Tumgik
kuslarinuctuguyer · 3 years
Photo
Tumblr media
Ayfer Tunç hem okumak hem de dinlemekten en zevk aldığım yazarların liste başında yer alıyor. O sebeple yeni romanı çıktığını duyunca hemen listeme ekledim ama ancak okuyabildim. Ayfer Tunç okuyanlar bilirler, sade üslubu ve akıcı kurgusuyla bir çırpıda okutur kendini. Osman’da da bu özelliklerden değişen bir şey olmamış. İlk etapta göze kalın gibi gelse de 1-2 günde okunabilecek gayet sürekleyici bir kitap. Ayfer Tunç oluşturduğu karakterlerle noktayı koyduğunda vedalaşabilen yazarlardan değil anladığım kadarıyla. Karakterler romanlar arasında gezebiliyorlar. Osman da onlardan biri.Yeşil Peri Gecesi’nden yeni romana ana karakter olarak transfer olmuş. Yazar bu romanda Osman’ın tüm dehlizlerine iniyor. Kimi zaman günlüklerini okuyarak kimi zamanda hayatına girmiş insanlarla röportaj yaparak yapıyor bunu. Hiç taraf tutmadan, olduğu gibi gözler önüne seriyor Osman’ı. Tanıştığım bu adamı sevdim mi peki? Çok sevemedim aslında. Osman nasıl desem, ol deyince bir şeylerin olmasını bekleyen bir adam. O kadar çok şey bekliyor ki hayattan ve de kendisinden. İşin can sıkıcı yanıysa sadece bekliyor olması. Neyse çok da yermeyeyim, belki de siz seversiniz Osman’ı kim bilir. İyi okumalar.. #ayfertunç #canyayınları #osman https://www.instagram.com/p/CJQyWrZJUat/?igshid=1skj460c9mi8j
8 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 3 years
Photo
Tumblr media
Genelde burada sevdiğim kitapları paylaşıyorum ama bu kitap ne sevdiğim ne sevmediğim kitaplar başlığı altında karşınızda :) Kitaba ilk başladığımda açıkçası sükut-u hayale uğradım. Murat Gülsoy kıymet verdiğim bir yazardır çünkü. Kitap hakkında yorum okumamış olsam da yine de bir beklentiyle başlamıştım. Sayfalar ilerledikçe ilk başlarda hissettiğim olumsuz duygular içimden uzaklaşsa da kitabı kapattığımda çok güzel bir kitap okudum diyecek kıvama gelemedim. Üslubun sadeliği ve kitapta kullanılan teknik etkileyiciydi ama kurgu çok tatmin edici değildi. Çok büyük beklentiye girmeden iyi bir yazardan akıcı bir kitap okumak isterseniz yolunuzu düşürebilirsiniz. İyi okumalar 🌸 #muratgülsoy #öylegüzelbiryerki #canyayınları #kitap #bookstagram https://www.instagram.com/p/CJY45q0Jk-k/?igshid=tzacyrre6pq5
4 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 4 years
Photo
Tumblr media
   Yüzümü Tanı, yazarına  Necip Fazıl ilk eserler ödülünü kazandırmış bir eser. Ve kitabın sadece  ilk öyküsünü okumam dahi neden ödüllü bir kitap olduğunu anlamama yetti. Ahmet Murat, Güray Süngü gibi kalemlerinde hem samimiyet hem de insanlık derdi olan yazarları seviyorsanız, insan ruhunun ayrıntılarınında kaybolmak hoşunuza gidiyorsa Betül Nurata da sevebileceğiniz yazarlardan demektir. Öykülerinde gündelik hayatın içinde koşuşturan, duran, yazan, konuşan hem sıradan olan hem de olmayan pekçok kadını dillendiriyor Betül Nurata. Samimi üslubu ile hemen muhatabını içine alan hikayeler, son noktada boğazda yumru, gözdeyse akan veya akmaya meyletmiş yaşlarla  okuyucusunu uğurluyor.   Ben şimdi yazarın Post Öykü ve İtibar'da çıkmış yazılarını bulmaya giderken sizlere de bu güzel öykü kitabını tez vakitte okumak üzere listenize eklemenizi naçizane tavsiye ederim 🏵️ İyi okumalar... #betülnurata #yüzümütanı #profilyayınları #kitaptavsiyesi https://www.instagram.com/p/CBskswwJaEZ/?igshid=11tdxazp0c6sf
2 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 4 years
Photo
Tumblr media
Esefle söylemeliyim ki ilk kez Refik Halid Karay okudum. Bu hatamı nasıl telafi edebilirim derdiyle sepetime birçok kitabını ilave ettikten sonra burada da kalemiyle ilgili birkaç şey söylemek istedim. Naçizane tavsiyem eğer siz de benim gibi ilk kez Refik Halid Karay okuyacaksanız ya da yeniden okumak istiyorsanız ilk önce bir şeyler yazma, kurgulama derdini az da olsa çekin. Sonra da Gurbet Hikayeleri’ni alıp bir konu nasıl işlenir sorusunu aradığınız bir ders kitabı niyetiyle okuyun. O zaman basit konuların nasıl böyle sarsıcı, sarsıcı konularınsa nasıl bu kadar yalın anlatılabildiğine eminim hayranlık beslemekten kendinizi alamayacaksınız. Kitapta karşılacağınız dil öyle bir dil ki, hem çok sade hem de yerli yerinde betimlemeleri ile büyüleyici, abartısız ama ahenkli. Mesela şu cümlelere bir bakar mısınız : " Anlıyoruz ki vaktiyle sarışın imiş, mavi gözlü imiş. Şimdi küçük aktar dükkanı bebeklerinin ne kıla, ne de ota benzeyen, dokunsanız hışırdayacağını sandığınız cansız, kuru, soluk rengini, şeklini almış. Gözleri eski şekerlenmiş şuruplar kadar donuk, fersiz, katı, suyu çekilmiş... Dibe çökmüş bir gam tortusu. Bu kadar kuru, kabuğa benzeyen göze hiç rastlanmamıştı. " Bu harika betimlemenin akabinde ne desem az kalacak. Son olarak Gurbet Hikayelerinde en çok beğendiğim hikayeleri not düşeyim. Eskici, Testi, Fener, Gözyaşı ve Köpek benim en sevdiğim hikayeler oldu. Peki sizinkiler neler?
4 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
“Hoca, benim kardeş hasta, diyor. Nesi var? diyorum. Ateşi var çok, diyor. Ölecek. İlaç vereyim mi? diyorum. Hayır, portakal ver, diyor. Portakal yememiştir hiç.” Şu cümlelerden sonra daha ne yazılabilir bilmiyorum. Öyle bir kitap yazmış ki Ferit Edgü, her satırıyla okuyucusunu maddi manevi yoksunlukların acısı ile yoğururken bir yandan da edebi bir şölenin içinde bulunmanın hazzını yaşatıyor. Edebiyatın ne güçlü bir sanat olduğunu bir kez daha hissettiren bu eşsiz kitabı naçizane tavsiye eder, iyi okumalar dilerim. #feritedgü #hakkaridebirmevsim #selyayincilik (Mim Kahve) https://www.instagram.com/p/BttdncclPVD/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=lafs7ll27it6
34 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
Bir Hint öğretisi “Hayatın anlamını hakkıyla veremeyenler, bunu gerçekleştirene kadar bu dünyaya dönmek zorundadır” der. Engin Geçtan ise bu felsefeyi temele alarak ilginç bir kurgu oluşturur. Bir film setinde başlayan hikaye ilerleyen satırlarda hem aksiyonun hem de felsefi derinliğin yoğunluğuyla baş döndürtecek bir kıvama gelir. Kaliteli bir roman okumak isteyenlere naçizane tavsiye eder, iyi okumalar dilerim…
18 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
Miguel de Unamuno yıllar önce şans eseri tanışmış olduğum ve sonrasında da beni kendine müptela eden yazarlardan biri. Yazarlığının yanında filozof da olan Unamuno bunu eserlerinde yoğun bir şekilde hissettirmekte, kurgunun yanında derin felsefik problemleri işleyişiyle de insanı mest etmekte. Bu eserlerinin başında da Sis geliyor. ▪️ ▪️ Unamuno bu eserinde insanın varoluş amacını, duygularını, sonsuzluk isteğini sorgulamakta. Romanın başkarakteri Agusto'nun bir gün sadece gözlerini görerek aşık olduğu Eugenia ile tuhaf ve karışık hikayesini anlatmakta. Romanda Agusto'nun aşık olmasıyla hayatında oluşan sisi, yani duyguları ve yaşadıklarındaki aldanışları ve bunları sorgulayışını betimlemekte yazar. Augusto, Eugenia tarafından reddedilmekte ve bunu düşündükçe aslında onun bir simge olduğunu keşfetmektedir: Aradığı şey, ruhtur. Ama aradığı ruhun istediği, o değildir. Onunla belirsizlikler içinde gitgeller yaşarken Rosario’ya/ütücü kıza bile aşık olduğunu düşünmeye başlar. Eugenia’ya evlilik teklifi yapar ve bu, Eugenia tarafından Augusto’nun parası için kabul edilir. Amaç para kopartmaktır ve daha da ileri giderek eski sevgilisine iş ayarlattırır. Düğüne üç gün kala Eugenia, eski sevgiliyle kaçar. Agusto en yakın arkadaşı Victor’la konuşurlarken, Victor hayatı ile deney yapmasını tavsiye eder, yani intihar etmesini. Victor bu süreç zarfında hep roman kahramanı olduğunun bilincindedir. Augusto da bunu kesinleştirmek için kendisini yazan yazarın evine gider ve (31. Bölümde) Unamuno’yla görüşür. Bu kısım çok ilginçtir, çünkü yazar ile kahramanı bir araya gelirler ve yazar tarafından Augusto’ya sadece bir kurgu karakter olduğu söylenir, yani varlığının gerçek olmadığı. Gerçeklik sorgulaması ile geçen diyaloglardan sonra roman kahramanının ölmesi ile Unamuno’nun ölümü arasında paralellik kurularak Unamuno’nun varlığı sorgulanırken; yazarın, kendisini romanın kurgusuna katmasıyla Augusto’nun varlığı sorgulanır. Augusto, varlığının hiçlik olduğu kuşkusuna kapıldıktan sonra birdenbire ölür (çok yemek yiyerek intihar etti olarak durum açıklanır) ve ölürken bunun bilincindedir. ✔️Devamı yorumlarda... https://www.instagram.com/p/Bs58sWblowI/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=vvkfv9zwd9u2
12 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
“ bir gün, göğsümde kitap, öyle, okurken öleceğim; burnumda bayıltıcı kâğıt kokusu, mürekkep kokusu, hurufatın içine gömüleceğim. kendi küçük hikâyemden süzülüp büyük hikâyeye emileceğim.” #cahitkoytak #yenibaşlayanlariçinmetafizik #timaşyayınları https://www.instagram.com/p/BsyKp9FlBaD/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1foduktvhszro
8 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
Şairliğine ve hitabetine hayran olduğum Kemal Sayar’ın bu defa öyküleriyle hemhal oldum. Genel itibari ile öykü türüne pek muhabbet duymamam sebebiyle öykülerden oluşan bu kitabı da çok büyük bir zevkle okuduğumu söyleyemeyeceğim. Lakin edebiyatı,psikolojiyi ve de öyküleri sevenlerin büyük bir zevkle okuyacaklarına inandığım Otoyol Uykusu’nu tavsiye eder, iyi okumalar dilerim... #otoyoluykusu #kemalsayar #timaşyayınları https://www.instagram.com/p/BstGD24Ftzt/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=zy2836d31rn9
10 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
‘Ama biz onlara benzemiyoruz. Bizim hayal ettiğimiz bir gelecek var. Konuşabileceğimiz, bizi umursayan biri var. Gidecek yeri olmadığı için bar köşelerinde sürünüp sıfırı tüketenlerden değiliz biz. Başkaları hapislere düşüp oralarda çürüse, kimsenin umurunda olmaz. Ama biz onlara benzemeyiz.” — “Biz onlara benzemeyiz. Niye mi? Çünkü… çünkü yanımda sen varsın, beni kollarsın, senin için de ben varım. Niyesi bu işte.’ #johnsteinbeck #farelerveinsanlar #selyayincilik https://www.instagram.com/p/Bsn8JLqFUGf/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=18zvafjkmqtor
15 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
Üsküdar’da Bir Attar Dükkanı uzun zamandır aklımda olan ama ancak okuma imkanı buduğum kitaplardan biri. Kitap Ahmet Yüksel Özemre tarafından “Üç yaşımdan itibaren tam 53 sene bu ‘Attar Dükkânı'nın sadık bir müdavimi, sahiplerinin ise üç nesil boyunca dostu oldum” diye tanıttığı bir dükkanın hikayesi. Bu dükkan zahiren bir attar dükkanı olarak görünse de içinde pek çok hikaye barındırıyor. Hem sahiplerinin hem de onların misafirlerinin hem irfan hem de sanat ehli olması da bunun hikayelerin sebebi. Tasavvufu, sanatı ve de Üsküdar’ı sevenlerin zevkle okuyacaklarını düşündüğüm, insanı farklı bir zamanda kısa bir gezintiye çıkaran güzel bir kitap Üsküdar’da Bir Attar Dükkanı. İyi okumalar… #üsküdardabirattardükkanı #ahmetyükselözemre #kubbealtı https://www.instagram.com/p/Bsi0eSCFcFW/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1bbbgz9a6re5m
5 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
“Her şey üstünüze gelmektedir. Ağaçlar, kuşlar, börtü-böcek bütün sevincini yitirir. Bir hayıf cümlesi uyanır içinizde usul usul. Birden anlarsınız ki sizin acınızı ancak sizin sözünüz avutacaktır. Yazacaksınız. O sonsuz beyazlığa, kimsenin söylemediği o büyülü dizeyi düşeceksiniz. “Ben’in korkuluksuz köprüleri”nden * geçiş başlamıştır. Mezarları hayata katan bir maceradır bu. Siz biriciksiniz, sözünüz sizden biricik. İnsanın kendi sesinden daha dokunaklı ne olabilir bu kalabalıkta…” #şükrüerbaş #pervane #kırmızıkedi https://www.instagram.com/p/BsbAYSkF2Lu/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=12cmoj6fporj6
10 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
Merhabalar, Son paylaşımlarımda da belli ettiğim gibi bir müddettir Dostoyevski kitaplarını tekrardan okuma gayretindeydim. Bu sürece Beyaz Geceler ile şimdilik ara veriyorum. Bir moladan sonra Budala ile kaldığım yerden devam edeceğim inşallah. Okuduğum 6 kitap içinde bir sıralama yapmam gerekirse ilk sıraya tabii ki Suç ve Ceza’yı yerleştiriyorum. Hem sürükleyiciliği hem de karakter tahlilleri ile kalbimde taht kurdu. ✔️✔️2. Sıra Karamazov Kardeşler’e ait. Pek çok bakımdan Suç ve Ceza ile benzese de Karamazov Kardeşler içinde daha çok karakter barındırması sebebi ile daha yoğun psikolojik tahliller içeriyor. Ama bu durum beni olumlu manada cezbetmedi. Suç ve Ceza daha yalın ve bütünlüklüydü. ✔️✔️✔️ 3.sıra ise Yer Altından Notlar’a ait. Diğer kitaplarında olduğu gibi bu eserinde de ana karakter özünde iyi olsa da dengesiz ruh hali sebebi ile olmak istediğinden çok farklı yerlere süreklemekte kendisini. Çok sevilmek isterken sevilmemek için elinden gelen her şeyi yapan ana karakterle (ismini unuttum :) ) yine okuyucusunu ne iyi ne de kötü denilebilecek bir insanla muhatap kılmakta Dostoyevski. ✔️✔️✔️✔️ 4.sıra Beyaz Geceler’e ait. Kitap Hayalperest ile Nastenka arasında geçen diyaloglardan oluşuyor. Dostoyevski’nin diğer tüm kitapları içinde olaydan ziyade edebi dili ili dikkatleri çeken Beyaz Geceler, toplam 4 gün içinde başlayan ve biten bir aşkı dillendiriyor. Dostoyevski’nin tüm kitaplarında var olan değişik aşk hayatı bu kitapta daha yoğun bir şekilde yer alıyor. Öyle ki; bir anda aşık olan karakter ölümüne bir tutkuyla bağlanıyorlar karşısındakine. Birgün önce suratına bakmadığı insana birgün sonra aşık olup Sibirya’da bir ömür sürgün hayatı yaşamaya razı olabiliyorlar mesela. Genelde kadın karakterler üzerinde şekillenen bu durum bu sefer bir erkek karakterle anlatılıyor. ✔️✔️✔️✔️✔️ 5.sıra ise Bir Yufka Yürekli’nin. İçinde iki öykü barındıran kitap kısa bir zaman diliminde dinlenmek için okunabilecek güzel bir kitap. 🔜 Devamı yorumlarda.. https://www.instagram.com/p/BsYZid-FKt_/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=14yfu6gh94mg9
9 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
Dostoyevski külliyatını tekrardan okuma serüvenine Yer Altından Notlar ve Suç ve Ceza ‘dan sonra Karamazov Kardeşler ile devam ettim. İyi ki Suç ve Ceza’dan sonra yılmayıp bu 1000 sayfalık kitabı okumakta ısrarcı olmuşum. Zira okumalarımın arasına mesafe girseydi büyük olasılıkla kitaplar arasında benzerliğin bu denli ayırdına varamayacaktım. Genelde Dostoyevski kitapları içinde çoğunluğun bir numarası Karamazov Kardeşler olsa da benim için birincilik hala Suç ve Ceza’da. Karamazov Kardeşler içinde daha fazla karakter barındırması sebebiyle psikolojik tahlilleri ile dikkat çeken pek çok hikaye barındırıyor. Karakterler ve yaşanılan olaylar Suç ve Ceza ile bir çok paralellik gösterse de anlatım tarzı olarak Suç ve Ceza sanki daha iyiydi. Okumak isteyenlere iki kitabı arka arkaya okumalarını tavsiye eder, iyi okumalar dilerim... Kitaptan birkaç alıntı: • “Yakınlarımı nasıl seveceğimi hiçbir zaman bilemedim. Bence özellikle yakınlarını sevmek, yabancıları sevmekten daha zordur.” •”Bir çocuğun ölümünü görmektense, dünyaya geliş biletimi iade etmek isterim.” •”... 'İnsanlığı seviyorum' dedi ama ilginçtir ki insanlığı bir bütün olarak sevdikçe, insanın kendisini daha az seviyorum...” #dostoyevski #karamazovkardeşler #türkiyeişbankasıyayınları https://www.instagram.com/p/BsTWcUGls1z/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1lxuqcz4cn4f
14 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
“İsteseydin eğer, bir kere isteseydin, evet bir kez gerçekten isteseydin olan olurdu... Sen hiç istemedin ki dostum! İstemek nedir bilmedin ki! Hiç tutulmadın sen! Tutkuların için ölmedin ki! İsteseydin ölürdün, ölseydin olurdun! Sen hiç olmadın ki! Evet, olmadın, çünkü sen hiç ölmedin! Ölecek kadar istemedin, ölümün pahasına istemedin, ölümüne istemedin! İsteseydin ölürdün, ölseydin olurdun. Oysa ne öldün, ne oldun. Çünkü sen istemedin; İsteğini, İstediğini aslında dile bile getirmedin. Öyle ya, bir kere dile getirseydin, olurdun, bir kez adam gibi aklından geçirseydin hemen orda olmuş ve ölmüş idin. Sen hiç istemedin ki dostum! İstemesini bilemedin, istemek nedir bilemedin! Çünkü sen ol deyince olduranı hiç tanımadın!” #dücanecündioğlu #gözizi #kapıyayınları https://www.instagram.com/p/Brx9MPBFqQU/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=12r1rifnn0i8e
20 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
Suç ve Ceza’dan sonra aynı mevzunun bir Türk yazar tarafından nasıl işlenmiş olduğunu merak edip İçimizdeki Şeytan’ı okumaya karar verdim. Bitirdiğimde de kararımın pek isabetli olduğuna kanaat getirdim. Zira Sabahattin Ali’de Dostoyevski gibi çaresizlik pençesinde sıkışıp kalmış bir insanın suça yönelimini ve sonrasındaki buhranını ele alıyor eserinde. Dikkat buradan sonrası güncel tabirle “spoiler” içerir :) “Kitabın ana karakteri olan Ömer, İstanbul’da Felsefe fakültesinde okumakta ama maddi imkansızlıklar nedeni ile eğitimine devam edememektedir. Yakın arkadaşı Nihat’la birlikte günü kurtarmaya bakıp geleceğe yönelik bir çaba içine girmeye pek yanaşmamaktadır. O da Raskolnikov gibi zekasına çok güvenmekte, etrafındaki diğer insanları genelde istihfaf etmektedir. Lakin bir gün Macide ile yolları kesişir ve hızlı bir şekilde kendilerini bir hayatı bölüşür halde bulurlar. Ömer tutkunun insanı iken Macide daha tutarlı ve gerçekçi bir insandır. Birbirlerine olan yoğun sevgileri ve kimsesizlikleri dışında pek de ortak noktaları bulunmayan ikili, birleşmeye koştukları hızda ayrılığa da yol alırlar. Ömer’in ev geçindirme derdine düşüp kendi tabirince içindeki şeytana uyarak hırsızlık yapmasıyla aralarındaki uçurum iyice derinleşir. Ömer bu hadiseden sonra kendine olan kızgınlığını etrafındaki herkese yansıtır ve içindeki tüm şeytanlar ayyuka çıkmaya başlar. Ömer'in kötü yöndeki değişimleri ve Macide'nin lise yıllarından hayranlık beslediği piyano öğretmeni Bedri’nin, fedakar ve örnek karakteriyle Ömer’in arkadaşı olarak Macide’nin tekrar hayatına girmesi, Macide’nin Ömer hakkında kafasının karışmasına sebep olur. Yaşanan süreç Ömer ve Macide’nin birbirlerinden vazgeçmeleriyle sona erer.” Kabaca bir özet mahiyetinde olan yazdıklarıma gelecekteki kendime kısa bir not ekleyip bitiriyorum; “9 yıl sonra aynı kitap seni yine nasıl mest ettiyse eminim bir 9 yıl sonra da öyle mest edecektir. Ömrün olur da yaşarsan kesinlikle tekrar oku!” İyi okumalar... #sabahattinali #içimizdekişeytan https://www.instagram.com/p/BrdVkf2Fdrf/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=10s4vrybkqfzv
12 notes · View notes
kuslarinuctuguyer · 5 years
Photo
Tumblr media
Suç ve Ceza’yı ilk defa lise yıllarımda okumuştum. Olay örgüsünün sürükleyiciliği ile dimağımda hoş bir tat bıraktığını anımsıyorum. Daha sonra galiba yaklaşık 6 yıl önce okudum. O zamansa kitabı tekrar okuduğuma çok memnun kalmış ve önceki okuyuşumda kitaptan hiçbir şey anlamadığımı fark etmiştim. Gariptir ki şimdi kitabı okuyup bitirdiğimde yine içimde oluşan düşünceler bir öncekinin aynısı. Bu kitapların klasik olmasının sebebi de bu olsa gerek. Her yaşta okunabilmeleri ama her okuyuşta sanki ilk defa okuyormuşsun gibi birbirinden farklı hislerle okuyucusunun üzerine tesir etmeleri. (Bu satırlardan sonra kitabın kurgusuna dair bilgi vereceğim. Kitabı okumamış ve okumak isteyenlerin bilgisine :) ) Kitap, eski üniversite öğrencisi Raskolnikov ve onun çalkantılı ruh dünyasını temeline alarak inşa eder hikayesini. Annesi ve kızkardeşi Dunya’nın güç bela gönderdikleri parayla eğitimini Petersburgta devam ettirmeye çalışan ama son zamanlarda parasızlık sebebi ile eğitimine ara veren, insanlara karşı mesafeli, kibirli ama iyi bir insandır Raskolnikov. Cebinde bi iki kuruş para varken onu da hiç düşünmeden ihtiyaç sahibi birine verebilen ama aynı zamanda kafasında bir insanı öldürme hayalleri kuran, içinde binbir hal barındıran bir insan. Ve sonunda bu düşüncesini de apansız bir şekilde gerçekleştirir Rakolnikov. Yalnız bir farkla. Öldürmeyi planladığı tefeci kadının kız kardeşini de öldürmek zorunda kalır ve sonrasında peş peşe gelen aksiliklerden bir şekilde kurtulup kimseye görünmeden olay yerinden uzaklaşır. Lakin sonrası pek de umduğu gibi ilerlemez Raskolnikov’un. Cinayet ve hırsızlık işini bir şekilde halletmiş olsa da ruhunun onu çektiği girdaptan kendini bir türlü kurtaramaz. İşin garibiyse bu girdabın sebebinin vicdan azabından ziyade sukutu hayalden kaynaklanmasıdır. Raskolnikov diğer insanlardan farklı olduğuna ve topluma faydalı olması için lazım olan parayı bir cinayet sonucu da olsa elde etmesi gerektiğine dair kesin bir inanç besler. Bu sebeple cinayet sonrasında da öldürdüğü insanlara değil daha çok kendisinin aslında diğer insanlardan çok da farklı olmadığını algılamasına üzülür. Ve çektiği ruhsal sıkıntılar onu vesveselere bu vesveseler de sonunda itirafa yöneltir. Bu okuyuşumda önceki okuyuşlarımda ara karakterlerin çok da üzerinde durmadığımı fark ettim. Örneğin Marmeladova karakteri hiç zihnimde yer etmemişti. Şimdi ise ailesine olan onca bağlılığına rağmen istidatsızlığının pençesinde düştüğü rezil durumlar neticesinde hem kendisini hem ailesini sürüklediği sefil yaşam için Marmeladova’dan ne sinirimi ne de merhametimi esirgeyebildim. Onun eşi Katerina İvanovna ise kitaptaki en içime dokunan, özellikle de çocukları ile sokakta şarkı söylediği sahneyi hatırladıkça boğazıma bir yumru adeta gelip oturan bir karakter oldu. Ve Sonya .. Sonya hakkında ne denilebilir bilmiyorum. Kendini sürekli başkaları için feda eden ve de bunu zaten öyle olması gerekirmiş gibi bir tabiilik içinde yapan, Raskolnikov’un da dediği gibi yaptığı iş kötü olsa da ruhuna bir zerre kötülük bulaşmamış olan masum, güzel Sonya Daha Razumuhin ve Dunya’dan bahsetmemiş olmama rağmen fazla uzattım farkındayım. Bu sebeple artık parmaklarımı yavaşça klavyeden uzaklaştırıyor, okuyacak olanlara iyi okumalar diliyorum :)
9 notes · View notes