Tumgik
#ya da boşver dönme
gizm-altntas8 · 6 months
Text
Bilmem anlar mısın ama, seni kendime savunmak çok zoruma gidiyor.
16 notes · View notes
llusionnocturne · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
theodore, kokun burnumda tütüyor.
ama yine de sen dönme çünkü bunları söylemek İstediğim için söylüyorum ve beni yanlış anlamanı istemiyorum.
hem, belki de birbirimizi görmememiz şu an için en doğrusu.
umarım mektuplarıma geri dönersin, neden bilmiyorum ama anlayamadığım bir biçimde sana yazma ihtiyacı hissediyorum ve yazarken ilginç bir biçimde daha rahat hissediyorum. Aslında tam karşına geçip söylemem gereken şeyler bunlar ama, talihsizliktir ki, yapamadım.
onca olaydan sonra, neden şimdi? diye sorabilirsin; hala geç olmadığını hissediyorum sana uzanmak için. Ama bilmiyorum, geç kalmış olsam bile söyleme ihtiyacı hissettim. Özür dilerim. Umarım bir şeyleri bozmuyorumdur.
diğer mektubumda daha açık olacağıma inanıyorum. Cevap verirsen sevinirim ve beklerim de ama... istersen boşver. Bunun için de seni yormamın bir anlamı yok. Belki öfkeden ya da üzüntüden hiç okumamış bile olabilirsin bu mektubu. Ben şansımı deniyorum, belki de zorluyorum.
eğer okumuyorsan, yapabileceğim bir şey yok.
ama eğer okuyorsan; Ben de seni özledim, seni görmek istiyorum. Söz geleceğim ama sana görünmeyeceğim eğer istemiyorsan.
seni seviyorum, Theodore.
yazmak daha kolay olsa dahi, bu iki kelimeyi yazarken ağırlığından ötürü, üç dakika otuz altı saniye boyunca duraksayıp dinlenme hissettim. Sadece yazmak bile bu kadar ağırlık veriyorsa yüreğime, dillendirmek imkansız olurdu herhalde. Ama buradan anladım ki, gerçek.
'sen aşktan, sevgiden ne anlarsın ki?' diyebilirsin ama bu konuda hiç bahtı olmayan biri olarak bence en iyi anlayacaklardan biri benim. Sen Tanrı'ya emanet ol, bırak yüreğin benim avuçlarımda kalsın.’’
ölü kalbim ve kara ruhumla, Jerome Jeon.
64 notes · View notes
yantekerlek · 1 year
Note
Madem Hüdapar’ın şimdi ki iktidarı ile eski iktidarın aynı olmadığı mantığını yürütüyorsan, biraz daha zorlarsan YSP ve CHP nin de aynı olmadığını anlarsın. Ama kabul etmiyorsan, senin mantığına göre YSP yi desteyenler terörist ise Hüdapar’ı destekleyen sen de teröristsin.
Gerizakalı olmayan konunun bir kilo kurusoğandan olmadığını bilir. Asıl vatan düşmanı sizin gibiler Diyarbakır’lılara da kurban olun. Hep olduğu gibi şerefli davranıp sözlerinin ardında durdular.
ben kimseyi aklamak derdinde değilim adamın alnı ak başı dik zaten türkiye'de bir seçime girdiğinin farkında, bir şeyler koparmak çabası yok. o yüzden hüdapar'ı anlamak dinlemek için çok zorlamadım yani. gayet açık.
ek olarak yenisol parti, chp değil hdp zaten. chp hdp ile resmi bir ittifak yapıp resmiyeti sağlayan masaya oturt(a)masa da masa dışı bir şekilde yenisol ile ittifak yapan bir parti. ikisi aynı parti değil asla. karıştırmıyorum zaten.
tekrar söylüyorum. hdp yani şimdiki yenisol teröristtir, bölücüdür. chp, hdp yani şimdiki yenisol partinin ittifak içinde olduğu bir partidir.
hüda-par ise "tam bağımsız türkiye" sloganıyla dünkü seçim sonucuna sevinen bir partidir. bugün anonime verdiğim cevaba zekeriya yapıcıoğlu'nun konuşma linkini bıraktım. memleketim diyor. vatandaşlarımız diyor. twitter adresini de inceleyebilirsiniz. inşallah güzel bir yolla devam ederler siyasetlerine de helal lan size demeye devam ederim.
benim söylemediğim şeyleri yazdıklarımdan kendi mantığınıza göre çıkarıp çıkarıp senin mantığına göre demişsiniz hanımefendi. benim cümlelerim belli. siz mantık yürütmüşsünüz. mantık sizin. sonra bir mantık daha yürütüp bana terörist demişsiniz. size iade ediyorum. anama sövmüşsünüz gibi hissettim ama baktım annemlik bi durum yok kadın gayet yerinde rahat boşver ya dedim. vatan düşmanı mıııaaaa? saçını başını yolarım senin aaaağağağağ şaka şaka bu da acayip mesnetsiz bi hakaret ya. vatana millete enteresan faydalarım olduğunu düşünüyorum. içim rahat.
kuru soğanla ne alakası var hakikaten? oraya nasıl geldik? soğanla sinan oğanı mı kastettiniz. adamın ismini öyle kısaltıyorlar sosyal medyada. soğan ne diye baya ayıkamamıştım. sonra heeee dedim. cümlelerimde soğan da geçmedi ama belki sinan oğan'la ilgili bi gönderme mi dedim ama yok alakasız gibi.
diyarbakırlılar konusuna harbiden bir tebrik şerhi düşmek lazım. cumhurbaşkanlığında diyarbakır'da kılıçdar %72 almış, tayyip %26 almış. kılıçdar'a verilen sözü öyle bi tutmuşlar ki diyarbakırlı vatandaşlarımız izmir'i bile geride bırakan bi oran. izmir'de %63 kılıçtar, %31 tayyip. de işte ben diyarbakırla ilgili de bi şey söylemedim. diyarbakırlılara şerefsizlik veya sözünden dönme ithamım da olmadı. herhangi bir ilin adını dahi geçirmedim şimdiye kadar yazdıklarımda. sivasımız %69 tayyip demiş. canım memleketime bile tebrik postu atmadım. bir ilden bahsedecek olsam bu sivasım olurdu. mikromilliyetçiyim ben. toprağını yemişliğim var sivas'ın.
siz benim postlarımdan hareketle mi hiddetlenip geldiniz yoksa sosyal medyadaki bütün postlara olan nefretinizi bende mi dışavurdunuz anlamadım ama sinirlenemedim bile ya. normalde biri gelip sataşsa kalbimde bi hızlanma hasıl olur. niyeyse bi afalladı o da noluyo lan diye. neyse Allah sizden korusun beni.
şimdi arkamdan da bir yerlerde post filan atıp ithamlarda bulunursunuz diye mesajı herkese açık yayınlıyorum ki ithamlarınız boşa çıksın.
postu okuyan arkadaşlar herhangi bir yorum yapmazsanız sevinirim. bu arkadaşın kendi iç meselesi.
3 notes · View notes
Text
Tumblr media
O an geldi sanırım. Dönüşü olmayan yola girdik. Özrün geçiremediği hataları yaptık. Ama affetme beni. Unutma yaptıklarımı. Hep kalsın içinde. Dönmeye kalkarsan eğer, hatırla olanları. Kırdığımı... Döktüğümü... Hepsini hatırla. Mani ol, dönme. Cezalandır beni. Hak etmiyorum seni. Sevgini... İlgini... Değerini... Hak etseydim şu an bu durumda olmazdık. Değerini bilirdim. Kaybetmeden bilirdim değerini. Kaybetmeden... İnancım da yok artık olacağımıza. Senin kalbin taşlaşmış. Ben yaptım bunu. Ben taşlaştırdım kalbini. Sevgim merhem değil tuz oldu yaralarına. Beceremedim sevmeyi. İlgi göstermeyi... Değer vermeyi... Seni tatmin etmeyi beceremedim. Sahip çıkamadım bize. Düşünemedim çoğu zaman. Oturtamadım. Neyse boşver. Yaptıklarının sefasını sürdüm. Sıra, sıra yaptıklarımın cefasını çekmekte. Belki bir ömre bedel olucak bu yaptıklarım. Ama olmaması gerek bazı şeylerin. Mutlu olmamam gerek mesela. Sevdiğimi göstermemem gerek. Sevdiğim insanı görmemem gerek. İçimde kalmalı her şey. Kursağımda kalmalı. Bazen nefesimi kesmeli. Kesmeli ki ne kaybettiğimi bileyim. Sahip çıkamadım bize. Üzgünüm. Olmadı. Yapamadım. Yasaksın bundan sonra bana. Yasağı aşarsam misli ile öderim bedelini. Unutmayacağım olanları. Yaptıklarımı. Hiçbirini unutmayacağım. Uzun lafın kısası, affetme beni. Delicesine sevdim, hissettiremedim. Sevmemiş gibi oldum gözünde. Deli gibi kıskandım, umrumda değilmişsin gibi tavır takındım. Umursamaz oldum gözünde. Deli gibi heyecalandım ama gündelik olaymış gibi duruş sergiledim. Affetme beni. Neden buldun gitmek için ya da kalmak için. Ağzımı açıp dur diyemedim ya da git de diyemedim. Affetme beni olur mu? Affetme beni. Öldür hatta. Kurşuna gerek yok bilirsin. Hasretin yeter bunun için. Öldür beni.
-Şeyma
5 notes · View notes
ezgivardar-blog · 6 years
Text
Vize almak artık saçmaysa.. Belgrad!
Euro çok pahalı olduğundan beri vize alamıyoruz. O yüzden radarda vizesiz yerler var. Biz de içlerinden Belgrad’ı seçtik.
Tumblr media
Belgrad’a indikten sonra kiraladığımız aracımızı alıp dooğru Novi Sad’a. Novi Sad, Belgrad’dan sonra 2.büyük şehir ve çok sevimli. Öncelikle evimizi buluyoruz. Aşırı eski bir asansörü olan bir apartman dairesi evimiz. Ikea’dan döşenmiş, 1 tane yatak odası var orda biz yatıcaz, salonumsu alandaki kanapede de annemler. 4 kişi için geceliği 26 euro olan evimiz booking’te Vertigo Apartment olarak bulunabilir.
Eve eşyalarımızı bıraktıktan sonra hemen şehir merkezine gidiyoruz. Ev merkeze çok yakın olduğu için yürüye yürüye merkeze varıyoruz. Minik bir sokaktan, daha geniş ve trafiğe kapalı çarşı caddesine ulaşıyoruz. Novi Sad’ın en merkezi yeri burası. Çok kalabalık. Hava harika. Her yer tatlı cafelerle dolu. 
Tumblr media
Köpükten devasa balonlar yapan adamın yanından geçerken İroş bakakalıyor.
Cafelerde herkes ama herkes birasını yudumluyor.
Çok fazla insan köpeğini gezdiriyor.
Ve biz çok mutluyuz.
Tumblr media
Yürüye yürüye Özgürlük Meydanı’na geliyoruz. Zaten Sırbistan’da bu özgürlük meydanlarından çokca var. Hava karardıkça daha da güzelleşiyor. Ve güneş battıktan sonra ortaya patlamış mısırcılar çıkıyor. sokaklar mis gibi mısır kokunca dayanamıyoruz. En sonunda beğendiğimiz bir restorana biz de oturup hem dinleniyoruz hem yemeğimizi yiyoruz. Yemekten sonra evimize dönüyoruz.
Tumblr media
Ertesi gün kahvaltımızı evimizde yapıyoruz. Dışardan meşhur balkan böreklerinden alıyoruz, annem omlet yapıyor. Kahvaltıdan sonra çıkıyoruz ve ilk olarak Petrovaradin Kalesi’ne çıkıyoruz. Kalede bir takım yol çalışmaları var. Napsak nerden çıksak diye bakınırken bir okul gezsine denk geliyoruz. Öğrencilerle beraber yürüyoruz ve en tepeye kadar çıkıyoruz. 
Manzara harika. Yukardan bakınca, aşağıdaki evlerin çatıları tam bir ortaçağ kentini anımsatıyor.
Tumblr media
Kalede bir de kocaman saat var, şehrin simgesi. Manzara gerçekten muhteşem. Orda baya bi vakit geçiriyoruz. Tabiki magnetlerimizi alıyoruz. 
Tumblr media
Kaleden sonra aşağı iniyoruz. Öncelikle arabayla biraz şehri turluyoruz. Sonra tekrar merkeze gidiyoruz. Merkezde çok fazla pasaj var. O pasajların hepsine girmeli ve sevimli barları görmeli. Her pasajın içinden bir süpriz çıkıyor.
Tüm sokaklara dalıyoruz. Her seferinde bizi şaşırtan şeyler çıkıyor. Aralarda kaybola kaybola geziyoruz.
Tumblr media
Tabiki pazarı buluyoruz ve keyifle geziyoruz. Görüp görüp beğendiğimiz kocaman pamuk şekerden de almadan geçmiyoruz.
Tumblr media
Artık şehirden ayrılma vakti. Yol üzerinde Karlofça’ya uğrayıp ordan Begrad’a geçeceğiz.
Arabada İroş kucağımda uyuyor ve herkes inip Karlofça’nın meşhur kilisesini gezerken ben arabada oturuyorum. Karlofça Anlaşmasının imzalandığı kilise ziyarete kapalı, orayı gezemiyoruz ama minik kasabada arabayla turluyoruz.
Belgrad’a vardığımızda öncelikle evimizi buluyoruz. Evimiz fazlasıyla merkezde ve otopark sorunu olan bir yer. İsmi Modern&Old Fashioned Apartment olan evimizde 4 kişi 3 gece 90 euro’ya kalıyoruz. Ev olduğu için fiyatlar çok uyguna geliyor. Bu evimiz çok büyük. Kocaman bir salonu, kocaman bir de yatak odası var. Sonra evin öbür tarafına geçiliyor orda minicik bir mutfak, minicik bir tuvalet ve bir yatak odası daha var. Bu evlerin eski musevi evleri olduğunu düşünüyoruz. Büyük kısım ev sahibine ait ve evin öbür tarafında hizmetçisi kalıyor.
Biz eve yerleşene kadar iyice akşam oluyor ve birkaç saatliğine de olsa dışarı çıkmak istiyoruz. Çok uzaklaşmamak için doğruca bohem bölge olarak anılan Skadarlija’ya gidiyoruz. Skadarlija araç trafiğine kapalı bir yokuş cadde. Kabarık kabarık taşla döşeli yolda saplı sollu geleneksel restoranlar var. Geleneksel yemekler yiyip, balkan şarkılarıyla coşuyorsunuz. En meşhurları Dva Jelena ve Tri Sesira. Ama mutlaka rezervasyon yaptırmak lazım yoksa oturmak mümkün değil.  Biz bu keyfi daha az yorgun olduğumuz bir güne bırakarak caddeyi boydan boya geçiyoruz. Taşların üstünde yürümek çok zor ama etraf o kadar hareketli. Etrafı izlerken zaman nasıl geçti anlaşılmıyor. Evde yemelik bişeyler alıp geri dönüyoruz. Çok yorgun ve açız ve yarına enerji toplamalıyız.
Sırbistan’daki 3. sabahımızda öncelikle Burakla Balkan Böreği avına çıkıyoruz. Meşhur fırınların birinden kahvaltılık bir sürü değişik şey alıp eve geliyoruz. Sürekli simit yemek isteyen annemi memnun edemesek de değişik tatlarla kahvaltımızı edip hemen kendimizi dışarı atıyoruz.
Tumblr media
Yürüyerek öncelikle Belgrad Design District’e varıyoruz. Binalar arasında minik bir pasaj olan bu bölgede bohem dükkanlar var. Biz sabah çok erken saatte geldiğimiz ve her yer kapalı olduğu için pek bişeye benzetemedik.
Tumblr media
Design District’ten çıkıp biraz daha yürüyünce hemen Ulusal Müze’ye varıyoruz. Gezemiyoruz çünkü tadilatta. Biz de önündeki, Türkler’i Belgrad’dan çıkaran ve eliyle İstanbul’u gösteren prens Knez Mihailova heykeliyle fotoğrafımızı çekip Knez Mihailova caddesine dalıyoruz.
Tumblr media
Bu cadde hemen hemen dünyanın her yerinde benzerleri olan, araç trafiğine kapalı, bizim tarif ederken “Kıbrıs ��ehitleri” veya “İstiklal Caddesi” gibi ediğimiz caddeden. Sağlı sollu mağazalar ve cafe ve restoranlar. İroş caddeyi çok sevince, biz yürümekte zorlanıyoruz. Çünkü her ağaçta veya her bankta durup bi oyunlar yapıyor. Sonra bi de üstüne kakasını yapıyor ve pusetin içinde bez değiştirme operasyonuyla sonlanıyor Prens Michael’ın Caddesi bizim için :)
Tumblr media
Caddenin güzelliği sonunun Kale Megdan’a çıkması bence. Kale Megdan, eski kale kalıntılarının olduğu yemyeşil ve devasa bir park. Muhteşem nehir manzarasıyla, Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği noktayı izlemek çok keyifli. Girşteki İstanbul kapısı, kale içindeki savaş müzesi, Damat Ali Paşa türbesi, Sokullu Mehmet Paşa’nın yaptırdığı çeşme ve zafer anıtı görülmeye değer.
Tumblr media Tumblr media
Kale Megdan’dan sonra tüm şehri gezdiren meşhur ... numaralı tramvaya binmeye karar veriyoruz. Ama bir sıkıntımız var. Bilet almamız lazım. Turist info’ya soruyoruz. Bize hemen yakındaki Student’s Park’ın yanındaki kiosklardan veya şoförden alabileceğimizi söylüyor. Ancak şoför tek seferlik verdiği için kiosktan almak daha mantıklı diyince doğru parka yürüyoruz. Parkta gördüğümüz her kioska bilet soruyoruz ama hepsinde cevap aynı: “Biz satmıyoruz, şoförden alabilirsiniz.” Bizi bu sıcakta bu kadar gereksiz yürüttüğü için turist infoya kızarak tramvay durağına geri geliyoruz. Neyse en azından Student’s Park’ı görmüş olduk diyerek sakinliyoruz ve tramvayımızı bekliyoruz. Tramvaya binince hemen şoförün yanına gidiyorum. bilet milet diyorum ama çılgın bir kadın olan şoförümüz boşver salla gibisinden hareketlerle beni geri gönderiyor. Ve sonuç olarak bizi zorla bedavaya tramvaya bindirmiş oluyor. Valla bence sorun yok! Tramvay tüm şehri gezdiriyor evet ama umduğumuz kadar keyifli bir yolculuk değil çünkü hava felaket sıcak ve çok trafik var. Yine de genel bir fikir ediniyoruz ve bindiğimiz durakta tramvaydan iniyoruz. Çok yorulmuş ve yemek yemek istediğimiz yeri bulamamanın verdiği bezmişlikle ilk gördüğümüz yerde yemeğimizi yiyip kalkıyoruz. İro biz yemek yerken uyuyakaldığı için biz onunla eve dönüyoruz. Ben evde ona yoğurt çorba yapıp yediricem, o sırada annemler de pazar gezicek. Belgrad’daki evimizdeki, oranın tencere ve ocağıyla yoğurt çorba yapıcak olmak da ilginç bişi. Ve akşam üzeri Zemun’a gitmek üzere tekrar evde buluşuyoruz.
Tumblr media
Zemun, merkeze yakın minik bir balıkçı kasabası. Zemun’da gün batımı yapmalısın denen bu küçük kasabanın çok hoş bir sahili var. Nehir kenarında tatlı tatlı cafeler, yürüyüş yapanlar, kano yapanlar... Tepesindeki Gardos Kula isimli masal kulesini göremesek de sahil kenarında yürüyüşümüzü yapıyor, o tatlı cafelerin birinde biramızı yudumluyor ve sokaklarda kayboluyoruz. Kaka operasyonu yaşamadan dönme sloganıyla halka açık alanda bez değiştirme işimizi de yapıp, güneşi batırıyoruz.
Tumblr media
Zemun’dan sonra planlarımız çok çılgın. Çünkü İroş’u akşam annemlerle evde bırakıp biz Burakla Skadarlija’daki güzel restoranların birinde Balkan gecesi yaşıcaz. Süslenip püslenip evden çıkarak el ele Skadarlija!ya yürüyoruz. Sokağı birkaç kez turlayıp, çok da popüler olmayan Zlatni Bokal’e oturuyoruz.
Tumblr media
Garsonumuz çok sevimli bir amca. Bizi gülümseyerek karşılıyor ve geleneksel et tabağını öneriyor, yanına bir de şarap. Mis!
Tumblr media
Bir süre sonra müzsiyenler çıkıyor meydana. Arka masaların birinin yanında çalmaya başlıyorlar. Masadakiler de onlara eşlik ediyor ve biz çok eğleniyoruz. Balkan gecemizi bitirip mutlu, huzurlu şekilde evimize dönüyoruz.
Belgrad’da uyandığımız 2.sabahta da kahvaltıdan sonra hemen evden çıkıp yürüyeyerek Parlamento Binası’na varıyoruz. Binanın bahçesinde insanlar köpeklerini gezdiriyor, yürüyüş yapıyor. Bizimkinin belli bir mesafe yakınına bile gidilmiyor diye hayıflana hayıflana yürüyoruz. Ve kırmızı kiliseye yani Aziz Mark Kilisesi’ne ulaşıyoruz.
Tumblr media
Bir Sırp Ortodoks kilisesi olan St. Mark’s aslında çok yeni bir kilise. 1940′ta açılmış ve ortası boş, oturma yerleri duvara dayalı kenarda olan kiliselerden.
Bu kilise, parlamento binası, kütüphane, postane gibi büyük binalar hep aynı alanda Taş Meydan yakınında. Taş Meydan da yine hemen yanındaki parkıyla şehrin merkezlerinden biri.
Tumblr media
Taş Meydan’dan sonra arabamıza binerek Ada Ciganlija’ya gidiyoruz. Burası nehrin ortasında kocaman bir ada. Aslında giriş ücretli ancak navigasyon bizi adanın arkasındaki, karaya bağlantısı olan ve yol çalışmalarının olduğu kimsenin kullanmadığı girişe götürüyor. Ordan resmen gizlice adaya giriş yapıyoruz. Yüzen evlerin yanından geçiyoruz ve ada merkezine arabamızı park ediyoruz.
Tumblr media
Hava mükemmel ve ada yemyeşil doğasıyla bizi çıldırtıyor. Arabadan iner inmez bizi bir “kaldıraç” karşılıyor. Kocaman bir arabayı kaldırabileceğiniz bir kaldıraç sistemi kurmuşlar. Gerçek ve canlı canlı bilim işte!
Biraz daha ilerleyince, ses aynaları, periskop, güneş saati, DNA modeli, müzikli tabureler gibi şeyleri de keşfediyoruz. Tüm bu fen örneklerini rahatça girip deneyimleyebileceğiniz muhteşem bir bilim parkı yapmışlar. O kadar hoşumuza gidiyor ki hepsinde tek tek zaman geçiriyoruz.
Tumblr media
Bilim parkından çıkıp adada biraz daha yürüyüş yapıyoruz. İroşla çimlerde koşturup, nehre girenleri izleyip güzel havanın tadını çıkarıyoruz. Sanırım Belgrad’da en sevdiğim yer burası oldu!
Tumblr media
Adaya girerken ödemediğimiz ücreti çıkarken mecburen ödüyoruz. Ve Aziz Sava Katedrali’ne gidiyoruz. Terazije Meydanı’ndaki bu kocaman bembeyaz katedralin içi hala yapım aşamasında çünkü sürekli yakılmış ve bombalanmış. Dışı tamamen bitmiş olmasına rağmen içi inşaat. O yüzden dış görünümünden etkilenip tanıyınca hayal kırıklığına uğradığınız biri gibi :)
Tumblr media
Sırp Krallığı’nın önemli yöneticilerinden olan Stefan Nemanja’nın son oğlu olan Aziz Sava’nın gerçek ismi Rastko. Tahtın varislerinden olan prensi ailesi evlendirmek istiyor ancak dünyevi işlerle işi olmayan Rastko kaçıp bir grup rahip ile kutsal Athos Dağı’na gidiyor. Orda “Sava” adını alarak keişiş oluyor ve Sırplara Ortodoksluğun ne olduğunu öğreten bir din adamı haline geliyor. Sırp-Ortodoks kilisesinin kurucusu olarak anılmakta.
Katedralin yapımına bağışlarla devam edildiği için de içi inşaat halinde. ama inşaat perdelerinin arasındaki okları takip edip bodrum kata inince bir süprizle karşılaşıyorsunuz. Tüm duvarlar ve tavanın muhteşem resimlerle dolu olduğu bu salonun ne olduğunu tam anlayamasak da büyülenmiş şekilde geziyoruz. Dışarı çıkınca çanlar da çalıyor ve daha da güzel oluyor.
Tumblr media
Herkesin Ayasofya’ya benzettiği, benim bir de önündeki havuzla birlikte Taj Mahal’e benzettiğim bu güzel katedralden çıkıp hemen yakınındaki Kafana Cubura restoran gidiyoruz. Kaymaklı cevapi, geleneksel pjelskavica yemeği ve sopska salatası yiyip, Jelen pivomuzu yudumluyoruz.
Tumblr media
Yemekten sonra uyuyup dinlenmeleri için, İroş ve annemi eve bırakıp, biz Nikola Tesla Müzesi’ne gidiyoruz. Krunska sokağı 51 numaradaki müzeyi kişibaşı 15 euroya ve yalnızca 16:00′dan sonra gezebiliyorsunuz. (16:00′ya kadar sırplara ait). Sıradışı bir elektrik mühendisi ve mucit olan Tesla’yı çok seviyorum ve saygı duyuyorum. Edison yüzünden uğradığı haksızlığı ve yapayalnız ölümünü hiç haketmediğini düşünerek merakla ve ilgiyle geziyorum müzeyi. Sonrasında ise Tesla’nın hayatını anlatan bir belgesel izliyoruz ve bazı deneyleri deneyimleme şansımız oluyor. 
Tumblr media
Son günümüzde çok vaktimiz olmadığından meşhur street artları görmek istedik. Skadarlija, Savamala Bölgesi ve Strahinjica Bana Caddesi murallar ve street artla dolu.
Tumblr media
Belgrad’ın duvar sanatı çok meşhur olduğu için özel turlar düzenleniyor. Duvar duvar, sokak sokak gezdirip grafitileri, muralları ve tüm duvar sanatını anlatıyorlar. Hipsterların doldurduğu eski sanayi bölgesinin şimdi nasıl “creative district” olduğunu görüp, lokal ötesi kahve içiyorsunuz falan. 2 saati 20 euro. Eğer gezinin üstüne sokak sanatçısıyla bir workshop da isterseniz 30 euro. Biz kendi turumuzu kendimiz yaptık.
Tumblr media
Sonrasında ise Nikola Tesla Havaalanı’na doğru giderken doyamadığımız şehirlerden olan Belgrad’a son bir kez daha bakıp “görüşürüz” diyoruz...
2 notes · View notes
tu-mee-manque-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
Yalvarırım geri dön.. Ya da yok dönme.. Ya da istersen dön.. Ama boşver, sen sana yakışanı yap..
Gitmeler sana yakışır!. Ayrılığın hakkını ver.. Anlamsız kıl tüm yaşanmışlığı!! Kalmayı BECEREMEDİN, Bari gitmesini öğren!! Ne bileyim vur sırtımdan mesela, adı AYRILIK olsun!. Gidişlerden gidiş beğen, yeter ki gitmeler senin olsun..
Çok oluyorsun böyle gitmek mi olur?! Her gidişinde kendini bende unutuyorsun…
@christcs_yedek
2 notes · View notes
gerigelecekmisgibi · 7 years
Text
Ay valla depresyona girmek üzereyim bu dolunayın etkisimidir nedir bilmiyorum sürekli duygusal modda geziyorum hep ağlayasım geliyor hep bi hüzün bi kederli durumdayım. Kafama olur olmadık şeyleri takıyorum sonra diyorum yok ya ne takacaksım kafana sonra bi bakıyorum boşver dediğim şeyin tam ortasındayım düşünmekten kafayı yemiş durumda. Ne olcak halim bilmiyorum. Ne yapmam gerektiğini biliyorum ama yapmaya cesaret edemeyişimi anlayamıyorum. Hep aynı şeyden imtihan ediliyormuşum gibime geliyorda bi türlü ders alamıyor muşum gibi.. Allah'ım artık anlamamı görmemi istiyor da ben bi türlü anlayıp göremiyor muşum gibi.. hep aynı dertten muzdarip oluyor muşum da çözümü hep dışarda arıyor muşum gibi.. çözümü dışarda aradıkça çözemeyecek mişim gibi.. artık kendime dönme kendimim farkına varmam gerektiğini bi türlü idrak edemiyor muşum gibi.. bu böyle uzayacak gibi ve ben nato kafa nato mermer yine filmi başa saracak mışım ve yarın sabah uyandığımda hiçbirşeyi değiştirmek için çaba göstermeyecek mişim gibi..
1 note · View note
mhermess · 4 years
Text
Selam gene ben, eğer buraya bir şeyler yazıyorsam bunun nedenini siz de çok iyi biliyorsunuzdur. Ya çok mutluyumdur ya da baya mutsuz. Bugünki ise mutsuzluk. Aslında süreç uzun bi süreç. Bir nevi domino taşı etkisi gibi bi kaç şey üstüme çullandı.
Big bang den başlayalım. Yatağım kırıldı, zaten yatağım bi tuhaftı bir iki çıkığı vardı ama sağlamdı sonuç olarak. En azından yatabiliyordum. Işin sıkıcı tarafı yatağın bacaklarından birinin tamamen yan yatmasından sonra oldu yatağın bi tarafı aşağıda bi tarafı yukardaydı. Yeni yatak almak şart oldu ama bu iş benim için çok zahmetli. Yatak, dolap yatak odası mobilyası vs bunlar piyasada aşşırı derecede yeni gelin tarzında yapılmaktadır. Abartı süsler gereksiz dekorlar sadelikten uzat başlıklar tuhaf tuhaf aynalı modeller derken odamın bi anda çeviz sandığına dönme ihtimali var çünkü piyasada odama uygun pek eşya yok. Hal böyle olunca bu yatak işi canımı sıkmaya başladı. Neyse tek sorun bu olsa gene iyiydi bir de bilgisayar var.
İşin başka tarafında, bilgisyarım cayır cayır ter döküyor. Artık yaşlandı 10 yaşında falan. Bir de laptop olduğundan dolayı iyice bir zayıf. Buna rağmen bu güne kadar iyi geldi ama artık ihtiyaç karşılayamaz duruma geldi. Gene de bununla yetinmem lazım en azından 6 ay kadar. Sonra yeni bi bilgisayar alacağız ya da ne kadar param varsa umursamadan oyun konsoluna yatıracağım. Bu bilgisayarın bi sorunuda ekipmanlar. Geçtiğimiz günlerde A101 e bir klavye geldi alıyım klavyem sıkıntılı dedim sonra bi baktım yaklaşık 15 tane a101 gezmeme rağmen bir klavye bile bulamadım. Tam eve geldim neyse sağlık olsun diyip kulaklığımı taktım ve fark ettim ki kulaklığım a bozulmuş daha alalı 1 ay olmamıştı. Evet pahalı kaliteli bişi değil 20 liralık bir kulaklıktı ama işime yarıyordu. Sonrasında bunu bizimkilere anlatsamda nafileydi napacam şimdi boşver sonra bişi yaparsın vs diye klasik geçiştirme. Ama bu bozulmalar bitmedi bugün ise bilgisyarımın mause'u bozuldu ve tamir edemedim garantiye de yollayamıyorum şuan korona sebebi ile.
Şimdi sırada ne var bozulacak merak ediyorum her gün yeni bir şeyim bozuluyor. Ve bu durum artık canımı sıkmaya başladı. Ha bu arada şuan yerde yatıyorum yeni yatak alınana kadar tabi bu korona vs dönemi derken ne zamana kadar beklenir kim bilir.
0 notes
goddles-blog · 5 years
Text
Boşluğa Veda
Şimdi gitmek istiyorsan, git.
Durma, kapıyı açtım sonuna kadar.
Geri dönme, zor bıraktım seni.
Özle arada beni.
Anıları bazende elimi.
Bakma geri dönme dediğime dön.
Dön çünkü özlerim seni.
Dön çünkü olamayacak kimse senin gibi.
Ya da boşver boşluğa veda.
Sana elveda.
0 notes