Tumgik
#tıbbın gelişimi
cevikmedya · 2 years
Text
Tıp Alanında Yapay Zeka Yükseliyor
Tıp Alanında Yapay Zeka Yükseliyor. #sağlık #tıp #tus #teknoloji #yapayzeka #tekno #haber #güncel #makale
Günümüzde teknolojinin gelişmesi, sağlık alanında da büyük gelişmelerin gerçekleşmesinde büyük rol oynuyor. Sağlık hizmetleri alanında sıkça kullanılmakta olan teknoloji, teşhis koymadan tedaviye, ilaç yapımından daha hızlı ve daha doğru veri alımına kadar pek çok konuda büyük kolaylıklar sağlıyor. Tıpta kullanılmakta olan yeni teknolojilerden birisi de yapay zeka olarak karşımıza çıkıyor. Tıpta…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
cevap · 4 months
Text
Modern Ekonomilerde Finansın Rolü
Finans, günümüzde ekonomik sistemlerin vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir. Temel olarak para yönetimi ve yatırımı içeren finans, bireylerden büyük şirketlere kadar geniş bir yelpazede etkileşimde bulunur. Finansın doğru yönetimi, kişisel mali başarıdan şirketlerin sürdürülebilir büyümesine kadar bir dizi alanda kritik bir faktördür. Bu makalede, finansın temel prensipleri, yatırım stratejileri ve küresel ekonomi ile olan ilişkisi ele alınacaktır.
Beden ve Zihin Arasındaki Dengenin Anahtarı
Sağlık, insan yaşamının temel bir bileşenidir ve sadece fiziksel durumu değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal iyilik hali de içerir. Modern tıbbın gelişimi ve sağlık bilincinin art��şı, bireylerin sağlıklı bir yaşam sürmeleri için çeşitli kaynaklara erişimini sağlamıştır. Bu makalede, sağlığın korunması, hastalıkların önlenmesi ve tedavisi, mental sağlık önemleri ve sağlık sektöründeki yenilikler gibi konular ele alınacaktır.
Estetik ve Metafizik Değerin Taşıyıcısı
Doğal taşlar, binlerce yıldır insan kültürlerinde önemli bir rol oynamış ve hem estetik hem de metafizik açıdan değer taşımıştır. Bu değerli taşlar, mücevherlerden enerji taşlarına kadar geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Doğal taşlar, doğanın birer hediyesi olarak kabul edilirken, aynı zamanda farklı kültürlerde farklı anlamlar taşıyan semboller olarak da bilinir. Bu makalede, doğal taşların tarihçesi, kullanım alanları ve kültürel önemleri üzerine odaklanılacaktır.
0 notes
bunedycom · 2 years
Text
Akciğer İltihabı Mikroskobik Robotlarla Tedavi Edildi!
Akciğer İltihabı Mikroskobik Robotlarla Tedavi Edildi!
Teknoloji ve tıbbın birlikte gelişimi, bugüne kadar hayal edilemeyecek bazı tedavi yöntemlerini görmemizi sağladı. Öte yandan bilim dünyası, artık bedenimizin içinde, damarlarımızda ve daracık kanallarda hareket edebilecek, tıkanıklıkları açacak, ilaçları nokta atışı bırakacak ve mikro operasyonlar gerçekleştirebilecek robotlar geliştirmeye odaklandı. Bu robotlardan birisi ise yakın zamanda bir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
ozel-buro · 2 years
Text
TARİH /// Tolgahan KARAİMAMOĞLU : Ortaçağ Avrupa'sında Eczacılığın Gelişimi
TARİH /// Tolgahan KARAİMAMOĞLU : Ortaçağ Avrupa’sında Eczacılığın Gelişimi
Tolgahan KARAİMAMOĞLU : Ortaçağ Avrupa’sında Eczacılığın Gelişimi Yıl 2021, Cilt 4, Sayı 2, 161 – 169, 26.12.2021 LİNK : https://doi.org/10.48120/oad.990456 Öz Tıbbın ayrılmaz bir parçası olan eczacılığın tarihsel gelişiminde ortaçağ dönemi önemli bir zaman dilimini kapsar. Ortaçağın başlamasıyla birlikte Avrupa’da manastır çevresinde şekillenmeye başlayan eczacılık faaliyetleri uzun bir süre din…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
carered11 · 2 years
Text
Kozmik Enerji Yararlı Mıdır
Kozmik enerji kişinin farkında olmadığı bilgi ve gizli yaratıcı yetenekleri uyandırır. Kozmik enerji ile kendinizi çok özel hissedebilirsiniz. Eğitim programlarını uyguladıktan sonra negatif etkilerin etkisini azaltabilirsiniz. İnsanlar hayatında olumsuzluk yaratan negatif enerjileri tamamen ortadan kaldırıyor. İnsanlar hayatlarında büyük değişim ve dönü��ümler yaşayabiliyor. Kozmik enerji insanı bir bütün olarak ele alıyor. Kozmik Enerji seansları ile bedeninizi ve zihninizi daha sağlıklı hale getirebilirsiniz. İyileştirme ve kendini en yeni yolu Kozmik enerji eğitimi tanışın. Kişisel hayatlarınızı düzenlemek ve insanlara yardım etmek isterseniz hemen sitemizden eğitim programlarından yararlanabilirsiniz. Modern tıbbın çözemediği durumlarda kozmik enerji gereken desteği verebiliyor. Reiki Eğitimi Nereden Alınır? Kozmik Enerji modern tıbbın geldiği noktalardan bir tanesidir. Kozmik enerji eğitim fiyatları , ruh ve zihin üzerinde iyileştirmeler yapan bu eğitim programı şifa sistemleri içerisinde en etkililerden bir tanesidir. Reiki seansları ile sizde enerjinizi en iyi şekilde yönlendirebilirsiniz. Eğitim videolarını uygulayarak kısa sürede kendinizi geliştirebilirsiniz. Reiki eğitimleri vücudunuzdaki enerji kanallarının açılmasına yardımcı olur. Şifa veren Reiki enerjisini dilediğiniz zaman aktif hale getirebilirsiniz. Bu eğitim programlarında semboller veya karmaşık prosedürler yer almamaktadır. Reiki sadece niyetin gücüyle aktive edilir. Terapi merkezimiz kişiler ve kurumlar için danışmanlık desteği veriyor. Kişilerin ve kurumların gelişimi ve ihtiyaçları doğrultusunda deneyimli ekiplerimizle sizlere yardımcı oluyoruz. İnternet adresimiz üzerinden eğitim videolarımıza hemen göz atabilirsiniz.
2 notes · View notes
topmovies344 · 3 years
Text
Süleymanpaşa diş hekimi kliniği
Süleymanpaşa Diş Hekimi Kliniği Randevu Sistemi
Diş rahatsızlıkları, düzenli diş bakımı ve estetiği herkesin ihtiyaç duyabileceği durumlardır. Günümüzün teknolojik ve benzersiz yapılanması, diş tedavi yöntemleri konusunda da oldukça ilerlemiştir. Bu anlamda tedaviye ihtiyaç duyulduğunda Süleymanpaşa diş hekimi kliniği ile temas kurulabilir. Alanında uzman olan hekimlerden oluşan kadrosu, tedavi ve diğer müdahaleleri en üst seviyede vermektedir. Randevu alarak, hiç beklemeden, tamamen hijyenik koşullarda gerekli tedavi ve işlemlerinizi yapabilirsiniz. Bu alanda, alanında en uzman hekimlerden, teknik ve özgün bir tedavi süreci alacaksınız. Her zaman gülüşünüz güzel, ağız ve diş sağlığınız koruma altında olacaktır.
Tumblr media
Süleymanpaşa Diş Kliniği Tedavi Süreci
Diş tedavisi, doğru şekilde yapıldığında, her zaman en yüksek randımanla sonuç alınan bir tedavi sürecidir. Süleymanpaşa bölgesinin en çok tercih edilen en doğru tedavi yöntemlerine sahip kliniği olarak sizi karşılar. Buradan alacağınız özel hizmet sayesinde, etkin ve benzersiz sonuçları elde edebilirsiniz. Diş kliniğinin donanımlı yapısı, her türlü diş ve diş eti sorunlarına, tüm yaş gruplarında uygun çözümleri üretmek üzere hazırdır. Anlık ya da acil müdahale ekibi, yedi gün 24 saat esasına göre hizmet sunar. Benzersiz bir sonuç için her zaman kliniği tercih edebilir, en başarılı sonuçları sizler de elde edebilirsiniz. Diş tedavisinin zorlu süreçlerini aşmak, etkin bir şekilde bu alanda yapılacak, doğru tespit ve tedavi yöntemine bağlıdır.
En Doğru Diş Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Tıbbın gelişimi, her alanda olduğu gibi diş tedavi ve estetiği alanlarında da inanılmaz bir gelişme gerçekleştirmiştir. Özellikleri bakımından daha donanımlı, daha etkin ve özel teknikler sayesinde, ağrısız, sancısız ve kısa sürede tedavi olmanız mümkün. Bunun için Süleymanpaşa diş hekimi kliniği tam teşekküllü bir kurum olarak, en etkin çözümleri sizlere sunar. Yapılacak olan detaylı tetkik, analiz ve etkiler sonrasında, her anlamda en başarılı işlemleri gerçekleştirebilirsiniz. Zaman kazandıran, canınızı yakmayan bu yöntemler sayesinde, dişleriniz harika ve sağlıklı olacaktır. Gerçek bir gülümseme, ağrısız bir yaşam ve sağlıklı bir ağız için sizler de kliniği hemen ziyaret edebilir, en özel sonuçları, en hızlı şekilde elde edebilirsiniz.
https://www.beyazitdis.com/
0 notes
1970-fa-re · 3 years
Text
Acil Tıp Günü
“30 Nisan” Acil Tıp Uzmanlığı’nın ‘İlk ve Acil Tıp Uzmanlığı’ adı ile 26 yıl önce Resmi Gazete’de yayınlanarak yeni bir uzmanlık dalının ilan edildiği gündür. Bu gün Türkiye’de Acil Tıbbın gelişimi için bir milattır. “ACİL TIP GÜNÜ” hepimize kutlu olsun. Alıntıdır.
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gozel · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Monoklonal antikorların öldürücü etkilerini 4 ana başlık altında ele alabiliriz:
–Monoklonal antikor antijene bağlandığında kompleman komponentlerini aktive eder.Bu da kanser hücrelerinin opsonizasyonuna neden olur.Kompleman reseptörlerini açığa çıkaran fagositik hücreler tümör hücrelerini direkt lizise uğratır.
–Antikor bağımlı selüler sitotoksisite veya sitokinlerin salınımı
–Monoklonal antikorlar inhibitör Fc reseptörlerine bağlanırlar hedef hücre aktivasyonunu baskılarlar
–Monoklonal antikorlar direkt olarak büyüme faktörü reseptörlerine bağlanırlar ve bu şekilde kanser hücrelerinin ölümüne neden olurlar.
Monoklonal antikorların klinik kullanımı
I.Rituximab (MabThera):
Monoklonal antikorların klinik kullanımı
I.Rituximab (MabThera):
Rituximab CD20 proteinine karşı oluşturulmuş şimerik bir monoklonal antikordur. CD20 proteini B lenfositlerin yüzeyinde bulunan bir moleküldür. CD20 preB lenfositten B lenfosite kadarki hücrelerde bulunurken B lenfositlerden oluşan plazma hücrelerinin yüzeyinde bulunmaz. CD20 salınmaz, değiştirilmez ve hücre içine alınmaz. CD20’in kesin fonksiyonu bilinmemekle birlikte hücre içine kalsiyum salınımından sorumlu olduğu ve kalsiyum konsantrasyonunun devamlılığından sorumlu olduğu düşünülmektedir. Bu şekilde de B lenfositlerin aktivasyonunda rol oynadığı düşünülmektedir. CD20 molekülü B lenfositlerden kaynaklanan Kronik lenfoit lösemi ve lenfomalarda kanser hücreleri tarafından açığa çıkarılır. Rituximab kanser hücrelerinin yüzeyini antikorlarla kaplar. Bu şekilde antikorla kaplı hücreler NK hücrelerini aktifler. NK hücreleri antikor bağımlı yıkıma uğratırlar. Bu yıkım antikor bağımlı selüler sitotoksiteye bağlı olarak gelişir. Ayrıca rituximab kanser hücrelerinde bir takım değişikliklere neden olarak programlı hücre ölümüne neden olurlar ki bu apoptozis olarak da adlandırılır. Ayrıca rituximab kanser hücrelerinin kemoterapiye duyarlılığını da arttırır.
Rituximab B hücreli lenfomalarda CHOP tedavisine ilaveten verilebildiği gibi bazı otoimmun hastalıklarda da (RA, SLE, sjögren, otoimmun hemolitik anemi ve İTP) endikasyon almıştır. Son yıllarda renal transplant rejeksiyonlarında da çalışmalar sürmektedir.
Rituximab’ın yan etkileri:
– Ağır infüzyon reaksiyonu
– Kardiak arrest
– Tümör lizis sendromu
– İnfeksiyonlar: Hepatit B reaktivasyonu, diğer viral aktivasyonlar, Prograsif multıfokal lokoensefalopati
– Pulmoner toksisite
– SLE’li hastalarda ölüme neden olduğu bildirilmiştir
– Latent JC virüsü serebral aktivasyonu
Ayrıca yeni CD20 monoklonal antikorları da mevcuttur. Bunlardan ocrelizumab %90 humanize, ofatuzumab ise tümüyle humanize CD20 monoklonal antikorudur.
II.Alemtuzumab (Campath – 1H):
CD52 matur lenfositlerin yüzeyinde bulunan proteindir. Kök hücre yüzüeyinde bulunmamaktadır. Alemtuzumab anti-CD 52 etkinlikte bir monoklonal antikor olup nüks etmiş KLL hastasını içeren bir çalışmada % 33 oranında etkinlik göstermiş ve bu indikasyon ile klinik kullanıma girmiştir. Ayrıca T hücreli lenfoma için de endikasyon almıştır. Bunların yanı sıra KİT ve böbrek transplantasyonlarında da protokollere dahil edilebilmektedir. Alemtuzumab maliğnensiler dışında otoimmun hastalıklardan multıpl sklerozda da kullanılabildiği bildirilmektedir.Hipotansiyon, ateş, bronkospazm, döküntüler, ARDS, kardiak arrest ve aritmilere neden olabilmektedir. Kardiak etkileri ölümcül olabildiği bildirilmektedir.
III.Trastuzumab (Herceptin):
Trastuzumab, humanize monoklonal antikor olup, HER2/neu (erbB2) reseptörü üzerinde aktive olmaktadır. Asıl kullanım alanı HER2/neu reseptörü pozitif olan meme kanserli olgulardır. HER2/neu reseptörü %20-30 oranında erken meme kanseri olgularında pozitif bulunmaktadır.
Trastuzumab’ın etkinliğinin ortaya çıkması ile ilgili çeşitli mekanizmalar öne sürülmektedir:
– HER2/neu reseptör blokajı
– Anjiogenezin inhibisyonu
– HER2 reseptör down regülasyonu
Meme kanseri hastalarının yaklaşık % 30’unda aşırı ekspresyonu gözlenen her-2/neu yüzey reseptörüne karşı geliştirilmiş trastuzumab reseptöre bağlandıktan sonra antikora (ADCC) veya komplemana bağlı (CDC) sitotoksisite etkisinin yanısıra, her- 2 dimerizasyonunun engellenmesi, reseptör düzeyinin azalması, p27 proteini indüklenmesi ve yeni neoplastik damar oluşumunun engellenmesi gibi çeşitli mekanizmalarla antitümör etki göstermektedir.
Trastuzumab, her-2/neu aşırı ekspresyonu olan hastalarda erken evre meme kanserinin tedavisinde adjuvant amaçlı olarak da denenmektedir.
Trastuzumab’ın yan etkileri arasında kardiak toksisite en önemlisidir. Özellikle antrasiklin kullananlarda bu toksisite oranı çok daha belirgindir. %2-7 oranında kardiak toksisite bildirilmiştir. Buna bağlı olarak trastuzumab tedavisi sırasında MUGA scan veya ekokardiografi ile takip önerilmektedir.
Trastuzumab’ın diğer ilaçlarla etkileşimi:
İlaç   etkileşim
Sisplatin sinerjistik
Dosetaksel sinerjistik
Vinorelbin Sinerjistik
Etoposit Sinerjistik
Tiyotepa Sinerjistik
İonizan radyasyon Sinerjistik
Doksurobisin Aditif
Vinblastin Aditif
Paklitaksel Aditif
Metotreksat Aditif
5-Floro-urasil Antagonistik
Paklitaksel ile trastuzumab’ın etkileşimi ilgi çekicidir. HER2 geni paklitakselin apoptozis yapıcı etkisini p21 isimli proteini aktive ederek inhibe eder. Bu durumda trastuzumab verilen hastalarda HER2 geni down regülasyonla azalınca paklitaksele bağlı apoptozis gelişimi tekrar sağlanmaktadır.
Antrasiklinlerle yapılan kombinasyonlarında(Antrasiklin/siklofosfamid + trastuzumab) kardiotoksisite %16 iken paklitakselle yapılan kombinasyonlarında bu oran %2 bulunmuştur. Bu nedenle antrasiklin içermeyen kombinasyonların daha uygun olacağı önerilmektedir.
IV.Cetuximab (Erbitux):
EGFR aşırı ekspresyonu birçok solid tümör tipinde sık rastlanan ve bu tümörlere oldukça agresif bir fenotip kazandıran bir olaydır. Hücre yüzeyinde yer alan EGFR’ye yönelik monoklonal antikor cetuximab baş-boyun ve kolon kanserlerinde denenmiş ve metastatik kolon kanserlerinin tedavisinde irinotecan direncini gidererek ilaca duyarlılığı yeniden tesis etmesi nedeniyle bu olgularda kullanımı onaylanmıştır.
V.Bevacizumab (Avastin):
Bevacizumab angiogenez inhibitörlerinden olup, tümör hücrelerinde yeni damar oluşumunu engeller. Bu monoklonal antikor başlangıçta VEGF’ye bağlanır. VEGF tümör hücrelerinden yeni damar oluşumunu uyarmak için salınır. Becavizumab VEGF’ye bağlanınca kan damarlarındaki endotel yüzeyinde bulunan VEGF reseptörüne bağlanmasını engeller. VEGF reseptörlerinin aktivasyonu endotel hücrelerinin büyümesi ve tümör için besleyici yeni kan damalarının oluşumuna neden olur. Bu büyüme ve yeni damar oluşumunun engellenmesi, metaztazı engeller ve tümör hücrelerinin sitotoksik ilaçlara duyarlılığını arttırır.
Tümör neoangiogenezisinde çok önemli bir rol oynayan vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF)’e karşı geliştirilen bir monoklonal antikor olan bevacizumab birçok tümör tipinde çalışmaları süren bir ajandır. Metastatik kolon kanseri olgularında yine kemoterapiye ek olarak kullanıldığında sağkalım avantajı sağladığının gösterilmesi bu amaçlı kullanımına olanak sağlamıştır. Radyoizotop ile konjuge edilmiş monoklonal antikorlar: Hodgkin-dışı lenfoma olgularında radyoaktif emisyon yayan radyoizotoplarla konjuge edilmiş anti-CD 20 monoklonal antikorlar ibritumomab (Zevalin) ve tositumomab (Bexxar) da özellikle rituximab direnci gösteren veya rituximab sonrası yineleyen düşük grade’li lenfomaların tedavisinde onaylanmıştır. ***. Kanser İmmün Terapi ve Monoklonal Antikorlar        Çağrı ŞAKALAR1,3, Kenan İZGİ2,3, Halit CANATAN1,31Erciyes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı, Kayseri, TÜRKİYE2Erciyes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Kayseri, TÜRKİYE3Erciyes Üniversitesi, Genom ve Kök Hücre Araştırma Merkezi, Kayseri, TÜRKİYE        Anahtar Kelimeler: Kanser, immün terapi, monoklonal antikorlar, etki mekanizmaları        Özet        Kanser immün terapi preklinik çalışmaların yoğun olduğu ve klinikte uygulamaların giderek arttığı kanser tedavisi için modern tıbbın adjuvan yöntemlerinden biridir. Kanser immün terapide aşı ve hücresel tedavi yöntemlerine göre daha fazla kullanım alanı bulunan yöntem monoklonal antikorların terapide kullanılmasıdır. Kanser hücrelerinde yüksek miktarda ve doku spesifik olarak üretilen reseptörler ile büyüme faktörlerini hedef alan monoklonal antikorlar klinik uygulamalara en fazla aktarılan ve onaylanan kanser immünoterapi uygulamasıdır. Klinikte kansere yönelik olarak halen onaylanmış ve kullanılmakta olan en az 12 adet monoklonal antikor bulunmaktadır. Bu monoklonal antikorlar meme, akciğer kanseri, kolorektal kanser, renal hücre kanseri, melanoma, çeşitli lenfoma ve lösemilerde tedavide kullanılmaktadır. Kanser immün terapide kullanılan monoklonal antikorlar, vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF), epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR), insan epidermal büyüme faktörü reseptörü 2 (HER2) gibi kanser progresyonunu destekleyen büyüme faktörlerini veya CD52 (Cluster of Differentiation 52) ve CD20 (Cluster of Differentiation Antigen 20) gibi kanser hücrelerinde spesifik olarak üretilen farklılaşma antijenlerini hedef alır. Monoklonal antikor üretim metodolojisi farelerin spesifik antijenlerle aşılanmasına ve B lenfositlerle myeloma kanser hücrelerinin hibridoma oluşturmasına dayanmaktadır. Bu teknikle tıpta devrim olarak nitelendirilebilecek şekilde yeni bir ilaç sınıfı doğmuş ve monoklonal antikorlar, kanser dahil çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılır olmuştur. Monoklonal antikorların kanser immünterapide etkinliği üç ana mekanizmaya dayanır. Bu mekanizmalar, 1) kanser hücrelerinin bölünme ve anjiyojenezde kullandıkları sinyal yolaklarını harekete geçiren faktörlerin ve reseptörlerin antikor bağlanmasıyla inhibe edilmesini, 2) antikora bağlı hücresel sitotoksisiteyi (ADCC) ve 3) komplement aktivasyonu ile komplemente bağlı sitotoksisiteyi (CDC) içerirler. Sonuç olarak yapılan preklinik çalışmalarla kanser oluşumu ve progresyonunda rol alan yeni hedef proteinler tespit edilmekte ve bunlara karşı etkin olabilecek monoklonal antikor ��retim çalışmaları ve klinik faz çalışmaları devam etmektedir.Başa Dön Özet Giriş Kaynaklar GirişKanser İmmün Terapi Kanser immün terapi, kanser tedavisinde immün sistemin uygun metodlarla aktive edilip kullanılmasıdır. Amaç immün sisteme ait hücrelerin kanser hücrelerini hedef alarak yok etmesini sağlamaktır. Bu amaç temel olarak üç yöntemle sağlanabilir. a) Birinci yöntem kanserde üretilen proteinler kullanılarak hastaların aşılanmasına dayanır. b) İkinci yöntem terapi amaçlı spesifik antikorların hastaya verilmesi esasına dayanır. c) Üçüncü yöntem ise hastaya sitotoksik T lenfosit ya da dendritik hücreler gibi immün sistem hücrelerinin transfer edilmesi ile gerçekleştirilir. Kanser Aşıları Birinci yöntem olan aşılama yöntemi bir çok farklı kanser türü için denenmiştir. Özellikle kanserde üretimi artan büyüme faktörlerini ya da reseptörleri hedef alan peptid, protein ya da DNA aşıları farklı adjuvantlarla beraber denenmiştir. Farklı antijen grupları üzerinde çalışılmış olup bunlardan birisi dokulara özel farklılaşma antijenlerini içerir. Bu grup içinde, melanoma için TRP2 adlı protein hedef alınmıştır. TRP2 melanoma tümör hücrelerinde spesifik olarak bulunan dokuya özel bir farklılaşma antijenidir1. Üzerinde çok çalışılan diğer bir antijen grubu tümörde üretimi anormal seviyede artmış ve tümor büyümesini destekleyen faktörleri kapsamaktadır. Meme kanseri için kötü prognozla ilişkilendirilen İnsan epidermal büyüme faktörü reseptörü 2 (HER2) bu antijenlerden biridir2. Kolon kanserini hedef almak için benzer şekilde epidermal büyüme faktörü reseptörüne (EGFR) odaklanan çalışmalar yapılmaktadır3. Aşı amaçlı hedef alınan üçüncü grup antijenler germ hücreleri ve kanser hücrelerinde üretilip normal dokularda olmayan kanser-testis antijenlerini kapsamaktadır. Ayrıca, çeşitli kanser türleri için NY-ESO- 1 adlı kanser-testis antijeni aşı çalışmalarında hedef alınmıştır4. Preklinik fare modellerinde başarılı sonuçlar elde edilmiş olan aşılama yöntemleri klinik denemelerde test edilmektedir ama henüz klinikte uygulanmakta olan otoimmün bir kanser aşısı bulunmamaktadır5. Kanser aşı çalışmalarıyla elde edilen önemli faydalardan birisi bu çalışmaların kanser tedavisinde kullanılan monoklonal antikorlarla ilgili çalışmaların temelini oluşturmuş olmalarıdır. Terapi Amaçlı Hücre Transferi Kanserli hastalara aşı etkisi oluşturmak amacıyla T lenfosit ya da dendritik hücre aktarımı preklinik çalışmalarda yaygın olmasına rağmen, yakın geçmişte ilk defa klinik onay almayı başarmıştır. Klinik onay almış yaklaşımda profesyonel antijen sunan hücreler olan dendritik hücreler kullanılmıştır. Hastadan elde edilen dendritik hücreler hedef alınan antijenle beraber hücre kültür ortamında inkübe edilmektedir. Bu hücre kültür ortamı dendritik hücrelerin aktive edilmesini, antijeni alarak sunuma hazır hale getirmesini ve T lenfositleri uyarmaya uygun olgunlaşmayı gerçekleştirmesini sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Tasarlanan dendritik hücre aşısı prostat kanserlerinin %95'inde üretilen prostatik asit fosfataz (PAP) adlı antijen kullanılarak hazırlanmaktadır. Prostat kanserinde üretilen PAP adlı farklılaşma antijenini hedef almaya yönelik dendritik hücrelerin kültür ortamında uyarılarak hastaya verilmesini içeren Sipuleucel-T adlı hücre aşısı ileri evre metastatik prostat kanserli hastalarda hayatta kalma süresini dramatik olmasa da anlamlı oranda artırmıştır ve bu sure ortalama 4.1 aydır6. Tedaviye yanıt vermesi çok zor olan ileri evre metastatik prostat kanserli hastalarda hücre aşısı kullanılarak elde edilen sonuç bu alanda ilerisi için umut vadetmektedir. Monoklonal Antikorlar Kanser immün terapi yöntemlerinden klinik uygulamalara en fazla aktarılan ve onaylananı terapiye yönelik monoklonal antikorlardır7. Günümüzde ilaç olarak üretilen başlıca antikorlar Trastuzumab, Cetuximab, Bevacizumab, Alemtuzumab, Rituximab gibi monoklonal antikorlardır. Hedef aldıkları başlıca kanserler meme kanseri, kolon kanseri ve çeşitli kan kanserleridir. Bunlar vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF), EGFR, HER2 gibi kanseri destekleyen büyüme faktörlerini veya CD52 ve CD20 gibi kanser hücrelerinde spesifik olarak üretilen antijenleri hedef alır. Kullanımı çok yeni olan ve cytotoxic T lymphocyte-associated antigen 4, sitotoksik T lenfosit antijen -4 (CTLA-4) adlı antijeni bloke ederek kanserin immün sistemi inhibe etmesini engelleyen Ipilimumab monoklonal antikoru kullanılarak ileri safha melanom hastalarında başarı elde edilmiştir7-11. Klinikte kanser tedavisinde kullanılan başlıca monoklonal antikorlar ve hedef aldıkları bazı antijenlerle ilgili bilgiler aşağıda verilmiştir. Cetuximab ve Panitumumab Epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR) meme, over, kolorektal ve baş ve boyun kanseri gibi birçok kanser türünde overeksprese edilen bir tirozin kinaz reseptörüdür. Kanser hücre proliferasyonu, tümör büyümesi, anjiyojenez ve metaztazda rol alır12. Cetuximab EGFR'yi hedef alan ve kanser immün terapi amaçlı klinik olarak kullanıma onay almış bir monoklonal antikordur. Cetuximab kimerik bir antikordur, yani hem insana ait hem de fareye ait protein sekansları içerir. Bu antikor kolorektal kanser ve skuamöz hücre kanserlerinin tedavisinde kullanılmaktadır13. Panitumumab EGFR'yi hedef alan tamamen insan sekanları içeren bir monoklonal antikordur. Bu antikor aynı zamanda metastatik kolorektal kanser tedavisinde kullanılmaktadır14. Trastuzumab HER2, EGFR ile aynı aileden olan bir tirozin kinaz reseptörü ve büyüme faktörüdür. HER-2 bir büyüme faktörü olarak meme kanserlerinin %25-30'unda anormal derece yüksek oranda eksprese edilmektedir. HER-2 ekspresyonu artan meme kanserinde bayanlarda hastalık daha agresif seyretmekte ve hayatta kalma süresinin daha kısa olduğu gözlenmektedir15-19. Trastuzumab HER-2'ye bağlanan humanize olarak üretilmiş (yani sekanslarının çoğu insana ait olan) IgG1 izotipinde bir monoklonal antikordur. Bu antikor HER-2'ye bağlanarak HER-2'nin kanser hücrelerinde aktive ettiği sinyal yolaklarını inhibe etmektedir. HER-2'ye karşı üretilen monoklonal bir antikor olan trastumuzab'ın ek tedavi olarak kullanıldığı meme kanseri hastalarında hayatta kalma süresinin anlamlı ölçüde uzadığı (25.1 aya karşılık 20.3 ay P=0.046) saptanmış ve ölüm riskinin %20 azaldığı tespit edilmiştir20. Rituximab ve Benzerleri CD20 normal ve kötü huylu (malin) B hücrelerinde bulunan fakat prekursör B hücrelerinde bulunmayan bir farklılaşma antijenidir21. Rituximab CD20'yi hedef alan IgG1 izotipinde kimerik bir monoklonal antikordur. Bu antikorun B hücre non-Hodgkin lenfomaların tedavisinde etkinliği gösterilmiş ve klinik onayı alınmıştır. 1997'de onaylanan Rituximab kanser terapisi için klinik onay alan ilk monoklonal antikordur22-23. Sonrasında CD20'yi hedef alan Ibritumomab, Tositumomab, Ofatumumab gibi başka monoklonal antikorlar da klinik onay almıştır24. Alemtuzumab CD52 tüm lenfositlerde bulunan bir farklılaşma antijendir ve bazı lenfomalarla ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle bu antijenin hedef alınmasının belirli kanserlere karşı etkin olduğu görülmüştür25-27. Alemtuzumab CD52'yi hedef alan IgG1 izotipinde humanize bir monoklonal antikordur ve bu antikor için B hücre lösemisine yönelik kullanım için 2001'de klinik onay alınmıştır28. Ipilimumab CTLA-4 (cytotoxic T lymphocyte-associated antigen 4, sitotoksik T lenfosit antijen -4) yardımcı T hücrelerinin mebranında eksprese edilir ve T hücrelerine inhibe edici sinyallerin gönderilmesinde rol alır29. Bu antijenin aktivitesini engellemek için Ipilimumab isimli bir monoklonal antikor dizayn edilmiştir. Böylece kanser tarafından immün sistemin inhibe edilmesinin ve baskılanmasının engellenmesi planlanmıştır30. İleri evre melanoma hastalarında ipilimumab tedavisi normal tedaviye oranla daha iyi hayatta kalma oranları sağlamıştır. 2011 yılında Ipilimumab'ın melanoma tedavisinde kullanımı için klinik onay alınmıştır8. Bevacizumab Tümör gelişiminde en önemli aşamalardan birisi anjiyojenez adı verilen yeni damarların oluşumudur. Yeni damar oluşumunda en önemli faktörlerden birisi VEGF'tir. Metastatik kanserli hastaların çoğunluğunda serumda VEGF seviyesinin arttığı görülmüştür31. Bevacizumab VEGF'e bağlanan IgG1 izotipinde humanize bir monoklonal antikordur. Bu antikor VEGF'e bağlanarak anjiyojenez'i inhibe eder32. Bevacimuzab metastatik kolorektal kanserli hastalarda kemoterapiyle beraber kombine edilerek uygulandığında hayatta kalma oranını anlamlı ölçüde artırmıştır9. Bevacimuzab metastatik kolorektal kanserde ve küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde kinik kullanım için onaylıdır. Kanser tedavisinde kullanılan daha fazla sayıda monoklonal antikorlar bulunmaktadır. Bu makalede kullanımı yaygın olan belirli monoklonal antikorlara değinilmiştir. Ayrıca yeni antijenleri hedef alan veya var olan antijenleri hedef alan yeni monoklonal antikorların denendiği çok sayıda klinik deneme devam etmektedir. Ayrıca şu da not edilmelidir ki, monoklonal antikorlar yorgunluk, ateş, baş ve kas ağrıları, nefes alma zorluğu ve kanamaların artması gibi çeşitli yan etkiler oluşturmaktadır24. Tablo 1'de kanser tedavisinde kullanılan başlıca monoklonal antikorlar, hedef aldıkları antijenler ve uygulandıkları kanser türleri özetlenmiştir. Büyütmek İçin TıklayınTablo 1: Kanser tedavisinde kullanılan başlıca monoklonal antikorlar7,24,28,35,36 Monoklonal Antikorlar ve Kansere karşı Etki Mekanizmaları Monoklonal antikorlar ilk olarak Köhler and Milstein tarafından 1975 yılında antijenle immünize edilmiş farelerin B hücreleri ve myelom kanser hücrelerinin oluşturdukları hibridomalardan elde edilmiştir33. Bu metodolojide aşılanan farelerden elde edilen B hücrelerinin herbiri tek bir çeşit antikor üretmektedir. Ancak B lenfositlerin hücre kültür ortamında yaşam süreleri çok kısıtlı olduğundan, myelom kanser hücreleriyle hibrid oluşturmaları sağlanır. Böylece yeni hücreler B lenfositler gibi spesifik antikorlar üretebilmekte ve kanser hücreleri gibi hücre kültüründe sınırsız bölünebilme potansiyeline sahip olmaktadır. En son aşamada tek bir klonun büyümesinden elde edilen hibridomalardan en uygun şekilde antikor üretenleri seçilerek monoklonal antikor üreten hibridoma klonları elde edilmiş olur. Monoklonal antikor üretimi metodolojisi Şekil 1'de özetlenmiştir. Büyütmek İçin TıklayınŞekil 1: Monoklonal Antikorların Elde Edilme Metodolojisi Fareler tümörde spesifik olarak bulunan ve/veya hedef alınmak istenen antijenle immunize edilir. Serumda en iyi antikor cevabı veren fareler seçilerek, çok sayıda B hücresi içeren dalak hücreleri alınır. Bu hücreler ile fare myeloma hücrelerinin birleşerek hibridoma oluşturmaları sağlanır. Elde edilen hibridomalar çok sayıda kuyucukta besleyici hücrelerle beraber seçici medyumda kültür edilir ve belirli süreler içinde herbir kuyucuktaki hücre kültür medyumunda hedef antijene bağlanan antikor üretimi ELISA (Enzyme- Linked ImmunoSorbent Assay, Enzim - bağlantılı Immunosorbent Assay) ile test edilir. İstenen antikoru üreten kuyucuklardaki hibridomalar alt klonlamayla tek klonları elde etmek için tek düşürme işlemiyle tekrar kültür edilirler, hibridoma klonları elde edilir. Sonraki aşamada üretilen monoklonal antikor, protein saflaştırma teknikleriyle izole edilir. Şekil 1, 42 numaralı kaynaktan uyarlanmıştır. Monoklonal antikor üretim metodolojisinin dizaynı araştırmacılara sadece 1984 yılında nobel kazandırmakla kalmamış, aynı zamanda bu metodun kullanılmasıyla elde edilen antikorların kliniğe uygulanması tedavide yeni bir yol açmıştır. ��u anda klinik onkolojide Trastuzumab, Cetuximab, Bevacizumab, Alemtuzumab, Rituximab gibi antikorlar öncelikle monoklonal antikor üretim tekniğiyle elde edilmiş, kanser hücrelerine karşı etkinlikleri preklinik modellerde gösterilmiş ve sonrasında kimerize veya humanize edilerek hastalarda kullanıma geçmişlerdir. Monoklonal antikorlar kanser hücrelerine karşı temel olarak üç farklı mekanizmayla etkinlik gösterirler. Kanser hücrelerinin membran antijenlerine bağlanan antikorlar, 1- komplement aktivasyonu ile komplemente bağlı sitotoksisiteyi (CDC) ve 2- antikora bağlı hücresel sitotoksisiteyi (ADCC) tetiklerler. Antikora bağlı hücresel sitotoksisitede kanser hücrelerine bağlanmış antikorların sabit olan Fc fragmentleri başlıca naturel killer hücreler olmak üzere, makrofaj, monosit ve denritik hücreler gibi effektör hücreler tarafından FcGRIII ve FcGRIIa gibi reseptörlerle tanınırlar. Bu tanınma sonrası effektör hücreler kanser hücrelerini hedef alarak perforin ve serin proteazlar olan granzim (granzyme)'ler ile kanser hücrelerinin apoptoz ile ölmesine sebebiyet verirler. Üçüncü mekanizma ise kanser hücrelerinin bölünme ve anjiyojenezde kullandıkları sinyal yolaklarını harekete geçiren faktörlerin ve reseptörlerin antikor bağlanmasıyla inhibe edilmesidir. Buna örnek olarak bir çok sinyal yolağının aktivasyonunda rol alan epidermal büyüme faktörü reseptörünü hedef alan Cetuximab'ı ve anjiyogenezde rol alan vasküler endotelyal büyüme faktörünü hedef alan Bevacizumab'ı gösterebiliriz. Cetuximab adlı monoklonal antikor EGFR'ye bağlanır ve normalde EGFR'nin aktive ettiği MAP (Mitogen-Activated Protein) kinaz (MAPK), PI3 (phosphatidylinositol 3') kinaz (PI3K) ve Akt hücresel sinyal yolaklarını inhibe eder. Böylece, kanser hücrelerinin proliferasyonunu ve metastazını bir ölçüde engeller. Bevacimuzab ise vasküler endotelyal büyüme faktörünü hedef alarak tümörde yeni damar oluşumunu belirli oranda engeller34 -37. Monoklonal antikorların kanser hücrelerine karşı etkinkik mekanizmaları Şekil 2'de özetlenmiştir. Büyütmek İçin TıklayınŞekil 2: Monoklonal antikorların tümör hücrelerine karşı etkinlik mekanizmaları Monoklonal antikorlar tümör hücrelerinin mebranındaki hedef antijenlere bağlanırlar. Bu bağlanma ile çeşitli mekanizmalarla tümör hücresinin ölümüne neden olurlar. Birinci mekanizmada bağlanan antikorun sabit Fc fragmenti effektör hücrelerde bulunan Fc gamma reseptörler tarafından tanınır. Bu effektör hücreler başlıca natürel killer hücreler ve monositlerdir. Effektör hücreler bağlanma sonrası tümör hücrelerinde antikora bağlı sitotoksisite (ADCC)'yi uyararak hücrede apoptozu uyarırlar. İkinci mekanizmada monoklonal antikorun bağlandığı membran antijeni önemli bir büyüme faktörü reseptörü veya büyüme faktörüdür. Bağlanma sonucu büyüme faktörü reseptörünün uyardığı tümör gelişiminde önemli olan sinyal yolakları engellenir. Bu şekilde tümör gelişimi inhibe edilir veya tümör hücresinde apoptoz uyarılır. Yukarıda bahsedilen monoklonal antikorlardan birisi olan ve CD20 antijenini hedef alan Rituximab tedavisine verilen cevaptaki genetik faktörler incelendiğinde, Fc Gamma reseptörlerinde ve komplement alt ünitelerindeki gen polimorfizmlerinin etkili olduğu görülmüştür38-39. Fc Gamma reseptörleri antikora bağlı hücresel sitotoksisitede görev almakta, komplement alt üniteleri ise komplemente bağlı sitotoksisitede görev almaktadır. Görüldüğü üzere, laboratuvarda hücre kültür deneylerine ek olarak, yapılan genetik korelasyon çalışmaları da, Rituximab'ın terapötik etkinliğinde ADCC ile CDC önemini desteklemektedir. Benzer şekilde EGFR'ye bağlanan Cetuximab'ın uygulanmasına kolorektal kanser hastalarının verdiği cevaba bakıldığında, iki farklı Fc Gamma reseptöründe bulunan polimorfizmlerin cevabı etkilediği görülmüştür. Cetuximab tedavisi alan metastatik kolorektal kanserli hastalarda, Fc Gamma Reseptör 2A ve 3A'daki polimorfizmlerle hastalık nüksetmeden hayatta kalma sürelerinin ilişkili olduğu bulunmuştur40. Meme kanseri tedavisinde kullanılan Trastumuzab'ın ADCC oluşturma etkinliğiyle Fc Gamma reseptör polimorfizmleri arasında da ilişki olduğu gösterilmiştir41. Sonuç olarak; Kanser oluşumu, progresyonu, metastazı, kanserin immün sistem elemanlarını tepkisiz hale getirme, tümör büyümesini artıracak faktörleri salgılamasını sağlama ve kemoterapiye direnç geliştirme mekanizmaları gibi birçok alanda preklinik araştırmalar devam etmekte, kanserin moleküler ve hücresel biyolojisi her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Bu araştırmalar sonucunda tespit edilen muhtemel hedef proteinlere yönelik üretilen monoklonal antikorlar preklinik çalışmalarda ve klinik faz çalışmalarında denenmektedir. Kemoterapiye destek gereken bazı durumlarda tedaviye monoklonal antikorların eklenmesi kanser tedavisi için umut vaat etmektedir.Başa Dön Özet Giriş Kaynaklar Kaynaklar1)  Wang RF, Appella E, Kawakami Y, Kang X, Rosenberg SA. Identification of TRP-2 as a human tumor antigen recognized by cytotoxic T lymphocytes. J Exp Med 1996; 184: 2207–221. 2)  Ladjemi MZ, Jacot W, Chardès T, Pèlegrin A, Navarro- Teulon I. Anti-HER2 vaccines: New prospects for breast cancer therapy. Cancer Immunol Immunother 2010; 59: 1295-312. 3)  Cohen RB. Epidermal growth factor receptor as a therapeutic target in colorectal cancer. Clin Colorectal Cancer 2003; 2: 246–251. 4)  Jager E, Chen YT, Drijfhout JW, et al. Simultaneous humoral and cellular immune response against cancertestis antigen NY-ESO-1: definition of human histocompatibility leukocyte antigen (HLA)-A2-binding peptide epitopes. J Exp Med 1998; 187: 265–270. 5)  Srinivasan R, Wolchok JD. Tumor antigens for cancer immunotherapy: Therapeutic potential of xenogeneic DNA vaccines. J Transl Med 2004; 2: 12. 6)  Kantoff PW, Higano CS, Shore ND, et al. Sipuleucel-T immunotherapy for castration-resistant prostate cancer. N Engl J Med 2010; 363: 411–422. 7)  Waldmann TA. Immunotherapy: past, present and future. Nature Medicine 2003; 9: 269–277. 8)  Hodi FS, O'Day SJ, McDermott DF, et al. Improved survival with ipilimumab in patients with metastatic melanoma. N Engl J Med 2010; 363: 711–723. 9)  Hurwitz H, Fehrenbacher L, Novotny W, et al. Bevacizumab plus irinotecan, fluorouracil, and leucovorin for metastatic colorectal cancer. N Engl J Med 2004; 350: 2335–2342. 10)  Keating MJ, Cazin B, Coutre S, et al. Campath-1H treatment of T-cell prolymphocytic leukemia in patients for whom at least one prior chemotherapy regimen has failed. J Clin Oncol 2002; 20: 205–213. 11)  Reff ME, Carner K, Chambers KS, et al. Depletion of B cells in vivo by a chimeric mouse human monoclonal antibody to CD20. Blood 1994; 83: 435–445. 12)  Hamid O. Emerging treatments in oncology: focus on tyrosine kinase (erbB) receptor inhibitors. J Am Pharm Assoc 2004; 44: 52-8. 13)  Aifa S, Rebai A. ErbB antagonists patenting: "playing chess with cancer". Recent Pat Biotechnol 2008; 2: 181-187. 14)  Raffaele A, Michele C, Domenico C, et al. Panitumumab: a new frontier of target therapy for the treatment of metastatic colorectal cancer. Expert Review of Anticancer Therapy 2010; 10: 499-505. 15)  Press MF, Pike MC, Chazin VR, et al. HER-2/neu expression in nodenegative breast cancer: direct tissue quantitation by computerized image analysis and association of overexpression with increased risk of recurrent disease. Cancer Res 1993; 53: 4960-4970. 16)  Ravdin PM, Chamness GC. The c-erbB-2 proto-oncogene as a prognostic and predictive marker in breast cancer: a paradigm aborat development of other macromolecular markers-a review. Gene 1995; 159: 19-27. 17)  Seshadri R, Firgaira FA, Horsfall DJ, et al. Clinical significance of HER-2/neu oncogene amplification in primary breast cancer. J Clin Oncol 1993; 11: 1936-1942. 18)  Slamon DJ, Clark GM, Wong SG, et al. Human breast cancer: correlation of relapse and survival with amplification of the HER2-2/neu oncogene. Science 1987; 235: 177-182. 19)  Slamon DJ, Godolphin W, Jones LA, et al. Studies of the HER-2/neu proto-oncogene in human breast and ovarian cancer. Science 1989; 244: 707-712. 20)  Slamon DJ, Leyland-Jones B, Shak S, et al. Use of chemotherapy plus a monoclonal antibody against HER2 for metastatic breast cancer that overexpresses HER2. N Engl J Med 2001; 344: 783-792. 21)  Chamuleau ME, van de Loosdrecht AA, Huijgens PC. Monoclonal antibody therapy in haematological malignancies. Curr Clin Pharmacol 2010; 5: 148-159. 22)  Maloney DG, Grillo-López AJ, White CA et al. IDEC-C2B8 (Rituximab) anti-CD20 monoclonal antibody therapy in patients withrelapsed low-grade non-Hodgkin's lymphoma. Blood 1997; 90: 2188-2195. 23)  Wood AM. Rituximab: an innovative therapy for non- Hodgkin's lymphoma. Am J Health Syst Pharm 2001; 58: 215-229 24)  Elloumi J, Jellali K, Jemel I, Aifa S. Monoclonal antibodies as cancer therapeutics. Recent Pat Biotechnol. 2012; 6: 45-56. 25)  Buggins AG, Mufti GJ, Salisbury J et al. Peripheral blood but not tissue dendritic cells express CD52 and are depleted by treatment with alemtuzumab. Blood 2002; 100: 1715-1720. 26)  Ratzinger G, Reagan JL, Heller G, Busam KJ, Young JW. Differential CD52 expression by distinct myeloid dendritic cell subsets: implications for alemtuzumab activity at the level of antigen presentation in allogeneic graft-host interactions in transplantation. Blood 2003; 101: 1422- 1429. 27)  Piccaluga PP, Agostinelli C, Righi S, Zinzani PL, Pileri SA. Expression of CD52 in peripheral T-cell lymphoma. Haematologica 2007; 92: 566-567. 28)  Riechmann L, Clark M, Waldmann H, Winter G. Reshaping human antibodies for therapy. Nature 1988; 332: 323-327. 29)  Beck KE, Blansfield JA, Tran KQ et al. Enterocolitis in Patients With Cancer After Antibody Blockade of Cytotoxic TLymphocyte– Associated Antigen 4. Journal of Clinical Oncology 2006: 24; 283-289. 30)  Mori T. Ipilimumab, a new molecular targeted therapy of malignant neoplastic disease. Gan To Kagaku Ryoho 2011; 38: 31-35. 31)  Kraft A, Weindel K, Ochs A, et al. Vascular endothelial growthfactor in the sera and effusions of patients with malignant and nonmalignant disease. Cancer 1999; 85: 178-187. 32)  Los M, Roodhart JM, Voest EE. Target practice: lessons from phase III trials with bevacizumab and vatalanib in the treatment of advanced colorectal cancer. The Oncologist 2007; 12: 443-450. 33)  Köhler G, Milstein C. Continuous cultures of fused cells secreting antibody of predefined specificity. Nature 1975; 256: 495–497. 34)  Ferris RL, Jaffee EM, Ferrone S. Tumor antigen-targeted, monoclonal antibody-based immunotherapy: clinical response, cellular immunity, and immunoescape. Journal of Clinical Oncology 2010; 28: 4390-4399. 35)  Reslan L, Dalle S, Dumontet C. Understanding and circumventing resistance to anticancer monoclonal antibodies. Mabs 2009; 1: 222-229. 36)  Yamada T. Therapeutic monoclonal antibodies. Keio J Med. 2011; 60: 37-46. 37)  Yarden Y, Sliwkowski MX. Untangling the ErbB signaling network. Nat Rev Mol Cell Biol 2001; 2: 127-37. 38)  Cartron G, Dacheux L, Salles G, et al. Therapeutic activity of humanized anti-CD20 monoclonal antibody and polymorphism in IgG Fc receptor FcgammaRIIIa gene. Blood 2002; 99: 754-758. 39)  Racila E, Link BK, Weng WK, et al. A polymorphism in the complement component C1qA correlates with prolonged response following rituximab therapy of follicular lymphoma. Clin Cancer Res 2008; 14: 6697-6703. 40)  Zhang W, Gordon M, Schultheis AM, et al. FCGR2A and FCGR3A polymorphisms associated with clinical outcome of epidermal growth factor receptor expressing metastatic colorectal cancer patients treated with single-agent cetuximab. J Clin Oncol 2007; 25: 3712-8. 41)  Musolino A, Naldi N, Bortesi B, et al. Immunoglobulin G fragment C receptor polymorphisms and clinical efficacy of trastuzumab-based therapy in patients with HER-2/neupositive metastatic breast cancer. J Clin Oncol 2008; 26: 1789-1796. 42)  Michnick SW, Sidhu SS. Submitting antibodies to binding arbitration. Nat Chem Biol 2008; 4: 326–329.Başa Dön Özet Giriş Kaynaklar
0 notes
kocaalihaber · 4 years
Text
Hamilelikte tiroid hormonlarının ölçülmesi anne-bebek sağlığı için çok önemli
Merck tarafından başlatılan ve YouGov tarafından yürütülen uluslarası araştırma tiroid bozukluklarının doğurganlık ve anne-bebek sağlığı üzerindeki etkilerini anlamada yetersizlik olduğunu ortaya koydu. 12. Uluslararası Tiroid Farkındalık Haftası’nda (ITAW) sonuçları açıklayan araştırmacılar, “Tiroid bozuklukları, yalnızca hamileliği etkilemez. Daha önce tiroid bozukluğu olmayan bir annede de komplikasyon gelişebilir ve bebeği tiroid bezi fonksiyon bozukluğu ile doğabilir” dedi.
Dünya çapında 1,6 milyar insanın tiroid fonksiyon bozukluğu riski altında olduğu düşünülüyor. Tiroid rahatsızlığı yaşayanların %60’a varan kısmına teşhis konulmamış ve sekiz kadından biri ömrünün bir noktasında tiroide bağlı problemler yaşıyor. Lider bilim ve teknoloji şirketlerinden Merck, teşhis edilmemiş tiroid hastalığının doğurganlık, fetus gelişimi ve anneyle bebeğinin sağlığı üzerindeki olası etkilerini anlamada bir yetersizlik olduğunu ortaya koyan uluslararası araştırma sonuçlarını açıkladı. Merck tarafından başlatılan ve YouGov tarafından yürütülen “İnsanların bu konuda daha bilinçli olmalarına ihtiyaç olduğunu gösteren” araştırmanın sonuçları, 25-31 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşen “Anne ve Bebek” temalı 12. Uluslararası Tiroid Farkındalık Haftası’nda paylaşıldı. Merck, Uluslararası Tiroid Federasyonu ve ThyroidChange ile gerçekleştirdiği kampanya ile farkındalık oluşturmayı hedefliyor.
Uluslararası Tiroid Federasyonu Başkanı Ashok Bhaseen ve TyroidChange’in kurucu ortağı Denis Roguz’un 24 Mart-6 Nisan 2020tarihleri arasında 6 ülkeden (Şili, Çin, Kolombiya, Endonezya, Meksika ve Suudi Arabistan) toplam 7 bin 208 kişi ile yapılan araştırmanın bulgularıyla yaptıkları yorumların ortak noktası şöyle: Bu araştırma, yönetimi yapılmamış tiroid fonksiyon bozukluklarının doğurganlık ve anneyle bebeğinin sağlığı üzerindeki etkileri hakkında daha iyi eğitim verilmesi gerektiğini gösteriyor. Araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların yalnızca dörtte biri (%24) teşhis edilmemiş tiroid fonksiyon bozukluklarının doğurganlık sorunları yaratabileceğinin bilincinde. %48’i hipotiroidinin (azalmış tiroid bezi fonksiyonu) hamilelik sırasında anne ve bebek açısından komplikasyonlara sebep olabileceğinin farkında.
Araştırmacılar, daha fazla kadının tiroid hormonu seviyelerinin, tiroid fonksiyon test paneliyle taranması ve daha fazla doktorun, hamilelik esnasında optimal tiroid hormonu seviyelerine dair kılavuz bilgilerine sahip olması gerektiğinin altını çiziyor.
Anne adayının tiroid düzeyi bebeğin zeka gelişimini etkiler
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sait Gönen ise hamilelik döneminde anne ve bebek sağlığı için tiroidin önemine dikkat çekerek şu bilgileri verdi: “Tiroid hastalıklarının tamamı normalde kadınlarda erkeklere oranla 2-4 kat daha sık görülür. Bilinen bir tiroid sorunu olmayıp gebe kalan bir kadında, gebeliğe özgü hormonal değişiklikler ve metabolik gereksinimdeki artışa bağlı olarak iyot ihtiyacı artar. Özellikle otoimmun tiroidit zemini olan gebelik öncesi tolere edilebilen ancak gebelikle birlikte iyot ihtiyacının yüzde 50’ye yakın artmasıyla önemli boyutlara ulaşan tiroid hormonu yetersizliği durumundan, anne ve bebek etkilenir. T4 seviyesinde düşme, TSH’da artmaya neden olur. Özellikle gebeliğin ilk dört ayı, organların oluştuğu evrede hem vücut hem de zeka gelişimi yönünden anne tiroid hormonuna şiddetli ihtiyaç duyar. Bu, bebeğin zeka gelişimini kötü yönde etkileyebilir. Bu olumsuzluklar nedeniyle, hipotiroidisi olan bir kadının gebelik öncesi tedavisinin mutlaka yapılması gerekir.”
Prof. Dr. Sait Gönen gebeliğe karar verildikten sonra yapılması gerekenleri ise şöyle anlattı: “Gebeliğe karar verildiğinde, menstruasyonun bitiminden hemen sonra tiroid fonksiyon testleri ölçülmeli, ilaç dozu mutlaka düzenlenmelidir. Gebelik oluştuktan sonra, gebeliğin 8, 12 ve 20’nci haftalarında TSH ölçülmelidir. Özellikle gebeliğin ikinci yarısında ilaç dozunu artırmak gerekebilir. İlaç dozunu artırdıktan 1 ay sonra ST4 ve TSH ölçümü yapılarak kontrollere devam edilir. Gebelik sırasında ilk kez hipotiroidi saptanırsa hemen tedaviye başlanmalı, tedavinin ilk ayında tekrar ST4 ve TSH ölçümü yapılarak doz ayarlamasına gidilmeli.”
Anne-bebek sağlığını önemsiyoruz
Merck Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Şehram Zayer, “Firma olarak hayata başlarken ve yaşam boyunca insan hayatının kalitesini artırmaya ve hastaların henüz karşılanmamış ihtiyaçlarını karşılamaya dair çaba gösteriyoruz. Hedefimiz, hastaların yaşam kalitesini artıracak ve hasta ihtiyaçlarını karşılayacak tedavileri ülkemizde ve tüm dünyada tıbbın kullanımına sunmaktır. Tiroid bezi fonksiyonbozuklukları dünya çapında, özellikle kadınlarda sıklıkla görülen bir sorundur. Hamilelik ve doğum sonrası dönem hem anne hem de bebekler açısından tiroid hastalıkları riski oluşturmaktadır. Merck olarak, Fertilite tedavisi alanında dünyanın ilk fertilite tedavilerinden birini ürettik. İki buçuk milyondan fazla bebeğin dünyaya getirilmesine yardımcı olmuş bir şirket olarak, anne-bebek sağlığını önemsiyoruz. Doğurganlığı ve anne-bebek sağlığını riske eden tiroid bezi fonksiyon bozukluğunun, teşhis konulması halinde tedavisi mümkündür. Şu an 12. yılında olan Uluslararası Tiroid Farkındalığı Haftası’nda “Anne-bebek” temalı kampanya ile bu konudaki farkındalığı artırmak için çalışıyoruz” dedi.
Merck tarafından başlatılan ve YouGov tarafından yürütülen uluslararası araştırma sonuçlarına göre;
Katılımcıların yarısından azı (%48) hamile kadınlarda optimal tiroid hormonu seviyelerinin hamilelik boyunca kontrol edilmesinin çok önemli olduğunun farkında.
Katılımcıların yalnızca dörtte biri (%24) teşhis edilmemiş tiroid fonksiyon bozukluklarının doğurganlık sorunları yaratabileceğinin bilincinde.
Araştırmaya katılanların %48’i hipotiroidinin (yeterince aktif olmayan tiroid bezi) hamilelik sırasında anne ve bebek açısından komplikasyonlara sebep olabileceğinin farkında.
Katılımcıların yalnızca dörtte biri (%26), daha önce tiroid problemi olmayan annelerin çocuklarını doğurdukları ilk yıl içinde tiroidle ilgili problemler yaşamaya başlayabileceklerinin bilincinde.
Katılımcıların yarısından azı (%45), yeni doğmuş bebeklerde (bir aylık ya da daha küçük) yeterince gelişmemiş tiroid beziyle doğdularsa ve tedavi edilmeleri gerekecekse bunu öğrenebilmek için doğuştan hipotiroidi (doğumda ya da doğum öncesinde yeterince aktif olmayan tiroid fonksiyonları) testi yapılması gerektiğini biliyor.
source https://saglik.kocaali.com/hamilelikte-tiroid-hormonlarinin-olculmesi-anne-bebek-sagligi-icin-cok-onemli/
0 notes
olumsuzsozler · 5 years
Photo
Tumblr media
Thalidomide'in kan damarlarının gelişimini engellediğine dair kanıtlar var. Bu da ilerleme bölgesinde hücre ölümüne sebep olabilir. Böylece çocuklar omuzlarda bulunan bir elle doğarlar.
Lewis Wolpert
╚►Sözler Gif Linki:
Tumblr media
Lewis Wolpert Sözleri: Tanrı için sıfır kanıt var. Lewis Wolpert Tıbbın geleceği hücre biliminde yatıyor.  Lewis Wolpert Proteinler, yaşamın gerçek sihirbazlarıdır.  Lewis Wolpert Gelişim Tıpkı origami gibi üretimsel programa bağlıdır.  Lewis Wolpert Güven ve alışkanlık, özsaygı ve iyi hissetme halini desteklemektedir. Lewis Wolpert Din günlük yaşamın sıkıntıları arasında anlam ve değer bulma çabasıdır.  Lewis Wolpert Proteinler, karmaşık şekillerde katlanan ve şekil değiştiren akrobatlardır.  Lewis Wolpert Uzun yaşayan organizmalar daha iyi bir DNA onarımına yatırım yaparlar.  Lewis Wolpert Vücudumuzda normal vücut hücrelerimizin 10 katı bakteriyel hücre vardır.  Lewis Wolpert Ulaşılabilir, bellenebilir ve örneklenebilir olana inanabilmek kolaylaşmaktadır.  Lewis Wolpert Hayatımızdaki en önemli doğum evlilik ya da ölüm değildir Ama gastrulasyondur.  Lewis Wolpert Çok sık sorulan bir soru ise şudur: "Ölüm ne zaman başlar?" Muhtemelen doğumda.  Lewis Wolpert Çoğu insan için, toplumun bir şeye inanması, inanılanın mantıklı olmasından daha önemlidir.  Lewis Wolpert Doğru olduğu varsayımı herhangi bir temele dayanmıyorsa, bir önerme doğru kabul edilemez.  Lewis Wolpert İnsanları tutsak etmenin ve vicdanları ele geçirmenin 3 yolu vardır: OTORİTE, MUCİZE, BİLİNMEZLİK. Lewis Wolpert Genç embriyonun gastrula olduğu ve önce iki, sonra da üç hücre tabakasının oluşmasıyla ilgili olaydır.  Lewis Wolpert   Embriyonun gelecekteki dünyasında çok az yiyecek olduğunu ön görebilir ve bu onun dolaşım sisteminin gelişimine yansıtılır.  Lewis Wolpert Klonlanan çocuğuna anormal gelişimi neredeyse kesilir insan klonlamanın etik gerekçelerden dolayı değil bu nedenle yasaklanması gerekir.  Lewis Wolpert Kullanılabilir enerji kaynağı olarak neden ATp'nin seçildiği anlaşılamıyor ama mükemmel derecede iyi çalışıyor ve evrimin önemsediği de budur.  Lewis Wolpert Kanser hücrelerinin iki tane tanımlayıcı özellikleri vardır: kısıtlamalara rağmen bölünmeye devam ederler ve yabancı bölgeleri istila edip onları yok ederler.  Lewis Wolpert Çocuklar, nadiren de olsa fazladan parmakla doğarlar; Bunun nedeni, uzuvdaki başparmak marjininde fazladan bir kirpi Sonic sinyal bölgesinin gelişmesidir.  Lewis Wolpert Bilgilerimizi başkalarına aktarmak, önemli bir insanlık halidir ve gerçeğin herkesçe öğrenilebilmesi için sürekli hayata geçirilmelidir. Maymunlar, diğer maymunlara İSTEYEREK bir şey ÖĞRETEMEZ. Lewis Wolpert Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda besin girişini sınırlandırmasının, yani bir diğer deyişle daha az yemenin çeşitli hayvanların ömürlerini önemli ölçüde uzatabileceğine dair kanıtlar elde edilmiştir.  Lewis Wolpert Evrim açısından yaşlanmanın önlenmesi Sadece hayvanlar üreyene ve çocuklarını yetiştirene kadar gereklidir. Bu nedenle doğa bunlar gerçekleşene kadar yaşlanmayı geciktirmek için onlarca önlemler sağlar.  Lewis Wolpert Genetik iddia edildiği gibi kader değildir... Bu genlerin bizim için aslında ne yaptığını yanlış anlamak demektir ve kaderimizin büyük ölçüde genetik kalıtımımıza bağlı olduğunu kabul etmekte kolaycılık olur.  Lewis Wolpert İmprinting, Bir genin işlevini engellemenin bir yoludur ve DNA'nın özel bölgelerine genlerin kopyalanmasını durduran bir kimyasal bileşik olan Metil grubunun yerleşmesiyle yani metilasyon yoluyla gerçekleşir.  Lewis Wolpert DNA hasarı varsa, DNA sentezi başlamaz. bu kontrol, p53 olarak bilinen çok önemli bir protein içerir; bu protein, hasar düzelene kadar DNA sentezini geciktirir ya döngüyü ertele ya da hücrenin kansorejen olmasındansa intihar etmesine ve ölmesine neden olur.  Lewis Wolpert Fare embriyonuna erken dönemde birkaç embriyonik dalak yerleştirilirse her dalak normalden çok daha küçük olur ve küçük dalakların toplam boyutu tek bir normal dalak kadar olur.*Bu demektir ki dalakların ne büyüklükte olacağını belirleyen Gezici engelleyici moleküller vardır.  Lewis Wolpert Bir spermin yumurta ile birleşikten sonra başka bir spermin girişi engellenir. Döllenme kalsiyumun serbest kalmasına sebep olur. Bu da proteinlerin fosfat grupları ekleyen bir enzimi etkinleştirir ve yumurtanın gelişimi başlar; parçalanan küçük bir yavru hücre üreterek bölünür ve mayozu tamamlar.  Lewis Wolpert Dünyanın işlenmesinde son ulaşıldığında DNA da protein işleme makinesi için yer kalmadığından bir problem ortaya çıkar Bu problem olarak dinle uçta tekrarlanan bir grup nükleotidin var ile çözümlenir Eğer özel bir enzim uzunluklarını yenilemezse bunlar her bölünmede kıskanırlar daha fazla bölünme sonucu terlemeler daha çok kısalır ve eğer yok olurlarsa daha fazla DNA eşlemesi yapılamaz Bu da yaşlanmaya sebep olur.  Lewis Wolpert Thalidomide'in kan damarlarının gelişimini engellediğine dair kanıtlar var. Bu da ilerleme bölgesinde hücre ölümüne sebep olabilir. Böylece çocuklar omuzlarda bulunan bir elle doğarlar. Lewis Wolpert
youtube
.............................................. ╚►Facebook: https://www.facebook.com/Pusulasoz ╚►Tumblr: http://pusulasozler.tumblr.com/ ╚►Twitter: https://twitter.com/pusula1sozler ╚►Twitter: https://twitter.com/SozlerOlumsuz ╚►Pinterest: https://tr.pinterest.com/szler/ ╚►Site arşiv: https://pusulasozler.tr.gg/ ╚► https://www.youtube.com/channel/UCAX5hFduX25sE6MAETi9raw ╚►Sözler Gif: https://i.hizliresim.com/9a90ko.gif ..............................................
0 notes
behcetelcik-blog · 6 years
Photo
Tumblr media
Yaratılmış olan her ne varsa belli bir şekle ve özelliğe sahiptir. “el-Musavvir” ism-i şerîfi, Allah Teâlâ’nın, yaratıcılığına delâlet eden bir başka ism-i şerîfidir. Her şeyi belli bir şekil ve özellik vererek yaratmak, “el-Musavvir” ism-i şerîfinin manasını ifade eder. Kâinatı güzel ve özel kılan, barındırdığı her şeyin birbiriyle uyumlu oluşu ve ahengidir. Bu uyumu, gelişimi ve ahengi en güzel şekilde anlayabilmek, bir su damlasından hâsıl olan insanın, anne karnında geçirdiği evrelere ve doğduktan sonra geçirdiği aşamalara bakmakla, kolay bir şekilde mümkün olur. Yaratılmış olan şeyler birbirlerinden, özellikleri vasıtasıyla ayrılırlar. Onların böyle ayrı ayrı özelliklerde yaratılmış olmaları, “el-Musavvir” ism-i şerîfinin hükmüdür. Netice olarak, yaratılan her ne var ise seçilmiş ve seçilerek diğerlerinden ayrılmıştır. Bu büyük bir rahmettir ve bu noktada birçok hikmet söz konusudur. Bu rahmet ve hikmeti anlayabilmek için yaratılan şeyleri birbirinden ayırmayı sağlayan farkların, bir an için yaratılmadığını düşünmek kâfidir. Buraya kadar üzerinde durmuş olduğumuz, “yaratma” anlamı içeren “el-Hâlık”, “el-Bâri” ve “el-Müsavvir” ism-i şerîflerinin arasındaki farkı İmâm el-Gazzâlî (Rahimehullâh), “el-Hâlık” ism-i şerîfinin kapsayıcı manasını ifadeyle beraber şöyle açıklamıştır: “Cenâb-ı Hak, takdir edici olarak da “Hâlik”dir; icat ederek yokluktan varlığa çıkarıcı (“Bâri”) olarak da Hâlikdir. Nihayet “Müsavvir” (şekillendirici) olarak da hâliktir. Yaratıklara en güzel şekli O vermiştir. Onları gayet güzel nizam ve intizam içinde O, yaratmıştır…” El – Musavvir ismi şerifi ile Mutluluğu yakalamak:
EL-MUSAVVİR, ismi şerif belirtilen miktarda ve iyi bir niyetle okuyan kimse dilediğini rüyasında görür.El musavvir ismi şerifi gece herkes yattıktan sonra zikretmek gerekiyor.Önce 1000 (bin) defa” Kaf,Ya,Ayn,Sad,” sonra da 3360 defa “YA MUSAVVİR” okumak lazım. Ayrıca bir defada istediği kişiyi göremezseniz. Üç,beş,Yedi defa tekrar etmek gerekiyor. Bu ismin en büyük Özelliklerinden biri de tıbbın dışındaki nedenlerden dolayı çocuğu olmayanlara faydalı olması ve bu ismin hürmetine Yüce Allah’ın çocuk ihsan etmesidir.
Havas alimleri “çocuğu olmayan bir kadın 7 gün oruç tu https://www.instagram.com/p/BnF7ILxCWlK/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=76w6hf3l4183
0 notes
topak-tt · 6 years
Text
Sevgi
Oysa “sevgi” sözcüğünden, kolay şeyler ummak, onun “sıradan” olduğunu sanmak, hepimiz için çok yanıltıcı olur. Çünkü neredeyse, evrendeki tüm yasaların temelinde, sevgi duygusu var. Varoluşumuzda. Hayatın anlamında.
Ama günümüzde insanlık, bir sevgi uykusunda. 
İnsanlık uykuya yattıkça, sevgi yaşanmıyor, sadece söze sığınıyor. 
Belki de sevgi “koşulsuz” gerçekleştiğinde, “kutsal” karşılığını bulur. İşte bu noktada, insanın varlığı ile bütünlenen sevginin; önce sezgi, sonra öğrenilerek gelişimi, değişimi devreye girer. 
Örneğin 16. yüzyılın önemli bilim insanlarından, modern tıbbın kurucusu sayılan Paracelsus “Hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyi sevemez.” demişti. 
Kendinizi seviyorsanız, başka herkesi de kendiniz kadar seviyorsunuz demektir. Başka bir insanı kendinizden daha az seviyorsanız, kendinizi sevmeyi gerçekten başaramamışsınız demektir, ama kendiniz de dahil olmak üzere, herkesi aynı şekilde severseniz, herkesi bir insan olarak seversiniz.”
Bir de kanımca, sevgide geç kalınmaz. Sevenler, hiç geç kalmaz. 
0 notes
ozel-buro · 2 years
Text
TARİH : Ortaçağ Avrupa'sında Eczacılığın Gelişimi
TARİH : Ortaçağ Avrupa’sında Eczacılığın Gelişimi
Öz Tıbbın ayrılmaz bir parçası olan eczacılığın tarihsel gelişiminde ortaçağ dönemi önemli bir zaman dilimini kapsar. Ortaçağın başlamasıyla birlikte Avrupa’da manastır çevresinde şekillenmeye başlayan eczacılık faaliyetleri uzun bir süre din ve şifacıların faaliyet alanı olmuştur. Ancak on ikinci yüzyılla birlikte “Manastır Tıbbı” devrinin resmen bitmesi, din adamlarının hekimlik ve eczacılık…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
bilimveteknoo · 7 years
Photo
Tumblr media
https://www.bilimvetekno.com/bati-toplumlarda-her-8-kadindan-biri-meme-kanseri/
Batı Toplumlarda Her 8 Kadından Biri Meme Kanseri
Hepimiz biliyoruz ki Patoloji bilimi, tıbbın az bilinen lakin çok mühim ve emek isteyen alanlarından biridir.
Onlar tıbbın görünmez kahramanlarıdır. Örneğin hastalardan alınan biyopsi örneklerini değerlendiren ,kanser dokusu ile normal dokuyu ayıran ,klinisyenlere tedavide asıl yol gösterici  patologlardır.
Ve elbette bu işin bir hasta tarafı var  ki bu da büyük bir problem olarak nitelendiriliyor çünkü biyopsinin sonucunu beklemek hasta için keza büyük bir strestir. Geçtiğimiz günlerde ”Medical of  Journal  Radiology‘de” yayımlanan makale bu soruna değiniyordu. ABD ‘nin önde gelen ünlü Harvard Tıp Okulu‘nda yapılan çalışmada sonuçlar, pek iç  acıcı değildi,  meme biyopsisi yapılan ve sonuç bekleyen 126 kadın hastada stres hormonu olan kortizol yüksek çıkmıştı . Hele ki sonuçlar 5 günü aştığında belirgin olarak artmaktaydı.
Türkiye ‘ de   bekleme süresi düşünüldüğünde ülkemizdeki hastaların haline acımamak elde değil,kimi zaman sonuçların çıkması haftalar alabiliyor. Yani sonuç beklemek, kanser olduğunu öğrenmek kadar zor ve stresli bir iş olduğunu da izah edebiliriz.
Meme kanseri özellikle batı toplumlarda önemli sağlık sorunudur.Bu ülkelerde her 8 kadından biri yaşamının bir döneminde meme kanseri ile karşılaşıyor hal böyle olunca konuya olan duyarlılık yüksek oluyor. Bu hassasiyet sayesinde meme kanseri ile savaşta büyük başarı elde edilmiş durumda . Bu çalışma gelişen teklonojiyle erken tanısı sağlanabilmiş  değişik radyolojik tetkikler, görüntülemelerden (Mamografi) istifade edilmiştir.
Son birkaç on  yılda radyolojik görüntüleme yöntemlerinin akıl almaz  gelişimi insanı gerçekten şaşırtıyor.Meme kanserindeki gelişmeler de öyle, meme ultrasonagrafisi, elastografi, mamografi, dijital mamografisi, temosentez gibi birçok yöntem son birkaç 1-3 dekatta kullanılmaya başlayan tedavi yöntemlerinin yanı sıra halen kitle ve kiste(tümör)  göre yeni yeni tanılar  günümüzde devam etmekte.
Kaynak >>> https://www.bilimvetekno.com/bati-toplumlarda-her-8-kadindan-biri-meme-kanseri/
0 notes
kitapindiroku · 7 years
Text
Bilinçli Hipnoz Kitabı pdf indir pdf indir
Bilinçli Hipnoz Sağlıklı ve huzurlu bir yaşamın anahtarı: Bilinçli Hipnoz
Bilinçli Hipnoz Derneği’nin kurucusu olan ve başkanlığını yürüten Ali Eşref Müezzinoğlu, Bilinçli Hipnoz adlı kitabında, hipnozun kadın hastalıklarından cerrahi müdahalelere, diş hekimliğinden çocuk hastalıklarına kadar tıbbın pek çok alanında kullanıldığını belirtiyor.
Diş hekimliğinde: Diş hekimi korkusunun giderilmesi, bulantının kontrol altına alınması, ağza yerleştirilen aparatlara hastanın alışması, ağrının giderilmesi ve dişçi koltuğu korkusunun giderilmesi için hipnozdan yararlanılıyor.
Kadın sağlığı: Gebelik korkusunu yenmede, gebelikte oluşan bulantı ve kusmaları gidermede, düşük yapma korkusunu yenmede ve ağrısız ve narkozsuz bir normal doğum gerçekleştirmede hipnoz kullanılıyor. Bilinçli Hipnoz ayrıca, doğumdan sonra kadınların eski bedenlerine sağlıklı bir şekilde kavuşmalarını da sağlıyor.
Bilinçli Hipnoz kadınlar için yalnızca gebelik ve doğum sonrası sorunlarda değil, âdet sancılarının giderilmesinden cinsel birleşme korkusuna, psikoseksüel sorunlardan menopoz şikâyetlerine kadar kadın sağlığını etkileyen her sorunda kullanılıyor.
Çocuk hastalıkları: Fiziksel ve zekâ gelişimi normal, ateşli bir hastalık veya idrar yolu enfeksiyonu geçirmeyen, organik bir sorunu olmayan çocuklarda zaman zaman görülen alt ıslatma sorununa hipnozla çözüm getiriliyor.
Bilinçli Hipnoz, tıbbın pek çok alanının yanı sıra, sigarayı bırakmadan depresyonu yenmeye, topluluk önünde konuşamamaktan tırnak yemeye kadar pek çok soruna çözüm getiriyor. Müezzinoğlu, hipnozla stresini kontrol etmeyi öğrenen öğrencilerin sınavlarda daha başarılı olduğunu belirtiyor.
Bilinçli Hipnoz, hipnozun hangi alanlarda nasıl kullanıldığını göstermenin yanı sıra, hipnozla tedavi olmuş kişilerin görüşlerine ve seanslar sırasında kullanılan hipnoz telkin kalıplarına da yer verilen, hipnoz hakkında her şeyi bulabileceğiniz tek kitap.
Bilinçli Hipnoz Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes
ferhatovski-blog · 7 years
Text
New Post has been published on Nazende
New Post has been published on http://www.nazende.net/medikal-estetik-nedir-ne-anlama-gelir/
Medikal Estetik Nedir? ve Ne Anlama Gelir?
Medikal Estetik Nedir? ve Ne Anlama Gelir?
Genel olarak belirtmek gerekirse estetik tıp, cerrahi sanatsal bir bilimdir dalıdır. Cildin, yüzün, vücudun görünüşünü, dokusunu ve konturunu düzeltmek için çeşitli prosedür ve tetkiklere dayanan, tıbbın gelişmekte olan bir dalıdır.
  Kişinin estetik ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla çeşitli tedaviler sunan bu bilim alanı, aynı zamanda doğal ve sağlıklı görünümü korumak amacıyla da sağlık rutininin bir parçası olmuştur.
Medikal estetik, non-invaziv veya minimal invaziv teknolojileri ve teknikleri barındırır, genel anestezi olmadan ve dokular kesilmeden yapılır. Medikal estetikteki invazivprosedürler, genellikle cilt veya cilt altına yapılan enjeksiyonları gerektirir. Bu sayede kırışıkları gidermek, aşırı terlemeyi engellemek, daha hacimli bir dudak yapısına sahip olmak ve cildin yaşlanmasını geciktirmek mümkündür.
Medikal estetik alanının uluslar arası çapta hızlı gelişimi, hastaların ameliyat gerektirmeyen gençleştirme prosedürlerini talep etmelerinden dolayıdır. İnsanların bu prosedürleri istemelerinin nedeni, hasta olmalarından dolayı değil, daha iyi görünmek ve daha iyi hissetmek istemelerinden dolayıdır. Bu hasta profili, odağın, hastalığın teşhisi ve tedavisi olduğu tıbbın diğer alanlarından farklı olarak medikal estetik ve estetik cerrahiye özgüdür. Medikal estetik bu nedenle benimsenmiş olsa da estetik cerrahinin yerine geçmez. Bu iki disiplin arasında sinerjistik bir ilişki vardır.
Dolgu ve Botoks ile Yüz Estetiği
Farkında değiliz ama her yıl kırışıklıklarımıza yenileri ekleniyor. Yaşla beraber kontur kaybı, derinleşen mimik çizgileri gibi estetik sorunlar baş gösteriyor.
Enjeksiyonla Kırışıklık Tedavisi
Yaşlanmayla birlikte yüzde oluşan yüzeysel ve orta derece kırışıklıklarda botoks ve dolgu uygulamaları hala en etkili yöntemler arasında yer alıyor. Botoks uygulaması kırışıklıkları azaltır ve yeniden oluşmalarını önler.
Botoksun Kırışıklar üzerindeki Etkisi
Yaşlanmaya bağlı oluşan cilt kırışıklıklarından kurtulmak için uygulanan botoks aslında “ClostridiumBotulinum” adlı bakteriden elde edilen kasları felç edici etkisi olan bir toksindir. Botox, içine enjekte edilen kası bir süreliğine kısmi olarak hareketsizleştirip dondurur.
Verilen toksinin dozu çok düşük olduğu için etkisini sadece uygulandığı bölgedeki kaslarda gösterir ve vücuda yayılım yapmaz. Artık kasılmayan kaslar da kırışıklığı açar. İşlem uzun süre tekrarlandığında bu kırışıklıkların ciltte kalıı derin izler oluşturulması da engellenir.
0 notes