beyazyelek

[beyazyelek]

kıyamet kopmuş bir kez.

[beyazyelek]

Çukur burdan daha derindi" dedi.

[beyazyelek]

Bir daha varamayacağın yerdesin.

[beyazyelek]

kaygımız yaşımızı büyüttü ve .

[beyazyelek]

Durmuyorum, durursam en başa dönerim.

[beyazyelek]

bir taşrada memur olmanın ağırlığı var üzerimde.

[beyazyelek]

Derin bir saygısızlık var burada.

[beyazyelek]

canının ağrısı var.

[beyazyelek]

birkaç şiir (belki). çok duyulmaz ama şiir. yerelden öteye geçemez yani anlayacağınız. besliyoruz, besleniyoruz. ne verilirse.

ama ben bıktım arkadaşlar. midem doldu, boğazımdan taşıyor romantizminiz.

[beyazyelek]

söylemeyi unuttum evden çıkarken ruhun büyür senin.

[beyazyelek]

boş binaların doldurduğu bir kenttin sen içini doldurmayı sevdiğin küçük bir kutuydu sanki koca kent bunu sen dahil kimse bilemezdi ben bilirdim. çünkü senin nasıl yazdığını ne yazmak istediğini -bilirdim. senin pencerelere ne öğretmek istediğini güzelim balkonları ardiyeye çevirenlere nasıl güzel küfrettiğini uzaklarda çırılçıplak uzanışında ve dahi kalem yorulmaz güzelliğinde boş kentleri saklayamadığını . sanki yokuş çıktık kilometrelerce eminim nefesimiz bir tek buna yetmedi.

[beyazyelek]

içindeki ateş hiçbir zaman sönmeyecekmiş gibiydi. bu bir nefret değildi üstelik. sanki doğduğunda bu vardı ve hep yanında taşıdı. bir pazar torbası gibi değildir bu. kolu bacağı gibi onunla bir bütün, bir uzvu gibi. sessiz bir yürüyüştür bu. ya tek başına yada bir tabut civarında, omuzlarda yürüyen. dedim ya, anlasana. bir torba değil bu. çözülmesi imkansız bir matematik problemini cebinde taşıman gibi.

[beyazyelek]

dünyanın ağabeyi doğdu.

[beyazyelek]

“çırpınıp duruyorum dört duvarında kendimin”

[beyazyelek]

Bu benim hayatımın en boş dönemi. bir şey düşünmüyor hayal etmiyor ve istemiyorum. Sadece tamam diyorum.

[beyazyelek]

ağzının kenarında kanlı çiçek

ondan öptüm seni

[beyazyelek]

göğsümde ve ayaklarımda kocaman bir boşluk var.