masebak

[masebak]

insana kendi kanı bile haram olduğu için kanını yutamazsın. biz bu yüzden kan kusuyoruz Anna, bilmiyor musun?

[masebak]

bugün hocam beni arayacakmış. nasıl heyecanlıyım anlatamam. aylar sonra ilk defa konuşacağız ve neyi eksik yapıyorum neyi fazla yapıyorum bunları konuşacağız. benim fazlam yok çokça eksiğim var arkadaşlar. neler diyecek çok merak ediyorum. kalbim ağzımda. hocamdan hayır dualar alırım inşallah.

hayırlı kandiller, hayırlı akşamlar.

[masebak]

benim özleminden kahrolduğum sevgili arkadaşım meğer beni engellemiş. böyle bir durumda ne denir bilmiyorum.

[masebak]

sabahları erken uyanabilmek için gece 10'da uyumam lazım sanırım. yoksa bir gözüm kapalı geziyorum. esneye esneye okula gider esneye esneye eve dönerim artık. günaydın.

[masebak]

Bir insanı en çok çevresi kalabalık olduğu zaman tanırmışsın. Varlığını hatırlatmak zorunda kalmaman gerektiği zaman.

[masebak]

buranın havası o kadar kuru ki nemlendiriciyle dolu bir havuzun içinde yuvarlanmam lazım birkaç tur.

[masebak]

yastık alezi de varmış, yeni öğrendim. onlar insanın ağız suyu akıp yastığı kirletmesin diye satıyorlar ama ben gözyaşlarım yastıkta iz bırakmasın diye alacağım.

[masebak]

ben hala her sabaha hasta olarak uyanıyor ve gün içinde kendimi zar zor toparlıyorum. burada saçlarıma ak düştü arkadaşlar. meğer güvenli evimden ayrılmak, tek başına kalmak ne kadar zormuş. ilk ayrılan ben değilim, biliyorum, tek ayrılan ben değilim ama böylesi bir ayrılığı ilk defa yaşıyorum. bir başka hayatın zorlukları, başkalarının ayrılığı teselli olmama yetmiyor. kimseyle kalplerimiz bir değil. ne olur herkes benim gibi aynı durumda diye teselli olmamı beklemeyin. çünkü herkes benim gibi değil.

[masebak]

kimlerle bir arada olursam olayım ailemden uzaktayken kendimi hep yalnız hissedeceğim.

[masebak]

sabahtan beri bu kaçıncı fasıl bilmiyorum ama uyuyana kadar ağlayacağım sanırım.

[masebak]

kardeşime gıcıklıklar yapıp çılgınlar gibi gülmeyi ve ona sarılıp öpmeyi çok özledim.

[masebak]

ben güçlü değilim anne. tüm sevdiklerimden bu kadar uzakken güçlü kalamıyorum. kendime bir sürü başka meşguliyet bulmaya çalışıyorum ama her sabah mide kramplarıyla uyanıp güne kusarak başlıyorum. ben yediklerimi değil katlanmak zorunda olduklarımı kusuyorum anne. dağları, yolları, hasreti, gurbeti...

ben güçlü değilim anne ve hiç olmadım.

[masebak]

taşınacağım günü bekliyorum. ev arkadaşı da nasip kısmet işi arkadaşlar. eve gelmeyen, gelince surat asıp afra tafra yapan, bir tek ağzıyla "git" demediği kalan bir insan evladıyla aynı evde kalmak çok bunaltıcı geliyor artık. ya sabır, diyorum. ya selamet, diyorum. ama artık doldum taşıyorum. bambaşka bir başlangıç yapmak istiyorum. ilk defa tek başıma taşınacağım ama başaracağım, biiznillah.

[masebak]

az önce kardeşimle konuştuk. gördüğü rüyayı anlattı, ağlamaktan mahvoldum. hala da ağlıyorum.

evde bir sürü misafir ağırlamışız ve ev çok kalabalıkmış. sonra herkes birden evden gitmeye başlamış. annem ve babam da evden çıkmışlar. kardeşim tek başına kalmış. koca evde tek başıma mı kaldım ben şimdi, demiş. yan odadan ben çıkıp yanına gelmişim ve sarılıp "ben hep senin yanındayım" demişim. uyanıp boş yatağını görünce dayanamadım abla, diyor.

hani şarkıda da diyor ya: "bir ayrılık bir ölüm hiçbiri olmayaydı".

[masebak]

niye bu kadar güçsüzüm? hasta olmak istemiyorum.

[masebak]

rüya içinde rüya gördüm. rüyanın içinde gördüğüm rüya çok korkunçtu. o korkunç rüyadan hüzünlü bir rüyaya uyandım. sonra tamamen uyandım ama üstümü açmışım, kan ter içinde kalmışım. ben yalnız yaşamak için asla uygun bir insan değilim ya. anne ve babamı istiyorum. tam alıştım sanarken ne gerek vardı bu kadar korkmaya ve üzülmeye anlamıyorum.

[masebak]

erkenden uyuyorum, erkenden uyanıyorum. saat on olmadan birçok işimi bitirmiş oluyorum. ama öyle kötü rüyalar görüyorum ki gün boyu tadım kaçık dolaşıyorum. ah.