[4] TAZ, süreklilik peşinde koşmayan, onun yerine konumunu sürekli değiştirerek özgürlükçü içeriği koruyan bir anarşi ortamıdır. Hakim Bey’in ifadesiyle TAZ,
…kaçınılmaz olarak şiddete ve acıya sebep olmaksızın ayaklanmanın getirdiği güçlenmeyi sağlar. TAZ, devletle doğrudan muhatap olmayan bir ayaklanma; bir alanı (bir toprak parçasını, zaman kesitini, hayal gücü alanını) özgürleştiren ve sonra devletin ezmesine fırsat vermeden başka bir yerde/zamanda yeniden oluşmak üzere kendini fesheden bir gerilla harekâtıdır.[5]
Kuzey Amerika’da düzenlenen Yanan Adam festivali (Burning Man festival) bunun bir örneği olabilir: Bir grup insan bir hafta boyunca Nevada Çölü’nde inşa ettikleri geçici bir şehirde birlikte yaşıyorlar. Başka otonom bölgelerde olduğu gibi burada da müzik, birlikteliği sağlayan temel bir öğe.
Kültürel çalışmalar profesörü George McKay ise, Kendin-Yap kültüründen söz ediyor.[6] McKay’e göre bu kültür üç temel ifade biçiminden oluşuyor: doğrudan eylem, alternatif medyanın (fanzin, video eylemciliği, internet kullanımı) yaratılması ve eylem alanlarının (işgal evleri, eylem çadırları veya başka türde bir TAZ girişimi) kurulması. Bu tür bölgelerin kökleri, 1960’larda patlayan karşı-kültüre dayanıyor.
Gerek TAZ gerek Kendin-Yap kültürünün yarattığı alanlar, uzun bir geçmişi olan sivil itaatsizlik ve doğrudan eylem geleneğinde yer edinmiş mekânlar yaratma eğiliminin ifadeleri. Bu anlamda, normal koşullarda bastırılmış olan arzuların harekete geçtiği mekânsal itaatsizlik biçimlerinden veya itaatsiz yerler’den söz edebiliriz.
1990’ların ikinci yarısında faal olan, politik nitelikli yasadışı rave’ler düzenleyen Britanya kökenli Reclaim the Streets (Sokakları Geri Al) grubu bağlamında bu kavramlar özellikle anlamlı. Grubun benimsediği oyuncul formlar, geçici bir otonom bölge oluşturma fikrinden, toplumsal hayaller ile çatışma arasında konumlanan pratik, ütopyacı, paradoksal anlar yaratma niyetinden besleniyordu. Reclaim the Streets, 1990’ların protesto estetiğinin oluşturulmasında temel bir rol oynayacaktı.
Grubun Tarihi
Britanya menşeli Reclaim the Streets (RTS) 1991’de kuruldu. İlk yılında küçük çaplı çevre eylemleri yürüttü: geceleyin otobanlara bisiklet yolu çizmek, bir otomotiv fuarında protesto düzenlemek gibi. “Yürümekten, bisiklet sürmekten ve ucuz ya da ücretsiz toplu taşımadan YANA, arabalara, otoyollara ve bunları teşvik eden sisteme KARŞI” olduğunu beyan ediyordu.[7] 1992 yılında bir bahar günü grup yasadışı bir sokak partisi düzenleyerek Londra’nın bir bölümünde trafiği durdurdu. Polis grubu dağıtırken çekilen video görüntülerinde, gözaltına alınanlardan biri adeta geleceği öngören bir uyarıda bulunacaktı: “Protestolar daha da büyüyecek: Otomobil kültürü durmaksızın büyüyor! Bu daha başlangıç!”[8] Reclaim the Streets grubu bu olaydan birkaç ay sonra dağıldı.
Üç sene sonra, grup yeni eylemler tasarlamak üzere yeniden biraraya gelmeye başladı. Kolektifin işleyişi, her Salı toplanan, herkese açık, ilginç ve kaotik meclislere dayanıyordu. Bu arada, 3 Kasım 1994’te yürürlüğe giren yeni Ceza Adaleti ve Asayiş Yasası, protestoları artıran başka bir etken olacaktı.[9]
Yasa, temel hakları ciddi şekilde kısıtlıyordu. Özel mülk alanlarına toplu halde izinsiz girişi ceza kapsamına alıyor, böylece tek bir hamleyle yol yapımı karşıtı hareketin taktikleri, işgalevi hareketinin binaları sahiplenmesi, İngiltere’de uzun bir geleneği olan özgür şenlikler ve New Age gezginlerinin yaşamları tehdit altına giriyordu.[10] 1970’lerde bu karşı-kültürel göçebe grupları İngiltere’nin kırsal alanlarını karavanlarıyla boydan boya dolaşarak şenlikleri geziyor, sanki bütün alanlar kamu arazisiymiş gibi buralardaki özel alanlarda kamp kuruyorlardı.[11] Yeni yasayla birlikte yerel yönetimlerin çingenelere ve gezginlere kamp alanı sağlama yükümlülüğü de kaldırıldığından, bu insanların varlığı zorlaşıyordu; bu aynı zamanda yol yapımı karşıtı hareketi de olumsuz etkileyecekti. İnsanların elektronik müzik eşliğinde dans ettiği izinsiz rave partileri yasanın bilhassa hedefindeydi: 10’dan fazla insanın biraraya gelip, “tamamen ya da büyük ölçüde tekrar eden ritim dizilerinden oluşan sesleri” dinlemeleri suç sayılacaktı.[12] Aynı yasa, İngiliz karşı-kültürünün eğlence etkinliklerini ve parti sistemi dışındaki politik muhalefet biçimlerini de ceza gerektiren suç kapsamına almıştı. Bütün kaynaklar, bu yasanın, yaşam biçimleri tehdit altına giren toplum/sistem dışı bütün farklı kesimleri biraraya getirip politikleştireceğine işaret ediyordu.
Radikal Parti Sanatı
Naomi Klein’a göre, farklı grupları birbirine bağlayan ortak talep, “kurtarılmış [decolonized] alanlara sahip olma hakkı”yla ilgilidir: “evler için, ağaçlar için, biraraya gelmek ve dans etmek için” alanlar.[13] 1990’ların ortalarında, parti formunun radikalleştiği ve protestoların kutlamaya dönüştüğü melez protesto biçimleri görülmeye başlar. Reclaim the Streets, kentsel mekânın belli aralıklarla ani ve yasadışı biçimde işgal edildiği, trafiği durdurup iş hayatını felç eden rave’ler “düzen(siz)leyerek” bu enerjilerin aktığı bir kanal işlevi görecektir. 1995-1999 yılları arasında onlarca parti düzenlenir, ilerleyen yıllarda partilerin kapsamı ve içeriği daha da gelişir.
14 Mayıs 1995’te, Londra şehir merkezinde iki araba çarpışır. Sürücüler teatral bir öfkeyle dışarı çıkar ve araçlarını parçalamaya başlarlar. Aslında her şey oyundur. İkinci el arabalar sırf bu olay için Reclaim the Streets üyeleri tarafından satın alınmıştır. Yol ortasında kalan arabaların enkazı motorlu taşıt trafiğini kapatır ve kalabalık Camden Caddesi’nde tek bir araba kalmaz. Cadde insanlarla dolar ve sürekli çevrilen bisiklet pedallarından elde edilen elektrikle çalıştırılan ses sistemleri devreye girer. Üç yüz kadar insan, rave müziğinin “tekrar eden ritimleri” eşliğinde galeyana gelip dans etmeye başlar.
Tumblr media
Reclaim the Streets işgali, 14 Mayıs 1995, Camden Ana Caddesi, Londra. Foto © Nick Cobbing
Bu olay, kentsel bölgeleri kendiliğinden ve yasadışı kutlamalarla işgal ederek kamusal alanı birkaç saatliğine ele geçirme yönteminin doğuşudur. Herkese ücretsiz yiyecek dağıtılır; çocuklar için oyuncaklar getirilmiş, mekânda yaratılan değişimlerle ilgili sloganların yazıldığı pankartlar asılmıştır: “NEFES AL”, “ARABALARDAN KURTUL”, “SOKAKLARI GERİ AL!”. Londra’daki ‘alternatif’ kültürün ticarileştirilmesine hasredilmiş Camden Town bölgesi, özgür bir eğlence yerine dönüşmüştür. Kentsel alanın bir kesiti, bir süreliğine işlevini değiştirerek toplumsal düzenin ters çevrildiği karnavalesk bir ortam olur. Otoritenin yokluğunda her şey serbest hale gelir: Sokak, oyunun, dansın, yiyip içmenin yeri haline gelir – izinsiz ve ücretsiz. Otomobil bir sembole, kutlama bir mecraya dönüşür; bu “form”, başka örgütlenme imkânlarına işaret ettiği için geleneksel gösteri yürüyüşünden daha ütopyacıdır.
Motorlu taşıt trafiğinin kesintiye uğratılması, şehrin trafik normlarına karşı gerçekleştirilmiş kolektif bir sivil itaatsizlik eylemidir. Reclaim the Streets, yeni otobanların yapımını engellemeyi amaçlayan otoban-karşıtı hareketin hedeflerinin ötesine geçerek, otomobillerin olmadığı bir şehrin neye benzeyeceğini göstermek üzere halihazırdaki yolların da geçici olarak bloke edilmesini önerir. İkinci partide, yolun ortasına, üzerindeki insan aşağı inmedikçe sökülmesi mümkün olmayan üçayaklar yerleştirilir. Bu yöntem sayesinde, 23 Temmuz 1995’te, Londra’nın Islington ilçesindeki Upper Street caddesinde üç bin kadar insan trafik olmadan dans eder. Aradan iki ay gibi kısa bir süre geçmesine rağmen, ilk sokak etkinliğine katılan insanların sayısı on katına çıkmıştır.
Bu yoğun katılım, Britanya’da 1980’lerle 1990’larda rave ortamının çok güçlü olmasına dayanır – nitekim Ceza Adaleti Yasası tam da bu ortamı yok etmeyi hedeflemiştir. Reclaim the Streets’in (RTS) özgül örgütlenme yöntemleri, rave’lerinkinden esinlenmiştir: İnsanlar bir metro istasyonunda buluşmaya davet edilir ve ondan sonra küçük bir grup tarafından, partinin yapılacağı, o zamana kadar sır olarak saklanan yere götürülürler. Kışkırtıcı bir biçim alan ve otoriteye açıktan kafa tutan RTS partileri, rave’i bariz biçimde politikleştirir. Pankartlarla donatılmış bir ortamda tekno ve acid-house ritimleri duyulur; “SOKAKLARI GERİ AL – ŞEHRİ ÖZGÜRLEŞTİR – ARABALARI ÖLDÜR” sloganları her yere yayılır.
Bu bozguncu eğlence fikrinin temelinde, İngiltere’de 1970’lerde ortaya çıkan geniş katılımlı karşı-kültürel festival geleneği yatmaktadır. RTS partileri de, daha iyi bir dünyanın parçası olan durumlar yaratmayı amaçlar. Grubun kurucularından, Britanyalı sanatçı John Jordan, sokak kutlamalarının “hayallerdeki bir dünya”yı önceden canlandırma amacı taşıdığını söylüyor.[14] “Şehrin sokaklarını, kârdan önce insana, ekonomiden önce ekolojiye öncelik veren bir sisteme dönüştürme hayali”dir bu. Upper Street partisinde hoparlörlerden Louis Armstrong’un What a Wonderful World şarkısının yankılanması bu açıdan anlamlıdır.
Parti sırasındaki varoluş tecrübesi, partiden uzaktaki hayattan farklıdır: Olağan normlar ortadan kalkar ve insanlar dans ederek, müzik çalarak veya buldukları herhangi bir alanda sanatsal müdahaleler yaparak kendilerini ifade ederler. Kutlamanın ekonomik sistemi bolluk ve cömertlik üzerine kuruludur. Jordan’a göre bu, “neyin mümkün olduğuna dair en iyi propaganda”dır.[15] Kutlama yapan bir topluluk içinde pek çok şeyin ücretsiz olduğu, malların paylaşıldığı ve mekânların özgürleştirildiği bir dünyayı tahayyül etmektir mesele.
Upper Street partisi sırasında, imkânsızı gerçekleştirmenin ikonik bir imgesi görülür. Kaldırımın üzerine 40 ton kum boşaltan bir kamyonla, Mayıs 68’in meşhur “kaldırım taşlarının altında kumsal var” sloganı ters çevrilir. Upper Street’te kumsal, bu kez asfaltın üzerine yayılmıştır. 13 Temmuz 1996’da düzenlenen en ünlü kutlamada bu manzara yeniden yaratılır. Londra’da, sekiz bin kadar insan, ağır bir polis kordonunu hep birlikte yarmanın heyecanıyla, dokuz sat boyunca M41 otoyolunda dans edecektir.[16]
[...]
Bu bağlamda, gösteri ile doğrudan eylemin güçlendirici hamleleri birleşmiştir. M41 eylemi sırasında, 18. yüzyıl kıyafetleri giymiş ve peruk takmış iki cambaz, ayaklıklar üzerinde etrafta dolaşmaktadır. Dışardan bakıldığında, gayda çalıp dans etmekte ve insanları selamlamaktadırlar. Oysa dev eteklerinin altına saklanmış birkaç Reclaim the Streets üyesi, cambazlar yürürken, asfaltta açtıkları çukurlara ağaç dikmektedirler. Müzik sesi ve ortamın gürültüsü, delicilerin sesini bastırır. Asfalttaki kumun şehirde sembolik bir kumsal yaratması gibi, Jordan’a göre bu gerilla bahçıvanlık da metaforik düzeyde otoyolu ormana dönüştürür. Parti sırasında, İngiliz kamu arazilerinin çitlenmesine değinen, pembe-siyah bir bildiri dağıtılır – gerek Reclaim the Streets’in, gerek başka pek çok grubun sık sık gündeme getirdiği bir konudur bu:
Derdimiz, kamusal alanı çitlenmiş özel alandan geri almak. Bu, en temel düzeyde, çitlemenin baş sorumlusu olan otomobillere saldırı biçimini alıyor. Mesele, sokakları ele geçirip herkesi içine alan kamusal alanlara dönüştürmek ve otomobillerin özel kullanımından geri almak. Fakat bunun daha geniş boyuta taşınması gerektiğine inanıyoruz – kapitalist dolaşım içinde özelleştirilen her şeyi geri alıp müşterekler olarak ortaklaşa kullanıma açmak … Asfaltın altında orman var.[17]
Tumblr media
M41 Partisi, 13 Temmuz 1996, asfalta çukur açarak ağaç diken grup üyelerini saklayan cambaz. Foto © Nick Cobbing
Bu yol partisinin sonucunda, bir grup liman işçisi Reclaim The Streets grubuyla temasa geçer. Mersey Nehri üzerindeki Liverpool limanı tesislerinin sahibi ve yöneticisi Mersey Rıhtım ve Liman İşletmesi (MDHC), grevdeki Torside şirketi işçilerine destek verdikleri için işlerine son vermiştir. Liman işçileri, Londra merkezli grupla aralarındaki ideolojik farklılıklara rağmen, şiirsel bir bozgunculuk imgesinin gücünden etkilenmişlerdir.[18]
28 Eylül 1996 günü Liverpool’da işçilerle ortak bir eylem düzenlenir: Geleceği Geri Al (Reclaim the Future). Eylemciler limanı kapatır ve Mersey Liman İşletmesi’nin ofislerinin bulunduğu binanın çatısına çıkar – doğrudan eylem yöntemini benimseyen ekoloji grubu Earth First!’ün daha önce aynı yerde yaptığı bir eyleme göndermede bulunan sembolik bir işgaldir bu.[19] Şirketin genel merkezinin tepesinde zaferi muştulayan bir bayrak dalgalandırılır: Üzerinde, yeni hazırlanan ve ilk kez sahneye çıkan Reclaim the Streets sembolü vardır.
[...]
12 Nisan 1997’de, genel seçimlerden hemen önce, Reclaim the Streets boykot ve doğrudan eylem çağrısında bulunur. Afiş ve bildirilerle duyurulan etkinliğin adı “Sandıkları Boşver, Sokakları Geri Al”dır (Never Mind the Ballots, Reclaim the Streets).[20] Sonuçta Trafalgar Meydanı dans eden binlerce insanla dolar: Londra’nın sembolik merkezlerinden biri, pankartlarla donatılmış, tekno ritimleriyle inlemektedir. Zafer imgeleri, devrimin yaşandığı bir dünyadan çıkmış gibidir: Kitleler, devasa meydanların sahibi olduklarını ilan eder ve bu yeni rolleriyle mest olurlar. National Gallery’nin duvarına, kültürün kamuya ait olduğunu ilan eden bir graffiti çizilir: “Sanat – Ya Herkes İçin, Ya da Hiç Kimse İçin”.
Tumblr media
Reclaim the Streets, ‘Never Mind the Ballots’ partisi, 1997, foto © Nick Cobbing
Bütün eylemlerde olduğu gibi, eğlenceli olmayan anlar da yaşanır. Kolluk güçleriyle yaşanan çatışmalar kutlamayı isyan konumuna taşır. Bin kadar polisin işbirliğiyle parti kargaşaya dönüşür. O gün, Reclaim the Streets etkinliklerinin kriminalleştirilmesinde dönüm noktası olur; birkaç saat içinde bir grup DJ taşıtlarını polisin yakınına doğru sürdükleri için cinayete teşebbüsle suçlanırlar. Aslında bu şiddet boyutu, belli şiddet biçimlerine itirazı olmayan grubun hedefleriyle çelişmez. Grup, partiler aracılığıyla kolektif bir ayaklanma yaratmak peşindedir – daha doğrusu, devrimci partiler yaratmak. Web sitesinde, bu iki toplu galeyan biçimi arasındaki ilişki hakkında şöyle denir:
Devrim tarihinin en muhteşem anları, dev birer halk şenliği biçimini almıştır – Bastille Baskını, 1848 ayaklanmaları, Paris Komünü, 1917-1919 devrimleri, Paris ’68. Buna karşılık, otoriteler de, halk şenliklerine her zaman sorun gözüyle bakmış, onları ya yasaklamış, ya istemeden kabullenmiş ya da kurumsallaştırmışlardır. İktidar neden özgür şenliklerden korkuyor? Kendi gücünün farkına varan bir kitleyi etkisi altına alan ütopyacı dürtüler yüzünden olabilir mi?[21]
Küresel Dans
Reclaim the Streets, baştan beri sokak partilerinin yayılmasını amaçlamıştır; bu doğrultuda, herkes tarafından kullanılabilecek on adım önerir.[22] 1995-1996’nın sonbahar ve kış aylarında, çekirdek kolektiften bağımsız olarak çeşitli partiler düzenlenir. Grubun ismi, herkesin hayata geçirebileceği bir yöntemi ifade ediyordur artık.
1997’de, sokakları ele geçiren partiler başka ülkelere de yayılır. Onyılın sonunda bu yayılmanın kapsamı iyice genişler. Reclaim the Streets grubu, 1998’de, toplumsal hareketler arasında eşgüdüm sağlamak üzere yeni kurulan uluslararası Peoples’ Global Action (Halkların Küresel Eylemi) grubuyla birleşir. Yatay olarak işleyen ağ, dünya çapında kapitalizme karşı eylem günleri düzenlemeye başlar. 
[...]
Politik açıdan, Reclaim the Streets, 1998’deki Küresel Sokak Partisi gibi eşgüdümlü etkinlikler örgütleyerek, küreselleşme-karşıtı hareketin oluşumundaki önemli unsurlardan biri olmuştur. Estetik açıdan bakıldığında ise, grubun küreselleşme-karşıtı harekete belirli bir “üslup” kazandırmış olduğu görülür. 1999’daki Seattle karşı-zirvesi, “karnaval protesto” tarzında örgütlenmiştir. Naomi Klein gibi yazarlar, basının büyük yer verdiği bu olayı, Zapatistlerin 1994’te Lacandon ormanındaki ilk Encuentro’yu (Buluşma) düzenlemelerinden beri oluşmakta olan “hareketler hareketi”nin toplum önüne çıktığı bir kutlama olarak nitelendirecektir. Kimilerine göre küreselleşme-karşıtı hareketin yarattığı büyük etkide bu yeni “dil” kilit rol oynamıştır.[23]
Kaynak: Julia Ramírez Blanco’nun Third Text’te yayınlanan Reclaim the Streets: From Local to Global Party başlıklı yazısından kısaltılarak çevrildi.
youtube
[1] Claire Bishop, Artificial Hells: Participatory Art and the Politics of Spectatorship (Londra ve New York: Verso, 2012) s. 3
[2] Nina Felshin, But is it Art? The Spirit of Art as Activism (Seattle: Bay, 1995). Ayrıca bkz. Suzanne Lacy, Mapping the Terrain: New Genre Public Art (Seattle: Bay, 1995) ve Mary Jane Jacob, Michael Brenson, Eva M Olson, Culture in Action: New Public Art in Chicago (Seattle: Bay, 1995).
[3] Bkz. Stéphanie Lemoine ve Samira Ouardi, Artivisme (Paris: Editions Alternatives, 2010).
[4] Hakim Bey, TAZ: The Temporary Autonomous Zone, Ontological Anarchy, Poetic Terrorism (New York: Autonomedia, 1991).
[5] A.g.e., s. 99
[6] George McKay (ed.), DiY Culture: Party and Protest in Nineties Britain (Londra: Verso, 1998)
[7] John Jordan, “Reclaim the Streets”, The International Encyclopedia of Revolution and Protest: 1500 to the present içinde, (ed.) Immanuel Ness (Oxford: Wiley-Blackwell, 2009) s. 2807.
[8] Agustín de Quijano, Reclaim the Streets: Anarchy on Our Streets?, belgesel, 85 dakika, Channel 4, 1999; 19 Ocak 2000’de Britanya televizyonunda yayınlandı, http://www.youtube.com/watch?v=bUL0C_T-Sqk,erişim tarihi: 12 Mart 2012.
[9] Bu yasa için Birleşik Krallık hükümetinin web sitesine bakılabilir; bkz. Criminal Justice and Public Order Act, http://www.legislation.gov.uk/ukpga/1994/33/contents Erişim tarihi: 25 Kasım 2011.
[10] George McKay, Senseless Acts of Beauty: Cultures of Resistance Since the Sixties (Londra ve New York: Verso, 1996) s. 11-44.
[11] A.g.e., s. 45-71.
[12] Criminal Justice and Public Order Act, a.g.e., 63. kısım, 1b fıkrası.
[13] Naomi Klein, No Logo (New York: Picador, 2000) s. 312.
[14] John Jordan, Marcelo Expósito’nun çektiği belgeselden, Radical Imagination (Carnivals of Resistance), 60 dakika, 2004. Bkz. http://marceloexposito.net/entresuenos/radicalimagination Erişim tarihi: 9 Eylül 2013.
[15] Jordan’dan aktaran McKay, Senseless Acts of Beauty içinde, s. 146.
[16] Charlie Fourier, “Reclaim the Streets: an Arrow of Hope”, (ed.) Notes from Nowhere, We Are Everywhere: The Irresistible Rise of Global Anti-Capitalism içinde (Londra ve New York: Verso, 2003) s. 59. Bu kitaptaki bütün isimler gibi, “Charlie Fourier” de oyuncu bir mahlas.
[17] John Jordan, yazarla özel görüşme, 16 Ocak 2012.
[18] John Jordan, yazarla özel görüşme, 2 Ekim 2011.
[19] Earth First!, 1980’de ABD’de kuruldu. Britanya kolu 1990’da oluştu ve anarşizme yakın bir tutumla toplumsallığı daha fazla öne çıkardı. 4 ve 5 Aralık 1991’de, Earth First! tropik ağaç ithalatını protesto etmek için iki günlüğüne Liverpool limanını işgal etti.
[20] Etkinliğin adı, Britanyalı anarşist müzik grubu Chumbawamba’nın 1987 tarihli albümünün adıdır. Chumbawamba liman işçilerinin mücadelesini açıkça desteklediği için, bu gönderme Britanya’nın anarşist karşı-kültürü bağlamında kolaylıkla anlaşılabiliyordu.
[21] Bu sözler grubun web sitesinde yayınlanmıştı, http://rts.gn.apc.org/prop14.htm, ancak artık erişilemiyor, son erişim tarihi 3 Aralık 2012.
[22] Bkz. “Direct Action: Street Reclaiming”, Notes from Nowhere içinde, s. 61.
[23] Örneğin bkz. Pablo Iglesias Turrión, Desobedientes: de Chiapas a Madrid (The Disobedient: From Chiapas to Madrid) (Madrid: Editorial Popular, 2011) s. 241.
0 notes
deliklicinar · 1 year
Text
Denizli Mitolojik Hikâyeleri Resim Yarışması Sonuçlandı
Tumblr media
Denizli'nin Merkezefendi İlçesisinde, Hakkı Dereköylü Güzel Sanatlar Lisesi Amfi Salonunda Kömürcüoğlu Sanat ve Kültür Vakfı resim yarışması sergi ve ödül töreni gerçekleştirildi. Denizli Mitolojik Hikâyeleri konulu yarışmada dereceye giren öğrencilere ödülleri verildi. Resim yarışması ödül törenine Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Ali Değirmenci,  İl Milli Eğitim Müdürü Süleyman Ekici, İl Kültür ve Turizm Müdürü Turhan Veli Akyol, Nihat Kömürcüoğlu Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı İş İnsanı Nihat Kömürcüoğlu, Caner Kömürcüoğlu, Büyükşehir Belediyesi Kültür ve sosyal İşler Daire Başkanı Hüdaverdi Otaklı, Yarışma Jüri Üyeleri Doç Dr. Hatice Nilüfer Süzen, Sanatçı ve sosyolog İ. Yılmaz Kahraman, Heykeltıraş Ali Dirier, Grafiker Hasan Acar, davetliler ve öğretmenler ve öğrenciler katıldı. İl Milli Eğitim Müdürü Süleyman Ekici yaptığı konuşmasında “Sanatsal bir etkinliğin Hakkı Dereköylü Güzel Sanatlar Lisesinde yapılması programa ayrıca bir anlam kattı. Okulumuz geleceğin sanatçılarını yetiştiren güzide okullarımızdan biridir. Hayatın her alanında sanatın önemli bir yeri var. Hayırseverimiz ve Nihat Kömürcüoğlu Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı İş İnsanı Nihat Kömürcüoğlu’na okulumuzda gerçekleştirdikleri etkinlikleri için teşekkür ediyorum. Hayata sanatsal bakış açısını tabloya döken ve birbirinden özgün eserler çıkaran öğrencilerimizi de tebrik ediyorum” dedi. Protokol konuşmalarını sonrasında yarışmaya katılan 23 öğrencinin de eserlerinin sergilendiği “Denizli Mitolojik Hikâyeleri” Konulu Resim Yarışmasında ilk beşe giren öğrenciler ödülleriniprotokol üyelerinden aldı. Programın devamında Milli Eğitim Bakanlığınca 25 Kasım 2022- 19 Ocak 2023 tarihleri arasında Türkiye genelinde yapılan  “Uluslararası Milli Eğitim Bakanlığı Robot Yarışması Tanıtım Müziği” yarışmasında Grup Teknolojisi dalında il birinciliği alan Hakkı Dereköylü Güzel Sanatlar Lisesi Müzik Grubu “Grup Teknoloji”ekibine ödülleri ve Bakanlık tarafından verilen teşekkür belgelerini İl Milli Eğitim Müdürü Süleyman Ekici ve protokol üyeleri verdi. Read the full article
0 notes
tulaysukun · 1 year
Photo
Tumblr media
1 DENİZ 1000 ÇOCUK Bu ülkede güzel işler oluyor. Bu ülkede güzel insanlar, güzel projeler üretiyor. Elly's Home(Altun) Mesudiye Hayıtbükü'nde şirin bir pansiyon. Sahipleri Kazım ve Bilge çok duyarlı insanlar. Bir projeyi hayata geçirmeye çalışıyorlar. Adı; 1 Deniz, 1000 Çocuk Özellikle doğu, güneydoğu ve iç anadolu gibi denizle bağlantısı olmayan illerdeki ekonomik imkanı kısıtlı orta ve lise öğrencilerini sınıf olarak ücretsiz otellerinde ağırlamak istiyorlar. Mayıs ve Haziran aylarında otellerini öğrencilere açacaklar. Başlarında her okuldan iki öğretmen de olacak Çocuklar sadece tatil yapmayacak, onlar için kültürel, sanatsal etkinlikler, geziler düzenlenecek. Özellikle çocukların güvenliği ve mutluluğu için yetkili makamlarla görüşüp, gerekli onayları alıyorlar. Haberi duyduğumda çok sevindim. Uzaktaki çocuklarımızın yaşamına dokunacak bir sosyal proje bu. Kim bilir, bu proje zamanla büyür, Mesudiye'deki diğer otellerin katılımıyla bir festivale dönüşür. Bu projeye katılmak isteyen okullar ve öğretmenler için irtibat adresleri şöyle: Mail: [email protected] Whatsapp: 0 536 887 79 15 #BirDeniz1000Çocuk #sedatkaya Sedat Kaya https://www.instagram.com/p/Cnyz1awNfW6/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
Text
Başkan Çınar Kernek Anadolu Lisesinin Söz Sizde Etkinliğine Katıldı
Tumblr media
“Planlı, Sistemli Ve Disiplinli Çalışmak Başarının Altın Kuralıdır” 
Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, Yeşilyurt Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından Kernek Anadolu Lisesinde düzenlenen ‘Söz Sizde’ etkinliğinde öğrencilerle buluşup, talep ve istekleri dinledi. Öğrencilere tavsiyelerde bulunan Başkan Çınar, konuşmasında planlı ve çok çalışmanın öneminden bahsetti.
Tumblr media
Kernek Anadolu Lisesi Konferans Salonunda öğrencilerin yoğun ilgisi altında gerçekleşen ‘Söz Sizde’ etkinliğine; Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, Yeşilyurt İlçe Milli Eğitim Müdürü Cemal Kalay, AK Parti Yeşilyurt Gençlik Kolları Başkanı Salih Tav, Yeşilyurt Belediye Meclis Üyeleri, okul idarecileri ve öğretmenler katıldı. Kernek Anadolu Lisesi Müdürü Orhan Toğrulca, Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar’ı misafir etmekten çok büyük bir mutluluk duyduklarını söylerken, Yeşilyurt İlçe Milli Eğitim Müdürü Cemal Kalay ise, Yeşilyurt Belediyesi ile uyumlu ve koordineli çalışarak Yeşilyurt’un eğitim kalitesini yükseltmeye devam ettiklerini ifade etti. Öğrencilerin büyük ilgisi ve desteğiyle karşılaşan Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar ise, gelecek nesillere şekil verecek olan gençlerin eğitim başta olmak üzere kültürel ve sosyal seviyelerini geliştirmek için her türlü desteği verdiklerini söyledi. Konuşmasında öğrencilere gelecek hayatlarıyla ilgili tavsiyelerde de bulunan Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, “350 bine yakın hemşehrimizin yaşadığı ilçemizi büyütmek ve geleceğe hazırlamak için her alanda çok dinamik ve aktif çalışırken gençlerimizi asla ihmal etmiyoruz. Geleceğimize şekil verecek olan siz değerli gençlerimizi gerek eğitim gerekse de sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif yönden en güzel şekilde geliştirmek için çok sayıda yatırımı ilçemize kazandırdık. Sayısı 27’e ulaşan Millet kıraathanelerimizle, spor sahalarımızla, teknoloji atölyelerimizle, robotik kodlama mekânlarımızla, bilgi evlerimizle, kültür ve gençlik merkezlerimizle sizlere en güzel şartlarda hizmet ediyoruz. Gençlerimizi hangi alanda geliştirmek gerekiyorsa o alanda en güzel, en kaliteli hizmetleri gerçeğe dönüştürüyoruz. İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerimizle işbirliği halinde ilçemizin eğitim seviyesini daha güçlü ve başarılı hale getirmek için hep birlikte güzel ve kaliteli hizmetler üretiyoruz. Bu memleket, bu şehir ve bu ilçe hepimizin. Bizler her zaman birlikte çalışmaktan, birlikte projeler üretmekten yanayız. Gençlerimizin fikir, öneri ve taleplerine ise çok büyük ihtiyaç duyuyoruz.  ‘Söz Sizde’ projemiz ile de okullarımızı ziyaret ediyoruz ve gençlerimizin taleplerini bire bir öğrenip, yapılacak bir şey varsa hemen yerine getiriyoruz. Ortaya konulan farklı talepler ve isteklerden üst seviyede yararlanıyoruz. Şehrimizin farklı bölgelerinden buraya gelerek eğitim hayatını sürdüren öğrencilerimizin talepleri ve istekleri bizim yolumuza ışık tutacaktır. ‘Söz Sizde’ diyerek bugünde öğrencilerimizi dinleyeceğiz ve yeni hizmetlerin kapısını hep birlikte aralayacağız. ” diye konuştu.
Tumblr media
Güzel bir gelecek için planlı ve çok çalışmanın önemli olduğunu dile getiren Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, “Başarılı ve güzel bir hayatın temelinde planlı, sistemli ve çok çalışmak vardır. Çok çalışmazsak, emek vermezsek ve üretmezsek kalıcı ve güzel başarılara asla sahip olamayız. Öğrencilerimizin hayali ve hedefi olması lazım, bu hedefe ulaşmak içinde tabii ki çok çalışması, özveri ve fedakarlıkta bulunması gerekiyor. Hiçbir şey hayal etmeden, emek vermeden ve uğraşmadan gerçeğe dönüşmez. Öğrencilerimizin bu yaşlarda okumaya, sanatsal ve kültürel faaliyetlere daha fazla ilgi göstermesi gerekiyor. Kitap okumadan, sosyal ve sportif bir faaliyete katılmadan bir öğrencinin gelecekte başarılı olması mümkün değildir. Planlı, sistemli ve disiplinli çalışmak ise başarının altın kuralıdır. Hayatımızı bilgi ve eğitim temelinde yükseltmeliyiz. Gençlerimizden büyük beklentimiz var, çünkü gelecekte bu ülkeyi sizler yöneteceksiniz, bizler bayrağı size dev edeceğiz. Sizlerinde bugünlerde gelecekte alacağınız sorumlulukları bilerek derslerinize odaklanmanız ve yeteneklerinize uygun bir meslek dalı belirleyerek bu hedefe kararlı bir şekilde ulaşmalısınız. Dünyayı ve gelişen hayatı yakından tanımak içinde mutlaka yabancı dil öğrenmeniz gerekiyor. Devletimiz bu konuda çok güzel hizmetler sunuyor, sizlerin de bu imkanlardan en iyi şekilde faydalanmanız gerekiyor. İlçemizdeki hem eğitim mekânlarımızın hem de belediyemizin kapıları sizlere sonuna kadar açıktır.  Bizler 2019 yılındaki seçimlerinde bölgemizin ihtiyaç duyduğu 45 proje vaadinde bulunmuştuk, ilçemiz için hedefler belirlemiştik. O günden bugüne kadar hedefimize ulaşmak için ekibimizle birlikte her günümüzü çalışarak, gece gündüz demeden büyük emekler vererek tüm sözlerimizi yerine getirdik, bunun mutluluğunu yaşıyoruz. Bu vaatlere ilaveten şehrimize katma değer katacağına inandığımız 42 yeni projeyle birlikte toplamda 87 projeyi ilçemize kazandırdık. Ancak bizim hayatımızda durmak asla yok, alacak çok yolumuz gidecek çok mesafemiz var, her yeni güne yeni bir umutla başlıyoruz ve yarınlarımızın bugünden daha güzel olması için çok çalışıyoruz. Büyük bir ilçe olan Yeşilyurt’u yönetmenin verdiği ağır sorumlulukları bilerek işimize dört elle sarılmış durumdayız. Sabahın ilk ışıklarından gece yarılarına kadar sizleri için hemşehrilerimiz için çalışıyoruz. “ diye konuştu. Samimi ve güzel bir atmosferde geçen söyleşide öğrencilerin tüm sorularına yanıt verip, tecrübelerini paylaşan Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, söyleşinin sonunda içerisinde internet paketi, telefon tutucusu ve anahtarlık olan hediye paketlerini öğrencilere takdim etti.   Read the full article
0 notes
ordupress · 1 year
Text
MUHTEŞEM MÜZİK ZİYAFETİ İZLEYENLERDEN TAM NOT ALDI
MUHTEŞEM MÜZİK ZİYAFETİ İZLEYENLERDEN TAM NOT ALDI
Altınordu Belediyesi toplumun tüm kesimlerine hitap eden kültürel, sanatsal ve sosyal etkinlikleriyle şehrin kültür, sanat ve sosyal yaşamını renklendirmeye devam ediyor. Başkanı Aşkın Tören’in talimatıyla belediye Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından Ordu Kültür ve Sanat Merkezinde yoğun katılımla düzenlenen “Başöğretmen Atatürk ve Öğretmenler Günü Özel Konseri” ile sanatseverler…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
jupiterliyazar · 2 months
Text
Yağmur sesi ve şiir eşliğinde boyama yapmak hoş.
37 notes · View notes
gazetehaberi · 1 year
Text
Van Büyükşehir Belediyesinden Çocuklara Akrobasi Gösterisi
0 notes
kadinruhu · 1 year
Text
Van Büyükşehir Belediyesinden Çocuklara Akrobasi Gösterisi
Van Büyükşehir Belediyesinden Çocuklara Akrobasi Gösterisi
Van Büyükşehir Belediyesi kültür ve sanat etkinlikleri kapsamında İlkokul ve Ortaokul öğrencileri için Hacıbekir Kültür Merkezinde akrobasi gösterileri düzenliyor.   Büyükşehir Belediyesi çocuklara yönelik başlatmış olduğu kültürel, sanatsal ve sportif etkinlikler devam ediyor. Çalışmalar kapsamında Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı kent genelinde bulunan ilk ve ortaokul öğrencileri için…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
listemakale · 1 year
Text
Van Büyükşehir Belediyesinden Çocuklara Akrobasi Gösterisi
Van Büyükşehir Belediyesinden Çocuklara Akrobasi Gösterisi
Van Büyükşehir Belediyesi kültür ve sanat etkinlikleri kapsamında İlkokul ve Ortaokul öğrencileri için Hacıbekir Kültür Merkezinde akrobasi gösterileri düzenliyor.   Büyükşehir Belediyesi çocuklara yönelik başlatmış olduğu kültürel, sanatsal ve sportif etkinlikler devam ediyor. Çalışmalar kapsamında Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı kent genelinde bulunan ilk ve ortaokul öğrencileri için…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kadinfikri · 1 year
Text
Van Büyükşehir Belediyesinden Çocuklara Akrobasi Gösterisi
Van Büyükşehir Belediyesinden Çocuklara Akrobasi Gösterisi
Van Büyükşehir Belediyesi kültür ve sanat etkinlikleri kapsamında İlkokul ve Ortaokul öğrencileri için Hacıbekir Kültür Merkezinde akrobasi gösterileri düzenliyor.   Büyükşehir Belediyesi çocuklara yönelik başlatmış olduğu kültürel, sanatsal ve sportif etkinlikler devam ediyor. Çalışmalar kapsamında Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı kent genelinde bulunan ilk ve ortaokul öğrencileri için…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
elazigsurmanset · 2 years
Text
Elazığ Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi'nde eğitim seminerleri devam ediyor
Tumblr media
Engelli vatandaşlarımızın hayatlarını kolaylaştıran ve içerisinde; sosyal, kültürel, sportif ve sanatsal faaliyetlerin yer aldığı Elazığ Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi'nde eğitim seminerleri devam ediyor.
Bu kapsamda Elazığ Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından özel gereksinimli çocukların ailelerine yönelik seminer düzenlenecek. Özel gereksinimli çocukların ailelerini bilinçlendirmek amacıyla düzenlenecek olan "Özel Çocuk Ailesi Olmak" adlı seminer 21 Eylül Çarşamba günü saat 14.00'te Elazığ Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi'nde gerçekleştirilecek. Klinik Psikolog Yılmaz Kaplan'ın konuşmacı olarak katılacağı seminerde engellilerin zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunmanın yöntemleri başta olmak üzere; psiko-sosyal sorunlara müdahale, yaşanan güçlükler karşısında yapılması gerekenler ve topluma entegrasyon gibi konular ele alınacak. Seminer Psikolog Kaplan'ın gelen soruları cevaplaması ile son bulacak. Read the full article
0 notes