Tumgik
#üst akıl
ekip · 4 months
Text
Birtakım değişiklikler
🌟 Yenilikler
Masaüstünde "Hesabı Sil" ve "Blogu Sil" düğmelerinde akıl karışıklığını gidermek amacıyla bazı tasarım değişiklikleri gerçekleştirdik. Bundan böyle ana blog ayarlarında "Hesabı Sil" seçeneği bulunmayacak. Hesap silme düğmesini hesap seçeneklerinin altına taşıdık.
Hem iOS hem de Android uygulamasında gönderi üst bilgi alanındaki RB bilgilerinin görüntülenme şeklinde bazı görsel değişiklikler fark edeceksin. Söz konusu değişiklikleri masaüstü panonda bir süredir zaten görüyordun; işte şimdi bunları uygulamalara da yansıtmış olduk!
Herkese açık API biriminde, Gönder (Post) nesnesine, RB'lenen gönderinin parent kaynağını (genelde "önceki" gönderi diye de adlandırılır) işaret eden yeni bir alan [parent_post_url] ekledik.
🛠 Düzeltmeler
Android telefonlarda kullanılan DuckDuckGo tarayıcısında gönderiye ait bağlantının kopyalanmasını engelleyen bir hata vardı; düzelttik.
🚧 Üzerinde çalıştıklarımız
Ekiplerimiz kaynaklarımızı güncellemeye devam ediyor. Akıl karıştıran ya da geçerliliği olmayan bir şey görürsen, lütfen bize haber et!
🌱 Yakında sunulacaklar
Tumblr Labs olarak "Topluluklar" adını verdiğimiz yeni bir çalışmamız var. Prototipine şuradan göz atabilirsin!
Bir sorun mu yaşıyorsun? Destek Talebi gönder, en kısa sürede sana geri dönelim!
Geri bildirimini paylaşmak ister misin? Üzerinde Çalıştıklarımız  bloguna göz at ve aklındakileri topluluğumuzla masaya yatır.
Bu gönderileri başka dillerde takip etmek istersen diğer ülkelerin Ekip bloglarına göz at!
Tumblr'a doğrudan maddi destek olmak ister misin? O zaman TumblrMarket'e yeni gelen Destekçi rozeti seni bekliyor!
20 notes · View notes
siir-defterim · 22 days
Text
Tumblr media
Geçen seneydi sanırım...
Cumartesi günü Kadıköy çarşıya indik, Mercan’da bir ekmek arası midye yiyelim dedik. Hava da buz gibiydi, içimiz ısınsın diye içeri geçtik, çıktık üst kata..
Kalkmamıza yakın arkamıza bir anne-kız geldi oturdu.
Soğuktan donan bizim gibi içeri atıyor kendini, tüm masalar doldu, garson oradan oraya koşturup duruyor.
Arkam dönük ama farkındayım, bir türlü dikkatini çekemediler adamın. Sonunda kadıncağız yüksek sesle seslendi :
-“ Kardeş, bakar mısın..!”
Hani filmlerde olur ya, zaman tüneline girer, döne döne bambaşka bir devirde bulur insanlar kendilerini..
Öyle oldum.
“Kardeş, bakar mısın?”
Yahu, biz çocukken tanımadığımız herkese böyle seslenilirdi..!!
Çünkü kalben, tanıdık-yabancı herkesin kardeş olduğuna inanarak büyütülürdük, yetişirdik biz.
Pazarda sebzeleri taşıyan hamal kardeşti, yolda adres sorduğumuz takım elbiseli adam da öyle, parkta salıncağımızı kapan çocuk da kardeşti, okul çıkışında renkli macun satan delikanlı da, kasapta sıra beklerken anneannemin sohbet ettiği teyzeler de..
Aslında nasıl bir sosyal adalet düşünsenize: “Herkes eşit!!”
Çocuk bahçesinde oynarken bir çocuk kaydırak sırasında sizi ittirip önünüze geçince veya tahtıravalliye sizden önce koşup binince, anne-babalar uyarırdı hemen :
-“Kızılmaz öyle! O senin kardeşin..”
Yani o yaştan itibaren, birbirimize karşı hoşgörülü olmayı öğrenirdik.
Hepimiz kardeşiz sonunda, ve birbirimize karşı anlayışlı, sabırlı olmalıyız.
Kızım üç yaşındayken, bir salıncak kuyruğunda, sıra kimin çocuğunda diye kavga eden iki anneyi gördüğümden beri şok içindeyim.
Biz neyi yanlış yapıyoruz diye sordum kendime o anda..
“Kızılmaz, o senin kardeşin” den, iki çocuk adına kavga ederek örnek olan annelere..
Bu ne zaman bu kadar değişti?
Niye değişti?
Sonra düşündüm ki, bu iki soru çok anlamsız aslında.
Sorulması gereken şu : Doğrusu hangisi?
Şimdi facebookda, orada burada yorumlar yazılıyor görüyoruz ya hani, “Biz buyuz, lanet olsun..” “Bu millet bunu hak ediyor “ .
O feci, dayanılmaz gündüz kuşağı saçma sapan programlarını izleyip de, aile içi en gizli derdini milyonların önünde paylaşan garip tiplere, “işte bizim özümüz bu” diyen arkadaşlarım var ya benim..
Siz özümüzü ne zannediyorsanız, sizin karşınıza “işte o” insanlar çıkıyor.
Peki, biz bundan mı ibaretiz ?
Bence değiliz.
Hangi dünya ülkesinde çocuğunu “siz kardeşsiniz” diye yetiştirecek bir bilgelik vardır sizce?
Anadolu’da bir köye gidin bakın, kendi aç kalır, son bardak ayranını size ikram eder.
Bir kamyon şoförüne , sigarasının izmaritini yere atmamayı öğretemezsiniz belki, ama bir zorda kalsanız, koşar yardıma gelir.
Yere biri düştü mü, on kişi toplanır başına , onu oradan kaldırmak için..
Şu sıralar daha değişik görünüyor olmamız, özümüzün değiştiği anlamına gelmiyor.
Ben özümüzün hala şahane olduğuna, ve bir süreliğine gömülmüş bu yönümüzü aslında hepimizin çok özlediğine şahidim.
İşte bu sayfada bana yazdığınız o yorumlardan görüyorum bunu.
Sadece birine “kardeş” diye hitap etmek bile, karşı tarafın yüreğini yumuşatmaz mı? İkinizin “bir” olduğunu düşündürmez mi?
Bence şu güzelim, şu hırpalanmış, şu inanılmaz derecede bahtsız ve aynı zamanda akıl almaz derecede şanslı ülkede, bizler hepimiz bin bir renkten acaip bir ahenk oluşturan kocaman bir aile değil miyiz?
Hem hangi kardeş birbirine tıpatıp benzer ki?
Birbirine kızar, küser, farklı görüşte olabilir, hayat kardeşleri farklı yollara sürmüş, farklı giysiler giydirmiş de olabilir.
Ama onlar özde kardeştir.
Birinin eli kesilse, öbürünün canı acır diğer odada..
Kardeşlik tam da böyle bir şeydir.
Bir şey oldu, bir virus girdi içimize, hani şu bilgisayarlarımıza girenler var ya.. İşte onlardan..
Fabrika ayarlarımıza dönmek çok kolay.
Şifre sorarsa hayat size...
Şifremiz şu : “Bakar mısın kardeş🙏🙏💖💖
Hayal Ağacım
Bige Güven Kızılay
7 notes · View notes
wolfblackwhiskey · 9 months
Text
Spora başladığım günden itibaren aslında hayatımın akışı değişti mesela eskisi gibi bira yok alkol yok ya da gece etkinliğini kalmadı düzenli olarak kendi fiziğimi veya akıl sağlığımı daha üst seviyelere çıkarmaya özen gösteriyorum çalışmaların elbette meyvesini alıyorum eskiden itiraf etmek gerekirse öğlen bira içen patates kızartması yiyen bir adamdım kendime fiziki koşuları öne alırsak bakmazdım ama artık öyle birisi değilim veya beni bir kadın beğensin moduna da girmiyorum sadece huzuru spor ve güzel yaşamda buldum sizlere de tavsiye ederim
24 notes · View notes
epifizz · 5 months
Note
Celal Şengör yine bir şekilde gündeme gelmeyi başardı. Bu defa da Fransız ihtilali insanlık için bir felaket, aklı öldürmüştür ve iktidarı ayak takımına verirsen dünya böyle olur dedi. Senin bu konudaki görüşün ne?
Şengör'ün bunu gündeme gelmek için söylediğini sanmıyorum, elitist bakışını hiç gizlemediği için bu düşüncelerinde samimi olduğu kanaatindeyim. Genelde bu ihtilal burjuva devrimi olarak adlandırıldığı için sağ kanattan yana bir sempati yaratacağı düşünülürken aslında devrimin karakteri ve solun tarihsel bakışı içerisinde solcularca daha çok sahiplenilen bir olay olduğu reddedilmez bir gerçektir. Çünkü burjuvazi bence yükseliş ivmesine dair çok önemli bir ivme kazanmamış ama taban kesim gerçek bir politik güç kazanmıştır.
Şengör'ün dünya görüşünü anlıyorum ancak bu benim hiç katılmadığım bir bakış. Özellikle akademinin elit ve ayrıksı bir grup olarak kalması belki bir boyutta akademinin maddi kaygılarla kaybedebileceği yolların ortadan kalkmasını sağlar, bu bir gerçek. Ama aynı oranda akademiyi gerçeklikten, hayattan koparan bir boyut da getirir. Şengör'ün toplumdan soyutlanmış ve artık döneminin geçmiş biri olduğunu söylemek bu noktada aleni olan bir gözlemi yenilemek olacaktır bence. Bu bakış Fransız ihtilalini değil, Britanyanın reformlarını bir başarı sayar genellikle. Bu bakış açısını sergileyen kaynakların Şengör'ün okumalarında daha merkezi olması da normal çünkü daha pozitivist ve ampirik bir dip dalganın politik konumlanması bu esasında. Benim kendi görüşümün, bireysel tarihlerimiz göz önüne alındığında Celal Şengör ile yan yana gelmesi olanaksızdır. Kendisi halihazırda yüksek ekonomik bir çevreden geliyor bense kendisinin deyimi ile o ayak takımının kazandığı başarımların açtığı yol sayesinde kendisini eğitmiş bir insanım ve bu çoğunluğun eğitimsiz, barbar ya da irrasyonel olduğu yorumunu tamamen reddediyorum.
Kitlelerin daha itkisel ve duygusal kararlar vermeye meyilli olması sonucu popülizmi partlattığını da düşünmüyorum. Daha doğrusu buradaki problemin kökeninin halktan başladığını düşünmüyorum. Çünkü halka dönük bir "eğitim" değil öğretim çabası olsaydı, tüketimin fordist damızlığı olarak değil üretimin değerli bileşenleri olarak teşvik edilselerdi ya da politik güçler yönetme değil hizmet gayesi içerisinde olsaydı kitlelerin irrasyonel bir yığın olarak kalmaya devam edeceğine emin değilim. Elbette Kant gibi herkesin ulaşabileceği tek bir üst rasyonalite bulunduğunu düşünmüyorum ancak Şengör gibi eğitim ve düşünme olanaksızlığı olduğunu da sanmıyorum.
Ki bence Şengör'ün şu anki konumu bu noktada bana baya ironik geliyor. Kendi alanında akademik başarısından bağımsız, bu medyada sahip olduğu her şeyi bilen aydın imajını eleştirdiği o popülizme borçlu. Şu anki kitlenin irrasyonel ve duygusal olduğu kesin zaten bu yüzden bu kaba adam, bu rasyonel akıl yürütmeler yapmak yerine duygusal saldırılar yaparak birkaç bilgi ile bilir gözükmediği konularda üste çıkan adam, bu her konuda ahkam kesip üstten bakan adam tam da bu kitlenin irrasyonel ve duygusal hassasiyetlerine dokunduğu için bu popülist dalgayı arkasına almış medyatik yaşamını sürdürmektedir. Yani üst tabakadan gelen bu adam bu ayak takımının bir eseridir yine de. Dünyanın geldiği bu ölü aklın, felaketin ifadesidir. Ve bu akıl yine bu bakış ile kitleleri bir hayvanı evcilleştirir gibi eğitmek, yönetmek ve onu işe yaradığı oranda fazlası olmayacak şekilde kullanmak isteyerek avamın vehametini imtina ile daim kılar. Ne çark ama!
15 notes · View notes
klndrmsrp · 5 months
Text
F. Râzî:
"Kalp her ne zaman bir şeye ulaşsa mutlaka ondan daha başka ve şerefli bir hale intikal etmek ister.
Çünkü cisimler âleminde hiçbir mutluluk yoktur ki lezzet alma ve arzulama bakımından ondan daha üst bir mertebe bulunmasın.
Ancak kalp ve akıl, Cenab-ı Hakk'ı tanıma,
O'na dair bilgileri elde etme, O'na sığınıp anma bahtiyarlığına erişince artık kesinlikle bu mertebeden daha öte bir mertebeye gitmeye gücü yetmez.
Çünkü bundan daha mutlu kılan ve mükemmel olan başka bir mertebe yoktur. İşte bundan dolayı Rabbimiz: "Dikkat edin! Kalpler ancak Allah'ın zikriyle tatmin olur"
buyurmuştur.
(Râzî, Mefâtîhu'l-gayb, 19/40)
18 notes · View notes
onderkaracay · 10 days
Text
Tarih Geçmişin Hasar Tespit Raporudur
Seçmenin de, seçmen olmanın da bir ahlakı var.
Seçmen üst akıl olmayı başarırsa ahlakını da yaşatır.
Sömürgeyi kendine üst akıl olarak seçen toplumlarda bir ahlak yoktur.
Sömürge lehine her çabanın kusursuz işlediği bir çağda yaşamak bıktırdı bizi.
Oysa yaşam kusursuz olmama çabası içinde huzur ve mutluluk üretir.
Yoğurt kaplarına çiçeklerin ekildiği çağ çok daha güzeldi.
Kapları ve çiçekleri bile yapay satmaya başladılar.
En yüce değer emek en ucuza satılmaya başlandığı günden bu yana bize ait olan her şeyi bize yeniden sattılar.
Oyunuzu bile kendi paranız ile satın alıyorlar. Haklarınızı bana oy verirseniz alırsınız pazarlıkları gözlerinizin önünde yaşanıyor.
İktidar olursak on beşbin lira bayram ikramiyesi vereceğiz rüşveti ile bana oy verirseniz sizi emekli ederiz arasında hiçbir fark yoktur.
Çeşmemizin suyunu paketleyip satma hakkını elde etti şirketler.
Nasıl? Bizim verdiğimiz yetkiler ile!
Kan ile kazandığımız topraklarımızı, maden ruhsatlarını yabancılara satıyorlar. Nasıl? Bizim verdiğimiz yetkiler ile!
Bugün bu sömürgeyi durdurmak, tersine çevirmek yerine daha ileriye taşımak isteyen ve sürdürülebilir hale getirmek isteyenleri seçiyoruz hala.
Tefecilerin temiz parası ile yatırım yapacağım diye aldatanlara aldanacak kadar mükemmel davranıyoruz.
Daha düne kadar bu ülke tefecilerin parası ile talan edildiğini, birilerinin cukkayı doldurduklarını unutuyor hatta bu pastadan pay kapma yarışı içine girerek başkalarının hakkına giriyoruz.
Doğruyu söyleyenlere her zaman olduğu gibi bizim ile aynı düşüncelere sahip değiller diye kızıyoruz.
Felaketin biri bitmeden biri devreye giriyor. Ders almıyoruz.
Yarayı beton ve rant ile saranlara adeta tapıyoruz.
Topraklarımız ve onu vatan yapan yurttaşlık bile satışa çıktı. Susuyor ve seyrediyoruz.
Tarihte demografik yapı değişikliği ile yıkılmayan tek bir devlet yoktur. Bunu hiç düşünmüyoruz.
Biz kendi ihanetini meşrulaştıran bir toplum olduğumuz için kaybediyoruz.
Darbe yapmaya kalkan bir tarikat ve cemaat terör örgütünün siyasi temsilcileri siyasi partiler kurmuş her siyasi partide sizi temsil etmek için seçilme garantisi olan listelerde yer almaları için yer verilerek size bunları seçeceksiniz dedikleri halde oy vererek destek veriyorsunuz.
Ülke tüm yetkileri tek bir kişiye verdikten sonra meclis bize ait bir meclis olmaktan çıktı.
Hazine yardımı ile fonlanan siyasi partiler hiçbir zaman bizim lehimize faaliyet gösteren siyasi partiler olmadılar.
Oy vererek destek olanların eseri olarak tarihe bir karanlık dönemin kararı olarak geçecek.
Sömürge bunu onaylattırmayı başardığı için liberal çöplüğün oyuncuları ile yine demokrasi kazandı diye bunu size satacaklar. Ve siz bir kez daha aldatıldığınızı bir müddet sonra anlamış olsanız bile geri dönüşü olmayan bir yıkımın mimarları olarak yok olup tarih sahnesinden silinecek duruma düşeceksiniz.
Tarih geçmişin hasar tespit raporudur.
O gün birileri çıkar bizim yaptığımız bu uyarıları yazar.
] Önder KARAÇAY [
3 notes · View notes
mathmazella · 1 year
Text
Fahreddin Râzî:
"Kalp her ne zaman bir şeye ulaşsa mutlaka ondan daha başka ve şerefli bir hale intikal etmek ister. Çünkü cisimler âleminde hiçbir mutluluk yoktur ki lezzet alma ve arzulama bakımından ondan daha üst bir mertebe bulunmasın.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ancak kalp ve akıl, Cenab-ı Hakk'ı tanıma, O'na dair bilgileri elde etme, O'na sığınıp anma bahtiyarlığına erişince artık kesinlikle bu mertebeden daha öte bir mertebeye gitmeye gücü yetmez. Çünkü bundan daha mutlu kılan ve mükemmel olan başka bir mertebe yoktur İşte bundan dolayı Rabbimiz: "Dikkat edin! Kalpler ancak Allah'ın zikriyle tatmin olur" buyurmuştur.
(Râzî, Mefâtîhu'l-gayb, 19/40)
37 notes · View notes
dolunay66 · 1 year
Text
Tumblr media
Bakmak mı, görmek mi..?
Bakmak ile görmek arasındaki farkı bilirsiniz değil mi?
Bakmak şahitliği, görmek derinliği ifade eder...
Bakmak sadece gözle olur, görmek akıl, kalp
ve gözün devreye girmesiyle gerçekleşir...
Bakmak bir göz hareketi, görmek bir şuur faaliyetidir...
Bakışta geçicilik, görmede seçicilik vardır...
Bakmak en fazla tanımakla, görmek anlayıp kavramakla sonuçlanır...
Bakınca yalnız seyrederiz, görünce bir hükme varırız.
Bakmanın üst seviyesi tanımak, görmenin ise yaşamaktır...
Bakan kişi anlatır, gören kişi yorumlar...
Bakınca kenardan tutarız, görünce iki elimizle sarılırız...
Bakınca severiz, görünce hayran oluruz…
Ne büyük fark vardır aslında bakmakla görmek arasında...!
Ve biz gözlerimizi hangisine alıştırırsak hayat onunla ilerler, onun mertebesinden seyreyler herşeyi;
Ya derin derin ya da işte öyle önünden geçtiği gibi...
Mevlana ne güzel söylemiş, "İnsan gözdür, görüştür, gerisi ettir. İnsanın gözü neyi görüyorsa, değeri odur..."
40 notes · View notes
yantekerlek · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
taptatlı bir cami. mercan taraflarında bir cami. güllerin ne güzel kokuyor cami.
yalnız hanımlar kısmı kışın soğuktan gebertir yazın camlar büyüteç etkisi yapıyor sıcaktan gebertiyor. son cemaat yeri camdan uzak ikinci bir camekanın ardında. o yüzden güneşi veya soğuğu o kadar almaz. namaza durulsa kimse yokken dahi, erkek müminlerden biri namaz kılmaya geldiğinde kendine rahatça yer bulabilir. epey geniş. ama bu durumda bile tepki gösterir. cık cık der. nç nç der. hatta selam vermenizi bekleyip kadınlar yeri burası değil der. selam vermeden bile bacım boz namazı boz boz boz yav burası hanımlar kısmı değil dememek için kendini zor tuttuğunu fark edersiniz. o yüzden içeri girip üst kata çıkabilirsiniz. ben cayır cayır kaynar kadınlar kısmında yandıktan sonra kaynamış beynimle içeri geçmeyi akıl ettim. cami bomboş. cuma günü asla boş yer bulunamaz o yüzden cuma günü denenmemesini tavsiye ederim.
kadınlar için abdesthane var anladığım kadarıyla. kürtçe küfürler biliyorum ama bir hanımefendi kürtçe abdesteye ahey ahey tarzı bi şey söyleyip abdest almaya geçti diye tahmin ediyorum. yani eminönü taraflarından üst sırtlara çıkıldığında güzel bir namaz kılma imkanı sunuyor.
Allah kabul etsin.
süd zehri alır.
8 notes · View notes
iosonoturco · 2 years
Text
Tumblr media
bugün bahsetmek istediğim kişi gelmiş geçmiş en büyük sarhoş, nam-ı diğer neyzen tevfik. kendisi yakın tarihin nasreddin hocasıdır da herkes bilmez. ağzına geleni sakınmayan, iğne dilli, hazır cevap bir ihtiyar. inançsız değil ama allah ile arası biraz bozuk (bknz:münacat-antoloji). sarhoşken bazen coşar allaha kadeh kaldırır aykırı dizeler gelirmiş ağzına, ayılınca pişman olup içkiyi bırakmaya karar verirmiş. yüzlerce kez bırakmış içkiyi meyhaneden evine dönerken. ev dediği bazen gerçekten ev bazen bakırköy akıl hastanesi 21. koğuş olurmuş. o koğuş ona ayrılmış ve kendisinden başka kullanan yokmuş. tarihte de eşi yoktur akıl hastanesinde özel odası olan başka bir delinin. bu deli sanat camiasının yakından ve üstad olarak tanıdığı değerli biridir fakat hiçbir zaman başkalarının kendisinde gördüğü değeri kendisinde görmemiştir. bir gün vekil ile oturup içmiş bir gün ayyaşlarla bir gün atatürk ile oturmuş içmiş diğer gün serserilerle. siyasetin en üst perdesine 2. abdülhamid ağzından hiciv yayınlayıp ayar verdiği için idama da mahkum edilmiş, bir sokak serserisi önünü kesip ben senin gibi ciğeri beş para etmeze yol vermem deyince yolu açıp ben veririm de demiş. daha iyi tanıdığımız peyami safa, mehmet akif öğrencileri olur. hatta nuri demirağ ve rıza tevfik ile şöyle bir karede buluşmuşlar;
Tumblr media
içmeye olan düşkünlüğü tii büyük paşanın kulağına kadar gitmiş ve neyzen atatürk tarafından içki atışması için çankaya köşküne çağırılmış.
sohbet sırasında atatürk şöyle der:
-senin çok fazla içki içtiğini söylüyorlar; ne kadar içersin?
neyzen tevfik, “iki tane kiloluk rakı içerim” der.
“nasıl içersiniz” diye sordu atatürk.
“canım ne isterse; susuz, mezesiz…”
“iki kiloluk içerim ama böyle içmem” dedi neyzen. ya nasıl içersin?
istediği üzerine masaya kocaman bir emaye kase getirildi. neyzen, iki kiloluk rakıyı kaseye boşalttı.
ardından, bir somun ekmek ve irice bir kaşık istedi.
neyzen tevfik, ekmeği lokma lokma koparıp kasedeki rakının içine bastırdı. Ve lokmalar rakıyı iyice çektikten sonra çalakaşık yemeye başladı! daha atışma başlamadan paşa teslim olmuş uğurlarken de saygılarını dile getirmişti.
Tumblr media
yaza yaza sığdıramayacağınız bir çok anısı var üstadın. şiirlerinde ise küfürü noktalama işareti gibi kullanır. saygınlığı her kesim tarafından kabul edilirdi ve cenazesi de her kesimden insanın katıldığı renkli bir cenaze olmuştur. bir yandan özenle hazırlanmış sanat camiası vekiller ve bakanlar ön saflarda protokol oluşturmuş diğer yanda sokak dolusu sarhoş ve ayyaş kendilerince özenle giyinmiş, sallanarak üstadlarına son vazifesini yerine getirmek için orada bulunmuştu.
Tumblr media
işte 14 yaşında evden limon almaya çıkıp mısıra kadar giden şairin öyküsünün binde biri böyle. kalanını ilk defa okuyacak olanlar da çok şanslı. çünkü bir köpeğe tomarla para bağlayıp taksimde insanları köpeğin peşinden koştururken, keyifle cigarasını yakıp izleyen başka bir üstadımız yok. en sevdiğim dörtlüğünü de bırakıp yazıyı sonlandırıyorum, okuduğunuz için teşekkür ederim...
"bana yar olmayan devr-i devranın, izzet-i ikramını sikeyim. yansın ibneler alayı, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim."
55 notes · View notes
sillagen · 10 months
Text
Üst kıyafetim var elhamdülillah ama çorapsız çıktıydım dışarı erkek kardeşimde evden inerken araba anahtarı ile cüzdanı akıl etmiş. Bildiğiniz kaç lira ise bana çorap alacaklar ama yok para geçmiyor. Donuyorum da artık. Dayının biri bana çorap verdi. Para da almadı. Büyük böyle erkek çorabı ama olsun onu unutmuyorum ya. Allah her darda kaldığından Hızır gibi bir yardımcı yollasın ona.
16 notes · View notes
haziranzede · 4 months
Text
bir yıl daha bitiyor. acı dolu bir yıldı. depremler, savaşlar, şehitlerimiz, toplumun akıl almaz olayları...
dünya yaşlı ve yorgun. geç yaşta evladı olan babalar gibi dünya..bize babasının yaşlılığına denk gelmiş çocuklar gibiyiz..
bu yıl daha az okudum, daha az izledim, daha az dinledim..bol bol ekrana baktım.. bundan nefret ettim. yine tüm duygu durum bozukluklarında yemek yedim .sadeleştim. şuan eşyam yılın başına göre çok çok az..
sosyal çevremden uzaklaştım.. ilim meclislerinden uzaklaştım..buda beni agrasıf, mutsuz, umutsuz, amaçsız bir insan yaptı. oralar benim hayatımın suyu gibiymiş. bana can veriyormuş .bir kafese konuldum, kolumu kanadımı kırdılar. mutsuzum. beni sevmeyen bir sürü insan var çevremde. bende onlaro sevmiyorum, hatta bazılarında nefret ediyorum, bazılarından iğreniyorum. bir amaçım yok gibi..günlerim bi evin işinde oturmakla geçiyor..gerçekden mutsuzum..evlilik çok zor bişeymiş. ha diyince bitirecek gücü kendinizde de bulamıyorsunuz. bişeyşn içine sıkıştım kaldım..kapı arıyorum çıkacak bir kapıda yok. sanki bunca yıl takvim işlemiş ben durmuşum. tüm emeklerim çöp oldu. beni anlamayan, dinlemeyen, bana değer vermeyen insanların arasında esir kaldım..
çok güzel bir çevrem vardı. hobilerim vardı. spsyalleştiğim, ilim tahsil ettiğim yerler vardı. artık hiç biri yok. mutsuz, şişko, içine kapanık, agrasıf bir insan oldum çıktım. bence psıkolojimde bozuk. dışarda hayat akıyor ama ben o hayata dahil değilim.
yıllarca dualar ettim, hayaller kurdum. istediğim böyle bir hayat değildi.hergün soruyorum ben ne gibi bir hata yaptım, kimin ahını aldım ki.başıma bunlar geliyor.. allahdan başka gidecek kapım yok. bu sıkışmışlık, tükenmiştir hissi ile yaşamaya çalışıyorum.. artık bu ne kadar yaşamaksa.
yeni yıllar daha güzel olur inşallah. yaşamaya dair bir hevesim kalmadı. yaşanacak bir hayatta kalmadı bence. yaşadığım imtihanlar üst üste geldi, belim bukuldu.
3 notes · View notes
by-hulusi · 11 months
Text
✍️
Zülfü Livaneli diyor ki: "...Sorun, onun gitmesiyle bitmeyecektir.
Sorun onu iktidara getiren, üst üste dokuz seçim kazandıran, bir sürü yolsuzluk ve yönetim skandallarına rağmen körü körüne peşinden giden halktır.
Daha doğrusu halkın bir bölümüdür.
Bu halk yığının Anadolu müslümanlığıyla, gelenekle, ahlakla, haram helal kavramıyla, merhametle, şefkatle hiçbir ilgisi yoktur.
Köyden kente göçle başlayan, ne köylü ne kentli olabilen, bütün değer ölçülerinden kopmuş, vahşi birer yaratık haline gelmiş, talandan yalandan pay kapmaya çalışan ve literatürde lumpen proletarya olarak tanımlanmış olan kitledir bu.
AKP’ye oy vermiş olanların tümünü böyle yaftalamak doğru değil elbette.
İçlerinde düzgün ve samimiyetle oy veren seçmenler de olabilir.
Ama o kitlenin genel karakteristiği budur.
Bu kesim kendini önce arabesk müzikle gösterdi.
Güzelim türküleri, geleneksel şarkıları, Anadolu’nun büyük şiir geleneğini terk eden insanlar, bir anda mide bulandırıcı seslere, insanın kulağını tornavida gibi delen elektro bağlamalara, içinde hiçbir hakiki lirizm ve hüzün barındırmayan
‘’Ben de isterem!’’ saldırganlığına kaptırdı kendini.
Şehirler kaçak mahallelerle, üzerinde demir filizleri bırakılmış sıvasız çirkin yapılarla, lağım kokan mahallelerle doldu.
Suç oranı ve özellikle kadına karşı şiddet akıl almayacak ölçülerde arttı.
Bunun adına ‘’muhafazakarlık’’ denilebilir mi? Elbette denilemez.
Aşağı yukarı sayıları kırk milyon dolayında tahmin edilen bu kitle Itri,
Mimar Sinan estetiğine de sahip değildir; Anadolu’da yüzyıllarca aydınlık bir nehir gibi akmış olan Karacaoğlan, Pir Sultan, Dadaloğlu temizliğine de.
Dolayısıyla bu kesim muhafazakar değil,
Türkiye’ye çarpık ve ahlak ölçülerinden yoksun bir ‘’modernleşme’’
sunan yeni bir oluşumdur.
Lafı uzatmadan söyleyeyim.
Bu kesimin hayatta en çok nefret ettiği model uygarlaşma, kültür, temizlik ve zarafet simgesi Mustafa Kemal Atatürk,
kanıyla canıyla savunduğu lideri ise şimdiki cumhurbaşkanıdır.
Kimse kendini aldatmasın. Sayıları çok kalabalık olan bu kesim, ne olursa olsun, hangi skandal patlarsa patlasın sonuna kadar liderini destekleyecek ve Cumhuriyet’e karşı çıkacaktır. Erdoğan siyasi ömrünü tamamlasa da ona benzeyen başka bir lider bulmakta gecikmeyecektir.
Çünkü Türkiye’nin çürüyen kesimi , bu bozulmayı önce müzikle, sonra hayatımızın her alanına egemen olan lumpenleşme ve arabeskleşmeyle ifade etmeye devam ediyor.
Gafil aydınlardan (!) destek alan lümpen kültür, örgütlü cehaletle beslenerek kılcal damarlarımıza kadar yayılıyor.
Bu manzaraya, lumpenlerin ele geçirdiği muazzam para ve iktidar gücünü de eklerseniz geleceğin hiçbirimiz için kolay olmadığı çok açık.
Erdoğan bu kitlenin lideridir ve onun yokluğunda yeni bir lider bulacaklarına hiçbir kuşku yok.
Mustafa Kemal aydınlığını savunan kitleler birleşene ve kendi aralarındaki çelişkileri gidererek, evrensel değerleri savunan bir Türkiye kültürü yaratana kadar acılar devam edecek.
•Z. Livaneli
8 notes · View notes
musfika-hanim · 1 year
Note
Ortanca hangi bölüm okuyor
ortanca hayali ve çok istediği mesleğe ulaşma noktasında mülakat sıkıntısı yaşadı maalesef üst üste. hakkı olan eline verilmedi hatta kazanma ihtimali yüzde doksan dokuz olan mülakattan elendi. maalesef gözümün önünde aleni olarak yapılan torpile şahit olduk. çok üzüldü, hatta kahroldu bir süre diyebilirim çünkü aylarca hazırlandığı bir süreçti. tekrar istiyor yine başvuracak bende bu dönemde evde olacağı için en azından değerlendir iki yıllık bir bölüm yaz, üniversite de dibimizde boş geçmemiş olur vaktin dedim. yine istediğin için çabalarsın, uğraşırsın nasibin varsa bulur seni dedim. çok istemeyerek yazdı ikinci senesi bu sene tıbbi sekreterlik ve dökümantasyon. staj döneminde sevdi gibi ama yapmak istediği bir bölüm değil atanabilir de bu bölümden. kısmet bilmiyorum. insan sevmediği işi asla yapamaz, gönül verdiği baba mesleğini çok fazla arzu ediyor. onun için hayırlı ne ise o olur inşallah. Allah tüm gençlerin yolunu açık etsin, hakları mahrumiyet oluyor çoğu kez maalesef. torpil ve adam kayırmanın olmadığı, herkesin bilek ve akıl gücüyle seçilmiş olduğu, hak edenin hak ettiği yerde konumlandığı bir yaşam nasip olsun.
13 notes · View notes
papatyamsirem · 1 year
Text
İnsan her zaman içindekini yansıtmaz dışarıya. Sana mutlu gözükür ama içindeki kopan fırtınaları kimse bilmez, sana çevresi çokmuş gibi herkesle konuşuyormuş gibi gözükür ama aslında konuştuğu kimse çevresinde kimse yoktur, veya ne biliyim kötü şeyleri unutmuş gibi gelir sana öyle davranır çünkü ama öyle değildir. Belki de biraz olsun unutmak istiyordur gerçekten tüm sıkıntılarını, hiçbir şey yokmuş gibi davranmak istiyordur, olamaz mı? Neden öyle isteyebileceğini biliyor musun peki? Belki bunu yapmazsa onun için her şey daha kötü olucak, belki akıl sağlığını koruyabilmek için yapıyor.
Depremi unuttunuz lafını bana söylemeseler bile çok görmeye başladım. Hayat maalesef hâlâ devam ediyor, zaman durmasını bende isterdim. Zaman dursun, yapmam gereken ev işleri dersler olmasın ve her şeyimi deprem bölgesinden gelenler için oradakiler için yapayım. Ama benimde kendi hayatım var ve yapmam gerekenler de var, yetiştirmem gerekenler. Yapmam gereken şeyler, yetiştirmem gereken şeyler olmasa bile illa depremle ilgilenmek zorunda da değilim. Hem bu işin psikoloji kısmı da var. Ben büyük bir deprem yaşamadım çok şükür, sadece ortaokulda 5.6 lık deprem olmuştu onda da fazla hissetmedim ama haberleri izliyorum sabah akşam ve benim için bile artık travma oldu. Okuldan yardım tırı göndericektik bu yüzden okula gittim yardım etmeye, bir yere tuvalet peçetelerini üst üste dizmişler ona her baktığımda büyük bir binanın yıkılışı geliyordu gözümün önüne veya annem sert yufka yapmıştı onun küçük büyük kırıntılarını görünce gözümün önüne yıkılmış evlerin hâli geldi. Çok uzattım neyse.
Yani insanları yargılamayın gerçekten, burda depremle ilgili olmayan bir şey paylaştıktan sonra gidip ne yapıyor bilmiyorsunuz. İçinde yaşadığı şeyleri, ne hissettiğini bilmiyorsunuz. Bu yüzden lütfen, lütfen yargılamayı bırakın artık
7 notes · View notes
onderkaracay · 1 year
Text
Tumblr media
🗣️ Seçmenin de Bir Ahlakı Vardı
Seçmen üst akıl olmayı başarırsa ahlakını da yaşatır.
Sömürgeyi kendine üst akıl olarak seçen toplumlarda bir ahlak yoktur.
Sömürge lehine her çabanın kusursuz işlediği bir çağda yaşamak bıktırdı bizi.
Oysa yaşam kusursuz olmama çabası içinde huzur ve mutluluk üretir.
Yoğurt kaplarına çiçeklerin ekildiği çağ çok daha güzeldi.
Kapları ve çiçekleri bile yapay satmaya başladılar.
En yüce değer emek en ucuza satılmaya başlandığı günden bu yana bize ait olan her şeyi bize yeniden sattılar.
Oyunuzu bile kendi paranız ile satın alıyorlar. Haklarınızı bana oy verirseniz alırsınız pazarlıkları gözlerinizin önünde yaşanıyor.
İktidar olursak on beşbin lira bayram ikramiyesi vereceğiz rüşveti ile bana oy verirseniz sizi emekli ederiz arasında hiçbir fark yoktur.
Çeşmemizin suyunu paketleyip satma hakkını elde etti şirketler.
Nasıl? Bizim verdiğimiz yetkiler ile!
Kan ile kazandığımız topraklarımızı, maden ruhsatlarını yabancılara satıyorlar. Nasıl? Bizim verdiğimiz yetkiler ile!
Bugün bu sömürgeyi durdurmak, tersine çevirmek yerine daha ileriye taşımak isteyen ve sürdürülebilir hale getirmek isteyenleri seçiyoruz hala.
Tefecilerin temiz parası ile yatırım yapacağım diye aldatanlara aldanacak kadar mükemmel davranıyoruz.
Daha düne kadar bu ülke tefecilerin parası ile talan edildiğini, birilerinin cukkayı doldurduklarını unutuyor hatta bu pastadan pay kapma yarışı içine girerek başkalarının hakkına giriyoruz.
Doğruyu söyleyenlere her zaman olduğu gibi bizim ile aynı düşüncelere sahip değiller diye kızıyoruz.
Felaketin biri bitmeden biri devreye giriyor. Ders almıyoruz.
Yarayı beton ve rant ile saranlara adeta tapıyoruz.
Topraklarımız ve onu vatan yapan yurttaşlık bile satışa çıktı. Susuyor ve seyrediyoruz.
Tarihte demografik yapı değişikliği ile yıkılmayan tek bir devlet yoktur. Bunu hiç düşünmüyoruz.
Biz kendi ihanetini meşrulaştıran bir toplum olduğumuz için kaybediyoruz.
Darbe yapmaya kalkan bir tarikat ve cemaat terör örgütünün siyasi temsilcileri siyasi partiler kurmuş her siyasi partide sizi temsil etmek için seçilme garantisi olan listelerde yer almaları için yer verilerek size bunları seçeceksiniz dedikleri halde oy vererek destek veriyorsunuz.
14 Mayıs sonrası meclis bize ait bir meclis olmayacak.
Oy vererek destek olanların eseri olarak tarihe bir karanlık dönemin kararı olarak geçecek.
Sömürge bunu onaylattırmayı başardığı için liberal çöplüğün oyuncuları ile yine demokrasi kazandı diye bunu size satacaklar. Ve siz bir kez daha aldatıldığınızı bir müddet sonra anlamış olsanız bile geri dönüşü olmayan bir yıkımın mimarları olarak yok olup tarih sahnesinden silinecek duruma düşeceksiniz.
Tarih geçmişin hasar tespit raporudur.
O gün birileri çıkar bizim yaptığımız bu uyarıları yazar.
] Önder KARAÇAY [
14 notes · View notes