Tumgik
bitimsiz · 2 months
Photo
Tumblr media
Miguel Morayta · Camino del infierno · 1951
90 notes · View notes
bitimsiz · 2 months
Text
Sonra tanıdık yüzlerin elektrikli soba işlevi gördüğü anlar var. Yanar, yakar ve söner. O turuncu ışık söner, bir bakarsın güneş de batar. Düşünürsün 'nedir' bu uzun bakışların sebebi. Gülünç. Poşet poşet kusmak vardı. Bir de bunu yapamamak. Ve göz var toprağı kurak. Yalandan kıvrılıp ağızsız gülen. Berbattır bazı şeyler ama bugün biraz daha fazla komik olduğunu söylerler. Gülünç. Pessoa'nın da dediği gibi, "Beni kaldırıp çöpe atsa daha iyiydi." Değil. Mi.
8 notes · View notes
bitimsiz · 2 months
Text
Bu kalp koca evrene açıktı da körlüğüyle imtihan edildim. Kuşa toza titrerdi, durduramazdım. Gamsız değil gibi alır başını güle oynaya severdi birini. Ama öyle böyle severdi. Yok eliyle, yok diliyle, yok fikriyle severdi. Fikirsiz severdi tabi ya. Amaçsız. Kitapsız. Yordamsız. Akılsız severdi. Çok. İçten. Soluksuz, şekilsiz. İkinin üçe uzaklığı kadar bilirdi gerçeği. Asıl uzaklığı, asıl gerçeği. Umutsuz severdi. Adımları gülümser mi insanın. Gitmeyi hep mi kabullenir insan. Birine yol gitmeyi. O yolları ezberlemeyi. İyi gelmeyi şartlar mı insan.
10 notes · View notes
bitimsiz · 2 months
Text
"Omzumda baş yok, kafa tuttum mahşere."
8 notes · View notes
bitimsiz · 4 months
Text
Ne mümkün bir başkasının gözünden görmek beni. Ne mümkün o gözlerden akmak, o gözlerde parlamak, o gözlerde hayat bulmak ne mümkün.
16 notes · View notes
bitimsiz · 7 months
Text
Bugün ve yarın, dünün yaldızlı cenazesi.
19 notes · View notes
bitimsiz · 8 months
Text
Öğrendim,
Kalemi kendime doğrulttuğumda
Simsiyah mürekkebe boyandığımda
Sona yaklaştığımı.
Zora bulaştığımı.
Boşa uğraştığımı.
31 notes · View notes
bitimsiz · 9 months
Text
Müphem,
Ne sendin ne o, kaybettiğim
Ne dizildik kurşuna ne asıldık şu tavandan
Evrene açıktı tüm kartlarımız
Hileleri de çözdüm, niye kaybettiğimi de
Göl göl olmuştuk hatırla, kuruduk gitti
Tuzlu romantizm de bitti
27 notes · View notes
bitimsiz · 10 months
Text
Biri sürekli hatırlatıyor, kolumdaki dürtüyü hissetmiyorum. Kandıramıyorum, kendimi artık kandıramıyorum. Başımı sallayıp kabullenemiyorum. Saf bir gülüş müydüm ben, içime yerleşen tahammül hiç mi kaçmak istemedi? Kullanamıyorum, bu kalbi kullanamıyorum. Doğru yerde, doğru biçimde, doğru insanda kullanamıyorum.
47 notes · View notes
bitimsiz · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
47 notes · View notes
bitimsiz · 1 year
Text
And he cries, "Why can't I sing along with some feeling, or some meaning?"
31 notes · View notes
bitimsiz · 1 year
Text
Baksana, mahvolduk ama kazandık sahiden. Kutlamadık hiç ama kazandık biliyorum. Karşıdan bakıyorsun ya öyle, uzaklardan bakıyorsun ya. Hissiz hissiz. Anlıyorum. Anlıyoruz kazandığımızı. Bu yağmurları kim ağladı biliyoruz artık. Bu yarınları kim özgür bıraktı, biliyoruz. Onlarca mevsimi yalnız kucaklayınca anlıyorum kazandığımızı. Tek taraflı olmadığını. Bilemezdim hiç, hangi binaların boyunu aştığını. Nehirler denizler belki okyanuslar aştığını, ağaç dallarına dokunduğunu şüphesiz, irili ufaklı yapraklar gördüğünü. Kimisine dönüp kimisini öptüğünü, hafif rüzgârı çokça hissettiğini ve birkaç yaz gecesi benimle söndüğünü. Bilmiyorum hiç. Anlamıyorum da. Ben sadece. Bu duvarları yıkmaya kıyamadığımızı ama çok kez onardığımızı biliyorum. Sen de bilirsin, tebessüm edermiş insan bazen. Kayda geçermiş her biri meğer. Binlerce kare birikmiş görüyorum şimdi. Hiç göstermedik, birbirimize bahşetmedik o gülüşten. Ama böyle böyle kazandık, kabul ediyorum. Bir kere gülseydik, bir kere izin verseydik şu dünyanın sadece bizimle dönmesi için. Yenilirdik tabi, hem de ne biçim yenilirdik. Baksana, mahvolduk ama kazandık sahiden. O ince belli bardağı doldurunca, kenarlarından tutup da yanmayınca anlıyorum kazandığımızı. Hevesle daldığım balkonda saatlerce durabildiğimde, mahallenin ışıkları sönünceye kadar bekleyebildiğimde kazanıyorum hâlâ. Sırtıma dokunup, kalan üç beş hüznün de yok olacağına inandığımdan bu yana ağlıyorum hep. Dizlerime kapanıyorum usulca. Benimle kalsınlar istediğim için kazanıyorum bir şekil. Şu kalemi her elime aldığımda kelimeler yüzüme bakıyor ya, tamam diyorum hep. Kazanıyorum işte. Yanlış durakta beklemiyorum kimseyi. Yanmış gözlerimi siliyorum korkmadan, hiç solmayacakmış gibi alıyorum evime çiçekleri. Zehir şarkıları bağıra çağıra söyleyebildiğim banyonun fayanslarına takılmıyor artık bakışlarım. Kollarıma sadece bir küçük çocuğu sığdırabilirken üçüne de gel diyorum ya hep, anlıyorum kazandığımı. Parmaklarıma akıtıp durduğum mürekkebin biraz da kendime değdiğini fark edince ağlıyorum hep. Yastığa başımı koyar koymaz dalıyorum ya uykuya, kazanıyorum ben. Bazı günler neden hemen bitti anlamazken, hayıflanıyorum kendime. Ama dağa taşa çarpmıyorum ya kirli sözcüklerimi, nefretime gölge düşürüp sığınmıyorum ya ona. Ne gökten ne göğsümden kaldıramıyorum bu cenazeleri. Öyle hislerdi ki ölüler, onlar toprağa gömüldüğünde içim ferahlardı belki o zaman. Böyle böyle kazanıyorum, yutuyorum dudaklarımdan çıkan ne varsa. Kan gölünü unutuyorum, iki büklüm de olsa duruyorum. Beni bir başıma bırakmış hâyâllerin hatrından geçebildiğimde. Anlamsız gelen, bu zamana kadar yaşanan ne varsa hepsine teşekkür edebildiğimde, kendimi kapı dışarı ettiğim o günü sahiden affedebildiğimde. Ne çok kazanmışım diyorum.
32 notes · View notes
bitimsiz · 1 year
Text
Daha ölmemiş duygulara kapıyı nasıl sertçe kapatabilirsin. Daha doğmamış güneşi nasıl küstürebilirsin bana. Duyuyordum seni, ne diye bağırmak istedin her gün, ne diye. Kimi içinde büyütüp beni düşman belledin. Daha gülmemiş yüzüme nasıl bakabildin, hiçbir şey demeden nasıl da üzebildin.
33 notes · View notes
bitimsiz · 1 year
Text
Evinin iklimini bilmiyorsun.
30 notes · View notes
bitimsiz · 1 year
Text
Tumblr media
87 notes · View notes
bitimsiz · 1 year
Text
Korkunç bir teklifim var, müphem.
Bileklerimi sana sattım.
Yaşa benim için.
17 notes · View notes
bitimsiz · 1 year
Text
Sonuna varmadan geriye sardığım şarkıları dinle kolaysa. Canıma dokunan kelimeleri dudaklarına sığdır hadi. Nasıl içimde kalıyor sessizliğimi kamçılayan duruşun. Bir bilsen. Epey sağ kalmışsın, nerede yaraların. Ağlardın. Sırtını bana verip ahlardın. O şarkıları bir kere duysan, belki anlardın. Sızlardı için. Ama zamana bıraktın, yaş aldın. Hislerin yaşlandı, çürüdü fikrin. Herkes kadar silindin zihnimden. Ağrılarını unuttum, başıboş yargılarını yutkundum. Bana batan kemiklerini sıkıca tuttum. Dört elle sarıldım sonra. Ben bu kışı hiç yangınsız üşüdüm...Sandım. Yanıldım da geçti vakit. Hiç karşılaşmayacağımız bir şarkıyı da sana adadım. Sorma bu kaçıncı ağıt, saymayı bıraktım.
17 notes · View notes