artık çok üzüldüğümde nereye gideceğimi bilmiyorum, heyecanlandığımda, karanlık bi sokaktan geçerken ürktüğümde, neşeli bir yaz akşamında, eylül sonu soğuktan dudaklarım titrerken yahut müjdeli bir haber aldığımda. nereye gideceğimi bilmiyorum. nereye gitmeyeceğimi biliyorum yalnızca. kayalıklardan, yokuşlardan kan kusarak, canım, ben çok yorulduğumda, dizlerimde hani hiç dermanla, alnımda terle, çatık kașımla, ya da birileri sapanla kalbimi kuş gibi avladığında, ağlara takıldığımda, dağlara tırmandığımda, o dağlardan inince sonra, nereye gideceğimi bilmiyorum artık. pusulam hiçbir yeri göstermiyor bu ne demek oluyor. ben dansımın müziğini, şarkımın ritmini, kalemimin sihrini, yaşamın tüm görkemini yitirdim. lambamın cini değil üç dileğimin üçü birden kayıp şimdi. her şey sarpa sardığında, hata üstüne hata yaptığım başıma çoraplar ördüğüm elimde hani bi koca kördüğümle kalakaldığımda, nereye gideceğimi bilmiyorum. canım, teknem kayığım değil, küreğim kulacım değil, kumsalım kayboldu benim, bu ne demek. bir kaldırım kenarında nedensizce ve öylesine rahat, kucağıma gelip oturan tekir kediyi anlatmak için, saksıda büyüttüğüm domatesin kırmızısını, yeni aldığım kitabın konusunu, parfümümün kokusunu paylaşmak için, nereye gideceğimi bilmiyorum. çok özlediğimde, neyi çok özlediğimi artık bulamıyorum. meğer bir zamanlar her şey yerli yerinde ve yerleri ezberimdeymiș. şimdi neyi unuttuğunu hatırlamaya çalışmakla geçiyor kalbimin bütün vakti. pelerinimi değneğimi değil tacımı sarayımı değil, büsbütün masalımı yitirmișim. kötü kalpli cadı elma mı uzatacak yoksa bir kuleye mi hapsedecek beni, kim bilir. gecenin iki buçuğunda deli gibi uyku bastırdığında, sabah bi küçük kabusla uyandığımda, sersem sarsak etrafıma bakındığımda, nereye gideceğimi bilmiyorum, artık hiçbir rüyamı suya bile anlatmıyorum, canım, bu ne demek. işten geldiğimde, sınavdan çıktığımda, sınıfta kaldığımda, trafik sıkıştığında, canım sıkıldığında, hastanenin acilinde bir hemşireyle çok fena takıștığımda, nereye gideceğimi bilmiyorum. nereye gideceğim kadar nerede bulunacağımı da bilmiyorum mesela ama lütfen beni buradan al. beni lütfen buradan, mümkünse hemen şimdi hatta, kurtar. yoksa benden geriye bi huysuz hayalet bile kalmayacak.
"Gam üstüne gam verilir, tâ ki gelene sevinmeyene, gidene üzülmeyene kadar." Hiçbir şey için aşırı sevip bağlanmamak ve hiçbir şey için aşırı üzülüp ümitsiz olmamak gerek. Tüm dengeleri elinde tutan bir Rabbimiz var, bilemiyoruz ki neyin varlığı ya da yokluğu bizim hayrımıza...
Konuşun, bağırın, çağırın fakat sizi dinlemek istemiyorsa, asla duymayacaktır. Cibran, "bana kulak ver ki, sana ses verebileyim" diyor, iki kişi arasındaki muhaverenin başlangıcı, evvelâ dinlemektir.