Mesela boşa çıkmış bir güven duygusu sözcüklerle açıklanamaz, kimseye izah edilemez. Bu histe kırılan umutlar, çöp olmuş emekler ve ziyan olmuş onca zaman vardır.
Bağrımda taş dersin, boğazımda düğüm dersin, midemde yumruk dersin...
“İnsanı en çok üzen, en çok sevdikleri olur... Günlerdir uyuyamanın nedeni bir zamanlar birlikte huzurla uyuduğun kişidir. Şimdi seni deli gibi ağlatan kişi daha önce yüzünü en çok gülümsetendir. Bütün hayallerini yıkan, bir zamanlar en güzel hayallerini birlikte kurduğun kişidir. Seni üzen bir başkası değil aslında, sana en çok zarar veren içinde büyüttüğün sevginin ta kendisi. Çok fazla değer verdiğimiz için çok çabuk değer kaybediyoruz. Bizler aslında acıya âşık oluyoruz. Canımızı en çok kim yakacaksa gidip onu bulup onu seviyoruz...”
Eskisi gibi öfkelenmiyorum, üzülmüyorum… Geçmişte bazı şeyleri nasıl ki mecburiyetten oluruna bıraktıysak, şimdi de her şeyi olacağına bırakıyorum.Hayat, sonu belli olmayan bir tarlaysa; bir gün herkes ektiğini biçecek.
Bazı duyguları kelimelerle tarif edemezsin. Mesela boşa çıkmış bir güven duygusu sözcüklerle açıklanamaz, kimseye izah edilemez. Bu histe kırılan umutlar, çöp olmuş emekler ziyan olmuş onca zaman vardır. Bağrımda taş dersin, boğazımda düğüm dersin, midem de yumruk dersin... Ama asla yetmez, anlatamazsın.
“Sen ve ben; dalında eğreti güz yaprakları, aramızda uçurum rengi bıkkınlık, varız zannederek yok oluyoruz. Az önce seni özlediğimi fark ettim... Biliyorum bunu sana defalarca söylemişliğim var, ama bu defa çok daha başka inan bana. Fotoğrafına baktım biraz, orada gülümsüyorsun, gözlerin ışıl ışıl... Sanki canlanıp sarılacak gibisin boynuma. ‘Ben hiç gider miyim deli?’der gibi bakıyorsun. Ağladım...”