Tumgik
#Botanik Özellikler
Text
Ayı Sarımsağı Faydaları Nelerdir? Ayı Sarımsağı Nerede Bulunur?
Ayı Sarımsağı Faydaları Nelerdir? Ayı Sarımsağı Nerede Bulunur?
Tumblr media
#Antioksidan, #AyıSarımsağı, #BağırsakGazı, #BağışıklıkSistemi, #BitkiTıbbı, #BotanikÖzellikler, #CadıSoğanı, #Çeremüş, #ÇingeneSarımsağı, #Çinko, #DoğalAntibiyotik, #DoğalBitki, #DoğalTedavi, #GelenekselŞifalar, #KükürtBileşenleri, #OrmanSarımsağı, #SindirimSorunları, #SolucanSarımsağı, #TıbbiBitkiler, #TıbbiVeAromatikBitkiler, #YabaniSarımsak https://is.gd/kkU3un https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/ayi-sarimsagi-faydalari-nelerdir-ayi-sarimsagi-nerede-bulunur/
Ayı sarımsağı faydaları, doğal yaşam alanları olan nemli çayırlarda, orman tabakasında, gölgeli bölgelerde ve çalılıkların altında kendiliğinden yetişen, yabani sarımsak türüdür. Bu bitkinin bilinen diğer adları arasında orman sarımsağı, cadı soğanı, solucan sarımsağı, çingene sarımsağı ve çeremüş bulunur. Ayı sarımsağı, ülkemizde doğal olarak yetişebilen ve ağır bir sarımsak kokusuna sahip olan nadir bitkilerden biridir. Tunceli yöresinde bu bitkinin koparılması cezai yaptırımla karşılanmaktadır.
Bilinen diğer isimleri : Orman sarımsağı, cadı soğanı, solucan sarımsağı, çingene sarımsağı, çeremüş, yabani sarımsak
Ayı sarımsağı, nemli çayırlarda, gölgeli yerlerde, orman tabakasında ve çalılıkların altında kendiliğinden yetişen, ağır sarımsak kokusu ile başka bitkilerle karıştırılması pek mümkün olmayan ve ülkemizde yetişebilen önemli bir bitkidir. Öyle ki, şuan için Tunceli yöresinde yetişen ayı sarımsaklarının koparılması ağır para cezasıyla cezalandırılmaktadır.
Latince bilimsel adı Allium ursinum olan ayı sarımsağı aynı zamanda ilk baharı müjdeleyen bitkilerden birisidir.
Kış uykusundan uyanan ayıların yabani sarımsak bitkisini aramaları ve iştahla yemelerinin sebebinin, kış uykusu sırasında kirlenen kanlarının ve bağırsaklarının temizlenmesi amacı taşıdığı söylenir. Ayıların bu ilgisi nedeni ile bu yabani sarımsak türüne ayı sarımsağı adı verilmiştir.
Ayı Sarımsağı Faydaları 
Ayı sarımsağı, normal sarımsağın daha güçlü bir versiyonu olarak görülebilir. Diğer sarımsak ve soğan türlerinde olduğu gibi hem yaprakları hem de kökleri tüketilebilir.  Yabani sarımsak bitkisinin yapraklarından faydalanmak için taze iken tüketilmesi önerilmektedir.
Yüksek tansiyonu düşürebilir ve kan damarlarını genişletebilir.
Doğal bir antibiyotik, antibakteriyel ve mantar karşıtı etkilere sahiptir.
Antioksidan özellikleri vardır ve çinko bakımından zengindir.
Böbrekleri ve mesaneyi temizleyebilir.
Hazımsızlık ve bağırsak gazı problemlerine yardımcı olabilir.
Cilt döküntüleri için kullanılabilir.
Ayı sarımsağı normal sarımsağa nazaran daha güçlü şifalı etkileri vardır ve normal sarımsaktaki gibi tansiyon düşürücü, kan damarlarını açıcı, antiseptik, doğal bir antibiyotik, antibakteriyel ve mantar gibi hastalıklara karşı etkili, antioksidan ve çinko açısından zengin bir bitkidir. Taze yaprakları, böbrekleri ve mesaneyi temizlemektedir.
Yabani Sarımsak bitkisinin hazımsızlık ve bağırsak gazı gibi problemlerde çok etkili olduğu söylenmektedir. Cilt döküntüleri içinde faydalı oluğu belirtilmiştir.
Ayı sarımsağı‘nın görünüm itibariyle güz çiğdemi ve müge çiçeğine benzediği belirtilmiştir. Güz çiğdemi ve müge çiçeği ikisi de oldukça zehirli ve öldürücü bitkilerdir. Yabani sarımsak bitkisini bu bitkilerden ayırt edecek en önemli özellik, ayı sarımsağının sahip olduğu ağır sarımsak kokusudur. Bu nedenle bilmediğiniz otlara karşı temkinli yaklaşmalısınız.
Bitkinin tüketilmesi veya kullanılması önerilmeden önce bir uzmana danışılması önemlidir, çünkü her bitki herkes için uygun olmayabilir. Ayrıca, bitkinin doğal yaşam alanlarına saygı göstermek ve doğada sürdürülebilir bir şekilde yetişmesine izin vermek önemlidir.
0 notes
gulumbaharat · 2 years
Text
AKTARLIK ÜZERİNE
                      AKTARLIK ÜZERİNE
Baharat ve şifalı bitkilerin tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir.  Baharat ve şifalı bitkilerle ilgili bilgilerin kaynakları çok eski tarihlere dayanmaktadır. Tarih öncesi ve sonrası medeniyetlerden günümüze kadar bitkilerle tedavi süregelmektedir. Halen günümüzde de bu konu giderek artan bir şekilde insanların bilgi alanına girmektedir. Bilimin ve tıbbın gelişmediği dönemlerde insanlar deneme-yanılma metodu ile dertlerine çare bulmaya çalışmışlardır. Halen doktor ve hastanelerden yoksun yerlerde geleneksel tedavilerle şifa aranmaktadır. Bu nedenle baharat ve şifalı bitkiler ve bunların tedavi alanlarındaki kullanışları ile ilgili pek çok eser yayınlanmıştır.
Hititler döneminde Anadolu'da yetiştirilen bazı baharat ve şifalı bitkileri (haşhaş, mazı, safran, çörekotu) günümüze kadar saklanan bilgilerden öğrenmekteyiz. Ancak bitkiler ile tedavi yöntemi daha ziyade Çin, Hindistan ve Mısır uygarlıkları zamanında dünyaya yayılmıştır. Kutsal kitapların birçok yerinde baharat ve şifalı bitkilerle tedaviler yazılmış olup bitki ve baharat isimleri belirtilmiş, tedavi amaçlı kullanılmaları öğütlenmiştir.
Eski uygarlıklarda baharat ve şifalı bitkilerin çeşitli amaçlarla ve çok sayıda kullanıldıkları bilinmektedir. Türk ve İslam tarihindeki Lokman Hekim, İbni Sina, İbni Baytar ve Dioscoridos gibi ünlülerin Anadolu'da yetişen baharat ve şifalı bitkiler hakkında çeşitli eserleri vardır. Ayrıca İsviçreli botanik bilgini E. Boissier'in eserlerinde Anadolu'da bulunan bitkiler hakkında gözlemlere dayanan ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Anadolu'da baharat ve şifalı bitkiler üzerine ilk araştırmalar 19. Yüzyılda Mektebi-i Tıbbiye-i Şahane adı altında bilimsel çalışmalarla başlamıştır. İnsanlığın tarihi boyunca çeşitli hastalıklar ortaya çıkmış ve bu hastalıklara karşı muhtelif tedavi şekilleri uygulanmıştır. İlk çağlardan beri bu tedavi şekillerinde birçok baharat, şifalı bitki, su ve toprak gibi doğal kaynaklardan yararlanılmıştır.
Günümüzde şifalı bitkilerle çeşitli hastalıkların tedavi yöntemleri alternatif tıp olarak değer kazanmakta olup üzerinde daha da uzmanlaşılıp ileriye taşınmıştır. Lokman Hekim'in şifalı bitkilerle ölüme bile çare bulduğu bir rivayet olarak halen söylenegelmektedir. Ülkemizin bulunduğu coğrafya itibariyle neredeyse her şeye şifa olacak bitkiler çok rahat yetişmektedir. Anadolu irfanı bu bitkilerin kullanım şekilleri ne kadar kullanılması gerektiği nerede ve ne kadar kullanması gerektiğini deneme yanılma yöntemi ile öğrenmiştir. Bunu kuşaktan kuşağa aktarmıştır. Hangi bitkinin neye şifa olduğunu isimleri gibi bilmeleri yanında neredelerde yetiştiği ne kadar sürede kuruduğunu da bilmektedirler. Hemen hepimiz şahit olmuşuzdur, özellikle kış aylarında soğuk algınlığı, grip vb hastalıklarda kullanılan ilaçların bunun yanında şeker, tansiyon, migren veya karaciğerinde ya da başka bir bölgesinde şikayeti olan kişilere anında çözüm sunan bir sözlü gelenektir.
İşte Tam da burada Aktarcılık devreye giriyor, onlar büyük bir birikimin muhafızları ve taşıyıcılarıdırlar. Bilgilerinin kendileri ile gitmemesi için ardında hep birilerini bıraktılar. Onlarca ürünün bilinmesi bir büyük deniz iken nelere şifa olduğunu bilmek daha kişiyi görmeden şikayetini duymadan neyinin olduğunu ona neyin iyi geleceğini bilmek ise sanırım bir okyanus. Aktarcıların toplumda yeterli itibarı görmesi artık bir zarurettir. Kimyasal ilaçlarla tüm biyolojisi alt üst edilmiş insanların bitkiye yönelmesi vakti gelmiştir.
Siz de onlarca çeşit ürün için sitemizi ziyaret edebilir. Avcılar Parseller de olan Gülüm Baharat’a bir çay içmeye gelebilirsiniz. 
2 notes · View notes
tozluveolagan · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kütüphanede dolaşırken tesadüfen karşılaştığım bir kitaptan bahsedeceğim size. Ben arıyordum bir süredir ancak burada bulmak biraz zordu. Asuman Baytop'un Tübitak ile birlikte çıkardığı Türkiye'de Botanik Tarihi Araştırmaları isimli kaynak bir kitap bu. Normalde kütüphaneden kitap alıp eve götürüp okumak isterseniz bunun gibi araştırma yapılabilen kitapları vermezler ama botanik sanırım çok ilgi gören bir bilim dalı olmadığı için sorun görmediler, alıp eve getirebildim. İçindekiler bölümünün tamamını paylaşmak istedim. Her biri özenle çalışılmış makaleler ve eski Latince ve Osmanlıca yayınlar birebir Türkçeye çevrilmese de nelerden bahsedildiği yine özenli bir dille anlatılmış. Ben daha başlarındayım ama o kadar beğendim ki, burada kalsın istedim. Özellikle bundan 500-600 yıl önce botaniğin nasıl geliştiğine özel bir ilgi duyduğum için başlardaki makaleler daha çok ilgimi çekti. Bir de sürekli bitki örnekleri topladığım, muhteşem bir archive.org kullanıcısı olduğum ve Türkiye'de bitkilerle ilgili basılmış yayınları edinmeye çalıştığım için bu kitabı okumak uzun süredir aklımdaydı. Bulunca aşırı sevindim.
5 notes · View notes
bernamegeh · 2 months
Text
Çörek otunun faydaları ve içerdiği besin maddeleri
Çörek otu, botanik adıyla Nigella sativa, Orta Doğu ve Güneydoğu Asya gibi bölgelerde yetişen bir bitkidir. Hem yemeklerde baharat olarak kullanılır hem de sağlık açısından çeşitli faydaları bulunur. İşte çörek otunun bazı faydaları: 1. **Antioksidan Özellikler**: Çörek otu, antioksidan bileşenler içerir. Bu bileşenler serbest radikallerle savaşarak hücresel hasarı azaltmaya yardımcı olabilir ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
tferyal · 4 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Tığ ile işlenmiş devasa ormanlar 🪡
Tığ ile örülmüş devasa bir orman hayal edin. Sonra hayal ettiğiniz yeşilliklerle ve rengarenk çiçeklerle kaplı bu dünyanın gerçek olduğunu düşünün. Californialı sanatçı @melissa.m.webb el emeği ile ortaya çıkardığı tığ işi yosun, ağaç, lif ve daha birçok bitki benzetmesiyle gerçeğine oldukça yakın benzerlikte ormanlar oluşturuyor. Sanatçının eserlerinde duvarlardan sarkan yosun parçalarını görebilir, tavanda sallanan bitki türlerine dikkat kesilebilir ve zeminleri süsleyen birbirinden farklı çiçek türlerine rastlayabilirsiniz. Tüm bunların etkisiyle büyülenip gerçek ve düş arasında gidip gelirken kendinizi hayal gücünün sonsuzluğunda gezinirken bulursunuz. Çalışmalarında genellikle karasal ekosisteme değinen Melissa Webb, özellikle iç mekanlarda kontrol edilemeyen sarmaşıklarla çevrili bir botanik bahçe ve doğada yer alan her bir ince detayı eserlerine işleyip kocaman bir orman ve bahçe topluluğu ortaya koyarken aslında doğadan ilham aldığını da gözler önüne seriyor. skyroad
0 notes
kurtlukiraz · 7 months
Link
Ancak Cristy için bu çok kolaydı çünkü 14. sezonda ilk Star Baker ödülünü aldı ve bu, Çikolata Haftası'ndaki birkaç sallantının ardından büyük bir sürpriz oldu.Burada, RadioTimes.com köşe yazarı ve 2021 sezonu yarı finalisti Jürgen Krauss, Pasta Haftası'ndaki her şeyi, özellikle de "öngörülemeyen" Büyük Britanya 2023 kadrosunu, çifte elemeyi ve mükemmel pastayı elde etmek için verdiği en önemli ipucunu anlatıyor.Bunun yanı sıra önümüzdeki haftanın yeni Bake Off teması Botanik Haftası hakkındaki düşüncelerini de paylaştı.Jürgen'in kararını aşağıdan izleyebilirsiniz. Uzman fırıncıdan daha fazlasını öğrenmek için her videonun sonunda izlemeye devam edin.Jürgen Pasta HaftasındaBu çok şey her zaman şaşırtıcıdır. Yine tüm tahminlerin tamamen yanlış çıkacağı bir haftaydı. Bu yüzden onlar için çok heyecanlıyım. Nicky ve Rowan'ın bu aşamada çıkması biraz üzücü. Dışarı çıkan herkes yanlarında çok şey götürür. Ve eğer 5. Hafta itibariyle çadırdaysanız, banklar arasındaki boşluğun büyüdüğünü fark edeceksiniz. Yani evet, çok heyecanlı bir haftaydı.Favori fırında pişirmeBenim favorim muhtemelen Josh'un ayçiçeği turtalarıydı. Bunun arkasında dokunaklı bir tema vardı. Hem çok fazla düşünce hem de çok fazla duygu. Ve son derece iyi bir şekilde uygulandı. Sade, zarif, anlamlı ve aynı zamanda lezzetli ve lezzetli.En az sevilen fırınBu muhtemelen Nicky'nin küçük piknik turtaları olacaktır. Eti içine beş farklı peynir koyduğunu duyduğumda. Daha sonra yargılamada yemek yemenin pek de hoş olmadığı ortaya çıktı. Bu tarifi yapmasının biraz talihsiz bir karar olduğunu düşünüyorum. Çok fazla peynir, diğer dolgulara göre de çok fazla peynir olabilir. Evet.Tekrar hoş geldin TashaTasha kesinlikle harika fikirleri olan çadırın hoş bir unsuru. Turtalarındaki imza sembollerini seviyorum. Gerçekten ilginç bir fikir.Great British Bake Off'tan Tasha 2023Botanik Haftası Üzerine DüşüncelerBotanik Haftası diye bir şeyin olduğunu hiç sanmıyorum, ilginç bir konsept. Sanırım bu ulusal haftaları daha genel bir şeyle değiştirmeleri gerekiyordu. Botanik Haftası'nda muhtemelen hamur işlerine tat vermek için hangi maddelerin kullanılacağına veya hamur işlerine renk katmak için ne kullanılacağına dair yönergeler verecekler. O haftanın özetini görmedim o yüzden kesin bir şey söyleyemem. Ben doğal boyalar, doğal aromalar düşünüyorum, dolayısıyla endüstriyel ürünlere, yapay aromalara vs. ve bitkisel bazlı ürünlere de güvenmiyorum. Tuzlu ürünler varsa şifalı otların kullanılması. Dan'in bir dosyada görünüşe göre kedi çişi kokan bir şey olduğuna dair küçük bir görüntü vardı...Buna benzer daha fazlaHaftanın ipucu: Mükemmel pastaSu kabuklu mükemmel hamur işi için tarifinizi izleyin. O kadar güzel tarifler var ki. Ve pasta açısından Cristy'den başkasına bakmayın! Pastanın içine girecek malzemeler konusunda çok iyi bir seçim vardı. Eğer ilk kez yapıyorsanız, güvenli, kremamsı hale getiren, turtanızı yeterince nemli tutan malzemeler kullanın. Turta yapmaya yeni başladıysanız hiçbir şeyi riske atmayın.Jürgen cevaplıyor...Çifte eleme hakkında ne düşünüyorsunuz?Bence doğru seçimdi. Bence hem Star Baker hem de elemelerle Paul ve Prue bu noktada doğru olanı yaptılar. Nicky kötü bir gün geçirdi. Kesinlikle iyi iş çıkarabileceğini biliyoruz, ancak çadır büyüsü hem olumlu hem de olumsuz olabilir... ve ne yazık ki Nicky her üç fırında da, Rowan da benzer şekilde. O turtaları evinde mükemmel bir şekilde yediğine inanıyorum, ama çadır büyüsü, yemekler farklı olabilir, biraz daha sulu olabilir - evde eşyaları hazırlarken ölçemeyeceğiniz ve başınızı belaya sokabilecek şeyler. çok çabuk. Karar bu hafta verildi, yani evet, doğru karardı.Cristy'nin bu haftanın Yıldız Fırıncısı olması konusunda hemfikirdin...Hem Cristy hem de Dan'in özgüvenleri açısından büyük bir sallantı vardı, bu yüzden Cristy piknik turtalarının berbat olduğunu düşündü ve sonra onlar için el sıkıştı ve Dan, fırını açık olmadığı için yalpaladı ve tamamen işi berbat ettiğini düşündü. . Pasta onun yaralanmasına vb. sebep oldu. Ve her ikisinin de sonu gerçekten iyi oldu. Çadırda çok ilginç bir grup insan var.Bake Off 2023 yarışmacısı Cristy THE GREAT BRITISH BAKE OFF 2023 © Love Productions/Kanal 4/Fotoğrafçı: Mark BourdillonSizce kimler ileriye dönük risk altında?5. bölümden sonra yaşanan deneyimle tahminde bulunmak gerçekten zor. Hepsi yalpalayabilir ve hepsi mükemmel olabilir, yani geri kalan yedisi – bence tüm olasılıklara ve tüm sorunlara sahipler, Çadır büyüsü yine işini yapacak. Daha önce çadırdaki fiziğin dışarıdaki fizikten farklı olduğunu söyledim. Fizikçiler evrendeki fiziğin sabit olduğunu söylemekten hoşlanırlar. O beyaz çadırda değil, çok farklı! Kendi işini yapıyor.Bilgilerinizi girerek şunları kabul etmiş olursunuz: Şartlar ve koşullar Ve Gizlilik Politikası. Aboneliğinizi istediğiniz zaman iptal edebilirsiniz.Jürgen'in hayatında bir haftaGeçen hafta sonu çok ama çok yoğundu. Üç gün üst üste Londra'daydık. Ailem de; oğlumun trombonla ilgili bazı şeyleri vardı, Royal College'da bir deneme seansı vardı. Akrabalarla tanıştık, bir sergiye gittik ve akşam büyük bir grup konseri verdik ve ardından Pazartesi günü Giuseppe ve diğer birçok fırıncıyla birlikte Waterstones'taki etkinliğe gittim - Instagram'a göz atın! Gelecek hafta sonu sakin ve bunu sabırsızlıkla bekliyorum.Alman Pişirme: Jürgen Krauss'un Kara Orman ve ötesinden kekler, turtalar, tepsiler ve ekmekler şimdi satın alınabilir.Great British Bake Off, Salı günleri saat 20.00'de Kanal 4'te yayınlanıyor.İzleyecek başka bir şey mi arıyorsunuz? En son haberler için TV Rehberimize veya Yayın Rehberimize göz atın ya da özel Eğlence merkezimizi ziyaret edin.Radio Times dergisini bugün deneyin ve yalnızca 10 £ karşılığında 10 sayı edinin - şimdi abone olun ve Doctor Who'nun 60. yılını Radio Times'ın özel sayısıyla kutlayın. TV'nin en büyük yıldızlarından daha fazlası için The Radio Times Podcast'ini dinleyin.
0 notes
gundemburadadedim · 7 months
Link
Ancak Cristy için bu çok kolaydı çünkü 14. sezonda ilk Star Baker ödülünü aldı ve bu, Çikolata Haftası'ndaki birkaç sallantının ardından büyük bir sürpriz oldu.Burada, RadioTimes.com köşe yazarı ve 2021 sezonu yarı finalisti Jürgen Krauss, Pasta Haftası'ndaki her şeyi, özellikle de "öngörülemeyen" Büyük Britanya 2023 kadrosunu, çifte elemeyi ve mükemmel pastayı elde etmek için verdiği en önemli ipucunu anlatıyor.Bunun yanı sıra önümüzdeki haftanın yeni Bake Off teması Botanik Haftası hakkındaki düşüncelerini de paylaştı.Jürgen'in kararını aşağıdan izleyebilirsiniz. Uzman fırıncıdan daha fazlasını öğrenmek için her videonun sonunda izlemeye devam edin.Jürgen Pasta HaftasındaBu çok şey her zaman şaşırtıcıdır. Yine tüm tahminlerin tamamen yanlış çıkacağı bir haftaydı. Bu yüzden onlar için çok heyecanlıyım. Nicky ve Rowan'ın bu aşamada çıkması biraz üzücü. Dışarı çıkan herkes yanlarında çok şey götürür. Ve eğer 5. Hafta itibariyle çadırdaysanız, banklar arasındaki boşluğun büyüdüğünü fark edeceksiniz. Yani evet, çok heyecanlı bir haftaydı.Favori fırında pişirmeBenim favorim muhtemelen Josh'un ayçiçeği turtalarıydı. Bunun arkasında dokunaklı bir tema vardı. Hem çok fazla düşünce hem de çok fazla duygu. Ve son derece iyi bir şekilde uygulandı. Sade, zarif, anlamlı ve aynı zamanda lezzetli ve lezzetli.En az sevilen fırınBu muhtemelen Nicky'nin küçük piknik turtaları olacaktır. Eti içine beş farklı peynir koyduğunu duyduğumda. Daha sonra yargılamada yemek yemenin pek de hoş olmadığı ortaya çıktı. Bu tarifi yapmasının biraz talihsiz bir karar olduğunu düşünüyorum. Çok fazla peynir, diğer dolgulara göre de çok fazla peynir olabilir. Evet.Tekrar hoş geldin TashaTasha kesinlikle harika fikirleri olan çadırın hoş bir unsuru. Turtalarındaki imza sembollerini seviyorum. Gerçekten ilginç bir fikir.Great British Bake Off'tan Tasha 2023Botanik Haftası Üzerine DüşüncelerBotanik Haftası diye bir şeyin olduğunu hiç sanmıyorum, ilginç bir konsept. Sanırım bu ulusal haftaları daha genel bir şeyle değiştirmeleri gerekiyordu. Botanik Haftası'nda muhtemelen hamur işlerine tat vermek için hangi maddelerin kullanılacağına veya hamur işlerine renk katmak için ne kullanılacağına dair yönergeler verecekler. O haftanın özetini görmedim o yüzden kesin bir şey söyleyemem. Ben doğal boyalar, doğal aromalar düşünüyorum, dolayısıyla endüstriyel ürünlere, yapay aromalara vs. ve bitkisel bazlı ürünlere de güvenmiyorum. Tuzlu ürünler varsa şifalı otların kullanılması. Dan'in bir dosyada görünüşe göre kedi çişi kokan bir şey olduğuna dair küçük bir görüntü vardı...Buna benzer daha fazlaHaftanın ipucu: Mükemmel pastaSu kabuklu mükemmel hamur işi için tarifinizi izleyin. O kadar güzel tarifler var ki. Ve pasta açısından Cristy'den başkasına bakmayın! Pastanın içine girecek malzemeler konusunda çok iyi bir seçim vardı. Eğer ilk kez yapıyorsanız, güvenli, kremamsı hale getiren, turtanızı yeterince nemli tutan malzemeler kullanın. Turta yapmaya yeni başladıysanız hiçbir şeyi riske atmayın.Jürgen cevaplıyor...Çifte eleme hakkında ne düşünüyorsunuz?Bence doğru seçimdi. Bence hem Star Baker hem de elemelerle Paul ve Prue bu noktada doğru olanı yaptılar. Nicky kötü bir gün geçirdi. Kesinlikle iyi iş çıkarabileceğini biliyoruz, ancak çadır büyüsü hem olumlu hem de olumsuz olabilir... ve ne yazık ki Nicky her üç fırında da, Rowan da benzer şekilde. O turtaları evinde mükemmel bir şekilde yediğine inanıyorum, ama çadır büyüsü, yemekler farklı olabilir, biraz daha sulu olabilir - evde eşyaları hazırlarken ölçemeyeceğiniz ve başınızı belaya sokabilecek şeyler. çok çabuk. Karar bu hafta verildi, yani evet, doğru karardı.Cristy'nin bu haftanın Yıldız Fırıncısı olması konusunda hemfikirdin...Hem Cristy hem de Dan'in özgüvenleri açısından büyük bir sallantı vardı, bu yüzden Cristy piknik turtalarının berbat olduğunu düşündü ve sonra onlar için el sıkıştı ve Dan, fırını açık olmadığı için yalpaladı ve tamamen işi berbat ettiğini düşündü. . Pasta onun yaralanmasına vb. sebep oldu. Ve her ikisinin de sonu gerçekten iyi oldu. Çadırda çok ilginç bir grup insan var.Bake Off 2023 yarışmacısı Cristy THE GREAT BRITISH BAKE OFF 2023 © Love Productions/Kanal 4/Fotoğrafçı: Mark BourdillonSizce kimler ileriye dönük risk altında?5. bölümden sonra yaşanan deneyimle tahminde bulunmak gerçekten zor. Hepsi yalpalayabilir ve hepsi mükemmel olabilir, yani geri kalan yedisi – bence tüm olasılıklara ve tüm sorunlara sahipler, Çadır büyüsü yine işini yapacak. Daha önce çadırdaki fiziğin dışarıdaki fizikten farklı olduğunu söyledim. Fizikçiler evrendeki fiziğin sabit olduğunu söylemekten hoşlanırlar. O beyaz çadırda değil, çok farklı! Kendi işini yapıyor.Bilgilerinizi girerek şunları kabul etmiş olursunuz: Şartlar ve koşullar Ve Gizlilik Politikası. Aboneliğinizi istediğiniz zaman iptal edebilirsiniz.Jürgen'in hayatında bir haftaGeçen hafta sonu çok ama çok yoğundu. Üç gün üst üste Londra'daydık. Ailem de; oğlumun trombonla ilgili bazı şeyleri vardı, Royal College'da bir deneme seansı vardı. Akrabalarla tanıştık, bir sergiye gittik ve akşam büyük bir grup konseri verdik ve ardından Pazartesi günü Giuseppe ve diğer birçok fırıncıyla birlikte Waterstones'taki etkinliğe gittim - Instagram'a göz atın! Gelecek hafta sonu sakin ve bunu sabırsızlıkla bekliyorum.Alman Pişirme: Jürgen Krauss'un Kara Orman ve ötesinden kekler, turtalar, tepsiler ve ekmekler şimdi satın alınabilir.Great British Bake Off, Salı günleri saat 20.00'de Kanal 4'te yayınlanıyor.İzleyecek başka bir şey mi arıyorsunuz? En son haberler için TV Rehberimize veya Yayın Rehberimize göz atın ya da özel Eğlence merkezimizi ziyaret edin.Radio Times dergisini bugün deneyin ve yalnızca 10 £ karşılığında 10 sayı edinin - şimdi abone olun ve Doctor Who'nun 60. yılını Radio Times'ın özel sayısıyla kutlayın. TV'nin en büyük yıldızlarından daha fazlası için The Radio Times Podcast'ini dinleyin.
0 notes
medyadergisi · 2 years
Text
Sporseverlerin Rengarenk Buluşma Noktası
Sporseverlerin Rengarenk Buluşma Noktası
Keçiören Atatürk Caddesi üzerinde bulunan Atatürk Botanik Bahçesi yüzlerce tür bitki ve rengârenk görüntüsüyle sporseverlerin ve dinlenmek isteyenlerin uğrak mekânlarından biri olmaya devam ediyor. Özellikle yaz mevsiminde şehrin ortasında doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenleri geç saatlere kadar misafir eden vaha, Türkiye’nin ve Başkentin en uzun koşu ve yürüyüş yollarından birine sahip olma…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
haberkat · 2 years
Text
Sporseverlerin Rengarenk Buluşma Noktası
Sporseverlerin Rengarenk Buluşma Noktası
Keçiören Atatürk Caddesi üzerinde bulunan Atatürk Botanik Bahçesi yüzlerce tür bitki ve rengârenk görüntüsüyle sporseverlerin ve dinlenmek isteyenlerin uğrak mekânlarından biri olmaya devam ediyor. Özellikle yaz mevsiminde şehrin ortasında doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenleri geç saatlere kadar misafir eden vaha, Türkiye’nin ve Başkentin en uzun koşu ve yürüyüş yollarından birine sahip olma…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Text
Velvet Elması Meyvesi Nedir?
Velvet Elması Meyvesi Nedir?
Tumblr media
#Abanozağacıgiller, #AğaçBakımı, #AğaçTürleri, #BahçeDüzenleme, #BesinDeğeriYüksekMeyveler, #BitkiÇeşitleri, #BitkiTanıtımı, #BitkiYetiştirme, #DiospyrosBlancoi, #DiospyrosCinsi, #DiospyrosDiscolor, #DoğaKoruma, #DoğalDestek, #DoğalHabitatları, #EgzotikAğaçTürleri, #EgzotikBitkiler, #EgzotikMeyveler, #ExoecariaAgallocha, #FilipinlerMeyvesi, #GelenekselTıp, #KadifeElma, #Kamagong, #KorumaAltınaAlınanMeyveler, #MaboloAğacı, #MaboloFruit, #MaboloMeyvesi, #MaboloTree, #MeyveTürleri, #MeyveYetiştirmeİpuçları, #NesliTehlikeAltındakiMeyveler, #NesliTükenmeTehlikesi, #SağlıklıBeslenme, #SeraYetiştiriciliği, #SürdürülebilirTarım, #SüsBitkileri, #TıbbiBitkiler, #TıbbiVeAromatikBitkiler, #TropikalAğaçTürleri, #TropikalBölgelerdeYetişenMeyveler, #TropikalİklimBitkileri, #TropikalIklimMeyveleri, #TropikalMeyve, #TropikalMeyveÇeşitleri, #TropikalMeyveler, #TürkiyeDeYetişenEgzotikMeyveler, #VelvetAğacı, #VelvetApple, #VelvetElmasıMeyvesi, #VelvetElmasıNedir, #VelvetElmasıTürkiyeYetişirMi, #VelvetElmasıTürleri, #YabaniAğaçlar, #YabaniMeyveler https://is.gd/ilBPEu https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/velvet-elmasi-meyvesi-nedir/
Velvet elması meyvesi Nedir? Velvet elması (Diospyros discolor); abanozağacıgiller familyasına sahip trabzon hurması ile akraba olan tropikal bir ağaçtır. Mabolo ağacı, kadife elma, kamagong gibi isimleri de vardır. Filipinlere özgü bir meyvedir, günümüzde nesli tükenme tehlikesi altında olduğundan koruma altına alınmıştır.
Velvet elması meyvesi veya diğer adıyla mabolo meyvesi, günümüzde nesli tehlike altında olan bitki ve meyveler arasında yer almaktadır. Bu meyve, tropikal iklimlerde yetişen ve genellikle Filipinler gibi Güneydoğu Asya ülkelerinde bulunan büyük, çabuk büyüyen bir ağaçtan gelir.
Ancak, habitat kaybı, ormansızlaşma ve tarım faaliyetleri gibi çeşitli tehditlerle karşı karşıyadır. Ayrıca, bu meyveyi üreten ağaçların aşırı kesimi ve toplamada sürdürülebilir olmayan yöntemler de neslinin azalmasına katkıda bulunmuştur. Velvet Elması, botanik adıyla Diospyros blancoi, tropikal bölgelerde yetişen bir meyve ağacının meyvesidir. Velvet elması, Diospyros cinsine ait bir türdür ve genellikle Güneydoğu Asya‘nın sıcak iklimlerinde, özellikle Filipinler’de bulunur. Bu egzotik meyve, dış görünüşü ve lezzetiyle dikkat çeker.
Velvet elması meyvesi, genellikle orta büyüklükte, yuvarlak ve düzgün bir şekle sahiptir. Kabuğu, olgunlaştıkça koyu kahverengi ve kadifemsi bir dokuya sahip olan meyvenin ismini bu özelliğinden alır. Kabuk altında ise yumuşak, yoğun ve tatlı bir et bulunur. Meyvenin tadı, olgunlaştıkça şekerlenen ve hafif bir vanilya aromasıyla zenginleşen bir dokuya sahiptir.
Velvet elması, besleyici özellikleri ile de dikkat çeker. İçeriğinde lif, C vitamini, demir ve kalsiyum gibi vitamin ve mineraller bulunur. Bu meyve, özellikle antioksidan özellikleriyle vücut için faydalı olabilir. Ayrıca, lif içeriği sindirim sistemine destek sağlar. Velvet elması, genellikle taze olarak tüketilir. Meyvesi doğrudan soyularak ya da dilimlenerek yenilebilir. Aynı zamanda tatlılar, reçeller veya meyve salataları için kullanılabilir. Geleneksel tıpta da kullanılan velvet elması, bazı kültürlerde sağlık sorunlarına karşı doğal bir destek olarak kabul edilir.
Velvet elması egzotik bir meyve olup, benzersiz tadı ve besleyici özellikleriyle öne çıkar. Tropikal iklimlerde yetişen bu meyve, sağlıklı beslenmeyi destekleyen lezzetli bir seçenektir.
Velvet Elması Türkiye’de yetişir mi ?
Velvet elması meyvesi, tropikal iklimleri seven ve genellikle sıcak, nemli bölgelerde yetişen bir bitki türüdür. Türkiye’nin genel iklimi bu meyvenin doğal olarak yetişmesi için uygun değildir. Çünkü velvet elması meyvesi, genellikle Güneydoğu Asya ülkeleri gibi daha sıcak ve tropikal iklimlere özgüdür.
Ancak, sera ortamlarında veya özel şartlarda kontrollü bir ortamda yetiştirme çabaları ile belirli bölgelerde bu tür meyvelerin yetiştirilmesi mümkün olabilir. Ancak, bu, özel koşullar ve dikkatli bakım gerektiren bir süreç olacaktır.
0 notes
musstuffsworld · 4 years
Text
RİZE İLİ ÇAMLIHEMŞİN İLÇESİ
ÇAMLIHEMŞİN İLÇE TANITIM
ÇAMLIHEMŞİN RİZE NİN BİR İLÇESİDİR..
ÇAMLIHEMŞİN İLÇE TARİH
ÇAMLIHEMŞİN TARİHİ
Çamlıhemşin tarihine bakarken ilçe merkezi olana kadar bağlı olduğu Hemşin'in tarihine de birlikte bakmak gerekir. Yöre, 1071'de Malazgirt Meydan Muharebesi sonunda Alparslan tarafından Selçuklu topraklarına dahil edilmiştir. 1072'de, Alparslan savaş sonrasında, bölgeye 70.000 yaylacı ve göçer Türk yerleştirdi.
Daha sonra 1184'te bölgede kurulan Trabzon- Pontus İmparatorluğu sınırları içinde kalan Hemşin'in bölge halkı, arazinin dağlık ormanlık olmasından dolayı işgalden etkilenmedi. Türk kimlik ve gelenekleriyle yaşamlarını günümüze dek sürdürdüler.
Hemşinliler yaşadıkları zorluklara rağmen, hiçbir zaman yurt edindikleri bu topraklardan gurbet dışında kopmadılar.
Gurbette olsalar da Hemşin'le ilgilerini kesmediler. Bazı tarih kaynakları, Müslüman-i Kadim yani 1461 öncesi Müslümanları diye anlatıyor. Daha önceki yayınlanan eserler, bölgenin tarihi ile ilgili şu bilgileri vermektedir.
Çamlıhemşin adını, ilçenin kuruluşundan sonra almıştır. Yukarı vice (Yukarı Çamlıca) ve Aşağı vice (Aşağı Çamlıca) mahalleleri ile bazı köylerin birleşme noktası olan bu yerleşim yeri ""vice altı olarak bilinmekte idi.Şu anda mevcut sahile ulaşımı sağlayan Karayolu üzerinde 1950 öncesi herhangi bir patika yolun varlığı bilinmemektedir. Çamlıhemşin'in Kaçkar dağları ve sahili bağlayan yolun şu anda mevcut ilçeden kanlıboğazı aşarak varıldığı bilinmektedir.
Eski çağlara ait Erzurum- Trabzon ipekyolunun çok yağmalanması nedeniyle iklimin uygun olduğu dönemlerde; Erzurum- Hevek yaylası- Hisarcık- Zilkale- Çamlıhemşin- Pazar ilçesinin doğu yönündeki çıkış noktasında doğal bir limanın varlığından söz edilir. Bu yöreye Cumhuriyet dönemine kadar ""Eski Trabzon"" denmesi bu gibi varsayımlara ışık tutmaktadır. Ayrıca antik çağlardan beri Kaçkarlar- Sahil yolunun gerek Hala deresi gerek Büyük dere (Baş hemşin) güzergahının şu anda ilçe merkezinin bulunduğu yerden geçtiği aşikardır.
Bu gibi varsayımları çoğaltmak olasıdır. Onun içindir ki doğal güzelliğinin korunmasının istendiği yörenin tarih açısından da araştırılması için bilim adamlarına açık davet çıkarılmaktadır.
Bazı tarihçiler, tarih öncesi tarihçilerden Ksenophos'un ünlü ""Onbinlerin Dönüşü"" adlı eserinde Karadeniz'e iniş için Bölgeyi kullandıkları yazmaktadırlar.
Çamlıhemşin, Çarlık Rusya'sının işgaline uğradıysa da sahilden uzak oluşu ve siper durumunda olan yüksek dağlar nedeniyle barınamamışlar ve yöreyi terketmişlerdir. Vicealtı nahiye olmadan önce idari yönden Hemşin köylerinin tümü ile birlikte Pazar- Hemşin nahiyesine, aşağı kesim köyleri ise Ardeşen nahiyesine bağlı idi. 1953 yılında Ardeşen ilçe olunca Vicealtı Çamlıca adıyla ;Ardeşene bağlı bir nahiye oldu.
Çamlıca 27 Haziran 1957 tarihinde yürürlüğe giren 7033 sayılı kanunla 1 Nisan 1960 tarihinde ilçe yapılarak Çamlıhemşin adını aldı. Yavuz Sultan Selim, Trabzon'dan hareketle sahil gezisinde olduğu bir gün Ardeşen girişindeki Fırtına deresine dikkati çeker. Hızlı ve heybetli akan derenin sularında işlenmiş ağaç, karışık orman ürünlerinin su tarafından sürüklenmekte olduğunu görür. Yavuz Sultan Selim ""buranın ardı şen olmalı"" der. Gezi boyunca Fırtına havzasında kimlerin ne şekilde yaşadıklarını incelemek ve yönetimine bağlamak üzere bir miktar kuvvet gönderir.
Yöreye gelenler buranın tabii güzelliklerini çamlık ve yoğun ormanlıklarını görünce padişahın ilk teşhisini kanıtlarcasına ""hem de şen"" diye söylenirler. Çamlıhemşin adının bu şekilde olduğu söylenmektedir.
Amaturu Urugu'nun, Rize Hemşin bölgesine göçüp yerleşmesini bir tanık olarak şöyle anlatıyor: 604-628 yılları arasında ateşe tapan İranlılar ile Hristiyan Bizanslılar arasında geçen yıkıcı savaşlardan çok zarar gören Amudiler, Gürcistan Beyi ve İran yanlısı Vaçyan yakıp yıkmış, ""Dampur"" kasabasını ve çevresini şenlendirerek yurtlarına ""Hamamaşen"" (Hamam şenliği/ adabı) demişlerdir. Zamanla bu coğrafi adı Hemşen/ Hemşin ve Şenli, Horosan- Hemedan-Elezeğ bölgesinden gelme Türkmen/ Oğuz halkı da ""Hemşenli/ Hemşinli"" diye anılır oldu.
Araplardan bunalan Amantuniler'in göçünü değişik zamanlarda gösterir. Önce Kars kuzeyindeki ""Kol"" (Göle) bölgesine açan ""Haman"" idaresindeki Amatuniler, ""Egerasdan'da (Acaristan) denize karışan ""Çoraklı"" (Çoruh) ırmağını aştılar. Bu sırada Bizans Kayseri (VI.) Konstantin'in (780-797) yerleşmek üzere mülk olarak Haman Bey'e bağışladığı ""Tambur"" bölgesine gelerek burayı şenlendirip kaldılar. Bu yüzden oraya ""Haman-a Şen"" dendi. İstanbul'da ""Başbakanlık Arşiv-Tapu"" bölümünde 929 (1523)
yılından kalma Trabzon Tahrir Defteri (836-840), Hemşin kazası onbir köyü (Çat, Varoş, Kol, Cimi, Başköy, Bulaşken) kesimi ""Kara Hemşin"" ve ilçelerine (Zuğa, Aşuduğ, Çinçiva, Küşüve ve Tekurid köyleri bulunan semti ""Ak Hemşin"" sayıldığı gibi; eski Oğuz /Türkmen ikili Düzinine göre yine şimdiki Pazar- Hemşinliğine "" İç Hemşin"" ve ""Sol-Kol"" Hopa Hemşinliğine de Dış Hemşin ve Sağ- Kol denilmesi dikkate değer.
Öteden beri anadilleri Türkçe olan Hemşinlilerin ataları, 1523'teki Kanuni Çağı ilk Tahririnde ""Müslüman-i Kadim"" yani 1461 öncesi Müslümanları diye tanıtılıyor.
Hemşinlilerde öteden beri Türklüğe özgü su vasıflar görülür: Yaylacılık, ekmek-yemek pişirmede ""tandır"". Kaval ve tulum çalgıları. Horon, kadınların türkü ve destan söyleyişi, Nevruzlarda ""aşure"" pişirme adeti ile erkeklerde körüklü şalvar zıpka, kadınlarda şal-kuşak bağlama, un-kaymak karışımı ""hoşmer"" adlı yemek, çok sağlam aile bağları, konu edilen Türklük vasıflarından ilk belirgin örnekleridiR.
ÇAMLIHEMŞİN, RİZE' NİN BİR İLÇESİDİR .
Çamlıhemşin - Ayder Kültür Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi
Ayder Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi, Rize il merkezine 87 km, Çamlıhemşin ilçe merkezine ise 16 km mesafede yer almaktadır. Ayder, Bakanlar Kurulu Kararı ile Turizm Merkezi ilan edilerek 19.04.1987 tarih ve 19426 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır.
Bunun yanında, yörenin tarihi, doğal ve sosyo-kültürel turizm değerlerini barındırması, kış ve sağlık turizmi ile mevcut diğer turizm potansiyelinin dikkate alınarak değerlendirilmesi ve bu alanların koruma-kullanma dengesinin kurularak sektörel kalkınma ve planlı gelişim sağlanması amacıyla Ayder bölgesi, 20.11.2006 tarih ve 11264 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile “Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi” ilan edilerek 08.12.2006 tarih ve 26370 sayılı resmi gazetede yayınlanmıştır.
Ayder Yaylası doğa güzellikleri, yöreye has otantik mimarisi ve birçok hastalığa şifa olduğu bilimsel olarak tespit edilmiş olan termal kaplıcası ve de özellikle 2004 yılından itibaren ülkemizde ilk defa gerçekleştirilen “heliski kayak sporu” ile çekiciliğini arttırmış, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı haline gelmiştir. Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi, termal turizmin yanında heliski, treking, jeep safari, foto safari, kampçılık, dağcılık gibi birçok turizm aktivitesi için uygun olması nedeniyle, ziyaretçilerine çeşitli tatil alternatifleri sunmaktadır.
Ayder’de ulaşım ve altyapı sorunları giderilmiş birçok konaklama ve yeme içme tesisi mevcut olup, yılın her mevsimi ziyaretçilere hizmet verilmektedir. Bunun yanında toplam, 2450 m² alana kurulu olan ve üç ana bölümden oluşan (erkek ve bayan banyoları ile özel banyolar) Ayder Kaplıca Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Tesisleri de yıl boyunca hizmetini sürdürmektedir.
Turizm İşletme Belgeli Termal Tesisin mülkiyeti İl Özel İdare Genel Sekreterliğine ait olup, 01.01.2003 tarihinden 01.01.2013 tarihine kadar, işletilmesi yapılmak kaydıyla Ayder Turizm Anonim Şirketine kiralanmıştır.
Erkek ve bayan banyolarında 24 kişi kapasiteli yıkanma bölümü ve 150 kişi kapasiteli 12x5 metre ebadında 110 cm. derinliğinde 37 ile 40 derece arası sıcaklıkta kür havuzları kaplıca tedavisi için hizmet vermektedir. Tesis bünyesindeki 8 adet özel banyo kaplıca suyuna sahip olup, ailelere hizmet vermektedir. Tamamlayıcı tedavi unsuru olarak kullanılacak fizik tedavi bölümlerinde ise uzman hekim kontrolünde hizmet verilmektedir. Tesisin yıl itibariyle ortalama kapasitesi günlük 300 kişidir.
T.C Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünden 19.04.2005 Tarih ve 49 Numaralı kaplıca tesisi işletme izni alınması neticesinde tesis Sağlık Merkezine dönüşmüştür. Bu sayede sağlık kurumlarından sevk alarak gelen hastalar tesiste tedavi görebilmekte ve tedavi masrafları kurumlarınca karşılanmaktadır.
Kaplıcanın, 55 derece sıcaklıktaki renksiz, kokusuz, berrak suyu (PH Değeri 8, Sodyum, Sülfat, Kükürtlü ve Radyoaktif bileşim) inflaboratuvar romatizmal hastalıkların kronik dönemlerinde; kronik bel ağrısı, osteoartrit gibi eklem hastalıkları, miozit tendinit travma, yumuşak doku hastalıkları, ortopedik operasyonlar, beyin ve sinir
cerrahi sonrası gibi uzun süreli hareketsiz kalma durumlarında mobilizasyon çalışmalarında, rehabilitasyon amacıyla stres bozukluklarında ve spor yaralanmalarında ayrıca kalp ve kan dolaşımı, solunum yolları rahatsızlıklarında tamamlayıcı tedavi unsuru olarak kullanılabilir niteliktedir.
TURİZM TÜRLERİ
Trekking (Doğa Yürüyüşü)
Türkiye’de kısa bir geçmişe sahip olmasına rağmen, en çok rağbet gören doğa etkinliklerden biri olan trekking-doğa yürüyüşü için Rize Türkiye’deki en önemli merkezlerden biri konumundadır. Dinlenmek, spor yapmak, fotoğraf çekmek, kuş gözlemciliği ve botanik gibi bir çok ilgi alanını tek etkinliğin içinde yapabileceğiniz trekking için Rize, köy ve yayları ile çok çeşitli alternatifler sunmaktadır.
Ayrıca Rize’de bulunan parkurlarda ata binmek suretiyle de çok uzun parkurları gezme olanağı bulunmaktadır.
YÜRÜYÜŞ PARKURLARI
Çamlıhemşin - Zil Kale – Çat – Başhemşin – Verçenik Tepesi ve Gölü – Adalı Gölü - Tatos Gölü - Çiçekli Yaylası - Baş Yaylası - Çapug Geçidi - Yıldızlı Gölü – Hacıvanak – Elevit – Çat - Çamlıhemşin
Çamlıhemşin - Zil Kale – Çat – Elevit – Karmık - Çoğun Gölü - Karmik Aşıdı - Apıvanak – Palovit – Ketençur - Tatar Dağı - Karmukareç Gölü – Amlakit –Samistal – Hazindağ – Pokut - Çamlıhemşin
Çamlıhemşim – Ayder - Aşağı Kavron - Yukarı Kavron - Çengovit Gölü -Karadeniz Gölü - Naletleme Geçiti – Döbe – Olgunlar – Haistav – Dilberyüzü -Atsız Gölü - Deniz Gölü - Kaçkar Zirvesi – Yusufeli - Barhal
Çamlıhemşin – Ayder – Dobaye – Taşlık - Boğaz – Çapuni Apinona – Topluca Köyü - Çamlıhemşin
Çamlıhemşin – Ayder – Balakçur - Yukarı Kaçkar - Topluca – Gül Eteği – Aşağı Durak - Y.Korkuma – Boravan – Tabaninga – Sırt – Marselavat – Kurkunata –Çayırdüzü – Dikkaya - Çamlıhemşin.
Çamlıhemşin – Ayder - A.Çeymakçur - Y.Çeymakçur - Karadeniz Gölü -Naletleme Geçidi – Olgunlar – Haistav – Dilberdüzü - Atsız Göl - Deniz Gölü -Kaçkar Zirve - Apıvanak Aşıdı - Apıvanak Yaylası – Amlakit – Hazindağ – Pokut – Sal - Çamlıhemşin
Çamlıhemşin – Ayder - A.Kavron - Y.Kavron - Derebaşı Gölü - Apıvanak Geçidi – Palovit – Samistal – Hazindağ – Pokut – Sal - Çamlıhemşin
Çamlıhemşin – Ayder - A.Kavron - Y.Kavron – Samistal – Emlakit – Poterçur -Tatar Tepesi - Sicoğ Gölü - Sicoğ Yaylası - Kaymesor Geçidi – Trovit – Elevit –Çat - Çamlıhemşin
Çamlıhemşin – Çat – Elevit – Trovit - Garmik Aşıdı - Apıvanak Aşıdı – Derebaşı Gölü - Mezovit Gölü - Çarşak Geçidi - Büyük Göl - Küçük Göl - Karadeniz Gölü - Y.Çeymakçur - A.Çeymakçur – Ayder - Çamlıhemşin.
Çamlıhemşin – Çat – Elevit – Trovit – Garmik – Hacevanak - Yıldızlı Göl -Çapuk Boğazı - Baş Yayla - Çiçekli Yayla – Çat – Çamlıhemşin - Ballıköy (Anzer)
DAĞCILIK
Kayalık ve buzlu zeminlerde doğal ve yapay tırmanma tekniklerini uygulayarak görkemli dağ doruklarına ulaşmak anlamına gelen dağcılık için ilimizde çok önemli bir potansiyel bulunmaktadır. İlimizin güney sınırı teşkil eden Doğu Karadeniz Dağları’nın önemli zirvelerinden Kaçkar Dağı (3937 m), Verçenik Dağı (3711 m), Bulut Dağı (3562 m), ve Altıparmak Dağı (3492 m) yükseltileriyle ilimiz sınırları içerisinde kalırlar. Bu zirvelere ulaşan güzergahların flora ve fauna açısından zengin oluşu, coşkun akan dereleri, ve buzul göllerinin sıklığı son yıllarda yerli ve yabancı dağcıların ilgisini bu yöreye çekmektedir.
Güney rotasından çıkışı kolay olan Kaçarları her yıl yüzlerce dağcı ziyaret etmekledir. Tırmanış esnasında, eğer sis yoksa Doğu Karadeniz Dağları��nın muhteşem görüntüsü izlenebilmektedir. Kuzey rotasını ise daha çok deneyimli dağcılar tercih ederler. Kuzeyden zirve yapmanın bir avantajı geri dönüşte Ayder yaylasında kaplıcalara uğranılabilmesidir.
Kaçkar Dağları'nda yükseltinin kısa mesafelerde artması yaylacılık etkinliklerine bağlı bir takım geçici yerleşmelerin de kurulmasında doğrudan etkili olmuştur. Ülkemizin önemli zirvelerinden birisine sahip olan Kaçkar Dağları'nda aktüel buzullaşmanın ve diğer doğal değerlerin zenginliği dağcıları, turistleri ve bilim çevrelerini buraya çekmiştir
JEEP SAFARİ
Rize’nin Güneyi’nde yer alan yaylalar, dağ yolları ile birbirine bağlanmıştır. Macera turizmi yaşamak isteyen yerli ve yabancı ziyaretçiler rehber eşliğinde Trabzon ya da Bayburt İlleri üzerinden jeeplerle gelip, Anzer Vadisi yoluyla İkizdere’ye buradan Çağrankaya Yaylası yolunu kullanarak Çamlıhemşin’e varabilirler. Son nokta olarak Ayder ve Kavron Yaylasına ulaşılabilir.
JEEP SAFARİ TUR GÜZERGAHLARI
1.Parkur: İkizdere – Çağrankaya – Çataldere – Kaptanpaşa - Çayeli parkuru.
2.Parkur: Pazar – Hemşin - Kito Yaylası – Zilkale – Çat - Elevit parkuru.
3.Parkur: Çamlıhemşin – Zilkale – Çat - Elevit parkuru.
4.Parkur: İkizdere – Anzer - Uzungöl parkuru.
5.Parkur: İkizdere – Anzer – İspir -Yusufeli parkuru.
HELISKİ (HELİKOPTERLE KAYAK)
Dünyanın en heyecanlı doğa sporlarından biri olarak gösterilen heliski, yakın zamana kadar İsviçre’nin Alplerinde, Himalayalar’da ve Kanada dağlarında yapılırken 2004 yılında ülkemizde ilk defa, Avrupalı kayak tutkunları için Kaçkar Dağları’na turlar düzenlenmeye başlandı. Rize’nin Çamlıhemşin İlçesi’ne bağlı Ayder Yaylası’nda konaklayan kayakçılar, özel eğitimli yabancı pilotların kontrolündeki helikopterle Kaçkar Dağları’nın sarp tepelerine çıkarılmakta ve zirvelerden dağların eteklerine doğru serbest stilde iniş gerçekleştirmektedir. Yalnızca profesyonel kayakçılar tarafından yapılabilen bu spor, özel ekipman ve ihtisas
gerektirmektir. Her yıl Ocak-Nisan aylarında yapılan heliski için Ayder Yaylası’nın kış aylarında kapalı bulunan yolları açılmış olup; kışları faaliyet gösteremeyen konaklama tesislerinden bir kısmı, kışın da hizmet vermeye başlamıştır. Ayrıca daha önce 1 adet helikopterle yapılan heliksi için, 2007 yılında 4 adet helikopter kullanılmıştır.
FOTO SAFARİ
Yeryüzünde ender bulunan bir doğa güzelliğine sahip olan Rize’de fotoğraf meraklıları için eşsiz karelerin yakalanabileceği geziler düzenlenmektedir. 3900 m yüksekliğe varan Kaçkarlarda çok çeşitli bitki ve hayvan türlerinin yanında dağların, bulutların, yağmurun ve insanın birlikteliğinden doğan nefis manzaraları bir fotoğraf karesine sığdırabilmeniz mümkün.
KAMP VE KARAVAN TURİZMİ
Rize yaylaları, temiz hava ve güzel manzaraları nedeniyle kampçıların sıklıkla tercih ettikleri yerlerdir. Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda kamp ve karavan turizmi için önemli olanaklar bulunmaktadır.
YAMAÇ PARAŞÜTÜ
İkizdere İlçesi’nin Anzer Yaylası ile Çamlıhemşin İlçesi’nin Pokut Yaylası yamaç paraşütü yapılabilecek doğal yapıya sahiptir. Rize’nin birçok yaylasında bu potansiyel mevcut olmasına rağmen, en uygun yer Ballıköy (Anzer) yaylasıdır. Yamaç paraşütü için uygun başka bir parkur da Çamlıhemşin-Pokut-Hazindağ hattıdır.
KALELER
ZİL KALE
Rize İli, Çamlıhemşin ilçesinde bulunan bölgenin en dikkate değer eserlerinden biridir. İlçe merkezinin 15 km güneyinde Fırtına Deresinin batı yamaçları üzerinde kurulmuştur. Kalenin, üzerinde inşa edildiği sarp kaya kütlesi, denizden 750, dere yatağından ise yaklaşık 100 m yüksektedir. Kale, dış surlar, orta surlar ve iç kaleden meydana gelmektedir. Dış kalenin kapısına kuzey batı yönündeki patika bir yolla ulaşılır. Kuzeydeki kapının söve taşları sökülmüştür. Bir teras yardımıyla orta surlar seviyesine çıkılır ve
ikinci bir kapı ile kale içerisine girilir. Orta kale içerisinde üç önemli yapı bulunmaktadır. Bunlar; muhafız binası, şapel ve baş kuledir. Kulenin dört katlı olduğu, duvarlardaki hatıl izleri ve kiriş deliklerinden anlaşılmaktadır. İçerisinde ince bir bölüntü duvarı ve dolgu toprak vardır. Duvarlar üzerinde doğu yönünde kemerli pencereler, diğer taraflarda mazgal delikleri bulunmaktadır. Kulenin üstünün dendanlı bir teras şeklinde olduğu belirlenmiştir. Duvarlar içerisinde dikey uzanan boru yuvaları, belki de kapanmış sarnıçlara su akıtıyordu.
Kalenin yapılış tarihini belirtecek kesin veriler olmamakla birlikte 14. ve 15. yüzyıllara tarihlendirilmektedir.
KALE-İ BALA
Çamlıhemşin İlçe merkezine 40 km uzaklıkta, Hisarcık Köyü sınırları içinde, Fırtına Deresi’nin kaynaklarına hakim bir noktada kurulmuştur. Yazılı kaynaklarda geçen bir diğer adı da Varoş Kale’dir. Kale, Kaçkarlar’ın iç kısma geçit verdiği Baş Hemşin ve Tatos geçidine yakındır. Kale çevresinde bazı yayla yerleşimleri vardır. Kalenin surları oldukça harap olmuştur. Duvar işçiliği bakımından Zil Kale ile benzerlikler göstermektedir. Duvar kalınlıkları 50 cm ile 1 m arasında değişmektedir.
Kalenin ana planı dikdörtgen olarak tanımlanabilir. Doğusu, güneyi ve kısmen kuzeyi de sarp kayalıktır. Batı taraf eğimli bir arazi üzerindedir. Giriş kapısı kuzey batıdadır. Aynı cephenin doğusunda bir kapı izi daha vardır. Mevcut kapı 1,10 m genişliğinde, 2,5 m yüksekliğindedir. Kalenin ortalama uzunluğu 70 m genişliği ise 25 mdir. Duvar izlerinden batı kulelerinin varlığı anlaşılmaktadır. İç kısımda doğu duvarına bitişik tonozlu bir mekan kalıntısı vardır. Burası yüksek ihtimalle sarnıçtı.
Kalenin kurulduğu yer ve duvar işçiliği bakımından Zil Kale ile benzerlikler göstermektedir. Zil Kale ile aynı tarihlerde (14-15 yüzyıl) yapıldığı düşünülmektedir.
DOĞAL GÜZELLİKLER
YAYLALAR
İlimizin iç kesimlerinde, zengin orman dokusu civarında yer alan yaylalarda mevcut altyapıyı kullanarak yapılabilecek fazla yatırım gerektirmeyen bir turizm çeşididir. Bu aktivite için gerekli potansiyel tüm yaylalarımızda mevcut olup, halen Ayder, Anzer, Çad, Elevit gibi yaylalarımızda yapılmaktadır.
Rize’nin güneyindeki Kaçkar Dağları ile yüksek dağların eteklerinde birbiriyle bağlantılı birçok güzel yayla vardır. Bütün bu yaylalar yaz mevsiminde insanlarla dolup taşar. Olağanüstü güzellikteki bu yaylaların hemen hepsinde ot biçme şenlikleri yapılmaktadır. Bu şenliklere katılmak mümkün olduğu gibi yayla eteklerindeki yamaçlarda rehberlerle birlikte doğa yürüyüşü yapma imkanı da bulunmaktadır.
AYDER YAYLASI
Çamlıhemşin İlçesi’nin 16 km. güneydoğusunda bulunan, 1250 m yükseklikteki Ayder Yaylası, birçok konaklama tesisiyle yaz sıcağından bunalanlara doğal bir serinlik sunar. Yayla turizmi için gereken tüm altyapı gereksinimleri karşılanmış olan yayla, zengin flora ve faunasının yanı sıra kaplıcası ile de bölgenin en çok tercih edilen tatil yerlerinden biridir.
POKUT, SAL HAZINDAĞ YAYLALARI
Çamlıhemşin İlçesi’nin güneyinde, Fırtına ve Hala derelerinin oluşturduğu vadiler arasında yer alan Pokut, Sal ve Hazindağ yaylaları, orman üst sınırı civarında, 1750-2000 m. yükseltilerde yer alırlar. Doğa yürüyüşü yapmak ve dinlenmek için ideal bir ortam sergileyen yaylalar, zengin biyolojik çeşitliliklerinin yanı sıra emsalsiz bir sivil mimari yapıya sahiptir. Yayla dizisinin ilki, Çamlıhemşin İlçesi’ne 15 km mesafede bulunan saklı güzellikleriyle Pokut Yaylası’dır.
AŞAĞI VE YUKARI KAVRON YAYLALARI
Ayder’e 10 km mesafedeki Aşağı Kavron ve 14 km mesafede, 2300 m yükseklikte yer alan Yukarı Kavron Yaylaları ile Kavron Geçidi'nde Büyük Kaçkar ve Kemerli Kaçkar'ın zihinlerden kolay silinmeyecek görüntülerini yakalamak mümkündür. Kaçkarlar’ı tüm görkemiyle karşınızda bulacağınız bu coğrafyada gündoğumu izlemek de kaçırılacak bir güzelliktir.
ELEVİT VE PALOVİT YAYLALARI
Ulaşım sorunu olmayan bu yaylalar, içerisinde başta yaban keçisi olmak üzere Karadeniz'e özgü diğer tüm yabani hayvanlar bulunduğundan, avcılık için önemli bir potansiyele sahiptir. Kaçkar Dağları’nın kuzeybatı yamacında, bir yanı tümüyle ormanlarla kaplı, diğer yanı ise dağ yamacına dayalı gökyüzündeki vadi Palovit, Karadeniz’in en güzel yükseltilerinden biridir.
AKARSULAR
Kaçkar Dağları, hızlı akışlı akarsuların kaynağıdır. Bunların en önemlileri Fırtına Deresi, Taşlıdere, İkizdere, Karadere ve İyidere’dir. Bu derelerde akarsu sporları (kano-rafting) için gerekli debi rejim miktarı vardır.
Bu akarsularımızda ulusal rafting gösterileri ve 2004 yılı ulusal rafting şampiyonası gerçekleştirilmiştir. Akarsular dışında irili ufaklı birçok dere de bulunmaktadır.
FIRTINA DERESİ
Kaçkar Dağları’nın Karadeniz'e bakan yamaçlarındaki derelerin birleşmesi ile oluşan Fırtına Deresi, Ardeşen’in yaklaşık 2 km. batısında Karadeniz'e dökülür. 57 km uzunluğundaki Fırtına Deresi, akarsu turizmi (kano-rafting) açısından elverişli parkura sahiptir. Fırtına deresi, debisi en yüksek ve hızlı akan bir dere olma özelliği taşımaktadır. Bu nedenle yerli ve yabancı sporcular bu dereyi özellikle tercih etmektedirler.
Çay bahçelerinin ve yer yer ağaçlık adaların arasından geçen derenin üzerindeki kemer köprüler doğayla uyumlu görüntüleriyle huzur verici bir manzara sunar.
ŞELÂLELER
PALOVİT ŞELALESİ
Kaçkar Dağları Milli Parkı içindeki doğal güzelliklerden biri de Palovit Şelalesi’dir. Zilkale Harabesini geçtikten sonraki yol ayrımında başlayan Palovit Vadisi’nin duraklarından biri olan heybetli şelale 15 metre yüksekliğe sahiptir. Yöredeki şelaleler içerisinde en bol suya sahip olanıdır.
BULUT ŞELALESİ
Çamlıhemşin ile Ayder Yaylası arasındaki Tar Deresi’nden vadiye birçok küçük düşümlü şelale akar. Bunların en uzunu ve seyrine doyum olmayanı Bulut şelalesidir. Şelale üç kademeli olarak yaklaşık 250 metre yükseklikten akmaktadır. Çamlıhemşin ilçe merkezine yaklaşık 2 km. mesafede bulunmaktadır.
GÖLLER
Rize Dağları'nın 2400m'yi aşan bölümlerinde buzul aşandırması ve biriktirmesi sonucu oluşmuş olan 19 adet küçük alanlı göl tespit edilmiştir. Bu göllerin en büyükleri 0.07km² yüzölçümündeki Ambar Gölü (2950m) ile Büyük Deniz Gölü'dür.(2900m.) 2400-3000m yükseklikler arasında yer alan bu göllerin en küçüğü ise 0.01km² yüzölçümündeki Öküzyatağı Gölü'dür.(2775 m) Bunların bir kısmı buzyalağı, bir kısmı da moren set gölüdür.
AYDER YAYLASI
Ayder Yaylası'na ulaşmak için Rize'den çıkıp Artvin istikametine doğru devam ediyorsunuz, Çayeli ilçesinden Sahil yolundan ayrılarak Çamlıhemşin ilçesi yönüne dönerek, Fırtına Vadisi boyunca güneye doğru yönelip tırmanmaya başlıyorsunuz. Milli park statüsündeki Fırtına Vadisi Dünya'nın öncelikli korunması gereken 200 ekolojik bölgesinden birisi. Fırtına Deresi bir zamanlar baraj yapımı ile gündeme gelmişti. Fakat doğal yapının bozulmasına neden olacağı için uzun bir yargı sürecinden sonra proje iptal edildi. Dereyi solumuza alıp ağır ağır yolda ilerlerken, yeşilin bin bir tonunu görünce bunun nedenini anlamakta zorlanmayacaksınız.
Fırtına Vadisinin gerçekten muhteşem bir doğası var. İnsanı kendinden geçirecek bir güzelliğe sahip. Dar ve derin bir vadi içinde akan bir dere, her yandan ona ulaşan küçük su kaynakları, bin bir çeşit ağaç ve rengarenk çiçeklerden oluşan manzara. Zaman zaman bu dere üzerine kurulmuş kemer köprülere ve yamaçlardan dökülen küçük şelalelere rastlanıyor. Tepelerinde ve yamaçlarında Karadeniz'e özgü değişik mimari tarzda evleri ve ilkel görünümlü teleferikleri unutmamak lazım.
Karadeniz kıyısıyla Ayder Yaylası arasındaki tek yerleşim yeri Çamlıhemşin. Çamlıhemşin yolu gayet bakımlı. İlçe ortasından akan derenin iki kenarındaki dik yamaçlara kurulmuş. Ahşap ve eski evler ile kadınların yöresel kıyafetleri hemen dikkatimizi çekiyor. Çamlıhemşin Rize arası toplam 69 km. Çamlıhemşin ile Ayder Yaylası arası http://19.km. Çamlıhemşin'den yola devam edince 20 dakika kadar sonra Ayder Yaylasına ulaştık. 1.358 m. yükseklikteki Ayder Yaylası, Karadeniz yaylalarının en meşhurlarından biridir. Bu yayla Milli Park Sahası içinde olmakla birlikte Turizm Merkezi ve Belediye Mücavir alam kapsamındadır.
Yeni gelişmekte olan bir yerleşim birimidir. Bu yaylada yaklaşık küçük büyük 25 adet otel ve pansiyon bulunmaktadır. Bunların çoğunluğu aile işletmeciliği şeklinde çalışmaktadır. Alt yapı hizmeti tamamlanmış olan yayla daha çok bir kasabayı hatırlatmaktadır. Ayder'in en bilinen ve en meşhur görüntüsü yamaçtaki çimenlikler arasında yer alan ahşap ve eski evler. Ayder'de bulunmak bile kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacaktır. İlk yapacağınız iş çeşmeden akan buz gibi sudan içmek olmalı. Yaylanın her tarafından mutlaka bir pınar yada çeşmeye rastlamak mümkün.
Doğayla bütünleşmiş yayla evlerine, oteller, pansiyonlar ve kamp yapmak için burada olanların çadırları ve karavan kamp olanakları da var. Ayder' de beton bina yapmak yasak, yapılacak binalar mutlaka ahşap olma zorunluluğu var. Yayla bölgenin diğer kesimlerine göre kalabalık. Ağırlıklı olarak turistler var, dünyanın her yerinden insana rastlayabiliyorsunuz.
Ayder'i şifa yaylası olarak tanımlanmasını sağlayan özellikleri; Havası ve suyu Kaplıcası Balı'dır.
Ayder Yaylası'nın havasının astım hastalığına iyi geldiği söyleniyor. Ayder Yaylasında ülkemizin sayılı kaplıcalarından olan Ayder Kaplıcası bulunmaktadır. 260 metre derinlikten çıkan, 50 derecelik kaplıca sularının başta romatizma, kireçlenme olmak üzere pek çok hastalığa iyi geldiğini biliniyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada, kaplıca sularının romatizmal eklem hastalıkları, sinir, sindirim, dolaşım sistemi hastalıklarıyla idrar yolları ve üreme organı hastalıklarına iyi geldiğini belirtiliyor.
Kaplıca suları ayrıca, egzama ve sedef, ergenlik sivilceleri gibi cilt hastalıklarının tedavisinde de kullanılıyor. Kaplıca sularından fayda görmek için havuza girmek, özel banyo almak ya da içmek mümkün. Tabii ki, kaplıcaya girmeyi sakıncalı kılacak durumlar da var. Örneğin kanamalı rahatsızlıklar, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlıkları başta geliyor. Bu nedenle kaplıcaya girmeden önce mutlaka uzman bir doktora danışmak şart.
ÇAMLIHEMŞİN İLÇE KÖYLERİ
Köyler: Aşağışimşirli · Behice · Boğaziçi · Çatköy · Çayırdüzü · Dikkaya · Güllüköy · Güroluk · Kadıköy · Kale · Kaplıca · Köprübaşı · Meydanköy · Muratköy · Ortaklar · Ortanköy · Ortayayla · Sıraköy · Şenköy · Şenyuva · Topluca · Ülküköy · Yaylaköy · Yazlık · Yolkıyı · Yukarışimşirli · Zilkale
Rize İlçeleri: Merkez ilçe • Ardeşen • Çamlıhemşin • Çayeli • Derepazarı • Fındıklı • Güneysu • Hemşin •
KARADENİZ
Ve nihayet Karadeniz gezimizin asıl sebeplerinden, instagram’da fotoğraflarını görüp görüp iç çektiğimiz mekanlardan biri olan Pokut Yaylası’nı anlatmaya sıra geldi.
Pokut’u sene içerisinde planlarken ofisteki stajyer arkadaşlarımızdan Erhan Gülas buraların onların memleketi olduğunu, amcasının bizzat orada yaşadığını, ziyarete gidersek bize aracıyla yardımcı olabileceğini söylemişti. Zira Pokut’un yolları normal araçları bırakın, SUV’ların bile zorlanarak ilerleyebildiği bir haldeydi. Bizim Hyundai’lerle çıkmamıza imkan yoktu.
Bir kaç gün öncesinden bize yardımcı olacak sevgili Celal Gülas abimizi arayıp randevüleştik. Sabah erkenden Çamlıhemşin yolunu tuttuk. Normalde Pokut’a gidenler günübirlik gitmiyor. Zaten yaylanın tadını çıkarmak için orda kalmak en güzeli ama biz hem kalabalık, hem çocuklu bir topluluk olduğumuz için kalmak külfetli ve zor olur diye erkenden gidip akşam olmadan dönmeyi planladık.
Celal abimizle Çamlıhemşin yakınlarında bir benzincide buluştuk. Bizim arabaları oraya park edip onun 1991 model Land Rover Defender aracına bindik. Arka koltukların arkasında karşılıklı iki küçük sıra oturma alanı olduğu için toplam 7 kişi ve Ömer Talha bebek çok rahat bir şekilde sığdık. Ben ön kısımda yolcu tarafındaydım. Yeni yeni kullandığımız selfie çubuğu burada çok işimize yaradı. Camdan çıkarıp çıkarıp video çektim. Aşağıdaki videoda bol bol görebilirsiniz.
Pokut Yaylasına giden yolu kısaca şöyle tarif edeyim. Çamlıhemşinin içinden geçip sonundaki köprüye varıyorsunuz. Normalde biz bu köprüden geçip meşhur Ayder’e gitmeye alışığız. Bu sene Ayder’in adını bile etmedik diyebiliriz. Zira Ayder çok bozdu.. Acaib bozdu.. Önünü alamadık.. Pokut için köprüyü geçmeden sağdan düz devam ediyorsunuz. Zil Kale de bu istikamette.. Pokut dönüşü orayı da ziyaret ettik.
Çamlıhemşin’den sonra 12 km kadar yolda herhangi bir sorun yok. Sonra birden küçük bir tabelada yazan “Pokut Yaylası” ibaresini görüp soldan o küçük köy yoluna vuruyorsunuz. Ama ne yol! Hemen yokuş ve virajlar başlıyor. Burdan yukarısı 17 km civarında ve 40 küsür viraj var. Dön babam dön.. Buraya gelinceye kadar bizim köyün 4-5 km’lik virajlı yokuşlu yolunu ben bir şey zannediyordum. Burası oraya rahmet okuttu ama değdi.. Bilhassa Celal abimizin Land Rover’i bu işi harika ve keyifli bir hale getirdi. Amcamız yolu ve aracın kapasitesini avucunun içi gibi bildiğinden ben olsam geniş geniş alacağım virajları o en içeriden ve sıfır dalarak tıpış tıpış çıktı. Maşallah arka koltuktaki Ömer bebek de pek sesini çıkarmadı. Bir ara uyudu bile yanlış hatırlamıyorsam.
Bir ara gözüm en arkadaki arkadaşlara ilişti. Hop oturup hop kalkıyorlardı. Bir tanesinin başı nerdeyse tavana vurdu vuracaktı.. Vurmuş bile olabilir..
Yol kısa idi ama çok dik ve virajlı olduğundan yavaş yavaş çıkıyorduk. Nihayet pokut görünmeye başladı. Daha yaylanın girişine varır varmaz harika renkleri olan bir ağaçkakan gördük. Sanırım ilk kez görüyordum. Heyecandan fotoğrafını bile çekemedik. Pıt diye kaçıverdi. Videolarda belki bir kaç saniye görünüyordur.
Pokut Yaylası tek kelimeyle mükemmel! Instagram’dan gördüğümüz o harikulade manzara işte karşımızda duruyordu. Hava da talihimize çok güzeldi. Pokut Yaylası neredeyse hiç bozulmamış, 2042 m yükseklikte orijinal bir yaylaydı. Bulunduğumuz yerde sağ tarafta Sal Yaylası, çok uzaklarda karşı tarafımızda Virandere, daha uzaklarda Hamlakit Yaylası, sis yüzünden göremesek de Samistal Yaylası gibi diğer yaylalar vardı. En uzakta da Kaçkar zirvesi vardı. Üzerinde şerit şeklinde kıştan kalma bir kar çizgisi ile rahatça seçilebiliyordu. Vakit olsa burada bir kaç gün kalıp bütün civar yaylaları dolaşmak isterdik.
Henüz kahvaltı yapmamıştık. Günübirlik geldiğimiz için güzel bir kahvaltı yapıp, bol bol etrafı gezmek sonra da geç olmadan dönmek istiyorduk. Yayla evlerinin birinin hemen yanında kocaman bir masa vardı. Oraya güzelce soframızı kurduk. Biz sofrayla meşgulken etraftaki ineklerden bir iki tanesi bizi ziyaret etmek istedi. Resmen doğanın içindeydik.
Celal abimizle birlikte, meşhur Pokut manzarası eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptık. Etrafı seyretmeye doyamadık. Bir an önce yayla yokuşlarından aşağıya kendimizi atmak istiyorduk. Bulunduğumuz yerdeki evler 150-200 yıllık tarihi ahşap yayla evleri idi. Burada imarla ilgili yıllardır süren bazı davalar varmış. İnşallah yöre halkını zora sokmayacak düzenlemelerle buralar korunarak hak sahiplerine bırakılır. Pokut’un Ayder gibi bozulmasını hiç istemiyoruz.
Kahvaltımızı yapınca yavaş yavaş patikalardan inip, evlerin aralarından geçerek hemen aşağımıza doğru devam eden düzlüklere inmeye çalıştık. Bir kaç düşme tehlikesi yaşadık ama birşey olmadı. Gurubumuz kalabalık olduğundan senkronu tutturamadık. Şahika hanım ve ben baya gerilerde kaldık. Otdu, böcekti, inekti derken önde gidenlerle aramız epey açılmış oldu.
Bir ara tepemizde bir drone dolaştığını gördük. Gençler kameralı bir drone’la bu muhteşem görüntüleri yakalayıp yakalayıp bizi kıskandırıyorlardı. O an hanımla bir drone işine girmeye karar vermiştik. Sağolsun bu yazı kaleme alınmadan bir ay kadar evvel arkadaşlarım doğum günümde bana bir kameralı drone hediye ettiler. Henüz kullanmayı beceremedim. Havalar iyileşince ilk işim onu kullanmak olacak inşallah.
Yayla evlerinin ve etraftaki manzaranın güzelliğini ne kadar anlatsam az. Belki fotoğraflar bir nebze anlatabilir ama gidip görmek gibi olmaz. İmkanınız varsa mutlaka gitmelisiniz.
Pokut’un düzlüğü epey güneş alıyordu. Burada bir gölge bulup dinlendik. Bol bol fotoğraf çektik. Evlerin bir kısmı otel gibi kullanılıyordu. Etrafta 15-20 civarında yerli/yabancı turist de gördük. Hatta bir de çekim yapan bir ekip gördük. Belgesel çekiliyordu sanırım.
Instagram’da Pokut’u bulutların yerlerde gezdiği fotoğraflarla biliyorduk hep. Gezdiğimiz gün hava çok güzeldi, bulut da vardı ama yerlerde dolaşacak kadar çok değildi. O meşhur görüntüyü yakalayamadık fakat bulutlu havanın dezavantajı da vardı. Yakın çekimler istediğimiz gibi olmazdı. Buna şükür dedik. Güzel hava yaylada her zaman bulunmayabiliyor. Hazır varken kıymetini bilelim dedik.
Düzlükte epey vakit geçirince geriye dönüp Celal Abi’nin tarif ettiği patikalardan yaylanın etrafını dolaşmaya başladık. Turumuzun sonunda bizi gelip alacaktı. Bir daha geri dönmeyecektik. Öyle de yaptık. Pokut’un hemen içerisinden başlayan bir patikaya tutunup hafif meyilli bir yoldan yürümeye devam ettik. Bir süre sonra çıplak arazi bitip ağaçlı bir alana geldik. Bu patikanın keyfi de apayrıydı. 6 kişi ip gibi dizilip tek sıra ilerliyorduk. Yorulunca mola verip birbirimizi bekledik. Selfie çubuğu bu sırada çok işe yaradı.
Patikadan devam edip yine geniş bir düzlüğe çıktık. Burada yatıp yuvarlansak yeriydi.. Celal abi çok fazla uzaklaşmamızı, sis filan bastırırsa yolumuzu kaybedebileceğimizi söylemişti. Biz de öyle yaptık, patikayı bitirip araba yoluna kavuştuk.
Yolu bulur bulmaz tam da Celal abinin dediği gibi oldu. Birden sis bastırdı. Yol bile zor seçilir oldu. Telefon açıp hazır olduğumuzu söyledik. Bir kaç dakika sonra gelip bizi aldı.
2 notes · View notes
koresepetimcom-blog · 5 years
Photo
Tumblr media
🌸Sabah cilt bakımı için harika bir temizleyici olan bu düşük pH formüllü jel temizleyici, cildi doğal yağlarından ayırmadan derinlemesine temizleyip esnek ve berrak bir cilt sunmak için arındırıcı botanik bileşenler ve hafif asitler içerir. 🌸Özellikle hassas ve kuru ciltler olmak üzere tüm cilt tipleri için idealdir. Çay ağacı yağı ve doğal BHA ile yumuşak, nemli ve tazelenmiş bir cilt sunar. Tüm gün cildi gerginlik olmadan nemli bırakır. 🌸Cildin ideal pH seviyesine kavuşmasını sağlar. Ciltteki yağlanmayı kontrol eder ve gözenekleri sıkılaştırır. İçeriğindeki doğal BHA ile ölü hücreleri yok eder. 🌸Tüm ciltler için uygundur. 📔Nasıl Kullanılır? Sabah temizleme: Cildinize jeli uygulayıp hafif masaj yapın ve gece boyunca cildinizde çıkan zararlı maddeleri kolay bir şekilde giderin. Normal Temizleme: Yüzünüzü yıkadıktan sonra cildinizi sebum ve ölü cilt hücrelerinden arındırması için jeli uygulayın ve hafif masaj yapın. Ilık suyla durulayın. #cosrx #cosrxlowphgoodmorninggelcleanser #koresepetimcom https://www.instagram.com/p/Bx0DVAmA0CE/?igshid=wbdzwevmn6u7
1 note · View note
negaragunda · 5 years
Text
Termelah
Tumblr media
Termelah, yüz elli bin yıldır insanlara ev sahipliği yapan bir gezegendi. Seneler boyunca sancılı süreçler atlatarak Sensata yıldızının etrafında dönmeye devam etti. Gezegendeki insanlar arasında yaşanan kan savaşları, inanç çatışmaları ve güç mücadeleleri nesiller boyu sürmüştü. Termelah’ın tarih sayfalarını geriye doğru çevirdikçe fark edilen en büyük değişim, insanların yaptıkları hataları tekrarlamaması olarak gözlemlenmişti. Teranna ve Melandah kabilesi, Termelah’taki yerleşik hayata geçen ilk kabilelerdi. Etraflarındaki kaynakları ele geçirmek için birbirleriyle asırlar boyunca savaşsalar da en sonunda uzlaşma kararı alarak birleşmişlerdi. Fakat, birlikte yaşamaya başlayan iki kabile arasında sağlanan barış çok uzun sürmemişti. Teranna da Melandah da doğacak çocukların kendi kabilelerine ait olduğunu savunarak yeni doğanların isimlerinin yanına kabilelerinin adını ekletmek istiyordu. Bu sorunu ortadan kaldırmak için gezegende ilk kez seçim yoluyla 4 kişilik bir lobi kuruldu. Lobinin üyelerinin kendi arasında yaptıkları oylama ile de bir lider belirlendi. Yaşanan gelişmelerin her ne kadar toplumun yararına olacağı düşünülse de sonuçları büyük kayıplara yol açacaktı.
Seçilen liderin Teranna kabilesi kurucularının soyundan gelmesi, doğacak çocukların adının yanına Teranna adının eklenmesi konusunda yapılan baskıların nedeni olarak bilinmekteydi. İki kabileye de liderlik eden Rokunza adındaki bu kişi görevinin ilk yıllarında uzlaştırıcı bir politika izlese de zaman içerisinde iki kabilenin de Teranna adı altında ortak bir kan bağına sahip olması gerektiğini savundu ve diğer az nüfuslu kabilelere saldırarak büyüme yemini etti. Rokunza’nın, toplum üzerinde baskıcı bir yönetim kurarak halkın hak ve özgürlüklerine müdahale etmesi, iki kabile arasında Birinci Kan Savaşı’nı başlatmıştı. Teranna ve Melandah ikiye ayrılmış ve nesiller boyu savaşmaya devam etmişti. Kesici ve delici savaş aletlerinin ilk kez kullanılması ve kurulan düzenli orduların başlarına getirilen komutanların savaş stratejilerine göre hareket etmesi, Birinci Kan Savaşı’nın dikkat çeken noktaları olmuştu.
Yaklaşık üç yüz atmış yıl boyunca süren savaşın galibi Teranna kabilesi olmuştu ve Melandah’ın soyundan gelen tüm insanlar katledilmişti. Birinci Kan Savaşı’nda nüfusunun yüzde seksenini kaybeden Teranna kabilesi giderek küçülürken, zamanında Rokunza’nın fethetmek istediği küçük komşu kabileler giderek büyümüştü. Teranna’nın sınırlarına  dayanan Lunraden aşireti, savaştan yeni çıkmış ve zor zamanlar geçiren kabilenin meyve, sebze ve su kaynaklarını haraca bağlamak istemişti. Fakat Teranna’nın akli dengesi yerinde olmayan yeni lideri Tonfuzen, Lunraden aşiretine savaş ilan ederek kabilesinin sonunu getirmişti. Tonfuzen’in, ’Soyumuzu ve kanımızı lekelemek isteyen düşmanları defedeceğiz’ sözleriyle başlayan İkinci Kan Savaşı, Teranna kabilesinin haritadan tamamen silinmesiyle sona ermişti. Teranna’nın topraklarını ele geçiren ve bu kabilenin tarihi hakkında bilgi toplayan Tonfuzenliler, savaştıkları kabilenin sonunu getiren şeyleri değerlendirerek benzer hatalara düşmemek için önlemler almaya başladılar.
İkinci Kan Savaşı’nın ardından başa geçen Lunraden’in on ikinci lideri Koutine, Termelah tarihinin en saygın ve önemli kişiliği olarak bilinmektedir. Gezegendeki tüm kabileleri tek çatı altında toplamış, herkese eşit hak ve özgürlükler vermiş, alınan kararların halkın belirlediği bir toplum oluşturmuştur. Koutine dayanışma ve ayrımcılık olmadan bir düzen oluşturma konusunda sınırları zorlamaktan kaçınmayarak yönettiği toplumun adını değiştirme kararı almıştır. Halk seçimleriyle ‘Lunraden Birleşik Aşiretler Topluluğu’ adı kaldırılmıştır. Yerine getirilen isim aynı zamanda gezegenin de adı olan Termelah olmuştur. Koutine bu adı, kendilerine ‘Canlının sonunu getirecek şeyin savaşlarla geldiği’ öğretisini aşılayan Teranna ve Melandah kabilelerine adamıştır. Hiçbir zaman beraber yaşamayı öğrenememiş bu iki kabile, temsili de olsa sonunda birleşmişti.
Koutine, Termelah’ı her geçen gün bir adım daha ileriye taşıyordu. Gezegende yaşayanlar, özellikle tarım alanında yapılan iyileştirmeler ve ürün yelpazesinin genişlemesiyle istikrarlı bir huzur seviyesine ulaşmışlardı. Her şey yolunda giderken Koutine’nin yakalandığı bir hastalık sonrası yaşamını yitirmesi düzeni bozmuştu. Bütün kabile ve aşiretleri kucaklayan Termelah’ın birleştirici politikası, Koutine’nin yerine başa geçen oğlu Henakyu ile sekteye uğramıştı. Sırf Termelah’ın liderinin oğlu olduğu için kendisini ikinci planda hisseden ve insanların Koutine yüzünden kendisini sevdiğini düşünen Henakyu’nun kafasında başka planlar vardı. Babasının fikir ve yarattığı akımlara birer birer karşı çıkmış ve ülkeyi sınıflara ayırmak istemişti. Fakat daha sonra Henakyu’nun Jiennte adındaki bir tarikat tarafından manipüle edildiği öğrenilmişti. Termelah’taki inanç çatışmalarının başlaması ile büyük bir iç savaşın patlak vermesi de aynı zamana denk gelmektedir.
Jiennte tarikatı, ‘Gökten Gelen Işık’a inanıyordu. İnançlarına göre, insanların etraflarında gördüğü her şey tek bir yaratıcı tarafından meydana getirilmişti ve en sonunda tüm yaratılanlar yaratıcıya geri dönecekti. Tarikat, tüm canlıların gökten gelen ışığa inanmaları ve ona tapınmaları gerektiğini, aksi hâlde ölümden sonra kendilerini çok büyük acıların bekleyeceğini iddia ediyordu. Koutine, Jiennte’yi, diğer tüm kabilelerle birlikte birleştirdiği yıllarda, inanışların toplumun düzenini bozacağını düşünememişti. Fakat Jiennte tarikatı, Termelah’ta gizlice örgütlenip yönetime bile söz geçirecek hâle gelmişti. Babasının yaptıklarını yıkmaya çalışan Henakyu'nun, gözlerden ırak yerlerde yapılan tarikat toplantılarına katılmaya başladığını bir kişi hariç kimse fark edememişti. Zamanında Koutine’nin, şimdi de oğlu Henakyu’nun danışmanlığını yapan Toffus adındaki emektar diplomat, Jiennte ve Henakyu’nun planlarını tek tek deşifre etmişti. Jiennte’nin, Gökten gelen ışık denilen inancın sadece insanların beynini yıkamak için uydurulmuş bir şey olduğunu ve liderleri Henakyu’nun bu tarikat tarafından oyuna getirildiğini, yaptığı meydan konuşmalarında tüm halka anlatmış ve gelecek tehlikelere karşı herkesi uyarmıştı. Deşifre olduğunu düşünen Jiennte tarikatının yöneticileri Henakyu’nın askeri gücünü de yanına alarak, gökten gelen ışığa karşı gelen herkese en ağır cezayı vermeye ant içip, Termelah tarihinde ‘inanç savaşları’ adı verilen iç savaşı başlatmıştı.
İç savaşın ilk 5 gününde aydın halk ve tarikattaki insanlarla birlikte toplam beş yüz bin kişi ölmüştü. Termelah’ın caddelerinde kanlar akıyor, insanların evleri ve tarlaları alevler içinde yanıyordu. Savaşın ibresi Jiennte ve Henakyu’ya doğru dönerken, gidişatı değiştirecek bir gelişme yaşanmıştı. Toffus’un Henakyu’nun kardeşi Reinse’yi Jiennte’nin elinden kaçırması iç savaşın dengelerini bozmuştu. Aydın halk, yeni liderlerinin Reinse olduğunu söyleyerek morallenmiş ve korkusuzca tarikatın elinde bulundurduğu noktaları düşürmüştü. Daha henüz altı yaşında olmasına rağmen savaşın kirli yüzünü babasından defalarca dinleyen Reinse, kan dökerek hiçbir şeyin çözülemeyeceğini biliyordu. Toffus aracılığıyla abisine ve Jiennte tarikatına teslim olma çağrısı yapan Reinse, silah bırakmaları hâlinde öldürülmeyeceklerinin sözünü verdi. Fakat Henakyu’nun teslim olmaya niyeti yoktu. Ülkesini kendi istediği gibi şekillendirme düşüncesi ile kanının son damlasına kadar savaşmaya devam etti. İç savaşın 45’inci gününde, Henakyu’nun yanında savaşan askerler ile tarikat üyeleri teslim olmuştu. Henakyu yenilgiyi kabul etmek istemediğinden yanındaki tüm tarikat liderlerini teker teker kılıçtan geçirdikten sonra intihar etmişti.
Toplamda bir milyon insanın öldüğü iç savaşı aydın halk kazanmıştı. Termelah’ın içinde gizlice üreyen urların temizlenmesi için sırt sırta mücadele eden, birleşen kavimlerin evlatları birbirine daha sıkı bağlanmıştı. Savaş sonunda yurttaşlarının huzuruna çıkan Rensie, Savaşın acı yüzünden bir kez daha ders alınmasını hatırlatmış ve inançlı insanların toplumdan dışlanmaması gerektiğini söylemişti. Farklı düşünce ve inanca sahip olan insanların da bir arada yaşayacağı bir toplum oluşturmak için Termelah’ın her bölgesine bir tane ibadethane yapılacağını duyurmuştu. İnsanların, tarikat, cemaat, gizli örgütler ve kurumlarda birleşip güç elde etme arzusuyla plan yapmaları yerine botanik, simya, eğitim bilimleri, toplum psikolojisi, sanat, felsefe, fizik, matematik kulüplerinde gelişim ve ilerleme için çaba sarf etmeleri gerektiğinin altını çizmişti. O andan itibaren Termelahlılar Rensie’nin, babası Koutine’den bile daha büyük ve saygın bir lider olacağını düşünmeye başlamıştı. Kendisini izleyen kalabalığın içersinde lehine tezahürat başladığını fark eden Rensie, kalabalığı susturarak sözlerini şu cümlelerle tamamlamıştı: “Ne olursa olsun birlikte yaşayacağız. Birbirimizi anlayıp uzlaşacağız. Birlikte ilerleyeceğiz ve Termelah’ın adını her zaman koruyacağız. Babam bu ismin herkesi birleştirdiğini söylemişti. Termelah demek herkesin kardeşçe yaşaması, tek bir çatı altında birleşmesi demektir. Artık yeni bir çağ başlıyor. Savaşın olmadığı ve sosyal-bilimsel-kültürel ve ekonomik olarak gelişeceğimiz bir çağa girmiş bulunmaktayız!”
Termelah sakinleri, yaşadıkları trajedilerin her birinden ders alarak, Koutine ve oğlu Rensie’nin izinden gitmişti. Yıllar geçtikçe bir çağın sonlanıp bir yenisinin başladığı, durmak bilmeyen istikrarlı bir büyüme sürecine girilmişti. Birinci Üretim Teknolojileri Çağı’nda suyun ve ateşin yardımı ile buhar gücü ile çalışan makineler icat edilmişti. Bu makineler sayesinde demir-çelik ve tekstil üretimi artmış, işçi sınıfı oluşmuştu. Aynı dönemde ilk defa, Teranna da Melandah kabilelerinin uyguladığı, seçim yoluyla belirlenen 4 kişilik bir lobi kurulmuştu. Fakat eski sistemin aksine yeni kurulan 4’lü lobinin üzerinde bir lidere gerek duyulmamıştı. Lobi üyeleri; sanayi, bilim, teknoloji ve sanat olarak kararlaştırılan 4 alanda, toplum tarafından saygınlık kazanmış kişilerin aday olduğu seçimlerle belirleniyordu. Termelah Lobisi’nin faaliyetlerine başlamasından yüz yirmi yıl sonra elektriğin keşfiyle ikinci Üretim Teknolojileri Çağı’na geçilmişti. Elektriğin sanayide kullanılması, seri üretime geçişi hızlandırmış bu sayede işçi sınıfına verilen haklar da arttırılmıştı. Yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde bilim insanlarının fizik ve kimya alanında yaptığı buluşlar gezegen teknolojisine aktarılmıştı. Aradan geçen 215 senenin ardından bilgi teknolojileri alanındaki buluşlarla otomasyon arttırılmıştı. Akıllı robotların üretilip fabrikalarda kullanılmasıyla iş gücü azalarak verimlilik artmış, ucuza mâl edilen ürünler kâr marjı gözetmeksizin piyasaya sürülmüştü.
Termelah, dil-edebiyat, görsel-işitsel-dijital sanatlar, kütüphanecilik, tarih ve müze, spor, sosyal yardım, fizik, kimya, elektrik, sanayi, tarım, iletişim, felsefe, sosyoloji alanlarının adeta birbirleriyle yarışarak devamlı geliştiği, huzur ve refahın ahengiyle şekillenen bir medeniyet ışığı hâline gelmişti. Suç oranlarının her sene düşmesi, gelir eşitsizliğinin tamamen ortadan kalkması, Lobi’nin görevlerini eksiksiz yerine getirmesi, Termelah’ın geleceğe umutla bakmasını sağlıyordu. Fakat bilinmeyen bir şey vardı. Çok uzak bir yerlerde, uykusundan yavaşça uyanan bir tehlike, Termelah için geliyordu. Tehlikeden ilk şüphelenen, 24. Lobi’nin teknoloji kanadının girişimleriyle faaliyetlerine başlayan Gezegen Gözlem Evi üyeleri olmuştu. İkinci Uzay Teknolojileri Çağı’nda kurulan Uzay Isı Bilimleri Araştırma Enstitüsü ise, büyük bir felakete neden olacak bir hareketlenmenin başladığını duyurmuştu. İşte Termelah’ı bekleyen gelecek buydu. Kan savaşları, inanç çatışmaları ve güç mücadeleleri…  İnsanlar, kendi içlerindeki sorunları teker teker çözmüşlerdi. Şimdi sırada, içinde yaşadıkları gezegenin başına gelecek şeyin üstesinden gelmek vardı.
                                                                      ****
Kerianta, Grellion Galaksisi’nin içindeki 324 milyar yıldız sisteminden biriydi. Termelah’ın, galaksi ve uzay haritacılığı alanında yaptığı araştırmalarda edindiği verilere göre, Kerianta yıldız sistemi, Grellion’un en uzun sarmalının en uç noktalarında bulunuyordu. Kerianta yıldız sisteminin ortasında, Termelah ve gezegenlerin etrafında döndüğü Kerianta yıldızı bulunuyordu. Kerianta’ya yakınlıklarına göre gezegenlerin dizilişi, Beoter, Leatuissi, Guna, Termelah, Kanzoter, Nanenarvis, Neother şeklindeydi. Kerianta sistemi, Grellion galaksisindeki en eski yıldız sistemlerinden birisi olarak bilinmekteydi ve yavaşça ömrünün sonuna yaklaşıyordu.
Bilim insanları, son üç yüz yılda Kerianta’nın hızla değiştiğini fark etmişti. Kabarcık şeklinde büyümeye başlayan yıldız, ilk hesaplamalara göre bir buçuk milyar yıl sonra tüm gezegenleri içine alana dek büyüyecek, daha sonra da daralarak sönecekti. Termelah Lobi’si elini çabuk tutması gerektiğinin farkındaydı. Çünkü Kerianta’ya en yakın gezegen olan Beoter, yaydığı ısıyı arttırarak büyüyen yıldızın etkisi altına girmişti. Bu sıradan bir yıldız ölümü değildi. Kerianta, daha önce gözlemlenen tüm yıldızlardan daha hızlı genişliyor ve her geçen yıl Termelah’a yavaşça yaklaşıyordu.
Termelah’ın sakinleri, yakınlarında gelişen bu olaya bir süre tepkisiz kalsa da, komşu gezegen Beoter’in yanarak parçalanmaya başladığına tanıklık ettiklerinde durumun ciddiyetini anlamıştı. Dokuzuncu Uzay Teknolojileri Çağı’nda nanobot’ların icadı ile uzay madenciliğine başlayan Termelah, gözle görülmeyecek kadar küçük bu robotlar sayesinde, Kerianta yıldız sisteminin her gezegenine devasa büyüklükte fabrikalar inşa etmişti. Fakat Kerianta’nın kaynayıp köpüren alev dalgalarına maruz kalan Beoter Nano Maden Fabrikası için her şey çok geçti. Yıldızın tehditi altına girecek sıradaki gezegen, gri ışık takma adına sahip Leatuissi’ydi. Hemen ardından metal bilye anlamına gelen Guna ve Termelah geliyordu. Gezegendeki tedirginlik giderek artmaya başlamıştı. Huzur ortamı giderek azalıyor ve gerginlik yükseliyordu. Halkın büyük bir çoğunluğu gezegenin boşaltılması fikrini savunurken azınlık kısım da Termelah Lobisi’nin vereceği kararın kurtuluşa giden yol olacağını düşünüyordu.
                                                                      ****
Termelah kozmik takvimi, yıllardan 14.012/4871’i gösterdiğinde gezegendeki 28’inci lobi için halk seçimleri yapılmış ve dört yeni üye belirlenmişti. Seçimlerin ertesi günü görevlerine başlayan üyeler, şu zamana kadarki lobiler arasında en büyük sorumluluğu üstlendiklerinin bilincindeydiler. Gezegenin kaderi onların vereceği kararlara bağlıydı. Lobinin ilk toplantısı, Bilim koltuğunun yeni sahibi Traxxen Araştırma’nın kurucusu Nagru’nun konuşmasıyla açılmıştı.
“Sayın üyeler, sizin de bildiğiniz gibi Kerianta, beklenenden çok daha hızlı büyümeye devam ediyor. ilk hesaplamalara göre bir buçuk milyar yıl sonra gezegenimizi bir ateş topuna çevirmesi konuşuluyordu. Şimdi ise en iyimser rakamlara göre en fazla 15 yılımız var. Bu yıldız, sene başına yüzde 723’lük bir genişleme oranıyla bize doğru yaklaşıyor. Fakat ben şu saatten sonra rakamlara güvenmememiz gerektiğini düşünüyorum. Şüphesiz alacağımız en doğru karar, gezegenin tahliyesini bir an önce başlatmamız üzerine olacaktır. Bu önerimi oylamaya sunmayı talep ediyorum. Oy birliği sağlanana kadar, karar oturumunu sürdürebiliriz. Söz sıramı bırakıyorum.”
Nagru’nun, tok sesi ve kendinden emin üslubuyla yaptığı konuşmasının ardından lobi üyeleri bir süre sessiz kalmıştı. Kimsenin söz almaması toplantının gerginliğini arttırıyordu. Nagru, etrafındaki üç kişiyi teker teker keserek, konuşması sonrası kimin söz alacağını tahmin etmeye çalışıyordu. O kişi teknoloji koltuğunun yeni sahibi, genç mucit Cargei’ydi. Yüzünde sinir bozucu bir tebessümle kafasını iki yana sallarken aniden koltuğundan kalkıp, artı şeklinde yerleştirilmiş lobi oturma düzenin etrafında yavaş adımlarla dolaşmaya başlamıştı. Herkes Cargei'nin ne yapmaya çalıştığını anlamak için kendisini zorlarken, Cargei konuşmasına başlamıştı.
“Traxxen Araştırma… Çok saygın bir kurum. Yıllardır halkımıza en doğru hizmeti sunmak için en yüksek verimlilikte çalıştı. Sayın Nagru ise Termelah’taki herkes tarafından tanınan, birçok konuda uzmanlaşmış saygın bir bilim insanı. Peki size şu soruyu sormama izin verin sayın Nagru. Doğduğunuz andan beri yanınızda hiç tanımadığınız, bir kere bile olsun konuşmadığınız, 3 sağ, 3 de sol tarafınızda toplam 6 kişi var. Ve önünüzde, siz dahil 7 kişiyi öldürmek isteyen bir katil duruyor. Çok sinirli ve kana susamış birisi. Onu sakinleştirmenize imkân yok. Katili durdurmanın tek yolu yanınızdaki 6 kişiyi, katilin üzerine ittirmek ve çıkan arbededen yararlanmak. Katil, diğer 6 kişiyi öldürmeye çalışırken, uygun zamanı bekleyip onun üzerine atlayarak yaşamınızı tehdit eden caniyi durdurabilirsiniz. Ben buna, savaşmak ya da savaşı kazanmak için her yola başvurmak diyorum. Tabii bir seçenek daha var oradan kaçmak. Anladığım kadarıyla siz kaçma taraftarısınız. Fakat ben kalıp savaşmak istiyorum. Kazanmak için ne gerekiyorsa onu yaparım… Şimdi bir daha düşünün. Savaşmayı göze alsaydınız, yanınızdaki 6 kişiyi katilin üzerine iter miydiniz?”
Lobi üyeleri şaşkınlıkla Cargei’ye bakıyordu. Nagru, kendisine sorulan sorunun ne anlama geldiğini çözüp hızlı bir yanıt veremezse, diğer üyeler tarafından alay konusu olacağını düşünmekteydi. Cargei, ellerini cebine sokarak sakin bir şekilde Nagru’nun yanıtını bekledi. Bilim koltuğunun sahibi konuşmaya kekeleyerek başlamıştı. Kendinden emin konuşma tarzı ortadan kaybolmuşa benziyordu. Yine de Cargei’ye tatmin edici bir yanıt vermek için büyük gayret içindeydi
“Katilin karşısında 7 kişi var. Kerianta Yıldız Sistemi’nde de 7 gezegen var. Eğer katil Kerianta yıldızı ve biz Termelah’sak, sağ yanımızda 3 ve sol yanımızda 3 gezegen bulunuyor. Fakat bu gezegenleri tutup, katilin üzerine nasıl ittireceğiz?”
İkili arasındaki diyalog, karşılıklı atışmaya dönüşmüş izlenimi veriyordu. Sorulan soruya yanıt verme sırası bu kez Cargei’deydi. Nagru, kollarını göğsünün üstünde düğümleyip, gözlüğünün üzerinden Cargei’ye bakarak nasıl bir karşı hamle yapacağını düşünüyordu. Fakat Cargei söyleyeceği şeyleri çoktan hazırlamıştı. Yüzünde yine aniden beliren sinir bozucu bir tebessümle kafasını hafifçe iki yana sallayarak başladı konuşmaya. Bir yandan da çantasını açarak, dört sandalyenin ortasında bulunan kare masaya kendi çizimlerini yerleştiriyordu.
“Gezegenleri teker teker sökerek… Şimdi beni iyi dinleyin çünkü ikinci kez anlatmak istemiyorum. Yapacağımız şey, Kerianta’yı metal bir kürenin içine alarak hem kontrolsüz büyümesini engellemek hem de onu enerji kaynağı olarak kullanmak. Projenin adı Persa Küresi olacak. Dört segmentten oluşacak ve hepsi aynı anda inşa edilecek.
Birinci ve ikinci segment temel olarak Persa Küresi’nin sağ ve sol yarısının yapım aşamasını içeriyor. Kerianta yıldızının çapı, 4500/80.113 tedorien uzunluğunda. Biz, küremizi 5300/10.500 tedorien uzunluğunda yapacağız. Böylece Kerianta’yı Persa Küresi’nin içine aldığımızda, yıldızın yüksek ısısı ile oluşacak genleşmeleri engellemiş olacağız. Çizimlerde de görüldüğü gibi kürenin üstüne simetrik olarak yerleştireceğimiz 4 kanal görüyorsunuz. Kanalların her biri 450/1200 tedorien çapında olacak. Peki bu kanallar ne işe yarayacak? Bunları devasa büyüklükteki elektrik süpürgeleri olarak düşünebilirsiniz. Her biri Kerianta’nın enerjisini vakumlayarak çekip uzaya püskürtecek. Böylece yıldızın büyümesinin önüne geçeceğiz. Tabii ki Persa Küresi’nin üzerine on milyondan fazla enerji çıkışı deliği açmanın güvenlik açısından gerekli olacağını düşünüyorum. Şimdi, ‘metalin bir yıldızın enerjisine nasıl dayanacağı ve nasıl erimeden katı halde duracağı’ konusunu düşünüyor olabilirsiniz. Bunu da şöyle açıklayayım…  Traxxen Araştırma’nın yıllar önce keşfettiği metatitanyum yapımı, elimizdeki nanobotlar sayesinde artık çok kolay. Demirin atom yapısının değiştirilmesiyle oluşan metatitanyum, Kerianta yıldızının ısısı karşısında ayakta durabilir. Yıldızın yaydığı enerjiyi de kontrol altına alacağımız düşünülürse ihtiyacımız olacak tek şey demir olacaktır. Nanobotlar sayesinde demiri metatitanyuma çevirerek Termelah’ın yörüngesine kuracağımız iki ayrı tersanede Persa Küresi’nin sağ ve sol yarısını inşa edeceğiz.
Projenin üçüncü segmentinde Gladyum Küpü’nün inşaatına başlayacağız. Bu yapıyı da dev bir trafo olarak hayal edebilirsiniz. Persa Küresi’nin Kerianta yıldızından elde ettiği enerji Gladyum Küpü’ne aktarılacak. Bu enerji aktarma işini küpün kendisi organize edecek. İnşa edeceğimiz kürenin üstüne konumlandıracağımız bu küpün büyüklüğü Persa Küresi’nin 500’de biri kadar olacak. Uzay boşluğunda, elde ettiği enerji ile kendisini sabitleyerek yine aynı enerjinin direncini dengeleyerek biz insanların hizmetine sunacak. Teknik müdahale ekiplerimizin mekiklerle nöbetleşe olarak kürenin etrafında devriye atmaları büyük önem arz etmektedir. Gladyum Küpü için farklı bir yol izleyeceğiz. Bu yapının içine personelimizi yerleştirerek denetimi içeriden sağlayacağız. Bilim insanlarımıza sosyal faaliyetlerini gerçekleştirecek alanlar ve kişisel kamaralar vererek onları bu zor görevlerinde moral aşılayacağız. Böylece nükleer reaktörümüzü tamamen kontrolümüz altına almış olacağız.
Son segmentte ise yeni evimizin inşasına başlayacağız. Persa Küresi’nin 500’de 10’u büyüklüğünde olacak bu yapıyı, yine küre şeklideki bir uzay istasyonuna benzetebiliriz. Küremizin alt yarısının içinde fabrikalarımız, hangarlarımız ve savunma sistemlerimiz yer alacak. Etrafını onlarca kat enerji kalkanlarıyla çevreleyeceğimiz üst kısımda ise besin kaynaklarımızı yetiştireceğimiz tarlalarımız, içinde toplu olarak yaşayacağımız binalar ve oksijen üniteleri yer alacak. Oksijeni sağlamamız için suya ihtiyacımız olacak. Projede suyun önemi çok büyük. Adeta olmazsa olmazımız. Suyu, Zaxen göktaşı kuşağında bulunan donmuş hâldeki asteroidlerden elde edeceğiz. Yapay aydınlatmalar ve suyu kullanarak yeni Termelah’ımızda fotosentezi başlatabilir, böylece gıda ihtiyacımızı karşılayabiliriz.
Şimdi bu projeyi hayata geçirmek için gerekli olan malzemelere geçiyorum. Persa Küresi, Gladyum Küpü ve Termelah’ın inşası için toplam 100 kuintrilyon oupon ağırlığında metatitanyuma ihtiyacımız var. Beoter gezegeni, Kerianta’nın etkisine girdiği için ondan yararlanamayız. Fakat Leatuissi, Guna, Termelah, Kanzoter, Nanenarvis ve Neother’i güneş enerjisi ile çalışan nanobot’larımızın yardımıyla tamamen sökersek ihtiyacımız olan metatitanyumu elde edebiliriz. Evet, Termelah dahil Kerianta yıldız sistemindeki tüm gezegenleri parçalamaktan söz ediyorum. Öncelikle tüm bu gezegenlere milyarlarca nanobot yollayacağız. Mikroskobik robotlarımız, gezegeni sökmek için gerekli olan enerjinin sağlanması adına güneş panelleri yapacak. Elde edilen enerji ile 2 tür fabrika kuracağız. Kazıcı robot ve nanobot’ları bu fabrikalarda üreterek süreci hızlandıracağız. Gezegeni sökerken elde ettiğimiz metali, metatitanyum’a çevirmek için gezegenlerin yüzeyinde rafineler inşa edeceğiz. Ardından, üretilen metatitanyum plakalarını da Termelah’ın yörüngesinde kurulacak tersanelerimize taşıyacağız. Böylesine büyük bir projeyi hayata geçirmek için Termelah’taki tüm fabrikaların üretimlerini durdurmalı ve sadece nanobot üretmeliyiz. Eğer projenin tüm segmentlerini kitaba uygun bir şekilde tamamlarsak ortalama 200 yıl içerisinde yeni evimize kavuşmuş olacağız. Sorusu olan lütfen aklından geçenleri paylaşsın.”
Cargei, ortaya akıllara durgunluk verecek bir teklif sunmuştu. Lobi üyeleri, işittikleri şeyin karşısında şaşkınlıkla birbirlerine bakarken ağızlarını bile açmaya cesaret edemiyorlardı. Fakat bu suskunluğun, Cargei’nin planını kabul etmek ile aynı anlama geldiğini düşünen, Sanayi koltuğunun yeni sahibi Enfal  oturduğu yerden kalktı. Kendisini köşeye sıkışmış hisseden genç ekonomist, sert bir üslupla konuşmaya başladı.
“Bu uçuk planı kabul etmemizi beklemiyorsun herhalde sayın Cargei. Tükenmeyen bir enerji kaynağı için bunca zahmeti göze alıp halkımızı yapay bir kürenin içine hapsetmene izin vermeyeceğim. Çocuklarımızın senin Termelah’ında nasıl yaşam şartları altında yetişeceğini düşündün mü hiç? Ya asteroidlerden yeteri kadar su elde edemezsek? Ya o anlattığın metal küre Kerianta’nın ısısına dayanmazsa? O zaman ne yapacağız? Ayrıca tüm fabrikalar ile nanobot üretme fikri tamamıyla gerçek dışı!”
Nagru, Enfal’ı sakin olması anlamına gelen bir el hareketi ile uyarmıştı. Enfal, sözünün kesildiğini düşünse de koltuğundan boğazını temizleyerek kalkan Nagru’ya konuşması için izin vermişti. Nagru, kaşlarını çatarak Cargei’ye doğru birkaç adım attı ve söyleyeceklerini harfiyen anlaması için hafifçe öne doğru eğildi.
“Sayın Enfal’ın sıraladığı maddelere ek olarak şunları söylemek istiyorum. Sana karşı samimi olacağım Cargei. Planın oldukça etkileyici. Tüm bunları tek başına mı düşündün bilmiyorum ama öyleyse sen gerçekten bir dahisin. Önündeki koltuğa oturmayı gerçekten hak eden birisin. Söylediğin şeyler bilimsel olarak mümkün. Fakat tüm Termelah nüfusunu senin projendeki Termelah’ın içine nasıl sığdıracağız? Bu tamamen imkânsız bir olasılık! Grellion Galaksisi’nin içindeki yıldız sistemlerini bir düşün. Geçtiğimiz yıllarda keşfettiğimiz Iyogna’ya göç edebiliriz. Önce koloni gemilerimizle araştırma ekibimizi gezegene indiririz. Daha sonra da halkımızı oraya taşıyabiliriz. Evet, Iyogna’nın bitki örtüsü tarıma pek elverişli değil ama buradan daha güvenli bir yer olduğu ortada…”
Nagru’nun Enfal’ın sözünü kestiği gibi bu kez de Cargei laf arasına girmişti. Son kozunu oynamaya hazırlanıyordu. Bu koz, çılgın projelerinden biri değildi. Kozu, ikna edici konuşma tekniğiydi. Sağ tarafında, hâlâ koltuğunda oturan ve etrafında olup biteni sessizce izleyen kadının gözlerinin içine bakarak başladı konuşmaya. Cargei’nin kendisine baktığını fark eden sanat koltuğunun sahibi Leliente, kucağının üzerinde düğümlediği kollarını titreterek oturduğu yerde doğrulmuştu. İşte Cargei o an kazandığının farkına varmıştı. Daha konuşmaya başlamadan, bakışlarıyla bir üyeyi kendi tarafına çektiğini düşünüyordu. Geriye sadece ikna edilecek iki kişi kalmıştı.
“Hepimiz birer insanız. Kendimize anlamlar yüklemeyi seven varlıklarız. Egolarımızı genlerimize kazıyıp ürüyoruz. Çocuklarımıza kendi genetiğimizdeki, kendimize yüklediğimiz anlamları aşılayarak çoğalıyoruz. Senin iki tane çocuğun var dimi Leliente? Bir kız bir de oğlan. Çocuklarının da bir gün çocukları olacak ve onların da çocukları. Birkaç nesil sonra aralarından birisi, senin savunduğun düşüncelere karşı çıkacak ve farklı ideallerin peşinde koşacak. Çocuklarını ne kadar fiziksel ve psikolojik olarak kendi inandığın doğruları göz önünde bulundurarak eğitsen de değişim devam edecek ve onların evlatları daha farklı bireyler olacak. Aynı şeyler benim için de geçerli. Nagru ve Enfal için de… İnsanlık evrim geçirerek ilerliyor. Termelah’ın tarihine baktığımızda evrim geçiren şeyin sadece düşüncelerimiz olmadığını görebiliriz. Egolarımız da evrim geçiriyor. Peki tüm bu gelişimi durduracak şey nedir?
Iyogna’yı biliyorum. Gezegen üzerinde 10’dan fazla yaşam simülasyonu programladım. Orada hayatta kalmak mümkün. Tüm Termelah’ı oraya taşıyabiliriz. Biz istesek de istemesek de Iyogna’ya büyük bir göç başlayacaktır. Bunu engelleyemeyiz. Çünkü dışarıdaki insanlar da aynı sizin gibi düşünüyor. Persa Küresi yapmaktansa atmosferi olan, üzerinde patates ve ıspanak yetiştireceğimiz bir gezegene taşınmak daha doğru bir karar gibi gözüküyor. Bizim galaksimizin neredeyse öteki ucunda olmasına rağmen. Ama hiç düşündünüz mü bir gün bizim şu an yüzleştiğimiz şeyin Iyogna’nın başına gelebileceğini? Wendaha yıldız sisteminin merkezindeki Wendaha yıldızının öleceği gün Iyognalıları kim kurtaracak? Ya ortada göç edecek başka bir gezegen kalmamışsa? Ya büyük bir gerileme yaşanıp tüm teknolojik nimetleri kaybedersek? İşte gelişimi durduracak şey budur. Seçeneklerin yok olması. Seçimsizleşmek. Çaresizliğin en yalın hâli demektir aynı zamanda. O vakit geldiğinde egolarımızla birlikte yok olacağız. Ve inanın ki başımızdan geçenleri aktaracağımız bir nesil bile bulamayacağız.
Bırakın isteyen Iyogna’ya gitsin. Biz burada, Kerianta yıldız sisteminde Persa Küresi, Gladyum Küpü ve Termelah’ın inşasına başlayalım. Bizimle kalmayı seçen halkımız için bir seçenek yaratalım. Elde edeceğimiz bitmek bilmeyen enerji ile yenilenelim. Evrimimizi bu yönde şekillendirelim. Evreni keşfetmeye devam edelim. Uzayın sınırlarını hep birlikte öğrenelim. Bu karanlık denizin sınırlarının arkasında ne olduğuna bakalım. İşte söz ettiğim bu noktaya ulaştığımızda bir yıldızın gelip bizi haşlamasına müsade etmeyeceğimiz seviyeye ulaşmış olacağız. İnsan türünün yapabileceklerinin bir limiti olmadığını anlamamız için bugün benim yanımda olun! 28’inci Termelah Lobisi’ni, yarınlara açılacak kapının anahtarı yapalım!”
Cargei’nin sözlerini kafasından atmak için direnen Enfal, kafasını yavaşça Nagru’ya doğru çevirmişti.  Gözleri fal taşı gibi açılan Nagru, ‘seçenekler’ diye sayıklayarak Enfal’a bakıyordu. Ellerini iki yana açarak, ‘Ne yani, gerçekten bunu yapıyor muyuz?’ diye sessizce fısıldadı Enfal. Ses tonundaki çaresizliğin herkes farkına varmıştı. O anda, koltuğunda oturan son lobi üyesi de ayağa kalkmıştı. Leliente, kendinden emin bakışlarla Cargei’yi süzüyordu. Artık konuşma sırası onundu.
“Iyogna’ya gitmek isteyenlere engel olamayacağız. Fakat bir gün geri dönmeleri ihtimaline karşı dikkatli olmalıyız. Termelah’tan ayrılmak isteyenlerin gezegeni terk etmesinin ardından Iyogna ile diplomatik ilişkileri durduracağız ve onları vatan haini ilan edeceğiz. Bizi ve onları korumak için bu senaryoya başvurmak zorundayız. İlk aşamada sosyal faaliyetleri arttıracağım. Termelah’ın tansiyonunun yükselmesine izin vermeyeceğim. Yeni sergiler, filmler ve konserler ile göç öncesi gerginliği engelleme görevini üstleniyorum. Çünkü yapacağımız şeye karşı çıkanlar olacaktır. Halk, her ne kadar 28’inci Lobi’ye güvense de biz bile bu projeye olan inancımızı sağlamakta zorlanıyoruz. Nagru, sen neler yapabilirsin?”
Nagru, ‘seçenekler’ diye sayıklamaya devam ediyordu. Leliente’nin sorduğu soru ile kendisine gelebilmişti. Cebinden mendilini çıkartıp alnındaki terleri silerken, bir illüzyonun etkisinden yeni kurtulmuş gibi konuşmaya başladı.
“Cargei’nin projesini kabul ediyorum. Termelah’ın yörüngesi üzerine kurulacak tersanelerin, gezegenlere inşa edilecek rafine ve fabrikaların modellerini çizerek testlere başlayacağım. Bilimsel olarak bizi zorlayacak noktaları sizinle paylaşıyor olacağım. En ufak bir matematiksel hata bile sonumuzu getirebilir. O yüzden tüm ufak detayları bana bırakın. Gezegenin Iyogna’ya tahliye sürecini de yakından takip etmek istiyorum. İnsanları Wendaha yıldız sistemine ulaştıracak en güvenli rotayı bizzat kendim çizeceğim.”
Gözler şimdi Nagru’ya dönmüştü. O olmadan bu projeyi hayata geçirmek imkânsızdı. En başından beri muhalif bir tutum sergileyen Nagru, fikirlerini sorgulama sürecinin de sonuna gelmişti. Sürü psikolojisinin etkisiyle Cargei’ye destek vermek istemiyordu. Buna inandığı için yapacaktı. Derin bir nefes alıp sessizce verdikten sonra yumruklarını sıkarak sözcüklerin dudaklarından dökülmesine izin verdi.
“Kademeli olarak fabrikalardaki üretimleri durduracağız ve yine kademeli olarak nanobot üretimine geçeceğiz. Elimizi çabuk tutmamız gerektiğini biliyorum fakat aceleci davranarak amatörce hamleler yapmamalıyız. Gezegenlere kuracağımız fabrika, güneş enerjisi ve rafinelerin üretimlerinden sorumlu olacağım. Elde ettiğimiz kaynakların envanterini tutup eksiklerimizi belirleyeceğim. Metatitanyum üretimi kolay gibi gözükse de 100 kuintrilyon oupon kadarını imâl etmek Cargei’nin verdiği rakamlardan daha uzun sürebilir. Süreci hızlandırmak adına nanobot’larda ufak geliştirmeler yapabilirim. Ve tabii ki gezegenlerin sökümü sonrası ihtiyaç duyulacak lojistik desteği de elimden geldiğince sağlamaya çalışacağım.”
Cargei, tüm bunları, aklındaki fikirleri başkalarına kabul ettirmek için yapmadığını biliyordu. O sadece ilerlemenin devam etmesinden yanaydı. Çocukluğundan beri, gerileme olmadan istikrarlı bir ilerlemenin doğru olduğunu düşünüyordu. Koutine ve oğlu Rensie’nin izinden gitmişti. Termelah’ın eski sakinlerinin, yaşanılan trajedilerden ders almasını benimseyerek yeni bir felaketin yaşanmasının önüne geçmek istemişti. Aynı çatı altında beraber olduğu lobi arkadaşlarını aynı fikirlerin çatısı altında buluşturmayı başarmıştı. Artık önlerinde tek bir engel vardı. İnsanlık tarihinin en büyük projesine başlamak ve zorlayacakları sınırların ötesine bir adım atmak.
                                                                      ****
Termelah kozmik takvimi 14.982/4871 yılı | 32’inci Termelah Lobisi olağan toplantısı
Geabushe Kolhuk (Bilim Koltuğu): Hoş geldiniz saygın dostlarım. Yirmi ikinci dönem toplantımıza, ilk sözü alarak, döngüsel Persa Küresi raporumu size sunarak başlamak istiyorum. Stegfinakzasyon yüzde 12. Geçtiğimiz döngüye göre yüzde 0.5’lik bir azalma söz konusu. Genleşme yüzde 6 gerilemiş durumda. Yüzey soğutucularımıza eklediğimiz yeni teknoloji işe yaramışa benziyor. Stabilizasyon 18.1’den 21.7’ye yükselmiş durumda. Geçtiğimiz döngüde Kerianta’nın orta katmanındaki minör patlamaları göz önünde bulundurursak bu istatistiğin şeffaflığını tartışabiliriz. Fakat ben bu artışın dönemsel olduğunu düşünmüyorum. 
Geçtiğimiz döngüde, 4 vakum kanalında da herhangi bir arıza meydana gelmedi. Yıldızın ürettiği fazla enerjiyi dışarıya atarak onu rahatlatmaya devam ediyoruz. Şimdi de 321’inci dönemde  Persa Küresi’nin elde ettiği enerjiyi açıklıyorum. 567 milyar zaptikuno değerinde nükleer enerji ile geçen döngünün 0.9’luk farkla önünde seyrediyoruz. Gladyum Küpü’nün Termelah’a ulaştırdığı elektrik ise 124.5 milyon zaptikuno. Anlayacağınız her şey kontrolümüz altında.
Leyofne Ridokun (Teknoloji Koltuğu): Stabilizasyondaki bu değişimin Kerianta’daki patlamalara bağlı olup olmadığını tekrar araştırmamız gerektiğini düşünüyorum. Dışarıdaki insanların ani sarsıntılardan şikayetçi olmaya başladığını duydum.
Apien Seidumena (Sanayi Koltuğu): Leyofne’ye katılıyorum. Kerianta’nın patlamalar yüzünden sarsılması, Persa Küresi’ni yerinden oynatmasına neden oluyor. Bu hareketlilik, küreden emdiği enerjiyi bize aktaran Gladyum Küpü’nü ve dolayısıyla bizi etkiliyor. Tedirginlik huzursuzluk demektir. huzursuzluk da üretimi etkiler. Üretimde yaşanacak aksama, bizi dönemlik planlarımızın gerisine itebilir. Bu konuda ne yapabilirsin Sarine?
Sarine Daerin (Sanat Koltuğu): Leyofne’nin yakın zaman önce piyasaya sürdüğü cep hologramı üzerinden yeni bir akım başlatıp dikkatleri dağıtmayı planlıyorum. Ayrıca Pe’olien sergisinin açılmasına da az kaldı. Giriş ücretlerinde makul bir indirim yapabilirim. İnsanların fiziksel etkileşimle iletişime geçmesi, üremeyi hızlandıran faktörlerden biri olsa da bu seferlik göz yumabileceğimizi düşünüyorum.
G.K.: Tehlikeli sularda yüzüyorsun Sarine. Nüfus kontrolü konusunda ne kadar hassas davrandığımızı biliyorsun. İnsanların, birbiriyle tanışıp vakit geçireceği bir platformu cazip hâle getirirsen sonuçlarıyla sen yüzleşirsin ya da istersen 21’inci sektördeki tarlalara gidip yeni ekinlerin tohumlanması sürecine yardımcı olabilirsin. Yeni bebeklerin doğmasını istiyorsan, onların karnını doyurmak için eline çapayı alıp çamurların içine dalmaktan da kaçınmamalısın.
A.S.: Sakin ol Geabushe… Kadın sadece basit bir serginin ücretlendirilmesi ile ilgili fikrini paylaştı. Sosyal etkileşimin birkaç günlüğüne artacak olması bizi endişelendirecek bir şey değil. Tüm gıda ürünlerine enjekte ettiğimiz üreme hormonlarını azaltan aşının sayesinde nüfus artışındaki dalgalanmaların önüne geçmiştik zaten.
S.D.: Orada dur bakalım Apien! Pe’olien sergisine basit diyemezsin! Dönemlerdir devam eden, seçkin sanatçılarımızın katıldığı bir organizasyondur senin ‘basit’ dediğin sergi!
A.S.: Sesinin tonuna dikkat et Sarine. Lütfen ilkel davranışlara başvurmayalım.
L.R.: Sanat Koltuğu’na laf yetiştirmeyi bırak da Zaxen’den getirilen göktaşlarındaki verimsizlikten bahset istersen biraz Apien. Su stoklarında geçen döneme göre yüzde 8’lik düşüş olduğunu gözden kaçırdığımızı mı düşünüyorsun? Belki de lojistik filon da senin gibi giderek yaşlanıyordur ha? Uykularını kaçıran şey bu mu yoksa?
A.S.: Hepiniz ilkel davranışlar sergilemekte ısrarcısınız demek! Tamam o zaman sizin anlayacağınız dilde konuşacağım!..
G.K.: Çocuklar gibi kavga etmeyi kesin artık! Ayağa kalkın! Liderimiz salonumuza giriş yaptı!
Siyah perdenin arkasından gelen yaşlı kadın sesi: “Lütfen oturun sayın üyeler. Rahatsız olmayın.Yirmi ikinci dönem toplantımızın başına yetişmek için gayret ettim fakat Iyogna’da işler sandığımdan da uzun sürdü. Sizden tartışmanızı ilerki bir tarihe ertelemenizi istemek zorundayım. Zira vaktim çok az. Sizinle son durumu paylaştıktan sonra Neroma ajanlarıyla yapacağım görüşmeye katılacağım. Ardından da Yullun Galaksisine dört döngülük bir yolculuğa çıkacağım. 
Önce Neroma ile başlamak istiyorum. Odvic’in firarının ardından Neroma ajanları bana güzel haberlerle geldi. Aiken adındaki çocuğun bizim için ne kadar önemli olduğunu öğrenen Odvic, bize beklenmedik bir sürpriz yapmıştı. Neroma’ya yolladığım ajanların bilgilerine göre Odvic, Aiken’i yanına alıp gezegenden kaçmış. Sanırım Odvic, o veleti bizden korumaya çalışıyor. Fakat Neroma filomuzun peşlerinde olduğundan habersizler. Merak etmeyin sayın üyeler. Çok yakında ikisini de Termelah’a getireceğiz.
Dilenoma konusuna gelecek olursak; Ruffe ve Venad’ı gözlemlemeye devam edeceğiz. 5 Dilenoma ayı geçmesine rağmen atmosferi olmayan o gezegende hayatta kalmaya devam ediyorlar. Fakat daha fazla dayanacaklarını düşünmüyorum. Geabushe, senden bir sunum hazırlamanı istiyorum. Uygun bir zamanda halka, ‘Tohumlama Projesi’nin olumlu sonuçlar verdiğini anlatacaksın. Dışarıdaki çoğu kişi, artık atmosferi olan yeni bir gezegene gitmek istiyor. Onlara güzel haberler verelim ki umutlarını kaybetmesinler. Tüm yalanlar ve psikolojik manipülasyonlar, gezegendeki iş gücünün varlığını kaybetmemek için. Büyük yükü nanobot’ların sırtına yıksak da insanlar olmadan Termelah’ı kontrol edemeyiz.
Çok yakında Jekrat ve Ajeraweim’de olduğu gibi Zotsugos ve Tobreine’ye de sızıp, üzerinde insan yaşamını keşfettiğimiz tüm gezegenlerden haberdar olacağız. Yaşamını sürdüren insan türlerinin ulaştığı teknolojik seviyenin her zaman önünde ilerlemeye devam edeceğiz. Fiziksel evrenin haritasını tamamlamamıza çok az kaldı. Cargei de zamanında, ‘bu karanlık denizin sınırlarının arkasında ne olduğuna bakalım’ demişti. O belki bugünleri göremedi ama biz, hayalini kurduğu şeye tanıklık edeceğiz! Hep birlikte başaracağız bunu! Aiken’i tek parça olarak buraya getirip, etrafımızı çevreleyen karanlık denizin ötesindeki boyutlara geçeceğiz! İnsan türünün yapabileceklerinin bir limiti olmadığını herkese göstermek için bugün benim yanımda olun! 32’inci Termelah Lobisi’ni, zaman ve mekânsızlığa açılacak kapının anahtarı yapalım!”
1 note · View note
izimbozada · 2 years
Photo
Tumblr media
Bizim için ritüel çok önemli. Hiçbir şeyi aceleye getirmeyi sevmeyiz. İşin püf noktası ‘slow travel’ yapabilmekte. Az miktarda seçtiğimiz Küçük Otelleri yaşam felsemizi anlayacak siz okuyucularımızla paylaşmayı seçtik bundan 18 yıl önce. Şimdi içimizi ısıtan, ruhumuza iyi gelen, o çok sevdiğimiz Ağva’dayız. Havanın açık olması sayesinde; nehir kenarındaki her bir çalıyı, her bir canlıyı çıplak gözle seçebiliyoruz. Ihlamur ağaçlarının içindeki, kahverengi çatılı, ahşap evlerin olduğu @robinsnestagva ‘ya varıyoruz. Burası tropik ağaçlarla bezenmiş, nehrin kenarında botanik bahçesi gibi harikulade güzellikte bir yer. Üstelik sahil arasındaki uzaklığı da pek fazla değil. Sağlıklı yaşam yürüyüşleri için ideal. Tiril tiril odalar, balkonda fesleğeni, papatyası, manolyası eksik olmayan loft suitleri, kır evi edasındaki ahşap bungalovları ile bir Ağva klasiği burası bizim için. 🐶 Kapıları her zaman evcil dostlarımıza açık. Çok sade, çok sakin ve çok özel insanlar tarafından işletiliyor Robin’s Nest. Böyle sade, toprak ana gibi insanların varlığı dünyayı her şeye rağmen yaşanılası bir yer olarak kılıyor bize. Çok sevdiğimiz şömineli mini suit odamızda, hangi çekmeceyi hangi kapağı açsak içinden özveri fırlıyor. Ne tür olursa olsun, tazesinden çeşitlerle çerez gibi yediğimiz çok hoş peynir tabağı ve şarapla, odun ateşinde ısındığımız şöminenin yanında ‘’Ey zaman, geçme dur’’’ dememek imkânsız. Dünya bir yana, Robin’s Nest bir yana… Uzun uzun araştırıp, harika kahvaltılar ve yemekler çıkaran bir de mutfakları var. Mutfakta o gün daldan neyi aldılarsa onu pişiriyorlar. Her daim 100 kişilik grupları dahi doyuracak miktarda harika yemekler yapmaya alışmışlar. Masaya kuruluyoruz. Ev sahipleri ile birlikte yemeklerini tatmak çok benzersiz bir tecrübe. Mantar soslu biftek dilimlerini, çoban kavurmalarını, salatalarını ve kadayıflı muhallebilerini bayıla bayıla yedik. Yakın çevrede özellikle zaman ayırın dediğimiz yerler: Göksu ve Yeşilçay’da tekne gezintisi yapmak ve balıkçı takaları ile gün batımına çıkmak. Robin’s Nest’in iki kişi kahvaltı dahil oda fiyatları 600 Liradan başlıyor. ☎️ 0 533 768 0719 Oda genişlikleri 20-70 metrekare arasında değişiyor. (Ağva) https://www.instagram.com/p/CXF9xcPtFbA/?utm_medium=tumblr
0 notes
namucusiwidi · 3 years
Text
Genel botanik suna bozcuk pdf
  GENEL BOTANIK SUNA BOZCUK PDF >> DOWNLOAD LINK vk.cc/c7jKeU
  GENEL BOTANIK SUNA BOZCUK PDF >> READ ONLINE bit.do/fSmfG
            Genel Botanik. Suna Bozcuk. Sayfa Sayısı: 190. Baskı Yılı: 2011. Dili: Türkçe Yayınevi: Hatiboğlu Yayınları. Genel Botanik %15 indirimli Canlı, yaşadığı sürece bir takım reaksiyonlar gösterir. Bu reaksiyonların düzeni, canlının sahip olduğu iç şartlara yani canlının la. Prof. Dr. Suna Bozcuk yazarının eşsiz eseri olan Genel Botanik kitabıdır. Hatiboğlu tarafından basılmıştır. Coşkun Kitaplık satıcısı tarafından 17.00 ₺ fiyatından satışa sunulmaktadır. Kitap kondisyonu "Yeni Gibi" durumundadır. Genel Botanik kitabı Bilim & Mühendislik kategorisi altında Genel Botanik. Suna Bozcuk. Sayfa Sayısı: 190. Baskı Yılı: 2011. özellikle üniversielerde genel botanik, bitki anatomisi ve morfolojisi dersleri alan biyoloji, ziraat, eczacılık ve orman mühendisliği öğrencileri için hazırlanmıştır. Resim Genel Botanik · 15% · Genel Botanik · Suna Bozcuk. 40,00 ? Report this link Download & View Tez.pdf as PDF for free. More details. Words: 37,914; Pages: 132. Preview; Full Bill Bryson - Hemen Herseyin cok K?sa Tarihi.pdf. Suna Bozcuk Genel Botanik Hatiboglu Yay?nlar Genel Botanik %10 indirimli. Hayat Yay?n Dag?t?m Paz. San. ve Tic. Msk144 tutorial Sicilienne pdf Mi libro magico matematicas pdf Raceway culture pdf Aibao s 210 manual. Genel Botanik Yazar : Suna Bozcuk, Hatiboglu Yay?nlar? %20 indirim Fiyat : 20,00 TL Kategori : Akademik, - Kredi Kart?,Kap?da Odeme,Havale/Eft,Posta Ceki ve 6… Genel Botanik (Turkish) Paperback - 2011. by Suna Bozcuk Husnu Karik (Author) Be the first to review this item. Genel Botanik. Yazar: Suna Bozcuk. Kitap Adı Genel Botanik. Dizgi Hüsnü Karık. Yazar Suna Bozcuk. Yayınevi Hatiboğlu Yayınları. İlk Baskı Yılı 2011. GYS Orman Genel Müdürlüğü. GYS Sağlık Bakanlığı. Seni de gördüğüme sevindim Türk Edebiyatı - Genel Botanik itibaren Suna Bozcuk. Genel Botanik. Bu kitap bitki anatomisi niteliği taşımaktadır. Bitkilerin yapısını ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır. Genel botanık Suna Bozcuk PDF >> read onlıne. Buy Genel Botanik on Amazon.com FREE SHIPPING on qualified orders Genel Botanik - %15 indirimli Suna Bozcuk, Genel Botanik, Hatiboglu Yay?nlar?, , , 9789757527619 Genel Mikrobiyoloji Uygulama Teknikleri - %15 indirimli Genel Botanik. Suna Bozcuk. Sayfa Sayısı: 190. Açıklamalı Genel Botanik Ve Bitki Anatomisi Atlası 41,00 ₺ 32,80 ₺ PALME YAYINEVİ AÇIKLAMALI GENEL BOTANİK VE BİTKİ ANATOMİSİ ATLASI Biyoloji - Campbell 275,00 ₺ 220,00 ₺ GENEL BOTANİK UYGULAMA KİTABI için satıcı Suna Bozcuk - GENEL BOTANİK kitabı ile ilgili bilgiler ve karşılaştırmalı en uygun fiyat listesi. Ad: Genel Botanik, Yazar: Suna Bozcuk, Yayınevi: Hatiboğlu Yayınları, Kategori: Kitap, Detay Kategori: Kitap Bilim Biyoloji, En Düşük Fiyat: 12.5 TL, Teklif Sayısı: 6, Yüzde İndirim Oranı: 62 Suna Bozcuk - GENEL BOTANİK kitabı ile ilgili bilgiler ve karşılaştırmalı en uygun fiyat listesi. Ad: Genel Botanik, Yazar: Suna Bozcuk, Yayınevi: Hatiboğlu Yayınları, Kategori: Kitap, Detay Kategori: Kitap Bilim Biyoloji, En Düşük Fiyat: 12.5 TL, Teklif Sayısı: 6, Yüzde İndirim Oranı: 62 Genel Botanik Prof. Dr. Suna Bozcuk / Hatiboğlu Yayınevi. Basım Yılı: 2009; Baskı: 1; Sayfa Sayısı: 190; Kağıt Türü: Kitap Kağıdı; Ebat: 16 x 23,5; Dil: Türkçe Ücretsiz kayıt olun ve kitapları indirin. Mükemmel seçim! Genel Botanik PDF EPUB. Prof. Suna Bozcuk, Botanik Laboratuvarı El Kitabı en uygun fiyatıyla Okuyanboga.com'da. Tüm siparişlere not defteri ve kitap hediye! Güvenilir ve uygun fiyatlı kitap Bitki Biyolojisi - Bitkisel Yapılar - YouTube May 13, 2016 · LYS - BİYOLOJİ Hocalara geldik, her biri alanında uzman bir ekibin bir araya gelerek
https://fawafemuwepo.tumblr.com/post/667732071977041920/the-piano-guys-2-album-zip, https://wugusaseti.tumblr.com/post/667744695552786432/hitachi-55hk6t74u-manual, https://ridafigun.tumblr.com/post/667839461882740736/autodesk-3ds-max-2010, https://xanumofuru.tumblr.com/post/667829181711794176/misali-azdawaji-zindagi-ki-sunehri-usool-pdf, https://suretigeduna.tumblr.com/post/667781324742983680/bhajan-barsane-wali-radhe.
0 notes
giresunhaberci · 6 years
Text
Giresun Yağlısı festival ile tanıtılacak
http://giresunhaberci.com/giresun-yaglisi-festival-ile-tanitilacak/
Giresun Yağlısı festival ile tanıtılacak
Giresun lezzet festivali 28 Eylül-30 Eylül arası düzenlenecek. Giresun mutfağının tanıtılacağı festivalde 40’ın üzerinde stant yer alacak. Festivalin en dikkat çeken yanının 4 metre çapında festivale özel yapılacak olan Pizza’nın atası olarak iddia edilen ‘Giresun Yağlısı’ olacak. Giresun Valiliği ve İl Özel İdaresi öncülüğünde düzenlenecek olan festivale ilişkin açıklamalarda bulunan Giresun Turizm Alt Yapı Hizmet Birliği (GİRTAB) Müdürü Tamer Uzuner, Giresun lezzetlerinin tanıtılması için festivalin önemli bir etkinlik olduğunu söyledi. Giresun mutfağının zengin ot kültürünün tanıtılacağını belirten Uzuner, “Giresun lezzetleri şenliği daha önce ilimizin dernekleri tarafından İstanbul’da ve ilimizde de bazı ilçelerimizde kısmi olarak yapılmıştı. Fakat yükselen turizm değeri olan gastronominin artık turizm de ve doğanın tanıtılmasında ciddi bir yeri var, UNESCO’da bu manada mutfak kültürüne tescilleme işlemlerini dünya çapında sürdürüyor. Giresun mutfağımız özellikle zengin ot kültürü, vejetaryen mutfağı ile Türkiye’nin en önde gelen mutfaklarından bir tanesi. Tabi burada eksik olduğumuz nokta, mutfağımızın değerlerine sahip çıkmak ve tanıtmaktı. Biz Giresun mutfağımızın değerlerini ön plana çıkararak hem tanıtımını yapmak hem de ticarileşmesi hususunda sayın valimizin himayelerinde iştirakçi il özel idaresi, turizm müdürlüğü, milli eğitim müdürlüğü, GİRTAB ve Ticaret ve Sanayi Odası ile birlikte böyle bir organizasyonu gerçekleştirmek için yaklaşık 3 aydır çalışmalarımız devam ediyor” dedi. Festivalde 40’ın üzerinde standın yer alacağını vurgulayan Uzuner, sadece ticari değil, hediyeler, çekilişler ve konserlerinde olacağını kaydetti. Şenlik yürüyüşü ile merkez Debboy mevkiinden Botanik bahçeye olacak yürüyüşle festivalin başlayacağını belirten Uzuner şöyle devam etti: “Şehrimizde ilki gerçekleşen olan etkinlikte 40’ın üzerinde stantla Giresun yemekleri tanıtılmış olacak tabi burada sadece ticari satışlar değil, hediyeler, çekilişler, konserler ve sanat gösterileri de olacak yine ilçelerimizde burada yer alacaklar. Şenlik yürüyüşü ile başlayan dolu dolu bir üç gün geçireceğiz. Debboy mevkiinden Botanik bahçeye olan yürüyüş ile dev Giresun yağlısının sunumu ile bereket kazanından ikramlar ve etkinlikler ile festivalimiz 3 gün boyunca devam edecek.” Festivalin en dikkat çekici yanın ise İtalyanlar’ın Pizzası’nın atası olduğu iddia edilen Giresun yağlısının olacağını kaydeden Uzuner, özel olarak yapılacak yağlının 4 metre çapında olacağını ve yaklaşık 200 yumurta ve 500 kilo tereyağı kullanılarak yapılacağını söyledi. Uzuner, “Dev Giresun yağlısı Giresun mutfağımıza özgü tarihten bu yana gelen kadim bir lezzet. Biz bu lezzeti Giresun adına tescillemek için tanıtımını yapacağız. Pizza’nın da atası olan yağlının ki pizzayı yapan İtalyanlar da pizzanın hamurunu ve şeklinin Ortadoğu coğrafyasından alındığını kendi tarihlerinde de yazıyorlar. Biz tahmin ediyoruz ki Karadeniz bölgesindeki Giresun yağlısı pizzanın atasıdır. Bu lezzeti yaşamak ve yaşatmak adına 4 metre çapında dev bir Giresun yağlısı hazırlayacağız” değerlendirmesinde bulundu.
1 note · View note