Tumgik
timurkaraca · 2 months
Text
Deliler gibi fink atıyorum ortalıklarda. Yalanlar söylüyorum ve alay ediyorum kuşlarla. Sen gerçek misin? diyor, maskelerin arkasından. Sırları var. Koşuyorum sağır sağır. Kalp kırmak bu kadar kolay mı? diyor bana, vicdanımı kuşlar kemirirken. Koştukça koşuyorum, koştukça koşuyorum. Gökyüzü en çok bana dargın. Deli cesareti mi bu kendimi sevdirdiğim? Yoksa en çok sen mi yabancısın bana geceleri? En çok gerçekken ben. Bir ceset gibisin diyor öldürmeye kıyamadığım. Kaçıncı kaçamak bu? Kaç gün oldu yok edeli ve neredeyse hiçbir şey uğruna. Yeter. Dikişlerim patlıyor. İyiyi öldürdüklerinde diyorum ben kötüydüm. Ve şimdi neyi değiştirebilirim? Alaycı tavırlara büründürüyorum kendimi. İnsan kötülüğün gölgesine tutsak olduğu zaman gizleyemiyor acizliğini geceleri. Kurumaya yüz tutmuş çiçeklerin utancı gibiyim en çok, biri gelir anlar diye beklediğim ve hiç yorulmadığım. Öper sanki bulutları? Uzun mu uzun alçakken... Bir gece vakti bir çağrışım gelir kulaklara... Hadi! Gidelim buralardan... Fısıltılar... Arada gülüşmeler... Çocuk aniden haykırır acıyla. Söküp aldılar! Ya sen? Yalan söylüyorum gibi mi geliyor sana? Kendini kandırdığın taburelerin üzerinde göremediysen geçmişlerin izlerini... Gelecekte utanacağın şeyler uğruna mı yok ediyorsun kendini? En çok ben yalancıyım ve en çok ben her neyse oyum ve en çok ben bilmem neyim. Ben biraz şeyim... Şey. Koşuyorum it gibi. Bu senin anlamsızlığın değil. Koşma! diyor bana. Sırtını dönmüş. Koşma! diyor. Koşma diyor yoksa kendimi yok edeceğim. Koşma! Vuracağım kendimi! Koşma! Bir tüfek patlıyor kayalıkların arkasından. Ben o sırada gölgem ile alay ediyorum. Bir tüfek daha patlıyor. Koşuyorum it gibi, beynim sağır. Bana hala koşma! diyor. Beni tanımaya başladın, diyorum. O, ölürken.
2 notes · View notes
timurkaraca · 10 months
Text
timur diyor aç kapıyı. kulaklarımda bir müzik. kapıyı aralarsam diyorum ben kendi kendime , ne olacak? beni avlayacağını düşünüyor ve böylesi daha kötü. daha önce deneyimlenen maskelerle birlikte çakılıyor aynalar. bir sırrım var diyor sana söylemem gereken. parmaklar ile işaret ediyorlar beni. bu it ve bu piç ve bu bilmem neler. duyduklarıma göre çok kötü biriyim. empati yoksunusun diyorlar bana. ben o sırada katledilen çocukları sayıyorum. içimden. nasıl diyor nasıl yaptın bunu? kendine? kendime değil diyorum ben. ayaklarıma kapanıyor birileri. yalvaranlar ve kendini yok edenler. yok yere. bazen bir yılanım ve bazen zift. parmak beni işaret ediyor ve bu hayatta tanıdığım en lanetli insan sensin diyor. gözleri kapalı. yürüdükçe yürüyorum. buralarda bir yerlerde bir şey arıyor gibiyim. boğazımla oynuyorum sıkmak istercesine. binlerce yalan ve yakarış. önümde önünü ilikleyenler. ılık ılık konuşurlarken. ne saygı istiyorum ne sevgi. timur diyor aç kapıyı, sen kötü biri değilsin. biliyorum diyorum içimden. kendini kandırmak istiyor, kötülükleriyle. hayır diyorum ben besleyemem seni ve yok edemezsin beni. uyuşturdukça uyuşturuyor bana olan nefretini. senelerdir. delirmekten korkuyor. sözde benim yüzümden. benim kurallarım ve benim çizgilerim diyor dans ederken. hızlandıkça hızlanıyorsun diyor altımdaki. daha önce hiç böyle sevişmedim diyor. bu kaçıncı mide bulantısı? içinizdeki zehri emmekten bıktım! bütün duyguları tattığımı düşünüyor. çok karanlıksın fakat çekicisin diyor asyalı. seni çok iyi anlıyorum diyor bir başkası. iğrenç bir orospu çocuğunun tekisin diyor, deliler gibi dans ederken ben. bu kaçıncı karambol ve bu kaçıncı yalan? timur diyor aç kapıyı. sanki kilitliymiş gibi. hep bir beklenti ve kendinden emin olamama. başkalarının kötülüklerini yok etmek mi görevim? vicdan muhakemesi yapacakları anlarda ortaya fırlattıkları bir boomerang mıyım yoksa? kendi kendime soruyorum ve kendi kendime gülüyorum içimden. nefret ve kin duygumu yok edeli seneler oldu. timur diyor yalvarırım aç kapıyı. sanki beni anlayacakmış gibi. Timur Karaca diyor ciddiyetle biri, kapalı ve griftli bir kutudur. imkansızdır. hep vardır ve aslında hiç olmamıştır. ne kadar iyiyse o kadar kötüdür diyor.  onu anlamadan önce kendinizi anlamalısınız. kendinizi anlamazsanız diyor timur size anlatır. o size anlattıkça ondan nefret edersiniz diyor, kendinizden edemeyeceğiniz için. bir sikten haberi yok. gelişi güzel söylentiler ve uydurmaca masallar. timur diyor aç kapıyı senin hiçbir suçun yok. sakallarım uzamış. canım yanıyor ve canım yandığında gözlerim kızarır, kusarım. geçen sene diyorum bir konteyner tükürük kustum. pencereden beni işaret ediyor ve bu o çocuk mu? diyor. hakkımda hep bir şeyler söyleniyor birileri tarafından. birilerinin birileri. öfkeliyim ancak en çok kendime. dişlerimle dudaklarımı yiyorum. sağıma ve soluma bakıyorum hızlıca. suratımda iğrenç mi iğrenç bir ifade. timur! diyor aç kapıyı. sinirleniyorum diyor. film başlıyor. zamanı geldi. intikam duygumu yok ettiğimde asfaltta çene parçaladım. kimse bana yalan söyleyemez ve oyun oynayamaz diye dağın tepesine çıktım ve başıboş bir aptal gibi durdum. durdum. her yerde bir parmak. söylentiler. şöyle böyle. deliler gibi eğleniyorum fakat kimse bunu bilmiyor. çok ceset var içimde. mışıl mışıl uyuyor gibiler sanki. öldüklerinden emin olamamak yüreğimi söküyor. ağlarken kusuyorum, kusarken ağlıyorum. ışıklar kapalı. yine de köpeklerin beni anlayabileceğini düşünüyorum. en azından? timur! diye haykırıyor. aç kapıyı! ellerimle yüzümü ovalıyorum. bu insanları ve parmakları toplasak, bu parmaklardan yine o insanlardan yaratsak ve tüm bunları bilmem kaç ile çarpsak diyorum. yüzde kaçım edebilirler? egomu yontmayı deniyorum parmağım ile kalbimi işaret ederken. timur diyor gene birileri ve egoist bir orospu çocuğunun tekidir diyor. muazzam bir aurası vardır diyor beni arzularken. timur! diyor aç kapıyı. sen hayatımda tanıdığım en günahkar insansın. gene söylentiler ve uçlar. hakkımda birileri hep bir şeyler söyleyip duruyor. durmadıklarında kırmızı çizgiyi aşarsan diyorum. gerisini söylemeyeceğim. bu da benim sırrım. ansızın bir boşluğun içine düşüyorum ancak bu sallantı bana garip hissettiriyor. sıfır stres. dişlerimi sıktığımda çenem belirginleşir ve gözlerdeki ifadeler değişir. ancak ve ancak bu benim melek gibi bir çocuk olduğum gerçeğini değiştirebilir mi? timur diyor aç kapıyı! sen şeytandan bile daha tehlikelisin! yeter diyorum içimden. bu kadarı yeterli. geçmişi ile barışık olmayan insanların yakarışları olarak adlandırmak mıdır yapmak istenilen? hayır. sadece hiçbir insanın içimdeki iyiliği öldürmesine izin vermedim ve aslında hepsi buydu. timur diyor aç kapıyı! sen hayatımda tanıdığım en kötü insansın. odada biri yok.
7 notes · View notes
timurkaraca · 1 year
Text
Yolumda yürüyorum usul usul. Geç kalınmış bir yemek. Midem kasılıyor soğuktan,,, atlar birbirleri ile konuşuyor. Başkalarına yalan söylemekten çekiniyormuş gibi yapıyor kuşlar. İyiliğin ve geç kalınmışlığın simgesi. Kendimi kandırmaktan diyor ayaklarımda ses...musikiyi unuttum. Ne gidebileceğim bir yol ne uğruna ölebileceğim... diyor yılan. Kaybettiğim yerde miyim yoksa kendimi mi aradığım? Buralardan bakınca yalan söyledim gibi hep, en çok kendimi kandırdığımdan.
13 notes · View notes
timurkaraca · 1 year
Text
Ölüm var, dedi çocuk. Sakallarımı kesiyordum. Dönüp bakmadım bile. Aynalar ile iç içe girmiş cesetler görünüyordu kapalı kapıların ardında. Aklından bir sayı tut, dedim. Yedi mi? Başını salladı. Daha kaç kez söyleyeceğim sana? Daha kaç kez söyleyeceğim (!) diye diye büyüdü. Yetişti bana. Şimdilerde benden daha büyük, daha cesur ve daha az günahkar. Ve bakıyorum yine buradasınız. Hep buradaydınız. Sanki hiç gitmemişsiniz gibi. Ancak hiç kalmadınız? Onu ne yapacağım bunu ne yapacağım diye diye kaçıncı mezar açıldı ve kaç defa yaralandı ve kaç defa öldü ve öldürüldü kimseler tarafından. Kaçıncı hayalindi bu senin? Daha iyi yenileceksin diye... Diye yedin bitirdin kendini. Hayaller kurarken diyor ayyaş. Sanayiler bizi eritip eritip yuttu. Tüketti. Kimin gölgesinde tutsaksın en çok? Geceler bu yüzden mi derin ve anlamsız geliyor sana? Bana soru sorma diyorum, işine bak. Kızıyor bana ve bir türkü söylemeye çalışıyor. Bilinmeyen bir flüt. İlk defa ele alınan. Sesler yükseliyor bir arabanın içinden. Bir gece yarısı ansızın dilek ağaçları toprağa karışıyor. Gene de türküyü söylemeye çalışıyor. Sus, diyorum ona. Şifa istemem balından söylüyor. Sus! diyorum. Tamam, sor. Söyleme bir şey. Hep sen mi soracaksın? diyor. Hep sen mi yok edeceksin kendini bir başına? Sanki hiç, hiçbir şey olmamış gibi? Bana hiç mi sarılmayacaksın? Hiç mi özlemiyorsun geçmişinin geçmişini? İlk diz kanamanı? Neden artık ellerimi tutmuyorsun? Bir yabancı gibisin en çok bana ve bu ağır. Sus! Hep sen mi konuşacaksın? Sen mi bağıracaksın en çok? Kaç ceset var içinde? Gömmeye bile kıyamadığın? Bu yüzden mi kokuyorsun geceleri bir ölü gibi? Sonbahar kokardın sen. Sanki hiç ilkbaharı merak etmezmiş gibi. Sabahları umursamadan yola koyuluyorsun? Sus! Kaç kişi terk etti seni? Kaç kişiyi gömdün? Oysa ben hep buradaydım! Sus! Sus! Sus! diye bağırıyorum ona. Sus! Beni neden görmedin? Hep buradaydım diyor. En çok senin mi canın yanıyor? Sen mi kanadın en çok? Kanattığın kadar mı kanadın yoksa damarların mı bilendi? Gözlerim kararıyor ve keskin bir kelime arıyorum. Ne o? Beni mi öldüreceksin şimdi de? Sıra sonunda bana mı geldi? Dayanamıyor musun bana? Kendini mi kaldıramıyorsun kaldırımlardan? Sus! Bana sarılmazsan diyor nasıl atlatacaksın tüm bunları. Kusuyorum.
14 notes · View notes
timurkaraca · 1 year
Text
Bar taburelerinde miskin miskin konuşuyorlar ardımdan. Sayacakları sayılar ya üç ya da beş. Paltom nerede olabilir? Bir bulaşık diz çöküyor aşka nazaran. Çığlık çığlığa kalmış bedenler. Buralar hep suskun gibi görünür diyorlar ancak hepsi evli. Ya kime bağıracaksın? Kime anlatacaksın derdini diyor kırklı. Giyinmek gerekli yalanları. Gerçeğe ulaşmak adına, blöfler mi yapmak gerekli tetik tetiğe? Bir çeksem vuracağım on ikiden gibi. Karmaların karmasına ulaşacağım. Günah işleyeceğim ve sonrasında tövbe edeceğim ellilerde. Ne uğruna? Kusmak istiyorum suratına. Otuz beş kilometre hızla gidiyorum ve önümde bir insan beliriyor. Leş. Camı indiriyorum. Sana dünyadaki en önemli bilgiyi vereceğim diyor bana. Karşılığında beş sterlin. Tamam, diyorum. Söyle. Rus edebiyatı diyor... Beş para etmez. Elinde Dostoyevski kitabı. Annesi evden kovmuş. Ben o sırada içimdeki cesetleri sayıyorum.. Mezarlar yetmiyor. Annem benim için ağlıyor. Annem için, diyor bana. Annem, bana benim yüzümden yalan söylüyor. Oysa bilmiyor yılanlar beslediğimi. Bilseydi... diyorum ben. Daha da zehirler miydi kendini? Benim yüzümden? İki bin dokuz yüz doksan altı kilometre yürüdüm. Yoruldun mu diye ayaklanma çıkardılar. Gereksiz telaşlanmalar. Domuzlar ateşler içinde kıvranıyor. Sizin ve sizlerin, hepinizin suyu yetersiz. Bir kıvılcım gerekli kıvranmaya. Kemiklerimi sayıyorum bir gece vakti, ansızın beliriyor ay. Arılar ölürse ne kalır sana dair? Kaç musiki gerekli beni sana susturmaya? Susadım ve susmuyorum geceleri. Bunlar hep kelime oyunu gibi ve alaycı tavırlar. Geçmişimi tırnaklarımın arasına alıp, bir kürdan mı gerekli yakmak için? Zift kokuyorum sabahları. Kayalıkların arasına saklanmış bir çocuk, boğulmak için can atıyor okyanuslarda. Kıpırdamak bile istemiyor. O derece güçsüz düşüyor derinlere. İn, diyorum sana! Derinlerime in ve çek beni bu kuyuların ve yılanların ve öfkelerin ve nefretlerin ve girdapların ve soykırımların ve katliamların ve nefessizliğin bulanıklığından. Çocuk acı ile haykırıyor uçurumların ardından. Ancak kimse duymuyor. Alaylar ile birlikte tabutlar çakılıyor bir kış güneşinde. Arapça bir şeyler okunuyor. Ölüm var, diyor. Yedi yaşında. Ben yirmili yaşlarımda hayallerimde öldüm. Gözyaşları süzülüyor yanaklardan. Derinlerimde kusarcasına bir acı. Yoksa öfke? Nedir seni bu kadar delirten ve dellendiren? Nedir sana bunu yaptıran? İyiyi öldürmek... Geleceği kandırmak değil midir? Ey... Sen! Bazen güneş ve bazen gece. Nedir aklını bulandıran? Benim adıma... Türlü türlü oyunlar ve türlü türlü kendinden emin olamama... Bir yalan, başka bir yalanı doğurduysa diyor... Hangisinin gerçek olduğuna nasıl inanacaksın? Ne uğruna? Kimsesizler hiç dans etmeyecek mi ateşler arasında? Ve sen burada, nerede olacaksın? 
7 notes · View notes
timurkaraca · 1 year
Text
Derinlerimi yarıp yarıp yargıladım hep. Okyanuslar sana mı hayrandı yoksa benim eylemlerime mi daha çok? Musa dirilse ve bir beşlik çaksak, muhtemelen alay ederdi benim geçmişim ile. Bir yudum daha alırken ben kusmuk lekesi mi yıkanan? Yıkamak mı gerekli geleceği demiştin sen... Yoksa yıkmak mı söylemek istediğin... Yoksa güç müdür insanı en çok kanatan? Kanattıkça. Daha da derine. İliklerimde irin. Günahlar... Bir vebali üstlenmeden diyor kulaklarımdaki tını... Çok mu çok musikiler çalıyor çayırlarda. Bir hayvan gibiyim en çok zamana uzanan. Başıboş bir deli. Kürek kemiklerimde böbürlenmeler. Yalan söylüyorum gibi mi geliyor sana? Ben cigaramı tüttürürken bilmem kaç insan... Bilmem kaç anne başını okşuyor sevginin. Ve bilmem kaç insanlar hep bir şey geveliyor hayvanlar arasında. Hayvan. Olsun diyorum ben kendi kendime... O silahı bırak diye telkinlerde bulunuyorum aklıma. Üç kitap yazdın diyor filozof bozuntusu.. Ben diyorum altı. Kaç sattı diyor kaç bin. Kazandın mı? Sırtını dönüp uyuyor. Uyuyorlar. Yirmi sekiz oldun diyor aç kendini. Dedem seksen iki ve gözlerindeki pişmanlığı... Zamansızlığı izliyorum usul usul. Kaç günah işledin diyorum? Sayıyor da sayıyor. Koca bir sıfır. Alışması mı güç yoksa anlaşılmazlıklar mı tedirgin ediyor seni? En çok beni gibi oradan. Sağa ve sola savrulup duran sarılmalar. Öfke ile kalkan zarar ile oturur diyor boğa. Ayaklanmalar. Boğaların hepsi ayakta. Kaçmaya hazır zehirler. Sık şu kurşunu diyor öğretmen. Sen o kurşunu sıkmazsan diyor... Ben bu çocuğu delirteceğim ve hayatını mahvedeceğim. Sık ki... Bana ömrümün sonuna kadar kaldıramayacağım bir acı yaşat. Görevim bu gibi. Kaostan mı besleniyorum yoksa başlı başına bir kaos muyum zaten? Başkalarının vebalini yaşıyor gibiydim. Sonra anladım ki başkalarının başkaları da varmış işin içinde. Rujunu sürüyor ve sokaklarda dağılıyor. O sırada beş yaşında bir bebeğin böbreklerini söküyorlar.. Seksen iki yaşındakiler daha uzun yaşasın diye. Dedem bunu bilmiyor. 
6 notes · View notes
timurkaraca · 2 years
Text
Mavi yaz akşamları, patikalarda, dalgın, Gideceğim sürtüne sürtüne buğdaylara. Ayaklarımda ıslaklığı küçük otların Yıkasın, bırakacağım başımı rüzgara.
Ne bir şey düşünecek, ne bir laf edeceğim; Ama sonsuz bir sevgi dolduracak içimi; Göçebeler gibi uzaklara gideceğim; Mes'ut sanki yanımda bir kadın varmış gibi.
- Rimbaud
11 notes · View notes
timurkaraca · 2 years
Link
..
6 notes · View notes
timurkaraca · 2 years
Text
koştum koştum bir çocuk gibi beynim sağır raylar vardı kafamda  içinde halatlar vızıldıyor bir şeyler sanki koştum koştum bir çocuk gibi beynim sağır ses verin bana diye koştum hep beni duy! duy beni ey! buradaydı hep gökkuşakları ve toprak sen kokuyor geceleri en çok ve yağmur hep ıssız koştum koştum bir çocuk gibi beynim sağır acım kadar büyük olmayan binalar büyüklük gösterisi yapan cambazlar oyunlar bazen en çok bazen en çok dünya koştum koştum bir çocuk gibi beynim sağır ben koştukça bir şeyler bir şeyler düştü hep  içimden  ben koştukça düştüm düştükçe delirdim delirdikçe koştum hep. nereye?
16 notes · View notes
timurkaraca · 2 years
Text
benim adima baskalari karar veriyor gibiydi hep. bu zaten en basindan beri boyle degil miydi? kendimi izole etmeye alistirdigim gunden beridir bu soruyla savasip durdum zaman zaman. zaman. hız. ofke. cok hizli kosarsam yorulmayacak gibiydim hep ancak yurusem zaman buna aldiris bile etmeyecekti. yolun kenarindan yurumektense yolun ortasinda durmak hep daha cazip gelmisti bana. birilerini bekliyor gibi durmak. bir kaza. bir ray kopsun. tır.
6 notes · View notes
timurkaraca · 2 years
Text
kozlar cok siradandi. ben de her seyi bilmislerden. eskiden beridir iyi bir satranc oyuncusuyumdur. neyse. kozlar cok siradandi. rulet masasinin cevresinde godomanlar mi godomanlar vardi. ne yakali adamlar ve ne renkli kadinlar. gulusmeler geliyordu ancak kafam agir. masanin uzerine her seyimi koydum. rulet bilmedigimi biliyorlardi ve alay konusu gibiydim hep. ancak iyi bir satranc oyuncusu oldugumdan eminlerdi ve kazanacagimdan suphe duymuyorlardi. kaybedecek hicbir seyim yoktu.
6 notes · View notes
timurkaraca · 2 years
Text
Bu kadar yılanın arasında hiç zehirlenmediğini düşünüyordu, topuklu ayakkabılarını çoktan giydirmişlerdi ve kimse bunun farkında değildi. Neredeyse o bile. 
12 notes · View notes
timurkaraca · 2 years
Text
Kimseler durduramayacaksa beni ve bu öfkemi, hiçe sayılacak ne kalır? Ne uğruna? Domuz gibiyim. En çok sana gibi ama değil. En çok kendime. Her şeyimi mezara gömdüm ben. Ellerim kir. Toprak kokuyorum geceleri. Terledikçe yeşerten. En çok ben rol yapıyormuşum gibi.  Tüm dünya bu kadar yalanken. Ve tüm dünya bu kadar bağımlı dans ederken. Sen. Cesetler arasında. Ceset. Görmezler. Ayakları bebeklere takılıyor. En çok geceleri ancak kimse duymaz, bilmez ve delirirler delirdikçe. Gene de en çok ben. Derimi tırnaklarım ile soysam gözlerinin önünde, gene de göremezsin içimi çünkü ben bir kütle gibiyim.  Buzdan. Ancak işte bundandır kimse göremesin içimi. Yangın.  Yoksa. Gibi en çok. Gene de en çok ben suçluyum. Rol yapıyorum gibi en çok. Yüzümü açtım gibiydi hep ama gönlümü hiç açmadım. Rol yapıyorum gibi. Gönlümü açtım gibiydi hep ama yüzümü hiç açmadım. Ya sen? Sen hangisiydin bu hayatta? Bir sigara daha yakayım.
9 notes · View notes
timurkaraca · 2 years
Text
ayaklarım kan ağlıyor koşmaktan. dur! diyor bir şeyler. bilirim. bilirsin de biraz... birileri ölmüş ya da öldürülmüş. gene birileri tarafından. birileri. bir ağaç için diyor radyodaki ses kıpırdamak istemiyorum bile. yapış yapış her şey. sanki dün her şey o kadar çok kötüydü ki daha güzel olacak gibiydi bugün ve birileri hep birileri ile alay etti. benim vicdanım diyorum ben neredesin? buradayım diyor korkma. ya hep  ya hiç gibiyim hep. en başından bu yana. daha hep yazacak mıyım yoksa susacak mıyım aynı yaptığım gibi diye sormak mı lazım kendime yoksa ben dünyayı değiştirebilecek kadar deli miyim? öyle derler. bazen. bazen en çok hep. belki de kelime oyunu yapıyorumdur ve tam sola bakacakken sağa bakıyorumdur ve o sırada kırmızı ışık yanıyordur. tam yolun ortasındayken ben ve birileri beni kavşaklarda beklerken. kafiyeli cümleler bunlar. şov mu yapıyorum yoksa kendimi mi kandırıyorum? en çok seni mi yoksa? eh. dünya böyle bir yer diye kestirip atsam bütün büyüyü bozacak gibiyim en çok ama sen de biliyorsun ben gerçeğim ve neredeyse en gerçek. bu  yüzden asla yalnız değilsin. çünkü korkuyorsun. korkuyorsun ve bu seni mahvediyor. anneler her gün ölür.
6 notes · View notes
timurkaraca · 2 years
Text
neredeyse hiçbir şey umurumda değil. ve bundan rahatsızlık duyuyorum
29 notes · View notes
timurkaraca · 2 years
Text
insanlar boyledir. damarlarina bir kere bastin mi. dunyayi yakacaklarini sanirlar. oysa ki yaktiklari tek sey hayatlaridir. 
27 notes · View notes
timurkaraca · 2 years
Text
sana bir sır vereceğim. bana edebiyatçı diyorlar. ya da yazar. oysa ki değilim. onlar kendilerini ben soyleyim ben boyleyim diye kandiriyorlar ve beni de malzeme ediyorlar. ama degilim. ne edebiyattan anlarim ne bilmem neyden. nereye virgül konulur bilmem. sikimde degil kafama göre yazar çizerim. anlamissin, anlamamissin umurumda degil. ama inan bana ben gercegim. sana oyun oynamiyorum. sana rol yapmiyorum. beni anlamaya basladigin an kendini kesfetmeye basladigin an olacak. tadini cikart. neyse simdilik bu kadar. siktirin gidin. 
14 notes · View notes