Tumgik
#Beka Tartışması
elestirikosesi · 5 years
Text
Gözümüzü manav etiketlerinden kaldıralım.
Seçim geldi çattı. Türkiye pazar günü sandık başında olacak. Adaylar sahada, son kozlarını oynuyorlar. Liderler de, bir süredir kafalarını gömmüşler, “Beka sorunu var mı, yok mu” tartışması yürütüyorlar. Gerçekten kaldırım yapana, çöp toplayana mı oy vereceğiz. Yoksa ufukta Türkiye'yi bekleyen sorunlar mı var?
Cevabı başta verelim: Eğer ABD, namlularını Türkiye'ye çevirmişse beka sorunu vardır. Türkiye, ABD'nin bölgeye geldiği 1991 yılından bu yana ağır saldırılara maruz kalıyor. O beka sorunu bugün Akdeniz'dedir, Ege'dedir, Karadeniz'dedir. Bu seçimden sonra ufku görenler ayakta kalabilecek.
Resmi kurumun yayımladığı kitap
Son dönemde ABD, Türkiye'ye karşı askeri tatbikat ve işgal senaryolarının sayısını artıyor. “Hizdan çıktı” denilen ve kumpaslarla hedef alınan Türk Ordusu, bir yandan da ABD tarafından hazırlanan işgal senaryolarında baş hedef olarak gösteriliyor. “Millenium Challenge” ve “Noble Dina” tatbikatlarından sonra (Bu tatbikatlar hakkında daha önce yazmıştık, bilgi almak isteyenler için yazı sonuna bağlantı bırakıyorum.) şimdi de Ege denizinde bir ABD-Türk deniz savaşı senaryosu kurdu.
Emekli Oramiral James Stavridis’in başkanlığını yaptığı ve ABD Deniz Kuvvetleri'nin resmi kurumu olan  Denizcilik Enstitüsü tarafından, “Donanma Taktikleri ve Deniz Harekâtı” adlı bir kitap yayımlandı. Kitapta Ege Denizi’nde Türk Deniz Kuvvetleri ile ABD 6. Filosu’nun savaşı canlandırıldı.
Tumblr media
(Kitabın kapağı)
Türk devrimcilerine nasıl mesaj veriliyor
Kitaptaki senaryoya göre Yunanistan, Güney Kıbrıs’a taktik balistik füzeler yerleştirme kararı alıyor. Türkiye, bunun olmaması yönünde Atina’yı sert şekilde uyarıyor. Geri adım atmayıp Kıbrıs’a doğru dümen kıran Yunan gemileri Türk ordusunca batırılıyor. Daha sonra Türk komandoları İzmir, Ayvalık, Çeşme, Kuşadası ve Bodrum'dan Ege'deki Limni, Midilli, Sakız, Sisam ve Kos adalarına amfibi harekâta başlıyor. Adaları ele geçiriyor. Daha sonra sahaya ABD Donanması çıkıyor. Baş kahraman Türk devrimcilerinin 1969 yılında personelini Dolmabahçe'de denize döktüğü 6. Filo. ABD, Yunanistan'ın yanında savaşa giriyor, 6. Filosunu bölgeye gönderiyor. Ve Türkiye'ye müdahale ediyor.
Tumblr media
Kitapta Türkiye için de kullanılan ifadeler ilginç. Türkiye için "dost görünen güçlü düşman ülkesi" nitelemesi yapılan kitapta, “Barışın sağlaması için kan dökülmesi gerekir” ifadeleri dikkat çekiyor. Ayrıca böyle bir savaşın ABD'nin Midway Savaşı'ndan bu yana yaşayacağı en büyük mücadele olacağı vurgulanıyor.
Kaybediyoruz, ne yapalım: İşgal
“Millenium Challenge”, “Noble Dina” ve bu kitaptaki savaş senaryosundan başka,  ABD'nin Türkiye'ye asker çıkarması konusunu işleyen raporlar da var. ABD Silahlı Kuvvetler Akademisi Stratejik Araştırmalar Merkezi, ABD'nin küresel üstünlüğünü kaybettiği gerçeğinden yola çıkarak, önümüzdeki 10 yılda kendi menfaatleri açısından oluşabilecek riskler ve bunlara yönelik müdahale yöntemlerine ilişkin metodların incelendiği kapsamlı bir rapor hazırlamıştı.
Raporda, önümüzdeki 10 yılda yaşanacağı öngörülen ve ABD için tehdit olduğu belirtilen 23 farklı gelişme için sekiz farklı müdahale yöntemi öneriliyor. Bu beklentilerden bir tanesi de Türkiye'de bir “iç savaş”ın yaşanması. Bu durumun ise askeri bir müdahale ile kontrol altına alınacağı belirtiliyor. Pentagon ve ABD Ordusu'ndaki kilit kurumlarla istişare edilerek bir yılda hazırlanan rapor, yeni savunma konseptini oluşturmayı hedefliyor.
Senaryolardaki amaç
Türkiye düşmanı benzer senaryolarda emperyalist güçler amaçlarını saklamıyor: Batı Asya'nın zenginliklerine el koymak, Türk Ordusu'nu Kıbrıs'tan çıkarmak, Akdeniz gazından aslan payını almak, Ege adalarında hakimiyet kurmak...
Dediğimiz gibi ufukta güvenlik sorunları var. Türkiye'nin ateşten gömlek giyeceği zamanlara ilerliyoruz. Türkiye'nin patates, soğan fiyatlarından daha fazla konuşması gereken şeyler olduğu açık. Kaldı ki, sebze-meyve fiyatları da bununla bağlantılıdır. Atlantik sistemi Türkiye'ye borçlanmayı dayatıyor. Bu sistem içinde kalacaksın diyor. Washington'dan, Brüksel'den yönetilme şartı koşuyor. Yoksa seni önce ekonomik olarak vururum, son çare silahla teslim alırım diyor. Güvenliğinizi sağlayamazsınız üreticiniz ekip biçemez. Patatesin, soğanın fiyatını düşüremezsiniz. Atlantik'te çiftçinizle, emekçinizle boğulursunuz. Artık gözlerimizi manav etiketlerinden kaldıralım, Akdeniz ve Karadeniz’in ufuklarına çevirelim.
Çatal çıkmaz içindeki Türkiye
Türkiye'nin beka sorunu açıktır. Çünkü Türkiye'nin bekasını garanti altına alabilecek bir Hükümet'i yok. Bu seçimlerde ittifaklar örtüsü altında bir çatal çıkmaz vardır:
Cumhur İttifakı: Türkiye borca batmış durumda. Artık borç, borçla çevrilmiyor. Sıcak para ekonomisinin sonu geldi. Hükümet'in ekonomik krize karşı her attığı adım ters tepiyor. Döviz kurlarındaki günlük hareketlilik baş döndürüyor. İş dünyasında ve vatandaşlarda tedirginlik artıyor. Seçim sonrası halk acı reçeteyle karşı karşıya kalacak. Üretim ekonomisine geçiş noktasındaki kararsızlıklar, Türkiye'ye pahalıya mal oluyor. Türkiye'nin önünde üretim ekonomisine geçmekten başka çare bulunmuyor. AKP-MHP bloğunun üretim ekonomisine geçişte ayak sürüdüğü ayan beyan görülüyor. Artık bu ekonomik model sürdürülebilir değil. Yine Millet İttifakı'nın ABD tehditlerine karşı komşularla işbirliği konusunda yalpalayan siyasetleri, güven vermemesi büyük bir sorundur. AKP-MHP çıkmazdadır.
Millet İttifakı: ABD'nin savaş senaryolarına, PKK'ya 25 bin TIR silah yardımı yardımı yapmasına rağmen onlar için beka sorunu yok. AKP'nin boşalttığı BOP Eşbaşkanlığı koltuğuna oturmak için can atıyorlar. Türkiye'nin parçalanması, yeniden Atlantik sistemine dahil olması, yeniden açılım sürecine dönülmesi artık birer hayaldir. Türkiye'yi S-400'den vazgeçirmeye çalışmak, NATO içinde kalmasını sağlamak, Kıbrıs'ta müzakere masasının kurulmasında ısrar etmek, Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetlerinin durdurulmasını istemek, Türkiye'nin güvenliği ile çelişkilidir. Bu güvenlik politikalarında ısrar etmek çözüm değildir. CHP-İyi Parti-HDP-Saadet Partisi ittifakı da çıkmazdadır.
Tek çözüm
Türkiye bu çatal çıkmaza mahkum edilemez. Türkiye'nin önünde tek yol var. Üretim ekonomisini kurmak ve vatana yönelen tehditleri bertaraf ederek bütünlüğü sağlamak. Üreticinin baş tacı olmasından, Atlantik sistemi yerine Türkiye'nin Asya'daki yerini almasından başka çare yok.
Önümüzdeki sorunları görelim. Esas sorunlara odaklanalım. Yarını görelim. Gözümüzü ufka dikelim. Türkiye'nin emekçilerinin, üreticilerinin, işadamlarını gözü çok yakında buraya dönecek. Türkiye büyük karar ve çözüme ilerliyor. Çünkü esas sorunlar biz görmesek de üzerimize geliyor. O zaman bunlarla yüzleşmek zorunda kalacağız. Çözüm doğru programı tercih etmekten geçiyor. İyi düşünün, taşının. Yarını kurmak için geç kalmayalım.
29.03.2019
Millenium Challenge için: 
http://hepelestirenadam.tumblr.com/post/183113265997/bug%C3%BCn-28%C5%9Fubat-28-%C5%9Fubat-bin-y%C4%B1l-s%C3%BCrecek
Noble Dina için:
https://elestirikosesi.tumblr.com/post/174790894424/noble-dinan%C4%B1n-%C3%B6yk%C3%BCs%C3%BC
Karadeniz'deki tehdit için: 
https://elestirikosesi.tumblr.com/post/180626293529/ukrayna-gerginli%C4%9Finin-hedefi-t%C3%BCrkiye
25 notes · View notes
mahrutibakis · 5 years
Video
youtube
Haber Global – Neden – Senem Tolunay Ilgaz & Erol Erdoğan & Ufuk Uras & Mehmet Tezkan & Mehmet Sarı – 14 Mart 2019
0 notes
baybaykus · 3 years
Text
Mustafa Özbey Amiral'den Alıntıdır.
Kanal Istanbul projesi arkasındaki şeytanî şablon artık gün yüzüne çıkıyor.
Bu proje ile;
* Bir yandan korkunç bir gayrimenkul rant geliri yaratılacak,
* Kanal geçişi, (Istanbul ve Çanakkale boğazları geçişi ile bütünleşik) Katar ve ardında ABD'nin olduğu bir şirkete "sözde" ihale yolu ile verilecek.
* Şirket uygun bir süre sonra UA borsada işleme sokulacak.
* Şirket hisseleri uygun bir süre sonra (ABD+Israil) denetim/yönetimine geçecek.
* Türkiye küçük hissedar kalacak
* Tam 100 yıl önce Sevr'de kurgulanan Mustafa Kemal'ın Lozan'da etkisizlestirdiği ve Montrö'de gömdüğü Boğazlar Komisyonu "ticarî görünüm altında" önümüze konmuş olacak....
Bunun ilk adımı Türk boğazlarında kılavuz hizmetlerinin özelleştirmesi ile denemesi ile yapılmıştı.
* Şimdi bu konuyu da Kanal Istanbul paketi içinde değerlendireceklerdir.
Türkiye, 1937 yılında Atatürk'ün zamanlama harikası olan Montrö süreci yönetimi ile Marmara ve Türk Boğazlarını UA Komisyonun elinden kurtarıp TC mutlak egemenliğine teslim etmesinden 85 yıl sonra, dısari içerideki işbirlikçilerin kirli oyunu ile karşı karşıyadır.
Türkiye için yaşamsal önemde olan, mutlak beka ve egemenlik tartışması yaratacak böyle bir projenin "bir kişinin" elinde büyük bir sır perdesi ardında ve âdeta inatlaşarak yapılıyor olması ASLA kabul edilemez.
Mustafa Özbey
Sevr'in ikinci sürümünün güncellenerek Mavi Vatan, Suriye, Irak, Kıbrıs'ta işleme konulduğu, ABD'nin Batı Trakya'da Türkiye'ye karşı çok maksatlı tertiplendiği günümüzde; bu iğrenç oyunu göremeyen bir devlet yönetimi, Türkiye'yi yönetmemeli. Buna göz yuman, tepkisiz kalan kimse olmamalı...
Türkiye'nin tek gündemi bu olmalıdır. lütfen her tanıdığınıza iletiniz
0 notes
seslimeram · 5 years
Text
Hayatın Hakkı, Meseli, Sözü...
Tumblr media
Yaşamın ezberlerle boğulması kesintisiz bir mesel kılınıyor. Türkiye gibi bir eski, yeninin  harmanı olan sahnede bu tekçilik, ezberlenmiş olanlarla birlikte hayatın dönüştürülmesi hal ve istenci kesintisiz kılınıyor. Hayat bir biçimde muktedirin anlayışına rehin, tahayyül ve arzusuna göre hiçleştirilen, kuşatılması kesintisiz bir mesel kılınıyor. Bugün ‘yaşamak’ meselinin bir rutin dahilinde çürümeye terk olunuyor. Cerahatin güncellenmesi ve etkisi öylesine seri bir biçimde var ediliyor ki hangi yara önemsenecek, hangi yara tedavi edilip temizlenecek, bu bahisler bir türlü konuşturulmayandır. Gümbürtüde “müştereklerimiz” yıkılıyor.
Bütün bu heyula Türkiye sahanlığının yıkıma bir adım daha yaklaşmasına yol açıyor. Ol şimdi, bugün yaşadığımız menzil cerahati devletli eliyle işlevselleştiriyor. Bu toprakların demokrasi deneyimin altının bunca oyulmasının hazanı kalıyor geriye. Yaşamın sınırlanıp koşullarla boğulması, ezberlere rehineliği mütemadiyen bir yol haritasının bileşeni kılınıyor. Demokrasi, eşitlik, adalet mefhumları pazarlanmaya devam edilirken cerahat bir öte yandan bina olunmaya, tüm bu bahisleri yerle bir etmeye devam ediyor muktedir. Bir de bu bahisleri icraat gibi pazarlıyor. Bir ülkede yaşam istencinin altının kazılması mubah addediliyor.
Gelecek bir şimdi dahilinde yıkılıyor. Baş Amir’in var ettiği güncellik, tahammülfersa bir biçimde tüm o yıkım halinden var ediliyor. Yaşamın ezberden mülhem bir hatta yıkımının güncelliği söz konusu oluyor. Yeni Türkiye yenilenmiş bir cerahat kültüne sonuna kadar saplanmış olarak biçimlendiriyor. Hır gürün, kötülükle şiddetin, yalanla riyanın birlikte ve bir biçimde süreğen kılınması çabadan öte hakikat kılınıyor. Bir dünya sorunu bulunan bir coğrafyada yaşamak rastlantısal bir mefhuma sıkıştırılıyor. İçişleri koltuğundaki zat da Anayasa yazım süreçlerinde bulunduğunu iddia eden bir zamanların profesörünün de ya da şimdilerde hizipleşmiş, kutuplaşmanın başka bir boyutuna çoktan varmış olan akademi çıkışlı baş danışmanların, danışmanlarının varlıklarında sıradanın tözü çürütülüyor.
Ekonomik güven endeksi yerlerdeyken, bir yerel seçim gümbürtüsünün memleketin başat kentinde hile / hurdayla gasbedilenin yeniden imali gayreti, şiddeti, şiddetle çoğaltma hal ve istencinin yol aldığı menzil, bir Türkiye gerçekliğinin nasıl da sıradandan uzak kılınıp böylesi ile geleceğe ilerlenmeye çalışıldığını göstere geliyor. Baş Amir’in ülkesi diyerek böbürlenen isimlerin ellerinden 1930’ların ülkesi ile 1915’in karanlığı, 1990’ların yıkımı ile 1980’in cuntacı takımının tahakküm halleri birbiri içerisine lehimleniyor. Böylesinden bir ülkeye varılabilir mi? Sahiden de bunca betlik varken, bilahare güncellenen tahayyülü kötülükten bahis açarak kuran muktedir sahiciyken bir yeniden ziyade, ülkeden mevzu edilebilir mi?
Yaşamın ezberlere rehin olunması, cerahatin düz ayak güncelliği, hakkaniyetsizce riya ve yalanın el üstünde tutulmasıyla bütünleşik olur. Güncellik bütünleşik bir mahvın aralıksız evrelerine rehindir. Baş Amir ve avenesi “mutlak iktidar” adına her yeri bir deney sahası kılıyor. Yaşamın ezber olunan devlet ahkamı ile hiçleştirilmesi kesintisiz bir meselin özü kılınıyor. AKP ve ortaklarının ortaya serdiği on yedi yıllık cüret bütün bu bahislerin hemen arkasında tam da o karanlığı biçimlendirmektedir. Bir yer / saha / ülke içerisinde yaşamaya gayret edenlere yabanıl / yabancı kalınır. Çürümenin mesnetsiz değil eksiksiz, doğrudan varlığı ismi yeni denilende sabit olunandır. Bizatihi yerel seçimin gasbından hemen sonra çıkagelen yeniden yapalım şarlatanlığından, en son kare kare ana akım medya tarafından rezilce bir insanı alaşağı etmek için kullanılan provokasyon kes yapıştır kaydına birörnek, basmakalıp bir cerahat üstünde yükselmektedir yeni çürük, yıkık ve harap ülke!
T24’ten aktaralım: “Ekrem İmamoğlu, “Türkiye’nin Nabzı” programında Didem Arslan Yılmaz’ın sorularını yanıtladı. Programın bir kısmında İmamoğlu’na beka tartışması hatırlatılarak, “PKK’ya FETÖ’ye özellikle yabancı basının Türkiye üzerine İstanbul seçimleri üzerinden tartıştığı konuştuğu meselelere ilişkin bir mesajınız olur mu” sorusu yöneltildi. İmamoğlu ise bu soruya “Gelin Türkiye’yi beraber yönetelim. 24 Haziran’da yetki alan AK Parti. Ne bekası? Kim daha vatansever? Bu ülkenin 82 milyon vatanseveri var. Terör örgütlerine karşı hep beraber dimdik ayaktayız” diyerek yanıt verdi. AKP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi Elif Şahin Keleş, sosyal medya hesabından bu sözlerin montajlanmış bir halini paylaştı. Montajlı videoda, Ekrem İmamoğlu’nun “PKK’ya FETÖ’ye özellikle yabancı basının Türkiye üzerine İstanbul seçimleri üzerinden tartıştığı konuştuğu meselelere ilişkin bir mesajınız olur mu?” sorusuna “Gelin Türkiye’yi beraber yönetelim” dediği görülüyor.
YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine yönelik iptal kararı sonrası mazbatası elinden alınan Ekrem İmamoğlu, esnaf ziyareti sırasında bir vatandaş ile tartışma yaşadı.Bir esnaf  canlı yayında bir soruya verdiği yanıtın kesilmiş halini kastederek İmamoğlu’na ‘FETÖ’ imasında bulundu. İmamoğlu, “Bu ülkeyi başkalarıyla yönetmen için mi biz bu eli tuttuk” diyen esnafa söz konusu videonun orijinalini izletmek istedi ancak esnaf izlemeyi reddetti. Bunun üzerine tartışma şiddetlenirken İmamoğlu’nun esnafa yönelik teması hükümete yakınlığı ile bilinen medya organlarında “CHP'li Ekrem İmamoğlu'ndan vatandaşa tokat ve hakaret!” başlığıyla servis edildi.”
Eski devletlinin kökünden bir siyasi partinin belki de bir asır sonra ilk defa memleketin tümü için İstanbul’dan bir ümidi var etmesinin önünü alabilmek için muktedir dünün tüm tiratlarını sergilemekten kaçınmaz. Eski devletin yarım bıraktığını yeni yeni yeni denilen o ülkenin şimdisi günceller. Bu bir İmamoğlu yazısı değildir. Burada anlatılanlar zaten ol bahsin ötesini merak edenler için bildirilmesi elzem olanları barındırır. İstanbul gibi bir ülke içindeki ülkenin yönetim katının seçimini bile apar topar çalmaktan / gasp edip bir kez daha deneyin görelim sayıklamasının var ettiği ayrıştırmadan bahis açabilmek içindir ol meram.
Eyüp Keskin isimli zat, Saray'ın şaklaban medyasının baş aktörlerinden birisine konuşur. Keskin, “Hem FETÖ hem de PKK terör örgütleri yönetici ve üyelerinin, 'CHP adayına destek' mesaj ve açıklamalarına açık açık tavır alıp, tepki göstermeyen İmamoğlu'nun bu tavrı iki yüzlülük. Gerçeklerle karşı karşıya kaldığında nasıl agresifleştiği, makyajının döküldüğüne tüm Türkiye şahit oldu. Biz vatanına, milletine bağlı insanlarız. Türkiye'nin birliğine, dirliğine kast etme kastı olanlarla yan yana duran herkese aynı tepkiyi gösteririz. Konuşmalarımı, söylediklerimi kesip kendi istedikleri şekilde yayınlıyorlar. Ancak ben söylemem gerekenleri gözünün içine baka baka söyledim" dedi.
Keskin, “Konuşmanın bir bölümünde elini göğsüme vurup sözde bana ders veriyor. Sonra da sağ eliyle yanağıma dokunuyor. Sosyal medyada, 'tokatladı' diye bazı görüntü ve ifadeler görüyorum. Bana kimse tokat atamaz. Atmaya kalkanlara da gereken cevabı anladığı dilden veririz. Böyle bir göreve soyunmuşsanız. Taraflı tarafsız herkesin söylediklerini olgunlukla dinleyeceksiniz. İmamoğlu'nun gerçek yüzü bu diyalogla ortaya çıkmıştı. Bize ders vermeye çalıştı ancak dersini aldı” diye konuşur.
Çürümenin biteviye kılındığı bir yerde bir tane provokatif mesajın öznesi / yüklemi yeniden aba altından sallanan sopalar kılınır. Dahası da vardır sokak ortasında birbirlerine demediklerini koymayanlar, itiş kakış çabaları, tam da o esnaf diye kodlanan zatın ortaya serdikleri demokrasi ediminde nasıl da galeyana gelindiğini, lincin her nasıl devletli eliyle kurulduğunu göstere gelir. Seçimlerin bir mesel olmaktan çıkartılıp, sıradanlar için ölüm / kalım mücadelesi, haçlılara karşı zaferden, terör örgütlerine yenilmemeye vs. pek çok fantezi üstü olgunun var edildiği bir rövanşizm çabasına dönüştürülmesinin açık ve yalın sonucu ol değiştirilemeyen cerahatli aklın yaptım oldu bahisleridir.
Bir seviye daha üstten, bu sefer okumuş bir avukatın dillendirdiği şu cerahat bile her nasıl bir ülkeye doğru koşulduğunu göstere gelmektedir. “Serkan Bayram'dan İmamoğlu'na şu sataşma gerçekleştirilir. “Ayasofya’yı, bugün siz Yunan Basınına vermiş olduğunuz her demecinizde, neden Ayasofya’nın resmini arka fonda kullanıyorsunuz, yoksa başkan olduktan sonra Kiliseye çevireceğinize dair Yunanlılara söz mü verdiniz, taahhüt de mi bulundunuz?” Soru derseniz soru değil, kara mizah derseniz o da değil, bildiğiniz alenen ırkçılığın, devlet şablonundan bir hiddet istencinin, ötekisine karşıtlığın başka bir cühela cüreti örneği karşı karşıya kaldığımızdır. Irak Şam İslam Devleti nam, Türkiye yöneticileri tarafından “öfkeli” çocuklar olarak zamanında adlandırılmış bir çetenin üyesi gibi olur olmadık her odaktan saldırıyla yanıt verebilme cüretine haiz olur vekil efendi.
Tumblr media
Yaşamın ezberlere rehin edilmesi güncellenen her hamlede bir kademe daha arttırılan tüm o devletli cerahatiyle birlikte hayat istenci yağmalanmaktadır. Oluşturulan cerahat Bakur Kürdistan’ında hayatları zulme rehin kılarken, Batı Türkiye’de sistemin devamlılığı için insanların birbirlerine düşürülmesi kesintisiz kılınarak güncellenir. Seçim sathı mahallinin ortasında, gerginliği sürekli arttırılan bir menzil tahayyülünün, hiç kesintisiz biyopolitik hamlelerin vardığı seviye/rota açıkça düşündürücüdür.
Geleceği bir şimdi dahilinde hiç kılmak böylesidir. Bağnaz, tekinsiz ve kesinkes devletli şablonunda rehin alınmış, edilmiş bir müşterekler bahsi var edilendir. Karşıtlıklar içerisinde en olmadık cürümlerin yinelene gelmesi hayatın mahvını da beraberinde getirmektedir. Sıradanın hayattan men olunması kesintisizleştirilendir. Muktedirin yeni diye pazarladığı menzil bütün o geçmişin, geçmemiş olanın tam da dibinde bina olunandır. X, Y, Z partilerinin müesses nizam odağında buluşmuş kümelerin aklın zehri her yeri yıkıma rehin kılmaktadır. İmamoğlu’nun def ettirilmesi, kazandıkları km’lerce öteden belirgin olan Kürd siyasetinin hiçleştirilmesi, Batı Türkiye’de hak savunmanın imkansız, Doğu’da nefes almanın mümkünatsız kılınması gayretidir ortaya çıkan. Böylesinden bir menzil, bir yeni imal edilese ne yazacaktır. Yaşam gailesinin muktedir elinde bir oyuncak kılınmasının cerahati ne olacaktır. Herkes kendi doğrusu üstünde ite kaka birleştirme gayreti midir 82 milyonu bir biçimde kucaklamak denilen. Onca vebal, bu kadar hak gasbı biteviye şiddet ne yana yazılacaktır. Dahası her ne olacaktır!
Yaşamın ezberlerce / ezberden rehin koyulmasının bir başka can yakan tezahürü Halfeti’de var edilen sistematik işkence ile çıkagelendir. Bir fasit döngünün tam ortasında devletlinin üniformalı şiddeti var edilir. Yıkım her yerde her zamankinden pek bir biçimde güncelliğine çalışılandır. Geleceğimiz bu işkence şablonunda var edilmiş olanın yolunda / yönünde üstü çizilendir hala. Hayatın bunca patavatsızca hır gürün dahilinde lime lime olunmasıdır mesele. Devletli tahayyülünün hayata yer bırakmamasıdır sorun. İnsan hak ve hukukunun hiçleştirilmesidir mesele.
Mezopotamya Ajansı’ndan aktaralım: “Urfa’nın Halfeti ilçesi Dergili (Dêrto) Mahallesi’nde 18 Mayıs'ta yaşanan çatışmanın ardından gözaltına alınan 51 kişiden, kalan 28 kişide adliyeye çıkarıldı. Adliyeye çıkarılan 28 kişiden Celal Ercan, Celal Yıldırım, Cindi Zincirkıran, Mehmet Alakuş, Zeki Alakuş, Besravi Atmaca, Fahrettin Alakuş, Fatma Alakuş, Mustafa Kahraman, Ömer Gül, Vakas Kılıç,  GazelayAlakuş ve Mehmet Salih Yıldız alınan savcılık ifadelerinden sonra “Örgüt üyesi olmak” iddiası, tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkemeye çıkarılan 13 kişi “Örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklandı.
Abdullah Polat, Mahmut Pehlivan, Tacettin Gül, Feyzullah Gül, Emin Zincirkıran, Halil Zincirkıran, Mehmet Yıldırım, Uğur Yıldırım, Mustafa Yıldırım, Abdullah Yıldırım, Mehmet Korkmaz, Ahmet Korkmaz, M. Sait Çiftçi, Kader Çiftçi ve Güler Alakuş ise savcılık talimatıyla serbest bırakıldı.
12 gündür gözaltında olan Celal Yıldırım da, emniyette verdiği ifadeyi kabul etmediğini, kollukta verdiği ifadesinin işkence altında alındığını ve serbest bırakılmasını talep etti. Yıldırım’ın avukatı, savunmasında yazılı beyan vermesine rağmen ifade işlemleri sırasında kendisine haber verilmediğini, CMK’den avukat istenerek müvekkilinin öyle ifadesinin alındığını belirtti. İfade öncesinde müvekkilinin psikolojik ve fiziki darba uğradığını, alınan ifadesinin de yasadışı bir şekilde alındığını ve ilerleyen zamanda alınan ifadelerin müvekkilinin aleyhine kullanılmak için alındığını belirten Yıldırım'ın avukatı, müvekkilinin okuma yazması olmadığını, bu şekilde alınan ifadelerin tercüman aracılığı ile alınması gerektiğini, ancak bunun da yapılmadığını belirtirken, müvekkilinin gördüğü işkencelerden kaynaklı adli tıbba sevki talebinde bulundu.
Ardından savunması alınan Fahrettin Alakuş da, emniyette verdiği ifadesinin işkence altında alındığını ve o ifadeleri kabul etmediğini söyledi. Alakuş’un avukatı, savunmasında müvekkilinin ifadesi alındığı sırada avukatı olarak ifadeye giremediğini söyledi. Müvekkilinin başından geçen olayları anlatamadığını, kendisine yoğunca işkence yapıldığını söyleyen avukat, müvekkilinin eşinin istismar edildiğini ve kendisine ne yapıldığını anlatamadığını ifade etti. Müvekkilinin 14-15-16 yaşlarında 3 çocuğunun da gözaltına alındığını ve çocuklarıyla tehdit edildiğini kaydeden avukat, müvekkilinin emniyette zorla işkence altında ifadesi alındığını, kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediklerini ve serbest bırakılmasını talep etti. Mahkemede savunma yapan Fatma Alakuş, emniyette ifadesinin alındığını, ancak bir şey anlamadığını, anlatacak çok şeyi olduğunu, ancak ortamdan kaynaklı utanıp anlatamadığını belirterek, “Bu adalet değil. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Kollukta verdiğim ifade işkence altında verilmiştir, kabul etmiyorum” dedi.
Ardından savunma yapan Gazaley Alakuş ise, emniyette verdiği ifadelerin işkence altında zorla alındığını ifade etti. Alakuş savunmasında, “Emniyette bana işkence ettiler. Cop ve tekmelerle bana saldırdılar. Vücuduma elektrik verdiler. Daha çok şey yaptılar, ancak ortamdan kaynaklı anlatamıyorum” diye belirtti.”
İşkenceye sıfır tolerans cümlesini bizatihi Baş Amir’in kurduğu yerde cerahatin güncelliği aralıksız var edilenlerdeki yıkım ortadadır. Dahası da vardır; “Ankara Barosu Cezaevi Kurulu Üyesi ve Ankara Emniyet’inde işkenceye uğrayanlar arasında müvekkili bulunan avukat Nazmi Gökçe ise, “Daha kaç gün oldu ki işkence olduğunun raporlarının ortaya çıktığı. Cezaevi Kurulu olarak emniyete gitmiş ve gözaltındakilerle görüştük ve işkence olduğunu beyan ettiler. Ankara Barosu’nda da rapor halinde yayınlandı. İşkence Türkiye’de bir gün inşallah biter. Tüm temennimiz o” dedi.”
Yüksekova Haber'den aktaralım: Kemal Kurkut, 2017 Amed Newroz’unda kameraların önünde katledilir. Davası sümen altı edilmek, katili olan kolluğun sırtının sıvazlandığı bir mahkeme daha geride bırakılır. “Mahkeme, sözkonusu bu kurumlardan gelen raporlardaki çelişkiler üzerine bugün görülen duruşmada mahkeme, ATK Genel Kurulu’ndan yeni bir bilirkişi raporu düzenlemesini istedi. Savunmasını sunan sanık polis Y. Ş. suçsuz olduğunu söyledi ve beraatini talep etti.Sanık polis Y.Ş. ile bu duruşmada ilk kez yüz yüze gelen Secan Kurkut ise, mahkeme başkanının kendisine söz vermesiyle birlikte sanığa yönelik sözler sarf etti. “Adalet, sadece adalet istiyorum. Kendinizi benim yerime koyun” diyen anne Kurkut, daha sonra sanık polise dönerek tepkisini şu sözlerle dile getirdi: “Katil! Neden vurdun? Kemal sana ne yaptı. İnşallah vicdan azabı çekersin.”Secan Kurkut, bu sözleri sonrasında mahkeme başkanının isteği üzerine jandarmalar tarafından duruşma salonundan çıkartıldı.”
Yaşamın ezberden boğulması kesintisiz bir mesel kılınıyor. Geleceğin bir şimdi dahilinde topyekun çürütüldüğü yerde var edilen cerahat oluşturulan kırım bir mübalağa değil artık. Reformlar, paketler, demokrasi nutukları atılırken muktedir sahnesinde, sahnenin az ötesi, az berisinde yeni cürümler işlene gelir. Bunca patavatsızca, bir o kadar bilerek, görerek ve ardılı sıra dizerek bir denetim toplumunun sacayakları tamamlanır. Böylesi bir yerde hayat mefhumu her ne olacaktır. Laf olsun torba dolsun diye değil, muhalefetin sindirildiği, üç beş tweet, beş on beğeni ile geçiştirilebilecek bir yıkım bahsinin karşımızda olmadığı afakiyken, hayatın hakkı, hayatın meseli, sözü her ne olacaktır. Tam yeri tam zamanı, düşünüyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2019
Görseller - Tiles Untitled & Collage Detail – Ms Saffaa
0 notes
yaziyorsonhavadis · 5 years
Text
MHP lideri Devlet Bahçeli’den önemli açıklamalar
Tumblr media
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, katıldığı televizyon programında önemli açıklamalarda bulundu. Bahçeli, Habertürk TV, Show TV ve Bloomberg HT ortak yayınında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Tumblr media
MHP ve AK Parti arasında devam eden Cumhur İttifakı'nın gidiş hattından memnun olup olmadığının sorulması üzerine Bahçeli, Cumhur İttifakı'nın 15 Temmuz gecesinde ruhen kurulduğunu, 7 Ağustos'ta Yenikapı ruhuyla adım atıldığını, 16 Nisan halk oylaması ile birlikte tamamen bir anlayış birliği içerisinde vücut bulduğunu, 24 Haziran seçimlerinde ise yasal bir zemin içerisinde geliştiğini söyledi. Cumhur İttifakı ve ittifakı oluşturan siyasal kurumların birbirlerine karşı saygılı ve uyumlu çalışma alışkanlığını kazanmış bir yapı ile yoluna devam ettiğine dikkati çeken Bahçeli, "Cumhur İttifakı'nın 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Meclis genel seçimlerdeki birlikteliği ve karşılıklı uyumlu çalışmaları buraya da yansımıştır. Şu an için Cumhur İttifakı sağlıklıdır, kararlıdır, uyumludur. Küçük, büyük hiçbir sorunla da karşı karşıya bulunmamaktadır. 31 Mart akşamı da bunun sonucunu göreceğiz." diye konuştu. "CUMHURBAŞKANI İLE 5 DEFA GÖRÜŞTÜK" Bahçeli, Cumhur İttifakı'nın içeriğine de değinerek, 30 büyükşehirde bir uzlaşma, 51 ilde ise partilerin tamamen kendi adayları ile çıkma prensibi konusunda anlaşıldığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Osmaniye'de aday çıkarmayacakları yönündeki açıklamasının ardından kendilerinin de Rize'de aday çıkarmama kararı aldıklarını aktardı. "AK Parti ve MHP arasında bir alınganlık oluyor mu?" şeklindeki soru üzerine Bahçeli, tabanda ve partiler arasında bazen de milletvekilleri arasında anlaşmazlık olabileceğini ancak bunların diyalogla çözülebildiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ittifak kapsamında yaptıkları görüşmelere ilişkin de bilgi veren Bahçeli, şöyle devam etti: "Çok sık da görüşmüyoruz...Çok nadir bazen tebrikler sebebiyle oluyor. Esasen karşılıklı bir randevu talebi doğuyor. Bizden ziyade Sayın Cumhurbaşkanı görüşme isteğini bildiriyor. Biz de 'görüşebiliriz' diyoruz. Bugüne kadar 5 defa bir araya geldik. Saat 16.00'da 40 ya da 50 dakika ama bazı konularda kararlar alındıktan sonra bizden uygulamada hata olmaz. Sayın Cumhurbaşkanından da...Cumhurbaşkanı ile bizler arasındaki bu 5 diyalog dahi yaklaşmayı ve kanka olmayı gerektirdi. Şu an kanka halindeyiz." "CUMHUR İTTİFAKI'NIN SONUÇ ALACAĞI KANAATİNDEYİM" Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde anayasal bir değişikliğe ihtiyaç olup olmadığı konusunda ise Bahçeli, şu aşamada değişikliğe ihtiyaç görünmediğini çünkü yeni bir uygulama ve sistemin yeni bir yapılandırmayı da beraberinde getirdiğini, bunun da zaman aldığını söyledi. Uygulamayı sabırla takip edeceklerini vurgulayan Bahçeli, "Çok aşırı derece eleştirilerle yapıyı zorlamakta veya çalışamaz hale getirmekte doğru değil. Böyle bir ortamda bir de mahalli idareler seçimleri çıktı. Bu mahalli idareler seçimlerinin sonuçları 24 Haziran seçimlerinde oluşmuş olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin kökleşmesi, kalıcı hale gelmesi, istikrarlı bir çalışma ortamının yaratılmasında fayda getirecektir. 31 Mart akşamı hayırlı bir sonuç çıkarsa, önlerinde 4,5 yıl bir süre var. Çok büyük olaylar olmazsa birçok şey yapabilirler." değerlendirmesinde bulundu. Devlet kadrolarında MHP kökenli yöneticilere yer verildiği iddialarının hatırlatılmasına Devlet Bahçeli, şu karşılığı verdi: "Bunların ne kadarı gerçek ne kadarı değil. Eğer bilmesi gereken birisi varsa, partiyi çok yakınen tanıyan, 50 yılını bu partinin içerisinde geçiren, kimin kim olduğunu, büyük ölçüde bilen birisi olarak bizim bugünkü hükümetin içerisinde böyle bir talebimiz olmamıştır. Herhangi bir beklentiyle de bunu yapmamışızdır. Bu kadar kadromuzun da yönetimde olduğuna ihtimal vermiyorum. Çünkü yok. Tercih edenler varsa bize de haber versinler, biz de bilelim. Ehliyet, liyakat ve gayreti kendisinde görüyorsanız gelin değerlendirin. CHP'den, başkalarından da alın değerlendirin. HDP'nin dışında kimi istiyorsanız alın değerlendirin." Bahçeli, Cumhur İttifakı'nda başarı hedefinin ne olduğunun sorulması üzerine, Cumhur İttifakı olarak yola çıkıldığını, iyi günde de kötü günde de beraber olmak gerektiğini söyledi. "Cumhur İttifakı'nın sonuç alacağı kanaatindeyim" diyen Bahçeli, Cumhur İttifakı'ndan oluşan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 21. yüzyılda 2023'te 100'ncü yıl dönümünü kutlayacak bir iktidar olduğunun altını çizdi. Bu iktidarın devamında fayda olacağına işaret eden Bahçeli, "Belediye seçimlerinde 10 tane belediye kaybettik, 10 tane kazandılar diyerek böyle bir ittifak bozulamaz. Bugünkü iktidara biz 100'ncü yılı hayata geçirebilecek olan bir iktidar gözüyle bakıyoruz. İnşallah bu hedeften sapmadan devam ederler. Lider bir ülke olarak Cumhuriyetin 100'ncü yıl dönümüne hazırlanmamız lazım." dedi. "SEÇİMLERDE YÜZDE 52'NİN ALTINA DÜŞMEMEK GEREKİR" Cumhur İttifakı'nın MHP teşkilatları tarafından benimsenip benimsenmediği konusuna değinen Bahçeli, ilk başlangıçta çok iyi anlaşılmadığı için birçok dış faktörlerin siyasi bölünmelerden MHP üzerinde oyun kurmak isteyenlerin etkisiyle bazı yanlış anlaşılmaların olduğunu, zaman içerisinde ise anlaşıldığını dile getirdi. "Zillet İttifakı" diye nitelendirdiği oluşumun aldığı şeklin daha iyi görülmesi üzerine Cumhur İttifakı'nın daha anlamlı olmaya başladığını belirten Bahçeli, "Şu an için camiamızda büyük bir sıkıntı görünmüyor." ifadesini kullandı. MHP Genel Başkanı Bahçeli, teşkilatlara gönderdiği provokasyon uyarısının da hatırlatılması üzerine şunları kaydetti: "AK Parti ve MHP, Cumhur İttifakı'na dayalı mahalli idareler seçimlerini oluştururken her iki partiden de bir yetkili görevlendirmek suretiyle bu çalışmaları düzenlediler. Sonunda Cumhur İttifakı ana prensipleri itibarıyla kabul edilince o zaman bu ittifakın ne olduğu, nasıl davranılması gerektiği, mitingler olursa nasıl olması gerektiği, bütün bunlar bir prensibe bağlandı. Şimdi bu prensibi aşmamak lazım. İzmir'de ben konuşma için kürsüye çıktığımda bozkurt işareti yapmadım. Elimi salladım. Orada bir tane MHP'li bayrak göremezsiniz çünkü o protokolde bunlar yok. Arkadaşlarımıza diyoruz ki bazen hırslanıp, heveslenip, havaya girip birtakım şeyleri bozmayın. Bu bizim için önemlidir. Cumhur İttifakı içerisinde dayanışma içerisinde olalım ve beraber sonuç alalım. Cumhur İttifakı'nda mutlak surette mahalli idareler seçimlerinde, 24 Haziran seçimlerinde alınmış olan oyun üzerinde bir sonuçla başarı sağlamak durumundayız. Bu mecburiyettir. Şimdi seçimlerde yüzde 52'nin altına düşmemek lazım. Onun üzerinde bir değere ulaşmanın çabası içerisinde olmalıyız. Ne kadar yüzde 52'nin üzerinde tutarsak o zaman Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin daha meşruiyeti üzerinde herhangi bir tartışmanın söz konusu olmayacağı bir ortam doğar. Türkiye rahatlar." "Ekonomik saldırılar, etnik ve mezhebi provokasyonlar milli güvenliğimize yönelik her türlü tertip ve komplo milli bekamız için risk ve tehlikelidir." ifadesinin anımsatılarak, "Bazı duyumlar, istihbarat bilgileri mi geliyor?" sorusu üzerine Bahçeli, analiz yaptıklarını, bunların duyumla alakası olmadığını söyledi. Bahçeli, "Söylemlere, çalışmalara bakıyoruz. Bazı konularda bazı partilerin olağanüstü çabasıyla oralardaki gösterilerine, konuşmalarına bakıyoruz. Bunların hepsinden geçmişte de belli birikim ve tecrübeye sahipseniz bir sonuç elde etmek mümkün olabiliyor. O konuda da olmadan uyarıyoruz. Beka meselesinin aslı budur." diye konuştu. Türkiye'de son günlerde beka tanımayan unsurların ve siyasilerin çıktığını ifade eden Bahçeli, "Bekasız bir ülke olur mu? Bekanın yok farz edildiği bir yer olabilir mi?" sorusunu yöneltti. "Eğer bu hedeflediğiniz yüzde 52 olmaz, yüzde 50'nin altına düşerse erken seçim Türkiye'nin gündemine gelir mi?" sorusuna Bahçeli, "Gelmemesi lazım. Bizim açımızdan da gelmez." yanıtını verdi. "Siz gündeme getirir misiniz?" sorusuna ise Bahçeli, "Hayır getirmeyiz. Cumhur İttifakı'nın mahalli idareler seçimleri sonrasında benim inancım odur ki daha yüksek oranda olacaktır. Yüzde 52'nin üzerinde olacaktır." karşılığını verdi. Bazı çevrelerin bunu tartıştığına dikkati çeken Bahçeli, şöyle devem etti: "Bunları duyup cevap vermemezlik de olmaz. Ben de diyorum ki, hiç canınızı sıkmayın, sonuç ne olursa olsun 24 Haziran seçimlerinde oluşmuş olan yapıyı Cumhur İttifakı anlayışıyla desteklediğimize göre, bundan sonra da Cumhuriyetin 100. yıl dönümünde de bu kararlılığımız devam edecektir. 'Onun için fazla kendinizi yıpratmayın.' diyoruz. 'Bizi caydıramazsınız, bizi Cumhur İttifakı ruhundan koparamazsınız' demek istiyoruz." Bahçeli, "Beka tartışması seçmende bir karşılık buldu mu?" sorusu üzerine, "Kesinlikle. Bu milletin ana yapısında bu vardır tarihi süreçten bugüne kadar. Bu devlete, bu millete zarar verecek her konuyu beka meselesi olarak algılar. Şimdi de bu anlatılıyor, yaşıyor, görüyor. Birtakım olaylar yaşanıyor. Bütün bunların hepsini dikkate aldığınız vakit bu millet saf değil, bu millet bilgisiz değil. Bu millet yüksek bir sağduyuya sahip. Hissediş gücü vardır bu milletin." ifadelerini kullandı. "KÜRTÇE KONUŞAN KARDEŞLERİMİZİN ALAYININ OYUNA TALİBİZ" Terör konusuna değinen Bahçeli, dağda erimiş olan bir PKK'yı şehirde güçlü hale getirebilecek ifadelerin yanlış olduğunu vurgulayarak, beka meselesinin şakasının olmayacağını söyledi. Kamuoyunda "Efendim HDP'den vazgeçemeyiz. Bunlar şu kadar oya sahip olan Kürtlerin partisidir." yönündeki ifadeleri anımsatan Bahçeli, "Kürtlerin partisiyse MHP'de Kürtçe konuşan kardeşlerimi nereye koyacaksınız?" diye sordu. "Siz o oylara talip misiniz?" sorusu üzerine Bahçeli, "Tabi efendim, Kürtçe konuşan kardeşlerimizin alayının oyuna talibiz. Çünkü onlar bizim kardeşimiz. Onların içerisinde HDP'li çok az sayıda insan vardır. Meclis'teki yapıyı görüyorsunuz? Kürt kökenli milletvekilleriyle diğerlerini mukayese ettiğinizde her partide var." dedi. "Seçimde Doğu ve Güneydoğu'da kayyum öncesi oylar alınırsa nasıl bir durum söz konusu olacak?" sorusu üzerine Bahçeli, şunları söyledi: "Kayyum öncesindeki oy alınırsa ve kayyum öncesindeki gibi belediyecilik yapılır, hendekler, tüneller kazılır, imkanlar PKK'ya aktarılırsa yeniden kayyum tayin edilmesi lazımdır. Bunun tavizi olmaz Bu kadar açık söylüyorum. Bunun demokrasiyle de alakası yok, oylarla da alakası yok. Oyların Güneydoğu Anadolu'da hangi şartlarda, nasıl verildiği de bellidir. Bütün bunları dikkate aldığınız takdirde tekrar onların da bu hataya düşmemeleri lazım." "Doğu ve Güneydoğu'da daha farklı bir sonuç bekliyor musunuz?" sorusuna Bahçeli, "İnşallah öyle olacak. Öyle gözüküyor." yanıtını verdi. FETÖ ile mücadeleye ilişkin bir soru üzerine Devlet Bahçeli, mücadelenin devam ettiğini ve her gün FETÖ ile ilişkisi olan insanların yakalandığını vurgulayarak, "Demek ki bir şeyler var. Bizim bilgimiz olmasa da devletin kaynakları bunlara vakıf gibi gözüküyor. Gereğini de yapmaya çalışıyor." ifadesini kullandı. "MHP'DEKİLERİ BİLİYORUZ" Bahçeli, örgütün siyasi ayağıyla ilgili mücadeleye yönelik bir soru üzerine ise örgütün aralarında TSK, eğitim, basın ve medya, yargı ve siyasetin de bulunduğu 8 ayağı olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu: "Yurtta Sulh Konseyi olduğunu söylüyorsunuz. Askeri ayağı zaten sekiz ayağının ilki. TSK'nin içerisine sızmışlar. Şimdi yavaş yavaş ayıklanıyor. Diğerleri nerede? Vatandaş bunu soruyor. Bu bulunmadıktan sonra yani siyaseten devlet yapılanması içerisinde veya siyasi partilerden Silahlı Kuvvetler'deki, yargıdaki, emniyetteki, iş hayatındaki ayıklanma gibi yapılmazsa o zaman 15 Temmuz'u bir başka dönemde bir başka şekliyle de anlamak mümkün olabilir. Geçmişte olduğu gibi." "Siyasi ayağı derken kimi kastediyorsunuz?" sorusuna Bahçeli, "MHP'dekileri biliyoruz. Tahmin ediyoruz. Nasıl ilişkiler içerisinde nasıl güçlü yapılara kavuştuklarını da hissediyoruz." karşılığını verdi. "Ayrılmış olanlar mı, şu anda olanlar mı?" sorusu üzerine MHP Genel Başkanı Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ayrılmış da olsa her günde değişiyor bunlar. Şimdi böyle bir süreç yaşadık 2015'ten sonra. Bir olağanüstü kongre talebi oldu. Bu olağanüstü kongrede hangi hakim kime, ne yardım yapmışsa şu an FETÖ'cülükten içeride. Bunlar durup dururken bir partinin olağanüstü kongresine bu kadar yakın alakayı niye gösteriyor? Bunların içerisinde kimler var? Bunları bugünkü yapı içerisinde çıkartamıyorlar ise MHP'nin bir yetki kazanması halinde bunların hepsini çıkartır gereğini yaparız. Yani şimdi kalkıyorlar bazıları başka şeyler de söylüyorlar. Ben o polemiğe girmiyorum ama 'çaycısı, çorbacısı' filan diyorlar. Şimdi çaycısı, çorbacısı var da Amerika'ya kaçan bilim insanı nerede? Siyasiler nerede? Bürokratlar nerede? Bu Abant toplantılarında yıllardır toplanıp önemli bildiriler sunanlar nerede? Bunlar şimdi ne yapıyorlar? Zannediyorum FETÖ ile olan mücadelede devlet bütün bilgilere vakıf oluyor ve yavaş yavaş da bunların üzerine gidiyor. Bunları 'şudur, budur' diyerek, biz başkasını siyaseten suçlama gibi bir duruma düşmeyiz. Devletin elindeki bilgiler ne ise savcısı, hakimi, emniyet gücü kimler ise bunu çıkartmasını istiyoruz." Bahçeli, "Sizin elinizde bilgiler, belgeler, isimler var mı? Devletle paylaştınız mı?" sorusu üzerine, "Paylaşmadık. Biz devlete böyle bir ispiyonculuk yapmayız." dedi. "İsimler var mı?" yönündeki soruyu da Bahçeli, "Olmaz olur mu. FETÖ'ye yakınlıkları, uzaklıkları, FETÖ'yü bir zamanlar sevdiklerine dair şahit olduklarımız var. Ama bir sevgiyi nasıl ispat edeceksiniz? Birisi Pensilvanya'da birisi Ankara'da arada uçurumlar var. Bu nasıl sevgidir. Bunu nasıl ispat edeceğiz?" şeklinde cevapladı. "BİZE GÖRE BEKADIR" Vatandaşın gündeminin birinci derecede geçim olduğuna dikkati çeken Bahçeli, ancak bu konuların istismar edilmesi, başka türlü alanlara çekilmesinin doğru olmadığını söyledi. Bekanın önemini yineleyen Devlet Bahçeli, "(Önceliği hangisine vereceksiniz) dediğinizde, bize göre bekadır. Beka yok ise domatesin fiyatı ne olursa olsun. Şimdi domatesi turfanda yiyor herkes. Yarın mayıs ayının sonuna doğru normal döneme girecek. Hiç şahit olmadık mı Mersin'de, Antalya'da domatesleri yola döktüler. Salça yapmaları için herkese bedava dağıttılar. Domatesin fiyatı bugün...Bunu Türkiye'nin iç ve dış tehdit unsuru haline dönüştürmenin ne faydası var, onu anlatmaya çalışıyoruz. Yoksa vatandaşımızın yemesine, içmesine karışmıyoruz. Her gün bunları konuşup, 'bulamıyorlar' diye tahrik etmenin manası yok. Bulduğu gün ne yapacaksın?" değerlendirmesini yaptı. "Ekonomik olarak nasıl bir süreçten geçiyoruz. Bu seçim sonucuna yansıyacak mı?" sorusu üzerine Bahçeli, yansımamasının mümkün olmadığını kaydederek, bu konularda seçmenin zaman zaman kendi şartlarını öne çıkararak, "daha iyi yaşamak istiyorum. Bugünkü yapı bana bunu vermiyor" diyerek birtakım davranışlar içerisine girebileceğine dikkati çekti. 31 Mart'taki seçimlere katılımın biraz daha yüksek olacağı kanaati bulunduğunu belirten Bahçeli, öyle olmasını arzuladığını söyledi. CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş'a yönelik iddiaları değerlendiren Bahçeli, olayın hem hukuki hem de siyasi boyutu olduğuna işaret etti. Mansur Yavaş hakkındaki tartışmaların çok farklı boyutlara ulaştığına dikkati çeken Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sayın Kılıçdaroğlu'nun 'Bu şahıs artık Türkiye markası haline geldi' sözü, yarın mahkemelerde veya başka şekilde nasıl bir marka olacak? Sonuca tam erişmemişseniz veya kanaatler farklılaşmışsa, böyle bir olaydan dolayı 'vergi ödemedi', 'şunu yaptı bunu yaptı' gibi birçok şeyler varken, siz bunu marka diye takdim ediyorsunuz. Bunun markası olur mu? Böyle bir olayın marka olarak takdimi ne kadar yanlış. Kötünün markası olur mu? Şimdi böyle bir siyasi boyutta siyaseti kirletmemek, siyaset yapanları birtakım sıkıntılara, anlaşmazlıklara sokmamak için ben diyorum ki 'adaylıktan çekilin' veya Kemal Kılıçdaroğlu madem ki siz bunu çok arzuladınız. Böyle bilgiler de var. Bazı sorular cevap buldu, bulmadı gibi tartışılıyor. O zaman Türkiye'yi rahatlatın, partinizi rahatlatın. Seçimleri rahatlatın." Mevcut şartların Mansur Yavaş'ın adaylıktan çekilmesi gerektirdiğini vurgulayan Bahçeli, "Bazı konuşmalar, şahitler var. Televizyonlarda saatlerce tartışanlar oldu. Hukukçular tartışıyor. Kimisi mağdur görüyor, kimisi masum, kimisi bilmem ne görüyor. Bütün bunlarla Türkiye'yi bir seçime taşıyorsunuz. Ankara gibi bir başkentin belediye başkan adayı bu şekilde tartışılarak seçime girmemelidir. Girecekse, hukuken gereği yapılacak demektir. O zaman birçok şey kendiliğinden düzelecektir. Tavsiyem budur. Kabul ederler, etmezler." diye konuştu. "OYUM BİNALİ YILDIRIM'A OLUR" İstanbul'da Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu arasındaki yarışı nasıl gördüğü konusunda ise Bahçeli, şu değerlendirmeyi yaptı: "Küskünlükle siyaset olmaz. İstanbul'u yönetmeye talip iki kişi var. Yolda karşılaştıklarında kaldırım değiştirecek halleri yok. Hal hatır soracaklar, çalışmalarında başarı dileyecekler. Bu insanlık görevidir. Sayın Binali Yıldırım Bey'in yüksek bir tecrübesi var. Her aşamada var. Ben İstanbul'da oy kullanmış olsam, oyum Binali Yıldırım'a olur. Cumhur İttifakı'ndan dolayı değil. Oradaki bilgiler ışığında, projelendirmelerin bugünü ve yarını hakkındaki birtakım gerçekleşmeler hakkında. İstanbul'da yaşamanın güzelliğini talip olmak açısından oyumu vermek. Tecrübesi ve yaptıkları var. Nerede ne yapılacağını, kaç liraya yapılacağını biliyor." Bahçeli, Ekrem İmamoğlu'nun da biraz heyecanlı olduğunu ve bir şeyler yapma arzusu taşıdığını belirterek, "Oda güzel bir şey. Bugün olmazsa yarın nasip olur." dedi. "BÜTÜN SİYASİ PARTİLER UZLAŞIRSA İYİ BİR YASA ÇIKAR" Seçim anketleri konusundaki görüşünün ne olduğunun sorulması üzerine Bahçeli, bunu yasal bir zemini bulunmadığını vurgulayarak, dün domates fiyatlarının belirlenmesindeki faaliyetleri yapanların şimdi ise toplumdaki seçmen iradesinin faaliyetine yöneldiğini söyledi. Bahçeli, "MHP'nin teşkilat yapısına bakıldığında üzüm salkımı gibi sallasanız yere düşenleri topladığınız zaman yine yüzde 2'yi geçer. MHP'yi yüzde 2 diye nitelendirip, sabahtan akşama kadar bunu tekrar etmenin bir manası yok. O sebepten dolayı biz kamuoyu araştırması yaptırmıyoruz. Yapılmış olanlar bize ulaştığında da şöyle bir kapağına bakıyoruz, orada yine belli şeyler var. MHP'de yüzde 3-4 'malum' diyoruz. Bazı seçimler oldu, 'MHP yüzde 8'i geçemez' deniliyor, bir bakıyoruz yüzde 8'de kalıyoruz." ifadesini kullandı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya'nın bu konuda bir kanun teklifi verdiğini hatırlatan Bahçeli, "Bütün siyasi partiler uzlaşırsa iyi bir yasa çıkar. İkinci el arabaların ekspertiz raporu isteniyor. Kamuoyu araştırması yapanlardan da bir ekspertiz raporu istensin. Bunlar kimdir?" dedi. "BU HATAYA DÜŞMEMELERİNİ TAVSİYE EDİYORUM" 31 Mart'tan sonra yeni partilerin kurulacağı iddialarının hatırlatılması üzerine ise Bahçeli, "Bir yeni parti oluşumuyla ilgili yine sözler dolaşıyor. Bunların bazıları da işte partiler arasında konuşuluyor. Ben bu hataya düşmemelerini tavsiye ediyorum. Yazık etmesinler. Kendi partilerine, orada belli görevler üstlenmiş, sorumluluklar taşımış ve artık dava insanı kavramı içerisinde beraber olan insanların bir kırgınlığı, küskünlüğü sebebiyle bir başka olayın içerisine girmemesi lazım." açıklamasını yaptı. "Davutoğlu, Gül, Babacan'ın ya da solda başka isimlerin parti kuracağını düşünüyor musunuz?" sorusuna Bahçeli, şu yanıtı verdi: "Böyle bir faaliyetin olduğu çok sık konuşuluyor. Bize de ulaşıyor bunlar. 'Toplantılar yapılıyor' deniliyor. 'Seçim öncesi olsa daha mı iyi olur, seçim sonrası olsa daha mı iyi olur' gibi tartışılıyor. Şimdi böyle bir tartışmaya vesile olan insanlar hele hele o partide bakanlık yapmış, parti yönetiminde bulunmuş, genel başkanlı yardımcılığı yapmış veya Cumhurbaşkanlığı yapmış olan insanların, seçime giren ve iktidarda olan ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni hayata geçirmede belli bir adım atan bir partiye herhangi bir soru işareti bırakmayacak tarzda bir değerlendirmede bulunmaları lazım. Diyecekler ki, 'bizim böyle bir niyetimiz yok. Biz AKP ile beraberiz, biz MHP ile beraberiz, biz CHP ile beraberiz.' Hangi partide kim varsa demeleri lazım. Seçime 8 gün kala oy sapması yapacak, birtakım gölgeler bırakacak, siyaseti lekeleyecek davranışlara gerek yoktur düşüncesindeyim. Onun için vazgeçsinler. Bunlar AKP içerisindeyse tabi bize düşmez ama ben Recep Tayyip Erdoğan Beyi yalnız bırakabilecek bir hataya düşmemelerini tavsiye ederim." KARARSIZ OYLAR Bahçeli, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Türkiye'yi iki partili bir sisteme götüreceği" ifadelerine yönelik de birçok batı ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de bunun olabileceğini söyledi. "Bu MHP'yi nasıl etkiler?" sorusuna Bahçeli, "MHP bir dava, fikir partisi. Biz etkilenmeyiz. Biz yolumuza devam ederiz. Düşe kalka devam ederiz." yanıtını verdi. Devlet Bahçeli, kararsız oyların partilere dağılımına ilişkin rakamları anımsatarak, "Yüzde 3'ü AKP'ye, yüzde 4'ü CHP'ye, yüzde 0,5'i bize veriyor. Şimdi kararsız oyları nasıl dağıtıyorsun, adam kararsız. Kamuoyu araştırma kuruluşlarının yanlışı burada. Kararsızları niçin dağıtıyorsun. Ölçün nedir? Kimi kapatmak istiyorsun? Aradaki farkı ortadan kaldırmak için kararsızları bu manada niye kullanıyorsun? Onlara niye hakaret ediyorsun? O iradeye niye ambargo koyuyorsun?" diye konuştu. Yeni Zelanda'daki terör saldırısını "vahşi bir olay" olarak niteleyen Bahçeli, şöyle devam etti: "Bir sapık, bir manyak, bir cani olayı değil. Oradaki mesaj silahın üzerinde var. Bütün bunların hepsine bakarsanız bu işin arkasında İslam düşmanlığı yapan ve Batı'da kaynağını bulan birtakım zihniyetler, birtakım anlayışlar var. Bunu ihmal etmemek lazımdır. İslam karşıtı bir projeymiş gibi takdim edip, İslam'ı yok etmek gibi konularda bunlara yardımcı olabilecek bir anlayışı da kabul etmemek lazım." İDAM TARTIŞMALARI İdam tartışmalarına değinen Bahçeli, idamın kaldırılmasının büyük bir hata olduğunun altını çizerek, "İdamın kaldırılması konusunda bazı AB ile olan ilişkiler çerçevesinde 6. protokolü Türkiye'ye imzalattılar. İdamı getirmeyecek noktalara doğru götürdüler. O sebepten dolayı Türkiye'nin bir irade ortaya koyması lazım. Bu iradenin bütün partilerce benimsenmesi lazım ve 6. protokolü de değiştirebilecek bir anlayışla uluslararası ilişkilerde bunu değerlendirmesi lazım. Bu AKP'nin, MHP'nin meselesi değil, parlamentoda bulunan partilerin meselesidir." değerlendirmesinde bulundu. "MÜŞTEREK BİR ÇÖZÜM BULMAYA GİDİLEBİLİR" "Af ile ilgili ihtiyaç kalktı mı?" sorusu üzerine Bahçeli, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız'ın bu konuda Meclis'e sunduğu teklife işaret ederek, "Bugünkü şartlar içerisinde Meclis'ten nasıl çıkar onu bilemiyoruz." dedi. Aftan ziyade "ceza indirimi" diye nitelendirdiklerini belirten Bahçeli, çıkartmak için gayret gösterdiklerini dile getirdi. Bahçeli, büyük beklenti oluştuğunun belirtilmesi üzerine de, "Tabi. Cezaevi şartları çok iyi değil. Ama bizde rafta bir şey beklemez." karşılığını verdi. Emeklilikte yaşa takılanların mitinginin hatırlatılması üzerine Bahçeli, şunları söyledi: "Bizim gündemimizde, parti programımızda vardır. Meclis'te de verilmiş bir yasamız vardır. Bir tarafta gıda fiyatları şöyle oldu, dış ödemeler böyle oldu şurası böyledir ekonomik rakamları kötümser şekilde tatbik edeceksiniz, sonra da diyeceksiniz ki, 'emeklilikte yaşa takılanlar, bunu çıkarmamız lazımdır.' Vatadaşı meydana çağıracaksınız, sonra da bunları istismar edeceksiniz. Seçim arifesinde bunu istismar etmeye gerek yok. Seçimden sonra eğer Türkiye'nin ekonomik şartlarını da olgunlaştırarak müşterek bir çözüm bulmaya gidilebilir. Diyorlar ki 'biz bir şey verdik AKP, MHP reddettiler.' Türkiye'de şimdi siyaset yalan rüzgarı oynuyor. Bu kadar olmaz olmamalı. Seçimden sonra gündeme getirilebilir. Ama Türkiye'nin ekonomik şartları bu yükümlülüğü taşıyabilecek bir konumdaysa olur. Sadece vaatle 3, 5 tane oy almak için bu konuyu gündeme taşıyıp, Türkiye'yi sıkıntıya koymak da doğru değil. " "GALATASARAY İLE BEŞİKTAŞ KENDİNİ TOPARLAYABİLİR" "Yakın zamanda Galatasaray Fenerbahçe derbisi var. Bir öngörünüz var mı?" sorusuna Bahçeli, "Karışmıyorum. Çünkü ben Beşiktaşlıyım." yanıtını verdi. "Başakşehir şu an önde görünüyor. Şampiyonla ilgili bir tahmininiz var mı?" sorusu üzerine de Bahçeli, "Daha bir kaç hafta devam edecek. Başakşehir'de güzel bir kulüp oldu ama Galatasaray ile Beşiktaş kendini toparlayabilir." dedi. Bahçeli, "E��kiya Hükümdar Olmaz" dizisini izlediğini belirterek, dizideki oyunculara ilişkin, "Kişilendirmeler fevkalade. Bu kadar role adapte olmuş, o rolü taşıyan insan kolay bulunamaz." ifadesini kullandı. MHP Genel Başkanı Bahçeli, ayrıca Adanalı olduğu için "Bir zamanlar Çukurova" dizisini de takip ettiğini kaydetti.     Kaynak: Hürriyet Read the full article
0 notes
haberin-varmi · 5 years
Photo
Tumblr media
Binali Yıldırım’dan açıklama: Beka tartışması yerel gündemde olmamalı https://ift.tt/2UsppUc
0 notes
arkakapak-blog1 · 5 years
Photo
Tumblr media
Milliyetçiliğin Kara Baharı - Tanıl Bora
Milliyetçilik, 19. yüzyılda Avrupa'da millî devletlerin kuruluş dönemi ve 2. Dünya Savaşı'ndan sonra sömürgeciliğe karşı millî kurtuluş mücadeleleri dalgasından sonra, yeni bir baharını yaşıyor. Kara bir bahar bu: Milliyetçi çatışmalar, düşmanlaşmalar büyük yıkımlara yolaçıyor; bin türlü sorun yüküyle biriken öfkeler, kendi gibi olmayana karşı beslenen millî hınçların potasına akıtılıyor; toplumlar millî birlik adı altında teksesli korolar olmaya zorlanıyor; tek 'sahici' kimlik olarak millî kimlikler işgörüyor... Elinizdeki kitap bu kara baharında milliyetçiliği muhtelif güncel vesilelerle ve değişik yönleriyle çözümleyen yazıların derlemesi. Kapitalizmin ve modernliğin yeniden yapılandığı globalleşme sürecinde ve uygarlıklar çatışması tartışması bağlamında milliyetçiliği ele alan iki yazı var kitapta. Yazıların geri kalanı ise Türk milliyetçiliği ile ilgili. Popüler görünümleriyle, liberal, devletçi/resmî, Kemalist, ülkücü milliyetçilik söylemleri ve bunlar arasındaki 'transferler'... Türk milliyetçiliğinin 'doğasındaki' beka sendromu... Kürt meselesinin Türk milliyetçiliğinin beka kaygısını ve tehdit algısını güçlendiren etkileri... Orta Asya, Kafkasya, Ortadoğu ve Balkanlar'daki millî meselelerin Türk milliyetçiliği ve Türk millî kimliği üzerindeki derin tesirleri... Ülkücü-milliyetçi hareketin ve MHP'nin gelişmesi...
0 notes
huseyinylmaz60 · 5 years
Video
youtube
Seçime Doğru - Yerelde beka sorunu tartışması
0 notes
stratejibulteni · 5 years
Link
via SETA
0 notes
keremabadi · 5 years
Text
‘Beka’ ve ‘Kürdistan’ Tartışması https://t.co/uJdmCTTEf7
‘Beka’ ve ‘Kürdistan’ Tartışması https://t.co/uJdmCTTEf7
— SETA Updates (@SetaUpdates) March 5, 2019
0 notes
hilalulukan · 5 years
Link
via SETA
0 notes
Text
Muharrem İnce’den Devlet Bahçeli’ye sert cevap
Muharrem İnce’den Devlet Bahçeli’ye sert cevap
Devlet Bahçeli ve Muharrem İnce arasında beka ve zeka tartışması devam ediyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün yaptığı konuşmasında Muharrem İnce için ‘Vay densiz vay’ ifadesini kullanmıştı. Muharrem İnce’den Bahçeli’nin bu sözlerine cevap gecikmedi.
Muharrem İnce Devlet Bahçeli’nin sözleri üzerine Twitter’dan yaptığı açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Sayın Bahçeli hakaret, söylenene…
View On WordPress
0 notes
mahrutibakis · 5 years
Video
youtube
Ulusal Kanal – Alternatif – Sabahattin Önkibar & Ufuk Söylemez – 17 Mart 2019
0 notes
captain-sema-love · 7 years
Link
İlk bakışta, bir hayır-evet tartışması gibi görünse de tartışmanın (Yapılan operasyonun demek daha doğru) cereyan ettiği koşullar, MHP ve BBP’deki geleneksel milliyetçiliği bölme operasyonunda yakın hedefin  “evet” cephesini güçlendirme olduğu apaçıktır. Ama sadece bu kadar değil. Orta vadede bu operasyonun amacı ise; “evet ya da hayır” çıkmasına göre  kullanmak üzere, bu güçleri AKP ve Cumhurbaşkanının himayesine almak olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır.  
Destici’nin, “evet” kararını açıklarken gerekçesini; “Devletin ve milletin bekası, söz konusu olduğunu gördüğünde BBP ve onun idealist kadroları devletin ve milletin yanında durur!” demesi tamamen boş laftan ibarettir. Tıpkı Bahçeli’nin evet gerekçesini benzer bir “beka” ve “devlet-millet” hamasetine dayandırması gibi!
0 notes
mahrutibakis · 5 years
Video
youtube
Ulusal Kanal – Büyüteç – Can Karadut & Cem Dikmen & Emin Şirin & Hüseyin Çiloğlu – 16 Mart 2019
0 notes
mahrutibakis · 5 years
Video
youtube
TV 5 – Kulis Ankara – Mustafa Yılmaz & Nuray Başaran & Seyfi Uzunkök & Orhan Uğuroğlu – 5 Mart 2019
0 notes