Bayıldım çünkü aşk-ı memnu sonrasında Aphrodite ve Ares’in yaşadığı durumu kusursuz resmetmiş.
Ares ve Aphrodite aşkı ideal aşk (?) olarak kabul edilir çünkü Aprodite ne kadar yapıcıysa Ares o kadar yıkıcı, Aphrodite ne kadar doğurgansa Ares o kadar yok edicidir. Aşk tanrıçası ve onun tam tersi olan savaş tanrısını bir araya getirebilen bir ilişki düşünün ki zıtlıkların oluşturduğu dengeyi ve tamamlanmayı simgelemesin. Tek bir sorun var, Aphrodite evli.
Benim en sevdiğim Hephaestus’la. Genç, güçlü ve yakışıklı Ares’in aksine Hephaestus yaşlı, eli yüzü kir içinde gezmek zorunda kalan bir demirci ve pek de yakışıklı değil. Aphrodite malum, kadın güzellik ve aşk tanrıçası. Ateşle barut yan yana durur mu? Durmaz ve yasak bir aşk meyvelenir.
Ares ve Aphrodite geceleri bir araya gelir, sabah olmadan dağılırlar çünkü Güneş tanrısı Apollo güneş kayığıyla bi’ çıktı mı her şeyi görür, bilir ve tüm gizlere tanık olur. Bu yüzden Ares, Aphrodite ile buluşurken kapıya Alectryon’u diker. Alectryon’ın görevi, sabahın yaklaştığını aşıklarımıza haber vermektir.
Bi’ gün Alectryon uyuyakalır ve Apollo her şeyi görür. Tüm çıplaklığıyla Hephaestus’a anlatır. Tüm tanrılar bir araya gelip plan yaparlar. Ares ve Aphrodite’i basacak ve herkese rezil edeceklerdir.
Yukarıdaki resim de basılma anını temsil ediyor. Oynaşırken bir anda tepelerine iniveren demirden ağ, yasak aşklarının ortaya çıkmasına neden olur. Resimde de görüldüğü gibi tüm tanrılar bu anı yadırgayarak izler. Sonra Aphrodite Kıbrıs’a, Ares Trakya taraflarına kaçar.
Bazıları Eros’un da ikisinin çocuğu olduğunu söyler ama kesin değildir. Aphro ve Ares aşkından korku tanrısı Phobos, dehşet tanrısı Deimos, uyum tanrıçası Harmonia ve başkaldırı tanrıçası Adrestia doğar. Dördü de Ares ve Aphrodite aşkının özeti gibidir, aslında birçoğumuzun yaşadığı aşkların da..
Ha tabii, Ares tüm bunlardan Alektryon’u sorumlu tutar ve öfkesinden onu bir horoza dönüştürür. Horozların da bu yüzden o günden beri sabahı görür görmez bağırdığını söylerler.
Galiba bununla ilgili bir şey zaten yazmıştım ama Emre’nin yolladığı resmi görünce yeniden aşka geldim. Aslında gram umurumda olmayan 14 Şubat’a denk gelmesi de umursayanlar için anlamlı oldu bence =D
14 Şubat’ın tek güzel yanı üç gün sonra doğum günüm olmasıdır.
“Her şeyi alttan aldığında seni ciddiye almıyorlar. Her şeye anlayış gösterdiğinde sana anlayış göstermiyorlar. Her şeyini sevdiğin zaman, seni sevmedikleri gibi. Bazen de gitmen gerek. Bazen de, sonunu göremediğin hikayeyi yaşamayı bırakman gerek.”