Tumgik
#Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü
yurekbali · 1 year
Text
Tumblr media
Her 1 Mayıs alanlarda bir gelincik coşkusudur. Yaşasın 1 Mayıs! ✌️
18 notes · View notes
e2i4-ud · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
  Dayanışmanın, iyiliğin, birliğin ve güzelliğin birleştiği 1 Mayıs, İlk kez 1856'da Avustralya'nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.
                  1 Mayıs'ın, anlamına yakışır bir şekilde dostluk ve dayanışma havasında kutlanmasını dileyerek, başta işçi, memur ve emekçiler olmak üzere bütün milletimizin Emek ve Dayanışma Günü’nü kutluyorum. Emek olmadan hiçbir şey yetişmez.
                  Emek, sermayeye öncüldür ve ondan bağımsızdır. Sermaye ancak emeğin meyvesidir ve emek olmadan sermaye olmazdı. Emek sermayeden üstündür ve daha büyük önem arz eder.
1 Mayıs barış, demokrasi ve güvenli bir gelecek için mücadele günüdür. Dayanışmanın, iyiliğin, birliğin ve güzelliğin birleştiği 1 Mayıs'ta tüm işçi kardeşlerimizi kutluyoruz.
Özelde emekçilerimizin, genelde emekçilerinin birlik mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs işçi bayramını kutluyorum.
Haksızlıkların, eşitsizliklerin, adaletsizliklerin ve ezilmenin olmadığı, emeğin sömürülmediği, aydınlık, eşit ve güzel bir dünyayı göreceğimiz günlerin geleceği umuduyla, tüm emekçi kardeşlerimizin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü kutlarız.
“Bizim gözümüzde çiftçi, çoban, işçi, tüccar, sanatkâr, doktor kısaca herhangi bir toplumsal kurumda çalışan bir vatandaşın hak, menfaat ve hürriyeti eşittir.” Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK-İşçilerin ve bahar bayramınız kutlu olsun, birlik ve beraberlik içinde olalım, sevgi, saygı, hoşgörü, tahammüllü ve barış içerisinde yaşayalım.
Herkese sıhhat; huzur; neşe dolu sonsuz mutlu yarınlar temenni ederim. Udi Emin Bey-01.05.2022-Pazar-ÇUKUROVA
7 notes · View notes
almanyalilar · 1 year
Text
0 notes
isvicreninsesi · 1 year
Text
1 Mayıs İsviçre kentlerinde direnişle karşılandı
Tumblr media
🇨🇭SESİ- İsviçre’nin onlarca merkezinde kadın emeğinin sömürüsüne karşı “Kadın emeği değerlidir” diyerek alanlara çıkan on binler, 1 Mayıs'ı “Jin, jiyan, azadî” sloganıyla karşıladı.
Tumblr media
Emekçilerin Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs, İsviçre'nin İsviçre’nin Zürih, Cenevre, Lozan, Basel, Bern, Luzern, St Gallen, Wintherthur, Solothurn dahil onlarca merkezinde düzenlenen etkinliklerle kutlandı. ZÜRİH Zürih 1 Mayıs Komitesi tarafından 29 Nisan'da başlayan kutlamalar, bugün binlerin katılımıyla düzenlenen yürüyüşle devam etti. Alte Kaserne meydanında 29 Nisan'da başlayan kutlamalarda İsviçre, Kolombiya, Küba, Afganistan, İran, Filistin, Türkiye ve Kurdistan’dan çok sayıda göçmen kurum, örgütler, siyasi parti, sivil toplum kurumları ve sendikalar tarafından stantlar açıldı. Üç gün boyunca devam eden etkinliklerde iklim krizi, doğanın yıkımı, kadın özgürlüğü, cins eşitliği, savaşlar, ekonomik kriz, ırkçılık ile göçmen sorunlarının ele alındığı podyumlar ve sunumlar gerçekleştirildi. 1 Mayıs etkinlikleri kapsamında bugün düzenlenen yürüyüşe ise binlerce kişi katıldı. Helvetiaplatz’da bir araya gelen binler, üzerinde “Jin, jiyan, azadî” yazılı ana pankart arkasında yürüyüşe geçti. Oluşturulan yürüyüş kortejinde yer alan kurumlar tarafından yürüyüş boyunca kapitalist sistemin kadınlara, işçi ve emekçilere, ezilen halklara, doğaya, yaşama yönelik saldırılarına karşı açıklamalar okundu. Anarşist ve otonom gruplar tarafından bankalara kapitalist iş merkezlerinin camlarına boyaların fırlatılması üzerine çok sayıda kişi gözaltına alındı. Yaklaşık bir saat süren yürüyüşün ardından Bellevue alanında ulaşan kitle, burada bir miting gerçekleştirdi. 1 Mayıs Komitesi tarafından yapılan konuşmalarda “Toplumsal cinsiyet adaleti mücadelesini sınıf mücadelesiyle birleştirelim” denilerek 14 Haziran İsviçre Kadın Grevi'ne güçlü katılım çağrıları yapıldı. Yürüyüş, konuşmalar ardından sonlandırılırken kitle tekrar 1 Mayıs alanına dönerek etkinliklerine devam etti. Alte Kaserne alanında gün boyu düzenlenen etkinliklerde Daf Connection tarafından düzenlenen konser ilgiyle izlendi. Öte yandan Medico International, “Rojava: Devrim, Kadın Kurtuluşu ve Sağlık” konulu panel gerçekleştirdi. 1 Mayıs etkinlikleri geç saatlere kadar süren konserler serisiyle sonlandırıldı. WINTERTHUR Winterthur'da 1 Mayıs etkinliğini İsviçre'nin en büyük sendikası olan UNIA Sendikası organize etti. Etkinlik Aufbau, Antifa, CDK-S Winterthur (Demokratik Kürt Toplum Merkezi), Grünen Partisi, sosyalistler, anarşistler ve çeşitli grupların katılımıyla gerçekleşti. Saat 11:00’da Steinbergasse’de başlayan yürüyüş, yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Yürüyüş boyunca 1 Mayıs'ın anlam ve önemine ilişkin birçok slogan atıldı. Yaklaşık bir buçuk saat süren yürüyüş, Winterthur şehir merkezi içinde devam etti. Yürüyüş, renkli görüntülerle başladığı noktaya geri döndükten sonra buruda yapılan konuşmalarla son buldu. BASEL Basel'de düzenlenen 1 Mayıs yürüyüşünde, kanton polisi otonom ve anarşist grupları hedef alarak saldırdı. Sabah saatlerinde Die Welt Park’ta bir araya gelen siyasi parti, sendika ve göçmen kurumlar buradan yürüyüşe geçti. İlk 10 dakika boyunca normal seyrinde devam eden yürüyüş korteji Elisabethen Kilisesi önünden geçerken ani ve sebepsiz bir şekilde polisin saldırısına uğradı. Enternasyonalist kortejin arasına dalan polis,  Anti-faşist grubu ayırıp, diğer eylemcilerin yürümesinde sorun olmadığını bildirdi. Sebepsiz bu müdahaleye halk tepki gösterdi. Ardından polis orantısız bir şekilde gaz bombası ve plastik mermiyle saldırdı. 1 Mayıs Komitesi, izinli olan bu eyleme karşı yapılan saldırıyı kabul etmediklerini belirterek, ablukaya alınan arkadaşları serbest bırakılıncaya kadar eylemlerini sürdürecekleri mesajını verdi. Polis saldırısında birçok kişi gazdan etkilendi veya yaralandı. Burada 6 saate yakın süren bekleyişin ardından kitle yürüyüşe devam etti. 22 kişi gözaltına alınırken, çok sayıda  kişi de kimlik kontrolü sonrası serbest bırakıldı. Kasernen meydanına ulaşan kitle adına yapılan konuşmalarda polisin orantısız ve anlamsız saldırısı protesto edildi. CENEVRE Cenevre’de Place de Gare'de toplanan dünyanın birçok noktasından farklı örgüt, sendika, oluşum ve siyasi partiden binlerce kişi, 1 Mayıs’ı kutladı. Kentte yaşayan Kürtlerin de dahil olduğu kutlamada, çalınan müzik eşliğinde bir süre halay çekildi. Ardından pankartlar açan kitle flama ve bayraklar taşıdı, düdük çalarak yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca 1 Mayıs'a yönelik açıklamalar okundu. Park du Bastion’da yürüyüş sonlandırılırken, burada da çeşitli etkinlikler düzenlendi. ST GALLEN St Gallen’de aralarında Demokratik Kürt Toplum Merkezi'nin de yer aldığı 1 Mayıs kutlaması büyük bir coşkuyla geçti. Grabenhalle meydanında toplanan kitle, büyük bir coşkuyla kent merkezine doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüşün ardından 1 Mayıs alanına ulaşan kitle, burada bir miting gerçekleştirdi. Kurumlar adına yapılan konuşmalarla devam eden kutlamada bilgilendirme stantları açıldı ve bir dizi konser düzenlendi. BELLINZONA   Read the full article
0 notes
haber71net · 1 year
Link
Kırıkkale Emek ve Demokrasi Güçleri Platformu tarafından ‘1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ dolayısıyla etkinlik düzenlendi. HABER: YAKUP ÖZCAN  Kırıkkale Cumhuriyet ve Demokr... ---------------------------- Haberin devamı haber71.net'te.
0 notes
Text
Bütün Dünya Emekçilerinin 1Mayıs Bayramı kutlu olsun!..
#1MayısBayramımızKutluOlsun!..
#Yaşasın1Mayıs
#1Mayıs
1Mayıs Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü
Yaşasın 1 Mayıs
1 Mayıs
#Yaşasın1MayısAlanlardayız
*
https://turkuluyurekleryy.blogspot.com/2022/05/1mays.html
0 notes
ordupress · 1 year
Photo
Tumblr media
BAŞKAN TÖREN "ÇANAKKALE RUHUMUZDA VAR" Altınordu Belediye Başkanı Aşkın Tören, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi'nin 108. yılı dolayısıyla bir mesaj yayınladı. “Bizi biz yapan medeniyetimizin özü ve sarsılmaz anıtı olan Çanakkale ruhudur” diyen Başkan Tören mesajında şu ifadelere yer verdi: "Tarihin dönüm noktalarından biri olan Çanakkale zaferimiz emsalsiz bir kahramanlık destanıdır. 100. Yıl dönümünü yaşadığımız Cumhuriyetimizin ilanı Çanakkale cephesinde gerçekleştirdiğimiz eşsiz zaferin verdiği imkân ile elde edilmiştir. Çanakkale’yi destansı bir zafere götüren ve Cumhuriyeti ilan eden birliktelik, dayanışma ruhu, mücadele yüce milletimizin özüdür. Bu büyük zaferin kazanıldığı 18 Mart günü aynı zamanda vatanımız ve bayrağımız uğruna canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimizin ve kahraman ecdadımızın hatırasının, inancının, cesaretinin, azminin, manevi mirasının, Çanakkale Zaferi'ni kazandıran yüksek ruhun kuşaktan kuşağa yaşatılması için “Şehitler Günü” olarak kabul ve ilan edilmiştir. Çanakkale’yi geçilmez kılarak tarihin akışını değiştiren bir zafere taşıyan ve milletçe karşılaştığımız tüm zorluklarda ortaya çıkan kahramanlık, cesaret, dayanışma, birlik, fedakârlık ve mücadele o gün olduğu gibi bugün de Ruhumuzda var. Dünya tarihinde eşi görülmemiş destansı bir zafer kazanarak “Çanakkale Geçilmez” diyen iradenin mirasçıları olan bizler; bugün de Çanakkale ruhuyla kenetlendiğimiz, birlik ve beraberliğimizi ortaya koyduğumuz takdirde aşamayacağımız hiçbir zorluk ve güçlük yoktur. Tarihimizden ve ecdadımızdan aldığımız güç ve ilhamla kutlu yürüyüşümüze devam ediyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle, Çanakkale Zaferi’nin 108. Yılında bizlere bu destansı zaferi armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aziz şehitlerimizi ve Çanakkale’yi geçilmez kılan tüm kahramanlarımızı saygıyla, rahmetle, minnetle yad ediyorum.” @altinordubld https://www.instagram.com/p/Cp7RapzMlci/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
hetesiya · 1 year
Text
*“Ezilenlerin inceliği” rejime karşı
Tumblr media
Foti Benlisoy
San Francisco şehri 1906 yılının 18 Nisan günü, yerel saatle sabah beşte, 7.9 şiddetinde büyük bir depremle yıkılır. Deprem ve sonrasında üç gün boyunca süren yangınlar sonucunda yaklaşık üç bin kişi hayatını kaybeder, otuz bine yakın bina tahrip olur, şehrin neredeyse yarısı evsiz kalır.  
Deprem sonrasında şehirde muazzam bir karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma dalgası gerçekleşir. Kurtarma faaliyetleri organize edilir, kolektif mutfaklar kurulur, ortak yaşam alanları oluşturulur, şehir sakinleri beklenmedik bir dayanışma ve yaratıcılıkla bu büyük afetin yaralarını sarmaya koyulur. Şehirde yaşayan farklı etnik gruplar arasında daha önce yaşanmamış bir birlik ve kardeşleşme atmosferi hâkim olur.
Ancak devlet otoriteleri deprem sonrasında oluşan bu toplumsal teyakkuz ve yaratıcılık dalgasına bambaşka bir gözle yaklaşır. İktidar mevkiinde olanlar için söz konusu olan, zapturapt altına alınması gereken bir kargaşa, muhakkak disipline edilmesi gereken itaatsizlik sınırındaki bir güruhtur. Kısa zaman sonra depremzedelerin temel ihtiyaç maddelerine ulaşma çabası “yağma” ve “hırsızlık” olarak damgalanır ve bunlar gerekçe gösterilerek kolluk güçlerine vur emri verilir. Bu emir doğrultusunda üç bin kişinin canına mal olan bir afetin hemen ertesinde kimi tahminlere göre yaklaşık 500 şehir sakini kolluk kuvvetleri tarafından infaz edilir.
Depremzedelere, felaket mağdurlarına karşı sergilenen böyle bir kıyıcılık “uç” bir örnek sayılabilir. Ancak San Francisco depremi aslında çoğu çağdaş felaketle aynı örüntüye sahip: Bir büyük felaketin akabinde karşımıza sadece yıkım ve acı çıkmaz. Aynı zamanda halkın o güne kadar marjinalleştirilmiş kolektif dayanışma ve karşılıklı yardımlaşma pratikleri de yıkıntılar arasından gün yüzüne çıkar. Hâkim yaşama biçimi şu ya da bu nedenle kısmen de olsa askıya alındığında insanlar bireyciliği, edilgenliği ve rekabetçiliği esas alıp teşvik eden kural ve pratikleri ihlal edebileceklerini görürler. Rutger Bregman’ın ifadesiyle, “felaketler içimizdeki en iyi şeyleri açığa çıkarır. O sanki bizleri daha iyi halimize geri döndüren bir reset tuşuna basılması gibi bir sonuç yaratır.”[1]
Bu toplumsal dayanışma pratikleri, karşılıklı yardımlaşma ve örgütlenme inisiyatifleri muktedirleri daima tedirgin eder. Aşağıdan gelişen dayanışmaya karşı sakınımlı ve hatta düşmanca bir tutum takınılır. Birçok durumda da toplumsal dayanışmacı girişimler bastırılmaya, bazen de San Francisco örneğindeki gibi açık şiddetle ezilmeye çalışılır.
Rebecca Sollnit’in vurguladığı üzere, büyük bir felaketin ardından hâkim toplumsal nizamın o güne dek bastırdığı dayanışmacı kapasiteler beklenmedik bir biçimde gündeme gelir. Felaket eski düzende çatlaklar yaratır ve hayatın bir başka şekilde örgütlenebilmesi için imkânlar açığa çıkartır. Egemenler bu potansiyellerden tedirgin olur, onları kontrol altına alıp soğurmaya, olmuyorsa da ezmeye çalışır. Felaket sonrası söz konusu olan toplumsal teyakkuzu denetlemeye, sindirmeye girişirler. Böylece hemen her felaketin bağrında belki de kaçınılmaz olarak bir iktidar mücadelesi şekillenir.[2]
Maraş merkezli iki depremin hemen ardından söz konusu olan, tam da böylesi bir mücadele. Depremler ülkede muazzam bir toplumsal mobilizasyonu, büyük bir karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma seferberliğini kışkırttı. Siyasal iktidar bu seferberliğin kontrolü dışına çıkması ihtimalinden korkuyor. Bu dalganın iktidarın yetersizliklerini, bu felaketin oluşmasındaki sorumluluğunu teşhir eden bir kuvvete dönüşmesi ihtimalinden endişe ediyor. OHAL ilanının en önemli nedenlerinden biri de zaten, depreme dair toplumsal dayanışmanın, aşağıdan inisiyatiflerin iktidarın kontrolü altına sokulması ve bastırılması.
Toplumsal atalet ve siyasal apati üzerine bina olmuş şefçi rejim, halkın harekete geçmesinden, depremin kışkırttığı o büyük toplumsal dayanışma dalgasından korkuyor. Çünkü dayanışma ve karşılıklı yardımlaşma girişimleri insanların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken bu ihtiyaçların mevcut toplumsal ilişkiler içerisinde neden karşılanmadığı sorusunu da gündeme getiriyor. Felaketin açığa çıkardığı toplumsal enerjinin siyasal güç ilişkilerinde beklenmedik değişiklikleri tetikleme ihtimalinden tedirgin oluyor. Yardımlara dönük engelleme girişimlerinin de internete getirilen erişim engeli de bu korkunun bariz ifadeleri.
Bu karanlık günlerde Che’ye atfedilen “dayanışma ezilenlerin inceliğidir” sözü aklımıza kazınsın.[3] Çünkü dayanışma, hepimizin üzerine çökmüş bu enkazı temizlemek için de bu enkazın müsebbibi olanlardan hesap sormak için de elimizdeki en önemli güç. O güce sarılalım.
[1] Rutger Bregman, Humankind A Hopeful History, Bloomsbury Publishing, Londra, 2020, s. 241.
[2] Rebecca Solnit, A Paradise Built in Hell The Extraordinary Communities That Arise in Disaster, Viking, New York, 2009.
[3] Söz konusu ifadenin muhtemel kökeni için bkz. Barış Yıldırım, “Yanlış alıntıların izinde”, https://yazilamalar.wordpress.com/2016/03/16/yanlis-alintilarin-izinde/
*fotibenlisoy.tumblr.com
0 notes
seslimeram · 2 years
Text
Kaç Yalan Bir Doğru Eder
Tumblr media
Doğruluğun yerle yeksan edildiği pejmürde, eğrelti bir riya ve yalancılığın istikametinde yürümenin matah sayıldığı bir güncellik içerisindeyiz. Hakkaniyetin karşılığı alenen tüm bu sahada tahrif ediliyor. Hurafe olmayacak kadar afaki bir tahayyülle yaşam pratikleri, eğri ve yanlışın yoluna itiliyor duraksamadan. Toz duman içerisinde siyasetin gümbürtüsü ile madun siyaset çürümeyi pazarlıyor. Doğru yalan, yanlışa evrildikçe her atılan yalan bir hakikat imine dönüştürüldükçe cerahat koca ülkeyi yutuyor. Kapsayıcılık, eşitlik, adaletle hürriyet, şeffaflık ile hesap verebilirlik bir kenara terk ediliyor. Yirmi yıllık bir iktidar hal ve pratiğinin nihayetinde ehven ile olan yolu artık enkaz altında kalıyor.
Bir fasit döngü içinde debelenip duruyor memleket. Normalleşme bahsini yitirmiş, gerçek olanla bağlarını kaybetmiş, iktidar mefhumunun korunaklı yollarındaki o makam / mevki için kurulan beka ortaklıklarında hiç edilmeye mahkum kılınmış bir insanlık karşımızda var ediliyor artık. Yanlış ile yalanın birbirine eş kılındığı, doğrudan müdahale aracı haline getirildiği hemen her durumda bir ivme arttırıcı, hizada tutma çabasının çimentosu olarak ele alınan tahayyüllerle birlikte bir fasit döngü imal edilir. Yirmi yıllık iktidar pratiğinin hiç de yabana atılmayacak bir cerahati var ettiği ortadayken sadece üçüncü yılının içinde olduğumuz pandemi sürecinin belirsizliğini bir avantaj kılarak, biyopolitik değnek kılarak her durumda bir giyotin ile memleketin tasarlanması kesintisizleştirilir. Durum hiçbir an, zaman olmadığı kadar ağır bir çürümenin kılınırken, normalleşme yerini anormalliğin ta kendisine terk eder. Siyasetinden, sanatına, gündelik yaşam pratiklerinden, her anın tam anlamıyla kontrol altına alındığı bir denetim, gözetim, tükeniş toplumunun imaline doğru zayi edildikçe başkalaşmış bir katran karanlığı yekten imal edilir. Bariz bir düş kırıklığına rehin ülkenin hazin sureti bu bahisle çıkagelir.
Ruken Tuncel'in Bianet'teki haberidir: “Alevi örgütleri, geçtiğimiz hafta Ankara'da cemevlerine, önceki akşam ise Alevi Vakıfları Federasyonu İkinci Başkanı ve Kartal Cemevi Başkanı Selami Sarıtaş'a yönelik saldırıların ardından ortak açıklama yaptı.
“Alevi kurumlarını sindirmeye, korkutmaya yönelik bu tür saldırıları kınıyoruz” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Muharremin ilk günü Ankara’da eş zamanlı olarak Cemevlerine yapılan saldırıdan sonra dün gece muharremin 7.günü Alevi Vakıfları Federasyonu 2. Başkanı ve Kartal Cemevi Başkanı Selami Sarıtaş canımız evinin önünde kimliği belirsiz motorlu, kasklı 2 kişi tarafından saldırıya uğramıştır.
"Karanlık dönemin farkındayız"
"Kurum başkanımıza yapılan bu saldırının faillerinin bir an evvel yakalanıp, yargıya teslim edilmesini bekliyoruz. Ülkemizin son zamanlarda içine çekilmeye çalışıldığı bu bulanık ve karanlık çağrıştırıcı dönemin farkındayız.
"Bu topraklarda tarih boyunca Aleviler hiçbir toplumun hiçbir kesimine karşı ön yargı taşımamış ve zalim olmamış ve dayanışma, birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularıyla eşit yurttaşlık temelinde ortak yaşam kurma için mücadele etmiştir.
"Saldırılar son bulsun"
"Kamuoyuna çağrımızdır; Türkiye’de farklı düşünenlere karşı geliştirilen linç girişimleri ve saldırıların takipçisi olup, bu saldırıların ve nefret suçlarının son bulması için çözüm üretelim! Bundan sonra herhangi bir cemevine veya yöneticilerimize karşı saldırılar son bulsun.
"Muharrem oruçlarının tutulduğu bugünlerde ülkemizin içine çekilmeye çalışıldığı bu kaosa karşı birlik beraberlik içinde her canımızla lokmalarımızı pay etmeye devam edeceğiz."
İmzacı kurumlar: Alevi Vakıfları Federasyonu, Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, Karadeniz Platformu.
Ne olmuştu?
Alevi Vakıfları Federasyonu (AVF) İkinci Başkanı ve Kartal Cemevi Başkanı Selami Sarıtaş'a önceki akşam evinin önünde kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından saldırı düzenlendi.
Sarıtaş'ın sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Geçtiğimiz hafta da Ankara'da Şah-ı Merdan Cemevi, Batıkent Serçeşme Cemevi, Tuzluçayır Ana Fatma Cemevi, Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı ve Gökçebel Köy Derneği'ne saldırı düzenlenmişti.”
Aralıksız kılınmış olagelen nefret ediminin, türlü çeşit yalandan çoğaltılmış olagelen öte, ayrı görülen kimliklere karşıtlığın bir kere daha can yakıcı bir sureti tezgahta işlenir. En başta söylenmiş olagelen yalanın çok ötesine geçmiş olan asmalı, kesmeli, yermeli illa ki can yakmalı tahayyüllerin pratiğe dönüşümü bir kere daha kameralar kayıt altındayken ol Ankara Cemevlerine saldırılarda olduğu gibi devletin sakıncalı addettiğine karşıtlık açık şiddet pratiğiyle çıkagelir. Hakkın, hukukun bir normalmiş gibi yerle yeksan olunabildiği bir zeminde, böyle apaçık bir yıldırının o Alevi kimliğini bir kere daha yaralamak adına var edildiğini, tıpkı tüm diğer azınlık / ötekilerin paydaşıdır / bildiğidir. Kurumsallaşmış, toplumsal müşterek zeminde görünürlük bahsini çoktandır aşmış, kendini ispat etmiş ve var olmuş bir inancın peşine takılan kötülüğün öyle ya da böyle Alevi Sorununu daimi bir meseleye evirmesinin önündeki itirazı kim nasıl var edecektir, mesele budur? Maraş’tan, Madımak’a kadar süre gitmiş bir yok etme siyasetinin, Dersim’den Zilan’a uzanan katliamcılık geleneğinin devamlılığında, yersiz yurtsuz kılınmak istenenlerin adalet taleplerine sıra ne zaman gelecektir? Suçu, suçluları ve onları azmettiren tiplemlerin adalet mekanizması ile yüzleşmelerine daha çok var mıdır? Uzun uzadıya bir mesele, ne iki satırla, ne birkaç kelimeyle geçiştirilemeyecek ne de yalanlarla örtbas olunamayacak kadar afaki bir sınanış karşısında kim seslenişi duyacaktır, ne zaman?
Artı Gerçek’ten aktaralım: “Halkların Demokratik Partisi (HDP), Diyarbakır’ın ardından İstanbul’da "Çözüm Biz’de Savaşlara ve Sömürüye Hayır!" şiarıyla miting düzenliyor. HDP bayraklarıyla süslenen miting alanına, Türkçe ve Kürtçe miting sloganının yazılı olduğu pankart asıldı. Ayrıca üzerinde, "Aysel Tuğluk serbest bırakılsın" yazılı pankart asıldı.
Mitinge katılmak isteyenler, polisler tarafından kurulan 4 noktadan alana giriş yaptı. Polisler her noktada yurttaşları didik didik aramadan geçirdi. Polisler, 10 yaşındaki bir çocuğu, ulusal kıyafet giymesi nedeniyle alana almadı. Engellere rağmen binler Kartal Meydanı'nda aktı. Edirne, Bursa, Kocaeli ve İstanbul’un ilçelerinden binlerce kişi toplu taşıma araçları ve otobüslerle mitinge katıldı. Toplu taşıma araçlarında zılgıtlar ve şarkılar eşliğinde halaya duran yurttaşlar renkli görüntüler oluşturdu. Yine kadınların rengarenk elbiseleri dikkati çekti.
Tuğluk'a Özgürlük Talebi
Özgür Kadın Hareketi (TJA) üyesi yüzlerce kadın, tutuklu Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk'un dev posteriyle alana giriş yaptı. Bankalar Caddesi'nden miting alanına kadar yürüyen kadınların zılgıt ve alkışları hiç eksik olmadı. Yürüyüş boyunca hasta tutuklulara özgürlük talep edildi. Kadınların ulusal kıyafetleri dikkat çekerken, yürüyüş sırasında “Bijî berxwedana zindanan”, “Aysel Tuğluk onurumuzdur” ve “Jin, jiyan, azadî” sloganları atıldı.
Adalet Nöbeti Mitingde!
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDK Eşsözcüsü Cengiz Çiçek, Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Devrimci Parti, Halkevleri, Pir Sultan Abdal Derneği, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ilçe örgütleri, Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), KÖZ, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), Özgür Lise, Kaldıraç ve çok sayıda kadın ve sivil toplum örgütü temsilcileri de mitinge katıldı. Hasta ve infazı yakılan tutuklular için Adalet Nöbeti tutan aileler de mitingde yerlerini aldı.
Öcalan Sloganları
Miting alanı kısa bir süre doldu. Miting alanının dolmasıyla coşku da doruğa ulaştı. Miting alanını dolduran binlerce kişi sahneden çalınan ezgiler eşliğinde uzun bir süre halaya durdu. Sıcak havaya rağmen coşkularından ödün vermeyen kitle, sık sık "Bê Serok jiyan nabe", “Bijî berxwedana zindanan” ve “HDP halktır halk burada” sloganları attı.
Demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler için yapılan saygı duruşuyla miting başladı. Miting Tertip Komitesi’nin, “Tabela partisi' diyenler kimin tabela partisi olduğunu görecekler" sözleri kitle tarafından alkışlandı.
Binler Çözümü Gösterdi
Sonrasında HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Ferhat Encu konuştu. Yoğun katılımın partilerinin gücünü bir kez daha gösterdiğini vurgulayan Encu, hiçbir gücün HDP'yi kapatamayacağını ifade etti. HDP İstanbul İl Eşbaşkanı İlknur Birol ise, "Bu alandan bir fotoğraf çekelim de görsünler. İşçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, Aleviler, Sünniler, inançlarına özgürlük isteyenler, Kürt halkı, Türkler burada mı?" diye sordu. Binlerce kişi hep bir ağızdan “burada” yanıt verdi. Birol, savaş, sömürü, tecrit ve yalanlara karşı çözümün adresini binlere sordu. Binlerce kişi hep bir ağızdan “HDP” diye cevap verdi.”
Yalanların üstünden yükseltilen cerahatli yeni ülkenin yara vermeye çalıştığı, on milyon civarında insanın desteği, en son seçimde altı milyonun üstünde oyunu almış bulunan bir siyasi partinin var ettiği meseledir, itiraz hakkıdır biraz da görülmesi gereken. Aralıksız bir asrın heder edildiği Kürd Sorununa dair, çözümsüzlük yerine çözümü her nereden ve her ne şekilde var edilebileceğine dair de yetkin bir meram eylenir. Uzun uzadıya tecridin beraberinde çıkagelen Kürd siyasetçileri tutsak etmenin, siyasetçi ya da parti üyelerinin de aralarında bulunduğu kişilere yönelik saldırıların, Aysel Tuğluk gibi demans teşhisi konulmuş olan insanlara verilen ezanın karşısında hayatın neden savunulması gereken bir mesel olduğu ortaya konulur. Deniz Poyraz gibi parti üyelerinin katledildiği, Cizir’den ol Colemerg’e, Amed’den İstanbul’a, abluka günlerinden, şimdilerde uydur kaydır haberler, iddianamelere dahi gerek duyulmadan, muktedirin ve suç işleri bakanının taleplerine göre biçimlendirilen zulüm karşısında barışın ve çözümün elzemliliği bir kere daha kanıtlanır. Onca yalana, yafta ve iftiraya, bir dolu tehdit ve ötekileştirmeye rağmen eş genel başkan Pervin Buldan’ın meramına da bağlantı verelim, okumak isteyenleri olur diyerekten.
Cürüm yepyeni suçlara, yeni suçlar apayrı yaralara dönüştürülürken her yalan / her riya bu enkazı “sabit” kılmaya yetiyor. Yalanlar yepyeni yalanlarla örtbas edilirken, aslın, aslında olanın akıbeti sorun edilmiyor. Var edilmiş düzlemdeki boşluk laf ola beri gele hallerle, ekran şovlarıyla benzeşen şekillerle, algılarla oynanarak meçhul, muhayyile kılınıyor. Doğru ezilirken eski ama hiçbir türlü eskimeyen tahayyüller etrafında biçimlendirilen hallerle yer de yurt da hiç tanınmayacak bir kısır döngünün rehini kılınıyor. Doğrunun eksiltildiği, yerildiği, azaltıldığı yerde cerahatin yalanları, muktedir olanın savunduğu / sunduğu / yönlendirdiği hallerin yekununda bir fasit döngü karşımıza çıkıyor. Bütünüyle, mesele her ne olursa olsun, olacaksa bir yarın bu tahakküm döngüsü haline dönüşmüş fasit döngüyü aşabilme mücadelesi ile söz konusu olacaktır. Yarayı ve acıyı, ezayı ve zulmü, sözün özü yalanların var ettiği her türlü fecaati aşabilmenin belki de yegane koşulu doğruları mümkün olduğu kadar yüksek dillendirmektir.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2022
Görsel: Fear Of Reason, 2015 – Yaşam ŞAŞMAZER v/ Glasstrees
0 notes
yurekbali · 1 year
Text
1 Mayıs'ta alanlardayız.
Yaşasın 1 Mayıs!
14 notes · View notes
almanyalilar · 2 years
Text
0 notes
isvicreninsesi · 1 year
Text
Zürih'te 1 Mayıs etkinlikleri
Tumblr media
ZÜRİH- Zürih'te 1 Mayıs 'kadının emeği daha değerlidir’ sloganıyla kutlanıyor. Zürih 1 Mayıs Komitesi, Emekçilerin Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü'nü 'kadının emeği daha değerlidir' sloganıyla kutluyor. Zürih'te devam eden 1 Mayıs kutlamaları yarın düzenlenecek merkezi yürüyüşle sonlandırılacak. Alte Kaserne Meydanı'nda açılan stantlarla 1 Mayıs'ın startı verildi. İsviçreli sivil toplum örgütleri ile Türkiyeli, Kurdistanlı ve göçmen kurum ile örgütlerin yer aldığı 1 Mayıs alanında açılan bilgilendirme stanlarının yanı sıra Ortadoğu ekseninde yaşanan savaşlar, iklim, kadın sorunu, ekonomik krizler ve göçmen sorunları da seminer ve atölyelerde ele alındı. 1 Mayıs alanında 'Ortadoğu'da demokrasi nasıl inşa edilebilir?' paneli gerçekleştirildi. Diyarbakır eski belediye Başkanı Fırat Anlı, İsviçre Kurdistan Gazeteciler Derneği adına Rüştü Demirkaya ile İsviçre Demokratik Kürt Konseyi (CDK-S) adına Asmin Engin'in sunumlarının yapıldığı panelin moderatörlüğünü ise Emre Aykuteli üstlendi. Ortadoğu'daki mevcut sosyo-politik gelişmelerin değerlendirildiği panelde Rüştü Demirkaya tarafından yapılan sunumda Türkiye, İran, Irak ve Suriye'de demokrasi sorunları ile Kürtlerin mücadelesi ve çözüm yaklaşımları üzerine bir sunum yapıldı. Asmin Engin ise İran ve Rojhilat'ta kadın öncülüğündeki ayaklanmalarda ortaya çıkan kadın mücadelesinin etkilerine yönelik bir sunumda bulundu. Son olarak panelde konuşan Fırat Anlı ise Türkiye'de Neo-Osmanlıcı eğilimler ile baskıcı rejimler ve 14 Mayıs seçimlerinde  faşizme karşı çözüm arayışlarına yönelik bir sunum yapıldı. SİYASİ SOYKIRIM PROTESTO EDİLDİ 1 Mayıs programında Ezilenlerin Sosyalist Partisi’ne (ESP) yönelik siyasi soykırım saldırıları İsviçre Göçmen İşçileri Federasyonu (İGİF) tarafından 1 Mayıs alanında düzenlenen yürüyüşle protesto edildi. Yürüyüşün ardından İGİF tarafından siyasetçiler Ali Orak ile Hüseyin Yeter'in sunumlarıyla 'Savaşa ve krize karşı birlikte örgütlenin!' başlığı altında bir panel düzenlendi. Etkinlik alanında ayrıca Kıbrıs tarafından 15 Mart’ta tutuklanan ve hakkında Almanya’ya iade kararı verilen Kürt Siyasetçi Kenan Ayaz’ın özgürlüğü için başlatılan  kampanya çerçevesinde imza da toplandı. Etkinliklerde İbrahim Kaypakkaya da katledilişinin 50'nci yılında anıldı. Zürih 1 Mayıs Komitesi tarafından 1 Mayıs günü Helvetiaplatz'ta merkezi bir yürüyüş düzenlenecek. İsviçre'nin onlarca merkezinde de 1 Mayıs kapsamında yürüyüşler gerçekleştirilecek. Read the full article
0 notes
mevcutbilgi · 2 years
Text
TKP 33 noktada 1 Mayıs'ı coşkuyla kutladı
TKP 33 noktada 1 Mayıs’ı coşkuyla kutladı
Bugün Türkiye'nin pek çok ilinde emekçiler birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs için buluştu. İstanbul Maltepe, İzmir Gündoğdu Meydanı ve Ankara Tandoğan Meydanı başta olmak üzere Türkiye'de toplamda 33 noktadaki mitinglere çağrı yapan Türkiye Komünist Partisi, bugün "Bu Düzeni Mutlaka Yıkacağız!" pankartıyla tüm noktalardaki mitinglerde yerini aldı.   Yürüyüş öncesi pankartlarıyla…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
haberkat · 2 years
Text
TKP 33 noktada 1 Mayıs'ı coşkuyla kutladı
TKP 33 noktada 1 Mayıs’ı coşkuyla kutladı
Bugün Türkiye'nin pek çok ilinde emekçiler birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs için buluştu. İstanbul Maltepe, İzmir Gündoğdu Meydanı ve Ankara Tandoğan Meydanı başta olmak üzere Türkiye'de toplamda 33 noktadaki mitinglere çağrı yapan Türkiye Komünist Partisi, bugün "Bu Düzeni Mutlaka Yıkacağız!" pankartıyla tüm noktalardaki mitinglerde yerini aldı.   Yürüyüş öncesi pankartlarıyla…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
cinaraslan · 2 years
Text
Tumblr media
📗TARİHTE BUGÜN(1 MAYIS)👇🏻
1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü. Dünya üzerindeki pek çok ülkede, resmî tatil olarak kabul edilmektedir. Türkiye'de ilk kez 1923'te resmî olarak kutlanmıştır. 2008 Nisan'ında, "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edilmiştir. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen 5892 sayılı yasanın, 27 Nisan 2009'da Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile, 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir.
1889 - 1 Mayıs, işçilerin ortak bayramı olarak kabul edildi.
1906 - Türkiye'de günümüzde bilinen ilk 1 Mayıs İzmir'de kutlandı
1909 - Selanik'te Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu tarafından örgütlenen 1 Mayıs etkinlikleri düzenlendi.
1918 - Brest Litovsk Barış Antlaşması sonrası Alman birlikleri Don Sovyet Cumhuriyeti'ne girdi.
1921 - Tersane İşçileri, işgal altındaki İstanbul'da 1 Mayıs'ı kutladı. İştirakçi Hilmi önderliğinde Sosyalist Fırka'nın düzenlediği 1 Mayıs'a işçiler kızıl bayraklarla katıldı ve Kasımpaşa'dan Şişli Hürriyet-i Ebediye Tepesi'ne kadar yürüdüler.
1922 - Ankara'da Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası'nın örgütlediği İmalat-ı Harbiye işçileri arasında 1 Mayıs düzenlendi. Aynı zamanda Sovyet Elçiliği'nde de kutlandı.
1925 - Takrir-i Sükun Kanunu'yla her türlü gösteri ve yürüyüş yasaklanınca, 1 Mayıs da kitlesel olarak kutlanamaz hale geldi.
1935 - Aydın demiryolu, hükûmetçe satın alındı.
1945 - Alman Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbels, Sovyet Birlikleri Berlin'e girerken karısını ve altı çocuğunu öldürerek intihar etti.
1945 - II. Dünya Savaşı'nın sonu: Zafer Sancağı, Berlin'deki Reichstag binası üzerine göndere çekildi.
1959 - CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, Uşak'ta, sayıları bine yaklaşan kalabalığın saldırısına uğradı. İnönü, atılan taşla yaralandı.
1971 - Başbakan Nihat Erim, Anayasa için, "Türkiye böyle bir lüksü kaldıramaz" dedi.
1976 - 50 yıllık aradan sonra 1 Mayıs İşçi Bayramı İstanbul Taksim Meydanı'nda yapılan büyük bir mitingle kutlandı. DİSK'in düzenlediği 1976 1 Mayıs'ı, Türkiye'de kitlesel 1 Mayıs kutlamalarının başlangıcı oldu.
1977 - İstanbul Taksim Meydanı'nda kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan olaylarda 34 kişi öldü, 136 kişi yaralandı. Olay, tarihe Kanlı 1 Mayıs olarak geçti.
1979 - İstanbul'da 1 Mayıs kutlamaları yasaklandı ve sokağa çıkma yasağı getirildi. Sokağa çıkan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Behice Boran ve 1000'e yakın kişi gözaltına alındı. Behice Boran ve 330 Türkiye İşçi Partili 6 Mayıs'ta tutuklandı. DİSK'e bağlı bir grup sendika ise İzmir'de "izinli" 1 Mayıs kutlaması yaptı.
1980 - 12 Eylül darbesinden önce son "yasal" 1 Mayıs kutlamaları yapıldı. Sıkıyönetim altındaki İstanbul, Ankara ve İzmir'de gösteriler yasaklandı. DİSK, Mersin'de "izinli" 1 Mayıs kutlaması yaptı. 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra, o zamana kadar "Bahar Bayramı" adıyla resmi tatil günü olan 1 Mayıs, çalışma günleri arasına dahil edildi.
1988 - Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Rize'de konuştu: "Bana şahsen her şey söyleyebilirler ancak '12 Eylül Harekâtı yapılmamalıydı." diyemezler. Diyemezler çünkü bu millet bunu istedi."
1999 - TRT internet sitesi trt.net.tr yayına başladı.
2008 - Türkiye'de 1 Mayıs İşçi Bayramı'nı Taksim Meydanı'nda kutlamak isteyen işçi sendikaları ile onlara izin vermeyen yürütme organı arasında yaşanan gerginlik sokaklara yansıdı. Sabah 06:30'dan itibaren Şişli ve çevresinde toplanan gruplara, polisin müdahalesi biber gazı, gaz bombası, cop, panzer, sapan ve tazyikli boyalı suyla oldu. CHP milletvekili Mehmet Ali Özpolat, sıkılan biber gazı nedeniyle kalp spazmı geçirdi. Pek çok örgüt üyesi olan veya olmayan vatandaş, ağır yaralarla hastaneye kaldırıldı ve geçici sakatlıklar yaşadı. Gün içinde DİSK, insanların ölmesinden korktuğu için, Taksim hedefinden vazgeçti.
2009 - 31 yıl sonra resmi olarak 5 bin kişilik bir grup, DİSK organizasyonuyla 1 Mayıs kutlamaları için Taksim'e çıktı
👇🏻DOĞUMLAR👇🏻
1910 - Behice Boran, Türk siyasetçi ve sosyolog (ö. 1987)
1 note · View note
yenihabergazetesi · 2 years
Text
YAŞASIN 1 MAYIS!
Tüm emekçi kardeşlerimin 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlarım. Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs’a ağır ekonomik şartlarda giriyoruz. Milyonlarca vatandaşımız alım gücü kalmamış asgari ücretle yaşam mücadelesi veriyor. Yeterli geliri olmayan binlerce vatandaşımızın elektrikleri kesiliyor. Emeklilikte Yaşa Takılanlara hakları verilmiyor. Asgari geçim endeksinden az emekli maaşı alan…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes