Yolun üzerindeyken çok panik, çok endişe, çok içe sinmezlik olmuş ama yol bitip de şöyle geriye bakınca her şey ne de olması gerektiği gibi olmuş. Ne güzel yaşanmış hepsi, kutla.
Şimdi konuşmuyorum, seneler sonra da konuşmayacağım. hiçbir zaman karşılarına geçip, intikam almayacağım. düştüklerinde, iyi olmuş bile demeyeceğim. hatta biraz üzüleceğim. bunun için kendime kızacağım. ama asla konuşmayacağım. benim kelimelerim, sesimden kırılıp kimseye çarpmayacak. keşke bunun anlamını biraz bilseydiniz.
İçimdeki boşluk, kara delik gibi beni içine çekti durdu. (Çünkü) Kendimi o boşluğa, adeta kollarımı açıp geriye doğru bıraktım. Korkusuzca yaptım bunu hiç düşünmeden, kolayıma gitti, konforlu geldi.
Şimdi bu konfor alanı (tırnak işareti içinde) beni kölesi yapmış durumda, esareti iyice burnuma kadar yükseldi, nefesim ağrıyor artık. Peşinden sürüklenip gidiyorum. Kaçış yolları kapalı, mı ?
Seni heyecanla beklerken aynı zamanda senin dünyanı daha iyi anlayabilmek için babanla bol bol kitaplar okuyup, araştırmalar yapıyoruz. Şimdiye kadar öğrendik ki her şeyin özü seni sen olarak sevmekten ve değer vermekten geçiyor. Seni olduğun gibi öyle çok seveceğiz ki sen de kendini seveceksin. Bize küçükken yapıldığı gibi "küçücük çocuk ne anlar" diyerek fikirlerini önemsizleştirip konuşmana engel olmayacağız. Yaşın kaç olursa olsun bir birey olarak fikirlerini özgürce ifade edebileceksin. Fikirlerini geliştirmenin yolu da kitaplardan geçiyor. Yakında sana kitaplar almaya da başlayacağız. Sana büyük bir kitaplık hazırlama sözü veriyoruz babanla. En yakın arkadaşın önce biz sonra kitaplar olacak
harekete geçme zorunluluğuyla oluşan kaygının tek çözümü aslında bir an önce harekete geçmek. zehirin aynı zamanda panzehir olması gibi bir şey bu. bir yerinden tutup başlayınca devam edecek güç de geliyor aslında (az önce yaşadım). taşınacak kayaya bakıp bakıp kramplar hissetmektense her şeyi halledip vay be ben bu kayayı nasıl taşımışım demek istiyorum. ama her defasında da kendimi, yapmam gereken bir şeyler için güç ararken buluyorum. sabah uyanıyorum ve o gün yapılması gerekenler koca bir yığın halinde kafamda büyümeye başlıyor. ben hem bu yığını yataktan itibaren gün boyu sürükleye sürükleye taşırken hem de onu daha devasa hale getirecek küçük mazeretler buluyorum. motivasyon eksikliği mi nedir bunun sebebi? tam elimi kaldıracakken gün bitiyor zaten. "yapacağım, yapacağım ama yetersizim" diyorum hep. kim her şey yeterliyken yapmış ki bir şeyleri? sürekli gidermeye çalıştığım eksiklikler aslında az önce bahsettiğim küçük mazeretler oluyor. vakitle aramda büyük bir uyumsuzluk var. hem onu kolayca boşa harcıyor hem de olmayacak yerlerden elimde tutmaya çalışıyorum.
Bir şeyler okuyorum mesela yaşadıklarımla ilgili benzer şeyler, hep bir travmanın etkisi olduğunu öğreniyorum. 30 küsür yıldır ben yaşamıyormuşum ki travmalarımı eğlendiriyormuşum sadece.
"Hemen hemen hiçbir eşya olmadan yaşamayı öğrenmenin insana canlılık verdiğini gördün, yazabildiğin sürece nerede ve nasıl yaşadığının hiç önemi yoktu."
“İnsanlarla olan ilişkilerimizde, temelde onların karakter ve davranışlarını tartışır ve değerlendiririz. İşte bu yüzden bu sözde ilişkilerin tümünden kendimi geri çektim.”
Bir şeylerden yavaş yavaş vazgeçmeyi başaramıyor insan. Bir defterin sayfalarını koparıp atar gibi vazgeçmeli geçmişten. Aniden ve derinden. Yazılanlarla ve yaşananlarla bir kez daha göz göze bile gelmeden kestirip atabilmeli en çok acı vereni, her şeyi.
Şuan için sorsalar çok kısa ama o zamanlar çok uzun geliyordu...
Hele bazı dersler de geçmek bilmiyordu (hala geçmesi zor gelen dakikalar yaşıyorum). Mesela matematik! Of ne güzeldi matematik dersinin olmadığı günler! Zilin çalmasını dört gözle beklememek keyif, tam tersi ise gerilim dolu kırk dakika demekti. Edebiyat dersi... En sevdiğim dersti, kıyıya köşeye saklanmak zorunda kalmıyor hatta derse en çok ben katılıyordum.
Nereden çıktı? Neden yazdım bunları? Yaşadığım şeyler çünkü, şekil değiştirseler de hala yaşadığım, belkide hep yaşayacağım korkular, heyecanlar. Yaş geçiyor evrim yaşıyor birşeyler, bazısı kalmıyor bazısı hatırlanmıyor ama belki iz bırakıyor.