Tumgik
#ankara almanca tercümanlık
almancadilkursuankara · 2 months
Text
Almanca Tercüme Bürosu Belge Metin ve Sözlü Ankara Almanca Tercümanlık ve Çeviri Fiyatı
Almanca mütercim tercümanlık lisanslı büromuz ile istediğiniz her türlü belge profesyonel çevrim kadrosu ile hızlı biçimde Ankara merkezli ofisimizde hizmetinize hazır. Noter yeminli en ucuz kelime başına fiyatı ile sizlere destek sunan Almanca tercüme bürosu Ankara Almanca tercümnlık fiyatı burada. Hukuki, teknik ve mesleki terimlerle uğraşmayın, uzman Almanca tercüman kadrosu ile yanınızdayız. Bize bir telefonla hemen şimdi ulaşın.
Ankara ail almanca tercüme hizmetimiz siz değerli müşterilerimiz için güncel yazılı ve sözlü çevirilerde yanınızda. Basılı evrak, ses ve video çeviriler iiçn bizimle kontak kurabilirsiniz. Doğru ve kaliteli tercümanlık adresi olan ofisimiz, noter, resmi daire kaymakamlık ve diğer sektörlerde sizlere hizmet sunmaktan mutluluk duyar.
Sözlü almanca tercüman ihtiyacınız mı var? Sizin belirlediğiniz zaman diliminde ve yerde hazır bulunmak bbizim için bir görevdir. Sadece Ankara merkezde değil, sözlü almanca çeviri için tüm Ankara bölgelerine hizmetimiz mevcuttur.
İki aşamalı evrak, belge ve metin çevirilerinde otokontrol eksenli olarak almanca çeviri ihtiyacınızı yerine getiriyoruz. Çevirilerde ikinci aşamada dilbilgisi ve noktalama işaretleri düzeltilmiş şekilde sonuç alınır. Hukuki teknik, akademik, tıbbi almanca tercüme için bize ulaşabilirsiniz.
Ankara Almanca Tercümanlık Hizmeti Verdiğimiz Yerler Akyurt Tercümanlık Bürosu, Altındağ Tercümanlık Bürosu, Ayaş Tercümanlık Bürosu, Bala Tercümanlık Bürosu, Çankaya Tercümanlık Bürosu, Çubuk Tercümanlık Bürosu, Elmadağ Tercümanlık Bürosu, Etimesgut Tercümanlık Bürosu, Gölbaşı Tercümanlık Bürosu, Kalecik Tercümanlık Bürosu, Kazan Tercümanlık Bürosu, Keçiören Tercümanlık Bürosu, Mamak Tercümanlık Bürosu, Pursaklar Tercümanlık Bürosu, Sincan Tercümanlık Bürosu, Yenimahalle Tercümanlık Bürosu, Beypazarı Tercümanlık Bürosu, Çamlıdere Tercümanlık Bürosu, Evren Tercümanlık Bürosu, Güdül Tercümanlık Bürosu, Haymana Tercümanlık Bürosu, Kızılcahamam Tercümanlık Bürosu, Nallıhan Tercümanlık Bürosu, Polatlı Tercümanlık Bürosu, Şereflikoçhisar Tercümanlık Bürosu, Akdere Tercümanlık Bürosu, Bağlıca Tercümanlık Bürosu, Bahçelievler Tercümanlık Bürosu, Balgat Tercümanlık Bürosu, Batıkent Tercümanlık Bürosu, Beşevler Tercümanlık Bürosu, Bilkent Tercümanlık Bürosu, Cebeci Tercümanlık Bürosu, Demetevler Tercümanlık Bürosu, Dikimevi Tercümanlık Bürosu, Dikmen Tercümanlık Bürosu, Emek Tercümanlık Bürosu, Etlik Tercümanlık Bürosu, Fatih Tercümanlık Bürosu, Hoşdere Tercümanlık Bürosu, İvedik Tercümanlık Bürosu, Kavaklıdere Tercümanlık Bürosu, Kızılay Tercümanlık Bürosu, Kurtuluş Tercümanlık Bürosu, Maltepe Tercümanlık Bürosu, Oran Tercümanlık Bürosu, Ostim Tercümanlık Bürosu, Şaşmaz Tercümanlık Bürosu, Sıhhiye Tercümanlık Bürosu, Tandoğan Tercümanlık Bürosu, Türkkonut Tercümanlık Bürosu, Ulus Tercümanlık Bürosu, Ümitköy Tercümanlık Bürosu, Yıldız Tercümanlık Bürosu, Aktepe Tercümanlık Bürosu, Bağlum Tercümanlık Bürosu, Hamamönü Tercümanlık Bürosu, Hacıbayram Tercümanlık Bürosu, Temelli Tercümanlık Bürosu, İncirli Tercümanlık Bürosu, Yenikent Tercümanlık Bürosu.
Etiketler; almanca tercümanlık ankara, ankara almanca tercümanlık, almanca tercüme ankara, ankara almanca tercüme, almanca çeviri ankara, ankara almanca çeviri, almanca tercüme fiyatı ankara, ankara almanca tercüme fiyatı, almanca çeviri fiyatı ankara.
0 notes
1-not21 · 3 years
Text
Afgan-Y.Òzdil
Afganistan'dan çıkıp yürüye yürüye Türkiye'ye gelmen demek, Türkiye'den yola çıkıp yürüye yürüye Hollanda'ya gitmen demek…
Arada o kadar mesafe var. Ve hâlâ, bunların yürüye yürüye geldiklerine inanan gerizekalılar var.
Hepsi erkek, hepsi eli silah tutacak yaşta, savaştan kaçıyoruz diyorlar ama, yanlarında hiç kadın yok, hiç çocuk yok, hiç yaşlı yok, gelenlerin arasında kilolu adam bile yok, hepsi zımba gibi, hemen hepsi Pakistan'da üretilen bir spor ayakkabıyı giyiyor.
Bavulları yok, ellerinde donunu fanilasını veya yarım kuru ekmek koyacağı bir poşet bile yok, güya dört bin kilometre uzaktan geliyorlar, yanlarında küçük pet şişe su bile yok, belli ki sınırı geçer geçmez, bu tür imkanların kendilerini hazır beklediğini biliyorlar.
Dolayısıyla herkes merak ediyor, neler oluyor?
1995 yılıydı.
CIA, dolar yüklü kamyonlar göndererek, peşmergeleri örgütledi, örtülü operasyonlarla Saddam'ı devirmek için düğmeye bastı.
Türkiye'den yola çıkan kamyon konvoylarında, karton kutular içinde yüz dolarlık banknotlar vardı, adam satın almak, milis güç kurmak, sabotajlar, suikastlar için yüz milyonlarca doları nakit dağıttılar.
Olmadı.
Beceremediler.
Peşmerge aşiretlerinden değil silahlı kuvvetler, zabıta teşkilatı bile kurmak mümkün değildi, hem eğitimleri yoktu, hem savaşabilme kabiliyetleri yoktu, fiyaskoyla sonuçlandı.
CIA apar topar tahliye operasyonu başlattı.
Saddam bu işbirlikçi peşmergeleri imha etmesin diye, maşa olarak kullandıkları 10 bin civarında peşmergeyi kaçırdılar.
Habur'dan Türkiye'ye soktular.
Batman'dan nakliye uçaklarına bindirdiler.
Tee pasifik okyanusundaki Guam adasına götürdüler.
Niye oraya götürdüler?
Çünkü, orada ABD'nin en önemli hava ve deniz üslerinden biri vardı.
Bu seferki girişimlerinde başarısız olan peşmergeleri, bir dahaki sefere başarılı olmaları için eğiteceklerdi.
Bazılarını Özel Operasyon Bölümü tarafından eğitip, adı üstünde, örtülü operasyonlarda savaşçı olarak kullanacaklardı, bazılarını da akademik konularda eğitip, merkez bankası, nüfus idaresi, tapu dairesi, vergi dairesi gibi, yakında kurulacak olan Kürdistan'ın bürokrat kadrosunu yetiştireceklerdi.
Küçük bi pürüz vardı…
CIA'in peşmergeleri ABD Adana Konsolosluğu denetiminde sınırdan geçirilip Silopi'deki hac konaklama tesislerine yerleştirilmişti ama, pasaportları yoktu, kimlik bilgileri yoktu.
Daha doğrusu, elbette vardı ama, Amerikalılar yok diyor, yok dedirtiyordu, işbirlikçi peşmergelerin kimlik bilgilerini Türkiye'ye vermek istemiyorlardı.
Bize akıl öğrettiler… “Sizin pasaport kanununuzda bu tür durumlara uygun madde var, parmak izlerini alın, geçirin” dediler.
Bizimkiler hık mık etti ama, elleri mecburdu, geçirmiyoruz birader diyecek halleri yoktu.
Ankara'dan beş kişilik uzman ekip getirildi, peşmergelerin tek tek parmak izleri alındı, buyrun geçin denildi.
Parmak izi bilgileri, MİT arşivine kaldırıldı.
– (Parantez açalım… CIA peşmergelerinin, Habur'dan Batman'a transferi sırasında, ABD Ankara Büyükelçiliği'nde Batman doğumlu bir genç, ekonomist olarak çalışıyordu. Kürt kökenli bu genç, elçilik tarafından Silopi'ye gönderildi, Amerikalılarla peşmergeler arasında tercümanlık yaptı. Gel zaman git zaman, bu kabiliyetli genç adam, Akp iktidarında Türkiye Cumhuriyeti'ne bakan oldu.)
– (Hadi bir parantez daha açalım… Aynı günlerde, ABD İstanbul Başkonsolosluğu'nda siyasi ataşe olarak çalışan arkadaşın ismi neydi biliyor musunuz? James B. Bond'tu! Hem vallahi hem billahi, Amerikalı siyasi ataşenin ismi, James Bond'tu. Üstelik, yine 1995 yılında, Türkiye'de görev yapan CIA ajanlarının listesi Alman basınında yayınlanmıştı, bu arkadaşın ismi o listedeydi. Parantezi kapatalım, devam edelim.)
Üç yıl geçti.
1998 oldu.
Guam adasına götürülen peşmergeler artık iyice pişmişti, olgunlaşmışlardı, “Guamerge” olmuşlardı, gene Türkiye üzerinden, bazıları da Ürdün üzerinden, Kuzey Irak'a sokuldular.
Bu dönemde, Kuzey Irak'taki otorite boşluğundan en çok Pkk faydalanmıştı, Kandil dağına iyiden iyiye yerleşmişti.
Özellikle Guamergeler döndükten sonra, Pkk'nın bölgeye geçişi hızlanmıştı, peşmergeyle Pkk'nın işbirliği ayyuka çıkmıştı.
Acaba, Guam'a götürülenler arasında Pkk'lılar da var mıydı?
Bu sorunun cevabını bulmaya çalışan Türk istihbaratı, Barzani'ye haber saldı, Pkk faaliyetleri hakkında konuşmak üzere, bölgedeki aşiret liderlerini toplantıya davet etti.
Randevu ayarlandı, Kuzey Irak'ta, bizim kontrolümüzdeki bir adreste buluşuldu, biraz sohbet edildi, bilahare mevzuya gelindi.
Türk tarafı rahatsızlığını dile getirdi, aşiret liderleri sessizce dinledi.
O sırada çay servisi yapılıyordu. Garsonlar tabii ki garson değildi. Çaylar içildi, çay bardakları garsonlar (!) tarafından toplandı, mutfağa götürüldü, o bardağı kim kullandıysa onun ismiyle etiketlendi, kolilendi, Ankara'ya getirildi.
Guam'a götürülenlerin parmak izleriyle eşleştirildi.
Evet…
Pkk'ya açık destek veren 17 aşiret lideri, Guamerge'ydi!
Bu müthiş tahliyeyi ve Guam operasyonunu Robert Booker Baer yönetmişti, kısaca “Bob” olarak tanınıyordu.
CIA'in Irak şefiydi.
Irak'tan önce Fransa'da Hindistan'da Lübnan'da Sudan'da Fas'ta Tacikistan'da Gine'de Somali'de görev yapmıştı.
Anadili seviyesinde Arapça ve Farsça biliyordu, Fransızca, Almanca, Rusça, Çince, Tacikçe konuşuyordu, anca Belucistan'da duyabileceğiniz Beluçça'yı bile konuşuyordu.
1952 doğumluydu, Georgetown Üniversitesi ve Kaliforniya Berkeley Üniversitesi mezunuydu, 1976 yılında CIA'ye katılmıştı.
Silah uzmanı olan eşi de CIA ajanıydı, vurucu görev yapıyor, Saraybosna'da Hizbullah hedefine suikast düzenlerken tanışmışlardı, çocukları yoktu, Pakistan'dan bir kız çocuğunu evlat edinmişlerdi.
İşbirlikçi peşmergelerin devasa tahliyesi ve Kürdistan'ın temellerini atan Guam operasyonu nedeniyle, olağanüstü başarılar üzerine verilen, CIA kariyer madalyası almıştı.
Sekiz yıl daha geçti.
2006 oldu.
Syriana filmi vizyona girdi.
Başrolünde George Clooney vardı.
Senaryosu pek sürükleyiciydi… Amerikan petrol şirketleri, gizli servisler, köktendinci terör örgütleri ve Ortadoğu hükümetleri arasında dönen dolapları anlatıyordu.
Suriye'yi andıran Syriana kelimesi, Ortadoğu'yu yeniden dizayn etme projesinin, yani, Büyük Ortadoğu Projesi'nin kodadıydı.
– (Yine parantez açalım… Büyük Ortadoğu Projesi kavramı, Türkiye'de ilk kez 2004 yılında asrın liderimiz tarafından dile getirilmişti.
Başbakan sıfatıyla ABD'ye gitmiş, Yahudi Komitesi'nden cesaret ödülü almış, Katolik üniversitesi St. Johns'da cübbe giyerek, fahri doktora unvanı almış, bilahare Washington'a geçmiş, ABD başkanı Bush tarafından oval ofis'te ağırlanmış, Türkiye'ye döner dönmez “ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Diyarbakır yıldız olacak” demişti.
Büyük Ortadoğu Projesi nedir, Diyarbakır niye yıldız oluyor, mesela niye Erzurum veya Balıkesir yıldız olmuyor da Diyarbakır yıldız oluyor, kimse merak etmemişti!
Üstelik, asrın liderimiz, Türkiye, İtalya ve Yemen'in Büyük Ortadoğu Projesi'nin “eşbaşkan”ları olduğunu söylemişti.
Bu görevi bize kim, hangi yetkiyle verdi?
Eşbaşkanlık için hangi taahhütlerde bulunuldu?
Türkiye'nin yükümlülükleri neydi?
Madem Türkiye Cumhuriyeti böyle bir görevi üstlenecek, o halde neden Tbmm'nin onayına sunulmadı?
Gene kimse merak etmemişti!
Kapatalım parantezi, devam edelim.)
Syriana…
Büyük Ortadoğu Projesi'nin kodadıydı.
George Clooney bu heyecan dolu filmdeki rolüyle Oscar kazandı.
Tecrübeli CIA ajanı Bob Barnes'ı canlandırıyordu.
Bilmiyorum, Bob Barnes ismi size birini hatırlattı mı?
Tam isabet…
Filmdeki Bob Barnes karakteri, aslında Robert Booker Baer'di.
Çünkü, Syriana filminin senaryosu, bizzat Robert Booker Baer'in 2002 yılında yazdığı “See No Evil” isimli kitabından uyarlanmıştı.
Kitaptaki ve filmdeki hadiseler, Robert Booker Baer'in hatıralarından oluşuyordu.
Büyük Ortadoğu Projesi'nin kodadı, Syriana'nın ilham kaynağı, devasa tahliye operasyonuyla peşmergeleri Türkiye'ye geçiren, Kuzey Irak'ta Kürdistan'ın temellerini atan CIA istasyon şefiydi.
Kendini dünya lideri ülke zannederken, kendini başrolde zannederken, Oscar ödüllü senaryolarda “figüran” olmak, işte böyle hazin bir duygudur maalesef.
Yürüye yürüye Türkiye'ye giren Afganlara dönersek…
ABD, Afganistan'dan çekiliyor.
20 yıldır oradaydılar, mayıs ayında peyderpey çıkmaya başladılar, bu ay sonu itibariyle Afganistan'da Amerikan askeri kalmayacak.
Amerikan ordusuna çalışan 19 bin işbirlikçi Afgan'ı ABD'ye alacaklar.
Vatandaşlık sözü karşılığında sözleşme imzaladıkları biliniyor.
Bu sözleşmeye güvenerek CIA emrine girdikleri biliniyor.
ABD büyük devlet olarak verdiği sözü tutacak, bu 19 bin işbirlikçiyi illa ki göçmen olarak ülkesine alacak, geriye kalan bir milyon civarındaki işbirlikçiyi Türkiye'ye yıkacak.
Bu geriye kalan bir milyon civarındaki Afgan, diğer 19 bin işbirlikçi gibi savaşçı, ajan veya tercüman değil… Bunlar, Afganistan'daki Amerikan şirketlerinde veya Amerikan himayesindeki şirketlerde çalışanlar… Petrol, doğalgaz, maden, inşaat, gıda, nakliye şirketlerinde çalışıyorlardı.
Amerikan askerlerinin ihtiyaçları ve Afganistan'ı yeniden inşa etmek için dökülen milyar dolarlar, bir milyon civarında Afgan'a düzenli istihdam sağlıyordu, Amerikalılar bavulları toplayınca, bunların hepsi ayazda kaldı.
Afganistan'da kadınların çalışması yasak olduğu için, Amerikalılara çalışanlar arasında kadın yok.
Amerikan veya himayesindeki şirketlerde çalışanlara vize kolaylığı vaadedilmişti. Ama, bu kadar insana vize verip, hobaraa diye ABD'ye götürecek kadar keriz değiller… Bu yüzden, Kabil'deki Amerikan büyükelçiliğinin kapısına yalvar yakar dayanan işbirlikçi Afganlara “siz hemen Türkiye'ye geçin” diyorlar.
İran üzerinden Türkiye'ye geçmelerini bizzat organize ediyorlar.
Zaten aslına bakarsanız, Kabil'deki Amerikan büyükelçiliğinde görevli personel bile neredeyse kalmadı, üç ay önce personeli geri çektiler, elçiliği boşalttılar.
Bu transit geçiş için Washington'la Tahran'ın masa altından el sıkıştığı muhakkak… Yoksa İran'ın böyle tabur tabur geçişe izin vermesi mümkün değildi.
Bu transit Afganlı geçişi İran'ın işine geliyor, hem ülkesine kaçak girişi kontrol etmiş oluyor, hem haberi yokmuş gibi davranarak Türkiye'nin başına bela etmiş oluyor.
Amerikan medyası bile gizlemiyor, tüm bunları şakır şakır yazıyor.
Sayın “işbirlikçi” medyamız yazmıyor, örtüyor.
Ve hal böyleyken, ne diyor asrın liderimiz?
“Zayıf ülke olmadığımız için mültecileri alıyoruz, almaya devam edeceğiz” diyor.
Akp sayesinde ABD'den bile daha güçlü ülke olduğumuzu kavrayamayanların hakikaten utanması gerekiyor!
1 note · View note
baljaponyada · 5 years
Text
Ne işim var Japonya’da
Zaman zaman bu soruyu inanın ben de kendime soruyorum, ancak bu kez, sizden sürekli gelen mesajlara atıf olarak attım bu başlığı.
Bir çok mesaj gönderiyorsunuz, hepsini cevaplayamıyorum. Hatta sanırım %95ini falan cevaplayamıyorum. Bir çoğunda da her zaman “orada n’apıyorsun” sorunun türevleri oluyor. Eğitimimi falan da soruyorsunuz.
Bu tip şeyleri reklam etmekten çok haz etmem ben, o yüzden tivit aralarında yakalayanlar burada nerede ne yaptığımı bilirler diye düşünüyordum ancak soruların ardı arkası (teşekkürler tabi ki) gelmediği için, biraz kendimden bahsedeyim istedim bu kez.
Japonya’da doktora yapıyorum. PhD...
Geçmişten bahsedelim.
1984 yılında hayırlı bir cuma günü sabaha karşı güneşin doğum saatlerinde Ankara’da düny...ehehe şaka...
Ankara Gazi Anadolu Lisesi mezunuyum ben (Böööö AAAL :hıh:) Bilen bilir nasıl bir okul olduğunu. Bilmeyen de bir şey kaybetmez, 7 sene boyunca aldığımız askeri disiplin dışında :). Tüm hayatımda etkileri vardır, iyi ki de almışım o eğitimi diyorum hala.
Sonra ODTÜ’ye girdim, bilhassa annemin “eyvah eyvah gitti biyoloji yazdı hakikaten ve girdi” kelamları ile.
Sonra çocukluktan beri “bilim insanı olacağım ben!!” inadım burnumdan geldi, ve itiraf edeyim bir ara temel bilimlerden de biyolojiden de tiksindim.
Sebebi asla biyoloji ile ilgili olmamakla birlikte “o zamanlar sadece Türkiye’de olduğunu düşündüğüm, gereksiz insanların anlamsız egoları” yüzündendi. Sonra yine ODTÜ’de bitmeyen bir master yaptım. (Bitmedi arkadaşlar, yani bitti de, benden beklenilen zamanda bitmedi. Herkesin bi saçmalama dönemi vardır hayatında, ben inatla bu dönemleri hayatımdaki dönüm noktalarına getirmekte uzmanlaşmış bir insan olarak.. neyse. )
Sonra biraz ucundan çalıştım malıştım derken, kendimi Hacettepe Üniversitesi Almanca Mütercim Tercümanlıkta buldum. Tercümanlık okurken, aniden bir yaz kendimi Japonya’da National Institute of Materials Science’ta smart nanobiomaterials grubunda stajyer olarak buldum. Hani şu olimpiyatlar için Türkiyeyle Japonyanın kapıştığı yaz. (Rezil ettiydi beni kim dediyse “siz bi kere yaptınız bi kere de biz yapsak ne olur” diye. Biri böyle demişti. Ertesi gün insanlar gelip gelip bana “aslında evet keşke Türkiyede olsaydı” diyordu. Koridorlarda yürütmediniz salına salına beni.)
O yaz içimdeki bilim aşkı canlandı. Ama dediğim gibi hayatımı çarçur etmede üzerime olmadığı için, dünyadan sayılı adam alan kurumdaki hocam tarafından sunulan  “burada kal, Tokyo Insitute of Technology de gelecek sene doktoraya başlarsın, ama NIMS’te çalışırsın” teklifine, “ehe ben bi gideyim de dönerim” diyerek cevap verdim. (Neden mi, çünkü o anda o teklife evet dememin başka bir insan için kötü etkileri olacağını düşünmüştüm. Sonra ne mi oldu.. Türkiyeye döndükten sonra yaşadığım ve dozu baya artan psikolojik şiddetten ben deliriyordum az kalsın.)
Tabi o yaz ODTÜye vs ye doktora başvuruları yalan oldu. Olmasa da umurumda değil, NIMSten teklif aldım döneceğim diye düşünürken, ben hala almanca müt terc okumaya devam ediyorum... hah işte bi sonraki yaz “Sorumsuzluk başımda duman”, kıvamında gezerken ODTÜ’nün doktora başvurusunu kaçırdım :D 
Baktım Hacettepe açık, dedim ben iki bölüme de başvurucam garanti olsun.
1. Nanotıp
2.Biyomühendislik
İkisinden de kabul alınca (Allah aç gözlülüğün belasını vermeye) ikisine de kaydoldum.. Oldu mu bana 3 okul...
Dersler Beytepedeyken güzeldi de, bazı dersler tıp fakültesinde olmaya başlayınca komikli bir hayatım olmaya başladı. 7 de okula gidiyorum, almanca müt terc derslerine giriyorum, sonra sıhhıyede ders varsa tıp fakültesine ya da eczacılığa gidiyorum falan...
ama anlamsızca da başarılıyım falan. memnunum yani hayatımdan. iki doktora bi lisans gidiyoruz işte. hayatımdan memnun olmayacağım bir zamanım yoktu, çünkü zamanım yoktu. Zaman olduğunda da sağolsun hayatımdaki var olan şahıs kavga dövüşle dolduruyor beni insanlardan iyice soğutuyordu.
Derken bir gün Eczacılığın Dekanı ile kavga ettik. LOL. Daha doğrusu kendisi benimle kavga etti. Kim olduğunu bile bilmiyordum. Karşımda biri ileri geri bağırıp duruyor.. Ben de sakince cevap veriyorum, çok ilginç daha da deliriyor.. Aşırı komik hikayedir. Bir ara anlatırım belki. En son “sen bi odama gel” dedi (Lisede kaldıysa tabi...). Ben de “Geleyim de siz kimsiniz?” dedim. Bunu baya yanlış anladı sanırım, kopan kızılca kıyamet baya karadeliğe çevirdi olayı. Ben hala “anlamadım kim ki bu insan.. Bilsem gidicem” diyorum. 
Sayesinde, eczacılıktan uzaklaşıp kanser enstitüsüne yanaştım. O arada da tıp fakültesinden aldığım dersler arttı. Harika bir hayatım var, beytepede neredeyse (Almanca dışında) dersim yok, sürekli sıhhıyedeyim (evime de yakın).. Kanser enstitüsünden tıp fakültesine tıp fakültesinden kanser enstitüsüne mekik dokuyorum. İki bölümün de GPA ları top, Almanca da iyi gidiyor falan (almanca ingilizce tercümanlık grubundan dersler alıyorum falan ortalamaydı vs derken.. baş vurdum seçildim falan). Başarıdan beslenen bir insan olduğumu gördüm, ve kabul ettim. Hayatımda beni mutsuz eden tek şey o zamanki ilişkim ve onun dışında her şey ala.. Derken tabi kanser enstitüsünden ve Tıp fakültesinden mükemmel 3 Prof ile tanıştım, mentorum oldular, hocam oldular.
Bir gün bir tanesi dedi ki bana “Zeynep sen Japonya’ya gitmek istiyordun değil mi?” Evet hocam da, daha baş vurular açılmadı dedim... O da Japonyanın Monbukagakusho bursu var başvursana bi dedi. Hocam dedim beni mi seçecekler. Dünyadaki en prestijli iki burstan biri. Bence seni seçecekler bi başvur dedi.. Son gün tüm belgeleri yetiştirdim.
Vallahi ve billahi beni seçtiler. LOL. Ben şok. Derken kendimi Osaka Üniversitesinde buldum.
Neden Kyoto ya da Tokyo değil? e gelince. 
Gerçekten bu soruyu ben bursu aldıktan sonra elçilikten de sordular bana. Tek tercih Osaka Üniversitesi Tıp Fakültesi yaptığım için.. Bir tane daha yaz. Kyoto yaz ne bileyim, Tokyo yaz dediler. 
Dedim ki ikisinden de kabul alırsam başkasının hakkını yemiş olur muyum? Eh, alacakları bir kişiyi alamazlar dediler. Ben de o zaman Osaka ya dedim verdim formu.
Geldik bakalım buralara. 
ilk iki sene normalde araştırmacı olmam ve bu süreçte de sınavları alıp okul tarafından doktoraya yeterli görülmem lazımdı. (Yetmedi elçilikte girdiğimiz 29032938 sınav çünkü). Sınavı aldım geçtim, 2017 senesi Nisanda 1. sınıf oldum işte. Şimdi de 3. sınıfım, Ortopedik Cerrahi bölümünde. 
Başarılı bir insan değilim bence ama şanslıyım sanırım. Çünkü 2018 senesinde EORS 2018 de (Avrupa Ortopedik Araştırma Derneğinde??- Eupean Orthopaedic Research Society) ON EORS En İyi Rejenerasyon Çalışmasını alıp döndüm Japonyaya.
Hala inanamıyorum gerçi.. (Hani diyorsunuz ya bilmem kaç bin tivit atmışsın hiç mi çalışmıyorsun? diye.. size göre öyledir tabi. Size göre çalışmadan bu kadar yaptık... Elimizden gelen de bu)
(Hayır buraya gelmeden önce Japonca bilmiyordum. Daha doğrusu bildiğim japonca benim adım zeynep 33 yaşındayımdan öteye geçmiyordu. Ama o da başka blogun konusu olsun ... o da ayrı komik çünkü)
Neyse işte benden bu kadar..
Okulun yanında işte öğretmenlik yapıyorum bir de haftada bir kez restoranda çalışıyorum. 
Sebeplerimi sonuçlarımı da bambaşka bir blogda yazarım.
Evet işte ben de buyum.
13 notes · View notes
cengizkhann06 · 4 years
Text
Yeminli Tercüme Ankara - ONAT
Ankara’da 20’den fazla yükseköğrenim kurumu bulunmakta olup bu üniversitelerin ön lisans, lisans ve lisansüstü (yüksek lisans ve doktora) programlarında yüzbinlerce öğrenci eğitim almaktadır. 
Söz konusu kurumlarda İngilizce, Fransızca ve Almanca ile beraber çok sayıda yabancı dilde eğitim yapılmaktadır. En yaygın örnekler mütercim-tercümanlık alanı ile sözü edilen yabancı dillerin kültürü ve edebiyatı üzerine çalışılan bölümlerdir. 
Bu kurumlarda her seviyede öğrencilerin ödev, sunum, proje, bildiri, makale ve tez benzeri çalışmalar yapması gerekmektedir. Başkent bir eğitim kenti olduğundan konferans, kongre, sempozyum ve çalıştayların da sıklıkla düzenlendiği bir merkez konumundadır. Yukarıda bahsedilen nedenlerle yeminli tercüme Ankara için eğitim sektöründe devamlı surette ihtiyaç duyulan bir faaliyeti ifade eder.
Tumblr media
0 notes
hasanyuk · 5 years
Photo
Tumblr media
ERHAN ÖZHAN (1985 -     )
Bünyan’ın Cami-i Cedit Mahallesi’nde, iki dönem Bünyan İl Genel Meclis Üyeliği yapan (Konaklı) Mustafa Özhan’ın ve Ayfer Özhan’ın (Eski Nüfus Müdürü Süksünlü Salih Ulusoy’un kızı) evladı olarak 1985 yılında dünyaya geldi. Çocukluğu Bünyan’da geçti.  1992 yılında Namık Kemal İlkokulunda eğitime başladı. Ortaokul ve Liseyi Bünyan Anadolu Lisesinde okudu. 2003 yılında buradan mezun oldu. Aynı yıl içerisinde Ankara Üniversitesi Dil Ve Tarih Coğrafya Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandı.  2009 yılında buradan mezun oldu.  Bu fakültede okurken aynı zamanda Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesinde,  Formasyon eğitimi de aldı.
Üniversite yıllarında bir yandan eğitimini sürdürürken bir yandan da yayıncılıkla uğraştı ve çeşitli dergilerde yazılar yazdı.  Yeniden Serdengeçti Dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı ve aynı zamanda bu dergide yazılarını yayınladı.  “Ülkü Ocakları”, “Sungur” ve “Kısık Sesler” , yazılarının yayınlandığı dergiler arasındadır. Kültür, edebiyat ve siyaset üzerine yazılar yazan Erhan Özhan, bir kısım yazılarını da internet sitelerinde yayınlamıştır.  
Özhan üniversite eğitimini tamamladıktan sonra üç yıl özel okullarda ve eğitim kurumlarında İngilizce öğretmenliği ve yeminli tercümanlık yaptı. Üç yılın sonunda kendi ailesine ait olan ve Türkiye çapında alt yapı malzemeleri satışı yapan aile şirketinde çalışmaya başladı.  2013 yılında (Süksün’lü Sağlık Memuru) Kenan Geldi’nin kızı Selvinaz hanımla hayatını birleştirdi.  Bu evlilikten Alim ve Eren isimlerinde iki çocuğu oldu.
Üniversite yıllarında Ankara’da Ülkü Ocaklarında faaliyetlerde bulunan Özhan bu faaliyetlerini Kayseri’de de devam ettirdi.  2010 yılında Kayseri’de Üniversiteli Kayserililer Derneği Kurucu Genel Başkanlığı görevini yürüttü.  Bu derneğin başkanlığı sırasında Kayserili üniversitelileri 4 ülke ve 22 ilde teşkilatlandırmayı başararak, sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulundu. 2011 yılında Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Bünyan İlçe Başkanlığı yaptı. 2012 yılında da Kayseri Ülkü Ocakları İl Başkanlığı görevini üstlendi. Kayseri’de hem ilçe, hem il Ocak Başkanlığı görevinde bulunmuş ilk isimdir. Bünyan Ülkü Ocakları Başkanıyken -Bünyan’da ilk kez gerçekleştirilen- İlk ve Ortaokul öğrencilerine yönelik Türkçe, Tarih, İngilizce, Din Kültürü, Müzik ve Tiyatrodan oluşan yaz kursları düzenledi. Yine Bünyan İlçe Başkanıyken, Ülkü Ocak’larının Türkiye genelindeki “tek” Ortaöğretim Dergisi olan “Liseli Gönüldaş” isimli Kültür ve Edebiyat dergisini yayınlatmıştır. Ortaöğretim ve üniversite öğrencileri için Kayseri Ülkü Ocakları Başkanıyken de eğitim ve kültür faaliyetlerini devam ettirdi. Uluslararası yayıncılık alanında ciddi yer edinmiş olan Sanat ve Dil Araştırmaları Enstitüsü Denetleme Kurulu Başkanıdır ve bu Enstitüye bağlı İdil Sanat ve Dil Dergisi Düzelti/Revision sorumlularındandır.
Yeni Ufuklar Derneği genel merkez yönetim kurulu üyesi olan Özhan,  2017 yılında kısa adı ASKAM olan Anadolu Siyasi Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Merkezi kurucu başkanlığını yaptı. İYİ Parti Kurucu üyeleri arasında yer aldı.  22 Haziran 2018 yılı genel seçimlerinde İYİ Parti Kayseri milletvekili aday adayı oldu. 31 Mart 2019 seçimlerinde İyi Parti Kocasinan 2.Sıra Belediye Meclis Üyesi Adayı oldu ve seçimler sonucunda Kocasinan ilçe meclisinde ve Kayseri Büyükşehir Belediye Meclisinde yer almayı başardı.
Meclis üyeliği sırasında özellikle Bünyanlı Meclis üyeleri ve Bünyan Belediye Başkanı ile birlikte, Bünyan’ı ilgilendiren, Bünyan’ın hayrına olan konularda birlikte hareket etme konusunda karar aldılar. Yine Meclis üyeliği sırasında Hisarcık’ta bulunan Erciyes Başbuğ Parkı’nın adının “Başbuğ Alpaslan Türkeş Parkı” olarak değiştirilmesi yönünde önerge verdi ve bu önergesi oy birliği ile kabul edildi. Yine Bünyan Tuzhisar Mahallesinde Şehit Polis Musa Yüce’nin adının bir caddeye verilmesi yönünde önerge verdi ve bu önergesi de kabul edildi.  Toplu ulaşımda öğrenci abonman indirimleri, otoparklarda ilk bir saatin ücretsiz olması, öğrenci yoğunluğu olan Talas gibi merkezlerde 7 gün 24 saat açık Kütüphaneler bulunması yönünde tekliflerde bulundu. Kur’an kurslarının etkin bir hal alması için Diyanet-Büyükşehir İşbirliğinin oluşturulması gerekliliği üzerinde durdu, kursların Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından sosyal ve kültürel anlamda desteklenerek Kaymek bünyesinde güçlenmesi için Büyükşehir’de girişimlerde bulundu ve bu girişimi olumlu karşılandı.
Özhan son zamanlarda Bünyan’ın Kayseri merkezde bulunan çeşitli platformlarda ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin tanıtım araçlarında tanıtımı konusunda çalışmalar yürütmektedir. Ayrıca Kayseri’nin merkez dışı ilçelerine ait değerlerin, kültürel zenginliklerin yine büyükşehir aracılığı ile tanıtılması konusunda da çalışmalar yürütmektedir. Kayseri Büyükşehir Meclisinin aktif üyeleri arasındadır.
İyi derecede İngilizce, orta seviyede Fransızca ve Almanca bilmektedir.
Hasan Yüksel
0 notes
tarih-ogretmeni · 7 years
Photo
Tumblr media
*** Syriana ,''Büyük Ortadoğu Projesi''nin Kod İsmidir ! *** SYRİANA… YILMAZ ÖZDİL “Esrarengiz Bob” lakabıyla tanınan Robert Booker Baer, CIA’in Irak istasyon şefiydi. Daha önce, Avrupa’da, Hindistan’da Lübnan’da Sudan’da Fas’ta Tacikistan’da iş tutmuştu. Anadili seviyesinde, akıcı şekilde Arapça, Farsça, Fransızca, Almanca konuşuyor, Rusça ve Tacikçe biliyordu. * Peşmergeleri örgütledi, Mart 1995’te Saddam’ı devirmek için darbe organize etti. Beceremediler. Fena çuvalladılar, fiyaskoyla sonuçlandı. E haliyle, yanlarına kalmayacak, Saddam bu işe karışan peşmergelerin alayını oyacaktı. * CIA, apar topar tahliye operasyonu başlattı. “Maşa” olarak kullandıkları 10 bin civarında peşmergeyi, kaçırdılar. Aileleriyle birlikte, Habur’dan Türkiye’ye soktular. Batman’dan nakliye uçaklarına bindirecek, teee Pasifik okyanusundaki Guam adasına götüreceklerdi. Peki niye tee oraya götürüyorlardı? * Adeta Allah’ın unuttuğu yerdeki bu adada, ABD’nin en önemli hava ve deniz üslerinden biri vardı. Dün başarısız olan peşmergeleri, yarın başarılı olmaları için eğiteceklerdi. Bir bölümünü, CIA’in Special Activities Division, Özel Operasyon Bölümü tarafından eğitip, adı üstünde örtülü operasyonlarda kullanacaklardı. Bir bölümünü de, akademik konularda eğitip, merkez bankası başkanı, emniyet genel müdürü, nüfus işleri,tapu idaresi, vergi dairesi gibi, yakında kurulacak olan Kürdistan’ın bürokrat kadrosunu yetiştireceklerdi. * Küçük bi pürüz vardı… CIA peşmergeleri, ABD Adana konsolosluğunun denetiminde, langır lungur sınırdan geçirilip, Silopi’deki hac konaklama tesislerine yerleştirilmişti ama, pasaportları yoktu, kimlik belgeleri yoktu. Daha doğrusu, elbette vardı ama, Amerikalılar “yok” diyor, “yok” dedirtiyor, maşalarının kimliğini Türkiye’ye vermek istemiyorlardı. Ne yapılacaktı? * Amerikalılar akıl öğretti, “sizin pasaport kanununuzda uygun madde var, parmak izlerini alın, geçirin” dedi. Bizimkiler hık mık etti ama, elleri mecburdu, ABD’ye hayır deyip, geçirmiyoruz birader diyecek halleri yoktu. Ankara’dan beş kişilik uzman ekip getirildi, peşmergelerin tek tek parmak izleri alındı, vesikalıkları çekildi, buyrun geçin denildi. Parmak izi bilgileri, MİT’in arşivine kaldırıldı. * (Parantez açalım… CIA peşmergelerinin, Habur’dan Batman’a transferi sırasında, ABD Ankara Büyükelçiliği’nde Batman doğumlu bir genç, ekonomist olarak çalışıyordu. Kürt kökenli bu genç, elçilik tarafından Silopi’ye gönderildi, Amerikalılarla peşmergeler arasında tercümanlık yaptı. Gel zaman git zaman, bu kabiliyetli genç adam, Türkiye Cumhuriyeti’ne maliye bakanı oldu.) * (Aynı günlerde, ABD İstanbul Başkonsolosluğu’nda siyasi ataşe olarak çalışan arkadaşın ismi neydi biliyor musunuz? James B. Bond! Hem vallahi hem billahi, Amerikalı siyasi ataşenin ismi, James B. Bond’tu. Üstelik, Almanya’da yayınlanan Geheim-Gizli dergisi, 1995’te Türkiye’de görev yapan CIA ajanlarının listesini yayınlamıştı, bu arkadaşın ismi de, o listedeydi! Parantezi kapatalım.) * Üç sene sonra, 1998’de… Guam’a götürülen peşmergeler, artık iyice pişmiş, olgunlaşmış, “Guamerge” olmuşlardı. Bazıları gene Türkiye üzerinden, bazıları Ürdün üzerinden, Kuzey Irak’a sokuldular. * Küçük bi pürüz vardı… Kuzey Irak’taki otorite boşluğundan faydalanan PKK, Kandil dağına iyiden iyiye yerleşmişti. Guamergeler döndükten sonra, PKK’nın bölgeye geçişi hızlanmıştı. Peşmergeyle PKK’nın işbirliği ayyuka çıkmıştı. Yoksa… Guam’a götürülenler arasında, PKK’lılar da mı vardı? * Türk istihbaratı, Barzani’ye haber saldı, PKK faaliyetleri hakkında konuşmak üzere, bölgedeki aşiret liderlerini toplantıya davet etti. Toplantı ayarlandı. Kuzey Irak’ta, bizim kontrolümüzdeki bir adreste buluşulacaktı. Buluşuldu. Önce sohbet faslı, bilahare mevzuya gelindi, Türk tarafı rahatsızlığını dile getirdi, aşiret liderleri sessizce dinledi. O sırada çay servisi yapılıyordu. Garsonlar, tabii ki aslında garson değildi. Çaylar içildi. Çay bardakları garsonlar(!) tarafından toplandı, mutfağa götürüldü, o bardağı kim kullandıysa onun ismiyle etiketlendi, kolilendi, Ankara’ya getirildi. Üç sene evvel Guam’a götürülenlerin parmak izleriyle eşleştirildi. Evet… PKK’ya açık destek veren 17 aşiret lideri, Guamerge’ydi! * Yedi sene sonra, 2005’te… Syriana filmi vizyona girdi. * Başrolünde, George Clooney vardı. Amerikan petrol şirketleri, gizli servisler ve Ortadoğu hükümetleri arasında dönen dolapları anlatıyordu. “Syriana” kelimesi, Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme projesinin, Büyük Ortadoğu Projesi’nin kod adıydı. Hani şu, Tayyip Erdoğan’ın eşbaşkanıyım dediği Büyük Ortadoğu Projesi. * Syriana’daki rolüyle Oscar ödülü kazanan George Clooney, tecrübeli CIA ajanı Bob Barnes’ı canlandırıyordu. Bilmiyorum Bob Barnes ismi, size birini hatırlattı mı? Evet… Hayali karakter Bob Barnes, aslında, esrarengiz Bob lakabıyla tanınan, Robert Booker Baer’di. * Çünkü, Syriana filminin senaryosu Robert Booker Baer’in yazdığı “See No Evil” ve “Sleeping with the Devil” isimli kitaplarından uyarlanmıştı. * Büyük Ortadoğu Projesi’nin kod adı Syriana’nın birebir esin kaynağı, bizzat, Guamergelerin mucidiydi! * Yazdı. Perdeye taşıdı. Oscar kazandı. * Ve, sen güzel kardeşim… Hadiseyi hala Kobani filan zannediyorsun. Komedi dalında en iyi figüran Oscarı almaya mı çalışıyorsun! http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/yilmaz-ozdil/
0 notes
yusufserkan · 7 years
Text
suriye...#
YILMAZ ÖZDİL 22693 El bab filan… 27 Aralık 2016 Yazarlar Robert Booker Baer, kısaca Bob adıyla tanınıyordu, CIA'in Irak şefiydi. Irak'tan önce Fransa'da Hindistan'da Lübnan'da Sudan'da Fas'ta Tacikistan'da görev yapmıştı. Anadili seviyesinde Arapça, Farsça, Fransızca, Almanca, Rusça, Tacikçe konuşuyordu, anca Belucistan'da duyabileceğiniz Beluçça'yı bile biliyordu. * Peşmergeleri örgütledi, 1995'te Saddam'ı devirmek için darbe organize etti. Beceremediler, çuvalladılar, fiyaskoyla sonuçlandı. E haliyle yanlarına kalmayacaktı, Saddam hepsini imha edecekti. * CIA apar topar tahliye operasyonu başlattı, maşa olarak kullandığı 10 bin civarında peşmergeyi kaçırdı. Aileleriyle birlikte Habur'dan Türkiye'ye soktular, Batman'dan nakliye uçaklarına bindirdiler, tee pasifik okyanusundaki Guam adasına götürdüler. * Peki niye tee oraya götürdüler? Çünkü, adeta Allah'ın unuttuğu yerdeki bu adada ABD'nin en önemli hava ve deniz üslerinden biri vardı. Bu seferki girişimlerinde başarısız olan peşmergeleri, bir dahaki sefere başarılı olmaları için eğiteceklerdi. * Bazılarını, Special Activities Division, Özel Operasyon Bölümü tarafından eğitip, adı üstünde, örtülü operasyonlarda kullanacaklardı. Bazılarını da, akademik konularda eğitip, merkez bankası, nüfus idaresi, tapu dairesi, vergi dairesi gibi, yakında kurulacak olan Kürdistan'ın bürokrat kadrosunu yetiştireceklerdi. * Küçük bi pürüz vardı… CIA'in peşmergeleri ABD Adana Konsolosluğu denetiminde sınırdan geçirilip Silopi'deki hac konaklama tesislerine yerleştirilmişti ama, pasaportları yoktu, kimlik bilgileri yoktu. Daha doğrusu, elbette vardı ama, Amerikalılar yok diyor, yok dedirtiyordu, maşalarının kimlik bilgilerini Türkiye'ye vermek istemiyorlardı. * Akıl öğrettiler… “Sizin pasaport kanununuzda bu tür durumlara uygun madde var, parmak izlerini alın, geçirin” dediler. Bizimkiler hık mık etti ama, elleri mecburdu, geçirmiyoruz birader diyecek halleri yoktu. Ankara'dan beş kişilik uzman ekip getirildi, peşmergelerin tek tek parmak izleri alındı, buyrun geçin denildi. Parmak izi bilgileri, MİT arşivine kaldırıldı. * (Parantez açalım… CIA peşmergelerinin Habur'dan Batman'a transferi sırasında ABD Ankara Büyükelçiliği'nde Batman doğumlu Kürt kökenli bir genç çalışıyordu. Elçilik tarafından Silopi'ye getirildi, Amerikalılarla peşmergeler arasında tercümanlık yaptı. Gel zaman git zaman, bu kabiliyetli gencimiz, Türkiye Cumhuriyeti'ne bakan oldu.) * (Aynı günlerde, ABD İstanbul Başkonsolosluğu'nda siyasi ataşe olarak çalışan Amerikalı'nın adı neydi biliyor musunuz? James B. Bond'tu! Şaka değil, gerçek… Hem adı, hem işlevi açısından James Bond'tu. Almanya'da yayınlanan Geheim-Gizli dergisi, 1995'te Türkiye'de görev yapan CIA ajanlarının listesini yayınlamıştı, bu arkadaşın adı da o listedeydi. Parantezi kapatalım.) * Üç sene sonra… Guam'a götürülen peşmergeler artık iyice pişmiş, olgunlaşmış, “Guamerge” olmuşlardı. Gene Türkiye üzerinden, bazıları da Ürdün üzerinden, Kuzey Irak'a sokuldular. * Bu dönemde, Kuzey Irak'taki otorite boşluğundan en çok PKK faydalanmıştı, Kandil dağına iyiden iyiye yerleşmişti. Özellikle Guamergeler döndükten sonra, PKK'nın bölgeye geçişi hızlanmıştı. Peşmergeyle PKK'nın işbirliği ayyuka çıkmıştı. * Acaba… Guam'a götürülenler arasında PKK'lılar da var mıydı? * Bu sorunun cevabını bulmaya çalışan Türk istihbaratı, Barzani'ye haber saldı, PKK faaliyetleri hakkında konuşmak üzere, bölgedeki aşiret liderlerini toplantıya davet etti. Randevu ayarlandı. Kuzey Irak'ta, bizim kontrolümüzdeki bir adreste buluşuldu. Biraz sohbet edildi, bilahare mevzuya gelindi. Türk tarafı rahatsızlığını dile getirdi, aşiret liderleri sessizce dinledi. O sırada çay servisi yapılıyordu. Garsonlar tabii ki garson değildi. Çaylar içildi, çay bardakları garsonlar (!) tarafından toplandı, mutfağa götürüldü, o bardağı kim kullandıysa onun adıyla etiketlendi, kolilendi, Ankara'ya getirildi. * Üç sene önce Guam'a götürülenlerin parmak izleriyle eşleştirildi. Bingo… PKK'ya açık destek veren 17 aşiret lideri, Guamerge'ydi! * Yedi sene sonra, Syriana filmi vizyona girdi. Başrolünde George Clooney vardı. Senaryosu pek sürükleyiciydi, Amerikan petrol şirketleri, gizli servisler, suikastler, köktendinci örgütler ve Ortadoğu hükümetleri arasında dönen dolapları anlatıyordu. Suriye'yi andıran Syriana kelimesi, Ortadoğu'yu yeniden dizayn etme projesinin, yani, Büyük Ortadoğu Projesi'nin kodadıydı. * (Hani şu asrın liderimizin “eşbaşkanıyım” dediği Büyük Ortadoğu Projesi var ya… İşte onun kodadıydı Syriana.) * Bu filmdeki rolüyle Oscar ödülü kazanan George Clooney, tecrübeli CIA ajanı Bob Barnes'ı canlandırıyordu. Bilmiyorum Bob Barnes adı size birini hatırlattı mı? Evet… Filmdeki hayali karakter Bob Barnes, aslında, kısaca Bob adıyla tanınan, Robert Booker Baer'di. * Çünkü… Syriana filminin senaryosu, bizzat Robert Booker Baer'in yazdığı “See No Evil” adlı kitabından uyarlanmıştı. Kitaptaki hadiseler, Robert Booker Baer'in hatıralarından oluşuyordu. * Büyük Ortadoğu Projesi'nin kodadı… Syriana'nın birebir ilham kaynağı, Guamergelerin mucidiydi! * Bu maharetli Bob'un, dünyada büyük ilgi uyandıran bir kitabı daha var, The Devil We Know… Suriye'deki içsavaşın başlamasından hemen önce, 2008'de yazmıştı. Ve bu kitabında, yeni Ortadoğu'yu inşa etmek için bir başka aksiyon filmini, Mad Max'i öneriyordu. * Kelimesine kelimesine şunu diyordu… “Yeni Ortadoğu'yu kurabilmenin tek yolu, Mad Max seçeneğiyle, bölgede geniş çaplı şii-sünni savaşını tetiklemekten geçiyor. Niye biz Amerikalılar ölelim ki? Bırakalım, müslümanlar kendi aralarında birbirlerini öldürsünler!” * Muhtemelen gözlerinize inanamıyorsunuz ama, doğru okudunuz… Kürdistan'ın mimarı açık açık böyle yazmıştı, “niye biz Amerikalılar ölelim ki? Bırakalım, müslümanlar birbirlerini öldürsünler!” * Vaziyet bu kadar net ve açıkken… Suriye'den, adını bile ilk defa duyduğumuz yerlerden şehit üstüne şehit gelirken… Ocak ayı içinde Ankara'da Kürdistan konsolosluğu açılacağı resmen ilan edilirken… Sayın ahalimiz hâlâ, televizyon haberlerinde film gibi seyrediyor, sevinip alkışlıyor, “Suriye'de istiklal savaşı veriyoruz, El Bab'a girdik, sırada Münbiç var, Rakka'ya gireceğiz” filan…
0 notes
kutuptercume · 7 years
Photo
Tumblr media
Kutup Çeviri Ofisi 0850 811 67 88 www.kutuptercume.com #çevirmenler #tercümanlar #çeviribürosu #tercümebürosu #çevirihizmeti #tercümehizmeti #çevirmenbul #tercümanbul #ankaratercüme #istanbultercüme #izmirtercüme #ingilizcetercüme #ingilizcetercüman #ingilizceçevirmen #çevirmentelefonu #onlineceviri #tercüme #çeviri #tercume #ceviri #tezcevirisi #makalecevirisi #mutercimtercumanlik #ingilizdiliveedebiyati #tümdillerdetercüme #dünyadilleri #çevirisektörü #çevirmenlikderneği #ankara #tercümeci (Ege Üniversitesi Almanca Mütercim Tercümanlık Bölümü)
0 notes
bilgisitesi · 7 years
Text
ÖSYM, 40 uzman personel alacak
ÖSYM, 40 uzman personel alacak I- SINAVA BAŞVURU ŞARTLARI A) GENEL ŞARTLAR: a) Yükseköğretim kurumlarının en az dört yıllık lisans eğitimi veren yukarıda ayrıntısı yer alan bölümünden veya buna denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen dört yıllık fakülte veya yüksekokullardan birini bitirmiş olmak. b) Yukarıdaki tabloda belirtilen dil ve düzeylerde yabancı dil bilgisini, Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı, veya denk kabul edilen sınavlarla belgelemek. c) Başkanlığın ihtiyaç duyduğu alan ile ilgili konularda bilgi ve tecrübe sahibi olmak.
B) ÖZEL ŞARTLAR:
a) Türk Vatandaşı olmak,
b) Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
c) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahküm olmamak,
ç) Askerlikle ilişiği bulunmamak,
d) Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak.
II- BAŞVURU İÇİN GEREKLİ İŞLEMLER:
a) Adaylar "Başvuru Formu" nu eksiksiz olarak dolduracaklardır.
b) Başvuru Formuna ek olarak adaylar başvuru sırasında aşağıdaki belgeleri ibraz edeceklerdir;
1. Yükseköğrenim diploması ya da geçici mezuniyet belgesi ve transkript belgesinin aslı veya Başkanlık tarafından onaylı örneği, (belgenin aslının ibrazı halinde fotokopisi Başkanlıkça onaylanacaktır.)
2. YDS veya buna denk kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan sınavlardan yukarıdaki tabloda belirtilen düzeyde puan durumunu gösterir sonuç belgesi,
3. T.C. kimlik numarası beyanı,
4. Sabıka kaydına ilişkin yazılı beyanı,
5. Sağlık açısından görevini devamlı yapmasına engel bir durumu olmadığına ilişkin yazılı beyanı,
6. Erkek adaylar için askerlikle ilişiğinin olmadığına dair yazılı beyanı,
7. Başkanlığın görev alanı ile ilgili konularda bilgi ve tecrübe sahibi olduğuna dair belge (yüksek lisans ve/veya doktora diploması, bu alanda görev yapan resmi veya özel kuruluşlardan alınacak hizmet belgesi, katılım sertifikası vb.) 8. Çalışacağı süre boyunca veya Başkanlıktaki görevi sona ermesinden itibaren iki yıl süre ile görevli olduğu alanla ilgili Başkanlıkça yapılacak sınavlara girmeyeceğine ve 6114 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin onbeşinci fıkrasında yer alan kapsam dahilindeki yasaklılıklara uyacağına ilişkin taahhüt beyanı.
III- BAŞVURU ŞEKLİ, YERİ VE SONUÇLARIN DUYURULMASI:
Başvurular bu ilanın yayımlandığı tarihte başlayacak ve 30/06/2017 tarihi mesai bitiminde sona erecektir. Adayların sınava katılabilmesi için Sınav Başvuru Formunu bilgisayar ortamında eksiksiz olarak doldurup fotoğraf yapıştırdıktan sonra, formun çıktısını imzalamak suretiyle yukarıda belirtilen belgelerle birlikte, Başkanlığımızın İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetler Dairesi Başkanlığı, 06800 Bilkent/Ankara adresine şahsen veya posta yoluyla başvuruda bulunmaları gerekmektedir. Postadaki gecikmeler, eksik belge ile ve ilanda belirtilen süre içerisinde yapılmayan başvurular dikkate alınmayacaktır.
Giriş sınavına başvurusu kabul edilen adayların, Yabancı dil puanlarının % 40'ı ve lisans mezuniyet ortalamasının % 60' ı değerlendirilmek suretiyle hesaplanacak başvuru puanına göre; başvuru puanı en yüksek olandan başlamak üzere, her bir alan için atama yapılacak pozisyon sayısının en fazla beş katına kadar aday, sözlü sınava çağrılır. Son sıradaki adayla eşit puan alan adaylar da sözlü sınava çağrılır. Sözlü sınava katılmaya hak kazanan adaylara sınavın yapılacağı yer ve zamanı; ÖSYM Sonuç Sistemi üzerinden (sonuc.osym.gov.tr) ilan edilecektir. Ayrıca tebligat yapılmaz.
IV- SINAV KONULARI:
Sözlü sınav adayların;
a) Yukarıdaki tabloda yer alan öğrenim dallarına ilişkin bilgi düzeyi,
b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü,
c) Liyakati, temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu,
ç) Özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı,
d) Genel yetenek ve genel kültürü,
e) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı, yönlerinden değerlendirilerek gerçekleştirilir. Cevaplar (a) bendi için 50 puan, diğer bentlerde belirtilen ölçütlerin her biri için 10'ar puan üzerinden değerlendirilir. Sözlü sınavda başarılı olmak için en az 70 puan alınması gerekir.
V- SINAV SONUCU VE İTİRAZ:
Sözlü sınavda 100 üzerinden 70 ve üzeri puan alan adaylardan; en yüksek puan alan adaydan başlamak üzere, atama yapılacak pozisyon sayısı kadar asıl olarak kazananların listesi belirlenir. Başkanlığımız ihtiyaç ve gerekli görmesi halinde yedek liste belirleyebilir.
Yedek listede yer alan adaylar, ilgili alandaki asıl adayın göreve başlamaması durumunda kurum tarafından başarı sırasına göre atanabilir. Yedek adayların daha sonraki sınavlar için müktesep hak veya herhangi bir öncelik hakkı yoktur.
Tumblr media
Sınav sonucu, ÖSYM Sonuç Sistemi üzerinden (sonuc.osym.gov.tr) ilan edilecektir. Ayrıca tebligat yapılmaz.
Sınav sonuçlarının ilan edilmesinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak Başkanlığa itiraz edilebilir.
Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur.
Başvuru Formunda gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler, giriş sınavını kazanmış olsalar bile, sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz. Atamaları yapılmış olsa dahi bu atamaları iptal edilir ve bunlar hiçbir hak talep edemezler, İdare tarafından ödenen bedel yasal faizi ile birlikte tazmin edilir. Kurumu yanıltanlar kamu görevlisi ise bu durum ayrıca çalıştıkları kurumlara da bildirilir.
VI- ÇALIŞMA ŞEKLİ
İlk defa işe alınanlarla, Maliye Bakanlığının vizesini müteakip iki aylık deneme süresi için sözleşme yapılır. Deneme süresi içinde sözleşmeli personelin görevini etkin yürütüp yürütmediği, usul ve esasları Başkan tarafından belirlenen puanlama esasına dayalı performans değerlendirme formuna göre değerlendirilir. Değerlendirme 100 puan üzerinden yapılır. Performans değerlendirmesinden 70 ve üzeri puan alanlar başarılı sayılır.
Yapılan değerlendirme sonucunda başarılı sayılanlar ile o bütçe yılı sonuna kadar yeni sözleşme yapılır, başarısız sayılanların sözleşmeleri yenilenmez ve bu kişiler bir daha Başkanlıkta sözleşmeli personel olarak istihdam edilemez.
BÖLÜMKONTENJANYABANCI DİLDÜZEYİCoğrafya1İngilizceCCoğrafya Öğretmenliğiİlahiyat1İngilizceCDin Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliğiİslami İlimlerFelsefe1İngilizceCFelsefe Grubu ÖğretmenliğiSosyolojiHukuk2İngilizceCİktisat1İngilizceBEkonomiİstatistik2İngilizceCİşletme2İngilizceBKimya Öğretmenliği1İngilizceCMaliye1İngilizceBMatematik2İngilizceBMatematik ÖğretmenliğiPsikoloji2İngilizceCPsikolojik Danışmanlık ve RehberlikTarih1İngilizceCTarih ÖğretmenliğiBiyoloji4İngilizceBBiyoloji ÖğretmenliğiKimyaBiyokimyaMoleküler Biyoloji ve GenetikBiyoteknolojiBiyoteknoloji ve Moleküler BiyolojiTıp FakültesiGenetik ve BiyomühendislikBiyoenformatik ve GenetikGenetik ve Yaşam Bilimleri ProgramlarıDiş HekimliğiHemşirelikCEbelikTürk Dili ve Edebiyatı2İngilizceCTürk Dili ve Edebiyatı ÖğretmenliğiTürkçe ÖğretmenliğiSosyal Hizmet1İngilizceCSosyal Bilgiler Öğretmenliği1İngilizceC
Sınıf Öğretmenliği1İngilizceCFransızca Öğretmenliği1FransızcaAFransız Dili ve EdebiyatıMütercim - Tercümanlık (Fransızca)Arapça Öğretmenliği1ArapçaAArap Dili ve EdebiyatıMütercim -Tercümanlık (Arapça)Almanca Öğretmenliği1AlmancaAAlman Dili ve EdebiyatıMütercim - Tercümanlık (Almanca)Çeviribilim (Almanca)Mütercim - Tercümanlık (Rusça)1RusçaARus Dili ve Edebiyatı (Rusça)Fars Dili ve Edebiyatı1FarsçaAMütercim - Tercümanlık (Farsça)İngilizce Öğretmenliği1İngilizceAİngilizce Dili ve EdebiyatıMütercim - Tercümanlık (İngilizce)İngiliz Dil BilimiAmerikan Kültürü ve Edebiyatı,İngiliz Dili ve Karşılaştırmalı EdebiyatBilgisayar Mühendisliği5İngilizceCBilişim Sistemleri MühendisliğiYazılım MühendisliğiFizik MühendisliğiElektronik Mühendisliği1İngilizceCElektronik ve Haberleşme MühendisliğiFizik1İngilizceBFizik Öğretmenliği4 yıllık programlardan mezun olup Eğitim Bilimleri, Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme ve Eğitim Programları ve Öğretim bölümlerinde yüksek lisans yapmış olmak.1İngilizceC
Başvuru Formu
0 notes