Tumgik
Text
Merhaba Can!
Seni buraya getirmeden önce bir hoşgeldin yazısı yazmam gerekiyordu. O kadar uzun süre bekletmemin nedeni bu, o yüzden beklettiğim için özür dilerim.
Burası benim ikinci evim, veya ikinci dünyam. En az yedi sene önce inşa etmeye başladım, ama La Sagrada Familia gibi bitmek bilmeyen bir inşaat tabi bu. Ayrıca, gerçek hayattan bir arkadaşımı davet ettiğimde misafir edebileceğim bir yer tasarlamamıştım ve senin bu dünyanın hangi bölgelerine geçiş iznin olduğuna da karar vermeliydim. Seni buraya getirmeden önce bunu da halletmem gerekiyordu. 
En önemlisi de, sana bu dünyanın varoluş nedenini, nasıl varolduğunu, doğa kanunlarını ve geri kalan bir sürü sorunun cevabını açık seçik bu hoşgeldin yazısında mı anlatmalıydım yoksa senin yorumuna mı bırakmalıydım? 
Biraz düşündükten ve seni nerede ve nasıl misafir edeceğime karar verdikten sonra, ikinci seçenek bana daha mantıklı geldi. 
Önce, sana bir ada yaptım! Safe House’umun bulunduğu kocaman adayı biraz da olsa görebilen bir ada bu ve daha önce bu evin varlığından sohbet arasında Samet’e de bahsettiğim için onu da bu adada misafir edebileceğimi farkettim. Sonra düşüncelerim gelişti ve burayı hem bu dünya hakkında az buçuk da olsa bilgisi olan insanları misafir edebileceğim, ve hem de gerçek hayatta yüzleşemediğim insanları kısa süreliğine davet edip onlarla olan problemlerimi çözmemde yardımcı olabilecek konuşmaları yapabileceğim bir ada olması gerektiği sonucuna ulaştım. Belki ileride gerçekten bilgisi olan insanlarla, bilgisi olmasa da gerçek olan insanları ayrı yerlerde ağırlarım, ama şimdilik böylesi daha iyi gibi.
Fakat, bu problemleri ne kadar halletsem de en büyüğü hala duruyordu. Sen buraya geldikten sonra, ben eskisi gibi (burada tek yazı olabilir ama buraya dair yazdığım tek yazı bu değil) düşünmeden, süzmeden yazabilecek miydim? Burada da, sorumluluğu sana bırakmaya karar verdim. Şimdi, seni uyarıyorum :D Zaman zaman yazdıklarım sana ukalaca, anlaşılmaz, çok depresif veya saçma sapan gelebilir. Bir de, ben sana “yeni bir şey yazdım” demeyeceğim. 
Bunları bile bile okumaya devam edebilirsin veya vazgeçebilirsin. 
Ama artık hep komşu adada olacaksın. 
Hayali dünyama hoş gelmişsin!
0 notes
Text
Hello Claire
Uzun zamandır hiçbir şey yapamıyorum. Saçma sapan bilgisayar oyunları oynuyorum, sürekli sigara içiyorum, gülüp geçmem gereken ufak tefek pürüzleri büyütüp dert ediyorum. Oysa yapmam gereken bir sürü şey var ve hayat çok kısa. Bir yere yetişmem gerektiğinden değil, ama hayat çok kısa. Hayat çok kısa. Geçirdiğimiz her dakikanın bir değeri var. Bunu bile bile zamanı sigara gibi içip çöpe atıyorum, hem kendimi hem zamanı yakıyorum. Buharlaşıveriyoruz. 
Vaktimi alan şeyler başımı ağrıtıyor bir süre sonra. Yüzümü kırışıklıklar ekliyor, dişlerimi sarartıyor, ellerimin üstünü kurutuyor, evimin duvarlarını eskitiyor, nefesimi azaltıyor ve kahverengi olan gözlerimi grileştiriyor. 
Yarına yazmam gereken altı sayfalık makale var. Ve şu an elde var sıfır. Yumurta kapıya dayandığında haliyle bir şeyleri değiştirmek gerekiyor. Uzun süredir bu halde olduğumdan dolayı kendi kendime değişemezdim. Ben de Claire’i çağırdım.
Claire’i çağırmaya karar vermek kolay olmadı. Önce uyudum ve beyaz bir odada uyandım. Evde eski bir arkadaşım vardı, onun gitmesini bekleyip çatıya çıktım. Uzun süredir çatıya çıkmadığımdan, veya çatı olması gerektiğini yeni farkettiğimden, çok tozluydu. Önce, burada kahverengi ve tahtadan bir kitaplık olması gerektiğini düşünürken beyaz ve yeni kitaplık olması gerektiğine karar verdim. Sorunumu çözmeye yardım edecek kişiyi aramaya başladım raflarda sonra da. O kişi anlayışlı, iyi bir dinleyici, mantıklı ve zeki olmalıydı. Kim olabilirdi? Izzy? Hayır, Izzy iyi bir dinleyici değildi. Lucy? Hayır Lucy beni yargılardı. Hmm, yargılayıcı olmayan biri. Derken derken, aklıma Claire geldi. Olabilir miydi? 
Olabilirdi. O, aradığım tüm özelliklere sahipti, hatta fazlasına! Ona hayrandım, hayatımı planlamama yardım edebilirdi, ve ben de onun sözünü dinlerdim. Hemen Claire’e davetiye gönderdim. O da davetiyeyi fiyakalı ofisinde teslim almış ve özel aracını hazırlatıp buraya, evime, gelmişti. Onun içeri girdiğini duyduğumda çatıdaki kuşlarımı besliyordum. Aşağıya indiğimde çoktan montunu çıkarmış, koltuğa yerleşmişti. Ben merdivenleri inerken beni izliyordu. Yerinden kalkmadı, ben de kalkmasını beklemedim elbette. Yanına oturdum, ama her şey çok garip geldi. Çok hızlı gelişmişti her şey ve her ne kadar Claire’in gelmesini ben istemiş olsam da varlığına bir anda alışamamıştım. O yüzden, hava daha aydınlık olsa da uyumaya karar verdim. 
Gözlerimi açtığımda hava kararmıştı. Sorunlarımı Claire’e anlatmaya daha hazır hissediyordum. Yanlış anlaşılmasın, sorunlarım büyük olduğundan değil Claire’i uzun süre görmediğimden dolayı bocalamıştım. Merdivenin başına geldiğimde Claire’i üstüne rahat bir şeyler giymiş, dolu çay fincanını sağ eliyle tutmuş ve arkasındaki vitrine sırtını yaslamış, benim merdivenlerden inişimi beklerken buldum. Yüz ifadesinden benim artık hazır olduğumu bildiğini görebiliyordum. Ben inerken mutfağa doğru gidip, hazırladığı limonlu çaydan bana da koydu ve indiğimde fincanı bana uzattı. 
Koltuğa oturup anlatmaya başladım. Sürekli sigara içtiğimi, saçma sapan oyunlarla beynimi uyuşturduğumu, ufak tefek sıkıntıları aklıma takıp büyüttüğümü, ve bunların yapmam gereken işleri yapmamı nasıl engellediğini anlattım. Sigarayı bırakmayı ne kadar çok istediğimi, hiç zevk almadan saatlerce oyun oynamamı, insanların bana verdiği sıkıntıları aşabilmek için hırslandığımı, ve bu sebepler yüzünden ders çalışamamamı, verimli bir hayat geçirememi anlattım. O da
Çözüm aslında çok basit!
En çok yapmak istediğin şeyi, veya
Halletmen gereken en acil şeyi
Yap.
Diğer problemlerin kendiliğinden çözülecek, göreceksin.
Yazı mı yazman gerekiyor?
Yaz.
Bir kere başladın mı zevk alacağını biliyorsun.
Ayrıca bir kere başladın mı,
ona harcayacağın zaman artacak
ve yarım saatte bir, veya saat başı
sigara içme ihtiyacı duymayacaksın,
oyun oynamak aklına gelmeyecek bile.
Çünkü bir kere başladın mı,
Akrep yelkovanı kovalayacak.
Hadi.
0 notes