Tumgik
#tefsir notları
yalnzardc · 2 days
Text
Tumblr media
13 notes · View notes
yakazakalb · 9 months
Text
Tumblr media
"Size yapılan bir kötülüğe karşılık verecekseniz, size yapılan muâmelenin aynısıyla mukâbele edin. Yok, eğer sabrederseniz, böyle davranmak, sabredenler için elbette daha hayırlıdır. Rasûlüm! Sabret; şunu bil ki sabretmen de ancak Allah’ın yardımıyla olur. Dâvetini kabul etmiyorlar diye üzülme; kurmaya çalıştıkları tuzaklar sebebiyle de telâş edip sıkıntıya düşme." (Nahl/126-127)
Âyetlerin şöyle bir hâdise üzerine indiği rivayet edilir:
Müşrikler Uhud’u terk edip gittikten sonra Resûlullah (s.a.s.) öldürülenlerin yanına gitti. Hoşuna gitmeyen bir manzarayla karşılaştı. Çok sevdiği amcası Hz. Hamza’nın karnının yarıl­mış olduğunu, burnunun ve kulaklarının kesilmiş olduğunu görünce şöyle dedi:
“Eğer kadınlar üzülmeyecek, yahut benden sonra izlenecek bir yol olmayacak olsaydı, Allah onu yırtıcı hayvanların ve kuşların karnından kı­yamet gününde dirilteceği vakte kadar o halde bırakırdım. Yemin ederim ki, onun ye­rine müşriklerden yetmiş kişiye müsle yapacağım.”
Daha sonra bir örtü getirilmesini iste­di, onunla Hamza (r.a.)’ın yüzünü örttü, ayakları dışarıda kaldı. Resûlullah (s.a.s.), bu örtüy­le yüzünü kapattı, ayaklarının üzerine de izhir otu koydu. Sonra onu öne ge­çirerek üzerinde on defa tekbir getirdi. Daha sonra şehitler birer birer ge­tirilip cenaze namazları kılınmak üzere konuluyordu. Hz. Hamza ise konduğu yerde duruyordu. Böylece Hz. Hamza’nın üzerine yetmiş defa cenâze namazı kılmış oldu. Çünkü Uhud’da şehit edilenlerin sayısı yetmiş idi. Şehitlerin defnedilme işi bitirildikten sonra bu âyetler nâzil oldu. Allah Resûlü (s.a.s.) sabretti ve kimseye müsle yapmadı. (Dârekutnî, IV, 118)
Allah Teâlâ buyuruyor:
“Fakat aşırı gitmek yasaktır. Çünkü kötülüğün karşılığı, ona denk bir cezadır. Bununla beraber kim affeder ve böylece düşmanlığı sona erdirip barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah’a aittir. Doğrusu O, zâlimleri hiç sevmez.” (Şûrâ 42/40)
Bir kimse Hak dostlarından birinin yanında zâlim Haccâc’a, zulmü sebebiyle hakâret etmişti. Hak dostu ona şu dersi verdi:
“–Ona hakârette o kadar ileri gitme! Zira Cenâb-ı Hak, malına ve canına kıydığı kimselerden dolayı Haccâc’a ceza verecektir. Fakat iş bu kadarla kalmaz. Sonra Cenâb-ı Hak, Haccâc’ın hakkını alarak onun haysiyetine tecâvüz edenlere de cezalarını verir.”
Yâni bir kul zulme uğrar, sonra kendisine zulmedene o kadar hakâret eder ve kötü şeyler söyler ki, zâlimin günahı seviyesine çıkar. Hattâ daha da ileri gittiği için zâlimin ondan alacağı olur ve bu sebeple mazluma kısas yapılır.
Demek ki, kötülüğe misliyle karşılık vermek adâlet, kötülüğü sabırla karşılayıp yapanı affetmek ise büyük bir fazilettir. Bu âyetler, Resûlullah (s.a.s.)’in şahsında bütün mü’minlere dâimâ itidalle ve faziletle hareket etmeyi, sabırlı olmayı, iyi ve güzel davranmayı öğütlemektedir. Şâirin terennümüyle:
“Bir gün olur dâğ-ı derûn şûledâr olur
Sabreyleyen belâ-yı gama kâmkâr olur.” (Âsaf, Ahmet İzzet Paşa zâde Süleyman)
“Elbette bir gün bu gönül yarası iyileşir. Gam ve keder gibi belâlara karşı sabır ve metânetle karşı koyan insan murâdına erer”:
18 notes · View notes
hayaliii · 2 months
Text
"Allah'ın hakkını vermeyen senin hakkını nasıl versin?"
11 notes · View notes
Text
⭐⭐⭐⭐⭐
“Eğer bir yaşındaki bir çocuğun aklı bulunsa ve ondan sual edilse:
‘En leziz ve en tatlı haletin nedir?’ Belliki diyecek:
‘Aczimi, zaafımı anlayıp validemin tatlı tokadından korkarak yine validemin şefkatli sinesine sığındığım halettir.’”
Yedinci Söz’ün sürpriz cümlesi.
Anne olmadığım halde Yűreğimi hoplatan, beni cezbeden hűcrelerime dolan hârika bir ince dokunuș...
Bir duyuşa çağırıyor muhatabını.
Bilmeleri aşan içine akışı başlatıyor. Tefsir işi değil bu çağrı.
Âlimlikten ötesi.
İnsan duygularının göğüne baktırıyor burada; çocukluğa.
“Bir yaşındaki bir çocuğun aklı bulunsa…” ifadesini şöyle de anlayabiliriz:
💗
“Aklı başında her insanın içinde bir yaşında bir çocuk var…”
Pişmanlıklar içinde kıvranan her insanın içinde akan bir cümle bu.
Ömrün nehir yatağında sessizce çağıldayan berrak dere gibi.
Pişmanlıklara sarılı ömrü siyah, simsiyah nokta diye bu cümlenin sonuna koymalı insan.
Nokta!
Hayatımıza vurmadıkça, anlayamayız çünkü bu cümleyi.
Belki sadece alıntılarız ama alınmayız.
Said Nursi’nin ‘din adamı’ ‘İslam âlimi’ yahut ‘müfessir’ sıfatıyla yazdığı şey değil bu cümle.
İç sesimizi duyan, utangaç sızılarımıza ses olmak üzere mürekkebini kalbinden damıtan sade bir insanın hayat notları.
Bu cümleyi, bu ifadeyi izlediğinde, kalbine varıyor insan,
vicdanına dokunuyor.
💗
Âlim yapmaz bunu. Tefsir tekniğine gelmez bu ifade.
Başka, bambaşka bir şey var burada.
Adını koyalım ya da koymayalım; bu başkalığı anlamayı
vicdanımızın borç hanesine kaydedelim.
Bir Olan Sultan-ı Kâinata Emanetsiniz... 🌺
________________°🌺💞🌸°_________________
🎀
13 notes · View notes
mervezell · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kur'an-ı gönlümün baharı kıl Allah'ım.
Amin
Zihnimde Ramazan davulcusunun manileri dolaşıyor bunu yazarken. Geçen sene Ramazan da bu davulcular bazen neden insanlar uyanıkken sadece tok bir ses çalıp gidiyorlar demiştim. Arada birkaç kelam da olsa fena olmazdı hani. Bu sene davul sesi duyup duyulmayacağı da muallak. Allah'ım Ramazan'a eriştir bizleri. Ramazan'a erişip, yaşayanlardan evlerimizde ihya edenlerden kıl bizleri. Kur'an benim en yakın arkadaşım demiştim yıllar önce. Az bir bilmek ile. Ama severek, hissederek. Bunun eksilmesini ve kaybolmasını da hissetmiştim. Bir dönem okumayarak yada yaşamayarak. O anları düşününce buruk bir hal alıyor. Kuranı tutar sarılırdım. Öyle işte Mübarek, sahi senin Kur'an ile aran nasıl merak ediyorum. Birgün Allah bizi buluşturduğunda bunu sormak ve uzun uzun dinlemek isterim.
Şaban ayı için siyer okumaları planı yapayım dedim tam bir düzenim hala yok. Şaban geçmeden planlamak ve kaldığı kadarıyla uygulamak istiyorum. Ramazan içinde Allah ömür verirse bu kitapları okumak istiyorum. Ramazan risalesi ve Mecdi el hilali kitabı 2 senedir Ramazan okumalarımda. Ek olarak bu kitapları okumak istiyorum. Ama en çok zamanımı tefsire yöneltmek istiyorum. Allah'ım halen Türkçe bir tefsirim yok. Aslında birazda benden kaynaklı termo cilt alacağım diye rafta bu durum. Olsun yinede termo istiyorum. Ama yinede PDF okumak da fena değil arkadaşlar. Word veya PDF dosyası halinde günlük bir sayı ile çok da güzel okunuyor. Ve bunu ortak bir arkadaşım veya bir grup ile yapmak daha keyifli. Tek başıma yapsam bazı şeyleri bir yere kadar ama birliktelik sorumluluk gerektiriyor. Mesela dün esma-i Hüsna serisini izlemedim. Ve P bana bunu demeden izlemem gerekiyor. Allah'ım kızlardan razı ol. Zamanımın kıymetini bilenlerden olayım bende inşallah.
Ramazan'a dayalı şunu yap, izle demek isteyenler olursa da önerilere açığım. Nouman Ali khan Tefsir videolarını düzenli de izlemek istiyorum. Yasin tefsiri çok çok güzeldi. Hepsi güzel ama geçen aylarda Yasin tefsirine kalbimi bırakmıştım. Ve bu düşüncelerimi deftere yazmak geleceğe, çocuklarıma bir miras gibi olacağını düşünmek çok güzel. Annemlerin notlarını okumak isterdim. Kıyıda köşede birşeyler bulunca bir nimet gibi sarılıyorum onların geçmişine ait şeylerde. Altı çizili kitapları, notları, düşünceleri ve mektupları okumak çok zarif ve naif. Yazayım, yazalım Allah'ım ve S. sana teşekkür ediyorum.
Zaman geçip giderken ve bir gün benim için durduğunda tebessüm etmek istiyorum ve hoş bir sada duymak Senden.
11.4.20
18 notes · View notes
hecedarussuffah · 4 years
Text
Tumblr media
ALLAH KULUNDA TESLİMİYET ARIYOR!
Sınav; kişinin durduğu, duruşuna göre açık verdiği noktadan...
Çünkü, sınav notları açısından düşünürseniz, Allah başkaları gibi yüzde yetmiş aramıyor. Allah teslimiyet arıyor, teslimiyet ful demektir. Yani kul irade noktasında yüce yaratıcıya teslim olmak durumundadır.
"Ben sana teslim oluyorum ama şunlar şunlar hariç." dediği zaman bu; sınavı kaybetmekle eş anlamlı. Allah teslimiyet arıyor. Mutlak iradeye, yüce yaratıcının mutlak iradesine, kulun hiçbir şey geri bırakmaksızın getirip, her şeyi masaya koyabilmesini bekliyor. Bu teslimiyette eğer bir şeyleri masaya getirip bırakmadıysa, hemen sınav mekanizması, ibtilâ mekanizması işlemeye başlıyor ve kişiyi o alanda yokluyor. Bu da ilahi bir rahmettir. Çünkü onu bu gerçekle yüzleştirmesi, ona tam teslim olabilmenin yolunu açar. Eğer yüzleştirmezse, bu, sıkıntısıyla aşikar bir şekilde teslim olmaksızın hala bir başka eliyle, başka yerleri tutarken "Allah'a teslim oldum" zannıyla yaşamasına ve böylece kendi kendini aldanmasına Allah'ın fırsat vermesi gibi olur. Allah bunu yapmaz. Kuluna küçük de olsa azapları tattırır. Kendine gelmesini, yüce yaratıcıya dönmesini ister.
Prof. Dr. Hf. Halis AYDEMİR'in
Mülk suresi 4. Tefsir dersinden alıntıdır.
0 notes
etaali · 7 years
Photo
Tumblr media
Kadın-Erkek Herkese Örnek; Kur'ân Müfessiri Bir Kadın: Seyyide Nusret Banu Emin Hanım ile Allame Tabatabaî'nin Görüşmesi: İsfahanlı Banu Emin olarak bilinen İslam âlemin ilk ve tek diyebileceğimiz müfessir kadını Seyyide Nusret Begum (1895-1983) hakkında Üstad Murtaza Mutahharî şöyle diyor: "Ona bir soru sordum. Cevap vermeye başladığında, anladım ki gerçekten benim onun karşısında kendimi toparlamam, çekidüzen vermem gerekir." İslamî ilimler, tefsir ve irfan alanlarında birçok eseri bulunan, aynı zamanda içtihat mertebesine de ulaşan ve "Mahzenu'l-İrfan Der Tefsiri-i Kur'ân" adlı tefsir kitabını yazan Banu Emin ile büyük İslam filozofu ve Kur'ân müfessiri Allame Tabatabaî (1904-1981) arasında geçen bir görüşmeyi aktarmamın faydalı olacağını umuyorum. Kur'ân ilimleri alanında kendisi de üstad olan ve defalarca Banu Emin ile görüşen Abdulvahhab Talekanî şöyle nakleder: Bir gün, el-Mizan tefsirinin yazarı Allame Tabatabaî, eşiyle birlikte İsfahan'a gelmiş ve İsfahan'ın büyük hatiplerinden biri olan Şeyh Rıza Natık'ın evine misafir olmuştu. Bir ara Allame, Banu Emin ile görüşme arzusunda olduğunu söyledi, bunun üzerine biz de bir görüşme günü ayarladık... Karar günü geldiğinde Allame ile birlikte biz de o müçtehide hanımın ziyaretine gittik. Eve girdiğimizde, Banu Emin tam bir tesettür içinde kendine has bir vakar ve metanetle bizi karşıladı. Dakikalar birbiri ardınca geçiyor, ne Allame'den bir ses çıkıyordu, ne de Banu Emin'den. Odada tam bir sessizlik hâkimdi. Derken Şeyh Rıza Natık bana döndü ve "Bari siz bir soru sorun da sessizlik dağılsın, biz de bu iki değerli âlimin huzurundan istifade etmiş olalım." dedi. Bunun üzerine ben Allame Tabatabaî'ye dönerek bir soru yönelttim: – Kur'ân'da geçen "muhlas kullar (Allah'ın kendisi için seçtiği)" kimlerdir? Ve Allah bunları neden başkalarından müstesna tutmuş, Şeytan bile onlara yaklaşamayacağını söylemiştir? Allame şöyle buyurdu: – Muhlas kullar, yaptıkları amellerine göre hesaba çekilmezler. Dolayısıyla onların hesabı başkalarından nitelik olarak çok farklıdır. Bu yüzden de Şeytan onların karşısında çaresizdir... Dedim: – Peki, bu makama nasıl ulaşılır? Bir kimse ne yapsa muhlas olur? Buyurdu: – Her zaman Allah'ı yâd edin, O'nu anın. Kendisi de şöyle buyurmuş: "Beni anın ki, ben de sizi anayım." (Bakara, 152) Dedim: – O'nu anmak için en güzel zikir hangisidir? Bu sırada, Allame Tabatabî ve Banu Emin'in birbirlerine baktığını gördüm, ardından birlikte şu cevabı verdiler: – "Lâ ilâhe illellah", zikirlerin en güzelidir. Ardından, Şuarâ Suresi 89. ayette geçen Kalb-i Selimi (sağlam ve temiz kalbi) sordum. Burada Allame, sözü Banu Emin'e bırakıp görüşünü bilmek istercesine sustu. Durumu fark eden Banu Emin şöyle buyurdu: – Kalb-i Selim, içinde Allah'tan başkasının olmadığı kalptir. Ve muhlas kullar da bu Kalb-i Selime sahiptirler. Sordum: – Perdelerin ortadan kalkmasının bizim için de imkânı var mı? Perde arkasındaki hakikatlerin müşahede ve keşfi bize de nasip olur mu? Banu Emin buyurdu ki: – Evet, kesinlikle. Nitekim yüce Allah şöyle buyuruyor: "İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk ki (tartışırken kanıt gösterebilsin) ve yakin edenlerden (kesin inananlardan) olsun." (En'âm, 76) Bu görüşme tam iki saat sürdü, sonunda Banu Emin her birimize, kendi eseri olan "en-Nefehatu'r-Rahmaniyye" adlı eserini hediye etti. Daha sonraları Banu Emin'in notları arasında Allame ile geçen bir hatırasını şöyle anlattığı görülür: – Bir gün "el-Mizan" tefsirinin sahibi Üstad Allame Tabatabî İsfahan'a gelmiş ve benimle de görüşüme için bize teşrif etmişti. Bu büyük ve bilgili insan onca yüce ilmî mertebesine rağmen bu hakire, "Ancak Allah'a kalb-i selim (temiz bir kalp) ile yaklaşan müstesna." ayetinin ne demek olduğunu sordu. Yani üstad olan o, talebe olan bana kalb-i selimin ne anlama geldiğini soruyor! Oysa kalb-i selim ile Allah'a yaklaşan, onun ta kendisiydi. Değerlerimizin kadirlerini bilelim, her açıdan kad-n-erkek herkese örnek olan özelikle müçtehide Banu Emin Begum gibi şahsiyetleri tanıyalım. 15 yaşında evlenmesine rağmen yüce ilmî derecelere ulaşan Banu Emin bakın kendisini nasıl tanıyor: Değerlerimizin kadirlerini bilelim, her açıdan kadın-erkek herkese örnek olan, özelikle müçtehide Banu Emin Begum gibi şahsiyetlerimizi, hayatlarını okuyarak tanıyalım. İnşallah burada, bu yüce şahsiyetin biyografisi hakkında bilgi vermek nasip olur... 15 yaşında evlenmesine rağmen yüce ilmî derecelere ulaşan Banu Emin bakın kendisini nasıl tanıtıyor: – Dindar ve her iki taraftan gerçek saadet olan bir ailede dünyaya geldim. Hayatımın başından itibaren kalbimi, tanımadığım fakat nefsimin/ruhumun idrak ettiği bir varlığa, Allah Teâlâ'ya adadım... Ta ki, Yüce Rabbim benim gözlerimi tevhit ışığı ile aydınlattı ve kalbime ilahî aydınlığın kapılarını açtı... Ruhları şad olsun...
3 notes · View notes
tefsir · 6 years
Text
Fatiha Süresi 2.Ayet
Fatiha Süresi 2.Ayet
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْـعَالَم۪ينَۙ
Fatiha Süresi 2.Ayet Meali:
Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah'a mahsustur.
Fatiha Süresi 2.Ayet Tefsir Notları:
0 notes
yalnzardc · 1 month
Text
Bakara sr. : Medinede nazil olmuştur. 287 ayettir. İlk inen surelerdendir.
Fazileti ;
İçinde Bakara sûresi okunan eve şeytan giremez.
Ebû Ümâme (ra)'den rivayet edildiğine göre o Hz. Peygamber'in şöyle dediğini işitmiştir: "Kur'ân-ı Kerim'i okuyunuz. Zira o kıyamet günü ehline şefaat edecek. Zehraveyn (Bakara ve Al-i İmrân) sûrelerini okuyunuz. Çünkü bunlar kıyamet gününde iki bulut yahut iki gölgelik veyahut saf saf dizilmiş iki kuş sürüsü gibi gelerek dostlarını müdafaa edecektir. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem) şöyle devam etti: "Bakara sûresini okuyun. Çünkü onu okumak bereket, terk etmek ise pişmanlıktır. Sihirbazlar ona güç yetiremezler.
19. Yahut (onların durumu), gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve yıldırımlar bulunan yağmur(a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir.....
19 - "Yağmur gibi" ayette geçen 'اصیب' karanlık gecede gökten boşalan yağmur demektir. Buradaki karanlık şüphe, küfür ve nifak karanlığıdır.
24. ... yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş kâfirler için hazırlanmıştır.
24 - Mücahid şöyle demiştir: O kükürt ağacıdır ki onun leş kokusundan daha beter bir kokusu vardır. Bazı müfessirler buradaki taşlardan muradın putlar ve Allah'ın dışında tapılan ortaklar olduğunu söylemişlerdir.
49 - Firavun, Mısır hükümdarları için kullanılan özel bir isimdir. Bu ismi Amalika ve diğer kavimlerden kafir olan hükümdarlar kullanıyorlardı. Bu tıpkı Şam da dahil olmak üzere bütün Rum hükümdarlarına "Kayser", bütün Fars krallarına da "Kisra" isminin verilmesi gibidir.
Musa (a.s) zamanındaki Firavun'un isminin "Velid İbn Mus'ab b. Reyân" olduğu söylenmiştir. Bu Amelika soyundan idi. Künyesi de "Ebû Merre" idi. Aslen İran'ın Persepolis şehrindendi. Her kim olursa olsun Allah'ın laneti onun üzerine olsun
65. İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: Aşağılık maymunlar olun! dediklerimizi elbette bilmek. tesiniz
65 - Süddi şöyle demiştir: Maymuna çevrilenler Eyle halkıdır. Bu kasaba deniz kıyısında idi.
73. "Haydi, şimdi (öldürülen) adama, (kesilen ineğin) bir parçasıyla vurun" dedik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve düşünesiniz diye size ayetlerini (Peygamberine verdiği mucizelerini) gösterir.
73 - Allah Teâlâ bu sürede tam beş yerde ölüleri tekrar diriltmesinden bahsetmektir:
1. İsrailoğulları kıssasında geçtiği üzere "Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik."
2. Şu an tefsirini yaptığımız kıssada.
3. Ölüm korkusuyla binlerce kişi oldukları halde yurtlarından çıkanların kıssasında.
4. Yerin dibine geçirilmiş kasabaya uğrayan kişinin kıssasında.
5. Ibrahim (a.s) ile kuşlardan bahseden kıssada.
85. Bu misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu halde (hem çıkarıyor hemde) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.
85 - Bana ulaştığına göre Evs ve Hazreç kabilesiyle Yahudiler arasında cereyan eden bu hadise üzerine nazil olmuştur.
Süddî şöyle demiştir: Bu âyet Kays b. el-Hatim hakkında nazil olmuştur.
102 - sihirbazlar Hz. Musa zamanında yaşamışlardır. Halbuki Davud (a.s)'ın oğlu Hz. Süleyman ise Musa (a.s)'dan sonra yaşamıştır.
Salih (a.s)'ın kavmi Hz. ibrahim'den önce yaşamışlardır.
§ Ebû Abdullah er-Razî büyünün sekiz çeşidi olduğunu söylemiş ve bunlan şöyle saymıştır:
1) Eski zamanda yaşamış Keldanıler ile Kestantlerin sihri
2) Vehim sahiplerinin ve kuvvetli nefislerin (ruhların) sihridir
3) Yeryüzündeki ruhlardan yardım dilemektir
4) Tahayyulat, göz bağlama ve el çabukluğudur
5) Bazen geometrik (hendesi) hilelerine göre yapılmış aletlerin birleştirilmesi ile ortaya çıkartılan şaşırtıcı işlerdir.
6) Bir takım özel ilaçların besin ve yağlarından istifade etmek süretiyle yapılan sihir ki bu özel ilaçları inkâr etmek mümkün değildir.
7) Kalbi bağlamaktır. Bu da sihirbazın, İsm-i A'zam duasını bildiğini, cinlerin kendisine itaat edip pek çok işte kendisine boyun eğdiklerini iddia etmesidir.
8) Gizli ve latif bir takım metodlarla koğuculuk yaparak insanları kandırmaya çalışmak da sihirden sayılır.
Ben derim ki, Razi, zikredilen türlerin birçoğunun kavranması zor olduğu için, bunları sihir sanatının içerisine dahil etti. Çünkü sihir lügatta sebebi gizli ve latif olan şeyler için kullanılır.
124 - İbn Abbas r.a : İslam 30 kısmıdır. Onlardan on tanesi Tevbe sûresindeki 112. Âyette, Diğer on tanesi Mümin Sûresinin başındaki 1. Âyette Son on tanesi de Ahzab sûresindeki 35. âyette zikredilmiştir.
İbrahim (a.s) ilk defa sünnet edilen kimsedir. İlk defa misafir ağırlayan da odur. Tırnaklarını ilk kesen de odur. Bıyıklarını ilk defa kısaltan ve saçları ilk defa ağıran da odur
127 - İbn İshak şöyle demiştir: Hz. Peygamber'in zamanında Kâbe'nin yüksekliği on sekiz zira idi. Kâbe'ye "Kabati" denen bir örtüyle dah sonra da "Burûd" adı verilen bir örtüyle kapladılar. Onu ilk defa ipek örtüyle kaplayan Haccac b. Yusuf'tur.
142. İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kablelerinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir.
142 - Peygamber efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve sellem)'in Mekke'ye doğru kılmış olduğu ilk namaz ikindi namazıdır.
185 - İmam Ahmed b. Hanbel, Vasile b. Eska'dan şöyle rivayet etmiştir: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur. İbrahim (a.s)'ın sahifeleri Ramazan ayının ilk gecesi indirilmiştir. Tevrat Ramazan ayından altı gün geç tikten sonraki gecede indirildi. İncil Ramazan ayından on üç gece geçtikten sonraki gece indirilmiştir. Kur'ân-ı Kerim'i ise Ramazan ayından yirmi dört gece geçtikten sonra indirmiştir.
188. Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakim- lerine) vermeyin.
188 - İbn Abbas şöyle demiştir: Bu âyet borcu olup aleyhine bunu ispatlayacak bir delil bulunmayıp bu borcunu inkâr ederek davalık olan kimse hakkındadır. Halbuki bu kimse haksız olduğunu, haram yiyerek günahkar olduğunu bilmektedir.
193. Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zâlimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.
193 - Bu ayetler Medine'de savaş hakkında nazil olan ilk ayetlerdir. Bu ayetler nazil olunca Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem) kendisiyle savaşanlara karşı savaştı. Kendisine ilişmeyenlere ise dokunmadı. Taki Tevbe sûresindeki "kılıç ayeti" nazil oluncaya kadar
196. Haccı ve umreyi Allah için tam yapın...
196 - Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem)'in dört umresinin hepsini de Zilkade ayında yaptığı sabittir. Bunlar hicretin altıncı senesi Zilkade ayında Hudeybiye umresi, hicretin yedinci senesi Zilkade ayında kaza umresi, hicretin sekizinci senesi Zilkade ayında Ci'rane umresi ve hicretin onuncu senesi Zilkade ayında hac ile umre için birlikte ihrama girmiş olduğu umredir. Resullullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), hicretten sonra bunlardan başka bir umre yapmamıştır.
249. Talût askerlerle beraber (cihad için) ayrılınca: Biliniz ki Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Eliyle bir avuç içen müstesna kim ondan içmezse bendendir, dedi. İçlerinden pek azı müstesna hepsi ırmaktan içtiler....
249 -  Abbas şöyle demiştir: nehirden bir avuç içen kimse suya kanmıştır. Daha fazla içenler ise suya kanamamışlardır.
Yetmiş alt bin asker ondan içmis ve geriye dört bin kişi kalmıstır.
Berra b. Azib şöyle rivâyet etmiştir: Biz Bedir günü Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ashabının sayısının üç yüz on küsür kişi olduğundan bahsediyorduk. Onların sayısı Talut ile nehri geçenlerin sayısı kadardi.
255. ...O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır...
255 - İbn Abbas'tan şöyle rivayet edilmiştir: Kürsüden maksat Allah'ın ilmidir.
258. Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi!...
258 - İbrahim (a.s) ile Rabbi hakkında tartışmaya giren Babil hükümdarı Nemrud b. Kenan'dır.
Mücahid şöyle demiştir: Dünyanın doğusuna ve batısına hakim olmuş olan krallar dörttür. İkisi mümin ikisi de kafirdir. Mümin olanlar Süleyman b. Davud ve Zülkarneyn, kafir olanlar ise Nemrut ve Buhtunnasır'dır. En doğrusunu bilen Allah'tır.
Denildiğine göre nemrud dört yüz sene saltanat sürmüştür.
259. Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin duvarları çatıları üzerine çökmüş bir kasabaya uğradı...
259 - Kasabaya kimin uğradığı ile ilgili olarak farklı görüşler vardır.
Meşhur görüşe göre ayette ifade edilen kasaba "Beytü'l Makdis" dir. Ayetle oradan geçtiği ifade edilen şahıs da; Buhtunnasır orayı harab edip halkını katlettikten sonra oradan geçmiştir.
278. Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terkedin.
278 - Bu ayetlerin Sakif kabilesinden "Amr b. Umeyr oğulları" ve Mahzum kabilesinden "Muğire oğullan" hakkında nazil olduğu rivayet edilmiştir
281. Allah'a döndürüleceğiniz, sonra da herkese hak ettiğinin eksiksiz verileceği ve kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı bir günden sakının.
281 - Said b. Cübeyr şöyle demiştir: Kur'ân'ın tamamından en son inen âyet bu ayettir. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu âyet nazil olduktan sonra dokuz gece yaşamış sonra Rebiü'l-Evvel ayından iki gece geçmiş iken pazartesi günü vefat etmiştir
9 notes · View notes
yalnzardc · 1 year
Text
71 notes · View notes
yalnzardc · 5 months
Text
Tumblr media
6 notes · View notes
yalnzardc · 6 months
Text
Şuara sr. : Mekkede nazil olmuştur. Ancak som 4 ayeti Medinede inmiştir. 227 ayettir.
17 - Rivayete göre Firavun, israiloğullarını dortyüz sene kadar kole halinde bulundurmuştu. O zaman onların sayısı: Otuzbin altryüz kadar imiş.
18 - Rivayete göre Musa Aleyhisselâm firavunun sarayında 30 sene kadar kalmıştı
Şiir lugatta ince bir bilgi demektir.
227. Ancak îman edenler ve güzel amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokca zikredenler ve zulme uğradıktan sonra öclerini alanlar müstesnâ. Ve o kimseler ki, zulm ettiler, nasıl bir dönüş mahalline yuvarlanıp gideceklerini yakında bileceklerdir.
227 - Bu gibi dine kavuşmuş, hakka hizmet eden, haklarını müdafaya mecbur olan şairler, öyle din ve fazilet düşmanlan olan şairler gibi değildirler. Bu İslâm şairlerini Islam nazarından seçkin bir mevkileri vardır. İşte Hassan İbni Sabit, Keab İbni Malik. Abdullah ibni Revahe gibi ashab-ı kiramdan olan şairler bu yüce topluluktan bulunmuşlardır.
Resuli Ekrem Efendimiz, Hz. Hassan'e hitaben buyururdu ki: "söyle Ruhulkudüs seninle beraberdir.
Hassan Radiallahu anh için Peygamber mescidinde bir minber tâyin edilmişti. Orda oturur, Resûl-i Ekrem aleyhinde söz söyleyen kâfirleri hicveder. O kafirler yerici mahiyetteki manzumelerini okurdu.
Bilginlerden Şa'bi Merhum demiştir ki: Hz. Ebubekir de, Hz. Ömer de Hz. Ali de şiir söylerler idi.
7 notes · View notes
yalnzardc · 6 months
Text
Şiir : lugatta ince bir bilgi demektir.
11 notes · View notes
yalnzardc · 7 months
Text
Meryem sr. : Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuş 98 âyeti kerimedir.
3 - Geceleyin yapılan dualar, daha çabuk kabul olunabilir.
§ Harun Aleyhisselâm, Hz. Musa'nın büyük kardeşidir. İsa Aleyhisselâm'in doğumundan (1574) veya (1728) sene evvel Mısır'da dünyaya gelmiştir, güzel konuşan bir zat idi. Hz. Musa'nın duası üzerine Hz. Haruna'da peygamberlik verilmiş ve kendisine bir muavin bulunmuştur. Hz. Musa ile beraber Kızıldenizi geçerek Tih çölünde ikamet etmişlerdi. Bu esnada Hz. Musa, Tevrat kitabını elde etmek, Allah'ın hitaplarına mazhar olmak üzere Tur dağına gitmiş, Hz. Harun'u İsrail oğullarının başında bırakmıştı. İsrail oğulları ise Samirî adında bir münafığın aldatmalarına kapılmışlar, Mısır'lıların (Abis) öküzünü taklit ederek Samiri'nin altundan döktürdüğü bir buzağı heykeline tapınmağa başlamışlar, Harun Aleyhisselâm'ın engellemesini, nasihatlarını dinlememişlerdi. Musa Aleyhisselâm Tur'dan dönünce bu hadiseden çok üzülmüş, Hz. Harun'un mazur olduğunu anlamış, İsrail oğulları yaptıklarından pişman olmuşlardı. İsrail oğulları bir ceza olmak üzere kırk sene kadar Tih çölünde kalmışlardır. Hz. Musa'dan üç sene önce Hz. Harun (123) yaşında olarak vefat etmiştir. Turisina civarında "Mürran" dağındaki bir mağarada defnedilmiştir. Mübarek kabri meşhur bulunmaktadır.
Sonra Musa Aleyhisselâm, bir peygamber olan "Yuşâ" adındaki zatı kendi yerine halife tayin ederek ahirete irtihal buyurmuştur. Vefatından üç gün sonra Yuşă Aleyhisselam Israil oğullarını Tih çölünden çıkarmış, arzı mukaddese götürmüş, kendilerine karşı duran bazı Süryan ve Kenan hükümdarlarını bir mu cize eseri olarak mağlup etmiş arzı mukaddesi zapt ile İsrail oğullarını oniki kola ayırmıştır, yirmi sene İsrail oğullarının başkanlığında bulunmuş, miláttan (1580) sene önce (110) yaşında iken vefat eylemiştir. Nablus yakınlarında defnedilmiş olduğu zannediliyor, İstanbul'da Beykoz'un üstünde kendisine isnât edilen bir ziyaretgah bulunmaktadır.
İsrail ogullanını, Kenan diyarına gotiren, Erihayı fetheden, Sam diyarını da zapt eylemiş bulunan Hz. Yuşa'dan sonra İsrail oğullan yine bir çok gayrı meşrü hareketlerde bulunmuşlar, yine esaretlere, musibetlere uğramışlardır. Nihayet Üsmuil adındaki zat onlara hakim olup onbir sene israil oğullarının işlerini idare etmiştir. İşte o vakit israil oğullarının hâkimler devri bitmiş, melikler devri meydana gelmişti
§ İdris Aleyhisselâm, Nuh Aleyhisselâm'ın büyük dedesi demektir. Hz. Şit'ten sonra kendisine Peygamberlik verilmiş ve otuz sahife nazil olmuştur. Adının "Uhnuh" olduğu rivayet edilir. Çok kitap okuduğu için İdris adını almıştır. İlk evvel kalem ile yazı yazan, hisab ve yıldız ilimleriyle uğraşan, silah yapan ve elbise diken Hz. İdris'tir. Ondan evvel adem oğulları hayvan derisi giyerlermiş. Kendisi kâfirler ile savaşta bulunmuştur. Hz. İdris'e göklerin sırları açılmıştı. Sonunda bir yüce makama kaldırılmıştır.
Bazı zatlara göre Cenab-ı Hak İdris Aleyhisselâm'ı semaya ve cennete kaldırmıştır. Hâlâ hayattadır. Bazı zatlara göre de dördüncü kat semaya kaldırılmış ve ruhu alınmıştır.
Bir rivayete göre de Peygamberlerden dört zat vardır ki: Hâlâ hayattadırlar. Bunlardan Hızır ile İlyas Hazretleri yerde ve Hz. İsa ile Hz. İdris de semada hayatta bulunmaktadır. Doğrusunu Allah daha iyi bilir.
77/80 - Rivayete göre bu ayetler, As bin Vail hakkında nazil olmuştur. Habbab İbnü'l- Erret demiştir ki: Benim As'da alacağım var idi, kendisinden istedim, dedi ki: Yok, val- lah Muhammed'i -Aleyhisselâm- inkâr etmedikçe onu sana vermem. Ben de dedim ki: Yok vallahi. Ben Muhammed'i -Aleyhisselâm-ı ne hayatımda, ne öldüğümde, ne de yeniden diriltileceğim anda inkâr etmem. As da dedi ki: O halde ben de diriltilecek miyim?. Dedim ki: Evet.. Diriltileceksin. O da -alaycı bir eda ile- dedi ki: Öyle ise ben diriltileceğim zaman gel, benim orada malım da evlâdım da olur, sana borcumu veririm. İşte As'ın bu lakırdısı üzerine bu âyetler nazil olup onu reddetmiştir.
§ Lûd; eled kelimesinin çoğuludur. Bâtıl ile mücadelede bulunan kimse demektir.
10 notes · View notes
yalnzardc · 7 months
Text
Nahl sr.
Bu mübarek süre, Mekke-i Mükerreme'de inmiştir. (128) ayeti celileyi içermekte dir. Ancak İbni Abbas Radiallahu Anhtan bir rivayete göre (95, 96, 97) inci ayetlen Hazreti Hamza'nın şehid olmasından sonra Medine-i Münevvere'de inmiştir. Diğer bir rivayete göre de (110, 126) inci ayetleri de Medine-i Münevvere'de nazil olmuştur.
69. Sonra meyvelerin hepsinden yede Rabbin kolaylaştırdığı yol- larına git. İçlerinden renkleri muhtelif bir şerbet çıkar, onda in- sanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda düşünen bir kavim için elbette bir ibret vardır.
69 - Bal arılan insanlar tarafından beslenmeden evvel taş, ağaç kovuklarında barınırlardı. Milâddan beşbin sene evvel ilk defa olarak Mısır'da arı yetiştirmek usulü meydana gelmiş, o tarihten beri ehli arılar türemeye başlamıştır. Kısacası: Birer yaratılış harikası olan o küçük hayvancağızlar pek büyük birer ibret levhası teşkil etmektedirler.
90. Muhakkak ki, Allah Teâlâ adaleti, iyiliği ve akrabalara -muhtaç oldukları şeyleri- vermeyi emrediyor ve çirkin işlerden, fenalıktan hukuka tecavüzden de men ediyor. Düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
90 - İbni Mes'ut, Radiallahu Teâlâ anh demiştir ki: Kur'an-ı Kerim'de hayır ve şerri en çok bir araya toplayan âyet, bu: ( ... ان الله يأمر بالعدل ) âyeti celilesidir. Eğer Kur'an'da başka bir âyet daha olmasa idi bu âyeti kerime, yine Kur'an'ın her şey için bir açıklayıcı ve bir doğru yolu gösterici olmasına kifayet ederdi.
Bu âyeti celile, Halife Ömer İbnü'l Aziz'in zamanından beri cuma günleri hutbelerde okunmakta, müslüman cemaatlere en mükemmel bir öğüt verilmektedir.
95. Ve Allah'ın ahdını az bir bedelile değişmeyin. Şüphe yok ki, Allah'ın katındaki sizin için daha hayırlıdır, eğer bilir iseniz.
95 - Deniliyor ki: Kureyiş müşrikleri, bazı zayıf müslümanları saptırmaya çalışıyorlardı, dinden döndükleri takdirde kendilerini faidelendireceklerini va'd ediyor lardı. İşte bu ayetler, o gibi kimseleri uyanmaya davet etmekte bulunmuştur.
124 - § İbni Abbas Radiallahu anhtan rivayet olunduğu üzere, Musa Aleyhisselâm İsrail oğullarına haftada bir gün olmak üzere cuma günleri işlerini bırakarak Allah Teâlâ'ya ibadet ve itaatle meşgul olmalarını emir etmişti. Onlar ise bunu kabulden kaçınmışlar, "Biz Allah'ın yaratmayı tamamladığı cumartesi gününü tercih ederiz" demişlerdi. Bunun üzerine cumartesi günü kabul edilmiş ve bu hususta aleyhlerine bir şiddet gösterilmiştir. Hıristiyan topluluğu da cuma gününü kabul etmeyip pazar gününü tercih etmişlerdir. Bunlar "yaratma ve icad etmenin başlangıcı, pazar günüdür" diyerek o günü bir bayram günü kabul etmişerdir. Biz müslümanlarca ise cuma günü, bir tamam ve kemal günüdür. Tamam ve kemâlin gelişi ise büyük bir sevinci, ferahlığı, şükrü icabeder. Binaenaleyh biz müslümanlarca cuma günü bir bayram günü demektir. Fakat bugünde bütün dünyevi işlerimizi terketmekle mükellef değiliz, elverirki, cuma namazını kılmak için işlerimizi geçici olarak terkedelim. Mamafih bir ümmetin vazifesi, Yüce Peygamberinin emir ve tayinine riayet etmektir. Günler haddızatında birer itibari emirdir, bu sebeple esasen eşittirler, onlara kıymet vermek Allah'a aittir.
7 notes · View notes
yalnzardc · 7 months
Text
Tumblr media Tumblr media
9 notes · View notes