Tumgik
cvictorsage · 2 years
Text
Helena’yı güvenli bir yere yerleştirdikten sonra görev için bir süre yanından ayrılmak zorunda kalmıştı. Şehir büyük bir karmaşaya sürüklenmişti ve vampir kraliçesinin gelişi bütün avcıları harekete geçirmişti. Gölge avcılarıyla beraber çalışmak zorunda kalmıştı - ki bu hiç tercih ettiği bir durum değildi. Evini özlemişti. Helena’yı özlemişti. Evdeki kameralardan onu gözetlediği anlarda hâlâ evde evde olması bile içini rahatlatıyordu. Arada telefonla konuşmak dışında uzun bir süre görüşmemişlerdi. Kendine kısa bir süreliğine tatil istediği sırada şehirdeki vakalar durulmaya başlamıştı. Bu rahat bir nefes almadı için en iyi andı. Hampston’a doğru giderken asistanına bir süre onu aramaması için tembihlemişti fakat acil durumlarda arayacağını çok iyi biliyordu.
Araba ormanlık alana girdiğinde eve yaklaştığını anlamıştı. Yol normalden daha sakindi. Eve kadar izlenmediğinden emin olup arabayı evin demir kapıların olduğu girişe doğru kırdı. Kapıları uzaktan kumanda ile açıp bahçeye girdiğinde büyük bir sessizlik onu karşıladı. Fakat eve girdiğinde karşısında Helena’yı görünce bütün sessizlik bozulmuştu. Koşarak kollarına atlaması alabileceği en büyük ödüldü. Ona sarılırken narin bedeni sanki kollarının arasında kaybolacak gibiydi. Parmakları uzun saçlarını kavrayıp yüzü görebilmesi için geri çekti ve “Yanında başka birini görecek olursam sana daha dokunmadan ellerini koparmış olurum.” dedi gülerek. Bunu yapacağına hiç şüphesi yoktu. Ona dokunacak herkesin canını göz kırpmadan alırdı. Soğuk dudaklarıyla buluştuğunda 2 buçuk ayın özlemini daha iyi anladı. Hâlâ ilk günkü gibi nasıl bu kadar heyecanlanabiliyordu. “Seni özledim.” dedi dudaklarının arasında onu tekrar ederek. Bir anda kucağına alıp onu hemen girişin yanındaki büyük salona taşıdı. Geniş koltuğa geçerken onu kollarının arasından asla bırakmadı ki asla bırakmaya niyeti de yoktu. Yüzündeki saçlarını geri çekip aklından asla çıkmayan o yüzünü inceledi. Bütün kalbiyle ona aşık olduğunu biliyordu. Bunu çok uzun bir süre önce anlamıştı zaten fakat bu sevgi onun sonu olacaktı sanki. Aralarındaki kimyayı kimse anlayamazdı. Anlayamıyorlardı da. Asistanı onu yanında tuttuğunu biliyordu. Her gün kafasını ondan kurtulması için şişiriyordu fakat artık o olmadan yaşayamacağını bilmiyordu. Boynundan başlayıp kulağına doğru öptü. “Benden sıkılıp gidersin diye düşünmüştüm. Bu iyi bir şey elime daha fazla kan bulaşmadı.”
THE HAMPTONS - 16.00
Yansıma kaplı camlar, yıllar sonra ilk defa kadının güneş ışığı içinde açık bir şekilde yürümesine izin veriyordu. Victor her şeyi düşünmüştü. Üstündeki siyah gecelik, bu evin içine hiç uymuyordu. Duvarlar zeminden tava beyaz boyanmıştı, kapılar açık mavi mobilyalar ise doğal renklerdi. İlk defa kendini bir yere ait gibi hissetse de aslında ait olduğu yerin neresi olduğunu çok biliyordu. Hampotons'a geleli en azından üç ay olmuştu, ama uyumayan bir vampir olduğunuzda zaman kavramının pek anlamı yoktu. Günlerini kan torbalarından içerek ve birkaç kitap okuyarak geçiriyordu. Evin küçük bir kütüphanesi vardı, çok fazla değildi ama elinde olduğu için mutluydu. Onu tam olarak iki buçuk aydır görmemişti. Bazen çığlık atarak kendini mahallenin sokaklarına tarak herkesi katletmek istiyordu, bazen ise tek kılını kıpırdatacak enerjisi olmuyordu. Yine klasik bir gün oluyordu, uzun cam bardağından kanını içmişti. Elindeki kitapla oturma odasının içindeki açık yeşil koltuğa kendini sermiş, binlerce kez okuduğu kalın kitabı tekrar karıştırırken buldu. Eski bir kitaptı ve New York'a ilk yerleşen ailelerin soylarını anlatıyordu. Kendi soyadını ise orada görmek kadına farklı, daha anlamlandıramadığı bir hiç yaşatmıştı. Atalarının çoğu vampir olmadan önce vefat etmişlerdi. Helena ise Heydrich soyadının yaşayan tek varisiydi- Buna her ne kadar yaşamak denirse. Bir iç çekti sayfayı çevirirken, ama dışarıda biri vardı. Bir kalp sesi, bir adım, bir erkeğin keskin kokusu. İç çekti. Koltuktan fırladı, sonunda Victor evdeydi. Sonunda tekrar kavga edebileceklerdi. "Beni bu lanet yerde biraz daha tek başıma bırakırsan kendime başka birini bulmam gerekecek." Elleri göğsünde bağlıydı, adam ise her zamankinden yakışıklıydı. Şekil verilmiş saçları ve ütülenmiş takım elbisesi onun için yapılmış gibiydi. Beyaz dişleri yüzüne yerleşmiş gülümsemesinden parlıyordu. Helena daha fazla dayanamadı, çok uzun zaman olmuştu. Koridorda koşarak ona doğru gitti, adam ise onu kollarına alıverdi. Her şey gerçekten bu kadar basit miydi? "Seni özledim." Dudaklarını onun dudaklarıyla birleştirdi, sevgileri hala ilk öpüşmeleri kadar tazeydi. @cvictorsage
2 notes · View notes
cvictorsage · 2 years
Text
Büronun önüne ulaştığında adeta kıyamet günü gibi kalabalık onu karşılamıştı. Her kafadan farklı sorular geliyordu ve hiçbirine cevap verecek moodu yoktu. İçeri girene kadar ağzını bıçak açmamıştı. Ofisine çıktığında ise müdürü ve asistan�� gergin bir halde onu bekliyordu. Büyük pano kurbanların ceset fotoğraflarıyla dolmuştu. Müdürü “Mutluluk oyunu sürdüğün vampirin başımıza açtıklarından pek memnun görünmüyorsun. Kapıdaki kalabalığı gördün mü? Bir tanesi bile yatağında hâlâ o kadını tuttuğunu öğrenirse sadece meslek hayatın bitmez.” Victor bir sandalye çekip yayıldı ve ayaklarını bacak bacak üstüne atıp masanın üzerine koydu. “Onun bir alakası yok. Bunu ikimizde biliyoruz. Bir daha beni boş tehditlerinle karşılarsan sadece beni değil elindeki bütün avcıları kaybedersin bunu unutma.” dedi müdürüne. Adam her ne kadar müdürü olsa da büronun ipleri Victor’un elindeydi. Bütün avcıları Victor yetiştirmişti bu sayede şehirdeki en iyi araştırma ekibini oluşturup bütün vakaları daha fazla ilerlemeden çözebiliyorlardı. Polisiyeye bağlı tek avcı ekibi de Victor’un elinden çıkmıştı bu yüzden doğa üstü varlıkların vakalarını Victor’dan başkasına veremezlerdi. Müdürü kravatını çekiştirip derin bir nefes aldı. Asistanı adama bir bardak su uzatırken bakışları Victor üzerindeydi. “Öncelikle eski yöntemlerime geri dönüyorum. Bunun için izin istemiyorum. Anında onaylıyorsun. Senin yöntemlerinle yeterince oyalandım. İkincisi Helena’nın adı ofiste kimsenin ağzında dolanmayacak. Gerekirse düşüncelerini dahi engelleyeceksin. Ve son olarak aptal eğitilmiş polisleri sahada görmek istemiyorum. Ben vampirlerle uğraşırken onların cesetleriyle uğraşmam. Sadece avcı ekibi olacak ve öldürme yetkimizi de vereceksin.” sesindeki tehdit tonunun adamı irkilttiğinin farkındaydı. Asistanı bu sefer gülümsüyordu. O da bir avcı olarak asıl görevini yerine getirebilecekti artık. Müdür başıyla onay verirken “Kendine çok güveniyorsun. Bu güven bir gün senin sonun olacak Victor.” dedi. Ayaklarını masadan indirip ayağa kalktı. “Kendi sonumu kendim belirlerim.” dedi ve asistanıyla beraber odadan çıktılar.
[rpsonu]
[New York - 00.30]
Helena ile bir kaç haftadır hemen hemen her geceleri birlikte geçiyordu. Önce şiddetli bir kavga ile başlayıp sonrası sabah kollarında çıplak halde biten kavgalardı bunlar. Kadının her bir zerresini ezberlemişti artık. Ama hâlâ anlamıyordu. Ona olan bu bağımlılığı kanını içiyor olması mıydı yoksa kıvrak zekasıyla Victor’u bozguna uğratan tek kadın olması mıydı? Buna asla emin değildi belki de Victor sadece şiddet seviyordu. Belki değil bu kesin olan bir şeydi aslında. Kadına karşı bir hissi var mıydı o konuda da emin değildi ama Helena karşı konulamaz bir bağımlılıktı.
Kollarının arasındaki çıplak kadını bir süre izledi. Yanından hiç ayırmak istemiyordu. Tek bir gece bile yanından gitmemesi için onu zincire vurma isteğinin önüne zor geçiyordu. Kadının zarif omzuna bir öpücük kondurdu. Uyanmasını ona şataşmasını gerekirse sabahın köründe kavga etmesini bekliyordu. Omzunu hafif ısırıp boğuk sesiyle mırıldandı. “İşe gitmem gerek. Gitmeden önce biraz kavga etsek olmaz mı?” Kadın yarım uykulu gözlerini açınca hedefine ulaşmış çocuk gibi sevindi. Bunu belli etmese de sevinmişti. Üstüne çıkıp kollarını kadının başının iki yanına yasladı. “Günaydın.” dedi hâlâ onu izlerken. @queenofthedmnd
8 notes · View notes
cvictorsage · 2 years
Text
Konuşmak için ayrıldığı dudaklarına bile özlem duyuyordu. Kanını içtiği için mi bu kadar bağlanmıştı asla emin değildi. Tek istediği yanında kalmasıydı. Soğuk cansız vücudunu kendi sıcak vücuduyla sarmalamıştı resmen. “Perdeler düşünmen gereken en son şey. Tek istediğim bir süre güvende kalman. Adamlarınla evin yakınlarında görüşebilirsin. Ama avcılar şehirde olayları çözene kadar şehre inemezsin.” Bornozunun ipini çözerken kadının cevap vermesini beklememişti bile. Tartışmaya açık her konu başlamadan bitiyordu ve buna uzun bir süre daha doyacağını düşünmüyordu. Victor hayatı boyunca hiçbir kadına bu kadar bağlanmadığının farkındaydı. Ne eşi ne de tek gecelik ilişkileri. Bu yüzden kadını kaybedeceğine dair her türlü tehlikeyi yok etmeye hazırlanmıştı.
“Bugün gerekli eşyaları alması için bir kaç kişi göndereceğim. Bu sırada odada saklanabilirsin buraya çıkmamaları için özellikle uyardım. Cherry’de onlarla birlikte malikaneye geçer. Akşam da seni almaya gelirim.” Yatakta kucağında oturan kadının yanağını okşadı. Toplantıya geç kalacağını fark ettiği için asistanına öğleden sonrasına ertelemesi için mesaj atmış ve banyoda başlattığı oyuna devam etmişti. Bir anda kadını altına alıp şaşkın kahverengi gözlerine baktı. Dudaklarına hafif bir öpücük kondurduktan sonra üstünden kalkıp dolabına döndü. Siyah düz takım elbisesini giyerken kadının gözlerini üzerinde hissediyordu. Sinirlenmiş miydi? Onu malikaneye kapatma düşüncesi kendini rahatlatsa da Helena’yı sinirlendirmiş miydi emin değildi. Kendinden sıkılıp kaçacağını bilse bile bunu yapardı. Helena artık ona aitti. “Sadece benim.” diye düşündü. “Benim Helena’m” diye sayıkladı içten içe. Başka bir şey söylemeden son kez öptükten sonra odadan aşağıya indi ve köpeğinin başını okşayıp evden çıktı. Yol boyunca akşam eve döndüğünde Helena’nın karşısında olması için dua etti. Bunun gerçekleşmeyeceğini sözünü asla dinlemeyeceğini bilse de umut etti.
[New York - 00.30]
Helena ile bir kaç haftadır hemen hemen her geceleri birlikte geçiyordu. Önce şiddetli bir kavga ile başlayıp sonrası sabah kollarında çıplak halde biten kavgalardı bunlar. Kadının her bir zerresini ezberlemişti artık. Ama hâlâ anlamıyordu. Ona olan bu bağımlılığı kanını içiyor olması mıydı yoksa kıvrak zekasıyla Victor’u bozguna uğratan tek kadın olması mıydı? Buna asla emin değildi belki de Victor sadece şiddet seviyordu. Belki değil bu kesin olan bir şeydi aslında. Kadına karşı bir hissi var mıydı o konuda da emin değildi ama Helena karşı konulamaz bir bağımlılıktı.
Kollarının arasındaki çıplak kadını bir süre izledi. Yanından hiç ayırmak istemiyordu. Tek bir gece bile yanından gitmemesi için onu zincire vurma isteğinin önüne zor geçiyordu. Kadının zarif omzuna bir öpücük kondurdu. Uyanmasını ona şataşmasını gerekirse sabahın köründe kavga etmesini bekliyordu. Omzunu hafif ısırıp boğuk sesiyle mırıldandı. “İşe gitmem gerek. Gitmeden önce biraz kavga etsek olmaz mı?” Kadın yarım uykulu gözlerini açınca hedefine ulaşmış çocuk gibi sevindi. Bunu belli etmese de sevinmişti. Üstüne çıkıp kollarını kadının başının iki yanına yasladı. “Günaydın.” dedi hâlâ onu izlerken. @queenofthedmnd
8 notes · View notes
cvictorsage · 2 years
Text
Helena’nın bu iş ile bağlantısı olmadığını bilse de kadının adının polisiyede yankılanması Victor’u rahatsız ediyordu. Bir şekilde aklayacaktı lakin bu iftirayı atanların ana kaynağını bulmak zorundaydı. Bakışları ısırdığı dudaklarına kaydı. Sivri dişlerini boynunda hayal etti bir kaç saniye ve hemen kendini toparladı. “Geceleri enerjini benimle harcamak ile meşgul olduğunu biliyorum. Bu yüzden bir süre daha burada kalmanı istiyorum. Adın aklanana kadar.” Çenesini tutup kendine çevirdi. Biraz evvel ısırdığı dudaklarını bu sefer Victor ısırmıştı. Belinden tutup lavabonun kenarına oturturken bile dudaklarını bırakmamıştı. Kadının dokunduğu her santim sanki alev alıyordu. Bedenin onun bıraktığı sarhoşlukla kavrulurken daha fazlasını istiyordu. Kanının hepsini ona sunma isteği aklından bir an olsun çıkmıyordu. Kendini toparlamak için geri çekildi. Islak siyah saçlarını okşadı. Daha önce hiç yapmadığı bir şeydi. Fakat bunca zaman sonra yapabildiği tek güven gösterisiydi. “İstersen şehrin diğer ucundaki aile yadigarı evime gidebiliriz. Muhtemelen buradan bile güvenlidir. Hem burası bir evden çok çalışma stüdyom…” Lafı yarım kalmıştı. Bunu söylemek doğru değildi fakat ağzına hakim olamamıştı. Burası kadını ilk tuttuğu yerdi. Ona yaptığı işkencelere rağmen hâlâ nefret etmeyip birlikte oldukları yerdi. Üstünü ne kadar kapatmaya çalışsa da deponun her köşesinde anıları hatırladığı aşikardı. Islak saçını karıştırıp bir küfür savurdu. “Buradan daha az güneş alıyor. Ve bir babaanne evi gibi kokmasına rağmen buradan daha sıcak.” Alnını kadının alnına dayayıp büyük ve uzun elleriyle yüzünü kavradı. “Yanımdan bir saniye bile ayrılmana tahammül edemiyorum. Elimde olsa seni bir kutuya kapatır saklardım. Benden başkasının ulaşmasına izin vermezdim. Bu sayede sana ihanet edenlerden de uzak dururdun.” Kadının kesik nefes alış verişlerini dudaklarında hissediyordu. Kendinden güçlü olmasına rağmen yanındayken savunmasız normal bir kadın gibi hissediyordu. Dominant güçlerini istediği zaman üzerinde kullanmasına izin vermişti lakin bazı anlarda sergilediği o savunmasız halleri Victor’un koruma iç güdüsünü her zamankinden çok tetikliyordu.
[New York - 00.30]
Helena ile bir kaç haftadır hemen hemen her geceleri birlikte geçiyordu. Önce şiddetli bir kavga ile başlayıp sonrası sabah kollarında çıplak halde biten kavgalardı bunlar. Kadının her bir zerresini ezberlemişti artık. Ama hâlâ anlamıyordu. Ona olan bu bağımlılığı kanını içiyor olması mıydı yoksa kıvrak zekasıyla Victor’u bozguna uğratan tek kadın olması mıydı? Buna asla emin değildi belki de Victor sadece şiddet seviyordu. Belki değil bu kesin olan bir şeydi aslında. Kadına karşı bir hissi var mıydı o konuda da emin değildi ama Helena karşı konulamaz bir bağımlılıktı.
Kollarının arasındaki çıplak kadını bir süre izledi. Yanından hiç ayırmak istemiyordu. Tek bir gece bile yanından gitmemesi için onu zincire vurma isteğinin önüne zor geçiyordu. Kadının zarif omzuna bir öpücük kondurdu. Uyanmasını ona şataşmasını gerekirse sabahın köründe kavga etmesini bekliyordu. Omzunu hafif ısırıp boğuk sesiyle mırıldandı. “İşe gitmem gerek. Gitmeden önce biraz kavga etsek olmaz mı?” Kadın yarım uykulu gözlerini açınca hedefine ulaşmış çocuk gibi sevindi. Bunu belli etmese de sevinmişti. Üstüne çıkıp kollarını kadının başının iki yanına yasladı. “Günaydın.” dedi hâlâ onu izlerken. @queenofthedmnd
8 notes · View notes
cvictorsage · 2 years
Text
Yüzünü buruşturdu. Fiziksel olarak Helena’nın ne kadar güçlü olduğunun farkındaydı. İstese anında boynunu koparabilirdi fakat en başından beri Victor’a en ufak bir fiziksel saldırıda bulunmamıştı. Geceleri bütün enerjisini tüketip pes ettirdiği zamanlar hariç. Isırdığı dudaklarına yaklaşıp öptü. Dudaklarıyla her buluşmasında sanki vücudunun kaynadığını hissediyordu. Aylar önce vampirleri avlayıp onlardan tiksinirken şu an yatağında aklından çıkaramadığı her dakika arzuladığı bir vampir vardı. Öpücüğü dudaklarından boynuna kaydı. Bir kaç ay öncesine kadar koparmak istediği boynuna. Nazik öpücükleri kendini bile şaşırtıyordu. “O rövanş ben kazanana kadar bitmedi.” Kahverengi gözleriyle buluştuğunda içindeki yangına küfür etti. İşe gitmesi gerekiyordu. Bugün neredeyse hiç vakti yoktu fakat kadının yanından kopamıyordu. “Lanet olsun. İşe gitmem gerekiyor ama aklımı çeliyorsun.” Üstünden kalkıp çıplak bedeniyle odada dolaşıp büyük perdeleri güneş girmeyecek şekilde çekti. Helena ile yaşamanın en zor yanı halen güneşe karşı zayıf olmasıydı. Normalde perde kullanmaya bile gerek görmezken artık eve bir güneş ışığı bir sokmamaya gayret ediyordu. Fakat bunda her zaman başarılı değildi. Bazı alışkanlıklar zor kazanılıyordu. Kadına gülümseyip elinden tuttu. Kısa bir duş dahi olsa bu anın tadını onunla çıkarmak istiyordu. Tabii kavga ve gürültü ile kısa demek biraz zordu. Duştan çıkıp uzun aynadan kendini seyreden kadının arkasına geçip uzun kollarını bedenine sardı. Bir vampir bile olsa kollarının arasında çok küçük kalıyordu. “Bugün bir soruşturmam var. Central Park cinayetinden sorumlu vampir yakalanmış. Lakin bir sorunumuz var. Vampirin ilk verdiği isim sensin Helena.” Doğruluğuna inanmıyordu. Helena daha önce de insan öldürmüş olsa da özellikle müstakbel eşini yine de cinayetle ilgisi olmadığını biliyordu. Haftalardır yanındaydı ve ikisi de neredeyse hiç telefonlarına bile bakmamıştı. Bazı geceler yanında olmadığı zamanlar hariç. “Eğer istersen işini bugün bitiririm bir daha senin ismini anamaz. Bu konu da kimsenin karşı çıkacağını da sanmıyorum.”
[New York - 00.30]
Helena ile bir kaç haftadır hemen hemen her geceleri birlikte geçiyordu. Önce şiddetli bir kavga ile başlayıp sonrası sabah kollarında çıplak halde biten kavgalardı bunlar. Kadının her bir zerresini ezberlemişti artık. Ama hâlâ anlamıyordu. Ona olan bu bağımlılığı kanını içiyor olması mıydı yoksa kıvrak zekasıyla Victor’u bozguna uğratan tek kadın olması mıydı? Buna asla emin değildi belki de Victor sadece şiddet seviyordu. Belki değil bu kesin olan bir şeydi aslında. Kadına karşı bir hissi var mıydı o konuda da emin değildi ama Helena karşı konulamaz bir bağımlılıktı.
Kollarının arasındaki çıplak kadını bir süre izledi. Yanından hiç ayırmak istemiyordu. Tek bir gece bile yanından gitmemesi için onu zincire vurma isteğinin önüne zor geçiyordu. Kadının zarif omzuna bir öpücük kondurdu. Uyanmasını ona şataşmasını gerekirse sabahın köründe kavga etmesini bekliyordu. Omzunu hafif ısırıp boğuk sesiyle mırıldandı. “İşe gitmem gerek. Gitmeden önce biraz kavga etsek olmaz mı?” Kadın yarım uykulu gözlerini açınca hedefine ulaşmış çocuk gibi sevindi. Bunu belli etmese de sevinmişti. Üstüne çıkıp kollarını kadının başının iki yanına yasladı. “Günaydın.” dedi hâlâ onu izlerken. @queenofthedmnd
8 notes · View notes
cvictorsage · 2 years
Text
[New York - 00.30]
Helena ile bir kaç haftadır hemen hemen her geceleri birlikte geçiyordu. Önce şiddetli bir kavga ile başlayıp sonrası sabah kollarında çıplak halde biten kavgalardı bunlar. Kadının her bir zerresini ezberlemişti artık. Ama hâlâ anlamıyordu. Ona olan bu bağımlılığı kanını içiyor olması mıydı yoksa kıvrak zekasıyla Victor’u bozguna uğratan tek kadın olması mıydı? Buna asla emin değildi belki de Victor sadece şiddet seviyordu. Belki değil bu kesin olan bir şeydi aslında. Kadına karşı bir hissi var mıydı o konuda da emin değildi ama Helena karşı konulamaz bir bağımlılıktı.
Kollarının arasındaki çıplak kadını bir süre izledi. Yanından hiç ayırmak istemiyordu. Tek bir gece bile yanından gitmemesi için onu zincire vurma isteğinin önüne zor geçiyordu. Kadının zarif omzuna bir öpücük kondurdu. Uyanmasını ona şataşmasını gerekirse sabahın köründe kavga etmesini bekliyordu. Omzunu hafif ısırıp boğuk sesiyle mırıldandı. “İşe gitmem gerek. Gitmeden önce biraz kavga etsek olmaz mı?” Kadın yarım uykulu gözlerini açınca hedefine ulaşmış çocuk gibi sevindi. Bunu belli etmese de sevinmişti. Üstüne çıkıp kollarını kadının başının iki yanına yasladı. “Günaydın.” dedi hâlâ onu izlerken. @queenofthedmnd
8 notes · View notes
cvictorsage · 3 years
Text
Soğuk beton duvara çarpması yüzünden canı ne kadar acısada yüzüne yansıtmamaya çalışıyordu. Asıl canını acıtan yine uğradığı ihanetti. Helena ile göz göze gelmeye çalışsa da kadın sanki bakışlarını kendinden kaçırıyordu. Zatanna üzerine doğru gelirken etrafında yayılan siyah duman normalde korkmasına neden olmalıydı fakat içinde bulunduğu durum zaten son noktaya vardığını belli ediyordu. Zatanna kız kardeşi cümleleri üzerine durunca dudaklarının arasından yüksek sesle bir kahkaha patladı. “Daha nasıl intikam alabilirsin ki? Sahip olduğum her şeyi elimden aldınız zaten. Bu saatten sonra yapabileceğiniz tek intikam canımı almak olur.” Kendine şaşkınlıkla bakan John’a dönüp “Büyücülerin vampirler için çalışacağını düşünmezdim. Bu duruma düşmek için ne sundular size.” Adam sözlerinden rahatsız olmuş olacak ki kaşlarını çatıp Zatanna’yı izledi. Aralarında bir şeyler olduğunu anlayabiliyordu. Düştüğü yerden yavaşça kalkıp önce üstünü silkeledi. Kollarını açıp önündeki vampir ve büyücüye gülümseyerek baktı. “İşinizi çabuk bitirin bu sıkıcı hikayenin daha fazla parçası olmak istemiyorum.” Tek istediği huzurla uyuyabilmekti artık.
Starter - Depoda 3. hafta - 23.13
Evinden uzak geçirdiği 3. hafta da bitmek üzereydi artık. Günlerin nasıl geçtiğinin farkında bile değildi. Kimi zaman işle uğraşırken kimi zaman kadınla vampirler üzerinde yaptığı araştırmalar hakkında konuşuyordu. Kadında tuhaf bir şekilde duruma alışmış gibi araştırmalarını dinliyordu sadece. Bazen onun bir vampir olduğunu bile unutuyordu taa ki dişlerini tenine geçirene kadar. Ama kadın sanki kendisini o kadar iyi tanıyordu ki bütün perdelerini kaldırıp altındaki gerçek Victor’u görüyordu. Neler yaşadığını neler düşündüğünü sanki gözlerinden okuyabiliyordu. Böyle zamanlarda elinde olmadan içinde bir korku oluşuyordu. Çünkü içinde sakladığı Victor günden güne kadına kendini kaptırmıştı bile. Peki bundan sonra ne olacak? sorusu beynini kemirmeye başlamıştı bile. Sonsuza kadar bu depoda kalamazlardı sonuçta. Bazen kanepede uyuyan kadını izlerken buluyordu kendini. Hatta bir keresinde saçını okşamıştı usulca. Duygularını bu kadar çabuk değiştiren şey kanını emmesinin yarattığı bağımlılık mı yoksa değişen kendisi miydi çok emin değildi fakat içinde oluşan ona dokuna hissini bir türlü bırakamıyordu. Bir keresinde kendini dudaklarına yaklaşmış halde bulunca küfür ederek dışarı kaçmıştı. Delirdiğini düşünüp bütün gün depoya geri dönmemişti fakat günün sonunda yine dayanamayıp onun yanında olma isteği onu kaçılamıştı. Sabahın erken saatlerinde kalkıp sporunu yaptıktan sonra kısa bir duş alıp eksiklikler için yine dışarı çıkmıştı. Bu sefer kendisi için enerji ve kan hapları da almayı ihmal etmemişti. Depoda bu kadar zaman bir vampirle kapalı kalmak ister istemez güçten düşürmüştü. Marketi gezerken kıyafet reyonundan kadına bir kaç tane gecelik de aldı. 3 haftadır kendi kıyafetlerini giyiyordu sadece. Gerçi bu konu da bir itirazı da yoktu onu kendi kıyafetlerinin içinde görünce daha samimi hissediyordu. Bunları düşünürken yüzünden farkında olmadan bir gülümseme oluşmuş olacak ki kasiyer kadının kendisine bakıp kıkırdamasıyla bunu fark edebilmişti. Kendini toparlayıp hızla torbaları doldurdu ve arabaya gidene kadar hiç durmadan kendine lanet okudu. Arabada tek düşündüğü şey kadına oluşan bu hislerin getirdiği pişmanlıktı. Nasıl kurtulacaktı yada nasıl görmeden duracaktı artık bilmiyordu? Tek istediği bir an önce depoya dönüp Helena’nın yanına gitmekti. Arabayı son sürat depoya kadar sürmüştü ve torbaları bile almadan hızla depodan içeri girdi. Kanepede sessizce uyuyan kadını görünce tuttuğu nefesini serbest bırakıp kanepeye doğru yaklaştı. Dizlerinin üzerine çöküp uyuyan kadının koyu saçlarına dokundu. “Lanet olsun. Ben ne yapacağım?” derken sinirle boşta kalan elini yumruk yaptı. “Keşke bu konumda olmasaydık.” dedi sessizce. Çünkü biliyordu eğer farklı şartlarda tanışsalardı onu deliler gibi sevebilirdi. Başını kanepenin kenarına yaslayıp bir süre yanında uyuyan kadını seyretmeye devam etti. @helenaheydwich
9 notes · View notes
cvictorsage · 3 years
Text
Kadının yüzündeki gülümsemesi şaşkınlığına engel olamamıştı. Bakışlarını ondan kaçırıp elindeki poşetlerden bir tanesini ona uzattı. “Önemli değil. Yardımcım bir ihtiyacımız var mı diye gözetlemeye gelmiş. Bu arada sana uyar mı bilmiyorum ama bir kaç parça bir şey aldım.” Kadının gülümsemesi bütün yüzüne yayılınca Victor’un içinde bir rahatlama oluştu. Elindeki kalan poşetleri mutfağa taşırken aklında sadece kadının gülümseyen yüzü vardı. İlk defa gördüğü o samimi gülüşü sürekli görmek bir istek doğmuştu içinde. Poşetleri dolaba yerleştirirken dışardan gelen konuşma sesleri elindeki poşetlerin düşmesine sebep olmuştu. Oldukları yere normalde kimse gelmezdi yardımcısı dışında da kimse burada olduğunu bilmiyordu bu yüzden geriye kalan tek seçenek Helena için gelen vampirlerdi. Eli telaşla belindeki silaha gitti mutfak camından göz ucuyla kim olduklarına baktı. Dışarıdaki siyah saçlı kadını gördüğü an kim olduğunu anlamıştı. Helena ile benzerlikleri olmasa da kardeş olduklarını uzun zamandır biliyordu. Bakışlarını üzerini değiştiren kadına çevirince ihanete uğraşmışlık hissi tekrar suratına bir tokat gibi inmişti. Hızlı adımlarla Helena’nın yanına gidip koluna yapıştı. “Yanlış bir hareket yapmaman üzere anlaşmıştık. Ama anlaşılan sana güvenmekle en büyük hatayı yapmışım. Ne kadar aptalım...”
Starter - Depoda 3. hafta - 23.13
Evinden uzak geçirdiği 3. hafta da bitmek üzereydi artık. Günlerin nasıl geçtiğinin farkında bile değildi. Kimi zaman işle uğraşırken kimi zaman kadınla vampirler üzerinde yaptığı araştırmalar hakkında konuşuyordu. Kadında tuhaf bir şekilde duruma alışmış gibi araştırmalarını dinliyordu sadece. Bazen onun bir vampir olduğunu bile unutuyordu taa ki dişlerini tenine geçirene kadar. Ama kadın sanki kendisini o kadar iyi tanıyordu ki bütün perdelerini kaldırıp altındaki gerçek Victor’u görüyordu. Neler yaşadığını neler düşündüğünü sanki gözlerinden okuyabiliyordu. Böyle zamanlarda elinde olmadan içinde bir korku oluşuyordu. Çünkü içinde sakladığı Victor günden güne kadına kendini kaptırmıştı bile. Peki bundan sonra ne olacak? sorusu beynini kemirmeye başlamıştı bile. Sonsuza kadar bu depoda kalamazlardı sonuçta. Bazen kanepede uyuyan kadını izlerken buluyordu kendini. Hatta bir keresinde saçını okşamıştı usulca. Duygularını bu kadar çabuk değiştiren şey kanını emmesinin yarattığı bağımlılık mı yoksa değişen kendisi miydi çok emin değildi fakat içinde oluşan ona dokuna hissini bir türlü bırakamıyordu. Bir keresinde kendini dudaklarına yaklaşmış halde bulunca küfür ederek dışarı kaçmıştı. Delirdiğini düşünüp bütün gün depoya geri dönmemişti fakat günün sonunda yine dayanamayıp onun yanında olma isteği onu kaçılamıştı. Sabahın erken saatlerinde kalkıp sporunu yaptıktan sonra kısa bir duş alıp eksiklikler için yine dışarı çıkmıştı. Bu sefer kendisi için enerji ve kan hapları da almayı ihmal etmemişti. Depoda bu kadar zaman bir vampirle kapalı kalmak ister istemez güçten düşürmüştü. Marketi gezerken kıyafet reyonundan kadına bir kaç tane gecelik de aldı. 3 haftadır kendi kıyafetlerini giyiyordu sadece. Gerçi bu konu da bir itirazı da yoktu onu kendi kıyafetlerinin içinde görünce daha samimi hissediyordu. Bunları düşünürken yüzünden farkında olmadan bir gülümseme oluşmuş olacak ki kasiyer kadının kendisine bakıp kıkırdamasıyla bunu fark edebilmişti. Kendini toparlayıp hızla torbaları doldurdu ve arabaya gidene kadar hiç durmadan kendine lanet okudu. Arabada tek düşündüğü şey kadına oluşan bu hislerin getirdiği pişmanlıktı. Nasıl kurtulacaktı yada nasıl görmeden duracaktı artık bilmiyordu? Tek istediği bir an önce depoya dönüp Helena’nın yanına gitmekti. Arabayı son sürat depoya kadar sürmüştü ve torbaları bile almadan hızla depodan içeri girdi. Kanepede sessizce uyuyan kadını görünce tuttuğu nefesini serbest bırakıp kanepeye doğru yaklaştı. Dizlerinin üzerine çöküp uyuyan kadının koyu saçlarına dokundu. “Lanet olsun. Ben ne yapacağım?” derken sinirle boşta kalan elini yumruk yaptı. “Keşke bu konumda olmasaydık.” dedi sessizce. Çünkü biliyordu eğer farklı şartlarda tanışsalardı onu deliler gibi sevebilirdi. Başını kanepenin kenarına yaslayıp bir süre yanında uyuyan kadını seyretmeye devam etti. @helenaheydwich
9 notes · View notes
cvictorsage · 3 years
Text
Bir kaç dakika sessizce yerde oturduktan sonra ne yaptığını fark edip kendini toplamaya çalıştı. Kadın, kendini günden güne daha rezil hissettiriyordu. Derin bir iç çekip arabadaki poşetleri ayağa kalktı sessiz adımlarla dışarı çıktı. Bagajdan poşetleri indirirken deponun önüne yaklaşan bir motor sesi duydu. Hemen eli belindeki tabancasına gitti. Motor sesi arabasından biraz ileride durun silahını çıkarıp motorun sahibine doğrulttu. Sürücünün erkek olduğu vücut hatlarından belli oluyordu. Adam ellerinden biri havaya kaldırıp diğer eliyle de aceleyle kaskını çıkarmaya çalıştı. Böyle bir aptallığı ancak asistanı gibi biri yapabilirdi. Kaskını çıkarmadan o olduğunu anlası 5 saniye kadar sürmüştü sadece. Silahını yerine geri bırakıp ellerini göğsünde bağladı ve asistanına yaklaştı. “Neden geldin?” dedi soğuk ses tonuyla. Genç adam sonunda kaskını çıkarmayı başararak büyük bir zafere imza atmış gibi bir oh çekti. “Bir an beni gerçekten vuracaksın sandım. Neyse haftalardır buradasın bir ihtiyacın var mı diye görmeye geldim.” Victor sessizliğini koruyup sadece omuz silkti. Asistanı, adamın yüzünden yorgunluğunu okuyabiliyordu. Haftalardır bir depoda takılı kalmıştı ve sırf katilleri bulabilmek adına kendini bir vampire sunmuştu. Adamın yaptığı fedakarlığı düşündükçe vampirlere olan kini daha çok artıyordu. “Daha ne kadar kendinden feragat ediceksin? Şu haline bak yüzün bile güneş görmemekten solmuş. Bir an önce kurtul şu vampirden.” Asistanının kendini her ne kadar düşündüğünü bilsede kadını ölmesi gerektiğini söylemesi sinirlerine dokunuyordu. “Daha vakti var. Gözetlemen bittiyse gidebilirsin. Ve bir daha sakın gelme. Takip edilirsen hepimizin sonu olur.” Asistanı daha ağzını açmadan arkasını dönüp arabadan indirdiği poşetlere doğru yöneldi ve içeri doğru taşıdı. Genç adam arkasından bağırarak “O kadın senin sonun olucak aptal. Bir an önce kurtul o katilden.” dedi. Evet üstelik karısının katiliydi. Öldürmek için bir çok sebebi vardı fakat aklı ve bedeni ilk defa birbirinden ters kararlar veriyordu. Bedeni ona sürekli dokunmak istersek aklı onu bir an önce boğarak öldürmek için planlar kuruyordu. Bu çelişki kadının kanını içmesinden daha çok yıpratıyordu. Depoya girip ardından kapıyı kapatmış delikten genç adamın oradan uzaklaşmasını izledi. Motor sesi sonunda uzaklaştığında elindeki poşetleri kapının girişine bırakıp kafasını kapıya vurdu. “Aptalsın.” dedi kendine. O an arkasında birinin nefesini verdiğini duyunca hızla dönüp görmek için can attığı o kahverengi gözlerle buluştu. “Sonunda uyanmışsın.” diyebildi sadece heyecanlı ses tonuyla.
Starter - Depoda 3. hafta - 23.13
Evinden uzak geçirdiği 3. hafta da bitmek üzereydi artık. Günlerin nasıl geçtiğinin farkında bile değildi. Kimi zaman işle uğraşırken kimi zaman kadınla vampirler üzerinde yaptığı araştırmalar hakkında konuşuyordu. Kadında tuhaf bir şekilde duruma alışmış gibi araştırmalarını dinliyordu sadece. Bazen onun bir vampir olduğunu bile unutuyordu taa ki dişlerini tenine geçirene kadar. Ama kadın sanki kendisini o kadar iyi tanıyordu ki bütün perdelerini kaldırıp altındaki gerçek Victor’u görüyordu. Neler yaşadığını neler düşündüğünü sanki gözlerinden okuyabiliyordu. Böyle zamanlarda elinde olmadan içinde bir korku oluşuyordu. Çünkü içinde sakladığı Victor günden güne kadına kendini kaptırmıştı bile. Peki bundan sonra ne olacak? sorusu beynini kemirmeye başlamıştı bile. Sonsuza kadar bu depoda kalamazlardı sonuçta. Bazen kanepede uyuyan kadını izlerken buluyordu kendini. Hatta bir keresinde saçını okşamıştı usulca. Duygularını bu kadar çabuk değiştiren şey kanını emmesinin yarattığı bağımlılık mı yoksa değişen kendisi miydi çok emin değildi fakat içinde oluşan ona dokuna hissini bir türlü bırakamıyordu. Bir keresinde kendini dudaklarına yaklaşmış halde bulunca küfür ederek dışarı kaçmıştı. Delirdiğini düşünüp bütün gün depoya geri dönmemişti fakat günün sonunda yine dayanamayıp onun yanında olma isteği onu kaçılamıştı. Sabahın erken saatlerinde kalkıp sporunu yaptıktan sonra kısa bir duş alıp eksiklikler için yine dışarı çıkmıştı. Bu sefer kendisi için enerji ve kan hapları da almayı ihmal etmemişti. Depoda bu kadar zaman bir vampirle kapalı kalmak ister istemez güçten düşürmüştü. Marketi gezerken kıyafet reyonundan kadına bir kaç tane gecelik de aldı. 3 haftadır kendi kıyafetlerini giyiyordu sadece. Gerçi bu konu da bir itirazı da yoktu onu kendi kıyafetlerinin içinde görünce daha samimi hissediyordu. Bunları düşünürken yüzünden farkında olmadan bir gülümseme oluşmuş olacak ki kasiyer kadının kendisine bakıp kıkırdamasıyla bunu fark edebilmişti. Kendini toparlayıp hızla torbaları doldurdu ve arabaya gidene kadar hiç durmadan kendine lanet okudu. Arabada tek düşündüğü şey kadına oluşan bu hislerin getirdiği pişmanlıktı. Nasıl kurtulacaktı yada nasıl görmeden duracaktı artık bilmiyordu? Tek istediği bir an önce depoya dönüp Helena’nın yanına gitmekti. Arabayı son sürat depoya kadar sürmüştü ve torbaları bile almadan hızla depodan içeri girdi. Kanepede sessizce uyuyan kadını görünce tuttuğu nefesini serbest bırakıp kanepeye doğru yaklaştı. Dizlerinin üzerine çöküp uyuyan kadının koyu saçlarına dokundu. “Lanet olsun. Ben ne yapacağım?” derken sinirle boşta kalan elini yumruk yaptı. “Keşke bu konumda olmasaydık.” dedi sessizce. Çünkü biliyordu eğer farklı şartlarda tanışsalardı onu deliler gibi sevebilirdi. Başını kanepenin kenarına yaslayıp bir süre yanında uyuyan kadını seyretmeye devam etti. @helenaheydwich
9 notes · View notes
cvictorsage · 3 years
Text
Starter - Depoda 3. hafta - 23.13
Evinden uzak geçirdiği 3. hafta da bitmek üzereydi artık. Günlerin nasıl geçtiğinin farkında bile değildi. Kimi zaman işle uğraşırken kimi zaman kadınla vampirler üzerinde yaptığı araştırmalar hakkında konuşuyordu. Kadında tuhaf bir şekilde duruma alışmış gibi araştırmalarını dinliyordu sadece. Bazen onun bir vampir olduğunu bile unutuyordu taa ki dişlerini tenine geçirene kadar. Ama kadın sanki kendisini o kadar iyi tanıyordu ki bütün perdelerini kaldırıp altındaki gerçek Victor’u görüyordu. Neler yaşadığını neler düşündüğünü sanki gözlerinden okuyabiliyordu. Böyle zamanlarda elinde olmadan içinde bir korku oluşuyordu. Çünkü içinde sakladığı Victor günden güne kadına kendini kaptırmıştı bile. Peki bundan sonra ne olacak? sorusu beynini kemirmeye başlamıştı bile. Sonsuza kadar bu depoda kalamazlardı sonuçta. Bazen kanepede uyuyan kadını izlerken buluyordu kendini. Hatta bir keresinde saçını okşamıştı usulca. Duygularını bu kadar çabuk değiştiren şey kanını emmesinin yarattığı bağımlılık mı yoksa değişen kendisi miydi çok emin değildi fakat içinde oluşan ona dokuna hissini bir türlü bırakamıyordu. Bir keresinde kendini dudaklarına yaklaşmış halde bulunca küfür ederek dışarı kaçmıştı. Delirdiğini düşünüp bütün gün depoya geri dönmemişti fakat günün sonunda yine dayanamayıp onun yanında olma isteği onu kaçılamıştı. Sabahın erken saatlerinde kalkıp sporunu yaptıktan sonra kısa bir duş alıp eksiklikler için yine dışarı çıkmıştı. Bu sefer kendisi için enerji ve kan hapları da almayı ihmal etmemişti. Depoda bu kadar zaman bir vampirle kapalı kalmak ister istemez güçten düşürmüştü. Marketi gezerken kıyafet reyonundan kadına bir kaç tane gecelik de aldı. 3 haftadır kendi kıyafetlerini giyiyordu sadece. Gerçi bu konu da bir itirazı da yoktu onu kendi kıyafetlerinin içinde görünce daha samimi hissediyordu. Bunları düşünürken yüzünden farkında olmadan bir gülümseme oluşmuş olacak ki kasiyer kadının kendisine bakıp kıkırdamasıyla bunu fark edebilmişti. Kendini toparlayıp hızla torbaları doldurdu ve arabaya gidene kadar hiç durmadan kendine lanet okudu. Arabada tek düşündüğü şey kadına oluşan bu hislerin getirdiği pişmanlıktı. Nasıl kurtulacaktı yada nasıl görmeden duracaktı artık bilmiyordu? Tek istediği bir an önce depoya dönüp Helena’nın yanına gitmekti. Arabayı son sürat depoya kadar sürmüştü ve torbaları bile almadan hızla depodan içeri girdi. Kanepede sessizce uyuyan kadını görünce tuttuğu nefesini serbest bırakıp kanepeye doğru yaklaştı. Dizlerinin üzerine çöküp uyuyan kadının koyu saçlarına dokundu. “Lanet olsun. Ben ne yapacağım?” derken sinirle boşta kalan elini yumruk yaptı. “Keşke bu konumda olmasaydık.” dedi sessizce. Çünkü biliyordu eğer farklı şartlarda tanışsalardı onu deliler gibi sevebilirdi. Başını kanepenin kenarına yaslayıp bir süre yanında uyuyan kadını seyretmeye devam etti. @helenaheydwich
9 notes · View notes
cvictorsage · 3 years
Text
Kadının yanağını okşadığı eline boş boş bakıp “Sadece, insan öldürenlere.” diyerek kadının sözlerini tekrarladı. Diğerleri umrunda değildi tek istediği katillerin cezasız kalmamasıydı. Elindeki boş bardağı tezgaha bırakıp ellerini tezgaha yasladı ve karşısındaki yansıyan camdan kendine baktı. Eski hırslı Victor’un yerine karşısında yorgun ve bıkmış bir adam vardı artık. Eski gücü ve intikam hırsının öldüğünü kendisi bile gözlerinde görebiliyordu fakat sebebi neydi? Yanındaki bu vampir mi onu etkiliyordu? Yoksa çoktan etkilenmiş miydi? Göz ucuyla etrafa bakınan kadını izledi. Kesinlikle gördüğü en güzel kadındı ama Victor hiçbir zaman fiziksel güzelliğe önem veren biri olmamıştı. Onu bu kadar düşündüren başka bir şey vardı. Başını sallayıp önüne döndü. Dolabı bira almak için açtığında kocaman bir boşluk onu karşılamıştı. Dışarı çıkıp alış veriş yapması gerekiyordu artık. Dolabı sertçe kapatıp elleri cebinde kadına doğru yürüdü. “Benim dışarı çıkmam gerek. Umarım bir aptallık yapmaya kalkmazsın. Zaten seni dışarıdayken de izliyor olacağım.” İstese de bilgisayarlarına erişim sağlayamazdı. Bilgisayarını 2. bir kişinin eline geçme ihtimaline karşı bütün verileri temizlemesi ve kendini kullanıma kapatması için özel program kurdurmuştu. Tek yanlış şifre girişiminde bildirimi kendi telefonuna gelecekti. “Ben gelene kadar duşu kullanabilirsin. Uyumak istersen koltuğa da geçebilirsin.” Kadının ona şaşkınlıkla bakan kahverengi gözlerine odaklanmıştı. Ona bu şekilde bakarken sürenin ne kadar geçtiğinin farkında bile değildi. “Geldiğimde umarım burada olursun.” dedi ve kadına arkasını dönüp depodan dışarı kendini atana kadar ağzından başka bir kelime çıkmadı. Arabasına binip kapısını kapatır kapatmaz avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Kendini tanıyamıyordu artık ve elinde olmadan eşini öldüren vampire her geçen daha çok bağlanıyordu. Direksiyona yasladığı kafasını kaldırıp önündeki boş yola baktı. “Üzgünüm Kate. Çok üzgünüm.” dedi ve çaresizce arabasını çalıştırıp oradan uzaklaştı.
[New York Sahili - Beatrice Inn Club - 12.34]
Eşi öldüğünden beri 6 hafta geçmişti ve bu süreç boyunca gece gündüz demeden yaptığı tek şey o utamadığı yüzü aramaktı. Kadının kısa süre önce New York’a geri döndüğünü öğrenmişti fakat hemen saldırmak çok acemi olacaktı. Amacı onu en zayıf anında yakalamak ve yavaş yavaş ölümle tanıştırmaktı. Başını sallayıp gözlüğünü düzeltip elindeki davetiyi salladı. “Umarım beni özlemişsindir Bayan Heydwich.” Zarfı masanın üzerine fırlatıp ayağa kalktı üstündekilerden kurtulup duşa girdi. En büyük eğlencesine özenle hazırlanmalı ve süslenmeliydi. En son aldığı parfümü ve yeni aldığı siyah takımla sanki düğününe hazırlanmış gibiydi. “Bu güzel takımın vampir kanıyla kirlenecek olması üzücü. Ama değer..” Aynadaki görüntüsüne bakıp kahkaha attı. Kendi düğününe bile bu kadar hazırlanmamıştı. Evden çıkıp yeni aldığı arabasına doğru ilerledi. Eşinin ölümünden sonra yaptığı tek değişiklik araba sürmeye başlamak olmuştu. Direksiyonun başına hızla geçip arabayı çalıştırdı ve davetiyenin üzerindeki gece kulubüne doğru sürmeye başladı. Herkes açık olan sıradan bir kulübün özel müşteriler için yapılan partisine davet edilmişti. Eşinin ünü ölümünden sonra bile önüne çıkıyordu bunun için işaret parmağını öpüp havaya kaldırarak eşine şükranlarını sundu. Çünkü katilininde davetli olduğunu haber almıştı ve intikamını almak için eline geçen en iyi fırsat buydu. Araba kulübün önüne gelince çalışan valelerden biri hemen gelip kapısını açmıştı. Anahtarlarını çalışana fırlatıp giriş kapısından içeri daldı. İlk giriş kısmının sıkıcı olduğunu biliyordu burası normal insanların eğlenmek için geldiği bir yerdi fakat çalışanlardan birine özel davetiyesini gösterince asıl dünyanın kapıları aralanmıştı. Kulübün bar kısmının arkasındaki kapıdan girince çok uzun olmayan bir koridora yönelmişti. O kadar heyecanlıydı ki o koridoru yürümek sanki ona saatlerce sürmüş gibi gelmişti. Asıl kapı açılınca kahkaha ve dumanın içinde boğulmuş bir alan onu karşılamıştı. Amacı eğlenmek veya birileriyle tanışmak değildi bu yüzden bir köşeye geçip etrafı inceledi. Bir kaç masa yanında daha önce duyduğu bir sesi duyunca bütün tüyleri havaya kalkmıştı. Camdan kendine bakınca yüzünde saçma bir gülümsemenin olduğunu gördü. Hayatında ilk defa birini öldürmekten bu kadar zevk alıcaktı. Kadın yalnız kalıp telefonuyla oynadığı sırada hızla ona yaklaşıp arkasından belini kavrayıp sırtını kendi göğsüne yasladı ve kulağına doğru fısıldadı. “Beni özledin mi?” @helenaheydwich
Tumblr media
12 notes · View notes
cvictorsage · 3 years
Text
Kollarını göğsünde bağlayıp omzunu duvara yasladı. Gözlerini bir an olsun kadının üzerinden ayırmıyordu. Onu bu kadar serbest bırakması mantıklı bir hareket miydi gözleriyle görmek istiyordu. “Kırıcı olmak istemedim am sen bu şekilde dile getirdiğine göre sorun yok benim için. Nasıl adlandırmak istiyorsan öyle olsun. Ama bana yardım ettiğin sürece hayatta kalmanı sağlayacağım.” Bu kararı son günlerde vermişti aslında karısının intikamı almak için çıktığı yolu iş ilişkisine çevirmişti ve düşündükçe Helena’yı öldürmekten daha kârlı bir iş olmuştu. Son bir kaç günde aylardır aradığı bütün vampirleri bulmuştu. “Sana bir sır vereyim mi? Etrafımda öldürmediğim tonla vampir var. Benim sorunum sizin türünüzle değil katillerinizle.” Kadının yanına yavaş adımlarla yaklaştı. Yüzünü incelerken yutkunup çenesini tuttu. “Ve seninle. Ucunda insanları kurtarabileceğim bir seçenek varsa bana ne olduğunu umrumda değil. Kanımı istediğin gibi kullanabilirsin.” Kadının solgun yüzünün bir tüp kanla değiştiği belli oluyordu. Çenesindeki elini çekip yanağını okşadı. Hareketlerine engel olamıyordu git gide kadına çekildiğini hissedebiliyordu. Çünkü ne zaman gözlerine baksa hatırlamak istemediği bütün anıları gözünde canlanıyordu. Kardeşine yaptıkları, söylediği cümleler hepsi bir film şeridi gibi geçiyordu gözünün önünden. Ne yaptığını fark ettiği an elini hızla çekip öksürdü. Duvarını bu kadar kolay indirmesi hiç iyi değildi. Kadına arkasını dönüp masanın üzerinde duran kahverengi deri çantasına yöneldi. “E cevabın nedir?” Kendine bir bardak su doldurup uzun zamandır almayı bıraktığı antidepresan ilacının su ile beraber boğazından aşağı akması izin verdi.
[New York Sahili - Beatrice Inn Club - 12.34]
Eşi öldüğünden beri 6 hafta geçmişti ve bu süreç boyunca gece gündüz demeden yaptığı tek şey o utamadığı yüzü aramaktı. Kadının kısa süre önce New York’a geri döndüğünü öğrenmişti fakat hemen saldırmak çok acemi olacaktı. Amacı onu en zayıf anında yakalamak ve yavaş yavaş ölümle tanıştırmaktı. Başını sallayıp gözlüğünü düzeltip elindeki davetiyi salladı. “Umarım beni özlemişsindir Bayan Heydwich.” Zarfı masanın üzerine fırlatıp ayağa kalktı üstündekilerden kurtulup duşa girdi. En büyük eğlencesine özenle hazırlanmalı ve süslenmeliydi. En son aldığı parfümü ve yeni aldığı siyah takımla sanki düğününe hazırlanmış gibiydi. “Bu güzel takımın vampir kanıyla kirlenecek olması üzücü. Ama değer..” Aynadaki görüntüsüne bakıp kahkaha attı. Kendi düğününe bile bu kadar hazırlanmamıştı. Evden çıkıp yeni aldığı arabasına doğru ilerledi. Eşinin ölümünden sonra yaptığı tek değişiklik araba sürmeye başlamak olmuştu. Direksiyonun başına hızla geçip arabayı çalıştırdı ve davetiyenin üzerindeki gece kulubüne doğru sürmeye başladı. Herkes açık olan sıradan bir kulübün özel müşteriler için yapılan partisine davet edilmişti. Eşinin ünü ölümünden sonra bile önüne çıkıyordu bunun için işaret parmağını öpüp havaya kaldırarak eşine şükranlarını sundu. Çünkü katilininde davetli olduğunu haber almıştı ve intikamını almak için eline geçen en iyi fırsat buydu. Araba kulübün önüne gelince çalışan valelerden biri hemen gelip kapısını açmıştı. Anahtarlarını çalışana fırlatıp giriş kapısından içeri daldı. İlk giriş kısmının sıkıcı olduğunu biliyordu burası normal insanların eğlenmek için geldiği bir yerdi fakat çalışanlardan birine özel davetiyesini gösterince asıl dünyanın kapıları aralanmıştı. Kulübün bar kısmının arkasındaki kapıdan girince çok uzun olmayan bir koridora yönelmişti. O kadar heyecanlıydı ki o koridoru yürümek sanki ona saatlerce sürmüş gibi gelmişti. Asıl kapı açılınca kahkaha ve dumanın içinde boğulmuş bir alan onu karşılamıştı. Amacı eğlenmek veya birileriyle tanışmak değildi bu yüzden bir köşeye geçip etrafı inceledi. Bir kaç masa yanında daha önce duyduğu bir sesi duyunca bütün tüyleri havaya kalkmıştı. Camdan kendine bakınca yüzünde saçma bir gülümsemenin olduğunu gördü. Hayatında ilk defa birini öldürmekten bu kadar zevk alıcaktı. Kadın yalnız kalıp telefonuyla oynadığı sırada hızla ona yaklaşıp arkasından belini kavrayıp sırtını kendi göğsüne yasladı ve kulağına doğru fısıldadı. “Beni özledin mi?” @helenaheydwich
Tumblr media
12 notes · View notes
cvictorsage · 3 years
Text
“Çok şımarma.” Söylerken ses tonunda dalga geçtiği belliydi. Ayaklarına bağlı gümüş zinciri sandalyeden çözüp depodaki su borularından birine bağlayıp kilitle tutturdu. Bu sayede daha rahat hareket edebilecekti. “Şimdi... İki seçenek sunuyorum. Eğer anlaşmaya devam edersek belli saatlerde kan almanı sağlayacağım ve depoda istediğin gibi gezebilirsin. Bir aptallık yapmadığın sürece. Ama eskisi gibi olursak... Ki ikimizde bundan yorulduk ama başladığımız yere geri döneriz.” Doldurduğu tüpü kadına doğru uzattı. Gözlerindeki açlığı görebiliyordu. Reddedemeyeceği bir teklif sunmuştu aslında kabul etmekten başka bir şansı yoktu. Ama kadının ne kadar gururlu olduğunu görebiliyordu. “Belki beni ısırmana bile izin verebilirim.” Bunu söylediği için kadın deli olduğunu düşünecekti fakat bilgi almak uğruna yapmayacağı şey yoktu ve bu verebileceği elindeki en iyi teklifti.
[New York Sahili - Beatrice Inn Club - 12.34]
Eşi öldüğünden beri 6 hafta geçmişti ve bu süreç boyunca gece gündüz demeden yaptığı tek şey o utamadığı yüzü aramaktı. Kadının kısa süre önce New York’a geri döndüğünü öğrenmişti fakat hemen saldırmak çok acemi olacaktı. Amacı onu en zayıf anında yakalamak ve yavaş yavaş ölümle tanıştırmaktı. Başını sallayıp gözlüğünü düzeltip elindeki davetiyi salladı. “Umarım beni özlemişsindir Bayan Heydwich.” Zarfı masanın üzerine fırlatıp ayağa kalktı üstündekilerden kurtulup duşa girdi. En büyük eğlencesine özenle hazırlanmalı ve süslenmeliydi. En son aldığı parfümü ve yeni aldığı siyah takımla sanki düğününe hazırlanmış gibiydi. “Bu güzel takımın vampir kanıyla kirlenecek olması üzücü. Ama değer..” Aynadaki görüntüsüne bakıp kahkaha attı. Kendi düğününe bile bu kadar hazırlanmamıştı. Evden çıkıp yeni aldığı arabasına doğru ilerledi. Eşinin ölümünden sonra yaptığı tek değişiklik araba sürmeye başlamak olmuştu. Direksiyonun başına hızla geçip arabayı çalıştırdı ve davetiyenin üzerindeki gece kulubüne doğru sürmeye başladı. Herkes açık olan sıradan bir kulübün özel müşteriler için yapılan partisine davet edilmişti. Eşinin ünü ölümünden sonra bile önüne çıkıyordu bunun için işaret parmağını öpüp havaya kaldırarak eşine şükranlarını sundu. Çünkü katilininde davetli olduğunu haber almıştı ve intikamını almak için eline geçen en iyi fırsat buydu. Araba kulübün önüne gelince çalışan valelerden biri hemen gelip kapısını açmıştı. Anahtarlarını çalışana fırlatıp giriş kapısından içeri daldı. İlk giriş kısmının sıkıcı olduğunu biliyordu burası normal insanların eğlenmek için geldiği bir yerdi fakat çalışanlardan birine özel davetiyesini gösterince asıl dünyanın kapıları aralanmıştı. Kulübün bar kısmının arkasındaki kapıdan girince çok uzun olmayan bir koridora yönelmişti. O kadar heyecanlıydı ki o koridoru yürümek sanki ona saatlerce sürmüş gibi gelmişti. Asıl kapı açılınca kahkaha ve dumanın içinde boğulmuş bir alan onu karşılamıştı. Amacı eğlenmek veya birileriyle tanışmak değildi bu yüzden bir köşeye geçip etrafı inceledi. Bir kaç masa yanında daha önce duyduğu bir sesi duyunca bütün tüyleri havaya kalkmıştı. Camdan kendine bakınca yüzünde saçma bir gülümsemenin olduğunu gördü. Hayatında ilk defa birini öldürmekten bu kadar zevk alıcaktı. Kadın yalnız kalıp telefonuyla oynadığı sırada hızla ona yaklaşıp arkasından belini kavrayıp sırtını kendi göğsüne yasladı ve kulağına doğru fısıldadı. “Beni özledin mi?” @helenaheydwich
Tumblr media
12 notes · View notes
cvictorsage · 3 years
Text
Kadının söylediklerini hemen not almıştı. Sonunda bir ip ucu bulduğu için o kadar mutluydu ki kadına bile sarılabilirdi. Resmen haftalar sonra yüzüne gerçek bir gülme yerleşmişti. Hemen yardımcısını arayıp villanın adresini verdi. “Dikkatli olun! Giren çıkanları iyice inceleyin bu aralar gelecek olmalı en son geçen hafta ölü haberleri gelmişti. Bulduğunuz an ne yapacağınızı biliyorsunuz. Şüphe etmeden öldürün bütün adamlarıyla beraber. Ayrıca size destek olarak gölge avcılarından bir kaç kişi yollayacağım.” Yardımcısı kadını kaçırdığını biliyordu. Onu sormadan edememişti. “Onun yardımıyla öğrendim. Teşekkür etmek ister misin?” Gülümseyerek kadına döndü ve telefonunu hoparlöre alıp yardımcısının teşekkürlerini iletti. Telefonu kapattıktan sonra depoda büyük bir sessizlik olmuştu. Kadına istediğini verecekti bu yüzden hazırlığını yapmıştı. Neşterlerinin bulunduğu çekmeceden yeni bir şırınga çıkardı. Kolunu açıp bir lastikle sıktıktan iğneyi cildine batırdı. Kadının kokuyu aldığını fark edebiliyordu. “Elbise konusunda rahat bir şeyler ayarlarım.” Şırınga dolduktan sonra onu bir tüpe aktardı. Bu işlemi yaparken kadının heyecanla bekleyen gözleriyle buluştu. Neden uğraşıyordu ki? Bir haftadır yaptıklarının yanında daha fazlasını hak etmişti. Elindeki tüpü bir kenara bırakıp dolapları kurcalamaya başladı. Kadına göre bir kıyafeti yoktu bu yüzden beyaz gömleklerinden birini kapıp kadının yanına geri döndü. Önünde eğilip sandalyeye bağladığı zincirleri çözmeye başladı. Saldıracak gücü yoktu bu yüzden rahattı. “Omuzlarıma tutun.” Kadını ayağa kaldırıp cansız bileklerini omzuna koyarken düşmemesi için belinden tuttu. “Hep bu kadar zayıf mıydı?” diye düşündü. Günlerdir içinde kıvrandığı elbisesinin fermuarını açıp ondan kurtulmasına izin verdi.
[New York Sahili - Beatrice Inn Club - 12.34]
Eşi öldüğünden beri 6 hafta geçmişti ve bu süreç boyunca gece gündüz demeden yaptığı tek şey o utamadığı yüzü aramaktı. Kadının kısa süre önce New York’a geri döndüğünü öğrenmişti fakat hemen saldırmak çok acemi olacaktı. Amacı onu en zayıf anında yakalamak ve yavaş yavaş ölümle tanıştırmaktı. Başını sallayıp gözlüğünü düzeltip elindeki davetiyi salladı. “Umarım beni özlemişsindir Bayan Heydwich.” Zarfı masanın üzerine fırlatıp ayağa kalktı üstündekilerden kurtulup duşa girdi. En büyük eğlencesine özenle hazırlanmalı ve süslenmeliydi. En son aldığı parfümü ve yeni aldığı siyah takımla sanki düğününe hazırlanmış gibiydi. “Bu güzel takımın vampir kanıyla kirlenecek olması üzücü. Ama değer..” Aynadaki görüntüsüne bakıp kahkaha attı. Kendi düğününe bile bu kadar hazırlanmamıştı. Evden çıkıp yeni aldığı arabasına doğru ilerledi. Eşinin ölümünden sonra yaptığı tek değişiklik araba sürmeye başlamak olmuştu. Direksiyonun başına hızla geçip arabayı çalıştırdı ve davetiyenin üzerindeki gece kulubüne doğru sürmeye başladı. Herkes açık olan sıradan bir kulübün özel müşteriler için yapılan partisine davet edilmişti. Eşinin ünü ölümünden sonra bile önüne çıkıyordu bunun için işaret parmağını öpüp havaya kaldırarak eşine şükranlarını sundu. Çünkü katilininde davetli olduğunu haber almıştı ve intikamını almak için eline geçen en iyi fırsat buydu. Araba kulübün önüne gelince çalışan valelerden biri hemen gelip kapısını açmıştı. Anahtarlarını çalışana fırlatıp giriş kapısından içeri daldı. İlk giriş kısmının sıkıcı olduğunu biliyordu burası normal insanların eğlenmek için geldiği bir yerdi fakat çalışanlardan birine özel davetiyesini gösterince asıl dünyanın kapıları aralanmıştı. Kulübün bar kısmının arkasındaki kapıdan girince çok uzun olmayan bir koridora yönelmişti. O kadar heyecanlıydı ki o koridoru yürümek sanki ona saatlerce sürmüş gibi gelmişti. Asıl kapı açılınca kahkaha ve dumanın içinde boğulmuş bir alan onu karşılamıştı. Amacı eğlenmek veya birileriyle tanışmak değildi bu yüzden bir köşeye geçip etrafı inceledi. Bir kaç masa yanında daha önce duyduğu bir sesi duyunca bütün tüyleri havaya kalkmıştı. Camdan kendine bakınca yüzünde saçma bir gülümsemenin olduğunu gördü. Hayatında ilk defa birini öldürmekten bu kadar zevk alıcaktı. Kadın yalnız kalıp telefonuyla oynadığı sırada hızla ona yaklaşıp arkasından belini kavrayıp sırtını kendi göğsüne yasladı ve kulağına doğru fısıldadı. “Beni özledin mi?” @helenaheydwich
Tumblr media
12 notes · View notes
cvictorsage · 3 years
Text
Kadına doğru yan dönüp gülerek onu izledi. Bu zamana kadar güçlü kalmaya çalışması takdire şayandı. “Aç olduğun 5 metre öteden anlaşılıyor. Eğer yardımcı olursan bende sana yardımcı olurum.” Gözlüğünü düzeltti ve kadının solgun yüzünü daha iyi görmek için yüzüne düşen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. “Direnmeye devam edersen açlıktan ölüceksin. E bu sefer de kardeşini korumasız bırakıp gitmiş olacaksın. Senden alamadığım intikamı ondan almak zorunda kalıcam. Bunu istemezsin değil mi?” Kadını ilk günden beri neyin harekete geçirdiğini çözmüştü. Kız kardeşini öğrenmek en büyük avantajı olmuştu bu sayede istediğini elde edebiliyordu. Amacı büyücü kıza asla zarar vermek değildi ama ihtimalini öne atmanın bile kadını nasıl harekete geçirdiği belli oluyordu. Solgun ve yorgun gözleriyle ona bakan kadın hayatından en önemli şeyi almıştı ama onun bu hali her seferinde kardeşlerinin gözünün önüne gelmesine ve ona acımasına neden oluyordu. Aynı soy adlarını kullanmadıkları için şükrediyordu. Onlara ne kadar kızgın olsa da gelecek en küçük zarar bile yıkım olabilirdi. İçten içe kendisi daha çok acı çekiyordu aslında. Buna bir son vermesi için bağırıyordu ruhu artık. “İnsanlığımı kaybetmeme neden oluyorsun. Hadi bitirelim artık bunu.”
[New York Sahili - Beatrice Inn Club - 12.34]
Eşi öldüğünden beri 6 hafta geçmişti ve bu süreç boyunca gece gündüz demeden yaptığı tek şey o utamadığı yüzü aramaktı. Kadının kısa süre önce New York’a geri döndüğünü öğrenmişti fakat hemen saldırmak çok acemi olacaktı. Amacı onu en zayıf anında yakalamak ve yavaş yavaş ölümle tanıştırmaktı. Başını sallayıp gözlüğünü düzeltip elindeki davetiyi salladı. “Umarım beni özlemişsindir Bayan Heydwich.” Zarfı masanın üzerine fırlatıp ayağa kalktı üstündekilerden kurtulup duşa girdi. En büyük eğlencesine özenle hazırlanmalı ve süslenmeliydi. En son aldığı parfümü ve yeni aldığı siyah takımla sanki düğününe hazırlanmış gibiydi. “Bu güzel takımın vampir kanıyla kirlenecek olması üzücü. Ama değer..” Aynadaki görüntüsüne bakıp kahkaha attı. Kendi düğününe bile bu kadar hazırlanmamıştı. Evden çıkıp yeni aldığı arabasına doğru ilerledi. Eşinin ölümünden sonra yaptığı tek değişiklik araba sürmeye başlamak olmuştu. Direksiyonun başına hızla geçip arabayı çalıştırdı ve davetiyenin üzerindeki gece kulubüne doğru sürmeye başladı. Herkes açık olan sıradan bir kulübün özel müşteriler için yapılan partisine davet edilmişti. Eşinin ünü ölümünden sonra bile önüne çıkıyordu bunun için işaret parmağını öpüp havaya kaldırarak eşine şükranlarını sundu. Çünkü katilininde davetli olduğunu haber almıştı ve intikamını almak için eline geçen en iyi fırsat buydu. Araba kulübün önüne gelince çalışan valelerden biri hemen gelip kapısını açmıştı. Anahtarlarını çalışana fırlatıp giriş kapısından içeri daldı. İlk giriş kısmının sıkıcı olduğunu biliyordu burası normal insanların eğlenmek için geldiği bir yerdi fakat çalışanlardan birine özel davetiyesini gösterince asıl dünyanın kapıları aralanmıştı. Kulübün bar kısmının arkasındaki kapıdan girince çok uzun olmayan bir koridora yönelmişti. O kadar heyecanlıydı ki o koridoru yürümek sanki ona saatlerce sürmüş gibi gelmişti. Asıl kapı açılınca kahkaha ve dumanın içinde boğulmuş bir alan onu karşılamıştı. Amacı eğlenmek veya birileriyle tanışmak değildi bu yüzden bir köşeye geçip etrafı inceledi. Bir kaç masa yanında daha önce duyduğu bir sesi duyunca bütün tüyleri havaya kalkmıştı. Camdan kendine bakınca yüzünde saçma bir gülümsemenin olduğunu gördü. Hayatında ilk defa birini öldürmekten bu kadar zevk alıcaktı. Kadın yalnız kalıp telefonuyla oynadığı sırada hızla ona yaklaşıp arkasından belini kavrayıp sırtını kendi göğsüne yasladı ve kulağına doğru fısıldadı. “Beni özledin mi?” @helenaheydwich
Tumblr media
12 notes · View notes
cvictorsage · 3 years
Text
Sesinden kadının ne kadar acı çektiğini anlayabiliyordu. Bu içindeki şeytanın daha çok uyanmasına sebep oluyordu. “Kız kardeşini buraya getirttiğimde de bu kadar rahat konuşacak mısın bakalım?” Hızla sandalyesinden kalkıp kadının suratı gözlerine bakması için kaldırdı. Dolmuş gözlerine bakınca eski anıları aklını bulandırıyordu. Öldürdüğü önceki vampirlerin hiçbiri böyle hissettirmemişti.
...
Depoda geçirdikleri 1 haftada çok fazla şey değişmişti. Kadına ilk günlerde yaptığı eziyetleri kesmişti artık çünkü kendisi de artık mental olarak durumu kaldıracak değildi. Uyuduğu zamanlar karşısında kadını sessizce izlerken bu işe neden bulaştığını düşünüyordu zaman zaman ama kendisi uyuyacağı zaman kadına kutsal su enjekte etmeden uyuyamıyordu. En son uyurken kadının ağlama seslerini duyunca içinde tarif edilemez vicdan duygusu yine öne plana çıkmıştı. Koltuktan yavaşça kalkıp hâlâ sandalyede bağlı vampiri inceledi. Yüzü iyice solmuştu. Bir kaç gün daha zorlasa öldürebilirdi. Yanından geçerken; “Son belgelerime de yardım edersen seni ödüllendiricem.” dedi. Kahve makinasına yeni kahve için su doldururken slayttan en son vakasını açtı. “Vampirimiz bu. Daha önce bir bağlantınız olduğunu biliyorum. Geçen ay İspanyadaki büyük klanların arasındaydı. Kraliçeniz kontrol edememiş olacak ki klanın önemli üyelerinden bir kaçını öldürmüş.” Kahvesini doldurup sandalyesini kadının yanına çekip slayta baktı. Vampirin öldürdüğü vakaları göstererek; “Ama bu onun bunun çocuğunun asıl vakaları bakire kızları öldürmek. Bir kadın olarak o kızları anladığını düşünüyorum. Bu yüzden bana şimdi nerelerde bulabileceğime dair ip ucu ver. Bende asıl ihtiyacını vereyim.” dedim.
[New York Sahili - Beatrice Inn Club - 12.34]
Eşi öldüğünden beri 6 hafta geçmişti ve bu süreç boyunca gece gündüz demeden yaptığı tek şey o utamadığı yüzü aramaktı. Kadının kısa süre önce New York’a geri döndüğünü öğrenmişti fakat hemen saldırmak çok acemi olacaktı. Amacı onu en zayıf anında yakalamak ve yavaş yavaş ölümle tanıştırmaktı. Başını sallayıp gözlüğünü düzeltip elindeki davetiyi salladı. “Umarım beni özlemişsindir Bayan Heydwich.” Zarfı masanın üzerine fırlatıp ayağa kalktı üstündekilerden kurtulup duşa girdi. En büyük eğlencesine özenle hazırlanmalı ve süslenmeliydi. En son aldığı parfümü ve yeni aldığı siyah takımla sanki düğününe hazırlanmış gibiydi. “Bu güzel takımın vampir kanıyla kirlenecek olması üzücü. Ama değer..” Aynadaki görüntüsüne bakıp kahkaha attı. Kendi düğününe bile bu kadar hazırlanmamıştı. Evden çıkıp yeni aldığı arabasına doğru ilerledi. Eşinin ölümünden sonra yaptığı tek değişiklik araba sürmeye başlamak olmuştu. Direksiyonun başına hızla geçip arabayı çalıştırdı ve davetiyenin üzerindeki gece kulubüne doğru sürmeye başladı. Herkes açık olan sıradan bir kulübün özel müşteriler için yapılan partisine davet edilmişti. Eşinin ünü ölümünden sonra bile önüne çıkıyordu bunun için işaret parmağını öpüp havaya kaldırarak eşine şükranlarını sundu. Çünkü katilininde davetli olduğunu haber almıştı ve intikamını almak için eline geçen en iyi fırsat buydu. Araba kulübün önüne gelince çalışan valelerden biri hemen gelip kapısını açmıştı. Anahtarlarını çalışana fırlatıp giriş kapısından içeri daldı. İlk giriş kısmının sıkıcı olduğunu biliyordu burası normal insanların eğlenmek için geldiği bir yerdi fakat çalışanlardan birine özel davetiyesini gösterince asıl dünyanın kapıları aralanmıştı. Kulübün bar kısmının arkasındaki kapıdan girince çok uzun olmayan bir koridora yönelmişti. O kadar heyecanlıydı ki o koridoru yürümek sanki ona saatlerce sürmüş gibi gelmişti. Asıl kapı açılınca kahkaha ve dumanın içinde boğulmuş bir alan onu karşılamıştı. Amacı eğlenmek veya birileriyle tanışmak değildi bu yüzden bir köşeye geçip etrafı inceledi. Bir kaç masa yanında daha önce duyduğu bir sesi duyunca bütün tüyleri havaya kalkmıştı. Camdan kendine bakınca yüzünde saçma bir gülümsemenin olduğunu gördü. Hayatında ilk defa birini öldürmekten bu kadar zevk alıcaktı. Kadın yalnız kalıp telefonuyla oynadığı sırada hızla ona yaklaşıp arkasından belini kavrayıp sırtını kendi göğsüne yasladı ve kulağına doğru fısıldadı. “Beni özledin mi?” @helenaheydwich
Tumblr media
12 notes · View notes
cvictorsage · 3 years
Text
Çektiği purosunun dumanını kadının yüzüne doğru verdi. Öne doğru eğilip dirsekleri dizine yaslayıp ellerini önünde birleştirdi. “Sizleri bu dünyadan temizlemek yaptığım en büyük sevaplardan biri. Günahlarımın bedelini sizleri öldürerek ödüyorum.” Eliyle zincirleri gösterip “Ayrıca tenine çok yakışmış. Kombinin eksik parçalarıymış resmen.” dedi gülerek. Puroyu kadına uzatırken yüzündeki ifadesini inceliyordu sadece. Yaptıklarına anlam vermediği belliydi kendisi de veremiyordu zaten. Neden kazığı direk olarak kalbine geçirip kurtulmuyordu ki? “Beni öldürmediğin için teşekkür mü etmeliyim? Bana verebileceğin en iyi hediyeyi de elimden almışken sana teşekkür etmemi mi istiyorsun gerçekten?” Puroyu kadının dudaklarına uzatırken içindeki öpme isteğini fark edince kendine küfür etti. Ona olan bu zaafını kabul etmekten nefret ediyordu fakat aylarca kovaladığı bu vampirin kendisini herkesten daha iyi tanıdığını da biliyordu. “Beni öldürmediğine çok pişman olucaksın. Masum bir kadını benim yerime öldürmenin ızdırabını gerekirse ömrümün son anına çektiririm.” Dudaklarındaki puroyu çekip kadının uzun ve özenle bakım yaptığı belli olan zarif ellerinin üzerinde söndürdü.
[New York Sahili - Beatrice Inn Club - 12.34]
Eşi öldüğünden beri 6 hafta geçmişti ve bu süreç boyunca gece gündüz demeden yaptığı tek şey o utamadığı yüzü aramaktı. Kadının kısa süre önce New York’a geri döndüğünü öğrenmişti fakat hemen saldırmak çok acemi olacaktı. Amacı onu en zayıf anında yakalamak ve yavaş yavaş ölümle tanıştırmaktı. Başını sallayıp gözlüğünü düzeltip elindeki davetiyi salladı. “Umarım beni özlemişsindir Bayan Heydwich.” Zarfı masanın üzerine fırlatıp ayağa kalktı üstündekilerden kurtulup duşa girdi. En büyük eğlencesine özenle hazırlanmalı ve süslenmeliydi. En son aldığı parfümü ve yeni aldığı siyah takımla sanki düğününe hazırlanmış gibiydi. “Bu güzel takımın vampir kanıyla kirlenecek olması üzücü. Ama değer..” Aynadaki görüntüsüne bakıp kahkaha attı. Kendi düğününe bile bu kadar hazırlanmamıştı. Evden çıkıp yeni aldığı arabasına doğru ilerledi. Eşinin ölümünden sonra yaptığı tek değişiklik araba sürmeye başlamak olmuştu. Direksiyonun başına hızla geçip arabayı çalıştırdı ve davetiyenin üzerindeki gece kulubüne doğru sürmeye başladı. Herkes açık olan sıradan bir kulübün özel müşteriler için yapılan partisine davet edilmişti. Eşinin ünü ölümünden sonra bile önüne çıkıyordu bunun için işaret parmağını öpüp havaya kaldırarak eşine şükranlarını sundu. Çünkü katilininde davetli olduğunu haber almıştı ve intikamını almak için eline geçen en iyi fırsat buydu. Araba kulübün önüne gelince çalışan valelerden biri hemen gelip kapısını açmıştı. Anahtarlarını çalışana fırlatıp giriş kapısından içeri daldı. İlk giriş kısmının sıkıcı olduğunu biliyordu burası normal insanların eğlenmek için geldiği bir yerdi fakat çalışanlardan birine özel davetiyesini gösterince asıl dünyanın kapıları aralanmıştı. Kulübün bar kısmının arkasındaki kapıdan girince çok uzun olmayan bir koridora yönelmişti. O kadar heyecanlıydı ki o koridoru yürümek sanki ona saatlerce sürmüş gibi gelmişti. Asıl kapı açılınca kahkaha ve dumanın içinde boğulmuş bir alan onu karşılamıştı. Amacı eğlenmek veya birileriyle tanışmak değildi bu yüzden bir köşeye geçip etrafı inceledi. Bir kaç masa yanında daha önce duyduğu bir sesi duyunca bütün tüyleri havaya kalkmıştı. Camdan kendine bakınca yüzünde saçma bir gülümsemenin olduğunu gördü. Hayatında ilk defa birini öldürmekten bu kadar zevk alıcaktı. Kadın yalnız kalıp telefonuyla oynadığı sırada hızla ona yaklaşıp arkasından belini kavrayıp sırtını kendi göğsüne yasladı ve kulağına doğru fısıldadı. “Beni özledin mi?” @helenaheydwich
Tumblr media
12 notes · View notes