Tumgik
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
Text
Tumblr media
0 notes
Text
Tumblr media
1 note · View note
Text
Tumblr media
0 notes
Text
Tumblr media
İyi ki doğdun Çehov!
Rus edebiyatının ustalarından, dünyaca ünlü oyun yazarı ve modern öykücülüğün kurucusu Anton Çehov; 164 yıl evvel 29 Ocak 1860 tarihinde dünyaya gelmişti.
175 notes · View notes
Text
Tumblr media
0 notes
Text
Tumblr media
0 notes
Text
Tumblr media
0 notes
Photo
Tumblr media
Bu Tufan Senin Olsa Kaçmazdın
Birbirine yaklaşan iki ada ve boğdukları deniz için, üç kez bravo giriş, gelişme, sonuç…
her şey kendi kalbine ilerler.
saksıdan yolunduğunda çiçek olmak kaybolmaz
bunu sana neden anlattım şimdi,
ben de bilmiyorum.
ömrünün buralarını iyi hatırlamak istiyorsan şimdi unut
teninde portakal kabukları yak, içine yayılsın
bastır bu kokuyu ve tümünü sevmek için şimdi bırak
sinekliğe çarpıyor sinek, girmiyor içeri, ama kuşlar da
buna kendini korumak diyorlar, buraya bir ağaç çiz hemen
artık kalkabiliriz.
patlıcan közlemekten ve yoğurt mayalamaktan geliyor olabilirdim
tozları almamaktan ya da kavanozu uzatmaktan sana, açılmayan
kırlent nedir bilmem ama onu yapmaktan filan ve daha nice evcil şeylerden
söz etmeye vakit kalmadı, vahşi hayvanlarını beslemekten kalbimizin
meyvelerin mevsimini karıştırıyorum, neden böyle bu çağ
buraya bir takvim yaprağı çiz hemen
artık koparabiliriz.
yıllarca eğitimini aldım annemden, ok fırlatmanın
bacaklarını kapatarak oturmanın tarihini anlatabilirim
çiçek açmazlığı, maya tutmazlığı
ilk çeyizinin özenle yazılmış bir yemek tarifi defteri oluşunu
herkesten özenle saklamak gerektiği sırrını sana açabilirim.
buraya bir davetiye çiz hemen, mutluyuz
artık evlenmiyoruz.
akşam olduğunda, güneşliği çekiyoruz, bu çok tuhaf tekrarlayalım
akşam olduğunda güneşliği çekiyoruz, kornişin sonunda
benim şiir yazdığım bir kâğıt duruyor, stop!
neremizden yaralıysak, oramızla tutunuyoruz ya hayata
birbirimize ellerimizi uzattığımızda ismimizi söylemenin anlamsızlığı
bunu buradan anlıyorum en çok.
buraya bir kalp çiz hemen, çok mühim
artık alışık değilim.
içimde kıpırdayan şeyin kıyısında otursaydın
tüm bunları anlayabilirdin
artık Oralı değilim.
aklımda  bir tek bu kaldı: Ne kadar hızlı geçiyoruz üzerinden her şeyin ne kadar yavaş geçiyorlar içimizden.
12 notes · View notes
Text
“Şiir değil, mektup.”
Tumblr media
Tam altı ay sonra bir şey yazıyorum buraya… 
Sitem hâlâ yok. Bu hafta onu halledeceğim. Sabahın köründe uyandım. Ketil Bjornstad açtım. Kahvemin dibi duruyor yanımda. Öyle hızlıca, bunları yazdım. şiir değil, mektup.. 
Okumaya devam et
48 notes · View notes
Text
Nar Sirki
Bir boyutta kimsesizim göğün etrafında daireler çiziyorum yağmurlu bir kuş gibi,
ayakkabılarımdan tacıma kadar ıslağım gagamdan kanatlarıma kadar ıslağım.
nar sirkinde boğulmuş bir kral gibi hissediyorum.
Geçen sene söz verdim bir daha gitmeyeceğime ama burada, her zamanki koltuğumda oturuyorum batarak ve alkış tutarak
geçtikçe önümden narlar metalik kostümlerinin içinde.
11 notes · View notes
Text
Tumblr media
" ... ve insan, sabahın nemi kadar sessiz olmayı isteyecek. "
1 note · View note
Text
Yanılmıştık. Ve hiçbir yanılgı sonsuza kadar görmezden gelinemezdi..
-Ali Lidar
13 notes · View notes
Photo
Tumblr media
4 notes · View notes
Text
Günaydın, annemle biraz limoniyiz. Alışılmadık bizim için. Orkidemin verdiği yeni dal tomurcuklanmış. Ona söylemeyince bunun bi anlamı olmadığı, sevindirmediği hatta üzdüğü bi sabaha uyandım.
10 notes · View notes
Text
Nostaljik odamın ismini önce Müze olarak değiştirdim ve sen bana müzedeki eski valizin önünde, - tüm gitmelere inat- ateş ettin, ben öldüm. Sonra kalktım, pirinç pilavını ısıtıp yoğurt ekleyip yemedim. Ama tencerede tek tane dahi kalmadı, şehriyeye olmasa da pirinç tanesine aşırı saygım vardı küçüklüğümden beri, kurtuluşumun bu olacağına inandım. Sonra müzeyi, bekleme odası olarak değiştirdim. Bu odada ilk defa bu kadar zaman geçirdim, sadece bekledim, zamanın izafî olduğuna iman ettim. Ağladım, Mayıs anlam yükleyemeyerek suratıma baktı. Pilavı yiyemedim, çok tane kaldı, affet allahım. Yoğurt yedim, içimdeki zehri alsın diye ama almadı. Tam uyuyacakken uyuyamadım, tam mutlu olacakken olamadığım aklımdan çıkmadı diye. Valizin önünde bekledim, yeniden ateş et diye, etmedin. Çok karanlık olsun diye lambayı gevşettim, sandalyeye çıktığım an zaten göz gözü görmüyordu. Mesafenin kilometreden bağımsız olduğunu anladım. Ayaklarımın ısınmasının çoraplarla bi ilgisi olmadığını da. Özlediğini söylemeyi özlemek diye bi şey var mesela, çok kötü yerler ama buralar, hiç kalmak istemedim. Kaloriferi yanmıyor bekleme odasının, yakmadım da kalbimdeki bitmeyen şey soğusun istedim. Kanepenin üstündeki, kablosu hiç bir yere bağlı olmayan telefonla iletişim kuruyorum gibi geldi. Sesim yetişmedi. Tüm ağrılarımı unuttum içimdeki kağıt kesiği gibi olan sızı yüzünden. Balkona bekleme odasından çıkıp bekleme balkonu yaptım orayı, sabahtan kalan kahveden her çıkışımda bi yudum aldım, bitince beklemem de bitcek diye totem yaptım. Biterse diye korktuğumdan balkona çıkmadım. Gökyüzünü göreceğim bi yere çıkart beni, nefes alabileceğim. Bekliyorum.
0 notes
Text
Uzun zaman sonra ikinci el kitap aldım.
Sonra aklıma geldi:
" Birine altı çizili kitaplarınızı vermek, yaralarınızı emanet etmektir bir bakıma. "
Tumblr media
0 notes