Sana gel diyemem. Sana gel diyemem yazmak bile öyle acı geliyor ki. Annem hemen gelmezse geç kalmış olabiliriz. Ellerinden öperim. Leman'a Faik'e çok çok selam. Celal'e hasret..
"... o kum fırtınası bittiğinde, nasıl olup da onun içinden geçebildiğini, nasıl hayatta kalabildiğini anlamayacaksın. Hayır, o fırtına gerçekten bitti mi bunun bile farkına varamayacaksın. Yalnız, tek şeyden emin olacaksın. O fırtınanın içinden geçtikten sonra, fırtınanın içine ayak attığındaki kişi olmayacaksın artık, aynı kişi olmayacaksın. Evet, işte kum fırtınasının anlamı bu."
Dalgalar kalbime doğru bir balyoz gibi çarpıyor yine. Şu esen rüzgâr bile tenimi kesiyor, insafı yok gibi. Neden huzuru aradığım yerde acı sarıyor bedenimi. Yoksa benim gibilerin kaderi hep böyle miydi?
Geceleri gökkuşağını boyamak mıdır suçum? Herkes bağırırken şiirler okumak mı, susmak mı sözün bittiği yerde, kusmak mı sindirebildiklerinizi? Apansız uykum kaçıyor kaç gece, bu da mi aleyhime? Sondan saymaya başladım adları-böyle hoşuma gidiyor. Beğenmeseler de seviyorum ellerimi, hep olmayacak düşler görüyorum, yenileceğim kavgalara giriyorum durmadan. İtiraf ediyorum... Silin adımı listenizden, yokum; Aslında bir oyun olan kavgalarınızda ve aslı bir kavga olan oyunlarınızda. Kirli sevinçlerinize ortak etmeyin beni. Gözyaşlarınızı da paylaşmıyorum. Yalan övgülerinize htiyacım yok. Gıyabımda kesinleşmiş hükümler verin. Bir sürgün nereye sürülebilir? Gölgeler kelepçeye vurulur mu? Çekilin, yürümediğiniz yollarımı kirletmeyin.!
Ne yazık ki göremeyeceksiniz sonumu. Sessizce toprağın altına akacak ruhum. Kimseye haber vermeden,usulca. Babamın hayaleti baş ucumda olacak o gün. Dertlerimi dinleyecek kara toprak. Anlamaya çalışacak kederimin sebebini, yorgunluğumu. Sonra bir teşhis koyacak kendince. Tükenmişlik.
İçime işleyen acıyı size değil bir suya bırakmayı öğrendim. Dal olmaktan vazgeçeli çok oldu bu yüzden ne bir ağacım var bana beden, ne de çiçek açacak benden.
Beter, bize kısmetmiş. Ölüm, böyle altı okka koymaz adama, Susmak ve beklemek, müthiş Genciz, namlu gibi, Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri, ve çatal yürek, Barışa, bayrama hasret. Uykulara, derin, kaygısız, rahat, Otuziki dişimizle gülmeğe, Doyasıya sevişmeğe, yemeğe... Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri. Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret Ve asıl biz biliriz kederi.
Yitirişin sarsıntısındaydım. Bütün hayatımı boşunalık sarıp sarmalamıştı, bir de korkular. Yalnızlık korkusu demeyeceğim; yalnızlık öteden beri benimle.