48 notes
·
View notes
bazen ikimizin arasındaki şeyin ne olduğunu bulamıyorum…
bir adımız yoktu bizim. her şeyden biraz “gibiydik”. biraz dost mesela, biraz tanışık ama daha çok iki yabancı gibiydik. sevgili gibi çoğu zaman ama aslında o da değildik… sen bende hepsinden çok daha fazlasıydın oysa. hepsini toplasan bendeki bir sen etmezdi. ama seninle ikimizin toplamı koca bir hiçti.
bizden bir şey olmasına izin vermedin. nefeslerimiz birbirine değerken bile kocaman duvarlar vardı aramızda. ve o duvarların arkasında senin için var olan dünyayı hiçbir zaman görmek istemedin.
böyle durumlarda insana en çok dokunan ne biliyor musun? hayalini kurduğun biri var ve o kişi de senin hayatında. ama her an çekip gideceğini biliyorsun. onu her kucaklamanda, koklayarak her öptüğünde, gözlerine her baktığında, yaptığın her şeyi ezberleyerek yapıyorsun. kokusunu, sıcaklığını, bakışını… sanki bunların tekrarı olmayacak ve bu son defaymış gibi hissediyorsun. ödün kopuyor kaybetmekten, çünkü çok seviyorsun!
en acı tarafı da bu işte… korka korka sevdiğin birini hiçbir şey olmamış gibi kaybediyorsun.
ben hayatım boyunca birçok şeyle savaştım. çok vuruldum, çok yara aldım, çok kaybettim. ama hiçbir şey senin kadar yaralamadı beni. hiçbir acı senin kadar üzmedi, kırmadı, yormadı.
düşmanın olsam o zaman hak verirdim.
ben senin neyindim?
Ezgin Kılıç - Har ve Kül
[ Bir yazı ancak bu kadar anlatırdı bir başkasının hayatını. Kapanış için daha güzel ne olabilirdi ki? ]
21 notes
·
View notes
ve sen gelmiyorsun,
çünkü gelmeye kendin ihtiyaç duyuna kadar bekliyorsun..
franz kafka - milena'ya mektuplar
23 notes
·
View notes
Sana yazma fikrini kabul etmiyorum, seninle konuşmak, seni hep yanımda görmek istiyorum, sana mektup göndermek durumunda kalmamalıyım. Mektuplar ayrılık işaretleridir –en azından onları yazma gereği duyduğumuzdan dolayı, birbirimizden uzakta olduğumuzun işaretleridir.
Fernando Pessoa (via ezgihoscan)
53 notes
·
View notes
14K notes
·
View notes
Ben sadece kışın karpuzu yazın portakalı özlerdim. Şimdi bir de sen çıktın başıma.
Leylâ ile Mecnun (via rezanorhan)
491 notes
·
View notes
Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?
Sabahattin Ali (via cemalsureyasiirleri)
1K notes
·
View notes
Nereye giderseniz gidin ama tüm kalbinizle gidin.
Konfüçyus (via rezanorhan)
504 notes
·
View notes
Sokakta giderken, kendi kendime gülümsediğimin farkına vardığım zaman, beni deli zannedeceklerini düşünüp gülümsüyorum.
Orhan Veli (via rezanorhan)
620 notes
·
View notes
Ona hakikaten dargın değildim; asla kızmıyordum. Sadece, “Bunun böyle olmaması lazımdı” diyordum
Sabahattin Ali
(via rezanorhan)
1K notes
·
View notes
Günaydın
“Sol Yanım”
Uykulu gözlerinden öperim…
(via rezanorhan)
404 notes
·
View notes
9K notes
·
View notes
13K notes
·
View notes
Seni özledim… Seni özlüyorum…
Bağlantıyı kuramadın mı? Saçma mı geldi? Tabi her şey normal bir bu saçma değil mi? Salak salak yürüyen insanlar,durduğu yerde ısınan bira,hiç değişmeyen sigara,üşenik cümle teşebbüsleri,bok püsür,hiçbir şey saçma değil;her yerde ve her durumda seni özlüyor olmam saçma öyle mi? Saçma da olsa şimdi burada,oturduğum yerde seni çok özlüyorum. Gerisi malum lafın. Çünkü seni çok seviyorum ve uzağımda da olsan , bu düşünce bile gülümsetiyor beni…
İnsanlar yürüsün,bira ılısın,ben cümle kuramayayım ne fark eder? Seni seviyorum ya ben,bana ne gerisinden…
Ali Lidar (via sokaktakiyazar)
5K notes
·
View notes
Ve sen gelmiyorsun çünkü gelmeye kendin ihtiyaç duyana kadar bekliyorsun
Franz Kafka (via sahtimsahbazoldum)
8 notes
·
View notes
Bazılarınız devamını gör yazan kısıma basıp sonrasında uzun bulup okumayacaklar. Okumasınlar. Bazıları okumak isteyecek ama yorgun olacak Ruknettin gibi. Onlar en alttaki linke tıklayıp dinleyebilirler. Ruknettin kim mi? Ruknettin ; " Ruknettin’in aynalarda ağladığı kadar var. bir mevsimin kıyısından tutarsan Rüknettin kurak ovalara yağmur yağar ayak bileklerinden kavrarsan bir harfi kalbin şiir olup vadileri sular. senin de vadilerin vardır Rüknettin! kehanetler kurarsın, yağmalarsın kendini kurtarıp o yangında ilk önce kalbini niyedir, aynalarda azalır sesin. doktorum ben bu kalbimi sarınır örtünürüm kış gecelerinde onu yakar ısınırım üşürsem helak olacağımdan korkarım. doktorum gayya kuyusuna inmek istemem bana bir ip uzat, yağmurlar istemem aynaları kırarım, suretimi istemem mevsimler dönedursun, bu dünyayı istemem ben hep aynalardan geçerim doktor, aynalar benden geçer Araf’tan bir sepet sarkıtırım aşağı doluşur içine narin böcekler yaşamayı yeni öğrenmiş kelebekler üşüşür ben kalbimi sarkıtınca aşağı ben hep aynalardan geçerim doktor. günahları için ağlayan kim varsa kanatları ile okşar onu melekler hep böyle midir kalbin hep böyle yavaş mıdır Ruknettin aynalar sana bir savaş mıdır Ruknettin Yârin dudaklarından trenler geçer de kalbinin istasyonunda durmaz mı sen hiç satrançta yenilmez misin atına binip hep gidermisin rüknettin bilmez misin atından ayrı düşen bir vezir zehir gibi çoğaltır kanında yalnızlığı ve nihayet şahlar da aynalardan geçer bir sen mi kalırsın bu rüyada rüknettin herhalde hep böyledir bu dünya sevenlere bir tuzaktır Ruknettin Ruknettin’in kalbinin birinci muhasarası; buraya kalbinizi kuşatmaya geldiydik konuşmayı unuttuyduk hâl diliyle söylediydik duâ okuduyduk yağmur dilediydik kalbinizi kuşatmaya geldiydik. hoşgeldiniz. buyrun, işte kalbim. adımı unuttuğum zamanlarda Ruknettin’im. gövdesi ihlâl edilmiş bir yetimim. şu kapıdan buyurun, az ilerisi benim kalbim. benim kalbim bir ıslah evidir doktor yetim bir çocuk durmadan azarlanır içinde benim kalbim gövdesi ıslahevlerine çakılı bir kuştur uçmayı bilmeden ölür kenar otellerde kalbim ıslah olmaz bir kuştur doktor tıkanır, ölür metropollerde ardından ağıtlar okunur. bir çiçeği uyandırmek için mi söner bu ateşgâhlar kaldırmak için mi yeraltını o derin uykudan kurur bu göl ne var ne oluyor neden türkü söylüyor fesleğenler uzakta biri mi göründü biri incil okurken düşüp bayıldı mı bir rüya mı gördü yalnız keşişler yeni bir ilim mi keşfedildi ne oldu? adım Ruknettin, tanışıyor olmalıyız bir çay ocağında yahut bir merdiven başında sunmuş olmalıyım kalbimi size bakın! demiş olmalıyım henüz avladım onu iğvanın zehrini boşalttığı kuyularda. yalnız günah parlar zifiri karanlıkta ve kuyudan kuyuya bir yol yoktur bir avcı tüfeğini doğrulttuğunda ay gibi ışıdığında bir aşk bir mevsim yönünü şaşırdığında. hayret etmiş olmalsınız, kalbim Hazerfen misali havalanınca. korkarım sevgili doktor bu mektuba kendimi üzerek başlayacağım çabuk büyüyen bir çocuk gibi çeplerimin nerede olduğunu unutacağım önce ve mazi gizlenecek bir yer bulamayacak kendine. sonra bir menekşeyi teheccüde kaldırmayı unutacağım unutacağım hangi şehirde durursam yâr beni karşılar nerede ölürsem bahtıma idamlar çıkar gülümseyen bir arap olacak yüzümün size bakan tarafı terkedip gitmelerin ağırlaştırdığı bir güz olacak öte yarısı alnımın dokunduğu yerden savaşlar artacak ve bahar giysilerine bürünmüş gelirken kıyamet gönüllü mağlupları olacak hayatın doktor! ‘yarından korkan adam’ Rüknettin böyle söyler. siz doktor yazabilir misiniz bir gülü yeniden alıştırabilir misiniz baharı çürüyen toprağa kabaran yağmuru yeraltına ve bir aşkı ayrılığa yakıştırabilir misiniz doktor kanatlarında hüzün ve manolya taşıyan kuşlarla konuşabilir ve trampetimi geri verebilirmisiniz bana bir ilkokul atlasında gemilerim yandıydı cenevizden geliyordum elimde mektuplarım vardı elimde ölü bir kızın sağır saçları vardı benki rüknettindim kuşlardan bir ordum vardı bir mevisimin ortasında kalakaldıydım bakkaldan manavdan değil cenevizden geliyordum doktor o kızın saçlarından geliyordum yitirilmiş bir mahkemeden galiba kalbimden geliyordum. o ayaklarını değdirdiğin deniz Ruknettin, yani yarın o ıssız ve derin ülkesi yavrukurtların içli kızlarım kederine ilişkin o hakikat gün gelir seni açıklarında boğar ve haykırır ardından terkedip geldikleri sulara hiç ağ vurmamış balıklar; eve dön! eve dön! dönersin aklında hüthüt kuşları kalır ardında sevmeyen ve sevilmeyen bir adam kalır ve rüknettin, senin kalbinden, her akşam utangaç çocuklar yeryüzüne dağılır. güvercinler nasıl taşırsa ömrünü öyle taşırsın sır misali kalbini tabipler o yardan el çekerse aynalar sırrına agâh olur rüknettin ne bir halvet olur sana bu dünya ne tutuşan gövdene bir gölge suskun balıkların dilini çözen rüya gün gelir sana mihrap olur Ruknettin. bir güle boyun eğdiren nedir o aşk değilse nedir kalbe çıkartılan tutuklama emri aşk değilse Ah, o sığınaklardan yitikleri toplayan ve düşlere vuran gemi nedir aşk değilse size kendimden bahsediyorum doktor ‘biraz yağmur kimseyi inciltmez’ iyi ruhların arasında dolaşan bir gölgeden söz ediyorum acıdan çatlamış kalbi soğu dayanıklı kılan bir bilgiden terkedilmiş şizofrenleri kendine çeken vadiden keşişlerin hüznünden ve bir aşk yüzünden ayları karıştıran kişinin tababeti ruhiyesinden size kendimden bahsediyorum doktor ‘ben kar yağarken ıslanmam’ benim öbür adım rüzgar uğradığım orman değdiğim kalp uğuldar " Dinlemek isteyenler için : https://m.soundcloud.com/meftunx/kemal-sayar-ruknettinin-kalbi-icin-kehanetler Bonus için buyrun https://goo.gl/177Gnf
3 notes
·
View notes
gözleriniz madam
gözlerinize bakıyorum da
sanki bir yangın yeri
yüzünüz talan edilmiş bir
imparatorluktan kalma gibi,
bir şair oturmuş o iki kaşın arasına,
tüten dumana ve akan kana bakmaksızın
aldırmaksızın…
patlayan bombalara şiir söylüyor gibi
aslında aşktır en çetin meydan muharebesi
siz koşuştururken lise bahçelerinde
dilinizde ahmet arif’ten yarım yamalak ezberlenmiş iki dize
deri ceketinize yaslanmış yürürken yağmurda,
bir şairdim ben
kalbimi büyüten dumanlı odalarda
benim kalbim dumanlı odalarda büyüdü madam.
yalan yok! yalan asla olmayacak
çünkü aşkı üstünüze serpiştirip kaçan o yağmur
bir gün sizi de ıslatacak
bir gün sizde hüzünle bakacaksınız kalbinizin içine
orada bir şarklıyı göreceksiniz
biz şarklılar, yani aşıklar
ve asla konuşamayacakları kızlara aşklananlar
hep yenildik!
farklı malubiyetlerden kuruldu bizim tarihimiz
diyorum ki… vaktiniz varsa bu akşam
bizim yüzümüz kızarır
biz uzaktan sevmelerde birinciyiz
genç kızlara başlarımızı çevirip bir bakamayız
bir bakarsak usulca elimizden kayar
ve parçalanır kristal gençliğimiz
biz kristal gençleriz madam
kolayca tuz buz oluruz
-eve gitsem daha iyi
iyide benim o darmadağın halimi bırakıp nereye,
her gece saatlerce alıştırma yapıp da
bir tek sevda sözcüğü fısıldayamamanın sıkıntısı
aşksızlıktan solan bu cismi terk edip nereye gidiyorsun ?
merdivenlerden peşinizden koşup da
isminizi haykırmayı size bakarken derinde
bir acıyla kıvrandığımı fark etmeden nereye he…
bir gün yağmur yağsa
sırılsıklam o yağmurda ıslanacak
ve elinde tutuğu karanfille
gözyaşları,saçlarından sızan yağmurla karışacak
onun kapısının önünde duracaktı
onun kapısının önünde duracak
ve asla zile basmayacaktı
o kapının önünde saatlerce ağlayacaktı o sırada fonda
‘’senin mavi gözlerinde çalacaktı‘’çalacaktı
sonsuzadek sofya...
Dinlemek için : https://m.soundcloud.com/haciabiden/kemal-sayar-sonsuza-dek-sophie
Kemal Sayar
2 notes
·
View notes