Tumgik
gocanigo · 4 years
Photo
Tumblr media
23 notes · View notes
gocanigo · 4 years
Quote
Ben de geliyor muyum senin aklına, bi film sahnesinde, bir şarkı sözünde, birlikte oturduğumuz bir yerden geçerken... Bir buket çiçekte, bir okul sweatinde, bir tiyatro biletinde seni görmek, her anımızın gözümün önünden geçmesi... Tam seni unuttum, bitti işte, yendim seni diyorum. Yine göğsüm taşıyor bi anda, gözlerim doluyor, öyle boş saçma şeylere ağlıyorum ki, bana ne kadar kızgın olsan bile teselli eder miydin beni bilmiyorum? Hayır! Etmezdin. Etmezdin çünkü sen hiç olmadığın kadar kırıcıydın bana. O kadar çok kızıyorum ki, çok, çok! Ama en çok sana. Beni elinin tersiyle itişine, hiç istemeyişine, böyle basit böyle bi hiçmişçesine uzak kalışına. Biliyor musun, ayrılığımızın ikinci ayında evinin sokağına geldim, senin mahallene, yaşadığın, nefes aldığın yere; dolaştım boylu boyunca evinin önünde bekledim, salonun ışığı yanıyordu, neden yaptım bunu? Belki bi dakika da olsa artık bana yabancı bakan gözlerine son kez bakabilmek için, belki seni ve bizi iyice hazmedebilmek için. Ardına dönüp gitmek ne zormuş, sokağından caddeye bağlanan yolda bir çöp konteynerinin başında durdum dakikalarca cüzdanımda sakladığım vesikalığını paramparça ettim, işte unutmuştum seni, bitmiştin, paramparça olmuştun. Derin bir nefes almıştım, işte böyle unutuluyorsun diyip alay etmiştim içimdeki senle. Neden! Neden hala unutulmuyorsun! Bugün tam 5. ayı ayrılığımızın. Çık aklımdan, bir tümör gibi büyüyorsun içimde, bit artık, bit! Yerine birini, birilerini koymaya çalıştım; dolmuyor, bu boşluk beni içine çekiyor. Mide spazmı geçirdim bir hafta önce, stresten oluyormuş, hiç bu kadar zor zamanlar geçirdiğimi hatırlamıyorum, alışveriş yapıyorum gereksiz, öyle eğlenmeye çıkmıyorum, insanlar anlatıyor dinliyormuş gibi yapıyorum, susuyorum genelde, gülümsüyorum herkese. Bıraktım her şeyi, işten istifa ettim, yöneticiliklerimi bıraktım, ağır gelmeye başladı her şey. Özlediğimi, ağladığımı, üzüldüğümü kimseye söylemiyorum ama herkes anlıyor biliyor musun, iyi oynayamıyorum galiba. Buralar hep iç çekiş. Bir yandan Sezen dinliyorum, bir yandan sana yazıyorum, yazmasam çıldıracağım.
2 notes · View notes
gocanigo · 7 years
Quote
akşam havasını çektim içime, sanki böyle bir şeyler yanmış da hoş bir koku bırakmış gibiydi arkasında, derin bir nefes aldım. şeytan diyordu ki vefasızın birine âşık ol o tatlı havada, ondan sonra da kollarını göğsünde kavuşturup hayatını bombok edişini gülümseyerek seyret bir kenardan.
6 notes · View notes
gocanigo · 7 years
Text
yani kendimdeki tekdüzelikten kurtulmak uğruna bir kulübeye ya da mağaraya kaçmaya hazırım ama kendi varlığımın bir özelliği olan tekdüzeliği gittiğim her yere taşıyacağımı bile bile, o kulübeye gitmeli miyim? var olduğum yerde, var olduğum için göğsüm sıkışırken ve bu hastalığın etrafımı saran şeylerden değil, ciğerlerimden kaynaklandığını bilirken, daha rahat nefes alabileceğim bir yer bulabilir miyim?
3 notes · View notes
gocanigo · 7 years
Photo
Tumblr media
Seksen yaşındayım ve geçen yıl, yetmiş sekiz yaşında ölen eşim, son nefesini vermeye yakın, “var mı bir isteğin?” diye sorduğumda, kedilerden nefret eden bana dedi ki, “lütfen kedimize iyi bak…” Evimizdeki kedinin, eşimin değil, ikimizin de kedisi olduğunu, evladımız olduğunu daha yeni anlayabildim. Meğer bir kedide eşimin kokusunu, sevgisini, şefkatini duyumsayabiliyormuşum ben…
Bugün sekseninci doğum günüm ve eşime bir mektup yazdım. Bir özür, bir vefa, bir veda mektubu belki de. Eşim herkesi can bildiği için, yüreği herkese açık olduğu için, bu mektubu sizinle paylaşmamı isterdi diye düşünüyorum.
Canım,
Elli iki yıllık evliliğimizde beni hep çok sevdin, bana sabırlı ve incelikli davrandın. Sana çok teşekkür ediyorum bir tanem.
Düğünümüzü anımsıyorum. Davetliler arasında olmayan Çingene çocuklar, sahneye çıkıp bizimle bir dans ettiklerinde çok kızmıştım ve sen bana demiştin ki, “ah, ne güzel bir düğün bu; çocuklar ne güzel dans ediyorlar…”
İkimiz de Alevi değiliz ve sen birçok Aleviyle komşuluk ettin, dostluk kurdun. Seni çok incittim böyle yaptığın için. Geçen hafta ilk kez bir Alevi deyişi ezberledim. Ne kadar yaşarım daha bilmiyorum ama sana söz veriyorum, neyim varsa Alevi canlarla da paylaşacağım ; aşımı, suyumu, yüreğimi…
“Bana bisiklet alır mısın?” demiştin otuzuncu doğum gününde. “El alem ne der, hem ayıp bu yaşında bisiklete binmen!” diye bağırmıştım. Ağlamıştın ve ben gözyaşlarını görmezden gelmiştim. İki ay önce, ilk kez bisiklete bindim ve kapımızın önünde bir bisiklet var şimdi…
Çocuğumuz olmadı ve kontrollerde bununla ilgili sağlık sorununun benden kaynaklandığı anlaşıldı. Beni bir kez olsun incitmedin ve dedin ki, “yetiştirme yurdundan bir çocuğumuz olsun, o çocuk ikimizin de can`ı olsun…” Seninle günlerce konuşmamıştım…
Cumartesi Anneleri`yle ilgili her haberi gözlerin dolarak takip ederdin ve ben onların terörist anneleri olduğundan öyle emindim ki. “Devlet diliyle konuşman reva mıdır, can dilidir bize yaraşan” dediğinde, seni cahillikle suçlamıştım…
Ağrılı hastalıklarında bile gülümseyendin sen; bense nezle olduğumda bile suratını asan. Yorgan döşek yattığım zamanlarda, çorba pişirememeyi sana, hiç dert etmedim…
Kırklı yaşlardaydık, bir Anneler Günü`nde dedin ki bana, “annemi çok özlüyorum… “ Daha çocukken yitirmişsin anneni ve verdiğim cevaptan bu yaşımda utanabildim daha. “mekanı cennet olsun!” Sana sımsıkı sarılamamak öyle acıtıyor ki şimdi içimi…
“Canım, gökyüzü yıldız dolu, gelsene” diye beni balkona çağırmıştın ben futbol maçı seyrederken. “Asıl yıldızlar bizim takımda; vur lan, vursana be, puu şerefsiz!” diye bağrışımı ve “senin yüzünden golü kaçırdık!” deyişimi anımsadım şimdi. Seni çok yalnız bıraktım ben…
İşaret dili öğrenmek isteyişini yadırgadım, “ne konuşulur ki sağır biriyle” dediğimde bana ilk kez acıyarak baktığını duyumsadım. Saatlerce sohbet edebildiğin sağır-dilsiz bir arkadaşın olmuştu ve ben çok şaşırmıştım…
“Beraber bir kitap okuyalım mı?” demiştin bir gün; Sabahattin Ali`nin bir öykü kitabını göstermiştin “Bir öyküyü sen bana oku, bir öyküyü ben sana okuyayım” dediğinde gülümseyerek, “saçmalama, oku istediğin kitabı; sana karışıyor muyum hiç?” dedim ve bana ilk kez sitem ettin. “Çok şey mi istedim, bir öykü bile okumuyorsun bana…”
Canım,
Üç ay önce kanser hastası olduğumu öğrendim. Kanser hastası olduğumu öğrendiğim günden beri, şimdiye dek kanser hastası olanlara verdiğim tepkileri düşündüm. “Allah yardımcıları olsun” dedim en çok. Hiçbir kanser hastasıyla empati yapmadım; sen de dahil… Hiçbir kanser hastasının elini tutmadım; sen de dahil… Kemoterapi sonraları saçları dökülen sen, benden ıhlamurlu şampuan istemiştin saç dökülmesine iyi geliyor diye. İçimden, “boşuna para veriyorum kozmetikçiye” demiştim satın alırken. Ah, budala ben… Hayata bağlılığını ve hayata bağlı olmam gerektiğini anlamam için kanser tedavisi görmem gerekiyormuş illaki…
Masal kitapları aldım bugün ve öykü kitapları. Yetiştirme yurtlarına gideceğim, hastanelere ve huzurevlerine. Kimsesiz çocuklara masallar okuyacağım, ağrısı sızısı olanlara Sabahattin Ali öyküleri ve belki de son demlerini yaşayanlara Sait Faik pasajları…
Bugün sekseninci doğum günüm ve kocan olup da eşin olamayan beni bağışlaman en güzel hediye olacaktır bana bir tanem. İçini ferah tut olur mu; kedimize iyi bakıyorum ve ona senin şiir defterinden şiirler okuyorum gece yarıları…
-Ergür Altan
115 notes · View notes
gocanigo · 7 years
Quote
Asıl yenilgi, unutmaktır. özellikle de sizi neyin gebertmiş olduğunu unutmak.
Louis ferdinand Céline (via sokaktakiyazar)
6K notes · View notes
gocanigo · 8 years
Quote
kimseyi unutmuyoruz biliyor musun? çuval gibi sırtımızda taşıyoruz kaybettiklerimizi, hamal gibiyiz; şükrediyoruz, küfrediyoruz, sabrediyoruz ama tilki gibi kafamızda dolanıyorlar. ölen de aynı terkeden de aynı. ikisini de hayal olarak hatırlıyorsun.
dağ 2
9 notes · View notes
gocanigo · 8 years
Text
Dünün telafisi bugün: Yaprak kımıldamadı, zelzele sesini duyurmadı, insanlar fısıldadı, karınca yiyeceğini taşıdı yuvasına. Ben sustum. Bugün bitti.
2 notes · View notes
gocanigo · 8 years
Text
Bazen yutuyoruz kelimeleri, geliyor ağıza kadar, tam dökülecekken dudaklardan, kilitliyoruz boğazımıza. Sustukça alev oluyor o yuttuklarımız, kızarıyor yüzümüz, kalbimiz boğazımızda atıyor bir de. Haydi söyle diyor bir tarafımız, dilin tutulmasın, susma, söyle kurtul. Sonra, derin bir iç çekiş falan, ezberledik bunu; "söylesem ne değişecek ki."
1 note · View note
gocanigo · 8 years
Text
birini aniden hatırlayıp iç çekmek de sigara içmekten sayılır.
4 notes · View notes
gocanigo · 8 years
Quote
üşüyoruz, olsun. bir yerlerde halen çok ısındıklarımızın külleri duruyor, sarılarak yanmak neydi, iyi hatırlıyoruz.
4 notes · View notes
gocanigo · 8 years
Quote
Niçin bugünü yaşamıyorsun Mümtaz? Neden ya mazidesin ya istikbaldesin? Bu saat de var.
Ahmet Hamdi Tanpınar/Huzur
10 notes · View notes
gocanigo · 8 years
Text
şu saatler tam, bir kumsala uzanıp dalgaların sesini dinlemelik.
117 notes · View notes
gocanigo · 8 years
Text
kuşların uçma kabiliyetini kıskanan insanoğlu tüfeği icat etti. tüfek icat olunca aslında mertlik değil kuşların aerodinamiği bozuldu. sen hiç kurşun yedikten sonra uçabilen bir kuş gördün mü? hadi gördün diyelim, hiç kurşun yemiş bi kuşa afiyet olsun diyebildin mi?
13 notes · View notes
gocanigo · 8 years
Text
odanın düzeni. zamanının kullanımı. kendine çocukça yasaklar koyuyorsun. yürürken, kaldırımların kenarındaki kaldırım taşlarının kesişme çizgisine basmıyorsun. kavşaklardaki yön işaretlerine, park yasağı levhalarına uyuyorsun. geç kalmaya ya da erken gelmeye tahammül edemiyorsun... sanki her an, gösterdiğin en ufak gevşekliğin seni hemen çok ötelere sürüklemesini bekliyormuş gibisin. sanki her an, kendine şöyle deme ihtiyacını duyuyormuş gibisin: bu böyle, çünkü ben böyle istedim; ben böyle istedim yoksa ölürüm.
14 notes · View notes
gocanigo · 8 years
Text
pek yaşadın denemez, oysa her şey çoktan söylendi, çoktan bitti. topu topu on sekiz yaşındasın, ama yolun çizilmiş bile. roller hazır, etiketler de, bebekliğindeki oturaktan yaşlılığındaki tekerlekli sandalyeye varana kadar oturulacak tüm yerler orada durmuş sıralarını bekliyorlar. serüvenlerin öyle iyi betimlenmiş ki, en şiddetli isyan bile kimsenin kılını kıpırdatmayacaktır. sen istediğin kadar sokağa çıkıp insanların şapkalarını başlarından uçur, başına iğrenç şeyler tak, çıplak ayakla yürü, bildiriler yayınla, önüne çıkan bir kapkaççıyı geçerken kurşunla, boşuna, bir işe yaramayacak,düşkünler yurdunun yatakhanesinde yatağın çoktan yapılmış, lanetli şairler sofrasında yerin ayrılmış. her şey öngörüldü, her şey en ufak ayrıntısına kadar hazırlandı, büyük aşklar, soğuk alaycılık, ıstırap ,bolluk, egzotizm, büyük serüven, umutsuzluk. sen ruhunu şeytana satmayacak, ayaklarında sandaletlerle gidip kendini etna’ya atmayacak, dünyanın yedinci harikasını yıkmayacaksın. ölümün için her şey çoktan hazır. seni öldürecek top güllesi çok uzun zaman önceden eritilip döküldü, tabutunun peşinden ağlayacak olan kadınlar çoktan tutuldu.
35 notes · View notes
gocanigo · 8 years
Photo
Tumblr media
19.03.16. Terörün çoluk çocuk demeden herkese zarar verdiğinin kanıtıdır bu.
951 notes · View notes