Tumgik
erzurumlu-sikici · 10 days
Note
Aşkiiim benim sikicim olurmusun
Zevkle
1 note · View note
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Ev Sahibinin Oğlu
Sekiz yıllık evli, etine dolgun bir ev kadınıyım. Yaşım 28. Evliliğimin ilk yıllarında seks konusunda oldukça tecrübesizdim. Kocamsa, sürekli seks yapmaktan ve seks yaparken de fantezi anlatmaktan hoşlanan biridir. Hem beni olaya ısındırmak, seks yapmaya heveslendirmek için, hem de kendi zevki için, hep grup seks hikayeleri, eşlerin değiş tokuş hikayeleri okuyup, tecavüz fantezileri kurarak benimle sevişirdi.
Bu duruma ilk başlarda çok tepki verdim. Kapalı ve muhafazakar çevrede yetişmiş olduğumdan böyle şeyleri kabul edemiyordum ve kocama kızıyordum. Kocam ise her seferinde daha bir iştahla anlatarak beni azdırmaya çalışıyordu. .
Körle yatan şaşı kalkarmış. İlk zamanlar kocama kızmakla beraber, zamanla ben de bu fantezilerden zevk almaya başladım. Artık kocamla daha şehvetle, zevk alarak sevişiyordum. Hatta bazen benden fantezi anlatmamı istiyordu. Ben de anlatıyordum,
“Ormanda bana tecavüz eden iki yabancı erkekle beraber sen de sikiyorsun!”
“Seni başka bir erkekle aldatıyorum! Sen işteyken eve alıp seni boynuzluyorum.”
“Ev sahibi kirayı almaya geldiğinde bana tecavüz etti!” gibi fanteziler. .
Bu fanteziler ikimizin de ritmini artırıyor, vahşice sevişiyor, birbirimizi tüketircesine seks yapıyorduk. Daha önce porno izleyen kocamı sapık herif diye aşağılarken, artık kocamla birlikte seks sitelerine giriyorduk. Seks hikayeleri okuyup, fantezi oluşturuyor ve onların yerine kendimizi koyarak sevişiyorduk. Ya da porno film izlerken bir yandan da seks yapıyorduk.
Bir akşam kocam gece vardiyasına gitmişti. Evde yalnızdım ve seks hikayeleri okuyordum. Kapalı, türbanlı bir kadının kocasını aldatıp azgın bir fahişe gibi kapı komşusuna kendini siktirmesini okuyunca müthiş azdım.
Aynı zevkleri ben de yaşamak istiyordum. Aslında sevişirken azalım diye kocama anlattığım fantezileri birebir ben de tatmak istiyordum, ona söylemesem de... Ama kimle ve nasıl yapabilirdim? İçinde yaşadığımız bu kapalı ortamda kime güvenebilirdim?
Ev Sahibinin Oğlu, resim №2
Bunları düşünüp dururken aklıma o anda üst katımızda oturan, bizim ev sahibinin yakışıklı oğlu Mert geliverdi. Ve onun beni her gördüğünde ilgiyle üzerime dikilen bakışları... Mert evliydi ve ailecek görüşür, sık sık birbirimize gider gelirdik.
Onun bana yönelen sikecek gibi bakışları öylesine etkilemişti ki beni… Kocamla sevişmelerimizde kurduğumuz seks fantezilerine bazen onları da almaya başlamıştım. Kocama Mert'in beni nasıl siktiğini ballandıra ballandıra anlatıyor, ben Mert ile, kocam da onun etine dolgun karısıyla grup seks fantezileri kuruyorduk sevişirken…
Bu fanteziler beni çıldırtmıştı. Kafaya koymuştum sonunda… Mastürbasyon yaparken kurduğum hayalleri hayata geçirecek, kendimi Mert’e siktirecektim. Nasıl olsa o da evliydi. Olayın sonunda bana bir kötülüğü dokunamazdı, kendisi de zarar görürdü.
Hemen kalkıp banyoya gittim, amımı bir güzel temizledim, kaymak gibi yaptım. Duşumu aldım ve açık olmayan, fakat vücudumun tüm kıvrımlarını gösteren daracık, seksi kıyafetlerimden birini giyindim.
Mert ve karısı bizim üst katımızda oturuyorlardı zaten, her zaman yaptığım şeyi yaptım. Elime bir tabak kurabiye aldım, normal komşu ziyareti görüntüsü vererek onlara çıktım. İçimden Mert'in de evde olması için dua ediyordum merdivenleri çıkarken…
Bingo, Mert evdeydi. Karı koca evde yalnızlardı. Geldiğim için sevindiler. Yalnız oturmamı istemiyorlarmış. Oturduk sohbet ettik. Konuşurken bir yandan da karısına çaktırmadan Mert’e frikik veriyordum.
Bir ara karısı lavaboya gidince Mert'le göz göze geldik. Mert de farkına varmıştı frikiklerimin… Bana zaten deli oluyordu, bunu hissediyordum. Kocamın işten ne zaman geleceğini sordu,
“Dedim ya, gece vardiyasında, ancak sabah gelir” dedim. Sonra da gözlerine bakarak üzgün üzgün ilave ettim. “İşte hep böyleyim ben Mert… Kocam işte, ben koca evde yalnızım.”
“Yalnız kalmana gerek yok canım… Neden bizde kalmıyorsun?” dedi. Hınzırca gülümsedim, gözlerinin içine bakarak,
“Neden burada kalmamı istiyorsun?” diye sordum. .
“Hiç… Evde yalnız başımayım dedin ya… Kadın başına… Korkarsın. Gece biri gelir evine girer. Olmadık şeyler yapar sana, sonra kötü olur…” dedi. Ben de iç çekerek, dudaklarımı yalarken,
“Keşkeee!” deyiverdim. “Hiç olmazsa canım sıkılmamış olur, yalnız başıma kalmamış olurum. Bütün gece koca yatakta yalnız yatacağıma…” Bunu söylerken kırmızı ojeli tırnaklarımı eteği iyice sıyrılan elbisemin açıkta bıraktığı bacaklarımda gezdiriyordum.
Ev Sahibinin Oğlu, resim №3
Oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Tam bana cevap verecekken, ben adamı daha da kışkırtmaya devam edecekken, karısı lavabodan çıkıp geliverdi. Biz de hemen konuyu değiştirdik. İlgisiz şeylerden bahsetmeye başladık.
Bir süre daha oturup sohbet ettik. Karısı çay demledi, sohbet, muhabbet derken epey vakit geçirdik. Ben kalktım, evime gitmek için hazırlanırken, Mert yalnızken yaptığı teklifi karısının yanında yineledi,
“Kızım evde tek başına ne yapacaksın? Bizimle kal bu gece… Ben kahveye gidiyorum zaten… Hanıma yoldaş olursun, uykunuz gelince yatar uyursunuz. İkiniz de yalnız kalmamış olursunuz” Karısı da atıldı,
“Aa, ne güzel olur valla Gül… Hadi lütfen, bak misafir odası da var, rahat rahat kalırsın.” Ben yarım ağız itiraz ettim,
“Ya, olur mu? Gecelik yok yanımda zaten…” falan diyerek bahaneler ileri sürdüm ama onlar hemen çürüttüler bahanemi,
“Sanki çok uzakta oturuyorsun, hemen alt kattasın işte, gidip getir"
Sonunda beni ikna ettiler! Ben gecelik getirmeye, o da kahveye gitmek üzere Mert'le beraber evden çıktık. Merdivenlerden birlikte indik. Ben evime girerken Mert’e şöyle bir göz süzdüm. İçeriye tam girmeden kapıya sırtımı vererek onun gidişini izledim.
Merdivenin altında kaybolmak üzereyken başını uzatıp bana baktı. Başı ayak hizamdaydı, alçakta kalıyordu. Zaten kısa olan eteğimi çekiştirip iyice kısaltmıştım. Kasıklarıma kadar açılan bacaklarımı, benim seksi bakışlarla onu izlediğimi, izlerken göğüslerimi, göbeğimi okşadığımı gördü.
Mert çarpılmış gibi oracıkta donup kaldı. Gözleri beni sikecek gibi her yanımda dolaştı o kısacık süre içinde… Ben de şaşkını o haliyle bırakıp döndüm, evimden içeriye girdim. Mesajımı vermiştim.
Ev Sahibinin Oğlu, resim №4
Geceliğimi alıp tekrar yukarıya çıktım. Biraz daha karısıyla oturduk, sohbet ettik. Zavallı kadın, kocasıyla bir olup arkasından çevirdiğim dolaptan kuşkulanmıyordu hiç… Uykusu gelince benim yatacağım odada yatağımı hazırladı, iyi geceler dileyerek kendi yatak odasına gitti. Yanımda getirdiğim seksi geceliğimi giydim ve yatağa uzandım.
Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum. Dış kapının açılmasıyla ben de karanlığın içinde gözlerimi açtım. Epey bir süre tıkırtılar, kapıların açılıp kapanması, banyodan gelen su sesleri falan sürdü. Az sonra odamın kapısının sessizce açıldığını hissettim. Usulca gözlerimi aralayıp baktım, Mert gelmişti.
Yine dikkatle ve ses çıkmasın diye yavaşça kapatılan oda kapısının tıkırtısı, elektrik düğmesinin sesi… Kırmızı gece lambasının ışığı aydınlattı karanlığı… Yüzükoyun yatıyordum yatakta… Kısacık geceliğimin fırfırlı etekleri sıyrılmış, bacaklarım meydanda duruyor, bir bacağımı karnıma çekmişim, küloduma kadar göründüğüme eminim.
Gözlerimi yumdum uyuyormuş gibi yaptım. Hem heyecandan titriyordum, hem de zevkten deliriyordum. Karısı uyudu mu bu adamın? Herhalde uyumuştur, uyanmayacağını düşünüyordur, yoksa odamda ne işi var? Yanıma sokuldu, fısıltıyla seslendi,
"Gül? Uyudun mu?”
Ses çıkarmadım. Omuzuma koyduğu eliyle hafif sarsıp sorusunu tekrarladı. Yine cevap yok. Derin soluklarla uyuyorum hesapta… Omuzumdaki elini yavaşça aşağıya indirdi. Ellerini sırtımda gezdiriyordu. .
İnanılmaz kasılmıştım. İlk defa başka bir erkeğin eli tenimde dolaşıyordu. Nerdeyse zevkten boşalacaktım. Okşadıkça okşadı. Okşadıkça cüretini arttırdı. Sonunda usulca bacaklarımı araladı, elini geceliğimin altına soktu.
Külodumun üzerinden önce popomu okşadı, sonra elini amıma değdirdi. Bir anda irkildim. Biraz bekledi, sonra usulca elini külodumun içine daldırıp parmağını amıma soktu. Geceliğimi belime kadar sıyırdı ve külodumu indirdi. Kıçım tüm görkemiyle önündeydi…
Uyuma numarasına devam ediyordum. Götümün yanaklarını öpüp sonra amımı yalamaya başladı. Zevkten bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Bacaklarımı iyice açmıştım.
Sonra yalamayı bıraktı, her halde soyunuyordu, çünkü üzerimden kalkmıştı. Ne yapacağını merak ediyordum. Sonra yatak onun ağırlığıyla esnedi, ensemi boynumu yalayarak üzerime uzandı.
Sikini hissediyordum, arkadan amıma doğru sürttürüyordu. Sonra külodumu sıyırdı bacaklarımdan, çıkardı. Üzerimde bir tek gecelik kalmıştı şimdi, etekleri belime kadar sıvanmış… Karnımın altına bir yastık koydu, ben de biraz ona yardımcı oldum ve kalçamı geriye doğru iyice çıkardım.
Kısık gözkapaklarımın arasından, tam karşıdaki dolap aynasından bizi seyrediyordum. Loş kırmızı ışıkta beni sikmeye gelmiş çıplak kırmızı bir şeytan gibi görünüyordu. Durmadan önünde kaldırdığı sikini sıvazlıyordu. Bir eliyle amımın dudaklarını araladı ve hafifçe sikini dayadı..
Amım iyice sulanmıştı. Dayanamıyordum, müthiş bir zevkti, bağırmak istiyordum. Amcığım bu gece ilk kez kocamın yarağından başka bir yarakla tanışıyordu. İçime yavaş yavaş girdi, girdi... Sonra bir anda kökledi. Artık dayanamadım ve .
“Oohhh!” diye inleyiverdim. Evet, Mert artık içimdeydi. Uyumadığımı, zevk anladığımı anlamış, artık numara yapmama gerek kalmamıştı. Amımdaki tüm kalınlığıyla gidip gelmeye başlayan sikin zevkini çıkarabilirdim rahat rahat…
“Uyumadığını biliyordum.” dedi fısıldayarak…
“Uyumadım. Seni bekledim.” dedim ben de aynı tonda… Zevkten ölmek üzereydim.
Mert gittikçe ritmi arttırdı, ben de artık kendimi o ritme kaptırdım. Amıma soktukça, ben “Aaahhh! Ooohhhhhh!” sesleri çıkarıyordum.
Ev Sahibinin Oğlu, resim №5
Sonra beni sırtüstü çevirdi, bacaklarımı ayırarak havaya kaldırdı ve orgazmdan vıcık vıcık olmuş amıma yeniden girdi. Sikerken dudaklarıma yumuldu. Bir yandan hırsla öpüyor, ne kadar tatlı olduğumu söylüyordu durmadan. Memelerimi, dudaklarımı, boynumu hoyratça yalıyor ve ısırıyordu. .
Ona iz bırakmamasını söyledim. Beni bir kez daha orgazma ulaştırdıktan sonra sikini amımdan çıkardı ve yalamam için ağzıma verdi. Bana yarağını yalatırken, .
“Nasıl, yarağım hoşuna gitti mi?” diye sordu. İnleyerek, .
“Eveeett!” dedim. .
“İyi yala, şimdi seni götünden de sikecem!” dedi. .
“Hayır olmaz, götümü hiç siktirmedim!” dedim. .
“İyi ya işte, şimdi tadına varırsın, dön ve domal!” dedi. .
Ne kadar istemiyorum dediysem de ikna edemedim, beni güzelce domalttı. Eline bolca tükürüp götüme sürdü, sonra kendi sikine sürdü. Yalvarıyordum, “Yapma!” diye, ama bir yandan da zevkten çıldırıyordum.
“Ben deliğini okşarken sen de klitorisini okşa… Zevk aldıkça açılır götünün deliği…” diye akıl verdi bana… Elimi alttan uzatıp amıma götürdüm. Su içinde kalmıştı, zevk suyum bacaklarımdan süzülmeye başlamıştı.
Parmaklarımı suyumda ıslatıp klitorisimi okşamaya başladım. Mert de bu arada sikinin başını sürterek yine amımda ıslattı iyice… Sonra da götümün deliğine dayadı usulca… Islaklığını deliğimde hissedince zevkle ürperdim.
“Ohhh… Çok güzel…” diyerek inledim.
“Hadi okşa bebeğim… Amcığını okşamaya devam et…”
Bir süre usulca yarağının başını amıma sokup çıkardı, götümün deliğini okşamaya devam etti. Klitorisim taş gibi olmuştu, Mert'in siki gibi sertleşmişti iyice… Son defa amıma şöyle bir sokup çıkardı yarağını, sonra götüme dayadı ve yüklendi.
Onca okşamasına, onca zevk almama rağmen ilk anda canım çok yandı ve siki girmedi. Yukarıdan nişan alıp biraz daha tükürdü sikine ve tekrar dayadı. Bana ıkınmamı söyledi. Ben de ıkındım. Aniden kökleyince götümde şimşekler çaktı bir anda…
“Yeteerr sokmaaa!” diye acıyla inledim.
Götüme kanırtıp, bir süre öylece hareketsiz kaldı. Yavaş yavaş canımın yanması zevke dönüşmeye başlamıştı. Koca sikiyle götüme girip çıkmaya başladı. İyice açıldı deliğim, misafirini zevkle kabul ediyordu artık…
Mert git gide adım adım ritmini arttırdı. Kalçalarımdan pençeleriyle kavramış, arkamda gidip geliyordu. Ben de artık zevkle götümü ona itiyordum. Onun vahşi ritmine uymuştum ve elimle de iyice sulanan amımı, kabarmış klitorisimi okşuyordum…
Bir anda kasıldı, götümün içine sıcak bir volkan patladı adeta… İçime boşalan erkeğin sıcak spermlerini hissetmek bitirdi beni,
“Ohhhhh!” diye şehvetle inledim. Titriyordum, ikinci kez, “Ohhhhh!” dememle ben de kasılmaya, orgazm olmaya başladım. Ses çıkarmamaya çalışıyordum elimden geldiği kadar… Yine de gecenin sessizliğinde inlemelerimiz, kıçıma çarpan erkeğimin kasıklarının şapırtısı yine de duyuluyordu.
Bir süre öylece kaldı arkamda… Sonra sikini çıkardı götümden… Rahatlayıp yatağa devrildim. Ben uzanırken Mert çıkıp karısının uyuyup uyumadığını kontrol etti. Tekrar içeriye geldi,
“Derin derin uyuyor. Hadi gel banyoya gidelim.” Elimden tuttu, çırılçıplak birlikte banyoya gittik. Yıkanırken beni bir posta da banyoda ayakta sikti. Köpüklerin içinde ıslak ve kaygan bedenlerimizle sevişmek çok güzeldi, harikaydı.
Bir kez de o banyoda sikilirken ayakta boşaldım dizlerim titreye titreye… Kendisi de boşalmaya yakın önünde diz çöktürdü ve yarağını ağzıma verdi. Saçlarımdan tutup ağzımı sikerken o da boşaldı.
“Ohhh… Güll… Gül… Fahişem benim… Güzel orospum benim… Harikasın… Ohhhh…” diye diye alçak sesle hırlayarak kasıklarına gömdü başımı… Saçlarımı çekiştire çekiştire döllerini boğazımdan aşağı gönderdi.
Onca pornolarda bu tür sahneleri beraber izlememize rağmen kocam bunu hiç yapmamıştı bana, döllerini yutturmamıştı. Öğürüp yarağını ağzımdan çıkarmaya çalıştım ama engel oldu bana… Boşalması bitene kadar nefessiz kaldım, mahvetti beni…
İlk defa kocamı aldatmıştım, ilk defa götüm sikilmişti ve yine ilk defa ağzıma birisi boşalıyordu. Bu gece hep ilkleri yaşıyordum. Ağzımdaki dölleri çalkaladıktan sonra aşığıma sarıldım sımsıkı,
“Harika sikiyorsun Mert, müthiş bir erkeksin.” dedim. “Ama bak canım... Seninle sadece fantezi olsun diye seviştim. Bir kerelikti bu yaşadığımız… Kocamı seviyorum. Bunların aramızda kalacağına yemin et bana…”
“Deli misin Gül? Bir duyulacak olsa karım gebertir beni… Kayınpederin aşireti ne yapar bilmem. Gizlilik konusunda kesinlikle güven bana canım…” dedi. Sonra kurulanıp giyindik, sarılıp beni öptü.
“Bir kerelik olduğuna emin misin? İkimiz de müthiş zevk aldık, tekrar yaşamamız lazım bu zevkleri…” dedi.
“Ben de çok zevk aldım. Ama… Bilmiyorum. Bakarız.” diye yanıtladım ve usulca ben odama, o kendi yatak odalarına, karısının koynuna gitti…
Mert'in dediği oldu tabi ki… Daha sonraki günlerde kendimi her fırsatta ev sahibinin oğluna siktirdim. Kahveye diye evden çıkıyordu akşamları… Kocam gece vardiyasında çalıştığı geceler soluğu alt katta benim kollarımda alıyordu. Evire çevire sikiyordu beni…
Ve Mert ile kaçamaklarımızda yaptığımız her şeyi sanki fanteziymiş gibi sahne sahne, köpürterek, abartarak kocama anlattım.
Kocam da müthiş zevk alıyordu anlattıklarımdan… Ben anlattıkça azıp kuduruyor, taş kesilen sikiyle bir posta da kocam sikiyordu beni…
"Ulan karı, ne geniş hayal gücün varmış senin… İyi ki seni açmışım” diyordu bir yandan da…
Ne diyebilirim ki… Böyle olmasını azgın kocam istedi.
Yavaş yavaş fantezi hikayelerimde kocamla sikicimi aynı yatakta buluşturmaya başladım. Mert bir yandan, kocam bir yandan dalıyorlar bana, iki erkeğin arasında her deliğimden zevk alıyorum. Kocam da ses çıkarmıyor buna, siki taş gibi oluyor dinlerken…
Sanırım yakında üçlü grup seks var bizim evde
151 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
İş arkadaşım, Komşum, Erkeğim!
Adım Gül. 40 yaşındayım. Şehre yakın bir beldede oturuyorum. Kocamla aramızda bir hayli yaş farkı var, 58 yaşında. Üniversitede okuyan bir kızım var. Bu yüzden beş yıldır çalışıyorum. Kocamın kendine hayrı yok, aldığı parayı içkiye, at yarışına yatırır.
Bizim burada evler bahçe içinde, genelde iki kat ve bir de çekme katlıdır. Çalıştığım şirkette Selçuk adında yeni bir teknisyen işe başladı. Ev arıyordu. Yan komşumun çatı katını Selçuk’a önerdim. Hemen kiraladı ve artık işe sabah akşam beraber gidip geliyorduk. Selçuk 32 yaşında, boylu poslu, yakışıklı bir delikanlı…
Selçuk ile komşu olalı üç ay geçmişti. Yaz aylarındaydık. Bir akşam işten çıktık, minibüs tıka basa geldi, zor bindik. Selçuk arkamda, kapı zor kapandı. En nefret ettiğim olay… Sardalya konservesi gibi tıkış tepiş yolculuk yapıyorduk. Arkamda duran Selçuk, kalabalık nedeniyle zorunluluktan resmen kalçama yapışmıştı.
İş arkadaşım, Komşum, Erkeğim!, resim №2
Az bir zaman geçti ki, kalçalarımın arasında yavaş yavaş bir sertlik hissetmeye başladım. Bir an tedirgin oldum, ancak ne diyeyim adama, araba tıkış tıkış… Delikanlı adam… Kucağında benim kalçalarımı, sıcaklığını hissedince ister istemez aleti sertleşmiş olmalı…
Önce aldırış etmedim. Ancak ince kumaşlı eteğimden sertliği o kadar çok hissediliyordu ki… Kalçamı öne çekeyim dedim, ama olmuyordu, önümde yer yoktu. Bir müddet sonra minibüs dura kalka, gaz fren yapa yapa yolculuğumuz ilerledikçe, kendimin bile inanamadığım bir şey oldu.
Minibüsün her sallantısında arkama sürtünüp duran sert erkekliğin teması beni müthiş tahrik etmeye başladı. Zira neredeyse aylardır kocamla sevişmiyorduk. Hele son günlerde sevişmeyi bırakın, hiç dokunmuyordu bile bana…
Zaten ben de çalışmak ve eve para yetiştirmekten kadınlığımı unutmuştum. Kocamın üstüme çıkıp horoz gibi gagalayıp inmesinden ibaret sevişmelerini aramıyordum bile…
Neyse… Ben tahrik olup biraz kendimi salınca, Selçuk biraz daha arkama dayandı. Şimdi önündeki sertlik tam kalçamın arasına oturmuş, minibüs sallandıkça sürtünüyordu.
Adamakıllı tahrik olmuştum ve külodum bile ıslanmaya başlamıştı. Unuttuğum kadınlığım aklıma gelmişti. Öyle zevk alıyordum ki o sertliğin temasından, neredeyse eteğimi kaldırıp girse itiraz edemeyecek haldeydim.
Minibüsten inip evlerimize yöneldiğimizde yüzüm kıpkırmızıydı. Yine de sanki hiçbir şey olmamış gibi, iyi akşamlar dileyip ayrıldık.
O akşamdan sonraki yolculuklarımızda, iş çıkış kalabalığının yaşandığı akşamlarda bu minibüs macerası hep devam etti. Resmen ikimiz de birbirimizi tahrik eder olmuştuk. Fakat bu konu onca sohbetlerimiz sırasında dile getirilmiyor, bu konuda hiç bir şey konuşmuyorduk. Sanki aramızda sözsüz bir anlaşma var gibiydi.Yine bir akşam tam minibüsten inerken, kocam da bahçe kapısındaydı ki, Selçuk iyi akşamlar demeden,
“Ya, unutuyordum Gül abla, eve internet bağlattım. Eğer Oya ile görüntülü konuşmak istersen, akşam yemeğinden sonra gelebilirsin!” dedi.
İzmir'de okuyan kızımı özlemiştim elbette ama, Selçuk ile onun evinde yalnız olmak… Ondan değil asla, ben kendimden korkuyordum. Dayanamamaktan, oğlanın kucağına atlamaktan korkuyordum.
Bu haberi duyan kocam da bana,
“Gül bak ne güzel bir şey ya… İstiyorsan git, kızınla görüş. Zaten ben de kahveye çıkıyorum!” dedi. Mendebur herif, zaten her akşam kahveye çıkıyorum der, gecenin bir yarısı kör kütük gelir.
Gece vakti genç bir delikanlının evine gitmeme bile aldırmıyordu salak… Kendisi gibi benim de içimin geçtiğini, seksle ilgilenmediğimi zannediyordu herhalde… Ah bir bilse içimden geçenleri aptal… Neyse, ben Selçuk'a,
“Bakalım, ev işlerini halledebilirsem gelirim!” diyerek geçiştirdim.
Ama hep aklımda minibüsteki halimiz vardı ve onunla yalnız kaldığımda, en azından benim için işin sonunun nereye varacağını biliyordum. Dayanacak halim kalmamıştı çünkü, rüyalarıma bile girmeye başlamıştı.
Her gece gittikçe erotik bir hal alan düşlerimde genç erkeğimle sevişip duruyordum. İkimiz de birer porno yıldızı gibiydik, bitip tükenmez bir güçle olmadık şeyler yapıyordu bana… Her sabah gördüğüm rüyanın tesiriyle dokunsam boşalacak halde uyanıyordum.
Yemekten sonra hava kararmıştı, ama halen gidip gitmemeye karar veremiyordum. Sonunda gitmeye karar verdim. Önce bir duş aldım. İç çamaşırlarımı ve giysilerimi değiştirip saçımı makyajımı yaptım, Selçuk'un evine çıktım. Kapıyı çaldım. Heyecandan yaprak gibi titriyordum. Kapı açıldı, üzerinde sadece bir şortla Selçuk karşımda duruyordu.
Günler boyunca önümde arkamda bana temas eden iri yarı, kaslı bedeni gözümü aldı bir anda… Çelik kapıyı açarken kasılan kollarının pazuları, gergin ve kaslı karnı, geniş omuzları, biraz kısa deniz şortunun önündeki büyüklüğü açıkça belli olan kabarıklık… Benim için mi, benim gelmemle mi kalktı bu koca şey yoksa?
Geniş göğsündeki kıvırcık tüyleri ortada daralıyor, bir ırmak gibi göbek deliğinden aşağıya şortunun içine kadar uzanıyordu. Öyle tahrik edici bir çekiciliği vardı ki oğlanın… Bir şey diyemedim, yutkundum.
“Buyur gel Gül abla!” dedi sessizlik uzayınca... Ben içeri girer girmez kapıyı kapatan Selçuk'la karşı karşıya donup kaldık. Göz göze geldik.
Heyecandan göğsüm istemsizce inip kalkıyor, dudaklarım titriyordu. Selçuk gözlerimdeki ifadeden hissettiklerimi anlamış olmalı ki, belimden yakaladığı gibi kendine çekti ve dudaklarıma yapıştı. Kendimi çekmek istedim. Kollarının arasında çırpınıyor, kollarının sert pazularını tutup öpmesine engel olmak ister gibi numaradan,
“Yapma Selçuk… Bırak beni…” diyordum. Ama sanki ben yap demişim gibi daha çok kendine çekip, boynuma gerdanıma öpücükler kondurmaya başladı. O arada ellerini de kalçalarıma indirip, biraz daha kendine çekti.
Sertleşmiş yarağını hemen göbeğimin altında hissetmeye başladığımda, benim ellerim de Selçuk'un belinden yakalamış, birbirimize kenetlenmiş hale gelmiştik. Artık bir anda dudaklarımız dillerimiz birbirine girmiş, telaşla öpüşüyor, hatta arada şehvetle dudaklarımızı ısırıyorduk.
Bu vaziyette öpüşe öpüşe beni odaya çekti, adeta sürüklendik ve yatağa yuvarlandık. Alt alta, üst üste yatakta yuvarlanıyor, birbirimizin dudaklarını hırsla somuruyorduk.
Selçuk üstüme çıktığı bir anda üzerimdeki tişörtü çıkardı ve dudaklarını göğüs çatalıma yapıştırdı. Bir eli sütyenimin üzerinden göğüslerimi okşarken, diğer eli eteğimin altından apış arama girmiş, külodumun üzerinden amımı okşamaya başlamıştı.
Ben iki elimle Selçuk'un altındaki penye şortunu sıyırdım. İçinde külot yoktu. Elime direkt sertleşmiş, alev gibi yanan penisi gelmişti. Hasretle, hırsla tutup parmaklarının arasında sıktım, teninin sıcaklığını hissettim. Okşadım, sertliğini, damarlarını keşfetmek ister gibi parmak uçlarımla her yerini yokladım.
Selçuk birden kalktı, eteğimi külotumla beraber sıyırıp çıkarttı ve ağzını amıma gömdü. Amımın dudaklarını emiyor, dilini içime sokup çıkarıyordu.
Ben de ters dönüp Selçuk'un penisini yakaladım. Dondurma yalar gibi yalıyor, kafasına öpücükler kondururken sıvazlıyordum. Amımın yalanması o kadar güzel bir duyguydu ki, bir anda yükselmeye başladım. Nöbet geçirir gibi titreyerek ve inleyerek çoktandır unuttuğum orgazm zevklerinin girdabında kayboldum adeta...
Kalçamı yukarı kaldırıp, amımı Selçuk'un ağzına doğru bastırıyordum ki, Selçuk da inleyerek, elimle sıvazladığım, başını dudaklarımın arasında, ağzımın derinliklerinde kaybettiğim erkekliğinden lav gibi fışkıran menilerini suratıma ve göğüslerime doldurmaya başladı.
İş arkadaşım, Komşum, Erkeğim!, resim №3
Selçuk boşalması bittikten sonra dönerek yanıma uzandı ve çarşafla üzerimdeki döllerini sildi. Birer sigara yaktık. Terden su içinde kalmıştık. Ama başımı göğsüne çekerek, önce alnımdan sonra dudaklarımdan öperek,
“Sevgilim… Çok seksi, müthiş güzelsin, bir harikasın!” diye diye her yerimden öpmeye başladı.
“Yalan söylemene gerek yok, işyerinde senin yaşıtın kadın kız dolu…” dedim kıvranarak…
“Bebeğim ne yapayım ben onları… Ben senin gibi olgun, evli, istekli kadınlardan hoşlanıyorum. Sen benim tanrıçamsın aşkım… Kendini onlarla bir tutma..”
O arada sütyenimi de çözerek sıyırdı, dikleşmiş göğüs uçlarımı öpüp, elleri ile de göğüslerimin altından okşamaya başlamıştı. Ben de ellerim başında, saçlarının arasına parmaklarımı geçirmiştim. Mutlulukla,
“O kadar çok uzun zaman oldu ki… Sevişmeyi neredeyse unutmuşum!” dediğimde,
“Artık sen benim kadınımsın!” dedi. “Sana kadınlığını ve sevişmeyi yeniden öğreteceğim. Her zaman… Hiç tatmadığın zevkleri tattıracağım sana kadınım…”
“Sen de benim erkeğimsin!” derken, tekrar Selçuk'un erkekliğini sıvazlamaya başlamıştım bile..
Selçuk da boş durmuyor, her yerimi okşayıp, göğüslerimden aşağılara doğru yalıyordu. Eli de amımı bulmuştu. Parmaklarını kullanarak deliğime girip çıkmaya başladığında, benim inlemelerim duvarlarda yankılanıyor,
“Hadi sok! Sookk!” diye yalvarırcasına inliyordum.
Bacaklarımı açtığımda, Selçuk da yerini almış, yeniden sertleşmiş yarağının başı amımın dudaklarını aralayarak deliğimi buldu. Ayak bileklerimden tutup bacaklarımı yukarı kaldırırken, yarağı da kayganlaşmış amımın derinliklerine birden bire giriverdi.
Oohh… Ne muhteşem bir şeydi! Amımın duvarları yarağını öyle bir sarmıştı ki, tüm damarlarını hissediyordum. Yine birden kalçamı yukarı doğru kaldırarak amımı kastığımı hatırlıyorum. Selçuk'un yarağını sanki içimde hapsetmek ister gibi, aynı anda öyle bir “Aaahhhhh!” çektim ki…
Selçuk birden ağzımı kapattı ve girip çıkmaya başladı. Artık kendimden geçmiş gibiydim. Rahat bir onbeş dakika girip çıktı amıma… Amıma her girişinde, zevkten resmen bağırıyordum.
Selçuk birdenbire hızlandı… Kasıkları kasıklarıma, taşakları altta götümün deliğine çarpıp duruyordu. Erkekliğini dibime kadar bastıra bastıra sokuyor, sonra geri çekiliyor, bunu büyük bir hızla yapıyordu.
Ben yine inleyerek kasılmaya ve orgazm olmaya başlamıştım. Selçuk ta fazla dayanamadı ve içime fışkırmaya başladı. Üüüüffff, müthiş bir orgazm yaşıyorduk ikimiz de… Aynı anda boşalmıştık.
Bir müddet yatıp dinlendikten sonra giyindim. Bilgisayarı açtı, kızımla görüntülü konuştuk bir süre… Selçuk konuşma bitene kadar kameranın arkasında çırılçıplak, önünde sertleşmiş, dimdik duran sikiyle, eliyle sıvazlayarak bana baktı durdu…
Konuşma biter bitmez arkama geçip bilgisayar masasına domalttı beni… Eteğimi belime sıvadı, külodumu indirdi. Bir anda yarım saattir zor zaptettiği sikini arkamdan amıma geçiriverdi. Dakikalarca belimden tutup arkamda gidip geldi. Şehvetten dizlerim titreye titreye, inleye inleye müthiş bir orgazm daha yaşadım.
Saatler iyice ilerleyene, kocamın geliş saatine kadar yatakta çırılçıplak sevişip koklaştık. Pek içki kullanmadığım halde, yatağa getirdiği kırmızı şarap kadehlerini yudumlayarak biraz mola veriyorduk. Yattığım yerde ağzına aldığı şarabı dudaklarından bana içiriyor, delirtiyordu beni…
Aynı şeyi ben de ona yapıyor, şaraplı dilimle onun dilini okşuyor, tahrik etmeye çalışıyordum. Bu şarap molası boyunca biraz dinlenip kendimize geliyor, sonra tekrar sevişmeye devam ediyorduk.
Sonunda her güzel şey gibi yaşadığım bu güzel anlar da bitti. Artık ayrılmak zorundaydık. Zorlukla giyinip eve gittim. Kocam gece yarısından sonra eve gelip yatağa girdiğinde ben hala yaşadığım inanılmaz sevişmeyi, Selçuk'un bana yaşattığı korkunç zevkleri düşünüyor, tekrar tekrar o anları her ayrıntısıyla yaşıyordum.
Ertesi gün işe gittik yine… Ama ikimiz de birbirimize baka baka akşamı zor yaptık. Ertesi akşamki sevişmelerimizde artık hiç bir sınır kalmadı. Aklımıza ne gelirse, canımız ne isterse, hangi pozisyonu isterse yaptık, gerçekleştirdik, zevk aldık, zevk verdik.
Hala da aynı şekilde devam ediyoruz. Böylece erkeksiz, kupkuru yaşadığım onca ayın, hatta yılın seks hasretini çıkarıyorum
103 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Komşumuz Nermin Abla
Nermin abla yan komşumuz, evli, üç çocuk annesi, kapalı bir kadın. Yeşil gözlü, beyaz tenli, güzel bir kadındır. Hafif bir göbeği dışında başka da göze çarpan bir kusuru yoktur.
Arada sırada bize annemle oturmak için gelir, ya da çocuklarından birinin dersine yardımcı olmam için. Kocası ile genç yaşta evlendiği için, şimdi kendi boyunda çocukları var.
Böyle zamanlarda fark ettirmeden ona bakar dururum. Kapalı bir kadın olmasına rağmen genelde dar kıyafetler giyen biri. Örneğin giydiği eteklerin altından poposu, ya da vücudunu saran bluzunun içinden memeleri belli olan bir kadındır. O nedenle onu düşünerek otuzbir çektiğim çok olmuştur.
Bir Cumartesi sabahı erken bir saatte dışarıdan gelen konuşma ve su sesleriyle uyandım. Odamın perdesini hafif açıp baktığımda, Nermin ablanın kızıyla kendi bahçelerinde halı yıkadığını gördüm. Onların bahçesi ile bizimki yan yanaydı. Bahçeler evlerin arkasında kalıyor, sokaktan görünmüyordu.
Nermin abla geniş ve uzun bir etek giymiş, üzerinde de ince bir kazak vardı. Başını arkadan bağlamıştı. Dizlerinin üzerine çökmüş, elindeki fırça ile halıyı fırçalıyordu. Bu sırada götü sağa sola sallanıyordu. Kızı elinde hortumla su tutuyordu.
Üzerindeki etek ıslandıkça ağırlaştığı için belinden kayıyordu. O nedenle bazen götünün çatalı ve altındaki beyaz külotunun kenarı görünüyordu. Sikim kalkmaya başlamıştı. Nermin ablanın vücudu güneş görmemişti ve süt gibi beyazdı. Onlar beni göremiyordu, ben bir elim sikimde, diğeri ile perdeyi aralamış izlemeye devam ediyordum.
Nermin abla benim tarafıma doğru dönerek halıyı fırçalamaya başladı. Üzerine giydiği ince gömleğin yakasından sütyeni görünüyordu. Memeleri sütyenin içinden taşacakmış gibiydi. Bir ara durdu, başını kaldırıp benden tarafa, direk pencereme bakıverdi. Sanki sapık bir röntgenci gibi onu izlediğimi biliyor gibi, göz göze gelmiş gibi, suç üstü yakalanmış gibi hissettim.
Telaşla perdenin arkasından yan tarafa çekildim. Tekrar cesaretimi toplayıp baktığımda işine dönmüş, halı yıkamaya devam ediyordu. Bu şekilde belki yarım saat kadar izledim. Daha sonra Nermin abla halıyı yıkama işini bitirdi. Islak halıyı bahçelerimizi ayıran duvarın üzerine astı ve içeri girdiler.
Ben de perdeyi kapadım. Soyundum ve çırılçıplak yatağa uzandım. Nermin ablayı, halının üstünde çalkaladığı geniş kalçalarını, gömleğin yakasından yarısına kadar gördüğüm iri memelerini düşünerek otuzbir çekmeye başladım.
Sonunda inanılmaz bir zevkle ve sarsılmayla boşaldım. Döllerim yarağımdan havaya doğru fışkırıyordu. Nermin ablayı gerçekten sikmek istiyordum. Ama kapalı ve tutucu bir kadın olduğu için bunun mümkün olmadığını da biliyordum. Otuzbir hayallerimi süslemekle kalacaktı o seksi kadın…
Ertesi gün, yani Pazar günü Nermin abla bize geldi. Üzerindeki beyaz bluzunun altından sütyeni, siyah uzun ve dar eteğinin içinden poposu yine belli oluyordu. Hafif bir parfüm kokusu geliyordu. Bu kadını sikmek için yanıp tutuşuyordum. Annemle havadan sudan konuşurlarken ben de yanlarına gittim.
Nermin abla hastaneye gideceğini ve benden internetten randevu almamı istedi. Ben, odama geçtim, açtım bilgisayarı. Ama randevu için Nermin ablanın kimliği gerekiyordu. Seslendim, çantasından kimliğini bana verdi. O anda ellerimiz birbirine değdi. Elektrik çarpmış gibi oldum sıcacık elinin temasını parmaklarımda hissettiğimde… Göz göze geldik, yanakları kızarmıştı liseli bir kız gibi… Telaşla elini indirdi ve dönüp içeriye annemin yanına geçti tekrar.
Dediği şekilde randevuyu aldım. Nermin ablanın 31 yaşında olduğunu görmek beni çok şaşırtmıştı. Benden sadece 3 yaş büyüktü. O zamana kadar gerçek yaşını bilmiyordum. Kimliğini tarattım ve resim olarak kaydettim. Sonra içeriye geçip kimliğini verdim. Nermin abla çok teşekkür ederek evine gitti.
Bense odama girdim. Kaydettiğim kimliğin resmini açtım. Nermin abla şimdi gülümseyen bir yüzle bilgisayarımın ekranından bana bakıyordu. Sikimi çıkardım ve resmine bakarak 31 çektim. Daha sonraki günlerde de resmine bakarak 31 çekmeye devam ettim.
Bir gün annemle evde otururken Nermin abla geldi. Sıkıntılı bir hali vardı. Konuşmaya çekiniyor gibiydi. Ama sonunda derdini anlattı. Benden borç para istiyordu. İstediği tutar benim için de biraz fazlaydı.
Annemin de ısrarıyla parayı vereceğimi söyledim. Ertesi akşam bize geldiği zaman parayı verdim. Bana sürekli teşekkür ve dua ediyordu ve bu paradan kocasının haberinin olmamasını istiyordu.
Aradan bir ay geçti. Nermin abla bir akşam yine benden para istedi. Daha önce aldığını vermemişken şimdi yine para istemesi beni kızdırmıştı. Ama yine araya annem girdi. Bu sefer de istediği kadar olmasa da, istediğine yakın bir miktar para verdim.
Nermin abla günler geçmesine rağmen aldığı parayı getirmiyordu. Ben de paraya sıkışmıştım ve ona verdiğim paraya ihtiyacım vardı. Birkaç defa kendisine hatırlatmama rağmen parayı getirmeyince, kocasına durumu anlatacağımı söyledim. Çok ısrar etti,
"Kocama söyleme! En kısa zamanda ödeyeceğim!" dedi. Ama aradan epey bir zaman geçmesine karşın parayı getirmedi.
Bir akşam yine bize gelmişti. Annem de ona karşı soğumuştu. Annem kendisine bu konuda çıkışıyordu. Nermin abla ise sürekli bizden zaman isteyip duruyordu. Bir ara annem tuvalete gitmek için kalktığında Nermin ablayla yalnız kaldık.
“Bu para meselesini unutabilirim, ama bunun için bir şartım var.” dedim. Bunu duyunca sevindi, yüzü aydınlandı,
“Neymiş şartın?" diye sordu. Yanına yaklaştım. Telefonumu çıkarıp uğruna otuzbirler çektiğim resmini gösterdim, şaşırıp yüzüme baktı. Fısıltıyla,
“Benimle birlikte olursan, hiç sıkılmana gerek kalmadan bu meseleyi hallederiz!” dedim. Bunu duyunca kıpkırmızı oldu, hiçbir şey demedi.
“Sen bilirsin. Ya dediğimi yaparsın, ya da kocana her şeyi anlatırım.” diye ısrar ettim. Gözleri doldu ama sessiz kaldı yine... Yanından kalkarken,
“Teklifimi düşün sen, bu konu aramızda kalacak, bana güvenebilirsin. Tek yapacağın şey benimle sevişmek…” dedim ve eline telefonumu yazdığım kağıdı sıkıştırdım. Annem salona geri döndüğünde, Nermin abla,
“Beni evden aradılar. İyi akşamlar.” diyerek çıktı.
Birkaç gün geçmişti. Nermin abladan ses seda çıkmadı. Ne cevap vereceğini bilmiyordum. Derken bir gün telefonum tanımadığım bir numaradan arandı. Kim olduğunu bilmiyordum ama açınca Nermin ablanın sesini duydum ve rahatladım.
“Tamam, teklifini kabul ediyorum. Bu akşam sizin bahçedeki kömürlükte buluşalım.”
“Bu iş öyle kömürlük köşelerinde olmaz. İkimiz beraber bir eve, ya da otele gitmemiz gerek.” Bunu duyunca duraksadı, ama kabul etti,
“Yerini ve zamanını sen ayarla o halde!" dedi.
“Tamam! Ben sana haber veririm.” diyerek telefonu kapadım. Onunla sağlam ve güzel bir şekilde sikişmek istiyordum. Öyle gecenin bir vakti kömürlükte, karanlıkta ve çuvalların arasında ayaküstü sikişemezdim.
Ardından nasıl, ne zaman ve nerede bunu yapacağımı düşünmeye başladım. Nermin abla çoğunlukla günlerini evinde, ya da mahalledeki diğer kadınlarla geçiren bir kadındı. Öyle kendi başına bir yere gitmezdi. Şimdi kalkıp ona (Falanca yere gel!) desem nasıl gelirdi. Bunu kocasına, çocuklarına, komşularına nasıl anlatırdı...
O hafta sonu komşulardan birinin düğünü vardı. Ben annemle beraber düğüne gitmek için çıkacakken, Nermin ablanın kızı geldi ve onları da düğüne götürüp götüremeyeceğimi sordu. Ben de, "Tamam!" dedim.
Arabanın içinde beklerken Nermin abla kızıyla beraber göründü. Annem her zamanki gibi arkada oturuyordu. Kızı arkaya annemin yanına oturunca, Nermin abla da benim yanıma oturdu. Arabaya binince parfümünün kokusu içeriyi kapladı.
Güzel bir makyaj yapmıştı. Yolda giderken ara sıra göz ucuyla kendisine bakıyordum. Ceketinin altındaki beyaz gömleğinin düğmeleri kopacakmış gibiydi. Benimle hiç konuşmuyordu.
Derken düğüne geldik. Düğünde de aynı masaya oturduk. Annem diğer masalardaki tanıdıklarla görüşmek için masadan kalkınca, Nermin abla bana doğru eğildi ve
“Yeri ayarladın mı?” diye sordu. Ben henüz ayarlayamadığımı söyleyince,
“Bu hafta içinde bitirelim şu işi, kocam şehir dışında çünkü!” dedi. Acaba benimle sikişmek mi istiyordu, yoksa başka çaresi kalmadığı için mi böyle diyordu, bunu bilmiyorum. Ama onu düşündükçe sikim kazık gibi oluyordu sürekli.
“Annene uyku hapı içir, sizin evde yapalım!” deyince, bunu nasıl olup da düşünemediğime şaşırdım. Ama hafta sonu olduğu için eczaneler kapalıydı, nöbetçi eczaneyi de nerden bulacaktım.
Ona uyku hapını anca hafta başı alabileceğimi söyleyince, çantasından küçük bir kutu çıkararak verdi,
“Bunu kaynanam kullanıyor bazen, ondan yürüttüm birkaç tane. Bu gece annene iki tane içir, yarın öğlene kadar uyanmaz! Ben de sabahtan size gelirim!” dedi.
O gece düğünden ayrılmadan hepimize meşrubat aldım geldim. Annemin içeceği vişne suyuna iki tane uyku hapı atmıştım. İşe yarayıp yaramayacağını bilmiyordum. O gece gözüme uyku girmedi. Sabah olunca rüyalarımı süsleyen Nermin'i sikeceğimi düşünmek beni uyutmuyordu. İnanılmaz heyecanlıydım.
Sabah erkenden kalkarak annemin odasına baktım. Horul horul uyuyordu. Saat 9 gibi Nermin abla geldi. İçeri geçti. Fısıltıyla,
“Haplar işe yaradı mı?” diye sordu.
“Fısıldamana gerek yok, top patlasan uyanmaz. İstersen kendin bak!” diyerek onu annemin odasına götürdüm. Annemin uyuduğunu görünce,
“Nerede yapalım?” diye sordu. Ben de bir şey demeden elinden tuttum ve odama götürdüm, kapımı kapadım.
“Evdekilere ne söyledin?” diye sordum.
“Merak etme sen, uydurdum bir şeyler!” dedi. Başını arkadan bağlamış, üzerinde uzun kollu bir bluz ve yelekle, altında uzun bir eteği vardı. Gidip benim yatağa oturdu. Aceleyle üzerimdekileri çıkarıp soyundum ve çıplak kaldım.
Nermin önümde yavaş yavaş kalkan sikime bakıyordu. Hemen yatağa uzatıp dudaklarına yumuldum. Dudakları etliydi ve onları emmeye başladım. Dudaktan öpüşme konusunda tecrübesizdi, kendisini bana bırakmasını söyledim. Şimdi ben ne dersem onu yapıyordu.
Bluzunun üzerinden memelerini avuçladım. Dilimi ağzının içine soktum. Nermin'den hafif iniltiler geliyordu. Dilini çıkarmasını söyleyince çıkardı. Dilini, dudaklarını emiyor, ısırıyordum. Nermin iki elliyle başımı avuçlamış, beni kendisine çekiyordu.
Elimi memelerinden çekip eteğinin içine soktum. Elim götüne değince hafifçe ürperdi. Şimdi dudaklarını emerken götünü avuçluyordum. Dudaklarını emmeyi bıraktım ve yüzüstü çevirdim, eteğini yukarı sıyırdım.
Bacaklarını iki yana doğru iyice açtı. Bembeyaz bacakları ve götü şimdi önümde uzanıyordu. Götünü öpmeye, emmeye ve yalamaya başladım. O anda artık zevkten kendimi kaybetmiştim, deli gibi götünü avuçluyor, öpüyordum. Götü kaymak gibiydi, tüy veya kıl yoktu.
Sonra tekrar sırtüstü çevirdim. Dudaklarım kasıklarına yaklaştıkça Nermin'in inlemeleri artmaya başlamıştı. Beyaz külotunun altından amı belli oluyordu. Külotunun üzerinden amına parmağımla baskı yapmaya başlayınca, "Immm!" diye bir ses çıkardı. Başımı okşuyor, inliyordu.
Külotunu kenarlarından tutup yavaşça sıyırmaya başladım. Belini yukarı kaldırdı ve külotu bacaklarından çıkardım. Şimdi tüysüz bir şeftali gibi duran etli amcığı karşımdaydı. Am dudaklarına yumuldum. Hafif bir parfüm kokusu geliyordu, amına parfüm sıktığı belliydi. Amcığı kılsızdı. Ona yeni mi traş ettiğini sorunca,
“Dün gece!” dedi. Gülümseyerek,
“Mmm… Benim için hazırlık mı yaptın?” dedim. Cevap vermedi, o da gülümsedi.
Ben amını yalarken, Nermin'in inlemeleri odayı doldurmuştu. Başımı amcığından kaldırdım ve bluzunu yukarı sıyırdım. Bej renkli sütyeninin kenarlarından memeleri taşacak gibiydi sanki.
Sütyenini alta doğru sıyırıp memelerini ortaya çıkardım. Meme uçları koyu kahve renkli, iki iri zeytin tanesi gibiydi. Onları emmeye, ısırmaya başladım. Nermin'in inanılmaz zevk aldığı belliydi. Onları deli gibi emiyordum.
Sikim kazık gibi olmuştu, o nedenle üzerindekileri tamamen çıkarmasını söyledim. Daha fazla dayanacak gücüm kalmamıştı. Nermin şimdi yatağın üzerinde çırılçıplak yatıyordu. Bana,
“İçime boşalma!” dedi.
“Merak etme boşalmam, ama seni bulutların üzerinde uçuracağım! Hadi sikimi tutsana…. “
Önce çekindi, ama sonra ürkekçe de olsa tutmaya ve eliyle sıvazlamaya başladı.
“Kocanın siki benimki kadar var mı?”
“Hayır. Onunki şu kadar anca var...” dedi ve eliyle sikimi tam ortasından halka gibi tutarak, ortadan yukarısını gösterdi. Nermin sikimi sıvazlarken ben zevkten havalara uçuyordum. Neredeyse boşalacaktım. Ona,
“Yan dön ve bir bacağını kaldır!” dedim.
Benim yatağım tek kişilikti, iki kişi yan yana yatamazdı. Dediğim şekilde sol yanına yattı, sağ bacağını dizinden bükerek hafifçe kaldırdı. Ben bacağını tutup iyice yukarı kaldırdım. Bacağı adeta pergel gibi açılmıştı. Biraz zorlandığı belliydi.
Amı ortaya çıkmıştı. Sikimi tuttum ve amına sokmaya başladım. Sulanmış amı sikimi kolayca içine almıştı. Nermin'den derin bir, “Oohhh!” sesi geldi.
Amının içi sıcacıktı. Bir süre içinde bekledim ve daha sonra yavaş yavaş gidip gelmeye başladım. Nermin başını sağa sola sallıyor,
“Devam et, ohh, ohhh!” deyip duruyordu. Nermin'in bacağını omzuma koydum ve ellerimle yatağın başından sıkıca tutundum. Şimdi daha hızlı ve daha güçlü bir şekilde sikmeye başladım. Tek kişilik yatak şimdi kırılacakmış gibi sallanıyordu. Az önce zevkten inleyen Nermin şimdi altımda,
“Ahh, ahh, yavaş, ahh!” deyip duruyordu. Yarağım taşaklarıma kadar amına giriyordu. Nermin altımda iki büklüm olmuştu,
“Ahh, yavaş ol, lütfen, ahh, yalvarırım yavaş!” diyor, ama ben daha hızlı ve daha sert sikiyordum.
“Ohhh… Nermin… Sen benim rüyalarımın kadınısın. Seni düşünerek otuzbir çekiyor, rüyalarımda seni sikiyordum. Ama artık rüyalarım gerçek oldu. Seni gerçekten sikiyorum.”
“Ahh… Terbiyesiz…” diye inledi altımda… Yarak darbeleriyle kesik kesik, soluyarak cevap veriyordu bana… “Rüyalarındaki gibi mi? Beğendin mi?” diye sordu.
“Hem de nasıl… Harikasın Nermin…” diyerek kasnaklamaya devam ettim. Memeleri sürekli sallanıyor, yüzünde acı ve zevk karışımı ifadesiyle sürekli,
“Ahh, yavaş!” diye haykırıyordu. Elleriyle yatağa sıkıca tutunmuş, destek almaya çalışıyordu. Ama onu dinleyecek durumda değildim. O kadar şiddetli sikiyordum ki, Nermin'in kafası sürekli yatağın başına çarpıyordu.
Ne kadar zamanın geçtiğini bilmiyorum, ama vücudumu bir titreme dalgası sardı. Boşalacağımı anladım ve yarağımı ani bir hareketle amından çıkardım. Nermin'in omuzumdan kayan bacağı duvara sertçe vurdu.
Nermin'in üzerine çıktım, onu altıma almıştım ve yüzüne doğru bütün döllerimi fışkırttım. Başını sıkıca tutmuştum, bir yere oynatamıyordu. Döllerim yüzünü kaplamış, saçlarına bulaşmış, ağzının, burnunun içine girmişti.
Boşalmıştım, ama 31 çeker gibi yarağımı kökünden ucuna kadar sıvazlıyor ve içinde kalan tüm dölleri Nermin'in memelerine akıtıyordum.
Nermin ağzına yüzüne fışkıran döllerimden iğrenmişti. Böyle bir şeyi daha önce yaşamadığı belliydi. Bir süre daha vücudunun üzerinde oturdum. Altımda nefessiz kalmıştı. Üzerinden kalktım. Yatağın ortası çökmüş gibiydi.
Nermin Ah'layarak yatakta doğrulmaya çalışıyor, bir taraftan da yüzündeki döllerimi elleriyle temizlemeye çalışıyordu. İçeri geçip annemin odasına baktım, annem halen uyuyordu.
Nermin'e bir havlu götürdüm. Bununla yüzünü sildi. Hiçbir şey demiyordu. Yataktan kalktı ve üzerini giyinmeye çalışırken,
“Ne yapıyorsun?” diye sordum.
“Eve gidiyorum, istediğini aldın!” deyince,
“Dur bakalım, bu kadar kolay değil. Sana o kadar para verdim, o parayla kaç karı sikerim ben biliyor musun? Bir yere gidemezsin daha!” dedim. Suratıma anlamsız anlamsız bakarak,
“Ne istiyorsun daha?” diye sordu.
“Daha devam edeceğiz! Annem uyanana kadar! Bunu sen istedin!” diyerek, elinden külotunu ve sütyenini alıp yastığımın altına koyunca, Nermin başka çaresinin olmadığını anlamıştı.
“İyi hadi yap o zaman!” diyerek sırtüstü yattı ve bacaklarını ayırdı. Ona,
“Kocanla hiç götten yaptın mı?” diye sorunca, yüzünün şekli değişti ve
“Töbe töbe!” diye cevap verdi. Ben ısrar edince, birkaç defa yaptığını söyledi. Ben,
“Kaç defa?” diye tekrar tekrar sorunca dayanamadı ve cevapladı.
“Kocam üç çocuktan sonra tekrar hamile kalmamam için birkaç yıldır çoğunlukla arkamdan yapıyor.” Bunu duyunca az önce inişe geçen yarağım tekrar kalkmaya başladı.
“Kocanla kaç defa sikişiyorsun?” diye sordum. Bu sefer sorularıma bekletmeden cevaplar veriyordu,
“Ayda bir iki defa.”
“Seni hangi pozisyonda sikiyor?”
“Yüzüstü yatırıp, arkadan götüme sokuyor.” dedi.
Ona yatağın üzerinde ellerinin ve dizlerinin üzerine çökmesini söyledim. Dediğim gibi yaptı ve köpek pozisyonunu aldı. Yatağım duvarın kenarında olduğu için başı duvara doğruydu, götüyse bana doğru.
Bacaklarını iki yana iyice açtım ve götünün yanaklarını iyice ayırdım. Vücudunun başka hiçbir yerinde hiç kıl tüy olmamasına rağmen, göt deliğinin etrafı oldukça kıllıydı. Göt yanaklarını ayırınca, kendiliğinden açılan göt deliğinin ağzının madeni para kadar olduğunu gördüm.
Daha önce götünden çok sikildiği için deliği oldukça büyümüştü. Götünün deliğine biraz tükürük bırakıp, yarağımı yavaş yavaş sokmaya başladım. Biraz zorlansam da başı götüne girmişti. Kalanını da yavaş yavaş içeri doğru sokuyordum. Nermin yine az önceki gibi inlemeye başladı. Sürekli,
“Çıkar, yapma, seninki çok acıtıyor!” diyordu.
“Neden çıkarayım, kocan da sikiyormuş işte…” dedim pek aldırmadan…
“Kocamınki senin sikinin yarısı kadar, canımı yakmıyor. Ama seninki hem daha uzun, hem daha kalın… Ne olur, çıkar lütfen…” diye yalvardı. Ama ne olursa olsun, ben onu götünden sikmeye kararlıydım.
Onu belinden tutarak kendime çektim. Ayakta, dizlerimi hafifçe kırıyor ve yarağımı daha derinlere sokmaya çalışıyordum. Sonunda 1.60'lık Nermin'in götüne yarağım taşaklarıma kadar girmişti. Nermin ise acıdan kıvranıyor, deli gibi bağırıyordu.
Ben hızlı hızlı götüne sokup çıkardıkça, götünün deliği bir açılıyor, bir kapanıyor, sokarken delik yarağımı vakum gibi kendine çekiyordu. Fakat yine de amını sikerken olduğu gibi rahat girip çıkamıyordum götüne.
Buna rağmen bir süre sonra daha da hızlandım. Dizlerimi kırarak yarağımı daha derinlere sokuyor, sonra hafifçe doğruluyordum. Daha sonra sağ ayağımı yatağın üzerine koydum ve götünü bu şekilde sikmeye devam ettim.
Nermin'in bağırmaları odamın duvarlarında yankılanıyordu. Bu şekilde götünü kaç dakika siktiğimi hatırlamıyorum, fakat ilk defa bir göt sikmenin heyecanıyla bir türlü boşalamamıştım.
Bir süre sonra, her soktuğumda Nermin de inleyerek götünü kasıklarıma vurmaya başlayınca inanılmaz bir zevk almaya başladım. Evet şimdi boşalmak üzereydim. Yarağımı taşaklarıma kadar götüne sokmuş, götünün yanaklarından sıkıca tutmuştum.
O şekilde bir süre götünün deliğinde kımıldamadan kaldım ve döllerimi boşalttım. Boşalmam bitince yavaş yavaş yarağımı çıkardım. Yarağım tamamen çıktığı zaman Nermin'in kocaman açılmış göt deliği yavaş yavaş kapandı.
Ama götü yıllardır sikildiği için, yine madeni para kadar açık kaldı. Tamamen kapanmıyordu. Nermin acı içinde doğrulduğunda götünden döllerim süzülüyordu. Paramın karşılığını aldığımı düşünerek, yastığın altına koyduğum külotunu ve sütyenini verdim.
“Nasıldı, hoşuna gitti mi?” diye sordum. Gülümsedi,
“Hoşuma gitmek mi? Beni mahvettin, hayatımda böyle sikilmedim!” dedi. Küloduyla arkasından bacaklarına süzülen döllerimi sildi güzelce… Sonra da elindeki külodu gülerek bana uzattı,
“Al bunu, borcumun faizi olarak kabul et.” dedi.
Giyindikten sonra bir şey demeden çıktı gitti. Ben de banyoya girip yıkandım. Annem öğleden sonra uyanmış ve
“Amma da uyumuşum!” diye söyleniyordu.
Ertesi gün işten döndüğümde, annem elindeki paraları uzattı bana,
“Nermin borç aldığı paranın hepsini getirdi.” deyince çok şaşırdım. Nermin'i cebinden aradım, ama açmadı. Ben de mesaj attım,
“Madem parayı getirecektin, neden teklifimi kabul ettin, kendini niye siktirdin?” diye yazdım. Cevap gelmedi. Gece geç bir saatte telefonuma bir mesaj düştü,
“Çünkü ben de seninle sevişmek istiyordum! Borç bahaneydi, verdiğin paraları kullanmadım hiç… Senin bana nasıl istekle baktığını gördüm. Parayı ödemeyince işi sekse çevireceğini biliyordum.” diye yazmış. Ben de ona,
“Tadın damağımda kaldı. Şu an seni düşünerek 31 çekiyorum.!” diye yazdım. Bana cevap olarak,
“Duygularımız karşılıklı… Ben de aynı durumdayım.” yazıp öpücük gönderdi.
Ondan yeşil ışık almıştım böylece. Fırsatını bulunca onu yeniden sikmek için yanıp tutuşuyorum
67 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Hovarda Müdürüm
Adım Emel, 26 yaşındayım ve yeni evliyim, henüz çocuğum yok. Evlenince kocamla aynı kamu kurumunda çalışmaya başladım. İşyerindeki kadınlar hep bizim birimin müdüründen bahsediyordu.
Bizim birimin müdürü Erdal bey 1.90 boylarında, iri yapılı ve yakışıklı birisidir. Adam evli ve iki çocuk babasıydı, ama anlatılanlara göre çok çapkın birisiymiş. Tabii (Bizi sikti!) diye anlatmıyorlardı, ama,
"Müdür çok hovarda!" , "Adam seks hastası!" falan diyorlardı. Bu da benim çok ilgimi çekiyordu, çünkü kocam sekste tam bir hayal kırıklığı idi, her seferinde ben daha orgazm olmadan boşalıyordu.
Kurumun dışarı görevi olduğunda kocam aynı zamanda Erdal beyin şoförlüğünü de yapıyordu. Kocamın anlattığına göre, bir keresinde Erdal bey ve bayan şefimiz Gülsüm hanımla birlikte dışarı görevine çıkmışlar. Onlar arabanın arka koltuğuna oturmuşlar.
Piknik alanı yakınından geçerlerken Erdal bey kocamdan arabayı ıssız bir yere park etmesini ve dışarıda yarım saat dolaşıp gelmesini istemiş. Kocam park edip arabadan inmiş. Oradan biraz uzaklaşıp çalılıkların arkasına saklanmış ve Erdal beyin Gülsüm hanımı arabanın içinde siktiğine bizzat şahit olmuş. Kocam,
"Bizim müdürde nasıl bir yarak varsa artık, Gülsüm hanım yerken öküz gibi bağırıyordu!" deyince, ben Erdal beyin yarağını iyiden iyiye merak eder olmuştum.
Kiradan kurtulup krediyle satın aldığımız yeni evimize taşınınca, Erdal bey, karısı ve çocukları ile birlikte hayırlı olsun ziyaretine geldiler. Akşamdan gece yarısına kadar uzun uzun sohbet ettik. Daha sonra ailece birbirimize gidip gelmeye başladık.
Erdal beyin bana çapkın bakışları resmen içimi eritiyordu. Kocamın altına yattığımda bile Erdal beyin beni siktiğini hayal ediyordum. Hemen hemen her iki üç günde bir ya onların evinde, ya bizim evde buluşup okey oynuyorduk.
İlk kez okey oynadığımızda kim kimle ortak olacak diye taş çekmiştik, Erdal beyle ben, karısıyla da kocam ortak oldu. Ondan sonra her okey oynayışımızda aynı düzende devam ettik.
Erdal beyin bana ilk teması, karşılıklı okey oynarken masanın altından ayaklarıma ayağı ile dokunması ile başladı. Ben ses çıkarmayınca ayağı ile yavaş yavaş bacaklarımı okşar oldu. Hem çok heyecanlanıyordum, hem de karısı veya kocam durumu anlayacak diye korkuyordum.
Bir akşam yine okey oynarken ilk parti bitmiş, ben çayları tazelemek için mutfağa gitmiştim. Erdal bey de lavaboya gitme bahanesi ile mutfağa geldi. Bana arkadan sarıldı, önünü arkama dayadı. O gün üzerimde etek vardı, eteğimi kaldırıp amımı okşarken boynuma öpücükler konduruyordu. Heyecandan ve korkudan ölebilirdim.
"Erdal yapma, bir gören olacak!" diyordum, ama o durmuyor amımı okşamaya devam ediyordu. Külotumun ıslandığını fark edince,
"Birlikte evden çıkalım mı?" dedi.
"Nasıl olacak?" dedim.
"Ben ayarlarım merak etme!" deyip mutfaktan çıktı. Ben de çayları alarak salona gittim. Erdal,
"Bedavaya oyun oynuyoruz, hadi tatlı ve dondurmasına oynayalım. Yenilen hemen alsın gelsin. Var mısınız?" dedi. Kocam hemen,
"Olur, ben varım!" dedi. Erdal'ın karısı da,
"Tamam!" deyince başladık oynamaya. Sonuçta Erdal'ın gayretiyle biz bilerek yenildik. Kocam dalga geçerek,
"Hadi dondurmayı ve tatlıyı alın gelin!" diye ısrar etmeye başladı. Zavallı kocam farkında olmadan benim sikilmem için uğraşıyordu. Erdal tam profesyonel hovardaydı,
"Yaa şimdi kim gidecek..." falan diyor, kocam ise,
"Yenildiniz işte, gidin alın!" diye ısrar ediyordu. Erdal sonunda,
"Tamam, hadi gidip alalım Emel, değilse bunların dilinden kurtulamayacağız!" dedi.
Erdal ile birlikte evden çıkıp arabasına bindik. Evimize yakın bir ağaçlık bir alan vardı, oraya çekip park etti arabayı..
Telefonla tanıdığı bir pastaneyi aradı, dondurma ve tatlı siparişlerini verdi, paket yapmalarını, hazır olunca mesaj atmalarını söyledi. Telefonu kapatır kapatmaz dudaklarıma yumuldu. Deli gibi öpüşürken bir eliyle amımı, diğer eliyle de memelerimi okşuyordu.
"Fazla vaktimiz yok!" dedi ve arka koltuğa geçtik. Zaten üzerimde bir tişört altımda da etek vardı. Eteği yukarı topladı, külotumu çıkardı, sütyenimi de aşağı alarak memelerimi ortaya çıkardı. Memelerimi somuruyor, amıma da parmaklarını sokuyordu.
Sonra beni koltuğa uzatarak bir bacağımı ön koltuğun başlığına koydu, diğer bacağımı da arka koltuğun üstüne koydu ve amımı yalamaya başladı. Bu beni daha da azdırmıştı,
"Hadi sik artık!" diye inliyordum.
Sonra kemerini çözdü, pantolonunu indirip bacak arama yanaştı. Sırtüstü yattığım için o çok merak ettiğim yarağını görememiştim, ama yarağının başını amıma dayadığında büyük olduğunu anladım. Vazgeçmek için artık çok geçti.
Yarağının başını soktuğunda amım yarıldı sandım, gözlerim karardı, soluğum kesildi. Yarağını amıma bastırdıkça ben iki elimle Erdal'ı üzerimden ittirmeye çalışıyordum, ama nafile.
"Lütfen Erdal, yavaş!" dediğimde,
"İşyerinde sikmediğim kadın kalmadı, bu yarağı yiyen vazgeçemiyor, şimdi keyfini çıkar!" deyip köklediği gibi sikmeye başladı. Bas bas bağırıyordum, ama Erdal durmuyor, aksine sert sert pompalıyor, taşakları götüme çarpıyordu.
"Seni ilk gördüğümde azdırdın beni orospu. Pısırık kocan senin hakkını veremiyordur, seni yarağa doyuracağım, benim orospum olacaksın, fahişem olacaksın artık!" diyordu sikerken...
Pastaneden paketin hazır olduğuna dair mesaj gelene kadar sikti. Sonra amıma öyle bir boşaldı ki anlatamam. O boşalırken ben de orgazm oldum. Dudaklarıma yapıştı, dudaklarımı somura somura öperken, yarağı içimde bir müddet öylece kaldık.
Sonra yarağını amımdan çıkarıp doğruldu. Ben de doğrulup yarağına baktım. Böyle yarağı ancak porno filmlerde görmüştüm. Yarağını tuttum, yarı sertti, ama hala kocamandı. Erdal,
"Kedinin ciğere baktığı gibi bakma, yala hadi!" deyince eğilip ağzıma aldım, iyice somurup temizledim. Sonra külotumu giydim ve toparlandık. Acele ederek pastaneden paketi alıp eve döndük.
Evde tatlıyı ve dondurmayı yedik. Gece yarısı olmuştu, Erdal ve karısını uğurladıktan sonra ortalığı toparlayıp kocamla yatağa girdik. Bedava tatlı ve dondurmadan dolayı kocamın keyfi yerindeydi. Siki de kalkmıştı ve sikişmek istiyordu.
Aslında hiç sikişecek halde değildim, hem amımda halen Erdal'ın dölleri vardı ve kocam amıma girdiğinde bunu anlayabilirdi. Bazen ısrarlarına dayanamayıp kocama götten de veriyordum.
"Bu gece götten istiyorum aşkım!" deyip arkamı döndüm. Kocamın canına minnet, normalde kendisi yalvarır beni götten sikmek için. Hemen soktu sikini götüme ve sikmeye başladı. Her zamanki gibi de çok çabuk boşaldı. O gece amımı Erdal, götümü de kocam döllemişti.
Ertesi gün işyerinde dosyaları imzalatmak için Erdal'ın odasına girdim. Dosyaları masasına koyduğumda, Erdal,
"Emel dün gece harikaydı, sana doyamadım!" dedi.
"Ben de sana doymadım, ama dikkat etmemiz lazım, kocam durumu anlamasın!" dedim. Erdal,
"Tamam, dikkatli oluruz! Seni şu an çok arzuluyorum, istersen ortam yaratıp sevişelim mi?" dedi.
"Nasıl olacak?"
"Sen kocana git, izin aldığını ve çarşıya gideceğini söyleyip çık. Ben de çıkacağım, bir tanıdığımın garsoniyer evi var, bende de anahtarı var, oraya gideriz!" dedi.
"Tamam!" dedim ve odasından ayrıldım. Kocamın yanına varıp, "Aşkım, ben müdür beyden izin aldım, alışverişe çıkacağım!" dedim ve çıktım. Yürüyerek işyerinden biraz uzaklaştım, Erdal arabası ile geldi ve beni aldı. Sonra dediği garsoniyere gittik. Burası büyük bir site içerisinde 5. katta bir daireydi.
Anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğimizde bir odadan sesler geliyordu. Biraz sessiz kalıp dinledik. Birileri yan odada sikişiyordu, ahh, ohh diye sesler geliyordu. Kime ait olduğunu bilmediğim ve içeride kimin kiminle sikiştiğini bilmediğim bir evdeydim. Biraz tedirgin olmuştum,
"Korkuyorum Erdal, hadi gidelim!" dedim.
"Korkulacak bir şey yok aşkım, burası bir garsoniyer, arkadaş kadın atmıştır eve, hadi biz de şu odaya girelim!" dedi ve girdik, kapıyı kapadık. Yatağın büyüklüğü dikkatimi çekti, benim yatak odamdaki yataktan daha büyüktü.
Erdal dudaklarıma yumuldu, dudaklarımı somuruyordu. Bense halen tedirgindim. Ama Erdal'ın ateşli öpüşmesine daha fazla kayıtsız kalamadım ve karşılık vermeye başladım.
Erdal beni hem öpüyor hem de soymaya çalışıyordu. Pantolonumu, bluzumu, sütyenimi ve külotumu bir çırpıda çıkardı. Ayakta beni resmen yiyordu. Memelerimi somuruyor, ufak ufak dişliyor, elleri de boş durmuyor, amımı götümü okşuyor, parmaklıyordu.
Ben de onun kemerini çözüp pantolonunu ayaklarına indirdim. Boxerin içine elimi sokup yarağını avuçladım, taş gibi sertti. Boxeri aşağı indirince yarağı bir yay gibi göbeğine çarptı. Beklemeden ağzıma aldım. Yarağının başını dondurma yalar gibi yalıyor ve Erdal'ı çıldırtıyordum.
Erdal daha fazla dayanamadı, beni kucakladığı gibi yatağa yatırdı. Kendi üzerinde ne varsa soyundu ve beni yatağın kenarına çekti. Bacaklarımı tutarak yana doğru açtı, amım tabak gibi ortaya çıktı. Bacağımın birisini omzuna aldı, diğer bacağımı da eli ile ayırmaya devam etti. Bir eli ile yarağını amıma yerleştirdi.
Yarağın başı amıma girerken yine zorlandım. Yarak amıma kaymaya devam ederken amım iyice gerildi. Acı ile zevk arası bir duygu içerisindeyim, derin derin nefes alıyor, kendimi kasmamaya çalışıyordum. Erdal bir anda sert bir şekilde kökleyince,
"Ahhh!" diye bağırdım, amım yırtıldı sandım. Erdal sert sert sokup çıkarıp aniden köklüyor, bense bas bas bağırıyordum. Erdal durmadan yorulmadan köklerken,
"Yavaş lütfen, yırtıldım, amımı parçaladın!" diye söyleniyordum.
"Dün gece arabada dar alanda sağlam sikemedim seni, şimdi affetmem, bu açılmamış amcığı yarağa doyuracağım orospum!" diyerek dudaklarıma yapıştı.
Hem dudaklarımı somuruyor, hem de seri şekilde yarağını amıma köklüyordu. Ben diğer odadakileri falan unutmuştum, bas bas bağırıyor, orgazm üstüne orgazm olurken de zevkle inliyordum. Böyle bir zevk tatmamıştım daha önce...
Yarım saat beni inlete inlete siktikten sonra Erdal bir anda hızlandı ve amımdan bir anda eliyle yarağını tutup ağzıma yaklaştırdı. Ağzıma yarağının başını almamla böğüre böğüre boşalmaya başladı.
Ben döllerini yutmaya çalışıyordum, ama öyle yoğun boşalıyordu ki, ağzımın kenarından dölleri taşıyordu. O esnada odamızın kapısı açıldı, tanımadığım çırılçıplak bir adam,
"Oooo, Erdal şampanyayı patlatmış Emel'e içiriyor!" dedi. Ben telaşla Erdal'ın yarağını ağzımdan çıkarıp nevresimi üzerime çektim. Benim şaşkınlığım geçmeden, benimle aynı yerde çalışan Esma da çırılçıplak odaya girdi.
Sonradan öğrendim, az önce Esma'nın yan odada sikiştiği adam da diğer şubenin müdürü Cevat imiş. Ben Erdal'la sikiştiğimi kimse bilmesin derken onlara suç üstü yakalanmıştım.
Esma da evli ve çocuklu bir kadındı. Erdal'ın hovarda olduğunu bana anlatan kadınlardan biriydi ve üstelik işyerinde kocamın yan masasında oturuyordu.
Ben telaştan ne yapacağımı bilmezken, Erdal hiç istifini bozmadan yarağını sallayarak,
"Esma, özledin mi bunu?" dedi. Esma da,
"O yarak özlenmez mi müdürüm, tabii özledim!" diyerek geldi ve Erdal'ın yarağını tutup ağzına aldı, başladı yalamaya. Bense nevresimi boğazıma kadar çekmiş olanları izliyordum ve utanç içerisindeydim.
Esma Erdal'ın yarağını yalarken Cevat da benim yanıma geldi. Ne yapacağımı şaşırmıştım ve bir şey de diyemiyordum. Cevat baş ucuma dikilerek nevresimi üzerimden çekti ve amımı okşamaya başladı. Amımı okşarken de eğilip memelerimi somurmaya başladı.
Anlaşılan farkında olmadan ortama düşmüştüm. Olayın akışına kendimi bırakmaktan başka yapacak bir şeyim yoktu. Cevat bir süre amımı okşayıp memelerimi emdikten sonra doğrulup yarağını ağzıma uzattı.
Erdal'ın yarağının yarısı kadar bir şeydi. Aldım ağzıma ve yalamaya başladım. Yalarken de bir yandan da Erdal ile Esma'ya bakıyordum. Erdal Esma'yı domaltıp inlete inlete sikmeye başlamıştı bile. Adam yorulmak nedir bilmiyordu, sanki biraz önce beni hayvanca siken kendisi değilmiş gibi hala enerji doluydu.
Bir müddet sonra Esma böğürerek kendini öne attı, sanki elektrik çarpmış gibi titreyerek yatağa yüz üstü yattı kaldı. Esma orgazm olmuştu, ama Erdal daha boşalmamıştı, yarağı halen kazık gibi duruyordu.
Yarağını sıvazlayarak benim yanıma uzandı. Beni üstüne çekti ve yarağının üstüne oturttu. Alttan amıma yarağını soktu ve sert sert köklemeye başladı.
Cevat arkama geçip Esma'dan yağ şişesini getirmesini isteyince götüme gireceğini anladım. Gerçi yarağı büyük değildi ve kocamdan alışıktım, fakat amımda kazık gibi bir yarak varken, bir yarak da götüme alamazdım.
"Yapma lütfen, alamam!" dedim. Cevat pişkince,
"Alırsın yavrum, alamam diyen nicelerini siktik, şimdi kendileri istiyor!" dedi.
Esma yağ şişesini getirmiş, parmakları ile göt deliğime sürmeye başlamıştı. Parmağını deliğime sokup yağı iyice göt deliğime yedirerek sürdü. Sonra Cevat'ın yarrağına da sürdü.
Cevat yarağını götüme yanaştırınca Erdal da amıma pompalamayı durdurdu. Cevat yarağını götüme soktuğunda acayip canım yanmıştı, amım götüm aynı anda yırtıldı sandım. Ben bağırınca Erdal dudaklarıma dudaklarını yapıştırdı ve başladı somurmaya.
Az sonra sikmeye başladılar. Acı ile karışık zevkten beynim uyuştu. Amımda kocaman yarak, götümde de başka bir yarak, biri giriyor biri çıkıyordu. Olamazdı böyle zevk. Esma da memelerimi okşamaya başladı, o anda nasıl bir zevk dalgasına kapıldım anlatamam.
Kaç dakika siktiler bilmiyorum. Bir süre sonra Cevat,
"Ben geliyorum ortak!" diyerek götümün içine boşaldı. Yarağını götümden çıkarınca Erdal da bir anda hızlandı ve amıma boşalmaya başladı. Erdal'ın da boşalması bitince yarağın üzerinden kalkıp yatağa yan devrildim. Amımdan götümden döller akıyordu.
Biraz acısa da harika bir sikiş olmuştu. Ama sorun bundan sonra ne olacağı idi. Ben Erdal ile sikişmemizin sır kalması için uğraşırken, bu sırrı Esma ve Cevat da öğrenmiş oldu, üstelik hepimiz aynı kurumda çalışıyorduk.
Tek tesellim herkesin evli ve çocuklarının olması idi. Benim henüz çocuğum yoktu, ama yeni evli bir kadın olarak çok kısa sürede kocamı aldatmış, ayrıca grup seks bile yapmıştım, kendime inanamıyordum. Ben bunları düşünürken hepimiz yatakta uzanıp kaldık.
Biraz dinlendikten sonra Erdal Esma'ya,
"Yarağımı kaldır bakalım!" dedi. Esma da hemen yarağını yalamaya başladı. Cevat,
"Benden bu kadar ortak, ben izleyeceğim!" deyip yataktan kalktı, gitti kendine bir içki doldurup geldi. İşyerindeki kadınların abarttıklarını düşünmüştüm, Ama Erdal'da ayrı bir cinsel gücün olduğunu bugün kendim öğrenmiştim, Erdal sekse doymuyordu.
Hemen yarağı sertleşmiş ve Esma'nın ağzına sığmaz olmuştu. Erdal Esma'yı sikecek sanıp onları izlerken, Erdal Esma'nın ağzından yarağını çıkarttı. Beni ters çevirip domalttı ve yarağını amıma yanaştırdı.
Amımda halen önceki boşalmanın dölleri duruyordu. Birden kökledi ve sert sert sikmeye başladı. Bu pozisyonda Erdal'ın yarağı amımın en dibine kadar değiyor, sanki vücudumu elektrik çarpıyor gibi hissediyordum. Her köklediğinde resmen amımın dibi esniyordu.
Ben inleye inleye sikilmenin zevkini yaşarken Erdal parmağı ile de götümle oynuyor, parmağını götüme sokuyordu. Götüm, Cevat sikerken yağlandığı için tam kıvamında idi. Erdal yarağını amımdan çıkartıp birden götüme soktu. Neye uğradığımı şaşırıp acıdan dolayı kendimi kasmış ve böğürmeye başlamıştım.
Esma yattığı yerden bizi izliyordu. Erdal,
"Esma, ilgilensene misafirimizle!" dedi. Esma memelerimin altına doğru kaydı ve memelerimi somurmaya başladı. Erdal yarağı götümde kımıldamadan bekliyordu. Esma'nın memelerimi emmesinin verdiği farklı bir hazla ben kendimi kasmayı bırakınca, Erdal birden pompalamaya başladı. Fakat ben acıdan bayılmak üzereydim,
"Erdal hareket etme ne olur!" diyebildim. Erdal,
"Tamam, kımıldamıyorum!" dedi.
O esnada Esma meme uçlarımı öyle bir somuruyordu ki, ara sıra dudakları arasında sıkıştırıyor, asılıp asılıp bırakıyordu. Bir müddet götümde hareketsiz bekleyen Erdal yavaş yavaş pompalamaya başladı.
Esma altımda memelerimi somururken bir eliyle de amımı okşuyordu. Bütün vücudumu acının yerine değişik bir zevk dalgası sarmaya başladı. Ben domalmış halde Erdal'ın yarağını götümden yerken Esma bu sefer kafasını bacak arama sokup amımı yalamaya başladı.
Olamazdı böyle bir zevk, Esma amımı yalayarak beni resmen böğürte böğürte orgazm etmişti. Esma amımı yalamayı bırakıp bacak aramdan çekilince Erdal götümde daha da hızlandı. Az sonra da yarağını götümden çıkarıp Esma'nın memelerine boşaldı...
Biraz dinlendik. Erdal saate bakıp,
"Mesai bitmek üzere, kızlar hadi duşunuzu alın da gidelim!" dedi. Esma elimden tutup beni banyoya götürdü. Birlikte duş alırken Esma,
"Ben sana işte bunu anlatmak istedim, Erdal'ın yarağını yiyen doymuyor. Adam tam bir seks makinası. Şubede sikmediği kadın yok. Sen de az orospu değilmişsin, daha yeni evlisin, Erdal'ı ne zaman baştan çıkardın da altına yattın, pes doğrusu. Ama sen tazesin, epey sikerler seni. Ayrıca başka bir kurumda müdür Ersin bey var. Üçüne ait bu garsoniyer, burada beni üçü birlikte çok siktiler. Şuan o izinde, izinden dönünce mutlaka seni de üçü birden sikeceklerdir!" dedi.
Biz duş alıp bunları konuşurken Erdal geldi banyoya, çoktan giyinmişti. Bana,
"Hadi hayatım, gidelim biz, kocan merak eder!" dedi. Hemen kurulanıp giyindim. Ayrıldık oradan ve arabaya bindik. Yolda,
"Neden beni Cevat'la paylaştın, bu ortama soktun?" diye sordum.
"İstemeseydin girmezdin, bence sen de istedin!" dedi. Haklıydı aslında, ilk önce korksam da sonrası benim için de çok zevkli olmuştu. Şubeye yakın bir yerde beni indirdi, ben işyerine gittim. Kocam elim boş görünce,
"Hani bir şey almamışsın?" dedi. Ben de,
"Hoşuma giden bir şey bulamadım, beğendiklerim de çok pahalıydı!" dedim. Ben kocamla konuşurken Erdal ile Esma şubeye girdiler. Kocam bana fısıldayarak,
"Ooo bizim müdür yine kamışı yağlamış!" dedi. Ben sessiz kaldım, ama içimden de (Hem de ne güzel yağladı o kamışı!) diye geçirmeden edemedim...
Zamanla şubede Erdal'ın yarağını yiyen tüm kadınlar birbirimizi tanıdık ve samimi olduk. Bu kadınlarla sohbetimizin tek konusu Erdal idi. Garsoniyerde sikilen tüm kadınlar ikili ve üçlü olmak üzere Erdal, Cevat ve Ersin'le grup seks yapmışlar.
Ben birkaç hafta garsoniyere gitmedim. Ama Erdal ile bulduğumuz her ortamda sikişiyorduk. Erdal karısını memleketine gönderdiğinde evinde bile sikiştik. Erdal'ın yarağının bağımlısı olmuştum, amım hep isterik olmuştu, durduğum yerde amım sulanıyordu artık.
Bir gün biriken işler gereği şubede mesaiye kalmıştık, o gün binanın çatısına gizlice çıkarıp orada sikti beni. O gün kocam da mesaideydi, kocamın yakın olduğu bir ortamda sikilmek beni her zamankinden fazla heyecanlandırmıştı.
Sonunda beni de düşürdüler üçlü grup seks ortamına. O gün ben izinliydim ve evdeydim, kocam ise çalışıyordu. Erdal aradı,
"Buluşalım mı, seni çok özledim, rahat rahat sevişelim!" dedi. Ben,
"Tamam!" deyince gelip beni evden aldı ve garsoniyere götürdü. İçeri girdik ki, Cevat ile Ersin salonda oturmuş ve viski içiyorlar. Ersin beni ilk defa görüyordu.
"Harika bir şeymiş ya lan bu! Güzel sikişiyor mu?" dedi. Erdal tam bir süzmeydi, hiç çekinmeden,
"Evet, müthiş sikişiyor!" dedi. Cevat da,
"Ben götüne bayıldım, çok dar götü var!" dedi. Ben şaşkın şakın onları dinliyordum ki, Erdal,
"Aşkım sen bakma bu şarlatanlara, hadi yatak odasına gidelim!" dedi ve yatak odasına geçtik, kapıyı kapattık.
Bana garsoniyerde onların da olacağını söylemediği için Erdal'a kızgındım. Ama öpmelerine ve iltifatlarına fazla dayanamadım. Hemen soyunup sevişmeye başladık. Ben Erdal'ın yarağını yalarken kapı açıldı ve Ersin ile Cevat içeri girdi. Ersin,
"Ben bu yavruyu sikmezsem ölürüm oğlum!" diyerek soyundu. Yarağını ağzıma doğru getirip Erdal'ın yarağının yanında ağzıma yanaştırdı.
Erdal yarağını ağzımdan çıkardı ve Ersin yarağını ağzıma soktu. Ersin'in yarağı Erdal'ın yarağı gibi uzun değildi ama kalındı, başı da mantar gibiydi.
Ben Ersin'in yarağını yalarken Erdal beni domalttı ve amımı götümü yalamaya başladı. Cevat ise karşı koltuğa oturmuş elinde siki bizi izliyordu. Erdal amımı yalarken eline de yağ şişesini almış götümü yağlayıp parmağını sokuyor, götümü genişletmeye çalışıyordu.
Amım sular seller gibiydi, acayip bir zevk dalgasındaydım. Ersin ağzımdan yarağını çıkarıp Erdal'la yer değiştirdi, arkama geçti ve amıma yarağını kökledi. Erdal da ağzıma verdi. Ben Erdal'ın yarağını somururken, Ersin,
"Nasıl bir orospusun sen, amın ateş gibi, Erdal'ın anlattığı kadar varmış, bu am için ölünür, bu am nasıl böyle dar?" diye diye amıma köklüyor ve sert sert pompalıyor, bense orgazm üstüne orgazm yaşıyordum.
Ersin amımdan yarağını çıkarıp götüme soktu. Canım çok yanmıştı ama zevkten acıyı falan düşünmüyordum. Ersin yarağını götümden çıkarmadan sırtüstü yattı ve beni üzerine aldı. Erdal da gelip amıma kökledi ve bacaklarımı tutarak sert sert pompalamaya başladı.
Amımda Erdal götümde Ersin tost olmuştum. Erdal aynı zamanda memelerimi somuruyor, dudaklarının arasına aldığı meme uçlarımı asılıyordu. Ardı ardına orgazm oluyordum, amım şelale gibi akıyordu. 15 dakika falan sonra Cevat gelip, Erdal'a,
"Çekil ortak!" dedi. Erdal amımdan çıkınca bu sefer Cevat girdi amıma. On dakika kadar da öyle sikildim. Önce Ersin böğüre böğüre götüme boşaldı, sonra da Cevat amıma. Erdal da 31 çekerek gelip ağzıma dayadı yarağını, döllerini içirdi. Hepimiz boşalıp rahatlayınca bir müddet konuşmadan yattık yatakta…
Sonra ben kalktım duş almak için banyoya girdim. Temizlenirken Ersin geldi, duşun altında öptü beni, sonra da çömelip amımı yalamaya başladı. Duşta suyun altında amım yalanıyordu, çok hoşuma gitmişti.
Ersin yalamayı bırakıp doğruldu, bir bacağımı bir eliyle yukarı kaldırıp yarağını amıma kökledi. Bir müddet öyle sikti sonra ayakta domaltıp amıma tekrar kökledi. Sert sert sikip pompalayarak amıma boşaldı. Birlikte yıkanıp çıktık duştan. Erdal ile Cevat gitmişlerdi. Ersin,
"Ben götüreceğim seni!" dedi. Giyinip çıktık garsoniyerden. Arabayla evime doğru hareket ettik. Daha önce Erdal ile ilk sikiştiğim o ağaçlıklı arazide arabada bir kere daha sikiştik Ersin ile. Sonra eve yakın bir yere bıraktı beni...
Artık resmen orospuları olmuştum, bazen tekli, bazen ikili, bazen üçlü sikişlerimiz oluyor. Bazen aramıza diğer kadınlar da katılıyor ve toplu sikiş yapıyoruz. Tabii evde kocam da sikmek istiyor, fakat,
"Migrenim tuttu yine!" deyip amım götüm kendini toparlayana kadar yanaştırmıyorum
14 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Yatalak Komşumun Karısı
Adım Ahmet, 38 yaşında, dul bir erkeğim. Eşim üç yıl önce vefat etti. Bir kızım var ve yeni evlendi, Almanya'ya gelin gitti. Üç katlı bir binada yapayalnız oturuyorum. Bütün yaşamım dükkanım ve ev arasında geçip gidiyor.
Alt komşum kamyoncu Cevher abi bir yıl önce kamyonla seferdeyken kaza yaparak boyundan aşağısı felç oldu, yataktan kalkamıyor. Eşi Zübeyde hanım ise 40 yaşında mutaassıp kapalı bir hanım. İki kızı var, büyük olan zaten evliydi, küçük kız da bu bahar evlenip evden gidince Zübeyde hanım evde felçli kocasıyla yalnız kalmıştı.
Küçük kızı evlenmeden önce evin bütün alışverişini falan yapardı. Yalnız kalan Zübeyde hanım arada bir bana telefon ederek akşam dönüşte ekmek çay ve sigara gibi şeyleri ısmarlar, ben de alır getiririm. Çoğu kez kapısını çalıp bir ihtiyacı olup olmadığını sorarım.
Böyle böyle, kapı önünde sipariş verme, para alışverişi derken iyice samimi olduk Zübeyde hanımla… Gece en olmadık rüyalarıma giriyordu kadın, sabah kamyonu devirmiş olarak uyanmaya başlamıştım, tövbe tövbe…
Yine böyle bir akşam ekmek ısmarlamıştı Akşam eve gelip siparişini götürdüğümde Zübeyde hanım kapıyı açtı ama bir değişiklik vardı. Kadının ilk defa başı kapalı değildi.
“Kusura bakma Ahmet bey, ev hali… ” deyip geçiştirdi. Uzun saçları, yüzünün güzelliği, üstündeki dar bluzun düğmeleri zorlanan görüntüsü… Para uzatırken elinin parmaklarıma teması… Eve gittiğimde kendimi banyoya attım, gece rüyasına bırakmadım işi…
Aramızdaki komşuluk ilişkisi bu düzeyde ilerliyordu ki… Bir pazar günü kapım çalındı Baktım Zübeyde hanım kapımda,
“Ahmet beyciğim, kusura bakma evde hiç bir şey kalmadı. Bakıyorum her pazar market alışverişi yapıyorsun. Mümkünse bu hafta senin araba ile ben de geleyim. Bari bir haftalık idare edecek bir şeyler alayım.” dediğinde tereddütsüz kabul ettim.
Zaten evde canım sıkılıyordu. Zübeyde hanımla beraber geçecek bir iki saatlik bir zaman dilimi de hoşuma gidecekti doğrusu… O aşağıya inerken ben de üzerime bir şeyler geçirip çıktım.
Evin önünde, arabanın yanında beni bekliyordu. Başını kapatmıştı her zamanki gibi, fakat bu kez altında diz hizasında, biraz dar bir etek vardı. Siyah çorapları bacaklarının uzunluğunu ve düzgünlüğünü belirginleştirmişti.
Market alışverişimiz güzel geçti. Daha doğrusu o alışveriş yaptı, ben etrafında dönüp kadının güzelliklerini, çoraplı bacaklarını kestim durdum. Biliyordum, yapmamam gerekiyordu, çok büyük günaha giriyordum. Evli, kocası hasta ve üstelik kapalı mazbut bir kadına karşı böyle şehevi duygular beslemekle yanlış yapıyordum.
Alışverişi bitti, arabaya bindik, dönerken bir şey fark ettim. Zübeyde hanım oturduğunda diz hizası eteği sıyrılmış, dizlerinin bir karış üzerine kadar çıkmıştı. Koltukta hafif kayarak kalçalarını iyice yerleştirdiğinde eteği biraz daha açıldı.
Gözüm ikide bir kadının bacaklarına kaymaya başlamıştı. Gerçekten güzel, her erkeği baştan çıkaracak seksilikte bacakları vardı. Zübeyde hanımla laflarken gözümün ister istemez bacaklarına takıldığını görmemesi olanaksızdı.
Trafik ışıklarında beklerken başımı çevirip havadan sudan konuşmalarımız sırasında elimde olmadan bakışlarım aşağıya kayıyor, mıknatıs gibi güzel bacaklarına yöneliyordu. Ben kızarıp bozardım önce, fakat kadın bakışlarımı görmesine rağmen hiç istifini bozmadı. Eteğini düzeltmek için hiç bir girişimde bulunmadı. Eve yaklaşırken,
“Ya Ahmet bey, markette imrenip bu kadar alışveriş yapıyorum. Ama eve gelince hevesim kaçıyor.” dedi.
“Zübeyde, şu hanım, bey hitaplarını kaldırsak artık... İki komşu değil de, iki yabancı gibi oluyoruz. Neden hevesin kaçıyor ki?” diye sordum yine yan gözle mini etek haline gelmiş eteğin altında sergilediği bacaklarına bakarak…
“Biliyorsun işte, kocam yataktan, odadan çıkamıyor. Ben de bütün gün tek başımayım koca evde… Sofra hazırlamak, kaldırmak o kadar zoruma gidiyor ki, anlatamam sana…”
“Ah, ah… Yaramı deştin şimdi… Bilmez miyim hiç… Ben de yalnız değil miyim? Ben de senin gibiyim Zübeyde, yalnızlık zor… Senin dediğin gibi aynen, benim de zoruma gidiyor.”
“Eh bu kadar alış veriş yaptık, bir sürü şey aldık. Sana da zahmet verdim, beni götürdün getiriyorsun. Bari bu akşam sana bir yemek yapayım. Teşekkürüm böyle olsun sana, ne dersin?”
Gözlerini bana dikmiş, gelmem için adeta yalvarır gibi bakıyordu bana… İçimde havai fişekler patlıyordu aslında... Şaşkındım bir yandan da… Ben günde bir iki onu görebilmek için taklalar atarken, bir ihtiyacı var mı bahanesiyle kapısını çalarken, kadın beni evine davet ediyordu.
“İyi olur vallahi Zübeyde… Erkek başıma iki lokma bir şeyler yapıyorum ama… Senin elinden yaptığın ev yemekleri ilaç gibi gelir bana…” diyerek teklifini kabul ettim. Yüzündeki sevinç ifadesi o kadar belirgindi ki…
“O halde akşam yemek saati bize in. Şöyle zevkle bir yemek yiyelim baş başa…”
“Tamam, anlaştık öyleyse…“ dedim. Arabadan indik, alışveriş torbalarını evine kadar çıkardım.
Zübeyde merdivenlerden çıkarken kapıyı açmak üzere önümden, bir iki basamak yukarıdan gidiyordu. Çantasından anahtar çıkarmaya dalmıştı. Alttan diz hizası eteğin içlerine kadar görebiliyordum bacaklarını... Biraz fazlasını görebilmek uğruna utanmasam yere eğilecektim.
Uzun ve seksi bacaklarının güzelliğinin yanı sıra kalçalarının ne kadar geniş ve diri olduğunu fark ettim. O kısacık merdiven çıkışında gördüğüm bacak şovu, basamaklarda adım atarken kalçalarının iki yana sallanışı beni mahvetti, ne yalan söyleyeyim. Hiç de iki çocuk büyütmüş bir kadına benzemiyordu vücut yapısı…
Eve gider gitmez hemen duşumu aldım, temizliğimi yaptım, traşımı oldum. Pırıl pırıl hazırlandım, traş losyonumdan hariç koku süründüm.
Akşam 8 gibi alt kata indim. Kapıyı tıklamama gerek kalmadan, kapı arkasında beni bekliyormuş olmalı ki, Zübeyde bana gülümseyerek kapıyı açtı. Yine başı açıktı, yine aynı tarz bir etek giymişti. Ama üzerindeki kısa kollu beyaz gömleğin iki düğmesi açıktı ve ilk defa yüzünde hafif bir makyaj vardı.
Üstelik balık etli vücuduna giymiş olduğu beyaz gömlek bayağı dar geldiğinden, içindeki dantelli siyah sütyeni olduğu gibi fark ediliyordu. Açılan gömlek düğmeleri göğüs çatalını ortaya çıkartmıştı. Bu ayrıntıları görür görmez bir anda tahrik oldum.
“Hoş geldin Ahmet… Gelmene çok sevindim inan…” derken gözlerinde gülücükler fışkırıyordu. İsmimi o güzel dudaklarından duymak bile güzeldi. Elini uzattı, tokalaştık. Off, sıcacıktı eli, parmaklarının teması içimi bir hoş yaptı.
“Hoş buldum Zübeyde…” dedim gözlerine bakarak… “Ben de beni davet ettiğin için sevindim. Karşılıklı duygularımız…”
Sanki o da benden farksızdı. İlk buluşmasına çıkan bir genç kız gibi heyecanlı olduğunu, hatta etli dudaklarının titrediğini görebiliyordum.
Yatalak Komşumun Karısı, resim №2
Beni içeri buyur etti. Geçtim salona, karşılıklı koltuklara oturduk. Bacak bacak üstüne atmıştı, bacaklarına geçirdiği ince siyah çorap gözümü aldı yine… Olgun bir kadın havasından çok, flörtüyle ilk kez buluşmaya gelmiş bir genç kız gibi heyecanlıydı.
Titreyen elini saklamaya çalışıyor, bacak bacak üzerine atıp indiriyor, bacak değiştiriyordu sürekli… Hoş geldin hoş bulduk muhabbeti yaptık biraz… Marketteki pahalı etiketler vesaire derken,
“Cevher abi nasıl oldu Zübeyde, bir gelişme var mı?” dedim. Aynı anda pişman oldum. Şu güzel ortamda hasta kocasını hatırlatmanın ne alemi var salak herif diye kızdım kendime…
“Amaan, nasıl olsun Ahmet... Her zamanki gibi işte, bitki gibi yatıyor. Yarım saat önce çorbasını içirdim, uyuyor şimdi…” Sinek kovalar gibi elini salladı, umarsızca, koca muhabbetinin açılmasından sıkılmış gibi…
“Senin için üzülüyorum.” dedim yine de, gönlünü kazanmak istiyordum. “Yalnız başına kaldın kızın gidince… Kocanın bakımı, evin gailesi, alışverişti, geçimdi…”
Gözleri bulutlanarak baktı bana… Ne kadar üzülüp sıkıldığı halinden öylesine belli oluyordu ki…
“Çekilecek çilem varmış Ahmet…” dedi. “Zaten kazadan önce de yalnız başımaydım aslında… Kocam sürekli dışarılardaydı, sürekli yalnızlık çekiyordum.”
Sürekli bana yalnız bir kadın olduğunu hatırlatıp durması… Bana anlatmak istediği bir şeyler vardı, biliyordum. Ama yine de ilk adımın ondan gelmesini beklemek gerektiğini de biliyordum. Sanırım çok zaman kalmamıştı o adımı atmasına…
“Dedim ya, seni düşündükçe içim acıyor. Bak, neye ihtiyacın varsa söyle bana… Yapılacak, benim yapabileceğim ne varsa…” diye sürdürdüm konuyu…
Yapabileceklerim arasında onunla sevişmek de vardı aslında, yalnızlığımızı gidermek vardı, seks yapmak vardı. Ama direkt konuya giremiyor tabi insan… Hayvan değiliz sonuçta, kadından yararlanmak gibi olurdu bu… Ama yine de nefis çekiyor işte… Minnet dolu gözlerle baktı bana,
“Teşekkür ederim Ahmet… Çok iyiliğini gördüm senin… Sen çok iyi kalpli bir insansın. Neyse, boş ver şimdi onu… Ben soframızı kurayım da, biz de karnımızı doyuralım.” dedi.
Mutfağa giderken arkasından alıcı gözle baktığımda kalçasının muhteşemliği beni deli etti. Biraz yüksek topuklu rugan ev terliğinin üzerinde yükselen siyah çoraplı bacakları, kalçasının hafif salıntısı beni yine baştan çıkardı. Oturduğum yerde sikim kazık gibi oldu. Beş dakika geçmemişti ki, mutfaktan bana seslendi,
“”Ahmeet, gelebilir misin biraz?”
Sesini duyunca eridim adeta, ismimin üzerine basarak, şurup gibi buğulu bir sesle çağırıyordu beni… Hemen fırladım, kalkan sikimi indirip saklamaya uğraşarak mutfağa gittim. Mutfak bankosuna eğilmiş yemekle uğraşıyordu. Başını yan çevirip baktı bana,
“Şu üst raftaki tepsiyi indirir misin zahmet olmazsa?” dedi.
Onların mutfak da benimki gibi dar ve uzundu. Tepsinin durduğu dolaba ulaşmak için Zübeyde'nin arkasından geçmem gerekiyordu. Geçerken istemezmişim, kazara olmuş gibi kalçasına sürtündüm.
“Pardon Zübeyde…” dedim. “Ne kadar dar yapıyorlar şu mutfakları değil mi?”
Yan gözle baktığımda dudaklarının kıvrıldığını, hafifçe gülümsediğini gördüm. Arabada bacaklarına baktığımı görmesine rağmen düzeltmediği gibi, şu anda da kalçalarına sürtünmeme gülümseyerek tepki veriyordu.
Of, sanırım bir şeyler yaşanmak üzereydi. Heyecan içindeydim. İkimiz evde yalnızdık, baş başaydık. Hasta yatağında dünyadan habersiz yatan kocasını saymıyordum elbette, evin mobilyası gibiydi adam… Tepsiyi indirip tekrar arkasından ve yine sürtünerek geçiyordum ki,
“Şu bardakları da verir misin Ahmetçiğim?” demesiyle olduğum yerde, tam arkasında kaldım.
İşte orada film koptu. Aslında bardaklar önündeki rafta ve kendisinin alacağı yükseklikteydi. Kadının ne istediğini anlamamak için salak olmak gerekirdi ve ben kesinlikle salak değildim.
O da benim gibi seks arzusuyla yanıyordu. Harekete geçmem, bir erkek olarak ona yanıt vermem gerekiyordu. Bu taş gibi kadının çağrısına koşmayacak erkek de erkek sayılmazdı herhalde…
Omuzunun hizasından iki kolumu rafa uzattım. Başının iki yanından uzanınca kollarımın arasında kalmış vaziyetteydi.
Bunu yaparken sikimi de Zübeyde hanımın kalçasına adamakıllı yasladım. Kazık gibi sertleşmiş olan sikim Zübeyde'nin kalçasının tam yarığına oturmuştu. Sikimin temasını hissedince,
“Ahhh…” diye zevkle inledi. Başını önüne eğip kalçasını da arkaya, kasıklarıma tamamen yasladı.
Tam anlamıyla kucağımdaydı. Ben de artık dayanamadım. Raftan aldığım bardakları bankonun üzerine bırakıp iki elimle belinden tuttum önce, sonra kollarımı sardım. Zübeyde'yi iyice kendime çekerek ensesine dudaklarımı yapıştırdım. Sıcak dudaklarımın temasını hissedince ürperdiğini hissettim.
O anda Zübeyde birden kollarımın arasında geriye döndü ve yanaklarımdan tutup kendine çekti. Burun burunaydık, dudak dudağa neredeyse… Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu, yanakları kıpkırmızı, gözleri alev alev… İri göğüslerini göğsüme dayanmış vaziyette… Fısıldayarak,
“Ahmet…” dedi inlercesine… “Ben… Ben…” Elimi kaldırıp işaret parmağımla yarı aralık duran alt dudağını okşadım. Ben de onun gibi fısıldadım,
“Şşştt…” dedim. “Sadece içinden geleni yap. Ne yapmak istiyorsan, ben hazırım.”
Hırsla, büyük bir açlıkla dudaklarımı öpmeye başladı. Ellerimiz vücutlarımızın her yerini hoyratça okşarken dudaklarımız ve dillerimiz şehvetin fırtınasında birbirine girmişti.
Ok yaydan çıkmış, bedenlerimiz birbirine yapışmıştı. Göğüsleri göğsümde ezilirken taş kesilen sikim onun eteğinin üzerinden kasıklarına baskı yapıyordu. Öpüşmeyi bırakmadan beni yönlendirdi, mutfaktan çıktık. Kendimizi yandaki yatak odasında bulduk. Odada dudaklarımı emmeyi bıraktı, bir adım geri çekildi.
Nefes nefeseydik ikimiz de… Kısılmış gözlerinde şehvet dolu bir ifade vardı. Dudakları aralanmış. Emilmekten kızarıp şişmiş. Vahşi bakışlarla süzdük birbirimizi…
“İçinden geleni yap dedin ya bana az önce…? Ben hazırım dedin…”
“Evet…” dedim. “Seninle her şeye hazırım. Ne istiyorsan…”
“Seni istiyorum ben… Hem de çok istiyorum.” dedi.
“Ben de seni istiyorum Zübeyde. Hayranım sana… Geceleri rüyama giriyorsun. Hasta ediyorsun beni…”
“Yanlış anlama ne olur… Orospu değilim ben… Kocamı hiç aldatmadım. Ama sende ne var bilmiyorum, çok etkilendim. Seninle sevişmek istiyorum. Sev beni Ahmet…”
Sanki telepati yaptık o anda, titreyen ellerinin ince uzun parmaklarıyla önce yavaş hareketlerle gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı.
Ben de aynı şeyleri yaptım. Tişörtü başımdan sıyırıverdim. Onun gömlek benim tişört bir kenara fırlatıldı. Siyah dantel sütyeninden taşacak gibi görünen iri beyaz göğüsleri meydana çıkmıştı, görüntü aklımı başımdan aldı. Karnı neredeyse dümdüz, beli ince, kalçalar geniş…
Sonra hareketlerimiz hızlandı. Kalçalarını telaşla kıvırarak eteğini aşağıya sıyırırken, ben de pantolonumu çıkarıyordum altımdan… Baksır külodun beline parmağımı taktığımda o da aynı şeyi yapıyordu. Külotlu çorabıyla beraber sıyırıyordu külodunu…
Elbiselerimizi, çamaşırlarımızı yırtarcasına çıkardığımızda çırılçıplak kaldık. Ayakta karşı karşıya birbirimizi süzdük. Çıplak memelerinin uçları kabarmış, etli dudakları aralanmış, şehvet içinde fokur fokur kaynıyordu adeta...
Ben de ondan farksızdım. İyice kan dolup sertleşmiş, havaya dikilmiş sikimi ona göstererek sıvazladım, rahatlatmaya çalıştım. Ne yaptığımı görünce bakışları taş kesilmiş sikime dikildi. Gözlerinde büyük bir açlık, beğeni vardı.
Zübeyde de elini kaymak gibi, tertemiz amcığına götürüp parmaklarıyla okşadı. İki eliyle amcığının dudaklarını ayırıp içinin pembeliğini, ıslaklığını gösterdi bana…
Kızışma dönemi gelmiş iki hayvan gibiydik.
Zübeyde yatalak kocasından sonra hiç seks yapmamıştı, bundan emindim. Yaşadığımız kapalı çevrede, herkesin birbirini tanıdığı toplumda, mutaassıp, örtülü bir kadın olarak bunu yapması neredeyse imkansızdı.
Bense karımın ölümünden sonra cinsel oruca girmiş gibiydim. Onun hatıraları varken başka bir kadınla aşk yaşamak içimden gelmiyordu. Zaten çevremiz hep kapalı kadınlar kızlarla çevriliydi, ayıplanmamak için başımı kaldıramıyordum.
Para verip fahişelerle seks yapmak da tersti bana... Evde yapayalnız, internetten porno izleyip otuzbir çekmekten başka seçenek bulamıyordum.
İkimiz de aynı durumdaydık anlayacağınız… Sekse aç, sevişmeye susamış, hatta gözü dönmüş iki insan… Çırılçıplak karşılıklı durup birbirimizi beğeniyle süzüyorduk. İkimiz de sevişmeye, seks yapmaya hazırdık.
Sonra birden sarıldık. Vücutlarımız kenetlenmiş gibiydi. Hemen yanımızdaki geniş yatağın üzerine devrildik. Sikim Zübeyde'nin bacaklarına dayanmış, dudaklarım dolgun göğüslerini emiyordu. Zübeyde ise elini sikime atmış sıvazlıyordu.
Ben birden ters dönüp Zübeyde'nin tertemiz amını emmeye başladım. Dilimi kaymak gibi şeftalisinden içeri kaydırdığımda Zübeyde'den inlemeyle karışık bir
“Ohhhh… Ahmett…” sesi yükseldi. Kocası bunu hiç denememişti anlaşılan… İki eliyle saçlarımdan tutmuş, başımı eliyle amına bastırıyordu. O anda benim taş kesilmiş sikim de Zübeyde'nin ağzına temas ediyordu. Elimle sikimi tutup dudaklarına sürttüm.
“Sen de beni yala canım…” dedim.
“Ahmet… Yapamam…” diye mızıklandığını duydum. Olamaz, oral seksten haberi bile yoktu kadının…
“Yap bebeğim. Ben seni nasıl yalıyorsam, sen de beni yala… Benim amına yaptığım gibi, sen de sikimi yala, ağzına alıp em…” diye hırladım.
Titreyen ellerini saçımdan çekti ve sikimi tutup biraz yaladı. Sıcak ve ıslak dilini sikimin kafasında hissettiğimde ben de zevkle inledim. Sertleşmiş klitorisini dudaklarımın arasına alıp emdim.
Ben klitorisini emip parmaklarımı amının dudaklarında dolaştırınca Zübeyde de şahlandı. Sikimi ağzına soktu. Kafasını emmeye başlamıştı. Çok geçmeden bir anda kasıldı ve amının suları içeriden süzülerek akmaya başladı. Kadınlığı vıcık vıcıktı, kasılarak, inleyerek orgazm oluyordu.
Onun bu isterik hareketleri, orgazm inlemeleri beni de delirtti. Artık ben de patlamak üzereydim. Zübeyde anlamış olmalı ki sikimi tam ağzından çıkardığında suratına ve göğüslerine fışkırmaya başladım. Her tarafı döl içinde kalmıştı.
Dönüp yanına uzandım. Çarşafla Zübeyde'nin yüzündeki, memelerindeki spermlerimi silerken elimi iki eliyle tuttu, öpücüklere boğdu.
“Ohhhh… Ahmet'im… Sevişmeyi ne kadar özlemişim, anlatamam sana…” dedi.
Yatağa devrildik, sırt üstü onbeş dakika kadar yan yana, çırılçıplak yatıp uzandık. Biraz kendimize geldikten sonra Zübeyde yan dönüp yeniden sikimi sıvazlamaya başlamıştı. Ben de onun göğüslerini emmeye başladım.
Bir elimle de amını klitorisini okşuyor, arada parmaklarımı amının deliğine sokup çıkarıyordum. Zübeyde doğrulup benimkini tekrar ağzına alıp emmeye başladığında sikim de yeniden sertleşti.
Ben Zübeyde'nin amını parmakladıkça Zübeyde de sikimi daha bir iştahla emiyordu. Sikim tekrar kazık gibi olduğunda hemen doğruldum. Bacaklarını açıp arasına girdim. Az önceki orgazm ve benim yalamalarımla iyice kayganlaşmış amının dudakları arasına sikimi sürterken aniden yüklendim.
“Ahh… Yavaş Ahmet…” diye inleyerek saçlarımdan tuttu.
“Dayanamıyorum Zübeydem. Çok tatlısın. Kendimi tutamıyorum.” diye inledim.
“Boş ver… Aldırma sen bana…” dedi, omuzlarını yükseltip başını yukarı kaldırarak dudaklarımı öptü. “Çok uzun zaman oldu içime bir şey girmeyeli… Biraz zorlandım. Ama alışırım, merak etme…”
Biraz zorlanarak da olsa sikim Zübeyde'nin amına tamamen girdiğinde öylece durup bekledim. Kasıklarımız birbirine yapışmıştı. Sikim köküne kadar amcığındaydı, zevk kasılmalarını hissediyordum. Dudakları yarı aralık, şehvet içindeydi. Derin bir,
“Ohhhhh…“ çekti. “İşte bu… İşte bunu özlemişim ben aşkımm…” Eğilip dudaklarını somurdum. O da bana katıldı, dudaklar, diller birbirine karıştı, uzun uzun öpüştük.
“Ben de çok özledim.” dedim. “Başka kadın olmadı hayatımda… Seni bekliyormuşum ben…” Sikim içindeydi, dudaklarını kemiriyordum, bir elimle iri göğüslerini okşuyordum. Meme uçları parmak gibiydi.
Birkaç saniye içinde hareketsiz beklettikten sonra Zübeyde kasıklarını oynatmaya başladı. Ben de ne istediğini anlayıp hareketlendim. Önce yavaş yavaş sokup çıkardım. Sikimi santim santim, başına kadar çıkarıp tekrar amcığına kökledim.
Her soktuğumda Zübeyde kısa kısa zevk nidalarıyla inliyordu. Beş dakika sonra hızlandım. Ben amını pompalarcasına sokup çıkarırken Zübeyde de altımda kalçalarını kıvırıyor, her hamlemi karşılamaya çalışıyordu.
Büyük bir açlıkla, kelimenin tam anlamıyla sikişiyorduk. Sonunda belime doladığı bacaklarıyla sımksıkı sarılarak
“Boşal... İçime boşal… İkimiz birlikte boşalalım. Hadiii…“ diye inleyince ben de son bir kere daha hırsla kökleyerek fışkırmaya başladım. Birbirimize kenetlenmiş bir halde ikimiz de aynı anda ve sarsıla sarsıla boşaldık.
“Harikaydı…” diye fısıldadı Zübeyde… “Hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Kocam hasta olmadan önce bile… Sen… Sen bambaşkasın…”
Yan yana yatıyorduk yatakta çırılçıplak, sırtüstü… Elini tuttum,
“Benim için de öyle Zübeyde…” dedim. “Öyle uzun zaman oldu ki bunu yaşamayalı…”
“Sen gerçek bir erkeksin Ahmet. Öyle çok zevk verdin ki… İliklerime kadar boşaldım.”
“Dur canım, bu daha başlangıç… Bir kere boşalmayla benden hemen kurtulamazsın. Hadi bakalım, banyoya gidiyoruz. Yıkanıp temizlenelim, kendimize gelelim. Biraz da suyun içinde sevişelim.”
“Ne? Bir daha mı?” dedi yarı inanmaz, yarı gülümseyerek…
Elinden tutup banyoya götürdüm. Ilık suyun altında köpüklere bulayıp çıplak bedenine masaj yaparak, yoğurarak yıkadım onu… Sonra da küvetin içinde biriken suyun içinde oturup Zübeyde'yi de kucağıma oturttum.
Dudaklarını ısıra ısıra tekrar sertleşen erkekliğimi içine aldı. Suyun içinde, sikimin üstünde oturup kalkarken ben de köpükler içindeki bedenini okşuyor, memelerini mıncıklıyordum. Dudaklarımı kemirdi,
“Ohhh… Çok güzel Ahmet… Harika…” diye diye kendinden geçti. Dakikalarca seviştik, kucağımda inip kalktı. Ellerim her yerinde, memelerinde, kalçalarında, götünün deliğinde dolaşıyordu o hareket halindeyken...
Gözleri kaymaya başladığında yine boşalacağını anladım. Bu kez kendimi tuttum, onun orgazm kasılmalarını beklerken alttan alttan vurduruyordum. Sakinleştiğinde,
“Neden sen boşalmadın?” dedi başını boynuma gömüp… Hala kucağımda oturuyordu, yarı sert sikim vajinasının içindeydi, ara ara kasılıp duruyordu hala…
“Biraz biriksin.” dedim. “Yatakta bir posta daha sikeceğim seni…”
O günden sonra Zübeyde ile hemen her fırsatta sikişiyoruz. Bazen onun evinde, kocası yan odada yatarken kıyasıya sevişiyoruz. Gece beraber uyuyoruz. Bazen de benim evimde…
İkimiz de mutluyuz. Yılların acısını çıkarıyoruz.
Ama büyük kızı durumu anlamış nasıl olduysa... Bir gün dükkanıma geldi. Neredeyse annesinin kopyasıydı kız… Onun gibi yuvarlak seksi vücut hatları, iri iri gözleri, dudakları… Sadece annesinden daha genç, daha tazeydi. Direkt olarak,
“Ahmet abi, senin annemle olan ilişkinizi biliyorum.” dedi.
“Şeyy… Biz…” diye kekelerken uzanıp elimi tuttu.
“Sorun yok Ahmet abi…” dedi. “Aileden başka kimse bilmediği sürece sorun yok. Ben sadece sana teşekkür etmeye geldim. Senden önce annem ölü gibiydi. Hayattan ümidini kesmişti, hasta babamla beraber kendini mezara gömmüştü, mutsuzdu.”
Ciddi mi söylüyor diye yüzüne baktım. Minnet dolu bakışlarla bakıyordu bana… Hala elimi tutan eli sıcacıktı annesi gibi, yanıyordu.
“Annem adına, onu mutlu ettiğin için çok sevindim. Sana çok teşekkür ederim
87 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Kocam Hak Etti
Tam yazlık için toplandık gideceğiz, kocam her zamanki gibi,
"Benim işlerim yoğun, haftaya gelirim!" diye son dakikada sattı beni.
İşi de yok ki. Cebinden üç kuruş çıkmasın diye gelmiyor. Bir ümitle bayır aşağı giden evliliği toparlarız ümidi ile annemlere de 'Siz eve dönün, yazlığı kocamla bana bırakın, baş başa kalalım' demiştim. Kocam ile baş başa geçecek on gün. Belki baş başa iken evliliğimiz kurtulur ümidindeydim.
Yine kavga ettik. Bindim arabaya, ağlaya ağlaya tek başıma yola çıktım. Cebimde benzini dolduracak kadar para anca var. Sormadı da paran var mı diye…
İki günde anca geçti sinirim. Telefonlarına cevap vermedim. Bu köy gibi yer de tek başına kalınca ne kadar sıkıcı... Herkes ya okuldan ya da şehirden yarı tanıdık. Annemin bıraktığı yemekleri yiyerek, tek başıma denize girerek geçti günler.
Suyun içinde eski bir tanıdıkla karşılaştım. Adamın dershanesinde çalışmıştım bir dönem. Oğlu da dershanede öğrencim olmuştu. Sahile döndüğümde kurulanırken arkamdan bir gölge yaklaştı ve
"Hocam?" dedi. Deminki adamın oğlu, Yağız.
Sarıldık, öpüştük. Havadan sudan konuştuk. Yağız dershanede de yağızdı, ama beş yılda 1.90 boyunda, 90 kiloda bir üniversite son sınıf öğrencisi olmuş. Kolları bacaklarım kadar kalın. Akşam kahveye çağırdı. Gittim.
Ertesi sabah da denizin içinde denk geldik Yağız'la. Akşam tekrar kahve. Eve dönerken annesi ile karşılaştık. Kadının yüzü düştü. Oğluna bir şeyler fısıldadı. Yağız da,
"Tamam ya anne!" diye söylendi.
"Ne oldu? Annen neye kızdı?" diye sordum.
"Ya eski konular hocam!" diye geçiştirdi.
Ertesi gün denizde iken bu sefer babası seslendi, oğluyla bir süre konuştular. Yağız'ın eve gitmesini istemiş olmalı ki, alı al moru mor iki kelimeyle vedalaştı benimle, toplanıp gitti. O akşam Yağız beni kahveye de çağırmadı. Ben mesaj attım.
"Ne oldu Yağız?" diye.
"Ya pardon hocam, annem babam eski konulara takıldılar yine!" diye cevap yazdı. Bunun üzerine telefon açtım, konuştuk. Ailesinin bana karşı takındığı üstenci tavıra bozulmuştum doğrusu…Ne konusu, ne eskisi derken, biraz da ben zorlayınca olay çözüldü.
"İşin aslı şu hocam. Ben size aşıktım. Hatta babama da söyledim. Aramızdaki yaş farkını ileri sürüp kızdı köpürdü bana… Bunun üzerine bir ay sonra da sizin nişan haberi gelince moral olarak çöktüm."
"Ah canım benim… Aslında bir şeyler sezmiştim ben, senin hareketlerin, bana bakışların… Ama pek üzerinde durmadım, çünkü ergenlikte böyle şeyler oluyor. Geçici, saman alevi, platonik sevgiler diye düşünmüştüm."
"Ah, değildi hocam. Seni çok sevdim ben. Hayrandım sana, çok seviyordum."
"Yağız… Sana anlatmadım ama… Ben de o evliliği bitirmek üzereyim, bugün ben de moral olarak çökmüş vaziyetteyim aslında..."
"Yani… Eğer kızmazsan pek üzüldüm diyemem hocam. Sosyal medyadan takip ettim seni… Sana layık biri değildi o pislik herif…"
"İşte senin gördüğünü ben görememişim o dönemde… Pislik olduğunu bilemedim."
"Sen gittin evlendin, ben kırık kalple kaldım. Yıllar boyunca uzun süreli ciddi bir ilişkim olmadı bu yüzden... Hep sizin konunuz açıldı ailede. Düzgün ilişkim olmamasının sebebi olarak sizi görüyorlar!" diye açıkladı.
"Anlıyorum Yağız. Ne diyebilirim. Görüşmesek iyi olur o zaman!" dedim.
"Ama ben hala seviyorum. Hatta eskisinden daha çok!" yanıtını alınca cevap veremedim. Gözlerim doldu. Ağlamak üzereydim. Onun bana olan sevgisi, benim berbat ötesi aşk yaşamım… Uzun bir sessizlikten sonra telefonu kapattım.
Sonraki iki gün bunu düşünmekten başım çatladı. Evden hiç çıkmadım bir an bile…
Kocamı aradım. Yine aynı boş laflar. İş kuracakmış da, çok zengin olacakmışız da. Ben fedakar değilmişim de. Zaten üç gündür annemden kalan yemeklerin dibini kazıyordum. Bir de tutmuş,
"Seni özledim!" diyor yılışık yılışık. Ben hiç özlemedim. Yatağa girince iki dakikada boşalan çükünü de, şiş bira göbeğini de, kokan ağzını da…
Yağız öyle mi? Baklavaları var karnında, siyah gözleri parlıyor, kollarında yüzerken şişen kaslar sert sert. Bir de bana aşık çocuk, hayran bana... Kaç yıl geçmiş aradan, hala unutamamış beni… Ah, ne kadar harika bir duygu bir kadın için…
Yağız'ın anlattığı ergen platonik aşkı ben gelince ete kemiğe bürünmüştü anlaşılan…Denizde minik bikinimle uzanırken, vücuduma güneş kremi sürerken bana yönelttiği bakışları geldi gözümün önüne… Hiç de platonik diyemezdim doğrusu o erkeksi, istek dolu, beğeni dolu bakışlara…
Ah, Yağız o kocaman gövdesiyle gelse şimdi kapıma. Şu kanepeye devirse beni bir çırpıda... Islak mayosundan çok büyük olduğu belli olan sikini soksa içime... Amım karıncalandı iyice, o kadar çok zaman geçti ki adam akıllı sikilmeyeli... Libidom tavanlarda geziyordu. Mastürbasyon yaparak uyuyakaldım.
Sabah mesajına uyandım. "Hocam yoksun sahilde. Kahvaltı ederiz diye simit filan almıştım!" diyordu Yağız.
"Annen kızmasın diye gelmedim!" diye cevapladım.
"Annem döndü, ama babam geldi sahile!" Karnım da bir aç, bir aç ki... Telefon kulağımda mutfağa gittim, dolapta iki zeytin, bir damla reçel kalmış.
"Gel istersen, bende kahvaltı ederiz. Çay demleyeyim!"
"Başka bir şey lazım mı hocam, kahvaltılık filan?"
"Ben de tam çıkacaktım, dolap boş aslında!"
"Tamam geliyorum, çıkma sen!"
Çayı ocağa koydum. Acele ile üstüme bir penye, bir etek geçirdim. Sanki gündelik gibi, ama şık ve dekolte biraz, seksi... Hafif bir ruj biraz allık, gözüme ince bir kalem çizgisi.
Kapı çaldığında daha saç tarıyordum. Marketi satın almış. Sucuklar, salamlar, adını bilmediğim peynirler, reçeller. Bir poşet de kendi evlerine alışveriş yapmış, meyveler, kutular onu da dolaba soktu. İkimiz güle oynaya omlet, sucuklu yumurta yaptık, sofra kurduk.
Pehlivan gibi yedi. Sucuklu yumurtayı, simitleri, balları. Taşı sıksa suyunu çıkarır gibi kalın bilekli kolları, kocaman elleri, sert sert pazuları... Off… Baktıkça, ayrıntıları gördükçe fena oluyorum.
Kahvaltı bitti, ortalığı toplamama bile yardım etti. Kocam olacak öküz kalkıp televizyonu açar, başını çevirip bakmaz, sofrayla ilgilenmezdi bile.
"Kahve yapayım mı hocama?" diye sormaz mı bir de…
"Anlar mısın ki?" dedim. Yaptı da. Ben de onu seyrettim yaparken... Yan yana, omuz omuza duruyorduk mutfakta. Altında deniz şortu, üstünde kolları dar gelen bir penye.
Lisedeki öğrencim değil, bana aşık genç bir adam bu. Bana hayran, beni isteyen, bıraksam hemen şuracıkta yatırıp sikecek olan bir erkek... Benim 1.70 boyumla, minyon yapımla yanında kısa kaldığım bir erkek, bir adam. Bana baktı bir süre. Baktığını hissedince ben de başımı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Bakıştık.
İçim kıpır kıpırdı. Evde yalnızdık, ikimiz baş başa… Dul adayı, fiilen dul bir kadındım, onca sevişmeye rağmen genç bir kız gibi heyecan içindeydim. Dudaklarım titriyordu, nefes almaya çalışıyordum. Yağız bana doğru eğildi. Etli dudağı dudağıma yapıştı.
"Yağız… Sen ne yapıyorsun?" dedim neden sonra dudaklarımı kurtarıp...
"Hocam dedim ya, aşığım size!" dedi.
Gittim içeri oturdum. Elim ayağım titriyordu. Elinde kahvelerle geldi. Hiç konuşmadan içtik kahveleri. O yakıcı gözler üstümde. İlk defa bir erkek kahve yaptı bana. Kocamın dört yıldır yapmadığı mutfak işini yaptı bu genç adam. Dört yıldır yapmadığı alışverişi yaptı.
Geldi yanıma oturdu. Elimi tuttu tekrar. Yaklaştı. Biraz daha… Hala dudaklarım titriyor. Neredeyse öpecek beni… Kalktım. Fincanları mutfağa götürüp yıkadım. Biraz bekledim. Gelse sarılsa dur demem artık. Ama velet hala 'Hocam' diyor bana.
Telefonuma baktım, kocama attığım günaydın mesajı okunmamış. Sözde iş bulacak, öğle olacak neredeyse, tembel köpek, bu saatte uyuyordur.
Dönüp içeriye girdim. Ben ayaktayım, Yağız oturuyordu. Otururken kalın koyu renk bacakları kıllarla kaplı. Deniz şortunun önündeki kabarıklık iyice belli. Gözümü o kabarıklıktan zorla alıp yüzüne baktım. Nereye baktığımı görmüştü, muzip muzip gülümsedi.
"Aşkın liseden beri azalmadı mı hiç?" diye sordum.
"Hiç! Tanıdığım her kızdan sonra arttı daha da!" dedi.
Ne güzel bir cümle bu. İçeriye dolan sabah güneşinden daha aydınlık. Arkamı döndüm, pencereye gittim. Açık tül perdeleri yavaş yavaş kapadım. Daveti anladı. Son perdeyi kaparken arkamdan gelip sarıldı. Offf…
"Yağız…" dedim boğuk bir fısıltıyla, sesim karıncalanarak… O da aynı şekilde arkamdan kulağıma fısıldadı,
"Hocam…" Sesindeki şehveti, arzuyu hissedebiliyordum. Dudakları kulağımda, boynumda dolaştı. Arkama dayanan sertliğini de hissettim bu arada…
Kollarının arasından çıkmadan ona döndüm. Uzun boylu yarimin kollarında barbi bebek gibiydim. Parmak uçlarımda yükselerek şirin suratını kendime çektim ve hırsla dudaklarına yapıştım. O da öpüşmeye devam ederek kalçalarımdan kaptığı gibi beni havalandırdı ve kanepeye oturdu.
Kucağındaydım. Konuşmadan saldırdık birbirimize. Boynundan tutarak dudaklarını yedim. Onun büyük, kalın parmaklı elleri penyemin içine girip sırtımı okşadı.
Sıyrılan eteğimden küloduma değen sertlik kıpırdamaya başladı. Zamanı gelmişti artık… İkimizin de dayanacak halimiz kalmamıştı. Önce üstlerimizden kurtulduk. Sutyenim penyem ile beraber kenara fırlatıldı.
"Denizde gördüğümden beri aklımda bu göğüsler!" dedi.
"Biliyorum küçük azgın…" dedim gülümsemeye çalışarak… İçimdeki şehvet duygusu git gide çağlamaya başlamıştı. "Nasıl baktığını gördüm. Saçımdan tırnağıma kadar süzdün beni… Sikecek gibi bakıyordun."
"Ah… Ahlaksız sevgilim. Peki eve gidip mastürbasyon yaptığımı da biliyor musun?"
"Seni bilmiyorum ama, ben yaptım. Şu şortunun içinde bana kabaran koca şeyi hayal ederek kendimi becerdim."
"Keşke söyleseydin. İkimiz de hayal kurmak yerine sevişebilirdik."
"Yanındayım işte… Hayale gerek yok. Hadi seviş benimle…"
Koca eli ile mememin birini yandan sıktı, dudakları ile ucuna yapıştı. Göğüs ucumu emerken üzerinde oturduğum siki şortunu ve külodumu geçip içime girecek kadar şişmişti.
"Ohhh…" diye zevkle inledim, iki elimle saçlarından tutup başını göğsüme yapıştırdım. Uzun uzun yaladı çıplak, diri, uçları kabarmış memelerimi…
Elimi aşağıya indirip eteğimin yandan fermuarını açınca anladı ve durdu. Kucağından kalktım, biraz onun yardımıyla kalçalarımı kıvıra kıvıra eteğimden kurtulduk. Ben doğrulunca o da oturduğu yerde kıçını kaldırıp şortunu çekiştirdi ve indirdi. Tekrar kucağına oturmadan önce bir çırpıda külodumu da çıkarıp attım.
Onun gözü benim kılsız, kaymak gibi amımda, benimki ise önünde kasıklarından yükselen kuledeydi. Gerçekten 1.90 boyuyla orantılı çok büyük bir kule duruyordu önümde…
Penisi esmer teninden daha koyu, başı ise koyu mor. Kocamınkinin veya üniversitede ağzıma aldığım ilk sevgilimin sikinden büyük. Onlar bunun yanında oyuncak gibi kalır. Göbek deliğine değecek neredeyse. Genç kız olsam gördüğümde korkardım, dudağım uçuklardı. Pornolardaki zencilerin kara yılanları gibi bir alet…
Yeniden kucağına otururken kökünden tutup aramıza yerleştirdi. Göbeğime kadar uzanan sıcacık bir balta sapı. O kadar sert ve büyük ki. Ağzında göğsüm. Oh, kocamın beceriksizlikleri yüzünden düştüğüm duruma bak.
Kocamın hataları, aptallıkları, sevgisiz nobran hareketleri sonrası bu adamın, çıtır delikanlının kucağındayım. Ama şikayetçi değilim. Pişmanlık da duymuyorum. Tam aksine, büyük bir zevk içindeyim.
Bir an önce sikilmeliydim. Ne kadar zor olsa da bu azmanı içime almaya kararlıydım. Amcığımın ıslak dudakları onun muhteşem sikinin köküne sürtündükçe göğüslerimi daha sert emdi. Alev gibi sike sürtünerek bile orgazm olabilirdim.
Kalçamı kaldırıp dizlerimin üstünde yükselince yine göz göze geldik. Hiç konuşmadan birbirimizin dudaklarını ısırarak saldırdık tekrar. Kalçalarımı alttan tuttu. Beraberce azman sikinin mor başını sular damlayan amıma nişanladık. Gözlerimiz birbirine kilitlendi.
Geri itekledim erkeğimi. Sikinin yanan gövdesini tutarak kendimi yavaşça üzerine bıraktım. İkimiz de inledik. Onun sebebini bilmiyorum, ama ben içime saplanan balta sapı nedeniyle inledim. Bir kadının organı bu balta sapını alacak kadar genişler mi?
Genişliyormuş. Ter bastı bir anda... Dudaklarımı ısıra ısıra santim santim indim aşağıya, amımı yara yara giren baltayı köküne kadar almaya çalıştım.
Belini oynattıkça aklım gitmeye başladı. Ben yıllarca sikilmemişim. Bu nasıl bir doluluk? Amımın kaymak gibi dudakları sikinin kökündeki kıllara yapıştı. Oh, sonunda hepsini alabilmiştim.
"Yağız… Dur, bekle ne olur…" diyerek öylece kaldım. "Bekle, biraz alışsın sikine… Çok büyük sikin var canım… Hiç böylesini yemedim ben…"
Beni dinledi, biraz öylece durup bekledi. Vajinamda sikinin kasılmalarını hissedebiliyordum. Zevk sularım artmaya, içimdeki azman aleti yağlamaya başladı. Kalçalarımı milim milim sağa sola oynatıp şöyle bir yokladım. Evet, koca yarak içimde kaymaya başlamıştı.
Konuyu anlayınca elleri kalçalarıma yapıştı yine. Aslan pençesini geçirmiş gibiydi etime, çok kuvvetliydi. Oyuncak bebek gibi indirip kaldırmaya başladı sikinin üstünde… İçime girer çıkarken yine ağzı mememi sardı. Tamamını yutmak ister gibi emiyordu.
Aynı anda hem vajinamda hareket eden kalınlık, hem de göğüslerimin vakum gibi emilmesi… Beynimde şimşekler çaktı. Gözlerimi kapattım, kendimi ona teslim ettim.
Elleriyle kalçama yapışmıştı. Sikini eldiven gibi saran dar kadınlığımın elverdiği ölçüde, olabildiğince zıplatıyordu. Amımdan çıkan su seslerini, şapırtıları duyabiliyordum.
Amım böyle sulandığında kocamın sikini hissetmem zor olurdu. Zaten o da fazla dayanamazdı ya… Biraz girip çıkınca boşalmaya başlardı pezevenk… Ben zevkimi alamadan, orgazm olamadan…
Bu balta sapını ise hissetmemek, unutmak mümkün değil. Amımı yarmaya devam ediyordu.
Belim bıkınım, bütün kaslarım gerildi bir anda. Kulağımda ziller çalmaya başlarken orgazmdan belim kasıldı, spazmlar geçirerek, kasıla kasıla, içimdeki kalın yarağı istemsiz ve ritmik kasılmalarla yoğurarak öylece kaldım üstünde.
Çalan zil telefonummuş meğer... Soran gözlerle baktı. Başımı sallayıp aldırma işareti yaptım. Bu muhteşem anın zevkini bozamazdım asla… Amımdaki kasılma bitene kadar bekledim. Mor başı içimde kalp gibi atıyordu. Siki içimde oynadıkça elektrik çarpıyordu sanki, bir akım yayılıyordu bütün bedenime…
Bitince hiç istemeden sikinden kalktım. İçime girdiğinden daha büyük duruyordu siki. Önünde diz çöküp bu gerçek erkeğe teşekkürümü sunmak istedim.
Kocam böyle bir adam olsa bu durumlara düşmezdim. Ama hak edene canım feda. Am sularım ile kaplı sikin başı ağzıma zor sığdı. Oradan köküne inerken uzunluğunu daha iyi anladım. Hele o koç taşağı gibi büyük koyu renk iki dev top. Onları da öperek tekrar başa döndüm teşekkür için...
Mor mantarı güzelce dillerken yukarıya baktım. Siyah gözleri daha da parladı. Emince kafasını geri attı. Gövdesini kavradım. Bileğim kadar derler ya. Aynen öyle bu koca şey... Elimde genişlemeye başladı sanki.
"Oghh!" diye inlerken geri çekildim. İlk döl dalgası dudaklarıma çarptı. Diğeri bir metre havada süzüldü. Kalanlar elimden fıskiye gibi akarken bana karşı hep saygılı ve kibar davranan öğrencim öküz gibi böğürüyordu.
Uzanıp boynumdan yakaladı. Dudağımın kenarındaki dölü eli ile alıp dilini ağzıma soktu. Kocaman bir et parçası, amıma da girmeli bu dil. Siki elimde inmeye başlayana kadar öpüşmeye devam ettik. Ter içindeydik ikimiz de. İki elim ise bir bardak dolduracak döl doluydu.
"Ben bir duş alayım!" dedi.
"Ben de odamdaki klimayı açayım!" deyince güldü.
Yağız alt kattaki duşa girerken, ben de yukardaki duşa girmeden yatak odasının klimasını açtım. Aynı anda odaya dönmüştük. Beline bir havlu sarmış. Ben daha kurulanıyordum. Havluya sarılmamı istemedi, çekip üzerimden attı. Elindeki biralardan birini uzattı. Bizde olmaz içki. Marketten almış demek.
"Ben içmem biliyorsun..."
"İç aşkım, hem sıvı hem güç, ikisine de ihtiyacın olacak!"
Hayatımda ilk defa içtiğim bira acı geldi. Geğirecek gibi oldum. Güldü. Başucumda duran bardağa boşalttı. Böyle içmem daha rahat olurmuş. Yine acı geldi, ama daha rahat içtim. İçtikçe de dediği gibi hem rahatladım, hem kendime geldim.
Önünde dikilen sikini tutturmuş tatlı tatlı öpüşürken o da göğüslerimi okşuyor,
"Çok sert ve büyükler! Harika göğüslerin var." diye övüyordu. Sevişme sonraları benim öküzden hiç böyle iltifatlar duymamıştım ki… İçim içime sığmıyordu.
Telefon yine çaldı. Açtım. Kocam. Demin de o aramış. Niye açmamışım? Annesinde kahvaltıda imiş. Yeni kalkmış. Annesi kocamın yanına dönmemi söylemiş.
Yağız yanımda, bana sarılmış tüm bunları duyuyordu. Kapat diye işaret etti. Kapatamadım. Bir şeyler gevelerken elimden aldı kapattı. Telefon yine çalmaya başladı. Yine kocam. Yağız,
"Açma, açınca seni üzüyor. Kimse seni üzemez, izin vermem!" dedi. Telefona uzandım, ama aldı uzağa koydu.
"Yapma!" dedim.
"Alabilirsen al!" diye üstüme çıktı gülerek. İki kolumu iki yana açtı. Dili dilimi yakalayarak öptü. Sonra koca dilini siki gibi emdirdi. Boynumu ısırır gibi yalarken telefon hala çalıyordu.
Kollarımı bırakıp iki göğsümü aynı anda sıkarken telefonumun çalma sesi bitmiş, mesaj biplemeleri başlamıştı. Göbeğimden aşağıya inerken durdu ve kalktı. Telefonu eline alıp baktı. Sessize aldı herhalde.
"Amını yemek istiyorum!" dedi bana dönerek…
"Oh, ye hadi!" dedim. Dili değdi bızırımın çevresine. Sonra dudakları am dudaklarımı emdi. Biraz yaladıktan sonra,
"Telefonunu ister misin? Anlat kocana!" deyip telefonumu uzattı.
Tamamen kapamış telefonu... Kocam iyice çıldırmış olmalıydı. Ne telefon, ne mesaj hiç bir şekilde erişemiyor, kusamıyordu üstüme…
Bu durum daha da hoşuma gitti. Kalçamı yükselttim. Anladı. Amıma daha hızlı saldırdı.
"Ye amımı Yağız. Az önce siktiğin amımı ye!" dedim.
"Çok ahlaksızsın hocam… Ama gerçekten çok tatlı amcığın! Yemelere doyamıyorum."
"Yarağınla tatlandı. Amcığım senin sayende gerçek yarak gördü!"
"Pembe amcıklı aşkım benim. Karım… Şu koca memelerin nasıl sallanıyordu sikerken!"
"Ohh… Memelerimin kocaman olması hoşuna gidiyor değil mi? Senin sikin gibi, kocaman… Ye Yağız, bitir amımı. Ah tam orası, bırakma!" dedim. Dilini hızlandırarak bızırımı ezmeyi sürdürdü. Sonra ara verip,
"Anlat kocana aşkım... Sanki kocan buradaymış gibi, yanımızda sikişmemizi izliyor gibi... Anlat ona, amına ne yapıyorum?" dedi.
"Kocacım, sevgilim amımı yiyor! Koca diliyle amımı sikiyor, etli dudaklarıyla bızırımı emiyor. Ohh… Boynuzlu kocam benim… Erkeğim kocaman sikiyle genişlettiği amımı yiyor şimdi de... Ohh! Dili bile senin sikinden büyük... Ahh! Yine orgazm olacağım! Erkeğim amımı yiyerek orgazm edecek beni. Ahh!
Parmağını soktu amıma. Ağlıyorum zevkten, dolma gibi kalın parmağı da adeta yarak gibi. Saçlarımı savurtarak başımı sağa sola sallıyor, sürekli inliyordum. Dudaklarını amımdan ayırmak için çırpınırken ağlar gibi yaşlar süzülüyordu yanaklarımdan.
Güç kalmayan kollarımla boynunu itekleyerek bu zevk işkencesinden kurtuldum. Kızarmış gözleri ve parlamış dudakları ile bana bakıyordu alttan. Üzerime doğru geldi ve
"Evlen benimle. Karım ol aşkım!" dedi. Boynuna sarıldım.
"Hep böyle sikeceksen beni, hiç yataktan çıkamayız!"
"Dur bakalım karıcığım. Bu bir şey değil. Daha yeni başladık!"
Bunu söylerken balta sapı yarağı yeni orgazm olmuş sızlayan am dudaklarıma değiyordu. Tüm devliğine rağmen başı içime kolayca girdi. Biraz belini yerleştirince yine ter bastı göğsümü.
Geri çekildi, bir bacağımı omzuna alıp diğerini yana açtı. Bel hareketi ile siki dibimi bulunca çığlığı bastım. Her içime bastırdığında siki daha büyük geliyordu.
Parlak siyah gözleri ile bana bakıyordu. Tam bir aygır gibi dövüyordu amımı. Amım sızladı genişledi, ama bir yandan da su içinde kaldı.
"Aşkım yavaş, sikin çok büyük!" dedim.
Önce yavaş girdi çıktı. Sonra hızlandıkça hızlandı. Beynim vücudum odayı terk etti. Amım zaten uyuşmuş. İçine giren dev yarağa uyum sağlamak zor. İçimden çıktığında,
"Dur biraz!" diye yalvardım. Dudaklarım kurumuştu. Zorlukla nefes alıp verebiliyordum. Doğrulup baş ucumdaki biradan bir yudum aldım, kalanını o içti.
Sonra dört ayak üzerine çevirdi.
"Bu göt minik bikinin içinde, suda ne güzel parlıyordu. Orada herkesin içinde sikmek istedim seni!"
Dev avuçları ile iki yana ayırdı götümün yanaklarını. Siki amımın yolunu kendiliğinden buldu. Sonra iki eliyle götümün yanaklarını öyle sıktı ki, bağırdım,
"Ahhh, çürüteceksin!" diye.
"Çürüsün!" diyerek sikini sertçe soktu amıma. Ben bağırdıkça hızlanarak sertçe sikmeye devam etti.
"Karım olacak mısın hocam?" diye sordu.
"Hocam demeyeceksen olurum!" dedim. Ahhhhh. Dibine kadar giren sik göbeğime kadar bir tünel açtı sanki içimde. Durdu, sırtımı öptü.
"Tamam aşkım, Sema'msın artık. Bu göt, bu am, bu koca memeler benim artık!" dedi.
"Senin olsun. Benim her şeyim senin Yağız, durma, sik beni!" diye inledim. Bu sefer ev telefonu çalmaya başladı. Arayanın kim olduğunu ikimiz de tahmin ediyorduk.
"Sik beni Yağız. Hadi, sevdin mi amımı?" dedim.
"Daracık amcığın aşkım!" dedi. Telefon tekrar çalmaya başladı.
"Ohhh, genişlet aşkım. Duy bak öküz herif, Yağız amımı genişletiyor!" dedim.
"Ohh, götün ne güzel aşkım!"
"Götümü de sikeceksin. Aç telefonu öküz duysun. Nasıl karı sikiliyormuş öğrensin!"
Kollarımda güç kalmamıştı, iyice yığıldım. Siki içime saplıyken omuzlarımdan kolayca geri çekti, havalandırdı. Siki içimde ayağa kalkınca mor başı bir yerlerime değdi. Çarpıldım sanki.
O halde beni dolap aynası önüne getirip vücudumu kendine çekti. Bir eli göğsümü sıkarken diğer eli amımı önden okşadı. Aynaya baktığımda perişan halde olduğumu gördüm. Gözlerimin makyajı akmış, göğüslerim sıkılmaktan kızarmıştı.
Amıma yavaşça ama derine derine kökleyerek giriyordu. Ayakta sikiyordu beni. Bir canavarın siktiği deniz kızı gibiydim. Her şeyimle onundum...
"Sikine oturacağım aşkım, sik beni, sikinde zıplatarak sik beni!" dediğimde içimden isteksizce çıktı.
Sırtımı boynumu öpüp yatağa sırt üstü uzandı. Dev siki gün ışığı dolu odada parlıyordu. Amımda su kalmaması lazım normalde, ama sularım bacak aramdan damlıyordu. Elim ve dudaklarım ile sikini dolaştım. Sonra da,
"Bekle biraz!" dedim.
Telefonumu açıp abimi aradım. Yağız'a sus işareti yaptım.
"Abi, birazdan kocam olacak öküze boşanacağımı söyleyeceğim. Haberin olsun. Gece de arabaya atlar size gelirim!" dedim. Aileme sürpriz olmadığından iki dakikadan fazla sürmedi telefon konuşmam.
"Annemlere geldiğimde söyleriz!" deyip kapadım.
Yağız uzanıp uzun uzun öptü dudaklarımdan. Dilimin darbeleri ile kısa sürede aynı sertliğe ulaşan sikini bu sefer daha rahat içime aldım. Tam yerleşince yine inledim. Kalan ömrümü bu siki yiyerek geçirmek istiyordum. Üstünde yavaş yavaş oturup kalkarken gözüm aynadaki yansımamıza takıldı.
"Her yerimi morartmışsın bebeğim. Yarın ne giyeceğim?" dedim.
"Giyme bir şey, çırılçıplak dolaş evde… Ben yarın da gelip sikeceğim!"
"Yarın sikemeyeceksin aşkım!"
"Niye?"
"Yarın eve dönüyorum. Haftaya geldiğimde sikişecek bir yer buluruz!" dedim.
Yağız üzülmüştü,
"Bir hafta nasıl dayanacağım?"
"O zaman sesini çıkarma ve bir haftalık sik beni!" diyerek sikinden kalktım.
Yatağın başından güç olarak amımı yüzünün bir iki santim üstüne getirdim. Koca dili iki deliğim arasında gezerken beynim tamamen kayboldu. Hele o güne kadar hiç bir el dil sik değmemiş göt deliğime dili değince aklım gitti.
Sonraları başıma uzun süre bela olacak, ama sadece çirkin bir iftira diye reddedeceğim hareketi de o an, aldığım korkunç zevkle yaptım.
Kocam yüzünden bu hallere düşmüştüm, cezasını çekmeli diye düşünüyordum. Telefonuma uzanıp kocamı aradım. Kocam hemen,
"Neden açılmıyor bu telefon? Günlerdir evde değilsin bir de!" diye bağırmaya başladı.
"Evde değilim, paramız yok diye sen gönderdin! Telefonu niye açmıyorum, biliyor musun?" dedim.
"Benimle düzgün konuş!" dedi.
"Konuşamam!" dedim. O sırada şaşkınlıktan amımı yalamayı bırakmış Yağız ile göz göze idik.
"Konuşamam, çünkü az evvel hayatımın sikişini yaşadım. Senin küçük pipinle veremediğin bütün zevkleri tattırdı bana… Şimdi de o yarağın üstüne oturmaya gidiyorum tekrar!" dedim. Kocam çıldırmıştı,
"Sen ne diyorsun ulan orospu? Amına koduğumun fahişesi… Kiminle sikişiyorsun sen?" diye bağırırken ona aldırmadan sevgilimin her zaman kalkık duran yarağına oturdum.
İnleye inleye sikinin üstünde oturup kalkmaya başladım. Zevk suyum yine akıyor, kasıklarımız birbirine vurdukça şapırtılar yükseliyordu.
"Ohh… Evet? Duydun mu amcığımdan gelen sesi? Ohh… Sevgilimin siki kocaman, at yarağı gibi. Yarım saattir sikiyor, hala taş gibi. Sen hayatında bu kadar dayanamadın değil mi? Hiç bu kadar uzun sikemedin beni değil mi?"
"Nerdesin ulan orospu? Söyle bana, kiminle sikişiyorsun? Cevap ver..."
"Ohhh… O koca yarakla siktikçe amım genişledi. Ahhh… Bak ne diyor erkeğim? Amım daracıkmış benim... İçi pespembeymiş, sanki hiç sikilmemiş gibiymiş!" dedim. Yağız kıpırtısız ve şaşkın dururken bağırdım,
"Hadi aşkım tokatla götümü. At yaraklım benim!" diye. Götümün yanaklarına inen tokat seslerine, kocamın,
"Fahişe, orospu, bittin sen!" sesleri karışırken ben abartarak yüksek sesle inliyordum.
"Ahh, ımm, yarağa bak kol gibi, ahhh!"
Yağız da abartılı inlemelerimle daha da sertleşmişti. Alttan köklediği yarağı ile eş zamanlı tokatlar götümün yanaklarına inip kalkıyordu. Odada şüphe duyulmayacak sert sevişme sesleri çınlıyordu. Hepsini telefonda küfür eden öküz kocam da duyuyordu.
"Kısrak gibi kıvranıyormuşum üstünde. Öyle söylüyor sikicim. Ohhh, kocan seni hiç sikememiş diyor. Sikemedi küçük sikiyle aşkım. Dağıt amcığımı. Ohhh, prezervatifsiz sikiyor hem de. Özlemişim sıcak sikin temasını. Erkeğim şimdi dölleyecek beni. Sen beceremiyordun. Ahh! Götümü de sik. Bakire götümü de sik!" deyip telefonu kapayıp fırlattım.
Aklım yerinde değildi. Doğrulmaya çalışan Yağız'ı yatağa itekleyip üzerinde zıplamaya başladım. Sikine her inişimde içim parçalanır gibi acıyordu. Ama amımda yepyeni yerler varmış zevk veren. Bağırıp çırpınırken Yağız beni zapt etmeye çalışıyordu.
"Sikemeyecek misin, yoruldun mu?" diye bağırdım. "Hadi kocam olacak öküze yıllardır dölletmediğim amımı dölle. Becer beni. Hocanı becer, karın yap, orospun yap!"
Yağız hırsla doğrulup altına aldı beni. Doksan kilonun altında nefessiz kalmışken piston gibi giriyordu siki. Bir yandan da,
"Amına koduğumun gavatı, karını sikiyorum. Benim orospum artık!" diye bağırıyordu.
"Karın yapacaksan dölle beni aygırım. Daha sert sik beni, ölüyorum, ahhhh!" dedim.
"Boşalamıyor muydu amına? Erkek değilmiş gavat..."
"Evet aşkım yıllardır dölsüz amım! Ödlek pezevenk, hep kaputla girdi amıma…" dediğimde Yağız da çıldırmıştı artık.
Nefes alamıyordum altında. Parmakları sarıldığı sırtıma batarken ben omuzlarına yumruk atmaya çalışarak çırpındım. Zaman durdu. Ruhum gitti içimden. Karanlıkta sadece içimi dolduran beyaz beyaz sıcak köpükler vardı.
Üzerimden biraz doğrulduğunda göğsüm terden göğsüne yapışmıştı. İçimden çıktığında amıma doğru baktı. İçimden akanları o gördü, ben hissettim.
Kocam arabasız. Taksi bile tutsa, ki parası yok tutamaz, beş saatten önce gelemez. Evi toplayıp çarşafları makineye atıp bir saat içinde evden çıktık. Yağız'a kalsa götümü de sikecek haldeydi.
Kocam olacak şerefsiz, abimi ve babamı aramış. Onlara benim azgın bir orospu olduğumu söylemiş.
Yaptığı şey boşanma davasını hızlandırmak ve kendini iyice rezil etmekten başka işe yaramadı. Karısının başka bir erkekle sikiştiğini iddia eden boynuzlu bir kocadan başka bir şey değildi. Nasıl ezik bir erkek olduğunu mahkeme kayıtlarına kendisi yazdırdı pezevenk…
Benimse toplum içerisinde saygıdeğer bir kadın olduğumun, nasıl ağırbaşlı, namuslu bir hoca olduğumun yüzlerce şahidi vardı
164 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Yengeme Masaj
Onsekiz yaşında bir gencim. Babamın da zorlamasıyla küçüklüğümden beri güreş sporuyla uğraşıyordum. Vücudum yaşıtlarıma göre epey görkemli ve kaslıydı. Yakışıklıydım da, ama hiç kız arkadaşım olmamış ve hiç seks yapamamıştım. Sürekli fanteziler kurarak mastürbasyon yapıyordum.
Hele bir kadın vardı ki fantezilerimde, yeşil gözleri, etli kalın dudakları, hafif balık etli vücudu, diri göğüsleri ve muhteşem götüyle... Bu kadın yengemdi… Dayımın karısı...
Dayım kamyon şoförüydü. Dayımla da yengemle de aramız çok iyiydi. Ben saygıda kusur etmezdim, onlar da beni el üstünde tutarlardı. Güreşle uğraştığım için dayım beni ne zaman görse,
“Hadi pehlivan!” diyerek ensemden tutup benimle dalaşırdı. Uzun yoldan geldiğinde mutlaka ya biz onlara giderdik, ya da onlar bize gelirdi. Böylece de yengemi sık sık görme fırsatım olurdu.
Yengem, dayımın olmadığı zamanlarda da sık sık gelirdi bize. Hiç çocuğu olmadığı için ne giyerse giysin, deforme olmamış muhteşem diri vücudu kendini gösteriyordu. Ve bu da onu her gördüğümde bana bol bol mastürbasyon malzemesi veriyordu.
Onu sikme sevişme hayalleriyle mastürbasyon yapıp boşaldıktan sonra pişman oluyordum ama, yapacak bir şey yoktu maalesef… Her erkeğin rüyalarına girecek seksilikte bir kadındı ve yengem olması, bana iyi davranması o rüyalara engel olamıyordu.
Bir gün dayım yine uzun yoldan gelmişti, beni aradı.
“Hamama gideceğim, sen de gel pehlivan yeğenim, dayına güzel bir masaj yaparsın, bu sefer yol çok yordu beni!” deyince,
“Tamam dayı!” dedim. Dayıma evde de çok masaj yapmıştım. Ama ne kadar umutlansam da, yengem bir gün olsun masaj istememişti.
Neyse, dayımla gittik hamama... Önce saunada terleyelim dedik. Saunada terlerken, dayımla sohbet ediyorduk. Tabi ilk konumuz spordan, güreşten muhabbet açtı,
“Antrenmanlar nasıl gidiyor pehlivan?” diyerek yine ensemden daldı bana...
Dayımla dalaşırken benim acemice bağlamaya çalıştığım peştamalım açılıp yere düştü, dal taşak meydanda kaldı. Ben tabii çok utanmıştım, hemen peştamalı yerden kapıp tekrar belime doladım. Yine de o kısacık süre içinde dayım göreceğini görmüştü,
“Yeğenim, o ne öyle lan? Amma büyük yarak varmış sende! Vay koçum vay…” dedi.
Sikime yaptığı yorumu benimle dalga geçti diye algıladım ve utancımdan sesimi çıkarmadım. Biraz daha terleyip saunadan çıktık. Dayıma masaj yaparken, dayım kafayı senim sikime takmıştı,
“Yeğenim o yarakla kızları perişan ediyorsundur, zorlanıyorlardır alırken... Yoksa zorlanmadan alabilen manitan var mı?” diye sordu.
“Ya dayı bırak dalga geçmeyi. Hem ne manitası? Okuldan ve güreşten o işlere hiç zamanım olmuyor! Olsa manitayı atacak yerim yok.”
“Ne yani? Sen daha hiç karı kız sikmedin mi?”
“Yok dayı, kapatalım lütfen bu konuyu!” Dayım gülerek,
“Zamanı gelince o da olur yeğenim! Ama bir daha yoldan gelince hatırlat bana da, bir an önce senin derdini çözelim. O koca yarağı ziyan etme, sokacak bir duvar kovuğu bulalım sana… Şöyle sulusundan, darından bir amcık ayarlayalım sana… Milli yapalım seni de…” dedi ve konu kapandı. Hamamda işimiz bitmiş, beni evime bırakan dayım evine gitmişti.
İki gün sonra dayım annemi aramış, yola gideceğini, 15 gün dönmeyeceğini, bu yüzden benim yengemin yanında kalmamı istemiş. Annem de bunu bana söyleyince çok sevinmiştim.
Tam 15 gün yengemle aynı evde, sadece ikimiz… İnanamıyordum, bu bir rüya olmalıydı. Sevinçle eşyalarımı topladım. Arabasıyla beni almaya gelen dayımla evlerine doğru yola koyulduk. Dayım,
“Geçenlerde yan binaya hırsız girmiş, yengen de yalnız kalmaktan korkmuş. O yüzden senin yengenle kalmanı istedim. Aman ha… Yengen sana emanet yeğenim!" deyince,
“Sen rahat ol dayı, aklın burada kalmasın!” dedim. “Ben senin yokluğunu aratmam. Evin ihtiyacını görürüm, gece de sizin evde kalır, göz kulak olurum yengeme…”
Hep birlikte akşam yemeğini yedik. Yemekten sonra yengemle birlikte aşağıya inip dayımı yolcu ettik.
“Aman yeğenim, unutma, yengen sana emanet…” diyerek sarıldı bana… “Sözümü unutmadım haa… Döndüğümde ben halledicem o işi…”
“Ne işiymiş o?” diye merakla soran yengeme döndü kolu omuzumdayken,
“Can'la aramızda hanım. Milli takıma gitsin diye uğraşıyoruz, yeğenimi milli yapıcaz.” Bana bakıp gevrek gevrek güldü. Yüzüm kızardı, yengemin yanında boş beleş konuşuyordu. Sonra da yengeme,
“Hanım, evin erkeği 15 gün boyunca Can olacak. Ne ihtiyacın varsa söyle alıversin. Geceleri de korkmazsın artık… Can salonda yatar, hırsız neyim giremez pehlivan yeğenim varken…”
Dayım gittikten sonra tekrar eve çıktık. Yengem sokağa inerken taktığı baş örtüsünü çıkarıp attı,
"Oh be sonunda gitti! Hava çok sıcak Can… Ben üstümdekileri çıkarıp rahat bir şeyler giyip geleyim. Sen geç televizyon izle, geliyorum ben de!" dedi.
Yatak odasına giderken yengemin müthiş götü beni çıldırtacak şekilde iki yana çalkalanıyordu. Üstüne giydiği dar eteğin altında yuvarlanan kalçalarına bakarken sikim anında kalkmıştı.
Biraz sonra yengem salona geldiğinde altında geniş bir etek, üstüne kısa kollu beyaz ince bir tişört vardı. İnce kumaşın altına sütyen giymemişti yengem… Karşıdan bakınca iri memelerinin hatları görünüyordu. Uçları hafif kabarmış koyu renk meme başları belli oluyordu.
Karşı koltuğa oturdu. Ben kalkmış sikimi saklamaya çalışıyordum. Yengem boynunu tutarak,
“Çok yoruldum bu gün, evi komple temizledim, her tarafım ağrıyor. Can, zahmet olmazsa, geçen gün hamamda dayına yaptığın masajdan bana da yapsana... Dayın anlata anlata bitiremedi! Nasıl da rahatlatmışsın adamcağızı…” deyince, öyle bir mutlu oldum ki…
Dayımın boş konuşmaları hiç olmazsa bir işe yaramıştı sonunda… Hayallerimin kadınına dokunacak olmam kalkmış sikimi unutturmuştu bana… Sevinçle,
“Ne zahmet olacak yengeciğim. Güreş yaparken öğrettiler iyice, nasıl masaj yapılır, kaslar nasıl rahatlatılır. Şöyle yüzüstü uzan sen, kendini bana bırak!” deyip üçlü koltuğu gösterdim.
“Hadi bakalım…” dedi cilveli cilveli… “Duydun ya, dayın giderken beni sana emanet etti. Ne istersem yapacaksın, ona göre… Ne ihtiyacım varsa…”
Konuşurken cümlesinin sonlarına doğru sesi boğuklaşmıştı iyice yengemin… Ne ihtiyacı olabilirdi ki... Sesindeki anlam dolu vurgulama dikkatimi çekti. Bir şeyler ima ediyordu bu kadın ya, dur bakalım, hemen üstüne atlamayayım dedim kendi kendime...
Yengem uzanınca koltuğun yanına yere diz çöktüm ve boynundan başladım masaja… On dakika kadar ensesine ve omuzlarına yaptığım masajdan sonra yengem gevşemişti.
“Vallahi ellerin çok becerikli Can, profesyonel masörlük yapmalısın bence... Dur tişörtü çıkarayım da, sırtıma masaj yap... Sırtım da çok fena tutuldu, ağrıyor!” diyerek doğrulduğunda önümdeki kabarıklığı, sikimin taş gibi kalktığını fark etti.
Saklayacak vaktim olmamıştı aletimi… Fark edilmeyecek gibi de değildi doğrusu… Kazık gibi olmuş, eşofmanımın önünde çadır kurmuştu. İçinde koca bir salatalık var gibi bir tarafa yatmıştı. İçime giydiğim baksır külot biraz geniş kesim olduğundan sertleşen sikimi zapt edemiyor, iyice meydana çıkmasına sebep oluyordu.
Ben fırça yemeyi beklerken, yengem tebessüm etti, gözlerinin içi gülüyordu adeta... Bana arkasını dönüp tişörtü çıkardı, elleriyle memelerini saklayıp koltuğa tekrar yüzüstü uzandı.
“Yenge, aslında masaj yağı olsaydı yaptığımız masaj daha etkili olurdu..." dedim.
“Bebe yağı var Can, olur mu?” diye sordu.
“Olur yenge, önemli olan yağ olsun, elim kaysın!”
“Ya, iyi olur, yağlansın da güzel kaysın. Yatak odasında şifonyerin üstünde yağ, git getir!” dedi.
Ben sikim biraz insin, ayıp olmasın diye çabalarken yengemin acayip konuşmalarından huylanıyordum. “Yağlansın da güzel kaysın” ne demek? Masajdan mı bahsediyor bu seksi kadın, yoksa başka bir şeyden mi?
Hemen kalkıp yatak odasına gittim. Yengem orada üzerini değiştirmişti. Dayımı yolcu ederken üzerindeki kıyafetleri ve sütyeni yatağın üstündeydi.
Dayanamadım, sütyeni alıp derin derin nefes alıp kokusunu içime çektim. Memelerinin kokusu sinmişti ve mis gibi kokuyordu. Yengem şüphelenmesin diye sütyeni geri yatağın üstüne bıraktım ve şifonyerin üstünden bebe yağını alıp salona döndüm.
Hiç de iyi yapmamıştım aslında… Yengemin sütyenine burnumu gömüp memelerinin kokusunu koklamak deni daha da azdırmış, sikimi biraz daha sertleştirmişti.
Ben salona girerken, yengem, eşofmanımın içinde çadırı kurmuş sikime gülümseyerek, benden hiç çekinmeden öylece bakıyordu. Yengem hiç görmediğim kadar rahattı. Sanki aramızda cinsel yönden bir şeylerin yaşanmasını, gelişmesini istiyor ve ilk adımı benim atmamı bekliyor gibiydi.
Ama lanet olsun, bakir olan bendim ve çok çekingendim. Eğer aramızda seks anlamında bir şey olacaksa ilk adımı yengemin atması gerekiyordu. Yengemin yanına yaklaşırken başını yana çevirip baştan aşağı süzdü beni, gülümseyerek,
“Maşallah, ne kadar irisin ya Can… Güreş sana yarıyor valla… Demek dayın seni milli takıma sokacak ha? Yakışır yeğenimize…” dedi.
“Bakalım yenge… O kadar da abartmayın yaa…” dedim utanarak…
“Abartmıyorum oğlum. Baksana şu pazularına, nasıl da şişmiş güreş yapa yapa…” diyerek elini uzattı yattığı yerden, kolumu okşadı. İçim ürperdi sıcacık parmaklarının kolumu okşar gibi temasıyla…
Üstü çıplak topless vaziyette yüzü koyun yatan yengem yattığı yerden kolunu yukarı kaldırınca dolgun memesi nerdeyse ucuna kadar meydana çıkmıştı. Gözüne girmek için şöyle bir kastım kollarımı… Pazularım şöyle yumurta gibi şişti o kolumu ellerken…
“Oo… Baya da sertmiş… Koç gibisin oğlum sen… Hay maşallah… Analar neler doğuruyor yaa…” dedi beğeniyle… Sonra kolumu bırakıp koltuğa uzandı tekrar…
“Hadi bakalım, o kollarla bir güzel yoğur beni… Rahatlayayım iyice…”
İçimden “Merak etme yenge… Hamur gibi yapıcam seni…” diyerek işe başladım. Bebe yağını ellerime döküp tekrar yengemin muhteşem vücuduna okşarcasına masaj yaparken boşalmamak için kendimi zor tutuyordum. Yağlı ellerim sırtından beline indiğinde yengem de hafiften inlemeye başlamıştı.
“Immhhh… Çok güzell… Ohhh…”
Sanki masaj yaptırmıyor da, benimle sevişiyor, zevk alıyor gibi dudaklarından istemsizce inlemeler, haz dolu ifadeler dökülüyordu. Bu sesler ve inlemeler de sikimin daha da sertleşmesine yol açıyordu. Biraz sakinleşebilmem için,
“Nasıl yengeciğim, rahatladın mı biraz?” diye sormam yengemi de biraz kendine getirmişti.
“Evet Can, harika, çok iyi geliyor. Dayın anlattığında bu kadar güzel olacağını düşünmemiştim. Gerçekten çok iyisin bu işte…”
“Rahatlamana sevindim yenge… Ne zaman istersen hazırım, koşar gelirim.” dedim.
“Koçum benim, teşekkür ederim. Yengesini de düşünürmüş.” dedi yengem… Biraz sonra tekrar konuşmaya başladı.
“Dayın başka şeyler de anlattı Can…” Cümlesini yarıda kesmiş, sormamı bekliyordu. Ben de sordum merakla,
“Ne anlattı yenge?”
“Sen daha bakirmişsin, doğru mu?” diye soruyla cevap verdi yengem...
Utancımdan cevap bile veremedim, anlaşılan boşboğaz dayım o gün hamamda konuştuklarımızın hepsini anlatmıştı yengeme… Suskunluğumu 'Evet' olarak kabul eden yengem,
“Bu fizikle, bu yakışıklılıkla nasıl bakir olabilirsin Can? Çevrendeki kızların gözleri kör galiba!” diye kendi kendine konuşuyordu. Çünkü ben hiç cevap vermeden yengemin çıplak sırtına, beline masaj yapmaya devam ediyordum.
“Dayın bu çocuğa kız bulalım dedi.” diye devam etti. “Çok otuzbir çekiyordur, güçten kuvvetten düşmesin yeğenim diyor.”
“Aman yengee…” dedim utanarak…
“Ama lazım yengem… Sporcu adamsın, gücün kuvvetin yerinde maşallah… Seks yapmayınca ne yapıyorsun, her gün kaç defa otuzbir çekiyorsundur sen…”
“Utandırma beni yenge… Ne olur kapat şu konuyu…” diye yalvardım yengeme…
Böyle de muhabbet olur mu bekar adamla? Sikim taş gibi oldu yengem konuşurken, bereket arkada kalıyorum, önümün ne halde olduğunu görmüyor.
Seks yapmıyormuşum, otuzbir çekiyormuşum. Çekiyorum tabi, hem de senin yüzünden günde kaç kere otuzbir çekiyorum. Seni siktiğimi hayal ede ede döllerimi heba ediyorum hep…
Ellerim eteğinin bel lastiği civarında geziniyordu bu arada… Pamuk gibi bembeyaz sırtında ellemedik, gezinmedik, ovalamadık yerini bırakmamıştım. Yengem,
“Mmmhhh, harika yapıyorsun Can… Ama hep aynı yeri ovalıyorsun, biraz daha aşağılara da in!” deyince,
“Eteğin yağlanır yenge!” dedim.
“Çıkaralım o halde, yağlanmasın sakın..!” diyerek eteğinin yan tarafındaki fermuarını açtı. Ben de eteğin bel lastiğinden kibarca tutup yavaşça bir kaç parmak indirdim.
“Daha daha… Öyle yarım yarım masaj mı olur? Çıkar şu eteğimi altımdan…” deyince bayram yaptım, içimde havai fişekler patlarken eteğini iyice aşağıya sıyırdım.
Ortaya çıkan manzara karşısında kafayı yiyecektim. Yengemin giymiş olduğu tanganın arkası muhteşem götünün yanakları arasında kaybolmuştu. Yengem iki muntazam yarım küre şeklindeki götünü kaldırarak eteği tamamen çıkarmama yardımcı oldu.
Büyülenmiş gibi gözlerimi o görüntüden ayıramadan donmuş kalmış, öylece bakıyordum. Başını çevirip bana baktı, benim nereye, neresine baktığımı gördü,
“Hadi ama… Hiç mi kadın poposu görmedin sen bakiim?” diyerek güldü. Kendime geldim, epey utanmıştım. Aceleyle elime bebe yağı döktüm, tam masaja devam edecektim ki,
“Can, yerde dizlerin ağrımasın yengem... İstersen koltuğun üstüne çık da yap!” diyerek bacaklarını araladı. Hiç ikiletmeden,
“Tamam yengem, öyle daha iyi olur!” deyip çıktım koltuğun üzerine...
Yengemin ayırdığı bacakları arasına dizlerimin üzerinde duruyordum ve bu açıdan manzara daha da azdırıcıydı. Yutkunarak,
“Buralara mı yapayım yenge?” diyerek yengemin götünün yanaklarını çok hafif ovmaya başladım. Yengem inler gibi,
“Mmmmhh… Evet canım… Tam da oralarım işte... Biraz sert yap!” dedi.
“Peki yengem… Merak etme, sert yaparım ben…”
Hamur yoğurur gibi yoğuruyordum yengemin götünün yanaklarını... Arada sırada götünün yanaklarını iyice yanlara ayırıyordum. Tangasının toparlanmış kumaşına rağmen kenarlardan görünen büzüğü beni çıldırtıyordu.
Hele ben götünün yanaklarını ayırdığımda yengem de götünü hafif yükseltince, am dudaklarının birleştiği çizgi de kıçındaki varla yok arası tangasının ağına rağmen belli oluyordu. Bu da beni iyice delirtiyordu.
Yengem resmen inler gibi sesler çıkarmaya başlamıştı. Ben göt yanaklarını yoğururken yengem artık götünü daha sık kaldırıp indiriyordu. Yengemin nabzını yoklamak için,
“İyi mi böyle yenge?” diye sorduğumda,
“Harikasın Can, devam et!” deyip inler gibi sesler çıkarmaya devam etti. Bir süre sonra fark ettim ki tanganın amının çizgisine denk gelen yeri ıslanmıştı.
Az sonra yengem birden kasılıp kaldı. Götünün yanaklarını da kasmıştı, artık götünün yanaklarını ayıramıyordum bile. Durmam için elini arkaya atarak elimi tuttu. Sonra doğrulup bana doğru döndü.
Artık o taş gibi ve iri memelerini eliyle saklamıyordu. Ben yengemin memelerinin sivrilmiş uçlarına yutkunarak bakarken, yengem yüzümü okşayıp,
“Aslında senin bakirliğini alacak deneyimli arkadaşlarım var da… Hepsi de evli zillilerin, bu saatte hiç biri gelemez.”
“Na… Nasıl yenge? Gerçekten yapar mıydın bunu?”
“Yapardım tabi canım, neden yapmayayım. Biricik yeğenimizsin. Gerçi ben de her şeyi öğretebilirim sana, onlara ihtiyacım olmaz. İstersen senin ilkin olabilirim. Ama bilmiyorum, sen bunu ister misin?" Heyecanla atıldım,
“Deli misin yenge, istemez miyim hiç! Zaten ben bildim bileli senin için yanıp tutuşuyorum! Demin yatak odasında senin memelerinin kokusun çektim burnuma…”
“Ama kimsenin haberi olmayacak! Tamam mı? Bir kişiye söylersen ikimiz de biteriz. Aramızda kalacak.” dedi.
“Tamam yenge, sen merak etme!” dediğimde dudaklarıma yumuldu ve çılgınca öpüşmeye başladık.
Benim öpüşme konusunda acemiliğime rağmen, yengem dilini ağzıma sokuyor, benim dilimi yakalayıp emiyor, dudaklarımı adeta kemiriyordu...
Nefessiz kalana kadar öpüştükten sonra yengem dudaklarını ayırıp elini eşofmanıma attı, eşofmanımı boxerimle birlikte sıyırdı. Yay gibi fırlayan sikimi görünce,
“Can, bu ne böyle? Dayın anlattığında inanmamıştım, gerçekten de çok büyük, harika bu yaa!” deyip önce eliyle yokladı sikimi, sonra da eğilip ağzına aldı.
”Ohh… Yengem… Dayım sana benim sikimi anlattı öyle mi?” Sikimin başını ağzından çıkarıp diliyle başının etrafını dolandı biraz… Bana gülümsedi,
“Anlattı ya… Nasıl da canımı çektirdi salak herif… Kendi kamyonla işe gider bir ay gelmez, bana yeğeninin koca sikini anlattı ballandıra ballandıra… Öküz dayın, hiç bu kadının canı o anlattığı yarağı çeker mi, o yarağı yemek ister mi diye düşünmez.”
“Off yenge… Canın benim yarağı mı çekti senin?”
“Çekti yengem… Hem de nasıl çekti? Ama nasıl anlattı dayın bir duysan… Yok güreş yapıyormuşsunuz da… Senin peştamal düşmüş de… Senin yarak kol gibi meydana çıkmış da… Etek tıraşı olmamışsın, kasık kılların uzun uzunmuş da…”
Sonunda benim sikimin hamam macerasını anlatmasını bitirdi. Yüzlerce kez hayalini kurup mastürbasyon yaptığım yengemin etli kalın dudaklarının arasındaydı sikim… Yengem başını ileri geri yapıp ağzına sokup çıkarıyor, sikimin başı ağzının içindeyken diliyle yalayıp duruyordu.
Öyle zevk alıyordum ki… Ellerimle saçlarından tutup başının hareketlerini kontrol etmeye çalıştım. Bana sakso yaparken iri yeşil gözleriyle beni izleyen yengem boşalacağımı anlamıştı. Sikimi ağzından çıkarıp,
“Ağzıma boşalabilirsin!” deyip tekrar ağzına almasıyla patlamam bir oldu. Bütün bedenim kasıldı, taşaklarımda biriken döllerimi yengemin ağzına boca ettim. Bütün döllerimi yutan yengem dudaklarının kenarından süzülen bir iki damlayı da diliyle kıvırıp aldı. Yalanarak,
“Mmmhhh, çok tatlı sikin var Can… Bunu yemek için bizim zilliler sıraya girer. Hadi gel yatak odasında devam edelim!” dedi.
Hemen ayağa kalktık. Ben dizlerime kadar inmiş eşofmanımla boxerimi çıkardım, tişörtümü de çıkarıp attım. Yengemin üzerinde ise sadece tanga külodu vardı, onu çıkarmadı.
“Dur şunu da götürelim, lazım olacak!” deyip bebe yağını aldı. Yengem şakayla karışık sikimden tuttu yürürken, ben de çalkalanıp duran götünü okşaya okşaya yatak odasına doğru gittik.
Yatak odasına girince yengem bebe yağını yatağın üzerine bıraktı ve önce ayakta öpüşüp sevişmeye başladık. Yengemin kalın dudaklarını emerken bir elim götünü, diğer elim memelerini yoğuruyordu.
Yengemin de bir eli boynuma sarılıp kendine çekerken, diğer eliyle inmeye niyeti olmayan sikimi sıvazlıyordu. Biraz ayakta yiyiştikten sonra yengemi yatağa sırtüstü uzattım. İyice irileşmiş meme uçlarını emiyor, bir elimle de tangasının üstünden amını okşuyordum. Yengem inlemelerinin arasında,
“Harikasın Can, bu işi öğreneceksin, devam et!” diyerek eliyle başımı amına doğru yönlendiriyordu.
Önce tangasının üzerinden biraz koklayıp öptüm amını. Sonra çıkardım tangasını…Artık ikimiz de çırılçıplaktık. Yengemin kaymak gibi kılsız amı nefis bir kurabiye gibi görünüyordu. Bir süre yalamamın etkisiyle sanki amı daha da güzelleşmiş, yaladıkça sanki şişmiş, kabarmıştı.
“Hadi Can, gir içime artık, sik yengenin amını!” diye sabırsızlanıyordu.
İstemeye istemeye amını yalamayı bıraktım ve bacak arasında yerimi aldım. Yengemse sikimi gövdesinden tutup, önce sikimin kafasını amına yukarı aşağı biraz sürttü. Bir noktada durup,
“Hadi, yavaşça gir, acele etme, yavaş yavaş, ilk defa böyle büyüğünü alacağım!” dedi. Yavaşça yüklendiğimde sikimin kafası girmiş, ama yengem,
“Cannn, yavaş bebeğim, çok kalın bu! Dur bir saniye!” diyerek eliyle göğsümü itti. Sikimin başına ve amına biraz bebe yağı sürdü ve
“Yavaşça gir şimdi!” dedi. Elimden geldiğince yavaş sokmaya çalışıyordum, ama yine de yengemin yüzünden zorlandığı belli oluyordu.
“Yenge benim suçum yok, amın çok dar!” dediğimde, yengem gülerek,
“Tabii dar olacak, daha çocuk çıkmadı bu amdan… Senin dayında da böyle yarak yok ki genişlesin! Hadi erkeğim, yavaşça sok, genişlet amımı... Genişlet de keyfini çıkaralım, hadi!” dedi. Yavaşça sikimi köküne kadar gömünce yengem bacaklarını belime dolayıp,
“Dur bekle!” diyerek resmen amıyla sikimi sıkıştırıp hareket etmemi engelledi. Dudağını ısırmış, burnundan nefes alıyordu. Biraz öyle hareketsiz bekledik. Sonra yengem gülerek,
“Sen nasıl bir şeysin Can? Neredeydin bu zamana kadar? Dayının yokluğunda amımı parmakladım hep… İçime yarak niyetine fırça sapları mı sokmadım, neler yaptım neler?”
“Ah yengem ah… Sen amına fırça sapı sokarken ben de seni siktiğimi hayal edip otuzbir çekiyordum.”
“Boşu boşuna akıtmışsın döllerini, benim amım dururken… Hadi bakalım… Sokup çıkarmaya başla, amıma koy şimdi istediğin gibi!” deyip amıyla sıkıştırdığı sikimi serbest bıraktı.
Ben de hemen sikmeye başladım. Dibine kadar geçirip öyle bir pompalıyordum ki, yengem altımda inim inim inleyip,
“Cannnn, süpersin, harikasın erkeğim, sik beni, sik koca yarağınla, genişlet amımı!” diyordu. Yengemin bu konuşmaları beni daha da tahrik ediyordu.
Az sonra yengem inleyerek titremeye ve kasılmaya başladı. Resmen çarşafı tırmalıyordu. Sikimi yine amıyla sıkıştırmıştı. Yengem tekrar gevşediğinde sanki amının içi iyice kayganlaşmıştı.
Artık fazla dayanamadım ve hızlı hızlı pompalayıp amının içine boşaldım, yengemin üstüne yığılıp kaldım. Yengem iki eliyle sırtımı okşarken sanki amıyla da sikimi sağıyordu. Kendimize gelir gibi olunca, yengem,
“Ohhh be, dünya varmış, çok iyiydin Can, seninle evlenecek olan karı yaşadı!” dedi. Ben de saf saf,
“Beğendin mi gerçekten yenge, iyi yapabildim mi?” diye sordum.
“İyi ne demek Can? Uçurdun beni resmen… Ben hiç böyle şiddetli boşalmadım, bitirdin beni!” deyip dudağıma öpücük kondurdu. Biraz öpüştükten sonra, yengem,
“Kalk üstümden bakayım. Banyoya gidip geleyim, işemem lazım!” dedi. Üstünden kalkıp sırtüstü uzandım.
Yengem komodininden kağıt mendil kutusunu alıp inişe geçen sikimi sildi, sonra amına da kağıt mendil bastırıp banyoya yöneldi. Yürürken muhteşem götünü sallayarak beni yine tahrik etmişti.
Yengemin işeme sesini duyunca inişe geçen sikim yeniden kalkmıştı. Az sonra işeme sesi kesildi, su sesi geldi, amını yıkıyordu galiba. Hemen kalktım yataktan, banyoya gittim. Yengem amını temizlemiş, şimdi de lavaboda ellerini yıkıyordu.
Arkasından yanaşıp sikimi götünün yanakları arasına yerleştirdim. Memelerini avuçlayıp yoğururken kulak memelerini boynunu emip yalamaya başlamıştım ki, yengem aynadan gülümseyerek,
“Senin canavar kalkmış yine, ne azgın şeymiş öyle!” dedi.
“Onu azdıran sensin güzel yengem!”
“Bırak şu yenge lafını artık, aşkım de bana, aşkım!”
“Tamam aşkım! Biraz eğilsene aşkım, seni böyle sikmek istiyorum!” dedim.
Yengem lavabodan tutunup eğilerek bacaklarını aralayınca arkaya çıkan amı bir başka güzel görünüyordu. Amını yalarken götünün yanaklarını iki elimle ayırdım. Arada sırada göt deliğine de dil atıyordum ve yengem zevkten kıvranıyordu.
“Ohhh… Yala Can… Amcığımı yala… Çok güzel yalıyorsun. Nasıl bakirsin sen? Her şeyi de biliyorsun, her şeyi de iyi yapıyorsun bakıyorum. Offf…”
“Am sikmedim ama, porno filmlerde sikişenleri çok izledim yenge… Senin dayımdan görüp göreceğin yaraktan fazlasını, muamelenin binbir türlüsünü gördüm. İşi iyice öğrendim.”
İki parmağımla amını parmaklarken göt deliğini yalamam yengemi iyice zıvanadan çıkarmış, çığlıklar eşliğinde orgazm oluyordu.
“Hadi sikini sok aşkım, sik beni!” deyince arkadan amına kökledim ve sertçe sikmeye başladım. Sikerken de taş gibi memeleri hoyratça yoğuruyordum...
İnlemelerinin arasında, yengem,
“Aşkım bacaklarım taşımıyor artık, yoruldum!” deyince,
“Gel kucağıma otur aşkım!” deyip yengemin amından çıktım ve klozetin kapağını kapatıp üstüne oturdum. Yengem de kucağıma gelip amına aldı sikimi…
“Bak şu çok bilmişe, şimdi de yengesini klozetin üstünde sikiyor.” dedi oturup kalkmaya başladığında… Dudaklarını ısırıyor, nefes alıp verirken memeleri inip kalkıyordu.
Ben alttan pompalarken dudaklarım dudağında, ellerim de götündeydi. Parmağımla göt deliğine masaj yapmam yengemi iyice kudurtmuştu. Çok sürmeden yengem yine orgazm olmuş,
“Sen niye boşalmıyorsun aşkım, boşal artık, kurban olayım bittim ben!” diyordu.
“Aşkım götüne boşalabilir miyim?” dediğimde, yengem orospu gülüşü atıp,
“Aşkım alamam bunu götüme, ölürüm!” dedi, anladım ki beni yalvartmak istiyordu.
“Asıl ben bu götü sikmezsem ölürüm aşkım, hadi ne olursun, kırma beni, deli oluyorum senin bu götüne!” dedim. Yengem,
“Peki! Madem bu kadar çok istiyorsun… Yengenin götü kurban olsun sana…” deyip kalktı kucağımdan. Şampuanı önce sikime sonra götüne sürdükten sonra,
“Sen otur böyle, hiç hareket etme!” talimatını verdi. Sonra sırtı bana dönük olarak kucağıma gelip eliyle sikimin başını göt deliğine dayadı. İki eliyle iki dizimden destek alarak yavaşça oturur gibi yaptı.
Birkaç denemeden sonra nihayet sikimin başı götünde kaybolmuştu. Yavaş yavaş oturdukça sikimin aldığı zevk bambaşkaydı. Yengem hem feryat figan ediyor, hem almaya devam ediyordu.
Dibine kadar alınca durdu. Biraz bekledikten sonra oturup kalkmasıyla yeni bir zevkle tanışan ben çok mutluydum. Yengemin amı da çok dar ve güzeldi, ama götünün tadı bambaşkaydı. Bu zevke sikim fazla kayıtsız kalmamış ve kısa sürede boşalmıştım götüne...
Birlikte duş alıp temizlendik. Tekrar yatak odasına gideceğimizde yengemin salondaki telefonuna gelen mesaj sesini duyduk. Yengem gidip telefonunu aldı ve okuduktan sonra gülerek mesaja cevap yazdı. Yengeme,
“Ne oldu yenge, neden gülüyorsun? Mesaj dayımdan mı?” diye sorduğumda,
“Yok, bizim zillilerden!” deyip telefonunu bana bırakıp yatağa uzandı. Mesaj yengemin arkadaş grubundandı, samimiyetim olmasa da o kadınları tanıyordum.
“Yedin mi patlıCanı, zilli?“ diye mesaj yazmıştı biri gruba… Arkasından hepsi emojiler, erotik şakalar patlatmış. Kadın patlıCan yazarken benim sikimi ima etmişti anlaşılan… Yengem de hepsine cevap olarak,
“Patlı Can'ımı yemeye devam!“ diye cevaplamış. Yine bir sürü gırgır şamata…
Hayretler içindeydim. Bizim okuldaki azgın ergen oğlanlar bile bu kadar am göt yarak muhabbeti etmiyorlardı. En son yazanı görünce kahkaha attım.
“Seninki Can da, bizimki patlıcan mı? Bize de tattır patlı Can'ı…” yazmış.
“Okudun mu hepsini? Neler yazmışlar değil mi azgınlar?” dedi yengem gülerek…
“Sen de yazmışsın yenge, patlıCan'ı yemeye devam demişsin. Ne diyorsun, beğendin mi patlıcanı?” Uzanıp sikimi tuttu, sıktı parmaklarının arasında…
“Hem de nasıl…” dedi. “Beğendili patlıcan yedim bugün… Ağzıma patladı patlıcanın… Tam ağzıma layıktı. Teşekkür ederim aşkım.”
“Ne diyorsun? Senin zillilere de gönderecek misin birer tabak?”
“Gel buraya bakim…” dedi. “Benim karnımı iyice doyur. Yıllardır açım ben… Önce ben doyayım, zillileri sonra düşünürüz.
28 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Cesur Eniştem
Kocamla severek evlenmiştim. Uzun süren tedavilerden sonra ikiz çocuğumuz oldu. Kocam işine adadı kendini, ama karı koca ilişkimiz iyice azalmıştı. Geçen yıl da işleri artık yurt dışı kapsamlı genişleyince, bizim kör topal ilerlemeye çalışan cinsel yaşantımız tamamen bitti.
Bir ablam var, 43 yaşında, o da severek evlendi. Eniştem 49 yaşında, yakışıklı bir adam. Kocamın yurt dışına gittiği bir hafta sonu ablam aradı onlara davet etti. Çocukları alıp ablama gittim.
Akşam yemeğinden sonra oturduk. Eniştem bir iki kadeh rakı, biz kızlar şarap içtik. Kafayı dağıtmak iyi gelmişti bana… Sohbet muhabbet, derken vakit epey geç oldu. Ablam evimde yalnız kalmamam için ısrar etti. Orada kalacaktık, ama evleri 2+1 ve çok küçüktü. Bana çocuk odasını verdiler, çocuklara da kendi yatak odalarını verdiler. Ablamla eniştem de salonda yatacaklardı.
Gece bir inleme duyup uyandım. Dinlemeye başladım, ablamın inleme sesiydi bu. Eniştemle iş üstünde olmalıydı mutlaka. Dinlerken ben de ıslanmaya başladım. Elim külodumun içine kaymış, mastürbasyon yapıyordum.
İki azgının sikişmeleri ve inleme sesleri hızlandı, yavaşladı, kesildi, tekrar başladı. Bu böylece belki bir saati aşkın sürdü. En sonunda eniştemden gelen böğürme sesinden sonra sesleri tamamen kesildi. İnlemeler başlamadan önce ön sevişmeleri de olduysa, nereden baksanız iki saat seks yapmışlardı.
Kulaklarıma inanamıyordum, kocamla sevişmelerimiz en fazla on dakika sürerdi. Orgazm olup olmadığımla ilgilenmezdi bile bencil puşt, boşalınca arkasını döner yatardı. Bense çoğu zaman tatmin olmadan yatakta zorla uyuyup kalırdım.
Ablamla eniştemin sevişme sesleri eşliğinde mastürbasyonla ulaştığım orgazmdan nefes nefese kalmıştım. Boğazım adam akıllı kurumuş, fena halde susamıştım. Banyoya kalkarlar diye bekledim. Banyo kapısının kapanma sesini duyunca ben de su içmek için kalkıp mutfağa gittim.
Mutfağın lambasını yaktığımda eniştem de elinde dolu kül tablası ile geldi mutfağa,
“Sen yatmadın mı baldız?” dedi. Gözleri şöyle bir üzerimdeki hatlarımı belli eden pijamanın üzerinde dolandı.
“Yatmıştım ama susamışım, bir bardak su içeyim dedim enişte…”
“Ben de yatakta sigara içecektim, baktım kül tablası dolu, boşaltmaya geldim!" dedi.
Üstü çıplaktı eniştemin, geniş omuzları, kıllı göğsü, dümdüz inen kaslı karnı gözümü kamaştırıyordu. Altına pijamasını giymişti ama önü hala kabarıktı. Çöp kovasına kül tablasını boşaltırken enişteme hınzırca gülerek,
“Siz de yatmadınız galiba enişte, uyuyamadınız mı? Bu saatte neyin sigarası bu acaba?” diye imalı imalı sordum. Eniştem de sırıtarak,
“Ya, sorma hiç… Ablan durmadı, biraz eğlendik! Rahatsız etmedik seni değil mi baldız?” dedi.
“Yooo! Niye rahatsız olayım enişte… Evinizdesiniz, en doğal hakkınız…” dedim.
Ablamın huyunu biliyordum, banyodan uzun süre çıkmazdı. Benim canım da bir orgazm sigarası çekmişti.
“Ablam banyodan çıkana kadar bir sigara da ben içeyim enişte!” dedim, birlikte salona geçtik. Baktım yatak dağınık, koltukta oturacak yer ayarlamak amacıyla yorganı toplamak için eğildim. Tam o anda eniştem arkamdan yaklaşıp sarıldı birden…
Eniştemin cesaretine şaşırıp kaldım öylece… Ablam her an banyodan çıkıp gelebilir diye korkudan bayılacaktım. Ama korkuyu bastıran bir şey daha vardı. Uzun zamandır erkek eli dokunmamıştı bana... Üstelik eniştemin önündeki kabarıklık arkama yaslanınca feci şekilde etkilenmiştim.
Aslında çok hoşuma gitmişti bu yaptığı... Dakikalarca ablamı inim inim inleten erkeklik organı şu anda arkama yaslanmış, kendini hissettiriyordu. Ama yine de korkuyla fısıldayarak,
“Ne yapıyorsun enişte? Ablam çıkar şimdi banyodan!” dedim. Eniştem,
“Bizim seslerimizi, ablanın inlemelerini duyunca senin de canın çekmiştir dedim güzel baldızım! Merak etme sen, ablan daha çıkmaz banyodan!” dedi ve yatak haline getirdikleri çarşaf serili geniş koltuğa yuvarlandık yavaşça…
“Canımın çektiğini nereden biliyorsun enişte?” diye fısıldadım.
“Bilirim ben kızım! Farkında değilsin. Mutfakta karşılıklı dururken bana nasıl baktığını kendin görseydin… Söylesene, canım çekmedi desene…”
Cevap vermedim hiç… Ne diyebilirdim ki? Doğru söylüyordu eniştem, çok istiyordum onu… Erkeksizlik canıma tak etmişti artık… Hele eniştem gibi bir erkek olunca…
Elini pijamamın içine daldırdı, amımı okşamaya başladı. Onların seslerini dinlerken azıp boşalmama rağmen yine ıslanıyordum. Dudaklarımı öpmeye de başlayınca ben de karşılık verdim. Taş gibi olmuş sikinin bedenime teması da zevkle ürpertti beni,
“İnanmıyorum sana… Nerdeyse bir saat seviştiniz ablamla, şeyin hala taş gibi batıyor enişte…” diyerek sımsıkı sarıldım.
Cesur Eniştem, resim №2
“Seni istiyor da ondan kızım, istersen sabaha kadar sikerim seni…” diye hırladı, dudaklarımı hırpalayarak öpmeye devam etti.
“Terbiyesizsin sen…” diyerek ona katıldım ben de…
Bir yandan da kulağım banyodaydı. Hala şakır şakır su sesi geliyordu. Eniştem pijamamın altını ve külodumu çıkarıp amımı avuçlayınca boğuk boğuk inlemeye başladım. Amımı parmaklamaya başladığında da orgazm olmam çok sürmedi.
Eniştem üzerime gelip tekrar dudaklarımı öpmeye başlayınca ben de elimi pijamasının önündeki aralıktan içeriye soktum. Sikine dokununca kan hücum eden aletin sanki yandığını ve iyice sertleştiğini fark ettim.
Eniştem pijamamın üstünü sıyırdı, sütyensiz diri memelerime saldırdı. Elleriyle avuçluyor, uçlarını kemiriyordu. Her yanımı şehvet kaplamıştı, zevkten deliriyordum.
Ardından pijamasını biraz indirip sikini meydana çıkardı. Eliyle sikinin belini tutup başını amımın girişine dokundurduğunda heyecandan kalbim duracaktı. Amıma sokmak için hamle yapınca ben de belimi yükseltip vıcık vıcık olmuş amımı sikine yapıştırdım.
Tamamen içimdeydi siki… Uzun zamandır sikilmeyen kadınlık organım eniştemin kalın sikini alırken zorlanmıştı tüm ıslaklığına rağmen…
“Ahhh…” diye inleyerek omuzunu dişledim. İçimi dolduran varlığın verdiği hazla kendimden geçtim o anda… “Çok özlemişim bunu eniştemm…”
“Biliyorum canım, ablan anlattı bana… O salak herif doyuramıyor seni değil mi?” diye mırıldanan eniştem esnete esnete yavaşça girip çıkmaya, ardından hiç beklemeden hızla gidip gelmeye başladı. Hızlı tempoda on dakikadan fazla sikti amımı, ben çoktan ikinci orgazmımı olmuştum bile…
Banyodan su sesi kesildiğinde eniştem de son demine gelmişti. Dibime kadar kökledi, aceleyle, aletini çıkarmadan içime boca etti döllerini...
Hemen telaşla altından kalkıp külodumu ve pijamalarımı alarak odama koştum. İçeri girip kapıyı ve ışığı kapadığım anda banyonun kapısının açıldığını duydum, ablam banyodan çıkıyordu. Ucuz atlatmıştık, ama heyecandan kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.
Elimdeki giysileri giymeden çırılçıplak yatağa süzüldüm. Gözlerimi tavana diktim, az önce yaşadıklarımı düşündüm. İnanamıyordum, eniştemin cesareti karşısında şaşkındım. Eniştem önce ablamı siktiği yatakta hemen ardından beni de sikmiş ve döllemişti. Aynı gece iki kardeşi birden sikmişti.
Yattığım yerde külodumla amımdan süzülen enişte döllerini temizlemeye çalıştım. Islak bacak aramı kuruladım.
Cesur Eniştem, resim №3
Seslere göre ablamdan sonra eniştem banyoya girdi. Ben yaşadıklarımı düşünerek mutlu bir şekilde eniştemin siktiği amımla oynarken uyumuşum.
Sabah 10 gibi uyandık. Çocuklar kahvaltıdan sonra oynamak için parka indi. Eniştem de arabası ile uğraşmaya indi. Ablamla ikimiz baş başa kalmıştık, keyif çayı içiyor, havadan sudan konuşuyorduk. Benim evliliğim, kocamla mutsuzluğum filan… Bir an sustu ablam, bana baktı.
"Dün gece nasıldı? Hoşuna gitti mi?" diye sorunca başımdan aşağı kaynar su dökülmüş gibi hissettim. Eyvah, yoksa gece eniştemle seviştiğimi anlamış mıydı?
"Ne nasıldı?" diye kekeledim anlamazlıktan gelerek... Ablam da,
“Kızım gece eniştenle ne yaptığınızı biliyorum. Zaten ben izin verdim. İçerde sizin sikişiniz bitene kadar banyoda işi uzattım, hemen çıkıp keyfinizi bölmedim.”
“Nasıl yani?” diyebildim salak salak ablama baka kaldım.
“Bak canım, eniştenle uzun zamandır konuşuyorduk senin durumunu! Bunalımda olduğunu gördükçe üzülüyorduk. Dün gece bizde kalmanı özellikle ayarladık.” dedi. Artık diyecek bir şeyim yoktu. Ablam uzanıp elimi tuttu sevgiyle,
“Merak etme, ne zaman ihtiyaç duyarsan enişten yanında olacak! Benim aygır kocam ikimize de yeter, ikimizi de halleder o… Artık seks konusunda kocan olacak sünepe salağa ihtiyacın yok. Enişten evire çevire siker seni, mutlu eder.” dedi.
Kızarıp bozarmıştım, ama ablamın eniştemle seviştiğimi biliyor olması ve izin vermesi rahatlatmıştı beni... Yine de hala şaşırıp kalıyordum, böyle bir şey yapacağını hiç ummazdım ablamdan… Boynuna sarıldım, ince düşüncesi için nasıl teşekkür edeceğimi bilemedim.
O günü de beraber geçirdik. Akşam yemeğinden sonra dönecektik. Eniştem arabası ile bizi eve bırakmayı teklif etti. Kabul ettim. Ablamla kapıda vedalaştık. Bana sarılmış vaziyette enişteme seslendi,
“Aşkım, kardeşim sana emanet… İstersen dönmek için fazla acele etme, gece uzun…” diyerek göz kırptı. Eniştem de geldi, ikimize birden sarıldı,
“Sen merak etme canım, baldızıma gözüm gibi bakarım ben…”
Bütün gün çocukların yanında gece yaşadıklarımız konusunda konuşamamıştık, tabii arabada da çocuklar olduğundan yine konuşamadık. Evimin önüne geldiğimizde gözlerinin içine bakarak,
“Enişte sen de bizimle yukarıya gel, bir kahve yapayım!” dedim. Bu teklifime çok sevinmiş gibiydi. Derdimin kahve olmadığını ikimiz de biliyorduk, yukarı çıktık.
Ertesi gün okul olduğundan çocuklar hemen uykuya yattı. Ben de üzerimi değiştirip pijamalarımı giydim ve mutfağa kahve yapmaya gittim. Ocağın önünde kahvenin pişmesini beklerken eniştem de yanıma geldi. Yine arkamdan sarılıp kulağımı öpünce hazla ürperdim.
"Bırak kahveyi baldız… Ben seninle sevişmek istiyorum. Dün gece doya doya sikişemedik. Bari bu gece rahatça sikeyim seni… Nasıl olsa ablan beklemiyor beni, bu gece beni sana verdi." diye fısıldadı kulağımın içinde…
"Ohh, eniştee…" diyebildim. Böyle açık saçık beni sikmek istediğini söylemesi bir anda kanımı kaynatmıştı. Hiç alışık değildim böyle konuşmaya, kocamdan hiç görmemiştim. Nedense eniştemin küfürlü konuşması, beni sikmek istediğini filan söylemesi beni deli gibi tahrik ediyordu.
Arkama dönüp enişteme sarıldım. Beni kollarının arasına alıp dudaklarıma yumuldu. Ateşli bir öpüşmeden sonra ocağı kapatıp yatak odasına sürüklendik. Çocukların odasına baktım, uyuyorlardı, kapıyı sımsıkı kapattım. Ardından yatak odasına girdik el ele, kapıyı kilitledim. Şimdi sikici eniştemle kocamın yatağındaydım.
Cesur Eniştem, resim №4
"Demek beni sikmek istiyorsun eniştem…" dedim muzipçe gülümseyerek, biraz da utanarak… Yanaklarım alev alev yanıyordu bunu söylerken… Gözlerimin içine baktı,
"Hem de çok istiyorum baldız…" dedi. Eliyle önündeki kabarıklığı tutarak bana gösterdi, "Evire çevire sikmek istiyorum seni… Bu kalkmış yarağı amına koymak istiyorum. Sana zevk vermek istiyorum."
”Hadi öyleyse eniştem… Sik beni… Ablamı siktiğin gibi sik… Beni de inlet zevkten…”
Hiç konuşmadık ondan sonra... Hırsla, büyük bir açlıkla sevişmeye koyulduk. Eniştem beni çılgın gibi öperek çırılçıplak bıraktı. Sonra kendi de aceleyle çırılçıplak soyunup bu sefer amıma yumuldu. Amımı öpüyor, yalıyor, klitorisimi emiyordu. Kocamın asla yapmadığı bir şeydi bu.
Eniştem beni yalayarak orgazma ulaştırdı öylece... Sonra ben de onun kazık gibi sikini elime aldım, öpüp yalamaya başladım. Kocam hiç sikini yalatmamıştı bana. Şimdi içimden gelmiş, biraz da meraktan eniştemin sikini yalıyordum. Acemice yapsam da eniştemin hoşuna gidiyor, ben yalarken saçlarımı okşuyordu.
Bir süre sikini yalayıp emdikten sonra eniştem beni sırtüstü yatırdı, sikini biraz amımın dudakları arasına sürtüp amıma girdi. İçimde siki alev gibi yanıyordu adeta. Amıma hızlı hızlı köklerken elleri de boş durmuyor, memelerimi hamur gibi yoğuruyordu.
Daha beş dakika geçmeden ben bacaklarımı beline sıkıca dolayıp kasılmaya başladım. Yeniden orgazm oluyordum.
Orgazm kasılmalarım bitince bacaklarımı gevşettim. Eniştem de amımdan çıkıp beni çevirip domalttı. Ben götümü sikecek diye biraz telaşla biraz da merakla beklerken tekrar amıma girip sikmeye devam etti.
Kocam beni hiç domaltıp sikmemişti. Götten de zaten hiç sikmemişti zaten… Seks hayatımız aktifken bildiği tek pozisyon beni yatırıp amımı sikmekti.
Nedense domalma pozisyonunda hep götten sikişilir diye bir ön yargım vardı. Ama eniştem şimdi beni domaltmış amımı sikiyordu. İlk defa sikildiğim bu pozisyon çok hoşuma gitti.
Bir süre beni domaltmış halde siktikten sonra pozisyon değiştirince bir başka ilki daha yaşadım. Eniştem sırtüstü yatıp beni üzerine almıştı.
”Hadi sikimin üstüne otur aşkım… Biraz da sen beni sik…” dedi.
Onun yönlendirmesiyle elimle sikini amıma yerleştirip üzerine oturdum yavaş yavaş… Amımı yararak köküne kadar girince de önce yavaşça ileri gidip gelmeye, sonra da yukarı aşağı inip kalkmaya başladım.
Diğer pozisyonlarda sikiş hızını eniştem ayarlıyordu. O da hoşuma gidiyordu, ama bu pozisyonda hızı kendim ayarladığım için özgürce sikişiyordum. Üstte ben orgazm olana kadar zıpladıktan sonra eniştem birden beni altına alıp birkaç kez hızlı hızlı kökledi ve içime döllerini fışkırttı.
Kendimize gelene kadar yan yana uzanıp sessizce yattık. Sonra birbirimize döndük ve öpüşüp elleşerek konuşmaya başladık. Dün geceki ilk sikişmemizi konuştuk. Sonra bu günkü sikişmemizi…
Enişteme sikiştiğimiz pozisyonlarının benim için ilk olduğunu itiraf ettim. Hatta beni domalttığında götümü sikeceğini düşündüğümü söyledim. Eniştem hemen doğruldu ve gözleri parlayarak,
"Götten sikmemi ister miydin baldız?" diye sordu.
“Daha önce hiç denemedim eniştem. Dedim ya, bacanağın sadece dümdüz seks biliyor. Canım yanacak diye korkuyorum. Fakat fena halde merak da ediyorum ne yalan söyleyeyim…”
Eniştem hemen yataktan kalktı, elimden tutup beni de kaldırdı,
"Gel öyleyse, banyoda daha güzel olur!" diyerek ebeveyn banyosuna götürdü beni.
Cesur Eniştem, resim №5
Küvetin içine girdik, ılık duşun altında birbirimizi güzelce yıkadık. Eniştemin siki yeniden sertleşmişti. Suyu kapattı, ellerimle batarya musluğuna tutunmamı sağladı ve beni ayakta domalttı.
Sikinin başına ve götümün deliğine koyu bir saç kremi döküp sikini götüme dayadı. Saç kreminin kaydırıcı etkisiyle pek zorlanmadan ve hiç acele etmeden yavaş yavaş girdi. Öyle korktuğum gibi çok acımamıştı ve tamamı girince hareketsiz durunca acı daha da azaldı.
İçimde biraz hareketsiz bekleyip yavaşça sikmeye başladı. Gittikçe hızlanıyordu ve ben de daha çok zevk almaya başlıyordum. Dakikalar boyu arkamda gidip geldi eniştem, götümü sikti.
Hareketlerinden anladığım kadarıyla eniştem boşalmaya yaklaşıyordu. Bir elini alttan amıma atıp klitorisimle biraz oynayınca ben de zirveye yükselmeye başladım. Eniştem böğürerek götümün içine döllerini fışkırtıp, içimden çıkmadan klitorisimdeki elinin hareketlerini hızlandırınca ben de orgazm oldum.
Ama ne orgazm, dizlerim titriyor, ayakta zor duruyordum, eniştem beni tutmasa düşecektim.
Cesur Eniştem, resim №6
Siki götümde küçülene kadar bana arkadan kenetlenmiş halde kaldı. Sonra sikini çıkardı. Beni kendine çevirdi ve öpüşmeye başladık. Çok mutluyduk ikimiz de…
Sonra da duşun ılık suyunu yeniden açıp yıkandık. Kurulanıp çıktık. Eniştem giyinip evine gitmek için hazırlandı. Kapının arkasında son bir kez sarılıp ahtapot gibi kollarının arasına aldı, ateşli bir öpüşmeyle vedalaştık.
“Yine gelecek misin eniştem” diye sordum kapıdan çıkarken… Gideceği için üzgündüm. Sabaha kadar eniştemle aynı yatakta kalıp sevişmeyi çok istiyordum.
“Deli misin bebeğim, tabi ki…” diye fısıldadı yanaklarımı sevgiyle okşayarak... “Artık ikiniz de benim karımsınız. Ablan senin üzülmene dayanamaz, her fırsatta beni sana gönderir, merak etme… Ben de ne zaman istersen gelirim, bir telefonun yeter.”
Eniştemi yolcu ettikten sonra ben de kendimi yatağa attım.
Tatlı bir yorgunluk vardı üzerimde. Son iki günde yaşadıklarım müthiş heyecanlı ve güzeldi. Yatakta bütün bedenimle gerindim mutlu bir kedi gibi… Aygır gibi güçlü eniştemle sevişmelerimizin devam edecek olması beni çok mutlu etmişti gerçekten…
Nasıl olsa eniştemle sikişmemden ablamın haberi ve izni vardı.
56 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Utanç Veren İlişki
Almanya’ya göç etme sebeplerimin başında her ne kadar maddi olanakların Almanya’da daha iyi olması yer alsa da insan gibi yaşayabilmek ve insanlarla yaşamak önceliklerim arasındaydı.
Ağır ve uzun süreli çalışmalardan dolayı kendime ayıracak zaman kalmıyor, kendimle hesaplaşamıyordum. Hayat yoğun, yorucu ve karmaşa içinde akıp gidiyordu.
İşim gereği bir şantiyeyi bitirdiğimizde başka bir firma ile anlaşıyor yeni bir şantiyede iş başı yapıyordum. Sektörde büyük ölçekli şantiyelerde çalışabilen ekipler genel olarak belli başlı kimselerden oluşur. Bir şantiyede olmasa bir sonrakinde mutlaka aynı kişilerle karşılaşırdık.
Dış cephe giydirme işi yapan Hasan usta da sık sık denk geldiğim kişilerden biriydi. İşini iyi yapan ama kendince sorunları olan bir arkadaşımızdı.
Baba evinde bitmek bilmeyen sorunlardan bunalıp evden ayrılmış, çalışmaya başlamış, kendi başına evlenmiş ve hayat kurmuştu. Evlendiği kişiyi üyesi olduğu cemaat bulmuş, birbirlerini pek tanımadan cemaatin teklifini körü körüne kabul etmişlerdi.
Hasan usta ailesi ile hemen hemen hiç görüşmezdi. Tek akrabalık bağı eşinin ailesiydi. Onlar da varlıklı bir aile olmalarından dolayı kimi kimsesi olmayan Hasan ustayı pek tasvip etmiyorlardı ama kızları cemaatin aklına uyup evlendiği için mecburen kabullenmişlerdi.
Hasan usta yaptığı işte çalışan kişilerle pek geçinemez kimse onun huysuzluğuna katlanmak istemezdi. Hasan usta da genelde mühendislerle arkadaş olmaya çalışırdı. Arada bir gelir konuşur sohbet ederdik.
Bir kaç şantiyede birlikte çalışınca artık iyiden iyiye samimi olmuştuk. Bana açılıyor kimseyle dertleşmediği yılların acısını çıkarır gibi bütün sorunlarını paylaşıyordu.
Ben yapım gereği karşımdaki insanın anlattıklarına değer veren, aklımın kestiği konularda da tavsiye verip yol göstermeyi seven bir insanım. Günler bu şekilde geçerken Hasan usta artık her türlü aile içi konusunu anlatır olmuştu. Evinde bir gün bile huzur bulamadığından dert yanıyordu. Eşinden sonra çocukları ile de sorunlar yaşıyordu.
Zaman bu şekilde akıp giderken Hasan yine yanıma gelip dert yanmaya başladı. Hayatta her şeyle baş ettim ama eşimle baş edemiyorum diyordu. Eşinin her fırsatta,
“Seninle cemaat yüzünden evlendim, gençliğimi, güzelliğimi, ailemin zenginliğini sana feda ettim. Sen ise bunun karşılığında hiçbir şey yapmadın” dediğini anlatıyordu.
Ben de Hasan ustaya tavsiye olarak yaşadıklarının aslında insanlarla geçimsiz ve huysuz davranışlar sergilemesinin bir sonucu olduğunu açık açık anlattım.
'Evde de böyle huysuzluk yapıyorsan sorunlarının kaynağı bu olabilir' dedim. Hasan usta söylediklerimden incinmişti ve bunları kabullenmek istemiyordu.
Bir pazar günü evde dinlenirken telefonum çaldı. Arayan Hasan ustaydı. Eşi ile yine tartışmışlar ve eşi ailesini çağırmış, Hasan usta da tek başına kalmış ve tartışmanın orta yerinde beni aramıştı. Telefonu hoparlöre vermiş kendi yaptıklarını ve ona yapılanları anlatıyor kimsenin ona hak vermemesinden dert yanıyordu.
Eşinin abisinin arkadan sesi geliyordu. Anlaşılan herkes birlik olup boşanmanın temelini atmak için Hasan’ı sıkıştırıyorlardı. Hasan da yuvasını yıkmamak için benden destek bekliyordu.
Hazırlanıp evine gittim. Hasan ustanın evine ilk defa gidiyordum. Arada bir servise bindiğim zamanlardan evinin yerini biliyordum ama daha önce hiç içeri girmemiştim.
Eşinin annesi abisi ve ablası evdeydi. Çocuklar korkudan bir odada sessizce bekliyorlardı. Eşinin abisi ile baş başa konuşmanın daha iyi olacağını söyleyip balkona çıktık. Hasan’ın aslında iyi bir aile babası olduğunu ama huysuzluğunun her şeyi bozduğunu konuştuk.
Yıllar sonra bunları ayırmanın çocuklar için çok zor olacağını paylaştık. Bir süre ayrı kalmalarının ortamı sakinleştireceği konusunda hem fikir olduk. Boşanma konusunu da ortam sakinleştikten sonra eşlerin karar vermesinin daha doğru olduğu konusunda anlaştıktan sonra içeri geçip ailenin geri kalanı ile konuyu paylaştık.
Hasan’ın kaynanası başı kapalı, baldızı ise başı açıktı. Eşini ise içeri geçtikten sonra çay getirdiğinde gördüm. Ailenin diğer üyelerinin aksine kara çarşaflıydı. Zaten çayları da kapıdan Hasan’a verip geri çıkmıştı.
Hasan’ın kalması için şantiyede bir konteyner ayarladım. Yirmi gün burada kaldı. Ara ara geliyor ayrı kalmalarının ilişkilerine iyi geldiğini, işleri yoluna koyduğunu anlatıyor, teşekkür ediyordu.
Hasan bir gün yanıma gelip çocuklarını çok özlediğini ve eve gideceğini söyleyip konteynerin anahtarını uzattı. Acele ile servise yetişmek istiyordu ama servis hareket etmişti bile. Hasan’ı alıp evine götürdüm.
Çocukları ve eşi binanın bahçesinde Hasan’ı bekliyorlardı. Çocukları ile hasretle kucaklaşıp evlerine gittiler. Hasan’ın eşinin sadece gözleri görünüyordu. Gözlerine sürme çekmiş belli ki eşinin gelmesi için hazırlık yapmıştı.
Günler günleri kovalıyor Hasan’ın inişli çıkışlı aile sorunları bir başlayıp bir bitiyordu. Hasan'ı sürekli dinlemek artık işkence gibi olmuştu ama o sıkılmadan anlatmaya devam ediyordu.
Aslında sorunun eşinin ailesi olduğunu düşünmeye başlamıştı. Evini alıp başka bir şehire taşınmak istiyordu şimdi de…
Önce gidip işini ayarlayacak sonra da gelip evini götürecekti. Dediğini de yaptı. Başka şehirde iş bulup gitti.
On gün sonra beni arayıp evi taşımak için bir nakliye şirketi bulduğunu nakliyeci ile anlaşmak için nakliyecinin evde eşyalara bakmak istediğini söyledi. Eşi evde yalnız olduğundan nakliyeciye eşlik etmemi rica etti.
Nakliyeciyi alıp evine götürdüm. Eşi mutfakta bekliyor ben de adama odaları gezdiriyordum. Adam Hasan’ı arayıp fiyat verdi. Normalden oldukça pahalı bir fiyattı. Nakliyeci ile Hasan anlaşamadılar. Adamı alıp evden çıktım.
Hasan birkaç gün sonra yine bir nakliyeci bulmuş evine götürmemi istiyordu. Elimde işler olduğunu ve ancak öğleden sonra götürebileceğimi söyledim.
Öğleden sonra nakliyeci ile buluşup Hasan’ın evine gittik. Eşi yine mutfakta ben yine adama odaları gezdiriyordum. Telefonda Hasan ile pazarlığa başladılar. Nakliyeci salonda oturmuş elinde kâğıt kalem hesap yapa yapa konuşuyordu.
Kamyon, paketleme, indir-bindir, lift, eşyaların gideceği şehirde yeniden yukarı çekme vs. sıkı sıkı pazarlık ediyorlardı. O sıra eşinin bana seslendiğini duydum. Salondan çıkıp mutfağa gittiğimde
“Çayları alır mısınız rica etsem? Ben içeri gelmek istemedim.” dedi.
Masanın üstünde hazırladığı tepsiye yöneldim. Kara çarşafının altında sadece sürmeli kara güzel gözleri görünüyordu. Gözlerine bakınca onun da bana baktığını fark ettim.
”Bu daha ne kadar devam edecek?” dedi. “Bir ev taşıma olayını bile bu kadar büyüten bir adamla yabancı bir memlekette ne yaparım bilmiyorum.”
Sadece iki kere olduğunu ve bunun normal olduğunu biraz sabırlı olması gerektiğini söyledim. Daha önce abisinin de üç kere nakliyeci getirdiği söyledi. Anlaşılan Hasan eşinin abisi ile de eve nakliyeci göndermiş ve haklı olarak kadın bunalmıştı.
Çayları alıp mutfaktan salona geçtim. Nakliyeci hala telefonda pazarlık ediyordu. Yine beklediğimiz gibi anlaşamadılar. Adamı alıp evden çıkacakken nakliyeci
“Abi sen zahmet etme, az ilerde bir işim var oraya geçeceğim. Senin bir günahın yok ama bu dangalak ev falan taşıyamaz. İşin üçte birinin parasını veriyor şerefsiz” dedi.
“Adamın eşi evde birader, nasıl konuşuyorsun sen?” diye çıkışınca,
“Kusura bakma abi o kadar yol geldik tutamadım kendimi…” deyip kapıyı çekip çıktı evden.
Adam son derece haklıydı aslında ama kadının yanımızda olmasına rağmen davranış tarzına fitil olmuştum. Sinirden elim ayağım titriyordu. Hani konuyu biraz uzatsa neredeyse birbirimize girecektik. Kapıyı arkasından sinirle kapatıp yatışmak için ellerimi kapıya dayayıp biraz öylece, ayakta kalakaldım.
Derin soluklar alıp vererek sakinleşmeye çalışıyordum ki… Birden yanı başımdan O'nun ipeksi, sokulgan, yumuşacık sesini duydum,
“Kusura bakmayın lütfen, sizi de sıkıntıya soktuk. Buyurun, içeri geçip oturun, sakinleşin biraz…”
Ne yalan söyleyeyim, kulaklarımda o sesi duymak bir anda hamur gibi yapmış, adeta içimi eritmişti. Mutfaktaki sandalyeye oturdum. Önüme bir bardak su bıraktı,
“Çay içer misiniz?” diye sordu.
“Zahmet olmazsa bir bardak alırım.” dedim. Dolaptan iki ince belli bardak çıkarıp doldurdu, sonra da geçip karşımda oturdu. Çayını sakince karıştırırken,
“Hasan zaten her konuda böyle yapıyor. Onu tek savunan sizsiniz. Ama sizin de onun gerçek yüzünü görmeniz gerekiyor. Her zaman kendisine güvenen insanları rezil ediyor. Market alışverişi gibi basit bir olayda bile sorun yaşarken ev taşımak onun için savaş sebebi gibi…” dedi.
“Hasan’ın durumunu biliyorum, haklısınız. Ama kalbi temiz bir insan, herkesin kendini kandırmaya çalıştığını düşünüyor sadece…” dedim.
“Şantiyede bile sadece sizinle yakınlığı olduğunu defalarca anlattı. Madem biliyorsunuz, neden hala onun arkasındasınız anlamıyorum.”
“Arkasında değilim sadece yalnız başına kalmasını istemiyorum.”
Cebimden sigara çıkarıp oturduğum sandalyeden ona doğru uzattım. Peçesinin altında sinirden yuvalarından çıkacak gibiydi kömür karası sürmeli gözleri… Uzanıp sigarayı aldı. Peçesini çenesinin altına kaydırıp sigarayı etli dolgun dudaklarının arasına yerleştirdi.
İlk defa yüzünü görüyordum. Kara çarşafın gizeminden mi bilmiyorum çok güzel bir kadındı. Hasan ustaya çemkirmesinde haklıydı, bu güzelliği heba etmişti. On numara fazlaydı kocasına…
Sigarasını yakmak için ayağa kalkıp yaklaştım. Bacak bacak üstüne attı bu arada, kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı.
Siyah çarşafının eteğinin bittiği yerden file çorap içindeki bembeyaz ayağı görünüyordu. Kırmızı ojeli kumru gibi minik ayakları da içimdeki şehveti ayrıca kamçılıyordu.
Ona benzer kadınların rol aldığı porno filmler şimşek gibi zihnimde resmi geçit yaptı bir anda… Güneş görmemiş bembeyaz tenli ve alabildiğine sekse susamış örtülü peçeli kadınların erkeklerle çığlıklar atarak sevişme sahneleri geldi gözümün önüne…
Kapalıydı, çarşaflıydı evet ama ayaklarına giydiği file çoraplar... Ah, beni en çok tahrik eden şeyi, file çoraplı ayaklarını görmek bir anda kimyamı değiştiriverdi. Dışarıdan çok soğuk, sönmüş bir volkan gibi görünen bu güzel kadının içindeki kaynayan lavları işaret ediyordu bana bu görüntü… Hem kendini, hem dokunanı yakacak bir volkandı bu kadın…
Sigarasını yakarken ellerini çakmağın ateşine siper ettiğinde ilk defa tenlerimiz birbiri ile temas etti. Eli ateş gibi yanıyordu. Sigaranın ilk dumanını içine çekerken hafif pembe rujlu dudaklarının titrediğini gördüm.
“Çocuklar evdeyken sigara yaktım, kusura bakmayın.” dedim kendime gelmeye çalışarak...
“Çocuklar okulda...” dedi buğulu sesiyle… Kısacık bir an gözlerime baktı, sonra gözlerini kaçırdı, önüne bakarken,“Evde kimse yok, merak etmeyin.” diyerek devam etti. Sesi az önceki gibi yüksek perdeden değil, sanki fısıldayarak çıkmıştı. Bir gizi paylaşır gibi, bir suç ortağıymış gibi…
Bir an aklımdan kalkıp şuracıkta bu kadına zorla sahip olmaya çalışsam diye geçti. Tartışmaların, kavgaların eksik olmadığı bu eve komşular yine kavga var diye yardıma bile gelmezler diye geçirdim içimden... Neden evde yalnız olduğumuzu üstüne basarak söyledi acaba düşüncesi de kurt gibi içimi kemirmeye başladı bir yandan…
Sonra aklımdan geçenlerin ne kadar kötü şeyler olduğunu fark ettim. Her yeri kapalı bir kadının sadece yüzünü ve file çoraplı ayağını görüp ihtirasa kapılmıştım. Elinin elime değmesinden tahrik olmuş ve sertleşmiştim. Kendimden ve kirlenmiş zihnimden tiksindim. Sessizliği Ela bozdu. O yumuşacık, boğuk, son derece seksi bulduğum sesiyle,
“Kahve yapıyorum kendime... Sen… Sen de içer misin?” diye sordu. Bir anda senli benli olması yine içimdeki şehveti coşturmuştu.
“İçerim.” dedim. “Senin elinden kahve içmek iyi gelecek.” Kahve de laf mı, zehir olsa içerdim onun elinden… Koca evde ikimiz yalnızdık ve aramızdaki gergin atmosfer git gide elektrik yüklü bir hal alıyordu. Erotizm vardı havada…
Başını kaldırıp yüzüme baktı bir an, yanakları kızarmış, utanmış gibiydi. Sigarasından aldığı nefesi koyuverdi. O şeklinde büzdüğü pembe, ürkek ceylan gibi titreyen dudaklarından çıkan sigarasının dumanı bir sis gibi güzel yüzünü kapladı.
Ocakta kahveyi yaparken pencereden vuran güneş çarşafının içindeki hatlarını belli ediyordu. Bacakları, basenleri, kalçalarının genişliği, memelerinin yuvarlaklığı, belinin inceliği…
Ela’yı santim santim inceliyordum. Sertleşmiş aletim kumaş pantolonumda çadır kurmuştu. Aletimin baskısından bacaklarımı ayırmış sere serpe oturuyordum. Kahveleri getirip önüme koyarken aletimi fark etmiş olsa gerek, ürkek bir kuş gibi tedirgin, telaşla çekilirken o panikle ayağıma bastı.
Babet çorabımdan açıkta tenime onun çıplak ayakları temas etmişti. Bembeyaz yüzü kıpkırmızı kesilmişti.
“Kusura bakma, görmedim.” diyerek acele ile kendi sandalyesine oturdu. Ne olacaksa olsun istiyordum. Kahvenin yanında su getirmeyi unuttuğunu fark edip,
“Suları da ben doldurayım o zaman” diyerek ayağa kalktım. Aletimi kaldırmış olduğumu artık fark etmemesi imkansızdı. Tezgâhta suları doldurup masaya getirdiğimde yine sarsıldım.
Ela otururken çarşafının etek kısmını ayaklarının üstü görünecek kadar, neredeyse dizine yakın bir hizaya, yukarı çekmişti. Siyah file çoraplı düzgün bacaklarının güzelliği biraz daha çıkmıştı ortaya…
Suyunu uzatırken eli yine elime temas etti. Bundan cesaret alıp ona yakın olan sandalyeye oturdum. Kahvemden bir yudum aldım. Fincanı bırakırken masadaki çay kaşığını bilerek yere düşürdüm. Dizimi yere bırakarak kaşığı almak üzere yere doğru eğildim. İkimizin de nefes alışverişi hızlanmıştı.
Tam ayaklarının dibindeydim. Yüzümü tek çıplak gördüğüm yerine, siyah file çorap içindeki bembeyaz ayacığına yaklaştırdım. Onca yaklaşmama, ayaklarına kapanır vaziyette önünde eğilmeme rağmen ayağını çekmedi.
Ben de bundan cesaret alıp iki elimle ayağını hafifçe tuttum. Heyecandan ölecek gibiydim. Her an çay bardağını başımdan aşağıya dökecek diye bekledim. Tık bile çıkmadı.
İki elimle ayağını tutup yüzüme yaklaştırdım, ojeli ayak parmaklarından öptüm. Yine ses çıkarmadı. Parmaklarını çorabın üstünden öperek yalayarak ayak bileklerine, oradan da baldırlarına kadar ilerledim.
Bacakları titriyordu. Bacaklarını aralayıp çarşafını dizlerine kadar açtım. File jartiyer çorapları dizlerinin üzerine kadar çıkıyor, geniş dantellerde sona eriyordu. Jartiyer çorabın dantellerinin bitiminden iç çamaşırına kadar bembeyaz sütun gibi baldırları görünüyordu.
Utanç Veren İlişki, resim №2
Dizlerini öpmeye başladım. Off… Benim mi dudaklarım sıcak, onun mu teni yanıyor, bilemedim. İkimizi de alevler sarmıştı o anda… Dizlerini öpünce eğildi, elleriyle iki yanağımdan tutup başımı kendine doğru kaldırdı. Yüzüme bakıp
“Yapma…” diye inledi fısıltıyla… “Dur artık yalvarırım. Yapma. Sana karşı koyamıyorum.” dedi.
“Karşı koymanı istemiyorum zaten…” diye yanıtladım yine aynı tonda, fısıldayarak… “Kendini bana bırak, yeter… Sevişmenin zevkine var. Bırak ne olur, seni seveyim. Zincirlerini kır bugün… Sen de istiyorsun bunu Ela… En az benim kadar sen de istiyorsun.”
Dizlerimin üstünde yükseldim, arzuyla titreyen etli, çilek kokulu dudaklarına bir öpücük kondurdum. Önce sımsıkı kapattı dudaklarını, sonra gözlerini kapatıp teslim oldu. Öptüm, öptüm.
Dilimin ucuyla kuruyan dudaklarını yalayınca hazla aralandılar. O mis gibi kokan ağzının içine dilimle daldım, dilini okşadım. Yanaklarımı tutan ellerinin kasıldığını hissettim.
Kara çarşafıyla erkeklerin yanına bile çıkmayan, tokalaşmak için elini bile uzatmayan tutucu, ürkek, utangaç, çekingen kadın şimdi büyük bir açlıkla öpüşüyordu benimle… Öpüşmek ne kelime, dillerimiz savaşıyordu adeta…
Neden sonra dudaklarımı onun aç dudaklarından kurtarıp biraz geri çekildim. Dakikalarca öpüp emdiğim etli dudaklar şişmiş, kabarmış titriyordu. Gözleri dumanlanmış, arzuyla, içinde çağlamaya başlayan şehvetin ateşiyle kısılmışlardı.
Yüzüne, gözlerinin içine bakarken ellerimi önce basenlerine sonra külotunun bel kısmına kadar götürdüm. Külodunu çıkarmak için aşağı doğru çekmeye başladım. Bunca yıldır kocasından başkasının dokunmadığı yerlerinde bir yabancının elleri dolaşıyordu.
Kalçası ile sandalyenin oturağı arasında sıkışan külodu çıkmak üzereydi. Birazdan en mahrem yeri bir yabancının gözlerinin önünde sergilenecekti. İçimde bunca ileri gitmemize, adeta şehvet patlaması yaşamamıza rağmen, yine de bana tepki gösterecek, külodunu çıkarmama izin vermeyecek korkusu vardı.
Ama o da heyecan içindeydi. Zevk alıyordu. O da benim gibi yasak zevklerin ihtirasına kaptırmıştı kendini… Kocası uzun zamandır evde yoktu. Yapayalnızdı. Ben ne kadar bir kadınla sevişmenin açlığını çekiyorsam, o da bir erkekle sevişmeyi, sevilmeyi, doyuma ulaşmayı istiyordu en az benim kadar…
Yabancı bir erkeğin ellerinin namusunu okşamasına karşı tepkisi, kalçasını hafifçe kaldırıp külotunun çıkmasına izin vermek oldu.
Dizlerinden aşağı sıyırıp tek tek ayaklarını tutup kaldırarak çıkardım külodunu…Burnuma dayayıp amının kokusunu derin bir nefesle içime çektim yüzüne bakarken… Islaklığını hissettim dudaklarımda... Amından süzülen zevk sularının kokusunu aldım.
Bacaklarındaki siyah jartiyer çoraplarla aynı seksilikte, siyah tülden minicik bir kumaş parçasıydı öptüğüm, kokladığım… Başım dönüyordu, kendimi cennette hissediyordum.
Ela da benden farksızdı aslında… Kömür karası gözlerinde korku, şehvet, pişmanlık birbirine karışmıştı. Onu ürkütmemeye çalışarak, ağır çekim hareket ederek parmaklarımı araladım. İpeksi siyah tül külodu parmaklarımın arasından sıyrılıp yere düştü.
Minicik ayaklarından tutup kaldırdım. Siyah jartiyer çoraplı bacaklarını omuzuma yerleştirip kalçalarını sandalyeden kendime doğru çektim. Sandalyesinden bana doğru yayılmıştı şimdi… Arzuyla şişip dudakları kabaran amının tüm güzelliği ortaya çıkmıştı.
Başımı iki yana çevire çevire dudaklarımı dizlerinden içeriye doğru okşayarak ilerlettim. Jartiyer çorabın dantellerini geçip çıplak teninin sıcaklığını dudaklarımda hissettim.
“Ahh…” diye bir inleme koptu dudaklarından… Saçlarımı kavrayan elleri kasıldı, ince uzun parmaklarını saçlarımın arasında dolaştırırken aldığı zevkin etkisiyle kendine çekmeye başladı beni…
Kendimi ona bıraktım. Dudaklarımla uyluklarını, çıplak tenini öperek, dilimin ucuyla yalayarak başımı olmasını istediği yere yönlendirmesine izin verdim. Az sonra benim dudaklarım ve onun kabarmış am dudakları birleşmişti.
Başımı iyice amına yakınlaştırıp ıslanmış am dudaklarının tadına baktım. Derin bir inleme sesi çıkardı. Daha dilim değer değmez orgazm olmuştu. Uzun uzun yaladım. Amını, amının dudaklarını, amının içini, amından akan sularını...
Çizgi şeklindeki amcığı kabarıp dış dudaklar açılmıştı, üst tarafta klitorisinin istekle kabardığını görebiliyordum. Pespembeydi amcığının içi, ıslaktı, parlıyordu. Dilimin ucuyla o kabarık klitorisine dokundum, minik minik yaladım.
“Ohhh… Ovvvv… Mmmm….”
Sürekli inliyor, saçlarımı çekiştiriyordu sertleşmiş bızırıyla uğraşırken… Hele dudaklarımı o noktaya gömüp çekiştirerek emmeye başladığımda iyice delirdi.
Şehvet denizinin dalgalarına kapılmıştık. Sandalyede biraz daha kaydırıp bacaklarını kaldırdım. Hiç dokunulmamış arka deliğinde dilimi gezdirdim. Dilimle deliğini zorladıkça iniltileri sıklaşıyordu. Kalçalarını öpüyor, iki deliği arasındaki boşluğu yalıyordum.
Kaçıncı orgazmını yaşıyordu bilmiyorum. Bacaklarının arasında kafamı sıkıştırıyor biraz dinleniyordu. Orgazm kasılmaları biraz durulunca bacaklarını büyük bir şehvetle olabildiğince ikiye ayırıp amını bana, dilime teslim ediyor, sürekli yalanmak istiyordu.
Ayağa kalktım. Pantolonumu çözmeye başladım. Gözlerimi onun güzelliklerinden, bana sergilediği şehvet dolu manzaradan ayırmıyordum bunu yaparken…
Oturduğu sandalyede iyice kaykılmış, beline kadar sıyrılmış kara çarşafıyla, ikiye ayrılmış jartiyer çoraplı bacaklarıyla, az önce sularını akıttığım pamuk gibi beyaz, yalanmaktan ve zevk sularının etkisiyle parlayan şişkin amcığıyla harika görünüyordu.
Kömür karası gözlerini kocaman açmış, ortaya çıkacak aletime dikkat kesilmişti. Külodumu da pantolonla beraber indirince dışarıya fırlayan taş kesilmiş penisime baktı o iri iri açılmış gözleriyle… Ve o gözlerdeki beğeni, şaşkınlık ifadesini gördüm, kedinin ciğere baktığı gibi bakıyordu kasıklarıma… Yaşanacak zevklerin haberini alan ve taş kesilen sikime bakıyordu.
Pembe dili dudakların arasından çıktı, ucuyla şöyle bir yalandı. Seks açlığı çektiği öylesine belli oluyordu ki… Biliyordum, çok emindim, Hasan aptalı aylardır bu güzelliğin tadını tatmamış, onu doyuramamıştı. Kendini kara çarşafın içine, hayatın zevklerine kapatmış bu seksi şey, aslında sekse, şehvete, doyuma, orgazmlar yaşamaya aç bir kadındı.
Sonra ayağa kalktı. Karşı karşıya durduk bir an… Gözleri hala sikimdeydi. Ellerini sikime uzatacak gibi oldu, vazgeçti. Kapanan çarşafını yukarı çekip yaklaştı bana, çıplak amını sikime dayadı, kollarını boynuma doladı. Beni öpmeye, hırsla dudaklarımı somurmaya başladı. Suratımdaki amının sularının tadına bakıyor, etli dudaklarını bana emdiriyordu.
Kalçalarından yukarı doğru çeke çeke çarşafını çıkardım. Uzun siyah saçları iri dalgalar halinde serbest kalmıştı. İlk kez görüyordum saçlarını… Çok güzeldi çok…
Üzerinde sadece sütyeni kalmıştı. Çarşafının altında yıllarca gizlediği bütün hazineleri artık benimdi. Usulca sütyenin kopçasını açtım. Gün yüzü görmemiş kadının güneş yüzü görmemiş memelerini emmeye başladım.
Günahın karşı konulmaz lezzeti sarmıştı ikimizi de. Kalçalarından kavrayıp kucağıma alırken bacaklarını belime doladı. Amını sikime sürtüyordu. Sırtını mutfaktaki fayans duvara dayadım.
Islanmış amına sikimi hizalarken belime doladığı çoraplı bacaklarını gevşetip sikimi içine almaya başladı. Dibine kadar inince yine kasılmaya başladı.
“Iıhhh…” diye inleyerek yüzünü boynuma gömdü. Of tanrım, amcığı daracıktı, sımsıkı sarıyordu sikimi… Ve ateş gibi yanıyordu, sanki yanan bir fırının içine girmişti erkeklik organım…
Duvarla benim aramda sikilirken inleyip, dudaklarımı koparırcasına emiyordu. Balık etli kadını kucağımda tutmaktan yorulmuştum. Yavaşça bırakmaya başladım. Kucağımdan inmemek için bana sıkıca sarılıp gel gitlerini hızlandırdı, yine kasılıyor, yine orgazm oluyordu.
Ayakta onu tutacak takatim kalmamıştı. Kucağımdan indi. Testislerime Ela’nın suları bulaşmıştı. Kendinden geçmiş, deli gibi sabırsız hareketlerle mutfak masasının üzerinde ne varsa kenara itip kendine yer açtı. Sırt üstü masaya uzandı bacaklarını benim için araladı.
“Ela…” dedim. Yarı kısılmış gözleriyle bana baktı. “İstiyor musun beni? Seni sikmemi istiyor musun canım?” Cevap vermedi. Başını masanın kenarına koyup gözlerini kapattı. İki eliyle iki ayak bileğinden tutup dizlerini pergel gibi açtı.
Elbette sik beni demesini beklemiyordum, onun yapısına tersti bunu söylemek, argo sözcükler kullanarak sikilmek istediğini belirtmek… Ama kapalı gözleri, titreyen dudakları, araladığı bacakları bana istediğim yanıtı veriyordu.
“Çok güzelsin Ela…” diyerek yaklaştım. Ayak ucundan başlayarak parmaklarımla okşayarak ilerledim, jartiyer file çoraplı bacaklarını, ıslak kasıklarını, kasları titreyen karnını, uçları parmak gibi kabarmış memelerini boynunu okşadım tüy gibi… Arada eğilip dudaklarımı da yardıma çağırıyor, öpe okşaya ilerliyordum.
Aldığı hazdan bütün vücudundaki ayva tüylerinin kabarmasını izliyordum. Memelerinden sonra boynunu, omuzlarını dolaştım. Dudaklarını öptüm. Gözlerini açmıştı yine kocaman, ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Neden hemen bacak arasına girip sikmiyordum ki…
Bense öylece öperek okşayarak onun beklediği yere, bacaklarının arasına değil, başının olduğu tarafa doğru yanaşmıştım. Omuzlarından hafifçe çekerek kafasını geriye doğru masadan aşağı sarkıttım. Amından akan zevk sularına bulanmış sikimi bu kez ağzına soktum. Belimi ileri geri yaparak etli dudaklarını yavaş yavaş sikerken memelerini okşuyordum.
Elimi uzatıp amcığını okşamaya başladım. Avucumun içini dolduruyordu. Orta parmağımı küçük bir penis gibi amının içine sokmaya başladım. Parmağım ıslanmıştı suyundan, amına parmağımı sokup çıkardıkça avucumun içi de sertleşmiş klitorisine vurup duruyordu.
En az benim kadar zevk alıyordu Ela… Ben etli dudaklarının arasında, ağzının içinde gidip geldikçe ne kadar zevk alıyorsam, o da parmağımın hareketlerinden, klitorisine şaklatarak vurduğum darbelerden o derece zevk alıyordu. Her darbede boğuk iniltiler kopuyordu boğazından…
Hele ağzının içindeki sikimi içeriden diliyle yalamaya başlaması bitirdi beni… Boşalmaya çok yakındım. Böylesi bir güzelliğin, seks tanrıçasının her yerini kirletmek, döllerime bulamak istiyordum.
Sonunda olan oldu. Sikimi gırtlağına kadar bastırdım ve boğazından içeri spermlerimi boşaltmaya başladım. Çekilmek istedi, saçlarından tutup bırakmadım. Çaresizce döllerimi yutmak zorunda kaldı. Boşalırken boğaz kaslarındaki yutkunma hareketlerini görebiliyordum. Döllerimi yutuyordu bu güzel kadın…
Boşalmam bitince saçlarını bıraktım, geriye çekildim. Neye uğradığını şaşırmıştı. Masadan doğrulup kalktı. Kıçını masaya yaslayıp bana baktı. İnce uzun parmaklarıyla dudaklarının kenarındaki sperm damlalarını aldı. Ben de mutfak bankosuna dayanmıştım. Az önce boşalan sikimin ucundan bir iki damla sperm süzülüyor, hala tıp tıp damarları atıyordu.
Ela kollarımda defalarca boşalmış, hayatında yaşamadığına inandığım bir şekilde sevişmenin zevkini almıştı. Uzun siyah saçları dağılmıştı iyice, lüleler ve bukleler halinde inerek iri göğüslerini kapatıyordu. Uzun boyu ile orantılı uzun bacaklarındaki jartiyer çorapları haricinde çırılçıplaktı, harika görünüyordu.
Ağzının kenarlarındaki dölleri elinin tersi ile silerken yorgun argın sandalyeye bıraktı kendini... İçecek bir şeyler bulmak için buzdolabını açtım. İki bardak meyve suyu hazırladım, masaya getirip yanına oturdum.
Yarım saat önce kara çarşafının içindeki çekingen, utangaç, ürkek Ela, şimdi çırılçıplak, kafasını omuzuma koymuş, midesindeki döllerin üzerine meyve suyu içiyordu. Nefes nefese kalmış derin derin soluklanıyorduk. Sevişmeye başladıktan sonra tek bir kelime konuşmamıştık.
Meyve suyunu yarıya kadar içip masaya bıraktı sonra… Elini sikime götürüp okşamaya başladı. Testislerimi avuçluyor sikimi sıvazlıyor, göğsümü öpüyordu. Kalkıp kucağıma oturdu. Öpüşmeye başladık hırsla… Yine, yeniden alev almıştık.
Bir elimle belinden tutuyordum diğer elimle memesini... Memesindeki elimi tutup bacaklarının arasına götürdü. Amcığını okşarken ben hızlandıkça Ela daha ihtiraslı öpüşüyordu.
Kucaklayıp ayağa kalktım rahatça sikeceğim bir yer arıyordum evin içinde... Yatak odasına girmek istemiyordum. Hasan'ı hatırlayıp keyfimi kaçırmaya niyetim yoktu. Salondaki çekyata götürdüm. Üstüne çıkıp her yerimin bu eşsiz güzelliğe temas etmesini istiyordum.
Misyoner pozisyonundaydık. Bacaklarını aralamış, şehvetle içine girmemi istiyordu. İkimizin de istediği şey buydu aslında… Tekrar sertleşip taş gibi olmuş sikimin başını dayadım ıslak amına… Elimle tutup sikimi o ıslak dudakların arasında ıslattım, klitorisini sikimin kayganlaşan kafasıyla okşadım.
“Ohhh…” diye inledi kuruyan dudaklarını yalayarak… Kalçalarını yukarıya kaldırdı, bir an önce amcığına girmemi istiyordu, sikilmek istiyordu.
“Oh, bebeğim benim, ateş gibi yanıyorsun, amcığın yanıyor sanki…” diyerek dudaklarına yumulduğum anda sikimi de bir hamlede amına kökledim.
“Ihhhh…” diye inleyerek kollarıyla sımsıkı boynuma sarıldı, bacaklarını olabildiğince ayırıp sikimi vajinasında kaybetmeye çalıştı. Benim hafif kıllı kasıklarım onun kaymak gibi tertemiz kasıklarıyla birleşti. Hırsla gidip gelmeye başladım amında…
Hayatımızdaki ilk ve son seksimizmiş gibi hareket ediyor, çılgınca sevişiyorduk. İçinden çıkıp Ela'yı ters çevirdim. Arkadan amına girip çıkıyor sularını sikimle götüne bulaştırıyordum. Aletim amındayken götüne parmağımı sokuyordum.
“Ahhh…” diye minik bir çığlıkla inledi. Hem zevk, hem korku, hem biraz acı vardı inlemesinde…
“İlk kez mi?” diye hırladım. Salakça bir soruydu benimki… Minicik göt deliği pespembeydi, hiç ellenip koklanmamış bir bakirenin gül goncasından farksız göt deliğine ilk zevklerini tattırıyordum.
Bana yanıt vermedi, başını iki yana sallayarak inlemeye devam etti sadece…
Aletimi amından çıkarıp ıslak göt deliğine yüklenmeye başladım. Amından akan zevk suları öylesine çok ıslatmasına, ıslak parmaklarımla deliğini iyice kayganlaştırmama rağmen sikimi birden bastırınca canı yanmıştı, boğuk bir çığlık attı.
Aldırmadım çığlığına… İlk kez götünden sikiliyordu, genişletmeye çalıştığım büzük kaslarının sızlaması normaldi. Pompalamaya devam ettim. Durmak gelmiyordu içimden… Aslında o da durmamı istese durdurabilirdi beni...
Ama tam aksine… Durdurmadığı gibi ağzından dökülen acı ve zevk inlemeleri eşliğinde, kalçalarına götürdüğü elleriyle götünün yanaklarını ayırıp bana bakire götünü sunuyordu.
Götünden amına, amından götüne deliklerini değişe değişe sikiyordum. Zor oluyordu evet… Geri zekalı Hasan'ın siki epey küçük olmalıydı. Karısının amcığı genç bir bakireden farksızdı, daracıktı. Girip çıkmakta zorlanıyordum. Hele götü ondan daha da dardı.
Yine de iyi dayanıyordu. Öğünmek için değil ama, gerçekten kocasının sikinden büyük olmalıydı sikim... Daracık amı sikimi bilezik gibi sarıyor, her girip çıkışımda am dudakları da sikime sarılmış olarak içeri girip çıkıyordu.
“Ahhh…” diye inledi son götüne girdiğimde… Başını yan çevirip çekyatın kumaşına yatırmış, dudaklarını ısırarak içinde gidip gelen aletimin verdiği zevke odaklanmıştı. Sürekli inliyordu. Üzerine eğilip başını koltuğa gömdüm, saçlarını elime dolayıp götünde daha hızlı gidip gelmeye başladım.
Boşalmak üzereydim artık ve götünden çıkıp amına girdim. Belinin ortasına bastırıp götünü iyice havaya kaldırdım. Sikimin başı artık rahmine çarpıyordu. Salonun duvarlarında Ela'nın zevk inlemeleri ve kasıklarım kalçalarına vurdukça çıkan şaplama sesleri yankılanıyordu. Tüm ağırlığımı verip rahmini doldurmaya başladım.
İşim bitince o altımda yüz üstü uzandı. Sikim inmeye başlamadan götüne sikimi sokup ben de üstüne uzandım. Sikim küçülüp içinden çıkana kadar içinde hareket etmeye devam ettim. Yorgunluktan üzerine yığılıp kalmıştım.
Ela’nın gözlerinden sessizce gözyaşları süzülüyordu.
Sevişmeye başladıktan sonra ilk defa konuşmaya başladı.
“Saçımı bile kimseye göstermezken elin adamının orospusu oldum. En büyük günahı işledim. Çocuklar okuldan gelmek üzere, git artık ne olur...” dedi.
“Sana bunu yapmak inan aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama elimde değildi Ela… Çok güzelsin, çok alımlısın, senin cazibene dayanmak mümkün değil. Sadece minik ayakların bile bir erkeği yoldan çıkarmaya yetiyor.”
“Bunca yıl koruduğum iffetimi şeytan gibi kanıma girip kirlettin sen...”
“Hangimiz şeytan, tartışılır bence…” dedim yattığımız yerde uzun siyah saçlarını okşarken… “Sen, kara çarşafının altına giydiğin tanga külotla, bacaklarındaki file çorapla küçük bir dişi şeytansın aslında...” Güldüm sonra,
“File çoraplı ayaklarını gösterip beni baştan çıkartan sensin, inkar etme… Ben sadece sana hayran bir günahkarım…”
“Onlar benim iç dünyam sadece, seni kışkırtmak değildi amacım… Lanet olsun. Beni de günahlarına ortak ettin. Şehevi dünya zevkine kurban ettin beni de…”
“Böyle düşünmene üzüldüm Ela… Bence karşılıklı oldu, ikimiz de zevk aldık yaşadığımız şeyden… Bu kadar çabuk unutmuş olamazsın. Az önce kollarımda zevkten ölüyordun. Kucağıma çıkıp sikimin üzerinde oturup kalkarken kendinden geçiyordun aşkım… Çok iyi biliyorum, kocanla hiç yaşamadığın zevkleri yaşadın benimle… Hasan sana asla bu zevkleri yaşatamaz bebeğim, güzel kadınım...” diyerek son bir ümitle şansımı denemek istedim. Ama olmadı.
“Ben onu düşünmüyorum bile… Ben günaha girdiğim için kahroluyorum. Hasan beni bunca yıldır yaşadığım şehirde bile koruyamazken ona güvenip başka bir şehre gidemem. Sen de defol git ve beni yalnız bırak... Daha fazla konuşmak istemiyorum seninle…”
Bu şekilde kovulmak zoruma gidiyordu. Üzerinden kalkıp kenarda duran kara çarşafının peçe kısmıyla aletimi temizledim.
Ela yüzükoyun kapanmış hala ağlıyor, bana bakmıyordu bile… Yerden aldığım külodunu burnuma götürdüm. Derin bir nefesle ağına sinmiş amının zevk sularının kokusunu koklayıp cebime koydum.
Şehvetin pişmanlığını ilk defa bu kadar ağır bir şekilde hissederek evinden çıktım.
21 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Kocama Kapak
Kocamla genç yaşlarımızda evlendik. Her yeni evlilik gibi ilk yıllarımız çok güzel ve sevgi dolu geçti. Daha sonraki yıllarda kocam gittikçe benden uzaklaşmaya ve gözü dışarılarda olmaya başlamıştı. Yaptığı kaçamaklar ve beni aldatmaları bir şekilde kulağıma geliyordu.
Bazı geceler işini bahane ederek eve gelmediği oluyor ve iş icabı şehir dışında olduğu yalanlarını söylüyordu. Son zamanlarda sekreteriyle sikiştiği haberleri kulağıma gelmeye başlamıştı. Bir keresinde sekreteriyle sarmaş dolaş, sekreterinin evine girerlerken de kendim bizzat görmüştüm. Telefon edip nerede olduğunu sorduğumda, ofiste toplantıda olduğunu söyledi.
İşte bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Artık kocamdan intikamımı almalıydım. Kafaya koymuştum, ben de onu aldatacaktım. Fakat bulunduğum şehirde ve muhitte bu olmazdı...
Bir gün, bize yakın başka bir şehirde yaşayan ablamın rahatsızlandığı, ameliyat olacağı ve benim de ona refakatçı olmam gerektiği haberi geldi. Çocuklarımı köyde kaynanamlara bırakıp, ablamla beraber hastaneye gittik.
Ablamın durumu kötü ve ağrıları olduğundan, hastanenin girişinde hemen bir sedye getirdiler. O telaş içerisinde sedyeyi yanımdaki erkek hastabakıcı ile beraber itekleyerek hastane koridorlarında ilerliyordum. Sedyeyi iterken erkek hastabakıcının eli elime değiyordu sürekli...
Ablamı yatıracakları odanın önüne geldiğimizde, telaştan hiç yüzüne bakmadığım erkek hastabakıcının yüzüne baktım ve göz göze geldik. O anda sanki elektriğe çarpılmış gibi oldum, çok değişik duygulara kapıldım.
Yaka kartında adı yazıyordu, adı Recep imiş. Yaklaşık 25 yaşlardaydı ve gerçekten çok yakışıklıydı. İçimden (Tam aradığım erkek!) diye geçirdim. Hemen orada istese, ablamı falan unutup, Recebe verecek gibiydim.
Resmen amım ıslanmaya başlamıştı. Bir yandan da kendi kendime telkinde bulunup, (Saçmalama Nur, burada ablanın hayatı söz konusu!) diye söyleniyordum.
Neyse, doktorlar geldi, ablamı odasına yatırdık ve Recep doktorların verdiği talimat doğrultusunda ablamın iğnesini vurup serumunu taktı. Ablam iğne ve serumun etkisi ile rahatlamış ve uyumaya başlamıştı.
Bu arada Recep benimle de konuşmaya başlamıştı. Hastanın neyim olduğunu, nereden geldiğimizi, evli olup olmadığıma kadar her şeyi sordu. Recep bana çok yakın ve ilgi ile yaklaşmış, ne lazım olursa kendisine gelmemi söylemiş ve bulunduğu odasını da göstermişti.
Ablam ile çok yakından ilgileniyordu, fakat bunun altında yatan sebebin ben olduğumu hissediyordum. Sürekli ufak iltifatlarda bulunuyordu. Zaten benim de istediğim bir göz, Allah iki göz vermişti. Ben de Recep'ten müthiş hoşlanmıştım ve resmen onunla sikişmek istiyordum...
Akşam yemeği dağıtılmıştı, ablamı zorla kaldırıp bir iki lokma bir şeyler yedirdim. Yarım saat kadar sonra Recep tekrar geldi ve ablama alması gereken ilaçlarını verdi. Recep gittikten sonra ablam ilaçların etkisinden tekrar uykuya daldı. Daha sonra Recep tekrar yanımıza gelip,
"Ablamız nasıllar?" diye sordu. Ben de,
"Tekrar uyudu!" dedim.
"Ağrı hissetmemesi için bu ilaçlar onu uyutur, normaldir!" dedi. Sonra beni çay içmeye davet etti. Ben de,
"Valla canım sıkılıyor, varsa iyi olur!" diyerek kabul ettim. Uyuyan ablamı bırakarak, Recep önden ben arkasından, koridorda onun odasına doğru yürüdük.
Bana çok nazik davranıyordu, kapıyı açıp önce beni buyur etti, sonra kendi girip kapıyı kapattı. Odasında küçük bir elektrik ocağında daha önceden demlemiş olduğu çaydanlığın kapağını açıp baktı ve
"Çayımız da olmuş, içebiliriz!" dedi. Oturduğum sandalyeden hayran hayran ona bakıyordum. Şimdiden zevklenmeye başlamıştım ve amım yine ıslanmıştı. İkimiz de birbirimizden hoşlandığımızı biliyorduk.
Çayları doldurup, sandalyesini yanıbaşıma çekip oturdu. Bir yandan çaylarımızı içiyor, bir yandanda konuşuyorduk. Her cümlesinde bana iltifatlar yağdırıyordu.
Aslında güzel bir kadın sayılırım. Balık etli, beyaz tenli, 32 yaşımda, hayatımın en güzel çağında, birçok erkeğin hayalini süsleyen bir kadındım. Recep iltifatlarının bir yerinde 'bebek gibi kadın' olduğumu da söyleyince, ben artık yelkenleri iyice suya indirmiştim.
İkinci çayımızı da içtikten sonra ben sabırsızlıktan ölüyor, bir an önce ona sarılıp, sevişmek istiyordum. Elimdeki boş bardağı alıp masaya koyduktan sonra, sandalyesini iyice yanıma bitiştirdi. Bir elini omuzuma atıp, diğer eliyle de elimin birini tutup,
"Evli olmasaydın seni kesinlikle alırdım!" diyerek iltifatlarına devam etti. Sonra yavaş yavaş dudaklarını dudaklarıma değdirip öpmeye başladı. Beni öperken bile bulutlarda uçmaya başlamıştım.
Recep'ten o kadar hoşlanmıştım ki, o anda ne kocamı, nede ablamı düşünecek haldeydim. Bunun altında biraz da kocamın beni aldatması yatıyordu.
Biraz öpüşüp koklaştıktan sonra Recep kalkıp kapıyı içeriden kilitledi. Bu arada pantolonunun önü de kabarmış, yarağı belli oluyordu, bir de onu görünce ben hepten zevke geldim. İçimden (Offf, o yarağı mutlaka yemeliyim!) dedim.
Hastabakıcı odası ufak olduğundan, Recep dolaptan iki battaniye çıkardı ve yere serdi. Ben artık işin nereye varacağını çok iyi anlamıştım, zaten istediğim de buydu. Battaniyelerin üzerine de temiz bir çarşaf yaydı ve beni ellerimden tutup ayağa kaldırdı.
Ayakta deliler gibi öpüşüp sevişmeye başladık. Bir yandan benimle sevişiyor, bir yandan da üstümü çıkartıp, her yerimi okşuyordu. Resmen amımdan akan zevk sularım bacaklarıma süzülüyordu.
Üzerimde sadece külotum kalmıştı, beni yere yatırdı. Kendi de soyunup sadece külotu ile yanıma yatıp, tekrar sevişmeye başladı. Harika sevişiyordu. Hiç acele etmiyor, bir kadının nelerden zevk alacağını çok iyi biliyordu.
Dudaklarımdan ve boynumdan öperek, göğüslerimin de hakkını verdikten sonra yavaş yavaş göbeğime ve oradan amıma sıra gelmişti. Yola çıkmadan önce amımı yeni traş etmiş, kaymak gibi yapmıştım. Külotumu çıkardığında,
"Ufff, kayısı gibi amcığın var!" diyerek hemen yumuldu amıma. Resmen hepsini ağzına alıp, ağzının içinde klitorisimi dilliyor, adeta yiyip yutuyordu amcığımı. Böyle bir durumda ben nasıl dayanabilirdim, arka arkaya iki defa orgazm oldum.
Artık bir an önce sikilmek istiyordum. Fakat Recep halen iştahla amcığımı yalayıp, suyunu içiyor, bir yandan da,
"Ben böyle güzel amcık hayatımda görmedim!" diyerek iltifatlar yağdırıyordu. Ben en sonunda dayanamayıp,
"Yeter artık, hadi sik beni!" dedim. Recep ise,
"Ne dedin, bir daha söyle!" diye defalarca söyletip beni epey yalvarttı. Sonunda, "Sikmez miyim aşkım!" dedi ve kendi külotunu indirdi.
Yarağını görünce önce korktum, çok kalın bir şeydi ve mantar gibi kocaman kafası vardı. Kocamınkini zor alıyordum, onu nasıl alacağım diye tasalanmaya başladım. Fakat Recep o kadar ustaydı ki, zaten zevkten iyice sulanmış ve gevşemiş amcığıma hiç canımı acıtmadan harika bir şekilde yerleştirdi yarağını.
İşte o an zevklerin en güzelini yaşıyordum. Şu ana kadar sadece kocamın siktiği amımı, hoşlandığım bir yakışıklı genç bir erkek sikiyor ve böylece ben de kocamdan intikam alıyordum...
Recep 15-20 dakikadır beni zevkle sikiyordu. Boşalmaya yaklaştığını hissedebiliyordum. İçime boşalmamasını söyleyince,
"Korunmuyor musun?" dedi. Aslında düzenli olarak hapımı içiyordum, fakat,
"Korunmuyorum!" dedim. O da,
"Merak etme!" dedi ve yine beni deliler gibi sikmeye devam ederken, kocamda yaşamadığım vajinal orgazmı da onun sikinin altında ilk defa yaşayarak, deliler gibi titreye titreye bir kez daha orgazm oldum.
Benden kısa bir süre sonra da Recep içimden çıkıp göbeğimin üzerine boşaldı. Mutluluktan uçuyordum. Bana hem klitoris, hem de ilk defa vajinal orgazmı yaşatan bu adamı artık nasıl bırakabilirdim bilmiyordum. İstese onun kulu kölesi olurdum...
O gece Recep, ara sıra ablama bakıp gelerek, sabaha kadar beni tam 6 kere sikti. İnanın ben böyle bir şey kocamdan görmedim! Nasıl olduğunu sorduğumda, benim çok tatlı ve güzel olduğumu bu yüzden bu kadar çok sikebildiğini söyledi.
Bu arada birinci sikişmemizden sonra amıma fitil koydu ve sonraki sikişmelerimizde rahat rahat her seferinde içime boşaldı...
Ablam ertesi günü ameliyat oldu ve ben üç hafta orada refakatçi kaldım. Bu arada Recep hiç evine gitmedi, her gün benimleydi, öyle ki gündüz bile odasına girip birkaç kez sikişiyorduk.
Adam çok azgın ve doymak bilmiyordu. Ben artık külotumu çıkarıp giymekten yorulduğum için, külotsuz gezmeye başladım. Gündüz odasına girip hemen ayakta domalıyordum, kimse anlamasın diye elbiselerimiz üzerimizde, ayak üstü çabucak sikişip çıkıyorduk.
Bazı hemşireler durumu anlamışlardı, fakat umurumuzda değildi. Harika ve çok mutlu günler geçiriyordum. Bu arada bu kadar çok sikişmekten amım acıyordu ve sandalyeye oturamıyordum. Recep onun için de bana bir jel ayarlamıştı...
Recep üç hafta boyunca yalanmadık, emilmedik, öpülmedik, ellenmedik yerimi bırakmamıştı. Kalçalarım da çok hoşuna gittiğinden, bazen beni domaltıp, götümün deliğini deliler gibi yalıyor, diliyor ve emiyordu.
Götümü de sikmek istediğinden emindim, fakat daha önce hiç götümü siktirmemiştim ve korkuyordum. Ki zaten istesem bile Recebin o kalın yarağını götüme almam imkansız gibi bir şeydi. Recep de amımı siktikten sonra yarağını göt deliğime sürterek müthiş boşalıyor, dölleri sırtıma saçlarıma kadar geliyordu...
Bir gece yine çılgınlar gibi sevişirken beni domaltıp, yine götümün deliğini dillemeye ve yalamaya başlamıştı. Yalanmak hoşuma gidiyordu, fakat canım çok acıyacak diye anal ilişkiden korkuyordum.
Bu sebepten kocama bile vermemiştim götten. Recep o gece bir ara göt deliğime bir sprey sıktı.
"O ne?" dediğimde,
"Mikrop öldürücü, temizleyici sprey!" dedi ben de inandım. Az sonra göt deliğim uyuşmaya başlamıştı ve bir şey hissetmiyordum. Daha sonra spreyin ucundaki ince hortumu göt deliğimden içeri sokup yine sıktı.
Bu sefer götüm hepten uyuşmuştu, sanki göt deliğim yok gibiydi. İşte ondan sonra ne olduysa oldu. Yarağının götüme girdiğini anlayabiliyor, fakat hiç acı hissetmiyordum...
Recep yaklaşık yarım saate yakın sikti götümü ve götümün içine boşaldı. Sonunda Recep beni götten ilk siken erkeğim olmuş, bu da kocama kapak olmuştu.
Recep'le halen ayda bir de olsa bir yerlerde gizli gizli buluşup o harika sikişmelerimize devam ediyoruz. Doya doya amımı götümü siktiriyorum.
Boynuzlu kocamın ise ruhu duymuyor.
13 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Öğrencimle Seviştim
40 yaşında, beyaz tenli, dolgun ve diri vücutlu bir kadınım. Evliyim. Özel bir Lisede öğretmenlik yapıyorum. Kocam ise uluslar arası TIR şoförlüğü yapıyor. Kocamı çok seviyorum, ama haftalar boyu ayrı kalınca cinsel hayatımız nasıl olur bu durumda, siz düşünün.
Bu anlatacağım olayı yaşadığımda, kocam yurt dışına gideli iki hafta kadar olmuştu. O gün okuldan çıktım, eve gidecektim. Gelen otobüste zorlukla bir yer buldum ve oturdum. Hıncahınç kalabalığın içinde, bizim okuldan birçok öğrenci vardı.
Yanımda ise Emre adındaki öğrencim dikiliyordu. Emre aynı zamanda karşı komşumun oğluydu. 16 yaşındaydı, biraz utangaç birisiydi, yani pek arkadaşlarıyla takılmazdı. Fakat kerata çocuk epey yakışıklıydı. Pembe beyaz sevimli yüzü, maviş gözleri, etli dudakları, iri kemikli yapısıyla olmadık şeyler düşündürürdü bana… Hele uzun dönemler kocamdan ayrı bir kadın olarak…
Neyse, otobüs duraklardan yolcu aldıkça iyice kalabalıklaşmaya başladı. Yanıma yaşlı bir teyze geldi, ben de mecburen kalkıp yerimi ona verdim. Arkamı Emre'ye dönüp tutununca, Emre ister istemez arkama dayandı.
Doğrusu sinirlendim biraz… Yukarıdan aşağıya kadar bütün vücuduyla bana yapışmış durumdaydı. Bedeninin sıcaklığını hissediyordum üzerimizdeki kıyafetlere rağmen…
Ne olduğunu anlamak için sağıma soluma bakarken hak verdim çocuğa… Çünkü otobüs zınga zıng doluydu, herkes birbirine yapışmış, kimse kıpırdayamıyordu. Ama yine de bu kadar yakınlık fazla geldi bana… Sanki dikey bir yatakta koyun koyuna yatar gibiydik, aramızdan su sızmayacak bir yakınlık…
Başımı arkaya cevirip kulağına uzandım. Bir şey söylemek istediğimi anlayıp eğildi o da... Emre'ye fısıldayarak, etrafımızdakilere duyurmadan,
"Oğlum geri gitsene biraz!" dedim. "Yapışık ikizler gibiyiz neredeyse…"
"Öğretmenim kıpırdayamıyorum!" derken utangaç yüzü kıpkırmızı olmuştu. Biraz yan dönmeye çalıştım, ama nafile…
Bir müddet sonra otobüsün sarsıntıları, gaz, fren hareketleri derken, arkamda tam kalçalarımın arasına dayanan bir sertlik hissetmeye başladım. Anladım hemen… Bu derece et ete bir yakınlıktan sonra Emre'nin erkekliği kalkmaya, siki sertleşmeye başlamıştı.
Dönüp baktığımda Emre'nin yüzünün hala kıpkırmızı olduğunu gördüm. İstemeyerek olduğunu bilsem de, resmen öğrencim tarafından otobüste taciz ediliyordum.
Okulda ergen oğlanların çoraplı bacaklarımı dikizlemelerine, sınıfta bacak bacak üstüne attığımda külodumu görmek için eğilip bükülmelerine alışkındım. Hayran hayran, hatta son sınıflardaki abazaların sikecek gibi bakmaları hoşuma gidiyordu.
Ders anlatırken bazen sandalyeye değil, masama oturur, bacak bacak üstüne atar, inadına açardım bacaklarımı… Arka sıralarda gittikçe kızaran yüzler, sıraların altında sürekli kıpırdanan eller, kollar görmeye alışkındım.
Ama ilk kez bir öğrenciyle bu kadar yakınlaşıyordum zorunlu olarak… Hem de yakışıklılığıyla dikkatimi çeken bir çocuk tarafından taciz edilmek… İçim bir tuhaf olmuştu. Neredeyse on gündür erkek yüzü görmediğim için amım kabarmaya başlamış, ne yapacağımı bilemez haldeydim. İşin ilginç yanı, giderek zevk almaya da başlamıştım ve arkamdaki sertlik de iyice büyümüştü.
Öğrencimle Seviştim, resim №2
Gözlerimi kapatıp arkama dayanan gencecik çıtırın sıcaklığına bıraktım kendimi… Otobüsün her sallanışında o sertlik kalçalarıma bastırarak okşarcasına sürekli hareket halindeydi. Gerçekten zevk alıyordum.
Sevişmeye, bir erkeğin temasına hasret kalmış kadınlık organımın dudaklarının şiştiğini, klitorisimin kemik gibi olduğunu, külodumun ıslandığını hissettim. İnlememek için dudaklarımı ısırıyordum. Tam iyice kendimi kaptırmış, zevk aleminde gezerken, Emre'nin,
"Öğretmenim siz inmiyor musunuz?" demesiyle irkildim. İneceğimiz durağa gelmiştik, ama ben halen orda öylece duruyordum. Hemen kalabalığın arasından sıyrılıp indik ve yürümeye başladık.
Oğlan çantasını önünde tutuyor, az önce otobüste kalçalarıma dayadığı sikinin kabarıklığını saklamaya çalışıyordu. Hala inmemişti siki… Üstüne üstüne gittim,
"Emre? Otobüste ne yaptığının farkında mısın sen oğlum?" dedim.
"Yemin ederim öğretmenim, istemeyerek oldu! Şey, öyle dayanınca siz…"
"Tamam canım… Sana hak veriyorum tabi, genç delikanlısın. Sikinin sertleşmesi gayet normal… Ama bir daha böyle bir şey istemiyorum!" dedim.
Aslında istiyordum da, ama öğrencim olduğu için böyle demek zorunda kaldım. Apartmana girdiğimizde benden sik sözünü duyan Emre'nin yüzü hala kıpkırmızıydı. Bir an (Şuna kendimi siktireyim!) diye düşündüm, ama hemen vazgeçtim.
Eve girdiğimde amım cayır cayır yanıyordu, hemen odama gidip, kocam olmadığı zaman bana kocalık yapan vibratörü aldım çekmeceden, pantolonumu ve külodumu çıkardım, yatağa yatıp bacaklarımı araladım, hiç ıslatmaya gerek duymadan vibratörü amıma soktum, çünkü amım sırılsıklamdı.
Vibratörü amıma sokup çıkartırken Emre'yi düşünmeye başladım. Sanki Emre otobüste götüme dayadığı yarağını bu kez amıma geçirmiş, beni sikiyordu. Gitgide hızlandım, sonra öyle bir orgazm oldum ki, ben bile şaşırdım. O zevkle, amımda vibratörle iki yana elimi koydum ve öylece uyuyup kalmışım.
Uyandığımda vibratör hala amımda duruyordu, çıkarıp kalktım. Kendime inanamıyordum, öğrencimle sikiştiğimi düşünüp orgazm olmuştum. Banyoya girdim, duş alıp çıktım. Telefon çaldı. Kocam,
"Yarın ordayım karıcığım!" dedi. Ben de onu çok özlediğimi söyledim. Ertesi günü okula giderken yine Emre'yle aynı otobüs durağında beklemeye başladık. Emre'yi yanıma çağırıp ona gülümseyerek,
"Tamam, dün bilmeyerek birşeyler oldu, ama bu gün otobüste arkama geçme!" dedim. O da,
"Tamam öğretmenim!" dedi, ama yine kızarmıştı.
Neyse, akşam okuldan sonra eve geldiğimde kocam evdeydi. Hemen sarıldım kocama ve öpüşmeye başladık. Beni yatak odasına götürdü, hemen soyunduk ve ufak bir ön sevişmeden sonra beni sikmeye başladı. Bacaklarım omzundaydı, beni öyle bir sikiyordu ki, anlatamam.
Kocamın yüzüne baktığımda Emre'yi görüyordum, kendime inanamıyordum, kocamla sikişirken Emre'yi düşünüyordum. Kocamla bir güzel sikişmiştik, ama beni kocam mı sikti, Emre mi sikti anlayamamıştım. Sikiştikten sonra kocam yanıma yattı ve bana,
"Sen bir başkasın karıcığım!" dedi. Ne demek istemişti? Demek ki kocam dışarıda başkalarıyla da sikişiyordu. Bir an kızdım, ama daha sonra hak verdim, ben nasıl vibratörle falan kendimi rahatlatıyorsam, kocamın da rahatlamaya ihtiyacı vardı.
Kalkıp bir duş aldım. Daha sonra yiyecek bir şeyler hazırladım. Yemeğimizi yedikten sonra, iki sefer daha sikiştik.
Ertesi günü Cumartesi olduğu için geç kalktık. Kahvaltıda kocam,
"Yarın yine gidiyorum!" dedi. Ben de,
"Daha yeni geldin?" dedim. Acele gitmesi gereken yük olduğunu anlattı.
"Üzülme canım, ne yapalım ekmek parası..." falan dedi. O gün kocam beni dört kere sikti, ama her sikişinde Emre'yi düşündüm. Ertesi günü kocam gitmişti...
Aradan beş gün daha geçmişti, sevişmeden, seks yapmanın zevklerini tatmadan... Günlerden Cuma akşamıydı, kapı çaldı, Emre'nin annesiydi.
"Biz köye gidiyoruz, bizim oğlana bakarak ol hoca hanım!" dedi. Ben de,
"Tabii, ben de yalnızım zaten, yemeğini falan veririm, merak etmeyin!" dedim.
Teşekkür etti ve gitti. Ben kapıyı kapatır kapatmaz kendi kendime (Sibel aradığın fırsat bu, siktir şu çocuğa kendini!) dedim ve hemen bir plan yaptım.
Ertesi günü öğleye doğru kapıyı çaldım, Emre açtı kapıyı. Benim üzerimde uzun bir tişört, altımda da bir şort vardı. İçimde sütyenim olmadığı için göğüslerimin uçları belli oluyordu. Emre'nin de yataktan yeni kalktığı belli oluyordu, uykulu gözlerle bana bakıyordu.
"Hadi elini yüzünü yıka kahvaltıya gel!" dedim. Ama o beni süzmekten cevap verememişti. Ben de, "Ne bakıp duruyorsun, hadi!" dedim. Toparlanıp,
"Tamam öğretmenim!" dedi.
Ben gittim kahvaltıyı hazırladım. Birkaç dakika sonra da Emre geldi. Gülerek,
"Gel bakalım Emre, öğretmenliğini yapıyoruz, bakıcılığını da yapalım!" dedim. Ama kesin kararımı vermiştim. Onun seks öğretmenliğini de yapacaktım.
Kahvaltımızı yaptık, Emre kaçamak gözlerle bana bakıyor, ben ona baktığımda hemen kafasını çeviriyordu. Kahvaltıdan bir müddet sonra evlerine gitti. Akşam üstü yine kapısını çaldım. Ama bu sefer altımda şort yoktu, üzerimde sadece tişört vardı, o da kalçalarımı anca kapatıyordu.
"Hadi gel yemek hazır!" dedim. Ama o,
"Ben bir şeyler atıştırdım, sağ ol öğretmenim." dedi.
"Uzatma, hadi gel, yemek yiyeceğiz!" dedim.
"Tamam öğretmenim!" dedi, birlikte benim eve geldik. Yemeğimizi yedikten sonra, salona geçtik. Kocamın Avrupa'dan getirdiği viskiler geldi aklıma,
"Hiç içki içtin mi?" dedim. Ama Emre beni duymuyor, bacaklarıma bakıyordu. Emre'ye, "Sana diyorum?" dedim.
"Efendim öğretmenim?" diyerek irkildi. Tekrar,
"Hiç içki içtin mi sen?" diye sordum.
"Hayır!" dedi. Kalkıp bir viski açtım,
"İster misin?" dedim.
"Hayır!" dedi. Ben de,
"Bak bu neşelendirir insanı!" dedim. Gözlerinin içine baktım sonra da, "Hem cesaret de verir. Normalde yapamayacağın şeyleri yapabilirsin."
"Tamam, içeyim..." dedi. Yanına oturup birer duble doldurdum, yavaş yavaş sohbet ederek içtik. İkinci dubleyi içerken,
"Nasıl, güzelmiş değil mi?" diye sordum.
"Güzelmiş öğretmenim. Başım dönmeye başladı, ama çok hoş..."
"Sadece viski mi döndürüyor başını? Kızlar da döndürüyordur eminim… Emre, kız arkadaşın var mı?" Biraz sıkılarak oturduğu yerde kıvrandı,
"Hayır yok öğretmenim, kızlarla aram pek iyi değildir." dedi.
"Niye?"
"Ne bileyim, utanıyorum onlarla konuşurken!"
"Niye utanıyorsun? Bak benimle nasıl rahat rahat konuşuyorsun!"
"Bilmiyorum..." dedi. "Sizin yanınızda daha rahatım sanki, bana iyi davranıyorsunuz."
"Kızlardan utanmanı anlayamadım ben… O gün otobüste benim arkama dayadığında hiç utanmamıştın ama… Şimdi de bacaklarıma bakarken hiç utanmıyorsun!" dedim. Yerinden kalktı ve
"Ben gideyim artık..." dedi. Ben de hemen kalkıp ellerini tuttum. Şaşırarak yüzüme baktı,
"Nereye gidiyorsun Emre? Beni o günden beri azdırdığının farkında mısın sen?
"Şeyy... Çok kalabalıktı o gün… Önemli değil demiştiniz öğretmenim?"
"Ah Emre… Yalan söyledim sana… Benim için çok önemliydi…"
"Na… Nasıl yani?" Kekeliyordu, şaşırmıştı iyice…
"O günden beri senin benimle seviştiğini hayal edip duruyorum. İkimiz de yalnızız. Şimdi beni bırakıp nereye gideceksin?" dedim ve dudaklarına yapıştım.
Öyle bir öpüşmeye başlamıştık ki, artık iş çığırından çıkmıştı. Elimi yarrağının üstüne attım, parmaklarımın arasında sıktım. Yarı kalkık yarrağı gitgide büyüyordu. Hemen üzerimdeki tişörtü çıkardım. Altımdaki minicik dantel tanga haricinde çırılçıplaktım. İri göğüslerim gözlerinin önündeydi, öylece bakıyordu.
"Ne bakıyorsun, em, yala onları!" dedim ve başını tutup göğüslerime yapıştırdım. Emmeye yalamaya başlamıştı. Ben zevkten ne yapacağımı şaşırmıştım, ayrılıp altımdaki külodu da çıkardım. Ona da,
"Soyun!" dedim. Üstündekileri çıkardığında yarrağı kazık gibi olmuştu. Hemen yarrağına yapıştım ve ağzıma aldım. Yaladıkça daha da büyüyordu sanki.
Taşaklarını falan yaladım, ağzıma tekrar aldım. Emre de saçlarımdan tutmuş ağzıma sokup çıkarıyordu. Birden titremeye başladı. Boşalacağını anladım, ama emmeye devam ettim. Birden döllerini ağzıma fışkırtmaya başladı. Ben emdikçe o boşalıyordu. Bütün döllerini yutmuştum.
Ayakta durmakta zorlanıyordu ve koltuğa oturdu. Yarrağı elimdeydi, önünde diz çökmüş vaziyetteydim,
"Nasıl, hoşuna gitti mi?" dedim.
"Evet!" dedi. Ben de başımı yarrağına gömdüm ve eski halini alana kadar yaladım ve kalktım, elinden tutarak yatak odasına götürdüm. Yatağa yattım, bacaklarımı iki yana açtım ve
"Hadi, yala amımı!" dedim. Emre üzerime uzandı, önce dudaklarıma yapıştı, bir müddet öpüştükten sonra aşağılara göğüslerime geçti. Ordan amıma doğru yol aldı.
Amımı yalamaya başladığında, ben artık zevkten kıvranıyordum. Zaten bir dakika sonra inleye inleye orgazm oldum. Emre yalamaya devam etti. Ben artık onu içimde hissetmek istiyordum, saçlarından tutup çektim ve
"Sik beni!" diye bağırdım. Emre de beni kırmayıp yarrağını amıma yerleştirdi ve yüklendi, köküne kadar sokup beni sikmeye başladı. Ben altında zevkten dört köşe olmuş kıvranıyor, o da bana köküne kadar sokup çıkarıyordu...
"Aşkım, canım benim, sik beni kocacığım, doyur beni yarrağa, öğretmenin sana kurban olsun!" diye inliyordum.
Emre üzerimde birden kasılmaya başladı. Boşalıyordu. Amımın içine akan sıcacık döllerini hissedebiliyordum. Tabii aynı anda ben de orgazm oldum. Emre üzerime yığıldı. Bir müddet sonra yanıma uzandı. Bana,
"Teşekkür ederim öğretmenim!" dedi.
"Asıl ben teşekkür ederim!" dedim ve dudaklarına yapıştım. Ordan göğüslerine, ordan da yarrağını ağzıma aldım.
Yarrağını kaldırdıktan sonra üzerine çıktım ve zıplamaya başladım. On dakika kadar zıpladıktan sonra önünde domaldım ve beni öyle de siktikten sonra, içime bütün döllerini boşalttı, yanıma uzandı, bana tekrar teşekkür etti.
Ben artık zevkten yerimden kalkamıyordum, öylece uyuyup kalmışız. Sabah uyandığımda Emre yoktu. Amıma baktım, döller akıyordu, doğruca banyoya koştum. Emre duş alıyordu, hemen yanına girdim ve beraber duş aldık, tabii önce beni duşta bir posta daha siktikten sonra!
Bir hafta boyunca, okuldan çıkışta eve gelip sikişiyorduk. Ama hafta sonu kocam gelmişti ve iki hafta gitmeyecekti. Emre'nin ailesi de dönmüştü. Ama kocam beni siktikçe, ben Emre'yi düşünüyor ve orgazm oluyordum. Emre'yle sikişmek için fırsat kolluyordum, ama on gün kadar geçmiş, Emre'yle bir türlü fırsatını bulup sikişememiştim...
O gün benim son dersim boştu ve gitmeye hazırlanıyordum. Koridorda Emre'yle karşılaştık. Emre'yle iki aşık nasıl birbirine bakıyorsa, öyle bakışıyorduk. Emre de kitaplarını almış çıkıyordu.
"Nereye Emre?" dedim. Son derslerinin boş olduğunu söyledi. Ders zili çalmış herkes sınıflara girmişti, koridorda sadece ikimiz vardık. Emre'nin elinden tutup çektim. Emre şaşırmış,
"Öğretmenim okuldayız, ne yapıyorsunuz?" falan diyordu.
"Sus yürü!" dedim ve harita odasına girdik. Hemen arkadan kapıyı kilitledim ve "Seni çok özledim aşkım!" diyerek dudaklarına yapıştım.
Emre'yle sanki senelerdir görüşmüyor gibi öpüşüyorduk. Bir yandan da gömleğinin düğmelerini çözüyordum. Atletini yukarı sıyırıp göğüslerini öpmeye, yalamaya başladım.
Oradan aşağılara indim, kemerini çözdüm, pantolonunu indirirken içimi bir heyecan, bir mutluluk kaplamıştı. Çünkü on gündür kocam siktiği halde, beni bu yarrak sikiyormuş gibi hissediyordum. Ama beni şimdi gerçekten sikecekti...
Baksırını da indirdiğimde genç çıtır sikicimin yaş gibi yarrağı karşımdaydı. Hemen ağzıma aldım ve yalamaya başladım. Emre de saçlarımdan tutmuş, ağzımın içinde gidip geliyordu.
Zamanımız kısıtlı olduğu için hemen doğruldum ve Emre'nin dudaklarına yapıştım. Emre de gömleğimin düğmelerini çözdü, sütyenimi çıkardı ve göğüslerimi yalamaya başladı. Ben zevkten dört köşe olmuştum ama inleyemediğimden dudaklarımı ısırıyordum.
Bu arada Emre altımdaki kumaş pantolonun kemerini çözdü, fermuarımı indirdi, pantolonumla beraber külodumu da dizlerime kadar sıyırıp, masanın üzerine beni domalttı ve arkamda diz çöküp, zaten sırılsıklam olan amımı yalamaya başladı.
Ben de zevkten ne yapacağımı şaşırmıştım. Ben zevk denizinde yüzerken, işte o an gelmişti, yarrağını amımda hissetmiştim. Emre'ye sadece,
"Sik beni!" dedim...
Ama Emre'nin acelesi yok gibi, yarrağını amımın dudaklarında gezdiriyor, beni daha çok çıldırtıyordu.
"Hadi sok!" diye bağırdım ve Emre yarrağını amıma sokmaya başladı. Köküne kadar sokunca, taşaklarını amımın dudaklarında hissetmiştim ve benim ağzımdan bir, "Oohhh!" çıktı.
Emre içimde gidip geldikçe çıldıracak gibi oluyordum, tırnaklarımı masaya geçirmeye çalışıyordum. Bir müddet sonra Emre yarrağını amımdan çıkardı.
"Ne oldu?" diye döndüğümde, bana,
"Sırtüstü yat öğretmenim!" dedi, ben de yattım. Bacaklarımı omzuna alıp amıma kökledi. Pantolonum ve külodum halen dizlerime kadar inikti. Yarrağı ateş gibi içimi dağlıyordu sanki. Emre 'şak şak!' sesleriyle beni sikerken ben zincirleme orgazm oluyordum...
Ama artık o da gelmek üzereydi ve sarsılmalarla amıma döllerini boşaltmaya başlamıştı. O içime boşaldıkça, ben sanki göklerde uçuyordum. Ve ikimiz de bitmiştik. Amımdan çıkıp yanıma dikildi. Ona,
"Seni seviyorum aşkım!" diyerek dudaklarına yapıştım. Tam o sırada zil çaldı, hemen aceleyle toparlanıp, ayrı ayrı harita odasından çıkıp öğrenci kalabalığına karıştık...
Otobüse binip eve doğru giderken arkama biri dayandı, dönüp baktığımda Emre'ydi. Gülümseyerek yola devam ettik. Otobüsten indikten sonra eve kadar beraber yürüdük. Asansöre bindiğimizde,
"Öğretmenim sütyeniniz bende kalmış!" dedi ve çantasından çıkardı. İkimiz de gülümsedik ve tekrar dudaklarımız birleşti.
Asansör durmuş, biz halen öpüşüyorduk. Bunun farkına vardığımızda başka bir kattan asansörü çağırdılar. Hemen durdurma düğmesine bastık ve asansörden indik.
Vedalaşıp eve girdiğimde kocam yoktu. Hemen banyoya girdim ve duşumu aldım. Kocam geldiğinde bana müjdeyi verdi, yola gidiyordu ve en az yirmi gün yoktu. Tabii üzülmüş gibi yaptım, ama bu benim için bir müjdeydi. Artık ikinci kocam, öğrencim Emre'yle yirmi gün rahat rahat sikişecektim...
Öyle de oldu. Ama sırf yirmi gün değil, kocam her gittiğinde gelip beni sikip gidiyordu. Emre de iyice sikişmeye alışmıştı, okulun bütün kaşar kızlarını sikiyor ve akşam gelip bir de beni sikiyordu.
Şimdi üniversitede okuyor, ama her geldiğinde beni sikmeyi ihmal etmiyor
25 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Yengem
Yengem aslında kapalı bir kadın olmasına rağmen Orospu yengem diyorum, çünkü yengem abimi aldatıyor!
O hafta sonu abimle biraz içmiştik. Tam sarhoş olmasam da çakırkeyif olmuştum. Abim,
“Bu halinle araba kullanamazsın oğlum, kal bu gece burada yat.” diye teklif edince kaldım, salonda uyudum. Pazartesi sabah abim erkenden çalışmaya gitti. Ben uyanmıştım fakat biraz daha yatmak istedim.
Abim evden çıktıktan yarım saat sonra yengemin telefonla konuşmasını duydum. Sesi çok neşeli geliyor, adeta cıvıldıyordu yengem… Herhalde abimle konuşuyor, rahatsız etmeyim diye düşünerek uyuyor gibi yaptım. Yengem elinde telefon, karşısındakiyle konuşmasına devam ediyordu,
“Evet, çıktı, işe gitti. Fakat şimdi çıkamam, evde kaynım var, içeride uyuyor. O da gidince hemen gelirim. Dilediğin yerinden öpüyorum aşkım!” deyip kapadı.
Konuştuğu kişinin kesinlikle abim olmadığını anladım, ama kimle konuştuğunu çözemedim. Kafama takılmıştı, yoksa yengem abimi boynuzluyor muydu? Başka bir açıklaması olamazdı. On dakika daha uyuyormuş gibi yaptım, sonra kalktım. Yengem bana kahvaltı hazırlamıştı. Kahvaltımı yaptıktan sonra,
“Ben artık gideyim yenge.” dedim ve ayrıldım. Arabama atladım bir arka sokağa park ettim ve abimlerin evinin karşısındaki kahveye girdim oturdum. Çayımı içerken bir yandan da abimin evini gözetliyordum.
Aradan yarım saat geçmemişti ki yengem evden çıktı. Gayet hanım hanımcık giyinmişti, başı örtülüydü ve uzun pardesü vardı üzerinde. Dolmuş durağına kadar yürüdü ve durakta beklemeye başladı. Ben de çaktırmadan arka sokağa koşar adımlarla yürüdüm ve arabama atlayıp sokağın başında beklemeye başladım.
Dolmuş geldi ve yengem bindi. Acaba nereye, daha doğrusu kime gidiyordu? Hemen arabamla dolmuşu takip etmeye başladım.
Dolmuş son durağa gelince yengem indi ve arkasına bile bakmadan yürümeye başladı. Takip edeceğimi nereden bilebilirdi ki? Arabayı park edip, yengemin arkasından mesafe bırakarak yürüdüm. Yengem bir ara sokağa girdi. Ben de ardından…
Yengem eski yapı bir apartmana girerken şöyle bir arkasına, sağına soluna baktı, son anda saklanabildim. Biraz bekleyip arkasından açık duran apartman kapısından ben de girdim. Ama yengemin hangi daireye girdiğini bilmiyordum doğal olarak…
Alt kattan başlayarak kapılara kulağımı dayayıp, belki yengemin sesini duyar da hangi daireye girdiğini anlarım umuduyla, kapıları dinleye dinleye üst kata çıktım.
İkinci kattaki dairenin kapısına kulağımı dayadığımda… Bingo!
Şapur şupur öpüşme sesleri, inleme sesleri geliyordu. Yengemin sesini de duyunca oraya girdiğinden iyice emin oldum. Hemen kapının arkasında, koridorda yiyişiyorlardı. İçeriye gitmeyi bile bekleyememişlerdi. Yengem,
“Yavaş ol biraz aşkım, bir yerlerimi çürütüp morartma, sonra kocam farkına varmasın!” diyordu. Erkek de,
“Varırsa varsın amına koduğumun dümbüğü! Hadi yatak odasına geçelim de amını götünü dümdüz edeyim, hafta sonu sikemediğimin acısını çıkarayım!” dedi. Yengemin öpücüklerle karışık ne söylediğini anlayamadığım cilveli sesini duydum tekrar ve ardından sesler kesildi. Yatak odasına gitmişlerdi…
Yengem, resim №2
şKapının önünde öylece kalakaldım. Donmuş gibiydim ve ne yapacağımı bilemiyordum. Bir an kapıyı yumruklamak ve açıldığı zaman da zorla içeriye girip yengemi iş üstünde yakalamak geçti kafamdan, ama sonra ne olacaktı?
Sonucunu bilmediğimden vazgeçtim bu düşünceden… Oradan ayrılıp arabama bindim ve yengemin apartmandan çıkmasını bekledim. Aşağı yukarı iki saat sonra yengem çıktı. Ben de arabayı çalıştırdım, yengemin dolmuşa binmesini beklemeden evlerinin önündeki kahveye gittim.
Kafamdan hep acaba yengemle karşılaştığım zaman diyecek düşünceleri geçiyordu. Neyse yengem dolmuşla geldi ve koşar adımlarla eve girdi. Hemen beş dakika sonra arkasından ben gittim ve zili çaldım.
Yengem kapıyı açtı ve beni görünce şaşırdı ama hiç bozuntuya vermeden,
“Hayırdır?” diye sordu.
“Yaa yenge, galiba telefonumu burada unutmuşum…” dedim.
“Gel içeriye, beraber arayalım!” dedi. Yengem mutfakta ararken, ben sanki telefonumu salonda bulmuşum gibi cebimden çıkardım ve
“Buldum yenge, koltuğun arasına düşmüş!” diye seslendim. Yengem de,
“İyi, iyi… Ben de çay yapayım da içelim.” dedi. Mutfağa girdim sandalyeye oturdum. Konuya nereden gireceğimi bilmiyordum,
“Yenge çok yorgun görünüyorsun…” diye imalı imalı konuştum. Yengem de hiç renk vermeden, yüzüme bile bakmadan,
“Evet yaa… Bugün çok yoruldum. Sabahtan beri evin işleriyle uğraştım. Daha şimdi bitti, ama ben de bittim…” dedi.
İçimden kalkıp iki tane tokat atıp, ‘Siktiğimin orospusu! Amını götünü iyi siktirdin mi dostuna?’ demek geldi, ama diyemedim. Bunun yerine,
“Yenge… Yalan söylemene gerek yok. Ben biliyorum!” diyebildim…
Yengem bir an donup kaldıktan sonra bana döndü ve,
“Neyi biliyorsun?” dedi. Yüzü kıpkırmızı olmuştu.
“Abimi aldattığını biliyorum yenge!”
“Ne demek aldatmak? Ne diyorsun sen?” dedi sertçe… İnkar etmeye niyetleniyordu, anlamıştım. Üstüne üstüne gittim,
“Bugün nereye gittiğini ve ne yaptığını biliyorum! Seni girdiğin dairenin kapısına kadar takip ettim!” dedim.
“Haa… Şuu… Okul arkadaşıma gittim ben, sen yanlış anlamışsın…” falan diyecek oldu,
“Yapma yenge… Seslerinizi bu kulaklarımla duydum. Kapının arkasında sevişmeye başladınız. Herife yavaş ol diyordun, bir yerlerimi morartma, kocam anlamasın diyordun… Öpüşürken şapırtılarınızı duydum, senin inlemelerini duydum.”
Yengemin eli ayağı titremeye ve kem küm etmeye başladı. Şaşkınlığı geçip de kendine geldi kısa zamanda… Ne söylese kanmayacağımı anlamıştı sonunda… Kaçacak yeri yoktu orospunun… Bana yalvarmaya başladı,
“Sakın abine söyleme… Ne olur… Beni keser valla!” dedi.
“Madem abimden o kadar korkuyorsun, niye gidip elin adamıyla sikişiyorsun yenge? Söyleyecem abime!” dedim. Yengem hemen yanıma geldi,
“Ne olur söyleme… Ne istersen yaparım!” dedi ve sanki çocukmuşum gibi yanağımı, sırtımı okşadı, vücudunu bana iyice yapıştırdı. “Ne istersen… Lütfen…” diye yalvarıyordu durmadan…
“Bırak yenge…” diyerek sertçe yengemi itmeye, kendimden uzaklaştırmaya çalıştım, ama yengem dudaklarını büzerek,
“Söylemiyeceksin! Söylemiyeceksin değil mi?” diyerek bana sarıldı, bırakmadı. “Ne olur söyleme, söylersen ocağım söner!” diye yalvarıyor, yanağıma öpücükler konduruyordu… “Ne istersen yaparım diyorum sana…”
Bir an düşündüm. Ne istersem ha? Ne isteyeceğim ki bu orospudan? Başkasına siktirdiği amından başka ne isteyebilirim? Elin adamı yengemi sikiyor, ben neden sikmeyeyim?
İşte o anda, elimde nasıl bir koz olduğunu ve bu kozu iyi kullanırsam yengeme istediğimi yapabileceğimi ve yaptırabileceğimi anladım.
Aslında yengemin bana o kadar sıkı sarılmasından, göğüslerinin ve göbeğinin temasından, tüm vücudunun sıcaklığından eriyordum. Üstelik elleriyle sırtımı sıvazlamaya devam ediyor ve bana iri iri açtığı yalvaran yeşil gözleriyle bakıyordu. Etli dudakları endişe ve korkuyla titriyordu.
Sikimin sertleşmeye ve kalkmaya başladığını hissettim. Resmen yengemi arzuluyordum. O titreyen dudaklara yumulmamak için kendimi zor tutuyordum. Yengem olacak orospu da bunu fark etmişti ki, göbeğini sikime daha çok bastırmaya başladı.
“Söylemeyeceksin değil mi?” diye tekrar sorduğunda, heyecandan boğazım kurumuştu. Cevap vermek bir yana, yutkunamıyordum bile…
Yengem suskunluğumu söylemeyeceğim anlamında kabul ederek, yanda duran ellerimi tuttu ve beline dolattırdı ve kalçalarının üzerine götürdü.
Ellerim yengemin kalçalarına dokunduğunda heyecandan ölebilirdim. Tabi bu arada kendi ellerini de arkaya götürdüğünden iri göğüsleri üstündeki gömleğin kumaşının içinde gerilmiş, benim göğsüme iyice baskı yapmaya başlamıştı.
Yengem sonra ağır ağır salınmaya başladı, sanki yanak yanağa dans ediyor gibiydik. İki eliyle tuttuğu yanaklarımı okşayarak öpücüklere boğdu. Sonra kulaklarımı ve boynumu öpmeye başladı. Ardından dudaklarını dudaklarıma getirdi.
O anda bende film koptu ve yengemin dudaklarına yumuldum. Yengemin kalçalarını avuçlayarak, dudaklarını deli gibi öpüyordum. Yengem aynı ateşle benim öpücüklerime karşılık verirken o adama dediği gibi,
“Yavaş, bir yerimi morartma, abin anlamasın!” dedi. Bir süre öpüştükten sonra gömleğinin üstten düğmelerini açtı. İçindeki memelerinin yarısını kapatabilen seksi dantelli sütyeni göründü. İki eliyle tutarak göğüslerini sütyeninden dışarı çıkardı.
Harika göğüsleri vardı yengemin… Avuçlarımdan taşacak kadar büyük, diri, kahverengi uçları şehvetle kabarmış… Beni ensemden bastırarak göğüslerini öpmemi, yalamamı sağladı.
Yengemle resmen sevişiyordum. Artık ne günah, ne tabu, ne abim geliyordu aklıma… Hem bu yaptığıma inanamıyordum, hem de zevkten uçuyordum. Yengemin göğüslerini uzun bir süre öpüp yalayıp emdikten sonra, yengemle tekrar öpüşmeye devam ettik.
Yengem, resim №3
Bu arada yengem de elini pantolonumun önüne atmış ve üzerinden kazık gibi olmuş sikimi avuçluyordu. Yengem sarılarak, öpüşerek, elleşerek, dans edercesine yatak odasına doğru sürüklüyordu beni…
Yatak odasına geldiğimizde yengem beni kendi elleriyle çırılçıplak soyduktan sonra kendisi de soyundu ve beni yatağın üzerine sırtüstü iterek kendisi de dizlerinin üstünde bacak arama yanaştı ve sikimi tutarak yalamaya başladı.
Orospu yengem bu işi iyi biliyordu. Dilinin sıcaklığı, ıslaklığı beni kendimden geçiriyordu adeta… Öyle kıvrak bir dili vardı ki… Sikimin her yerinde, başında, gövdesindeki damarların üzerinde, taşaklarımda geziniyor, beni delirtiyordu.
Birden üzerimde dönerek 69 pozisyonunu aldı ve sikimi yalarken amını da benim ağzıma verdi. Kalçalarını suratıma kaldırıp indirerek, ileri geri oynatarak amını ağzıma burnuma sürtüyordu. Ben de götünün yanaklarını ellerimle ayırarak dilimi amına sokuyor, yengemin amını yalıyordum.
Yengem elini arkaya atarak sağ elimi yakaladı ve götüne götürerek işaret parmağımı götünün deliğine sokturdu.
Yengemin amını yalarken götünü de parmaklamaya başlayınca, yengem de sikimi delirmiş gibi kemirmeye başladı. Ve çok geçmeden, yengem inleyerek benim ağzıma, ben de yengemin ağzına boşaldım.
Yengem sikimi emerken iliklerimi kurutmuştu sanki, döllerimin hepsini yutmuş, sikimi emmeye devam ediyordu. Hayret, her zaman 31 çektikten sonra sikim hemen inerdi, ama bu sefer inmemişti.
Yengem bu işi harbiden biliyordu. Torbalarımı sıka sıka, götümü parmaklaya parmaklaya emiyordu sikimi ve yeniden hiç boşalmamış gibi sertleştirdi. Ayaklarımdan tutarak biraz aşağıya kaydı, amı sikimin üstüne gelecek şekilde ve eliyle sikimi amına yerleştirdi, kendisi de ayaklarıma doğru iyice eğilerek, kalçalarını indirip kaldırmaya başladı.
Yengemin ıslak ve kaygan amı fırın gibi yanıyordu. Yengem kalçalarını inidirp kaldırdıkça sikimin amına giriş çıkışlarını görmek beni kudurtuyordu. Yengemin kalçalarını kavrayarak, ben de yengemin sikimin üstüne oturup kalkmasına yardım ediyordum.
Hele her seferinde sikim yengemin amına girip çıkarken büzüğünün açılıp kapanması çıldırtıyordu beni. Manzara muhteşemdi. Başparmağımı yengemin büzüğüne bastırdım, inlemeleri iyice arttı yengemin… Çekip ağzımda ıslattım, tekrar deliğine dayadım başparmağımı… İçine sokunca, yengem,
“Sok…! Biraz daha sok…! Ohhh… Götüme sok…!” diye bağırarak iyice hızlandı ve ağlıyormuş gibi sesler çıkararak ve titreyerek yeniden boşaldı…
Sakinleşene kadar sikimin üzerinde kaldıktan sonra,
“Yoruldum, bittim… Biraz da sen çalış bakalım!” diyerek üzerimden kalktı ve beni de kaldırarak kendisi yatağa dört ayak domaldı. Hemen yengemin arkasına geçtim ve sikimi arkadan amına soktum.
“Mmmm… Güzel…” diye inledi. “Devam et… Sik beni…” Belini tutup ileri geri yapmaya, pompalamaya başladım. Sonuna kadar sokuyor, ardından başına kadar çekiliyor, ardından tekrar gömüyordum yarrağımı…
Bir süre amına koyduktan sonra yengem ileri çekilerek sikimi amından çıkardı ve
“Ohhhh… Götüme de sok! Hadi… Götüme koy benim…” dedi. Yüzünü yatağa iyice yapıştırarak ellerini arkaya attı ve götünün yanaklarını ayırdı.
Yengemin büzüğü nefes alır gibi, davet edercesine zevkle açılıp kapanıyordu. Sikimin başını yengemin götüne soktum. Acıtmamak için çok yavaş sokuyordum. Ama yengem götünü birden arkaya ittirince, sikim bir seferde köküne kadar girdi yengemin götüne…
“Ahhh…” diye inledi ama acı değil, zevk inlemesiydi bu ses…
O kadar kolay girmesine ilk başta doğrusu hayret ettim. O güne kadar seviştiğim bakire kızlarla anal seks yaparken çok zorlanırdım. Şimdi de zorlanmayı bekliyordum. Sonuçta kapalı bir kadındı yengem… Anal seks yapmayı günah, yasak olarak görmesi gerekirdi. Ama tam tersi, sikim yağ gibi kayıvermişti götüne…
Yengemin abimi boynuzladığı o adamla da götten sikişiyor olabileceği geldi aklıma… Orospu yengemin götten sikilmeye alışık olduğunu anladım ve pompalamaya başladım…
Yengem götünü arkaya sikime daha sert vurdurarak,
“Hızlı! Daha hızlı sik!” diye bağırmaya başladı.
Yengem, resim №4
Yengemin belinden iki elimle kavrayarak götünde hızlandım. Deli gibi sikiyordum yengemin götünü… O kadar hızlı pompalıyordum ki, her götüne giriş çıkışımda, makineli tüfek gibi Şap Şap Şap Şap sesleri çıkıyordu.
Birden ne olduğunu anlamadım, ben yengemin götünü sikerken, yengem yine ağlar gibi inlemeye ve amından sular akmaya başladı yatağa. Hayretler içerisindeydim, yengem resmen götten sikilirken amından orgazm olup boşalıyordu.
Bu heyecana ve zevke dayanamadım, ben de bağırarak ve titreyerek yengemin götüne boşaldım. Aradan iki dakika geçmesine rağmen halen sikimden az da olsa döllerim akıyordu yengemin götüne…
Son damlalarımı da akıttıktan sonra, yengem,
“Bitirdin beni!” diyerek götünü sikimden çekti, hemen döndü ve sikimi yalamaya başladı. Sikimi yalayıp tertemiz ettikten sonra yengemle yatağa yorgun argın uzandık ve birer sigara yaktık. Sigaramızı içerken yengeme,
“Müthişti yenge!” dedim. “Hep örtülü, kapalı gördüm seni… Ama hayatımda ilk defa senin kadar istekle sevişen, sikişen bir kadın gördüm. Hem önden, hem arkadan zevk aldın. Beni de bitirdin zevkten… Harikasın…”
Yatakta doğrulup dudaklarımdan öptü. Sevgilisini öper gibi, yumuşacık…
“Asıl sen harikasın aşkım…” dedi. “Sen…” Eliyle yarı sert duran sikimi tutup okşadı sevecenlikle…
“Şeyin… Her şeyin harika… Sen de beni bitirdin, zevk verdin. Şimdi anladın mı olayı?”
“Anladım yengem…”
“İşte bu yüzden abini boynuzluyorum! Örtülüyüm, kapalıyım ama ben de kadınım… Benim de canım var… Abin beni senin siktiğin gibi sikemiyor. Zevk veremiyor bana… Keşke abin yerine seninle evlenseymişim!”
23 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Kayınbabam
Evliyim ve bir çocuk annesiyim. Kocamla on yıldan fazla evliyiz, fakat hala sekse, sevişmeye tam olarak doymadım. Son zamanlarda maalesef heyecan denilen şey sıfırlandı gibi bir şey, erkenden seks hayatımız bitti.
Kocam artık beni sikmiyordu, kocamın işyerinde çalışan genç bir sekreterle sikiştiğinden şüpheleniyordum, fakat elimde kanıtım yoktu. Bir gün artık evdeki gerilimli atmosfere dayanamadım ve kocama boşanmak istediğimi söyledim. Kocam da,
“Hayatım, sen depresyona girmişsin, senin uzun ve güzel bir tatile ihtiyacın var. Sana bir teklifim var. Al çocuğu da şöyle bir babamın yanına git, bir süre kal orda... Tatil yap, gez eğlen!” dedi.
“Tamam da, bu bizim durumumuza çözüm mü şimdi? Ömür boyu orada mı kalacağım, sorunumuza çare arasak daha doğru değil mi?”
“Sen şimdi bir git... Hem havan değişir, eski arkadaşlarını falan da görmüş olursun. Sıkıldığında atla gel, o zaman bir çaresine bakarız!” dedi.
Daha fazla üstelemedim. İşime de geldi, bekârlık arkadaşlarımı ve hatta ve hatta eski sevgilimi, ilk göz ağrımı da görebilme umuduyla,
“Peki tamam!” dedim. “Yalnız arayıp haber versek iyi olur. Bayan misafiri olmasın yanında...”
Kayınbabam 50 yaşında, sırım gibi, her gün yürüyüşünü, koşusunu yapan sportmen biri. Aslında az rüyalarıma girmedi. Kocamla yapamadığım sevişmelerimin, yaşayamadığım orgazmlarımın kahramanı düşlerimde kayınbabam olmuştur.
Kaynanamın vakitsiz ölümünden sonra, bir çok adaylar olmasına rağmen evlenmeyerek, yaşamını tek başına sürdüren, gününü gün eden biri. Üstelik evine bekar ve dul kadınların seks amaçlı ziyaretleri hiç eksik olmaz. Bu durumda evinde çocuklu bir kadını ister mi, isterse ne kadar süre ile tahammül edebilir, sormadan gitmek olmazdı.
Kocam meğer daha önce kayınbabamla konuşmuş, ayarlamış, bizleri bekliyormuş. Gittiğimizde çok sevecen ve istekli karşıladı bizi,
“Hoşgeldiniz güzelim” diyerek sarılıp yanaklarımdan öptü. “Yukarıda yeriniz hazır... Ev senin, ne istiyorsan, nasıl istiyorsan o şekilde hareket et, rahat ol!” diyerek beni gerçekten de ilk günden çok ama çok rahatlattı.
Kayınbabamın evi iki katlı, üst katta yatak odaları, altta geniş bir oturma grubu, açık mutfak ve küçük bir yatak odası daha olan yazlık tipi evlerden. Çocuğum bebekliğinden beri ayrı odada yattığından, üçümüze de yukarıda birer oda düşmüş oldu. Yan yana üç yatak odasından odaları paylaştık. Banyo tam da benim odamın karşısındaydı.
Kayınbabam, resim №2
Daha ilk geceden kayınbabamın ziyaretine o meşhur kadın arkadaşlarından biri geldi. Bizi tanıştırdı. Kadın kocasından ayrılmış normal bir ev kadını idi, fakat kıyafetleri ve hareketleri orospu gibiydi. Kayınbabamla sevişmeye geldiği her şeyinden belli oluyordu.
Kendime inanamıyordum, kayınbabamı o kadından kıskanmıştım. Fakat belli etmedim. Yanlarında oturup birlikte yedim, biraz içki içtim onlarla beraber... Kadının kayınbabama fingirdemelerini, masa altından sevişmelerini izledim yan gözle... Ve gece biraz ilerleyince onları yalnız bırakarak odama yatmaya gittim.
Fakat sıcaktan uyuyamadım, odamın kapısını ardına kadar açtım ve tekrar yattım. Yine de uyku tutmadı bir türlü... Bu ailenin erkeklerine ne oluyordu böyle? Babası, hayran olduğum adam aşağıda bir kadınla beraber... Oğlu sekreteriyle sevişiyor...
Yarım saat sonra da kayınbabamla o kadın merdivenlerde öpüşüp koklaşarak, gülüşerek yukarı çıktılar. Kapımın önünden geçerek yatak odasına girdiler. Nasıl seviştiklerini maalesef göremiyordum, fakat her ne kadar sessiz olmaya çalışsalar da inleme sesleri, yatağın gıcırtıları benim odamdan duyuluyordu.
Gitgide sesler daha da yükseldi. Kayınbabam kadını tam iki saat boyunca inlete inlete sikti. Beni uyuyorum biliyorlardı. Sevişmeleri bittikten sonra kadın giyinik, kayınbabam da çırılçıplak bir şekilde çıktılar alt kata indiler. Ben hemen merdivenlerin başına koşup baktım.
Kayınbabam, resim №3
Kayınbabam hala üstüne sırnaşıp duran, kahkahalar atarak sikini elleyen kadını zorla gönderdi. Sonra sikini sallaya sallaya yukarı çıkmaya başladı. Tekrar odama girip yatağa girdim. Kayınbabam da banyoya girdi.
Ben uyuyorum diye herhalde, banyonun kapısını kapatmamıştı. Yattığım yataktan kalkıp oda kapısını siper ederek onu izledim. Şarkı mırıldanarak o kaslı bedenini köpüklere buladı, uzun uzun yıkandı. Yutkunarak kasık bölgesindeki beyaz köpüklerin cinsel organlarından aşağıya süzülüşüne baktım.
Kayınbabam ağzımı sulandıran duşunu aldı. Çıkarken ben de yatağa kaçıp uyur numarası yaptım. İri yarı adam kapımın önünde durup bana baktı. Sırtüstü yattığım yatakta göz kapaklarımın ardından ona bakıyordum.
Arkasından vuran holün ışığında ıslak vücudunu gelişigüzel kuruluyor, kollarının pazularını, karın kaslarını görebiliyordum. Biraz durdu, sonra da gitti yattı.
Aklım başımdan gitmişti. Hemen o saat karar verdim. Ne yapıp edip kendimi ona vermeli, onunla sevişmeliydim.
Birkaç gün bilerek ve isteyerek, yatak odamın kapısını açık tuttum geceleri... Holün ışığını kapattım, odamdaki kırmızı gece lambasını açarak yattım. Üstümdeki pikeyi güya delice uyuyorum numarasıyla üzerimden atarak, her yerimi ona sergiledim.
Odamın karşısındaki banyo, geceleri adamın uğrak yeri olmuştu. Gece geliyor, karanlık banyo kapısında durup gözlerini odama, yatağıma, bana dikiyordu. Yatakta dönüp duruyordum yarı çıplak...
Bir gece minik geceliğim sıyrıldı belime kadar, ertesi geceler üzerimde sadece bir külotla yattım, sonunda onu da çıkardım, çırılçıplak uyudum. Bembeyaz, yuvarlak hatlı çıplak vücudumla kırmızı lamba ışığında tahrik edici görünüyordum mutlaka...
Yatakta uykumda döner gibi yapıp kıvrım kıvrım kıvrandım. Sıcaktan bunalmış gibi yapıp istekle kabarmış diri göğüslerimi sıvazladım. Kaşınır gibi yapıp kasıklarımı okşadım. Banyo kapısında dikilen kayınbabamın inlediğini duyuyordum sanki o anlarda...
O haftanın sonunda kayınbabam,
“Yavrum, bu akşam seninle kafaları bir çekelim. Çok güzel balık ayırttım, özlemişsindir, gecenin keyfini çıkaralım!” dedi.
“Oh, harikasın babacığım... Yaşasın...!” deyip, hemen fırlayıp sarıldım. Ama ne sarılma. Tüm bedenimi, göğüslerimi, göbeğimi olduğu gibi kayınbabamın vücuduna yasladım.
O da ister istemez, düşmemek için, elleriyle beni sarmaladı. Epey bir süre öylece birbirimize sarılı kaldık. Ayrıldığımızda ikimiz de titriyorduk, nefes alıp verişlerimiz değişmişti. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu sanki. Kayınbabam yutkunarak,
“Ben balıkları alıp geleyim!” diyerek hemen dışarı çıktı.
Kocama ilk kez dua ettim, iyi ki beni buraya göndermiş diye... Artık ne eski sevgilim, ne de eski arkadaşlarım gözümdeydi. Mutlaka bu yakışıklı, olgun adamla beraber olacaktım.
Geceleri oram buram açık, sereserpe kendimi röntgenletirken, az mı azıp azıp kendimi tatmin etmiştim. Artık bugün bu iş tamamdı. Hemen banyoya seğirttim, zaten kaymak gibi olan amcığımı bir kez daha güzelce temizledim. Kayınbabamın ağzına layık duruma getirdim ve en seksi kıyafetimi giyip hazırlandım…
Kayınbabamla yemeğimizi yerken, içkimizi de hafif hafif yudumluyorduk. Çocuğum karnı doyduktan sonra alışkın olduğu erken saatte, uyumak için odasına çıktı, artık sabaha kadar deliksiz uyurdu.
Göğüs dekoltesi oldukça derin bir giysiyle, bilerek ve bildirerek, eğilerek kayınbabama göz banyosu yaptırıyordum. Bir kez kadehlerimizi tokuşturmuştuk, ondan sonra herkes istediği gibi içkisini yudumluyordu.
Oradan buradan sohbet açmaya çalıştık bir iki, sonra sustuk. Hiç konuşmuyorduk. Gerilimli, şehvet dolu bir atmosfer vardı ortamda...Gözlerimiz gözlerimizde içkimizi yudumluyorduk.
Ben altımdaki pek bir yerimi kapatamayan mini eteğimle boyuna frikikler verirken, kayınbabamın gözleri aralanan bacaklarımdan memelerime kayıyor, sonra aynı yolculuğu yukarıdan aşağıya yapıyordu sürekli... Diliyle dudaklarını yalıyordu.
Tekrar gözlerini gözlerime dikip kadehinden yudumunu alırken, ben de aynı onun gibi dilimle hem dudaklarımı hem kadehimin kenarını yalıyor ve içkimden yudumlar alıyordum. Konuşmasak da, ikimiz de biliyorduk ki, kesinlikle birbirimizi arzuluyorduk.
Kayınbabam, resim №4
Masadan kalkıp romantik, slov bir müzik açtı kayınbabam... Kadın şarkıcının boğuk, seksi, insanın içine işleyen, adeta kanımızı kaynatıp tahrik eden fransızca şarkı sözleri ortamı daha da ateşledi sanki...
Müziği açtıktan sonra geri gelen kayınbabam yemek masasında karşımdaki yerine değil, yan tarafımdaki sandalyeye oturdu sonra... Bacaklarını yayarak oturduğundan, pantolonunun önündeki kabarıklık bariz bir şekilde görünüyordu. Bana göstere göstere elini önüne götürüp rahatlatmaya çalıştı kabarmış sikini... Rahatsızlık veriyor olmalıydı.
Yeterli bir süre karşılıklı flört ettikten sonra dayanamadım artık... Yarı çıplak bedenimi adeta içercesine seyreden kayınbabamdan bir hareket gelmiyordu bir türlü... Halinden memnundu sanki... Oysa ben duramıyordum.
Kadehimden birkaç damla içkiyi göğsüme memelerime döküp bluzumu ıslattım. Gözlerimiz birbirinde takılı kalmıştı. Ayağa kalkıp yüksek topuklu iskarpinlerimin üzerinde sallanarak erkeğin yanına geldim, eğildim.
Kayınbabam elindeki içki kadehini bırakıp, iki eliyle memelerimi yandan sıkıştırıp, burnunu ve ağzını memelerime gömüp, koklamaya, dillemeye emmeye ısırmaya başladı.
Elleri göbeğime ve bacaklarıma indi. Yukarı çıkıp eteğimin kopçalarını alışkın bir şekilde açıp eteğimi ayaklarımın dibine indirdi. Ağzını bir anda külodumun üstünden amıma vantuz gibi yapıştırdı.
Gerçekten bir vantuz gibi emiyordu. Sanki amım olduğu gibi kayınbabamın ağzının içine akıyor çekiliyordu. Heyecandan nefes alamıyordum, içim gidiyor, kendimden geçiyordum.
Kayınbabam, resim №5
Bir anda külodumun sırılsıklam olduğunu fark ettim, sarsıla sarsıla boşalıyordum, sanki işiyordum. İlk defa böyle bir orgazm yaşıyordum…
“Canım gelinim, güzel kızım benim!” diyerek dizine oturttu ve “Demek sen de istiyordun ha? Biliyor musun ben de seni çok arzuluyordum!” dedi.
“Hayır babacığım, hiç hissettirmedin. İnsan şöyle bir yoklar, hissettirir, ben de bunca zamandır sensiz, erkeksiz kalmazdım babacığım!” dedim.
“Canım gelinim benim, o salak kocan söndüremiyor mu ateşini?” dedi.
“Kocamla seks hayatımız bitti artık babacığım... Artık beni sikmiyor! Hatta oğlundan boşanmayı bile düşünüyorum!”
“Vay benim aptal beyinsiz oğlum vay... Böylesine güzel ve ateşli bir kadın sikilmez mi hiç! Güzelim, canım, bir tanem... Seni şapşal oğlum yerine kendime istiyorum. Seni her gün ve gece sabahlara kadar evire çevire, her yerini sikmek istiyorum, dünyalar güzeli gelinim benim!” Ben de kayınbabama sımsıkı sarılıp dudaklarını öperek,
“Babacığım, ben de senin artık gelinin kızın değil, karın olmak istiyorum! Erkeğimsin artık sen de benim... Nerelerimden, nasıl, ne istiyorsan hepsi senindir. Hepsi emrine amadedir!” dedim.
Kayınbabam beni öpmeyi bırakmadan, kucağında yukarıya taşıyarak yatak odasına götürdü, yatağa yatırdı. Çok nazik ve yavaş hareketlerle önce sırılsıklam olan külodumu çıkardı. Sonra halen üstümde olan bluzumu çıkardı.
“Canım benim, çok güzel bir tablo gibisin. Seni önce sindire sindire seyrederek, bu güzel, seksi görüntünü beynime kazıyacağım!” dedi.
Ayağa kalktı, gözleri bende, kendi üstündekileri yavaş yavaş çıkarmaya başladı. En son külodunu sıyırdığında, kayınbabamın yıllardır hayalini kurduğum yarağı, dimdik kalkmış bir şekilde göbeğine değiyordu. Yarak diye tek bildiğim kocamınkinden çok daha büyük ve kalındı.
Kayınbabam yavaş, arzulu ve ritmik hareketlerle üzerime abandığında, yarağı da bir anda amımın girişini kendiliğinden buldu. Nasıl olacak demeye kalmadı, doğa arzu ve istek hükmünü yerine getirdi. Hepsini içime aldım ve neredeyse (Daha yok mu?) diye bağırasım geldi. Derin bir nefes aldığımı hatırlıyorum…
Kendime geldiğimde halen sarsıntılarla kramplar yaşıyor, vücudumun hiçbir yerine hakim olamıyordum. Orgazm üzerine orgazm dedikleri bu olsa gerekti. Kayınbabam amımın hakkını verdikten sonra,
“Canım yavrum, güzelim benim!” diyerek beni yan çevirerek, o devasa yarağını kara kutumun ağzına getirerek, götüme badana fırça çekmeye başladı.
Daha ben, (Nasıl girer o kocaman yarak götüme?) diye telaşlanırken, kayınbabam küçük küçük ama kararlı vuruşlarla, yarağının başını götüme gömmüştü bile...
Yine nefesim kesildi, bıçakla yarılıyorum sandım. Kayınbabam işini iyi biliyordu, bir müddet durdu, bekledi, elleri amımda ve memelerimde beni rahatlattı.
Küçük bir yüklenmeyle bir daha girdiğinde, öyle bir noktama geldi ki, sonsuz zevk kaynağım götümdü herhalde.
“Hepsini sok babacığım! Nazik davranma, dilediğin gibi sik götümü!” diye bağırırken, ilk defa götümde bir yarak, kaçıncı kez orgazm olduğumu hatırlamadan, titremelerle amımdan da bir şelale gibi boşalıyordum…
Kayınbabam da sert sert pompalayarak sikiyordu götümü. Sonunda götümü dölleriyle doldururken,
“Ohhh... Harikasın... Bir tanem... Çok güzel... Ohhhh....” diye diye bağırıyordu.
Sonunda fırtına dindi. Kollarının arasında mutlu, mesut yatıp kendime gelmeye çalıştım bir süre... Sımsıkı sarıldı çıplak bedenime,
“Canım benim... Güzelim benim, artık sen buralısın... Hiç bir yere gitmiyorsun. O aptal oğlumdan da boşanıyorsun! Artık benim karımsın, benim sevgilimsin..."
“Ohhh... Erkeğim...” diyerek kedi gibi daha da sokuldum koynuna...
“Sen benim sevgilimsin... Sevdiğimsin, kadınımsın, oruspumsun... O kadın diye yatağıma aldığım kadınların hepsini siktir ediyorum. Bundan sonra sadece seni sikeceğim! Aşkım benim...”
31 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Kocam Yokken…
Bundan bir yıl önce görücü usulüyle, 39 yaşında, şişman, kel, kaba saba ve çirkin bir adamla, sırf çok zengin olduğu için evlendirildim ve Bursa'ya gelin gittim.
Kocam, cinsel anlamda tam bir felaketti. Sadece onun işi görülene kadar yataktaydık. Zaten siki de küçüktü, neredeyse bir çocuk pipisi kadar, olsa olsa 10-12 cm kadar anca var.
Tabi işlevi önemli, boy önemli değil diyenler de var, fakat içinizi dolduramayan, varlığıyla yokluğu bir olan bir erkeklik organı sizi ne kadar tatmin edebilir ki? Artı, o küçük erkekliğin sahibi de cahilin, hödüğün tekiyse… İşte ben de bu nedenle hiç tatmin olamadım evlendikten sonra, orgazm nedir hiç bilemedim.
Genç kızken, kız arkadaşlarımızla sohbet ederken cinsel konularda duyduklarımızı, bildiklerimizi anlatır, neşelenirdik. Evlendikten sonra kocam yanımda horlarken, ben o günleri düşünür, arkadaşlarımın anlattıkları hikayeleri hatırlamaya çalışır ve elim amımda kendimi tatmin etmeye uğraşır hale geldim. Ancak tam zevkimin ortasındayken kocamın kıl yumağı gibi vücudu aklıma gelir ve her şey berbat olurdu.
Evlilik yıldönümünü kutlamayı umduğum o gün de en seksi kıyafetlerimi giymiş ve kocamın işten gelmesini beklemeye başlamıştım. Kararlıydım. Kocamı azdırıp beni adam gibi sikmesini sağlayacak, en azından o gece ben de tatmin olacaktım.
Ancak evdeki hesaplar kocama uymadı. Beni telefonla aradı ve gelemeyeceğini, işleri için iki günlüğüne İzmir'de olacağını haber verdi. Kaynım Serhat'ı da yalnız kalmayayım, bana göz kulak olsun diye eve yolladığını söyleyip kapadı telefonu...
Evlilik yıldönümümüzü bile unutmuştu öküz! Sağlık olsun dedim kendi kendime... Kaderim böyleymiş, lanet olsun.
Kocam telefonu kapadıktan yarım saat kadar sonra Serhat geldi. Ben bu arada üzerimi değişmiş, tekrar günlük kıyafetlerimi giymiştim. Serhat'a kapıyı açtım ve toklaştık.
“Merhaba yenge, naaber?” dedi.
“İyiyim yengeciğim, sen nasılsın? Hoş geldin!” diyerek karşıladım kaynımı.
Serhat, 1.80 boylarında, body sporu yapan, 25 yaşında, bekar bir gençti. Kocam İzmir'den dönene kadar, ben yalnız kalmayım diye bizde kalacaktı. Saat gece 21:00 civarı Serhat'ın odasını hazırladım ve
“Serhat odan hazır, istediğin zaman yatabilirsin, ben on dakikalığına bir komşuya uğrayacağım!” diye seslendim.
Serhat kendi odasındaydı. Ses gelmeyince yanına gittim, kapısı açıktı. Kulağında kulaklık, bilgisayardan müzik dinliyordu. Kulaklığı çıkardım ve tekrar odasının hazır olduğunu, komşuya gidip geleceğimi söyledim.
“Tamam yenge, sağol!” diyerek bana göz kırptı ve gülümsedi, kulaklıkları yine taktı. Hiç kocama benzemiyordu bu çocuk… Kaynanam başkasından mı peydahlamıştı bunu bilmiyorum ama, abisiyle taban taban zıttı. Hem görünüş, hem yaşam tarzı, yakışıklılığı, boyu posu, her şeyi…
Ben de bu yakışıklı delikanlıyı evde bırakıp komşuya gittim. On dakikalığına diye çıkmıştım evden, ama iki saat kadar oturmuşum Hayriye hanımla... Saat onbir gibi tekrar eve geldiğimde Serhat yatmıştı. Ben de odama çekilip uyudum.
Bir ara uyandım, saate baktım, gecenin 02:30'unu gösteriyordu. Açlıktan midem kıyılmıştı, mutfağa iki lokma bir şeyler atıştırayım diye odamdan çıktım. Nasıl olsa oğlan uyumuştur diye üzerime hiç bir şey almadım. Sütyen külot mutfağa ilerledim.
Serhat'ın odasının kapısına yaklaştığımda bilgisayarın monitoründen ışık vuruyordu koridora... Demek ki o da benim gibi uyuyamamış, kalkıp bilgisayarı açmıştı.
Kapıya biraz daha yaklaştım, tahmin ettiğim gibi Serhat bilgisayar başındaydı. Yarı çıplaktı, üzerindeki tek giysi olan baksırla oturuyordu ve sırtı kapıya dönüktü.
Hafifçe başmı kapıya doğru uzattığımda, gözlerim fal taşı gibi açılıverdi. Uykum da tabi… Serhat'ın bilgisayarda porno izlediğini fark ettim. Kulaklıkları yine takmıştı ve benim geldiğimin ve onu izlediğimin farkına bile varmamıştı. Koridorda, bilgisayara sadece iki metre uzaktan, ben de onun izlediklerini izlemeye başladım.
Gördüklerim beni fena etkilemişti, amım birden sırılsıklam oldu. Elim bacaklarımın arasında, koridor duvarına dayanmış halde amımı okşuyordum. Bir süre sonra sırtım duvara dayalı, yere oturacakmışım gibi bir vaziyette aşağı kayarak gözlerim kapandı ve titreyerek orgazm oldum...
Ama tam o sırada Serhat kulaklığı çıkarmış ve orgazm olurken çıkardığım iniltileri duymuş, kapının ağzında dikilmiş, beni izliyormuş. Gözlerimi açıp Serhat'ı fark ettiğimde hemen toparlandım,
“Ben... ben mutfağa gidiyordum... Bir şeyler atıştıracağım. Sen de ister misin Serhat?” diyebildim kekeleyerek.
Başını hafifçe salladı, yüzünde hin bir tebessüm vardı. Mutfağa girdiğimde (Ne yapacağım ben şimdi?) diye düşünüyor, bir yandan da telaşla bir şeyler hazırlamaya çalışıyordum. Ama inanın ne hazırladığımı ben de bilmiyordum.
Serhat sessizce gelip arkamdan sarılınca, elimdekiler fırladı elimden ve bir çığlık attım. Serhat belimden sımsıkı tutmuştu. Kulağıma eğilip,
“Korkma yenge, benim!” diye fısıldadı.
“Serhat ne yapıyorsun sen? Kendine gel!” diyerek itmeye çalışsam da, mümkün değildi, çok güçlüydü...
Boynumu öpmeye başladığında, kalçalarım arasındaki sertliği fark ettim. Çok korkuyordum,
“Serhat lütfen yapma… Ne yaptığını bilmiyorsun sen!” diyordum sürekli ama hiç etkisi ve faydası yoktu.
“Neden yapmayayım yenge? Kapımın önünde kendini okşarken yakaladım seni… Abim seni tatmin etmiyor mu da, mastürbasyon yapıyorsun yenge?” dedi bana.
Korkuyla birlikte müthiş bir heyecan dalgası kaplamıştı içimi, çünkü arkamdaki sertliğin çok büyük olduğunu hissedebiliyordum. Sonunda, biraz da arkama dayanan taş gibi erkeklik organının da etkisiyle yumuşadım.
Bütün itirazlarım boştu zaten, ben ne desem yararı yoktu, kafaya koymuştu beni becermeyi… Onun erkek gücüyle başa çıkacak halim yoktu. Zaten öyle tahrik olmuş durumdaydım ki, başa çıkmayı da istemiyordum aslında…
Kollarının arasında döndüm, şehvetle bana bakan güzel gözlerine diktim gözlerimi… Dudaklarım istekle titriyordu. Fısıldadım,
“Beni mi sikeceksin Serhat? İstediğin bu mu? Yengeni sikecek misin?” dedim.
Gözleri daha çok karardı benim soruma karşılık… Cevap bile vermeden beni kucakladığı gibi yatak odasına götürdü. Sırtüstü yatağa yatırdı, geceliğimin eteklerini yukarı sıyırdı, bir çırpıda külodumu çekip çıkararak, ağzını amıma gömdü.
Artık itiraz edemiyor, sadece o anın tadını çıkarıyordum. Dudaklarını amımın dudaklarıyla birleştirmiş, deli gibi emiyordu. Sadece amımı yalayıp emerken iki kez boşalmıştım. O arada geceliğimi de fora etmiştim. İlk kez kocamdan başka bir erkeğin karşısında çırılçıplaktım...
Kafasını amımdan kaldırdığında, ağzı yüzü amımın sularıyla sırılsıklamdı. Bana,
“Olduğun gibi kal!” diyerek yatak odamdaki banyoda ağzını yüzünü yıkayıp geldi. Ancak baksırını henüz çıkarmamıştı.
“Hadi çıkar şunu!” dedim gözümle külodunu işaret ederek. Kolumdan tutup ayağa kaldırdı beni, dudaklarıma yumuldu. Harika öpüyordu. Ateş yine basmıştı vücudumu. Bana,
“Sen çıkaracaksın onu!” diyerek omuzlarımdan bastırdı.
Sikini ağzıma almamı istiyordu besbelli. Bunu kocam da çok isterdi, ama ben kocama bunu yapmayı sevmiyordum. Serhat'in göğsünü öpüp yalamaya başladım, oradan da aşağıya, beline kadar indim.
Yarağı baksırı yırtıp çıkacak kadar zorluyordu. Baksırı aşağı sıyırdığımda, kocaman bir şey yüzüme çarptı. Gözlerim yuvalarından çıkacaktı. Belki vücuduna oranla sikinin boyu çok büyük değildi, ama ben böyle bir şeyi daha önce canlı canlı hiç görmemiştim...
Serhat kafamı sikine doğru bastırdı,
“Ağzına al yenge!” dedi.
Ağzımı açabildiğim kadar açtım, ama yarısı ancak girmişti ağzıma, onu aldığımda da öğürmeye başlamıştım. Ağzımdan çıkarıp,
“Serhat bu çok büyük, alamıyorum!” dediğimde,
“Alırsın yenge, alırsın!” diyerek tekrar başımı sikine doğru bastırdı.
Alabildiğim kadarını ağzıma almış, biraz da alıştıktan sonra emmeye başlamıştım. Hiç sesi soluğu çıkmadan ağzımdayken boşaldı hınzır.
Ben kalkıp banyoya fırladım ve kusmaya başladım. Serhat ise beni izliyor ve kahkahalarla gülüyordu. Geri döndüm,
“Serhat, bak bu yaptıklarımız ilk ve sondu! Sakın bir yerlerde anlatma, rezil oluruz valla!” dedim ve giymek için külodumu aldım yerden.
Ama Serhat külodumu elimden alıp kenara fırlattı ve
“Daha işimiz bitmedi yenge! Abimle evlendiğinizden beri onun seni doyuramadığını biliyorum. Seni abimin hiç sikmediği gibi sikeceğim bu gece!” deyip beni kendine çekti, dudaklarıma yumuldu...
Dudaklarımı koparacakmış gibi öperken nefesimi kesmişti. Bir eliyle belimden çekerek beni kendine yapıştırmış, diğer eli de götümün yanaklarını avuçluyor, yoğuruyordu.
Artık ben kendimi salmıştım ve karşılık veriyordum. Ayakta çılgınca öpüşmeye başladık. Serhat'ın güçlü kollarında sıcakta eriyen tereyağı gibiydim. Vücutlarımız ter içinde kalana dek öpüşüp seviştik.
Bu arada tüm korkularımı ve kaygılarımı unutmuş, açılmaya başlamıştım yavaş yavaş. Yatağa uzandım ve
“Hadi aslanım… Gel de söndür yengenin ateşini… Yanıyorum!” dedim, iniltilerle Serhat'ı kolundan tutarak yatağa çektim...
Serhat yine dudaklarıma yapıştı. Kalın ve etli dudaklarım onu çok çekiyordu. Onları somururken,
“Senin güzel dudaklarına dünyaları veririm yenge!" diye mırıldandı.
Sonra boynuma, oradan da göbeğime indi. Bu arada elleri boş durmuyor, kocamın neredeyse hiç dokunmadığı göğüslerimi mıncıklıyordu. Avuçlarında kaybolup gidiyordu göğüslerim…
Amıma indiğinde, ben bir kez boşalmıştım bile… İlk kez bir erkeğin dili değiyordu orama… Hep duyduğum, hayalini kurduğum oral seksle sonunda tanışabilmiştim. Diliyle amımı sırılsıklam edene dek yaladı ve arada klitorisimi emmeye başladı. Dudaklarını kadınlığıma dayadı, resmen amımla öpüşüyordu.
Müthiş zevk alıyor ve inim inim inliyordum. Doğrulup bacaklarımı iki yana araladı. Bu defa yarağını ağzıma hiç almamıştım, ama yarağından zevk suları gelmeye başlamıştı. Yarağının başını amıma dayadığında sanki amımda bir yumruk var gibi geldi. Ben daha,
“Lütfen yavaş sok Serhat, abinin siki bamya kadar bile değil...” diyene kadar, amıma soktu yarağını.
İlk girdiğinde sadece, “Iıııhhh!” diye bir ses çıktı benden. Her yanım uyuşmuştu. Bu da yetmezmiş gibi, hemen gidip gelmeye başlamıştı.. Ben,
“Yavaş hayvan!” diye bağırdıkça, Serhat pis pis sırıtarak ve hiç istifini bozmadan köklüyordu amıma...
Acı ve zevk karışıp gitti birbirine. Kısık kısık çığlıklar atıyordum. Taşakları o kadar büyüktü ki, götüme vurduğunu, o kadar büyük bir yarağa rağmen hissedebiliyordum.
“Yavaş sik orospu çocuğu, amımı dağıttın, senin gibi bir piç daha var mı bu dünyada!” diye yırtınıyordum altında.
Bir süre beni bu pozisyonda sikti. Amım yarağının kalınlığına alışmıştı, ama uzunluğu başıma dertti. Her köklediğinde geri kaçmaya çalışıyordum.
Derken amımdan çıktı ve
“Domal bakalım yenge!” diye emretti adeta.
Ben önünde domaldım ve omuzlarımı çökerttim. Amım kabak gibi karşısındaydı. Kalçalarımdan kavradı ve yarağını tekrar amıma soktu. Kasıklarını kalçalarımda hissettiğimde ölüyorum sandım. Demek ki bu pozisyonda yarağı daha derine iniyordu. Benim acı içinde inlemem ve bağırmam delirtmişti onu, sert sert köklerken,
“Bağır orospu, bağır! Senden ala orospu çocuğu mu olur lan, baksana kaynına veriyorsun!” diye söyleniyordu. Ben sadece,
“Aaaayy, aman, off!” diye inleyebiliyordum. Canım gerçekten çok yanıyordu.
Çok geçmeden bu pozisyona da alışmıştım. Bu defa tatlı tatlı inlemeye başladım,
“Serhat'ım, sik beni erkeğim, sikin ne kadar tatlı, ne kadar güzel sikiyorsun yengeni!” dedikçe, Serhat'ın hırıltıları daha da yükseliyor, ama bir türlü boşalmıyordu.
Birden içimden çıktı ve yine sırtüstü yatırdı beni... Aslında bu pozisyonu çok seviyordum. Şimdiye kadar, şişko, kel ve şekilsiz, öküz kocamın yüzüne tahammül etmiştim. Oysa Serhat oldukça yakışıklıydı ve boğum boğum kasları olan bir erkeğin beni eze eze sikmesi müthiş bir zevkti.
Bacaklarımı omuzuna aldı ve eliyle yarağından tutarak amıma dayadı. Yine birden bire köküne kadar sokmuştu.
“Aayyyy!” diye çığlık attım yine. En derine girmişti yarağı... “Lan piç, her seferinde bağırtma beni, tatlı tatlı sikeceksen sik işte!” diye söylenirken, Serhat amıma kocaman yarağını pompalamaya devam ediyordu...
Bir elini yatağa dayamış, diğer eliyle boynumdan yakaladığı gibi üzerime abandı ve dudaklarımı öpmeye başladı. Anestezi etkisi yapmıştı bu ateşli öpücük. Çok geçmeden Serhat adeta yaralı bir hayvan gibi böğürerek, içimde volkan gibi patlamıştı.
“Eyvaah, Serhat naaptın sen yaa? Korunmuyorum!” diye hayıflanarak söylenmeye başladım. O ise yüzünde mutluluktan uçar bir tebessümle,
“Abimle bu aralar bir sikişsen hiç fena olmaz yenge!” diyerek üzerimden kalktı.
Kocaman yarağının ucundan dölleri sarkıyordu. Yarağını ağzıma dayadı. Ben de yine alabildiğim kadarını ağzıma alarak, yarağında kalan tüm dölleri emdim. Sonra birlikte duş aldık, tekrar yatağa girdik, sabaha kadar sevişip sikiştik ve birbirimize sarılarak uyuduk.
Sabah kahvaltıdan sonra Serhat,
“Yenge ben çıkıyorum, akşama istediğin birşey var mı?” diye seslendi.
Akşama geç kalmamasını rica ettim ve uğurladım. Akşam saat 20:00 sularında Serhat geldiğinde, ben henüz dinlenememiştim.
“Ne o yenge, çok bitkin görünüyorsun?” deyince,
“O yarağı sen yesen, sen de bitkin görünürdün!” diye cevap verdim. Akşam yemeğine oturduğumuzda, yemeğini çabuk çabuk yemeye başladı.
“Yavaş yesene, acelen ne?” dedim. Serhat yine pis pis sırıtarak,
“Yemekten sonra tatlı olarak seni istiyorum yenge!” dedi.
“Aaaa, hayır Serhat yaaa, lütfen ama, bana da acı, ben de insanım, sabaha kadar siktiğin yetmedi mi?” dedim.
Ama o sırada bacaklarımın arasında bir şey hissettim. Eğilip baktığımda, ayağıyla amımı okşamaya çalıştığını gördüm.
“Deli oğlan!” diyerek gülümsedim ve ekledim, “Ama bu akşam hiç heveslenme, amım dağıldı, sikişemeyiz!” dedim. Serhat yemeği bırakıp, ayağa kalktığı gibi beni kucakladı ve yine yatak odasına götürdü... Ona yalvarırcasına,
“Nolur bu akşam sikme, sonra yine sikersin, çok yorgunum!” dedikçe, o başını hayır der gibi iki yana sallıyordu. Yatağa yatırdı ve
“Merak etme yenge, çok uzun sürmeyecek!” dedi.
Çırılçıplak kalana dek soyundu. Yarağı henüz kalkmamıştı, ama bu haliyle bile kocamın sikinden çok büyüktü. Ben yarağına bakarken,
“Soyunsana amına koduğum orospusu!” diyerek yüzüme hafif bir tokat attı.
Sanki robot gibiydim, tokadı yer yemez soyunmaya başladım ve bir çırpıda çırılçıplak kaldım. Bir an önce ne olacaksa olsun istiyordum. Ağzıma almamı istediği yarağını bu haliyle zor da olsa hepsini ağzıma almış, emmeye başlamıştım. Birkaç saniyede yine o ihtişamına kavuşmuştu.
Domalmamı istedi, ben de domaldım. Götüme parmağını soktuğunda canım çok yandı.
“Aaaaahhh! Naapıyorsun lan?” diye bağırdım ve arkama dönüp baktığımda parmağını götümden çıkardı.
“Bana zorluk çıkarırsan canın çok yanar yenge, madem amın dağıldı, bu gece götünü de sikeceğim!” deyince, ben ayağa kalkmaya çalıştım. Ama Serhat'a gücümün yetmesi mümkün değildi.
Çaresiz olacakları beklemeye başladım. Götümün deliğini sırılsıklam yapana kadar yaladı ve tükürükledi. Ben az önce parmağının verdiği acıyla yarağının götüme nasıl gireceğini düşünürken, o yarağının kafasını götüme dayamıştı bile.
“Bağırma sakın!” dedi ve birden yüklendi. Beynim karıncalanmış, gözlerimde şimşekler çaktı.
“Ooouufff!” diye bir ses çıktı benden, ardından, “Orospu çocuğu yırttın götümü!” diye bağırdım. Serhat kaçamayayım diye kasıklarımdan tutmuş, kıpırdamadan bekliyordu.
Ben götten sikilmek çok ta kötü değilmiş diye düşünürken, içimi adeta parçalarcasına sokmaya devam etti. Meğer daha yarısı girmemiş.
“Serhat noolur yapmaaa… Çok canım acıyoor!” diye ağlamaya başladım.
“Sus amına koduğumun orospusu, sidikli kızlar gibi ağlamayı kes!” diye azarladı ve götüme pompalamaya başladı.
Benden çıkan acı dolu sesler onu çıldırtmıştı adeta, daha hızlı gidip geliyor, götüm cayır cayır yanıyordu. Çok geçmeden boşaldı götümün içine. Halen iki gözüm iki çeşme ağlıyordum.
Yarağını götümden çıkardığında, gazoz şişeleriyle parmağımızla oynarken çıkan sese benzer bir ses çıktı. Göt deliğimin kapanmadığını hissediyordum. Yanıma uzandı ve
“Bebişiim, tatlı yengem benim, hadi ağlama artık, bak bitti işte! Bundan sonra seni yaraksız bırakmayacağım!” diye teselli ediyor, nazikçe dudaklarımı öpüyor, göğüslerimi okşuyordu.
Yarım saat kadar yattıktan sonra kalktık ve duş alıp, kalan yemeğimize devam ettik.
Ertesi gün öküz kocam İzmir'den döndü. Ama Serhat'la sikişmelerimiz her fırsatta devam ediyor
34 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Damadım Sarhoşken…
Hollanda’dan kızım aradı. Yatırım için arsa alacaklarını, kocasının bir kaç gün bizde kalması gerektiğini söyleyerek müsait olup olmadığımızı sordu.
“Ne demek kızım?” dedim. “Buyursun gelsin. Damadımızı otelde yatıracak değiliz ya… Hem baban iş için İstanbul’a gitti, ben de evde yalnız kalmamış olurum, benim için de çok iyi olur. Evde bir ses, bir nefes olursa korkmam hiç olmazsa…”
“A, çok iyi anneciğim” diyerek kızım da sevindi. “Ben de yalnız değilim burada, Murat gelene kadar kayınvalidemde kalacağım.”
Gerçekten sevinmiştim damadın gelmesine… Kocam kaç gündür yoktu, koca evde yalnız başıma ürküyordum. Aslına bakarsanız kocam varken de yalnız sayılırdım. Bunca yıldan sonra eski gücünü kaybetmiş, ayda bir, iki ayda bir sevişir olmuştuk. Üstüne bir de kilo alıp gece horlamaları çıkınca odaları da ayırmıştık.
Mutluyduk, maddi sıkıntımız yoktu, iyi geçiniyorduk ama, tek sıkıntımız yatak olayıydı. Genç evlenmiş, genç anne olmuştum, hala yaşım genç sayılırdı. Bakımlıydım, makyajıma, giyimime, sağlığıma dikkat eder, sporumu aksatmazdım. Ölçülerim yerinde, yolda kendime baktıran bir kadındım.
Kocamla aramızdaki yaş farkı kendini belli etmeye, sıkıntı yaratmaya başlamıştı son zamanlarda… Ben ne kadar uyarsam da, kendini iyice salmış, yaşlılığı kabullenmiş, köşesine çekilmiş gibiydi. Yine de severdim, bunca yıllık kocamı sadece seks yüzünden bırakmaya niyetim yoktu. Bağrıma taş basıyor, parmaklarımla, çeşitli şeylerle idare edip gidiyordum.
Kızım da benim gibi erkenden evlenmiş, Hollanda’ya gelin gitmişti. Damadımız çok iyi biriydi. On yaş büyüktü kızımdan, el üstünde tutar, bir dediğini iki etmezdi. Ben onu, o da beni çok sever, her geldiğinde bana iltifatlar yağdırırdı. Kızımın ablası gibi göründüğümü söyler dururdu hep…
Kızımla konuştuktan iki gün sonra çıktı geldi. O gelecek diye özel yemekler hazırlamış, konuk odasını temizleyip rahat etmesi için ne gerekiyorsa yapmıştım.
“Anneciğim nasılsın?” diye bana sarıldı kapıyı açtığımda… Damadı içeri buyur ettim. Geliş saatine yakın çay demlemiştim, beraber çay içtik. Sofrayı kurdum sonra, ona özel hazırladığım sevdiği yemeklerden bir şeyler yedi ve sohbet etmeye başladık.
Kızımın dediği gibi bir arsa almak için gelmiş ve yaklaşık on gün kalacakmış. Uçak ve yol yorgunuydu, epey bir sohbetten sonra kendisine hazırladığım odada yattı.
Sabah kalktığımda, damat çoktan çıkmıştı evden… Öğleye doğru geldi ve beraber yemek yedik. İnternetten bulduğu arsayı gitmiş görmüş, arsa sahibiyle pazarlıkta anlaşmışlar. Sözleşmeyi yapmışlar, kaporasını falan vermiş ve geriye sırf tapu işleri kalmış. Öğleden sonra resmi daireler açılınca da tapuyu alacakmış. Çayımızı içtikten sonra tapu dairesine gitti. Bir kaç saat sonra beni arayıp,
“Tapuyu aldım anne, bunu kutlamamız lazım… Akşam gelirken rakı getireyim, sen de mezeleri hazırla, ikimiz beraber kutlayıp içelim!” diye ısrar etti.
Bazen hep beraber yemek yerken, damat kayınpeder karşılıklı bir iki bardak rakı içerler, ısrarlarına dayanamaz, ben de bir bardak içerdim. Damadın sevincini kursağında bırakmamak için akşama güzel bir sofra hazırladım.
Damat eve geldiğinde yine bana sarıldı. Arsayı iyi bir fiyata aldığı için çok sevinçliydi. Getirdiği rakıyı açtık ve sofraya oturduk. Sohbet, muhabbet, arsaydı, yatırımdı, kızımın geleceğiydi derken ben daha iki bardak içmeden, damat şişeyi bitirdi.
Rakı bu, şişede durduğu gibi durmadığını hepimiz biliriz. Aslında iyi içerdi damadım ama arsanın sevinciyle içkiyi biraz kaçırdığı için sarhoş oldu. Durmadan kalkıp bana sarılıyor, öpeyim annecim diyerek yanaklarımdan öpüyor,
“Çok güzel kadınsın annecim. Hayranım sana… Öyle genç görünüyorsun ki… Kızın da sana çekmiş zaten… Güzelliğini senden almış.” filan diyordu sürekli…
Konuşurken dili peltekleşmeye, gözleri kapanmaya başladı. Bir ara baktım, başı öne düştü, ayakta uyuyordu neredeyse… Zaten gece vakit bir hayli ilerlemişti.
“Murat… Murat… Hadi kalk, yatağına yat oğlum…” dedim bir kaç defa… Nafile… Kendinden geçmişti, beni duymuyordu bile…
“Hadi kalk oğlum, seni yatırayım yatağına!” dedim ve zorla doğrultup kaldırmaya çalıştım, koluna girdim. Ama damat 1.80 boyunda ve 90 kilo, zebellah gibi bir adam… Bense 1.65 boyunda minyon yapıda bir kadınım.
Zor zahmet damadımı ayağa kaldırdım. Kolunu boynuna dolayıp yürüttüm. Ama misafir odasına kadar götüremedim. Bizim yatak odası daha yakın olduğundan, oraya götürüp, bizim yatağa uzanmasını sağladım.
En azından bari pantolon ve gömleğini çıkartayım, rahatlasın diyerek soymaya başladım. Gömleğin düğmeleri, pantolonun fermuarı derken zorla çıkardım hepsini, sonunda atlet külotla yatağa yatırmayı başardım.
Nefes nefese kalmıştım. Şöyle bir baktım benim yatağımda yatan adama… Neredeyse çam yarması denilecek yapıda, iri yarı bir erkekti damadım… Slip külot giymişti altına… Sarhoş olmasına, yarı sızmış olmasına rağmen, külodunun önündeki hatırı sayılır kabarıklık ister istemez dikkatimi çekiyordu.
Kar beyazı daracık atlet geniş ve kıllı göğsünü meydana çıkarmıştı. Nefes alıp verdikçe o erkek göğsü inip kalkıyordu. Bir an benimle aynı minyon yapıda, çıtı pıtı yirmi yaşındaki kızımı düşündüm. Yatakta nasıl başa çıkıyor bu koca herkül gibi herifle acaba diye geçirdim içimden…
Kollarının pazuları, bacaklarının kasları iştah açıcı görünüyordu. İdeal erkek tipi yani… Yine de başımı iki yana sallayıp aklıma üşüşen şeytanca şeyleri kovalamaya çalıştım. Yutkunarak nevresimi üstüne çektim, çıplaklığını örttüm. Tam odadan çıkmaya davrandığımda gözleri yarı kapalı, kolumdan tutup çekerek,
“Annecim ne olur sen de burada yat, hem konuşuruz!” diye yalvarmaya başladı. Ben de zaten içtiğim iki duble rakıyla çakırkeyiftim, başım hafif döndüğü için,
“Tamam Murat!” dedim ve üzerimdeki ince diz hizası bir etek ve tişörtle yatağa, damadımın yanına uzandım. Murat satın aldığı arsa hakkında geveleyerek bir şeyler anlatıyordu, ama ben daha kafam yastığa değer değmez uyumuşum.
Gece üzerimde bir ağırlıkla uyandım. Makyaj masasındaki ışıklı saat üçü gösteriyordu. Bir de baktım ki, damadın sol eli, benim kolumun altından göğsümü tutuyor ve sol bacağını da kalçamın üzerine atmış. Ahtapot gibi öyle bir sarmış ki, kurtulmak mümkün değil.
Ben damadımın kollarından kurtulmaya çalıştıkça, o daha çok sarılıyordu. Ve dehşetle fark ettim ki, damadımın sertleşmiş erkekliği kalçama aşırı bir baskı yapıyor. Neredeyse eteğimi yırtıp kalçamın arasına girecek o taş gibi sertlik…
Nasıl olsa sarhoş, sızmış vaziyette, bilmeden yapıyor diye seslenmedim. Ama ben saran kollarından kurtulmaya çalıştıkça damat daha çok, daha sıkı sarılıyor, resmen kerkiniyordu bana...
İstem dışı da olsa hoşuma gitmeye başladı bu durum… Ve ben de çabalamayı bıraktım, hareketsiz durdum. Artık kalçalarım onun sertliğine dayanıyordu. Üstüne ben de geriye doğru bastırdım biraz… Sertliğinin arkamdaki temasıyla aldığım zevkin tadını çıkarmaya başladım.
Damat benim duruma hiç itiraz etmeden hareketsiz kalmamdan cesaret almış olmalı ki, göğsümün üstünde duran elini bir çırpıda tişörtümün içine soktu. Sütyenimi aşağı çekip sol göğsümü avuçladı ve yoğurmaya başladı. Meme uçlarımı sıkıp bırakıyordu.
Zevkten inlememek için dudaklarımı ısırdım. Az sonra göğsümü mıncıklayan eli göbeğime doğru kaymış, karnımı okşuyordu. Tam elini tutup engel olmaya niyetlenmiştim ki, elini tişörtümden çıkardı.
Okşamayı bırakmasına üzülmedim desem yalan olur. Demek buraya kadarmış diye geçirdim içimden… Ama değilmiş. Tişörtümden çıkardığı elini eteğimin altına soktu. Bacağımı okşaya okşaya yukarıya çıktı.
Bacaklarımın çıplak teninde yavaşça dolanan, okşayan el küloduma geldi. Şöyle bir avuçlayınca ister istemez inledim. Ardından parmaklarını külodumun yanından içine sokup, resmen amımı avuçlamaya başladı.
Aylardır amıma el değmemişti. Damat avuçlayıp sıkarken amımdan zevk sularım akmaya başladı, anında ıslandı. Klitorisimi okşayan parmağı suyumda kayganlaşmıştı. O ıslak parmak amımın içine girip çıktıkça dayanamadım artık… Elimi damadın elinin üstüne koyup bastırdım, İnleyerek, sarsıla sarsıla boşaldım.
Ben orgazmım bitip sakinleşince damadım bir hışımla üstümüzdeki nevresimi çekiverdi. Beni sırtüstü çevirip külodumu indirdi ve amıma yumuldu. Dudaklarıyla hırpalaya hırpalaya öpmeye, amımı yalamaya başladı.
Damada karşı koymak istesem de, ıslak ve istekli kadınlığım başka bir telden çalıyordu. İnlemekle yetindim sadece, itiraz etmedim, seslenmedim. Damat, benim yıllardır dil görmemiş amımı öyle bir yaladı ki, zevkten kafayı bozmamak elde değildi.
Belki yarım saatten fazla amımı yaladıktan sonra, yavaş yavaş yukarı çıktı ve önce göğüslerimi emip yaladı, daha sonra dudaklarımı öpmeye başladı. Tanrım, bu nasıl bir öpüşme böyle, resmen yiyordu beni. Dudaklarımı dudaklarından kurtarıp,
“Hadi gir içime Murat!” diye inledim. Damat bir çırpıda külodunu çıkardı ve taş gibi olmuş sikiyle amıma baskı yapmaya başladı. Amıma girmesine yardımcı olayım diye elimi yarağına bir attım ki, kalbim yerinden fırladı.
Elimdeki alet kocamandı. Uzunluğu benim dirseğim kadar vardı neredeyse… Yirmi santimden fazla… Bir de kalın ki sormayın.
“Damat yavaş, ben bunu alamam!” dememe kalmadı, yarağının mantar gibi başını soktu. Amımdan seller sular aksa da, kalanını sokarken zorlanıyordu. Biraz git gel yapa yapa yarısını soktu, ama ter su içinde kaldı.
“Kurban olayım damat yeter, hepsini sokma!” desem de,
“Kızın da alırken zorlanıyor, ama girince de çıkarmamı istemiyor!” diye diye hepsini soktu. Yırtılıyorum sandım,
“Damat kımıldama ne olur, alışsın bari!” diye yalvardım. Ama durdurmak ne mümkün… Damat azgın boğa gibi amımı sikmeye başladı. Erkekliğini kafasına kadar çıkarıp, hızlıca köklüyordu amıma ve inlete inlete sikiyordu beni.
On dakika sonra amım yarağına alıştı ve acı yerini zevke bıraktı. Artık damadımın yarağı beni zevkten uçuruyordu. Altında kim bilir kaç kez boşaldığımı saymadım, ama bir saattir hala sikiyordu beni. Bende derman kalmamıştı, tırnaklarımı sırtına geçirmiştim ve
“Hadi boşal artık ne olursun!” diye yalvarıyordum. En sonunda iyice hızlanarak son bir kez yüklendi ve içime patladı. Sanki hortumdan tazyikli su fışkırıyordu. Damat içime boşalırken ben bir kez daha orgazm oldum.
Üzerimden indi, beni yan çevirip, 66 pozisyonunda arkamdan sarılıp, yine yarağını amıma soktu ve
“Aşkım böyle uyuyalım!” dedi. Beni yine resmen abluka altına almıştı.
Sabah, amımın içinde damadın kalın aletinin kıpırdamasıyla uyandım. Erkekliği yine şahlanmıştı. Başımı arkaya çevirdiğimde, damat hınzır hınzır gülüyordu. Göğüslerimi okşayarak,
“Günaydın şeker validem, bana kızmadın değil mi?” diye sordu. O yarak amındayken kim kızar ki?
“Yaptığımızın çok yanlış olduğunu biliyor musun?” dediğimde,
“Bilmez miyim!” diyerek yarağını ucuna kadar amımdan çıkartıp birden geri kökledi ve
“Yanlış olmasına yanlış, ama gel de şu daracık amcığı sikme! Artık fırsat buldukça bu amcığı benden esirgemeyeceksin, söz mü şeker validem benim?” diye diye beni bir kez daha sikip orgazm etti boşalttı, ama kendisinin boşalmaya niyeti hiç yoktu.
“Boşal artık kurban olayım, bu kadar çok sikilmeye alışık değilim!” desem de, damat amıma köklemeye devam ediyordu. Bir ara,
“Sen en iyisi domal, taş gibi götünü görünce daha çabuk boşalırım!” diyerek beni dört ayak domalttı ve amımı öyle sikmeye devam etti. Ben seller sular gibi akarken, başparmağıyla götümün deliğini okşamaya başladı.
“Oraya hiç niyetlenme damat!” dedim. Ama o,
“Lütfen müsaade et, azıcıkta götüne sokayım!” dedi. Ben ne kadar,
“Hayır mümkün değil, oradan olmaz!” desem de, içimden çıktı ve götümün deliğini bolca tükürükleyip, yarağını daha önce hiç sikilmemiş götüme dayadı.
Ben ölü gibi yüz üstü uzandım yatağa, sokmasın diye. Ama damat inat etmiş, arkamdan dayıyordu. Yarağının kafası birden girince,
“Götüm yırtıldı!” diye bağırdım. Damat ensemi ısırdı ve
“Canım, zoru bitti, tadını çıkar!” diyerek o kocaman aletini dibine kadar geçirdi götüme… Gidip gelmeye başladı. Götümü hızlı hızlı siktikçe, taşakları amıma çarpıyordu. Tam zevk almaya başlıyordum ki, beş dakika sürmeden döllerini içime boşalttı…
Biraz dinlenip kendimize geldiğimizde kalktık. İkimiz beraber duş alıp, güzel bir kahvaltı yaptık. Götüm o kadar çok ağrıyordu ki, kahvaltı yaparken altıma yastık koydum oturdum sandalyeye. Ama yine de beni haşat eden o muhteşem aletten şikayetçi değildim.
Damat bende kaldığı sürece gece gündüz becerdi beni… Hollanda’ya dönene kadar tam bir karı koca hayatı yaşadık. Ona kayınpederiyle yaşadığım yoksunluğumu anlattım bir gece…
Yine bir sevişme sonrası, yatakta başımı geniş göğsüne koymuş, uzanıp yatarken her şeyi anlattım. Ayda bir benim zorlamamla yaşattığı üstünkörü nefis körletmeleri, yalnız ve ağlayarak geçen gecelerimi…
“Biliyorum anneciğim…” dedi ellerimi parmaklarımı öperek… “Kızın üstü kapalı biraz anlattı bana… Senin gibi güzel kadın ihmal edilmeye gelmez. Çiçek gibisin sen, kıyamam sana…”
“Canım benim… Aşkım…”
“Aslında bizimki ensest ilişki, yasak ama, senin için yaptım bunu… Seni sekse doyurmak için… Açlığını gidermek için… İlk gece o kadar sarhoş değildim aslında… Numara yaptım sana… Her şeyin bilincindeydim.”
“Bir tanesin sen Murat…” diyerek dudaklarını öptüm, öpüştük. “Anlayışlı, güçlü erkeğim benim… Aygırım… Senin erkekliğin bana da yeter, kızıma da… Arslanım benim… Hadi bir daha sik beni… Arslan damadım…”
22 notes · View notes
erzurumlu-sikici · 2 months
Text
Azgın Kaynanam
Adım Alper. Mesleğim öğretmenlik. Karımla eğitim fakültesinde tanıştık ve sevişerek evlendik ve halen bol bol sevişmeye devam ediyoruz.
Karım balık etli, iri ve diri göğüslere sahip, büyük kalçaları olan, seks düşkünü, güzel bir kadın. Birbirimizi nasıl mutlu edeceğimizi çok iyi biliyoruz ve sevişerek birbirimizi doyuruyoruz. Karımı istediğim zaman sikebilmenin, doyuma ulaşmamızın verdiği rahatlıkla gözüm diğer kadınlara hiç kaymamıştır.
Evliliğimizin üçüncü yılında bebeğimiz oldu. Biz işteyken bizim evde bebeğimizin bakımıyla kaynanam ve kayınbabam ilgileniyordu. Anasına bak kızını al atasözünün gerçek olduğunu kaynanama bakınca anlıyorum.
Kaynanam da eşim gibi kıvrımlı ve seksi vücut hatlarına sahip, ancak seksapelini giyimiyle veya tavırlarıyla asla ortaya koymayan eşine sadık bir kadın… Kendine bakar, makyajı giyimi özenli, sarı saçları, ev içinde giydiği dekolte giysileriyle harika bir ev kadını…
Karımla farklı okullarda görev yapıyoruz. Karım müdür yardımcısı olduğu için eve benden daha geç gelir. Ben öğretmen olduğum için eve erken gelip, karımın ailesini erkenden eve yollarım.
Pazartesi günleri öğleden sonra üç saat dersim vardı. Bir pazartesi günü programların değiştiğini ve öğleden sonra dersimin olmadığını öğrenince, bizimkilere sürpriz yapmaya karar verdim ve onları aramadan eve geldim.
Zili çalmadan kapıyı kendi anahtarımla açtım. Tam seslenecekken koridordaki halının üstüne atılmış seksi kıyafetler beni durdurdu.
Siyah süper mini yırtmaçlı bir elbise, siyah dantelli külot, sutyen, jartiyer ve ayak bileğini ve parmakları açıkta bırakan yüksek topuklu bir çift ayakkabı ve kayınpederimin çıkardığı erkek kıyafetleri…
İçeri doğru sessiz bir şekilde ilerledim. Banyodan sesler geliyordu. Sessizce banyo kapısına ilerledim. Kapı kapalıydı. Anahtar deliğinden baktım, ama içeriyi göremiyordum. Ancak duşun altında çıkan seslerden kayınpederimin kaynanamı sert bir sekilde siktiğini anlamıştım.
Ne yaptıklarını görmesem de kaynanamın çıkardığı şehvet dolu sesler ve koridordaki halının üzerinde gördüğüm seksi kıyafetleri yarağımı dimdik yapmıştı. İçeride kıran kırana bir seks filmi, en bayağısından bir porno çekimi vardı sanki…
Demek ki biz evde yokken kaynanamla kayınpederim çılgınca fantazi yapıp, sikişiyorlardı. Bu azgınların nasıl sikiştiklerini görmeden bana rahat yoktu. O an, müsait bir zamanda evin her odasına gizli kamera yerleştirmeye karar verdim. Sessiz bir şekilde evden çıkıp, arabada beklemeye başladım…
Ben arabaya girip oturduğum anda cep telefonum çaldı. Arayan kişiyi gördüğümde şaşırıp kaldım. Arayan kayınpederimdi. Yukarıda, benim evimde karısıyla fantazi seks yapan azgın herif beni niye arıyordu ki? Neden aradığını anlayınca şaşkınlığım daha da arttı.
Okuldan çıkınca oyalanmadan eve gitmemi, kendisi şehir dışında olduğundan kaynanamın evde yalnız olduğunu söylüyordu. Karısına yardımcı olacakmışım.
Tamam filan diyerek telefonu kapattım ama o anda yaşadığım şoku size anlatamam. Bu demek oluyordu ki, sevgili kaynanam kayınpederi boynuzluyordu. Hem de benim evimde, benim yatağımda… Orospu, bir yerde kocasıyla beraber beni de boynuzlamış oluyordu.
Bir tepki göstermemeye, bu skandalı kimseye anlatmamaya karar verdim. Anlatırsam çıkabilecek olayları düşünemiyordum bile… İşin ucu karıma, dolayısıyla bana bile dokunabilirdi. En düşük senaryoda karı koca boşanırlardı. Ve ben azgın kaynanamla bir şeyler yaşayabilme fırsatını kaçırabilirdim.
Boş günümde eve gizli kameraları yerleştirdim ve beklemeye başladım. Kaynanamın biz evde yokken kiminle beraber olduğunu çok merak ediyordum. Birkaç gün sonra merakım giderilecek, bizi boynuzladığı herifin kim olduğunu öğrenecektim de!
Kaynanamın sikicisi alt kat komşusu Ahmet abiydi. Görüntüler elimdeydi. Kaynanam o etli ve kalın dudaklarıyla Ahmet abinin sikini dakikalarca emiyor, yalıyor, Ahmet abiyi kendinden geçiriyordu. Adam da mutfakta, yatak odasında, salonda, koridorda kaynanamı şekilden şekile sokup defalarca sikiyordu.
Görüntüler şu ana kadar izlediğim bütün pornolardan ve karımla yaptığım sikişlerden daha fazla zevk verdi bana… Kamera görüntülerinde evli ve mazbut bir kadın değil, seksin kitabını yazmış bir porno yıldızı vardı adeta…
Öyle tahrik olmuştum ki, dayanamadım, fahişe kaynanamın sikiş görüntülerine baka baka ergen oğlanlar gibi bir posta atmak zorunda kaldım. İyice niyeti bozmuştum. Sevgili kaynanamı ben de sikmek istiyordum. Görüntülerin en ateşli sahnelerini video dosyası yapıp telefonuma kaydettim.
Kaynanamın evde yalnız olduğu bir okul çıkışı eve geldiğimde mutfakta yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Kapıyı anahtarımla açıp sessizce eve girdiğim için, geldiğimden haberi yoktu, sırtı bana dönüktü.
Parmak uçlarımın üstünde yürüyerek arkasından yaklaştım ve bir anda iri göğüslerini avuçladım. Aynı anda da çadırı kurmuş yarağımı dolgun kalçalarına yapıştırdım. Kaynanam önce dondu kaldı, sonra olayı anlayınca benden kurtulmaya çalıştı ve kurtuldu da…. Kısrak gibi güçlü kuvvetli kadındı doğrusu,
“Alper…! Sen ne yaptığını sanıyorsun sapık!” diyerek okkalı bir tokat attı. Bu tokat beni daha da çıldırtmıştı. Ağzını elimle kapatarak yatak odasına sürükledim. Odada,
“Bırak beni… Damadımsın sen… Kızımın kocası… Yapma…!” diyerek beni yumruklamaya ve tekmelemeye başlayınca, kaynanama sağlam bir tokat yapıştırdım, bayılır gibi sendeledi. Yatağa itekleyip, sırtüstü düşmesini sağladım.
Mücadelemiz sırasında üstü başı darmadağın olmuştu. Önden düğmeli elbisesinin bir iki düğmesi kopmuş, açılmış, koca memelerini zor kapatan dantel sütyeni görünüyordu. Bacakları küloduna kadar meydandaydı.
Ahmet abinin kaynanamı sikmeye neden bu kadar hevesli olduğunu anlayabiliyordum. Şeffaf külodun altından yumruk gibi kabarık amcığı öyle iştah açıcı, öyle sikilesi görünüyordu ki…
Bu seksi manzara bir iki saniye sürdü, kalkmış sikimin iyice taş kesilmesine de yetti zaten… Hemen üstüne atlayıp balık gibi çırpınan kadını altımda zaptetmeye çalışırken,
“Bırak bu namuslu kadın ayaklarını ulan… Ahmet abiyle sikiştiğini biliyorum, görüntüler elimde!” dediğimde kaynanam şok oldu. Direnmeyi kesti, donup kaldı.
Şaşkınlıktan ağzı bir karış açık, çaresiz gözlerle bana bakıyordu. Tam istediğim kıvama gelmişti. Telefonu çıkarıp hazırda tuttuğum videoyu çalıştırdım, sonra da kaynanamın burnuna dayadım seks görüntülerini… Bir an bakması yetmişti zaten… Olayı anlayıp utançla başını yana çevirdi.
Saçlarından tutup başını döndürerek görüntülere bakması için zorladım. Telefondan yayılan sevişme sesleri, kayınvalidemin zevk inlemeleri, “Sok Ahmetim, sik beni erkeğim, geçir bana…” feryatları odayı doldurdu.
“Kocan sikmiyor mu seni bebeğim?” diyordu orospu çocuğu kaynanamın amına gidip gelirken… Kaynanam inleyerek boynuna sarılıyordu adamın,
“Sikmiyor… Kocam senin gibi güzel sikmiyor aşkımm… Ohhh… Sik beni… Çok güzel sikiyorsun sen…” diye diye inliyordu.
Yeteri kadar izlediğine kanaat getirince telefonu elimden attım. Fakat devam eden pornodaki sikiş sesleri hala duyuluyordu. Eğildim. Artık hareketsiz yatan kaynanamın elbisesini ve iç çamaşırlarını sert hareketlerle, yırtarcasına çıkardım.
Koca memeleri ve dolgun vücudu ile altımda çırılçıplak titriyordu. Ben de soyunup, baksırımı indirdiğimde kazık gibi yarağımı sıvazlayıp rahatlattım şöyle bir… Yan gözle baktı, havaya dikilmiş aleti görünce gözleri açıldı. Tepkisi hoşuma gitti doğrusu… Gülümsedim.
Önce bacaklarını ayırıp arasına girdim, olgun amını yaladım bir güzel… Heyecandan ve korkudan amı kısa sürede şelale kıvamına gelmişti. Bakımlı, kaymak gibi amcığın tadı ve kokusu afrodizyak gibi beni daha da azdırıyordu.
Boydan boya yaladım o güzel amcığı… Klitorisi sertleşmişti yalandıkça… Parmak gibi, çocuk pipisi gibi bir şey olmuştu. Dudaklarımın arasına kıstırıp dilimle okşadım.
“Ahhh… Yapmaa…” diye inleyen kaynanam saçlarıma asıldı. Az önce sapık diye bağıran, kurtulmak için çırpınan kadın şimdi şehvetle saçlarıma asılıp daha çok yalamam için kasıklarına yapıştırıyordu beni…
“Yapmayayım istersen… Bırakabilirim…” dedim yalamayı kesmeden… Şimdi işin içine parmaklarımı da katmıştım. Suyunda ıslanan parmaklarım kaygan am dudaklarının arasında gidip geliyor, arada göt deliğini okşamayı da ihmal etmiyordum. Zevkten kasılan bacaklarının arasına sıkıştırmıştı başımı, saçlarımı çekiştirerek,
“Yoo… Hayır… Bırakma… Devam et…” diye inledi. “Ohhh… Pislik herif… Yala… Sakın bırakayım deme…”
Bırakmadım ben de… Yaladım durdum, tadını çıkara çıkara, kaynanamı zevkten delirte delirte… Sonunda doyunca doğruldum. Bacaklarını ikiye ayırıp arasına iyice yerleştim, yarağımı yerleştirdim amına… Büyük bir zevkle, yavaş yavaş orospu kaynanamın amına girdim.
Islak amcığı kolaylıkla içine kabul etti beni… Dibine kadar soktuktan sonra pompalamaya başladım. Az sonra kaynanam altımda inim inim inliyordu. Kaynanamı sikerken çıkardığı inleme sesleri beni delirtiyordu… Üstünde gidip gelirken kulağına eğildim,
“Bundan sonra senin sikicin benim… İkinci karımsın bundan sonra! Ahmet abiyi postalıyorsun, ben de sessiz kalmaya söz veriyorum! Tamam mı?” dedim.
Islak amcığında gidip gelirken zevkten gözleri kaymış durumdaydı kadının… Ona verdiğim zevki gözlerinden okuyabiliyordum. Videodan gördüğüm kadarıyla Ahmet abiden yediği yarak, aldığı zevk benimkinin yanında hiç bir şeydi… Kadının içindeki orospu, çoktan ikimizin arasında tercihini yapmıştı bile…
“Tamam erkeğim, tamam sikicim, tamam kocacığım!” diyerek büyük bir güçle dönüp beni altına aldı ve yarağımın üstünde deli gibi zıplamaya başladı.
İri ve fazla sarkmamış göğüsleri bu pozisyonda nefis görünüyordu. Göğüslerini avuçladığımda daha bir zevke geliyordu. Sıcak ve sulu amcığından akan zevk suları ikimizi de zevkin doruklarına çıkardı. Kaynanam defalarca boşalmıştı…
Kaynanamı üstümden indirip önümde domaltmaya çalışırken, ani bir hareketle o etli ve kalın dudaklarını yarağıma yapıştırdı. Yok böyle bir zevk, anlatamam…
Aslında kızı da sevişirken güzel sakso çeker, ama orospu kaynanamın etli dudaklarının etkisinden olsa gerek kendimi sarhoş gibi hissediyordum. Yapıştı bırakmıyor, vantuz gibi çekiştire çekiştire, tükürüklerinden kayganlaştırdığı aletimin gövdesini parmaklarıyla okşaya okşaya emiyordu.
Sonunda yarağımı dudaklarından zorlukla kurtardım ve çevirip önümde domalttım. Kaynanamın götü amından akan zevk sularıyla sırılsıklam parlıyordu. Parmağımla okşayıp baskı yaptım önce… Davetkar bir şekilde açılıp kapanıyordu büzüğü…
Daha fazla dayanamadım. Parmağımı çekip arkadan götüne kökledim ve hızlı hızlı sikmeye başladım. Her pompaladığımda çıkan ‘Şlap şlop!’ sesleri ikimizi de delirtiyordu.
Kaynanamın götünü sikerken aldığı zevkle çıkardığı inleme sesleri iyice yükselince ağzını tekrar elimle kapamak zorunda kaldım. Bu pozisyonda artık dayanacak gücüm kalmadı ve böğüre böğüre kaynanamın götünün içine patladım.
“Nasıldı anneciğim?” diye sordum yan yana, nefes nefese yatarken… Soluksuz kalmış gibiydi, memeleri emilmekten kızarmış, inip kalkıyordu nefessiz kalmış bir halde…
“Çok… Çok güzeldi damat…” diyebildi. Başını çevirdi, elimi tuttu. Sıktı. “Genç erkek başka oluyormuş. Aygır gibi saldırdın üstüme… Bitirdin beni…”
Yan dönüp olgun bedenine baktım. Güzel kadındı benim kaynanam, seksi kadındı ne yalan söyleyeyim… Çoğu genç kadına taş çıkartacak kadar bakımlı bir vücudu vardı. Az önce sikilmiş, doymuş, mutlu bir kadın çırılçıplak yatıyordu yanımda…
Karımla seviştiğimiz yatağımızda, karımın seks manyağı annesini sikmiştim az önce… Gözlerinin içi gülüyor, minnet dolu gözlerle bakıyordu bana… Bu manzara tekrar iştahımı kabarttı. Elini tutup tekrar sertleşen yarağıma götürdüm. Sertliği hissedince parmaklarıyla tutup sıktı,
“İnanmıyorum…” diyerek kikirdedi azgın orospu… “Yeni boşaldı daha… Taş gibi olmuş bu… Yoksa?”
“Evet canım…” dedim. “Gördüğün, ellediğin gibi… Genç aygırın yarak tekrar kalktı. Seni sikmek istiyor. İzin verir misin? Seni sikebilir miyim?”
Sikimi bırakmadan doğruldu, göğsümü öptü, dili ve dudaklarıyla meme uçlarımda, boynumda gezindi, sonra da dudaklarıma yumuldu.
“Utanmaz çocuk… Peki… Ne istersen yapabilirsin bana…” dedi büyük bir istekle… “Ne zaman, ne istersen, ne kadar istersen… Seninim…”
Kaynanam artık ikinci karım gibi oldu. Ahmet abiyi münasip bir şekilde postaladı. Evde tek kaldığı günlerde deliler gibi sikişiyoruz. Karım da, kayınbabam da bizden şüphelenmiyor. Hele hafta sonları gittiğimiz yazlık evimiz tam festival oluyor bana…
Önce karımı büyük bir iştahla yorgunluktan bayıltana kadar sikiyorum. Onun pilinin bitmesi için bir posta yetiyor zaten… O esnada yan odada kaynanam da kayınpederle sikişiyor. Kayınpederimin de işi bitip uykuya dalınca meydan bize kalıyor, bizim yasak aşkımız başlıyor.
Kaynanamı alt kata indirip, sessiz ama tutkulu bir şekilde sikiyorum. Karım veya kayınpederim bizi yakalarsa ne olacağını düşünecek halde değilim. İkimiz de hayatımızdan memnunuz şimdilik…
68 notes · View notes