Tumgik
#En Ölümcül 10 Yılan
cilginfizikcilervbi · 2 years
Text
En Ölümcül 10 Yılan Türü
En Ölümcül 10 Yılan Türü
En Ölümcül 10 Yılan Türü Bu sürüngenlerden biriyle karşılaşmanız hayatınıza mal olabilir. Tıslıyorlar, sürünüyorlar ve ne yazık ki şüphelenmedikleri avları ve insanları ısırıyorlar. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, yılanlar her yıl yaklaşık 5,4 milyon insanı ısırarak 81.000 ila 138.000 arasında ölüme neden oluyor. Zehirli yılanlar, kurbanlarını, dişlerini kullanarak avına enjekte ettiği değiştirilmiş…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
choenicia · 7 years
Text
Quick Recap
Özgür ve rahat hissedebildigim sayılı yerlerden birindeyim, yazıyorum, aylardır suskunluğumu bozup ilk kez yazıyorum çünkü başka bir şekilde rahatlayamayacagimi biliyorum.
Bundan tam olmasa da yaklaşık 4 ay önce ölümcül bir kaza geçirdim, ve suskunluğum uyandıktan sonra da yazabileceklerimden korkmamla başladı.
Hiçbir şey hatırlamıyorum kazaya dair, kaza sonrasının çoğunu da unuttum, etrafımdaki beni seven insanlarsa hiçbir şeyi unutma lüksüne sahip değiller. Onlar hala acı çekiyor düşündükçe, bense artık şakasını yapabilmek istiyorum çünkü belki ben öyle iyilesebilecegim ancak.
Kazayı geçirdiğimde İspanyolca kursundan çıkıyordum, nefret ettiğim lanet GSU'den, ışık olmamasına rağmen herkes gibi karşıdan karşıya geçiyordum, geçmeye çalışmışım ve değerli otobüs aşırı hızlı geliyormuş ve olan olmuş. Güvenlik, İspanyolca sınıfımdaki kimse ambulans çağırmamış ya da bana söylendiği gibi panikleyip çağıramamışlar sanki onlara üzülmem ve acımam gerekiyormuş gibi. Kardeşimin arkadaşının abisi beni tanımamasına ve GSU'de okumamaına rağmen Almanca kursuna geldiği için oradaymış ve kafamı tutmuş ben kanarken ve ambulans çağırmış, arkadaşı ile birlikte benimle ilgilenmişler o esnada, o paniklememis şansıma. Sınıfımdan biri SJli olduğundan derneği ve Ender Hocayı aramış, ve aileme GSU değil “kaderin cilvesi” olsa gerek SJ Derneği ile Ender hoca haber vermiş. Dernek, kardeşime vermiş haberi ve paniklememesini söylemiş hayati riskim olduğunu söylerken bir yetişkin istemek yerine telefona.
Şişli Etfal'e götürmüş beni ambulans ve cidden işini iyi yapan insanlar benimle ilgilenmiş ama beni başka bir hastaneye götürmeleri gerektiğini söylemişler yer olmadığından. Hiçbir hastane beni kabul etmek istememiş riskli hasta olduğum için, Hipokrat Yemini çöpe gitsin böyle ise durum. Sonunda bağlantılarla beni Acıbadem Maslak kabul etmiş, bir nevi torpille hastaneye kabul edilmisim, şuan belki yaşıyor olmamdaki tek sebep yakın bir arkadaşımın annesi ile annemin kuzeninin tanıdıklarını kullanıp hastaneye kabulümü sağlamış olmaları. Şişli Etfal'in hakkını yemiş olmak istemem, bana acil beyin ameliyatı gerektiğinde, sonra Acıbadem'deki doktorların söylediğine göre, harika bir ameliyat gerçekleştirmişler. Yaşamamda onların payı gözardı edilemez. Ameliyat esnasında en iyi halle kurtuluşumun kör olarak çıkmak olduğu söylenmiş yakınlarıma, gözlerim o esnalarda kanıyormuş. Ameliyat sebebiyle Acıbadem'in ambulansı beklemek zorunda kalmış ve bu sebeple yakınlarıma kızmışlar beklettikleri için, sanki kendi istekleri ile yaptılar her neyse. O korkunç akşam, hem GSÜ hem SJ hem İspanyolca sınıfımdan hem de BAU'daki sınıfımdan insanlar hem de GSÜ personelleri, öğretim görevlileri ile yönetimden kimseler gelmiş. Okuyan varsa gelenlerden, gelmelerinin özelikle o akşam ne kadar zor olduğunu hayal edemesem de geldikleri için ne kadar minnetkar olduğumu söylemem lazım. Acıbadem'deki ilk haftam aşırı stresli geçmiş, ben bir bölümünde uyuyormuşum ve kalanında uyutuluyormuşum, atlattığım saatler tutuluyormuş ve yeniden beyin ameliyatı olmuşum, bu sefer anjiyo. Aşırı hızlı iyileşmişim doktorun söylediğine göre ve durmadan yaşamamın hem de bu kadar az hasarla bir mucize olduğunu dinledim herkesten, ve nasıl hala ateist olduğumu anlamadığını söyleyen sayısız kimse oldu. Hiçbir şeyi hatırlamasam da tamamen, gelen arkadaşlarımı yarım yamalak dahi olsa da hatırlıyorum, gelen öğretmenlerimden bir tek en sevdiklerimden olan Paulis ile eşini hatırlıyorum. Belki söylemem aşırı bencilce olacak ama gelmiş olmasını en çok bekledigim insanlardan gelmeyen o kadar var ki canımı açıkçası yaktı. Telefonumu açtığımda gelmeyenlerin mesaj bile atmadığını görmek yine yaktı, yaşadığıma sevinmem gerekirken evet bunlara üzülüyordum ve o gelmeyenlerden bir tanesi bile valid bir sebep vermedi ki bazıları hiçbir açıklamada bulunmadı karşılaştığımızda. Durumumun abartıldığını düşünen dahi olmuş, onlara da ne kadar teşekkür etsem azdır sayelerinde kimlerin gerçekten değer verdiğini ve kimlerin gerçek arkadaşım olduğunu anlamış oldum.
Hastanede ilk uyandırıldığımda Türkçe konuşamıyormuşum, İspanyolca-Fransızca-Almanca ve İngilizce karışık konuşmuşum bir süre. Babama Michael diye seslenmisim, ve aile üyelerimden hediye talep etmisim hiç hatırlamasam da. Durmadan çikolata yemiş ve istemişim, ki hala da çikolata bağımlılığım azalmadı, güne çikolata ile başlayıp çikolata ile bitiriyorum günü.
Hastanede kaldığım 28-29 gün çok acılı geçti, durmadan test, ilaç, iğne; bir alışta 16 hap almam gerekmesi… Yürümek aşırı zorluyordu, merdiven çıkamadım taburcu edildikten bir süre sonra dahil ki zaten tekerlekli sandalyeyle bir yerlere götürülüyordum hastanedeyken. Fizik tedavimden kaçmak için her gün başka bir bahane buluyordum ve bahaneler geçerli olabilecek nitelikte olunca dinlemek zorunda kalıyorlardı. Bir ara idrarımı topladılar birkaç gün sürdü galiba, sistemlerimin normale dönüp dönmediğini görmek için; sonda taktılar ki canımı inanılmaz yaktı, çıkardıklarında her 5 dakikada bir çişim geldi sanıyordum, durmadan hemşire çağırınca bez bağladılar. Uyku düzenim normale dönsün diye uykum geldikçe doktorum Starbucks'tan kahve getiriyordu bana, normal saatlerde uyuyabilmem için çünkü bana kalsa akşam 6'da uyuyacaktım. Doktorum beni zorlayan bir şey yaptığımda beni çikolata ile ödüllendiriyordu. Yürümek ne kadar zorlasa da beni yatakta yatalak kalmaktan bıktığımdan durmadan hemşireler beni yürütsün diye çağırıyordum, onlarla anlaşmalar yapıyordum, beni yürütürlerse iyi bir hasta gibi davranırım, patlıcan yerim, Paris'e business bilet alırım tipi. Bana acıdıklarından yürütüyorlardı, ki aşırı hızlı yorulup yatağa dönmek istiyordum her sefer. Uyuyamamaya başladım taburcu olmadan bir hafta önce ve beyin ilacı vermeye başladılar, ki biri beni delirtti bana bağlı olan kabloyu ciğnememe ve çığlık atmama sebep oldu. Muzların beni yiyeceginden korkmuşum, o sıralar hep muz yiyordum.. Son haftanın başında, doktorum eve gitmek için su içmem, sağlıklı beslenmem ve yürümem gerektiğini söyleyince bütün çikolataları eve yollattım, hepsini. Bir hafta boyunca benim gibi bir makarna canavarı, bana menü sorulduğunda bir kere bile makarna istemedi. Hastane personelleri şoktaydı zaten. Bir hafta boyunca inanılmaz sağlıklı beslenip, su içip, ilaçlarımı alıp yürüyünce doktor beni taburcu etti. Normal hayata dönmem için elimden geleni yapmam gerektiğini ve beynimin ancak o şekilde daha iyi ve hızlı iyileşeceğini söyledi.
Taburcu edildikten sonra hastanede de fark ettiğim sorundan dolayı gözüm için ayrı bir doktor bulduk ve gözlerimin neden bu kadar bulanık gördüğünü öğrenmiş olduk, Acıbadem'in bana söylemediği bir sorun varmış sol gözümde ve görüş alanının sadece %10'unu görebiliyormuşum. İyilesmeme olasılığını ve alışmam gerektiğini söyleyen bu tür sorunlarda uzman doktorum moralimi tamamen bozdu, yapabileceğim hiçbir şey olmadığını ben ağlarken birkaç kez söylerken. Taburcu edildikten sonraki ilk kontrolümde, MR çektirmem gerekti ve MR cihazının içinde öleceğimi, beni unuttuklarını düşünmekten titreyerek ağlamaya başladım, ve annemi çağırdılar beni sakinleştirsin diye. MR boyunca korkmamak için oynattıkları filmi gözlerim sebebiyle de izleyemedigimden 40 dakika boyunca MR'ın ilk yarısında psikolojik acı çektim. Geri kalanı ilaçla yapılacaktı ve o da canımı inanılmaz yaktı, ama hareket etme lüksüm yoktu ve acıma rağmen teste devam etmek zorunda kaldım. Kalan yarısında kulaklık taktılar bana ve benimle konuştular hep ürkmemem için. Sonuçları doktorumu yine şaşırttı, aşırı iyi oldukları için. Yaşamamın tek sebebinin doktorlar ile gençliğim ve hayata bağlılığım olduğunu söylemeden geçemeyeceğim, acaba ateist olmasam hayata bu kadar bağlı olur muydum acaba?…
Hastanede anneme sarılıp ağlayarak söz veren, hayatımı ellerinden geldiğinde kolaylaştıracağını söyleyen GSU idaresi ise dönmemle birlikte hayatımı her gün nasıl daha zorlaştırabilirler, psikolojimi her an daha nasıl bozabilirler'i test ettiler. Nasıl ölmüş olabileceğimi dinlemenin, renksiz giyindiğimi ve dikkatimin o an dağınık olduğunu söylemenin bana ne tür bir yardımı olabilirdi acaba. Hastanede tekrar dersi yapmayı teklif eden idareceğim, ben istediğimde arkadaşlarıma adaletsizlik olacağı sebebiyle reddetti. Vize sınavı yapmadılar, bahaneler bularak; sayelerinde finallerden 84 gibi uçuk notlar almam gerekti Hukuk fakültesinde sanki alması çok kolaymış gibi. Okul içinde çözmek için elimden geleni yaptım, herkes dava açmamı söylediğinde açmadım ve dilekçelerle çözüme ulaşmaya çalıştım, ama sonunda beni pes ettirip dava açmaya zorladılar. Kaç tane hukuk öğrencisinin eline böyle bir şans geçer, ilk takip ettikleri davanın kendininkiler olması gibi bilemiyorum. Ben son dilekçem de ret alınca, bikkinlikla ve pes etmeyle doldum, artık uğraşacak enerjim açıkçası kalmamıştı, ve ailem uğraşmaya başladı. Hayatımda belki aşırı uzun bir süredir ilk kez, kendi problemimi çözmeyi aileme bıraktım, ve annem aklına gelen her yere ve herkese mail attı, ki biri sınıf arkadaşlarımdan birinin babası çıktı. Ben de daha öncesinde vekâletname vermiş oldugumdan, açıkçası hiçbir şeyle doğru dürüst uğraşmadım. Formaliteden Kamu Denetçiliği Kurumu'na, Cumhurbaşkanı'na, Başbakanlık İletişim Servisi ile iletişime geçtim. Beni tanıyan bilir, kolay yılan biri değilimdir normalde ama GSÜ bunu başardı, beni benlikten çıkardı.
Düşüncesi dahi insanların canını yaktığından, şakasını yapamadığım bir durumum var, az kalsın ölen ben değilmişim gibi istediğimi ne söyleyebiliyorum ne de adil koşullarda okuyabiliyorum. Artık üzülmekten, canımın her an yanmasından ve insanları uzmekten bıktım, belki söylemesi çok harsh ama bu yaşadıklarım acaba ölmüş olmam daha mı iyi ve daha mı kolay olurdu diye düşünmüyor değilim arada sırada. Ne iyi görebiliyorum, ne iyi bir akademik yıl geçirebiliyorum, ne sağlıklıyım, pimi çekilmiş bir bombayım sanki ve ne zaman patlayacağımı bekliyor insanlar. Çok sıkıldım, çok yoruldum. Bir insanın yaşayabileceği en zor şeylerden birini atlattıktan sonra insan kolaylaşmasını bekliyor insan ve bana bu bile sağlanmadı. Bütün arkadaşlarım içerken su içmek bile moralimi bozarken, vodkalar bana bakarken süt içerken, kitaplarımı okuyamıyorken rahatça, kitapları dinlerken veya iBooks'tan okurken yeteri kadar psikolojik sorun yaşamıyormuşum gibi bir de eğitim hayatım zorluyor beni.
Ne yapmam bekleniyor bilmiyorum, sadece doktorumu dinleyip normal hayata dönmeye çalışıyorum, lütfen yeter artık dönsün, artık tek sorunum izleyecek ve okuyacak şey bulmamak olsun.
Yoruldum, hem de çok.
1 note · View note
fenrees · 4 years
Text
İnsan İçin En Ölümcül 10 Zehir
İnsan vücudu her zaman kendisini onarmaya meyili olsa bile kesin olarak bazı durumlarda kendisini koruyamaz ve onaramaz. İnsanlar herhangi bir yılan gördüklerinde kendilerini öldürebilecek kadar zehirli olduğunu düşünerek hemen o bölgeden uzakta durmaya çalışırlar. Her zaman ise bu konuda başarılı olamayabiliriz.
Zehirlerin bazıları insan vücuduna direkt etki yaratırken, bazıları ise zaman içerisinde etki yaratır. Ufak miktarda çok güçlü zehirler insanı saniyeler içerisinde anafilaktik şoka veya komaya sokabilir.
Gerçekten çok güçlü zehirlerin çoğu nörotoksindir. Bunlar insanın kaslarını felç eder ve çoğu insan nefes alamaz hale gelir ve senkop (bayılma) durumu gerçekleşir. Bilinç saniyeler içerisinde sona erer ve kişi o an yaşadığı durumu bile farketmez.
Bu listede yer alan zehirler arasında kimyasal silahlar; doğal bileşikler; bitkiler, hayvanlar, mantarlar ve bakterilerden kaynaklanan zehirler olabileceği gibi kimyasal maddelerde bulunuyor olabilir.
Risin
Hint yağı tohumlarından saf olarak elde edilen risin insanlar için en ölümcül zehirler arasında yer almaktadır. Sadece 1 sofra tuzu parçası büyüklüğünde (şeker tanesi kadar) risin bir insanı öldürmek için yeterlidir.
Botulinum Toksini
Özünü bir bakterinin oluşturduğu bu toksinin adını aslında botoks uygulamalarından biliyor olabilirsiniz. Nörotoksin olarak bilinen bu zehir insanlara botoksta enjekte edildiğinde kasların kasılmasına sebep olarak daha gergin bir cilt yaratır. İnsan vücuduna ağız yoluyla alınması durumunda ise koma durumu meydana gelir, saniyeler içerisinde ölüm gerçekleşir.
Tetradotoxin
Hayvanlardan geçen bir toksin olarak bilinir. Özellikle balon balığı olarak bilinen kirpi balığında bulunur ve bu balığa dokunan kişinin kısa süre içerisinde kaslarının felç olmasına bağlı olarak ölümüne sebep olur. Bazı ahtapot gibi deniz canlılarında da bulunabilir.
Batrakotoksin
Eğer bir yağmur ormanında yaşamıyorsanız karşınıza çıkması neredeyse imkansız olan bir zehirdir. Bu zehir bazı kurbağa türlerinde aktif olarak bulunur ve en güçlü zehirler listesi arasında top 10 arasında yerini almaktadır.
Altın kurbağa olarak bilinen kurbağa türünde bol miktarda bulunup insanı saniyeler içerisinde öldürebilecek kadar çok güçlü bir zehirdir. Bu zehir kasları felç eder ve herhangi bir panzehir bugüne kadar bulunamamıştır.
Amatoxin
Bazı mantar türlerinde bulunan bu zehir insanı çok kısa süre içerisinde öldürmez ama en güçlü toksinler arasında yer almaktadır. Eğer yabani mantar tüketmeyi seviyorsanız bu toksin ile karşılaşmanız mümkündür. Saatler içerisinde acılı bir şekilde ölüm gerçekleşir ve böbrekler ile karaciğere direkt etki yaptığından dolayı kurtulma şansı maalesef yoktur.
Siyanür
Son dönemde Türkiye’de çok sayıda insanın intihar etmek için kullandığı zehirler arasındadır. Sadece birkaç gramı insanı 3 dakika içerisinde öldürebilir ve sadece insan ile sınırlı kalmaz kullanılan ortamdaki diğer insanları da öldürebilir. Badem gibi koktuğu söylenir ancak kokan aslında badem değil, siyanürdür. Siyanür asla solunmamalı, ellenmemeli ve kullanılmamalıdır.
Sarin Gazı – Sinir Gazı
Sarin veya sinir gazı olarak bilinen bu gaz Skripal olayında da hatırlanabileceği üzere en güçlü zehirler arasında yer almaktadır.
Brodifacoum – Fare Zehiri
Kemirgen hayvanlar başta fare olmak üzere öldürmek için kullanılan brodifacoum zehiri en güçlü zehirler arasındadır. Kandaki K vitamini değerlerini sıfırlar ve herhangi bir canlı bu zehirle öldürüldüğünde o canlıya dokunmak bile diğer kimsenin üzerinde etki göstermesine sebep olabilir. Fare zehiri çok dikkatli kullanılmalı, mümkünse alternatif yollar tercih edilmelidir.
Striknin
Striknin omurilik sinirlerine direkt olarak etki eden yine sıçanların öldürülmesi için aktif olarak az da olsa kullanılan bir zehirdi. Doğada doğal olarak bulunur.
Polonyum
Polonyum radyoaktif bir elementtir. Cıva ve kurşun gibi maddeler insan doğrudan ölüme götürebilir…
Uyarı: Bu listede yer alan en güçlü 10 zehir  insan sağlığı için çok tehlikeli ve ölümcüldür. Asla bu maddelerin kullanılması, solunması, dokunulması ve diğer her türlü eylem ölümle sonuçlanabilir. Bu maddelerin herhangi bir şekilde çevrenizde yetkisiz olarak satıldığını düşünüyorsanız derhal ihbar hattını arayarak bilgilendiriniz. 
Bu en güçlü toksinlerden herhangi birisine ormanda denk gelmemek için ormanlara giderken maruz kalabileceğiniz riskleri iyi araştırınız ve koruyucu giysi önlemlerini en üst düzeyde alınız. Şort veya açık kıyafetler yerine kapalı ve sert kumaştan dikilmiş mümkünse koruyucu kıyafetler tercih ediniz.
The post İnsan İçin En Ölümcül 10 Zehir appeared first on Zovovo - En İyi Bilgi Sitesi.
Kaynak: https://www.zovovo.com/en-olumcul-10-zehir/
0 notes