Tumgik
#Yönetme
kurumssocial · 1 year
Text
Satış Gücünüzü Artırın: İşletmenizin Satış Kanallarını En Etkili Şekilde Yönetmenin Yolları
Günümüzde bir işletmenin başarısı, ürün veya hizmetlerinin kalitesinin yanı sıra, müşterilere nasıl ulaştığına da bağlıdır. Bu nedenle, işletmelerin satış kanallarını en etkili şekilde yönetmesi, büyümeleri için çok önemlidir. İşte bu nedenle, kanal yönetimi konusunda bazı stratejileri ele alarak işletmenizin satış kanallarını en etkili şekilde yönetebilirsiniz. İşletmenizin Satış Kanallarını En…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
bilgievreni · 10 months
Text
Psikotekniksrc - Devasa+
Operatörlük Yetkinlik Belgesi ve Önemi
Endüstriyel sektörün hızla geliştiği günümüzde, güvenlik ve uyumluluk standartları daha da öne çıkmıştır. İş yerlerinde operatörlerin yeterliliği, hem çalışanların güvenliği hem de iş süreçlerinin verimliliği açısından büyük bir rol oynamaktadır.
Peki Nedir Bu ODY Belgeleri?
Pek çok kişinin merak ettiği ody 1 belgesi, operatörlerin genel yetkinliklerini ölçen bir belgedir. Bu belge, operatörlerin temel becerilerini ve iş güvenliği konularındaki bilgilerini değerlendirir. ODY 1 belgesi, operatörlerin iş ekipmanlarını doğru ve güvenli bir şekilde kullanabilme yeteneklerini sınamaktadır.
Ody 2 belgesi, özel bir makine veya ekipmanın operatörler tarafından kullanılmasını gerektiren durumlar için oldukça önemlidir. Bu belge, operatörlerin ileri düzeydeki teknik becerilerini ve karmaşık ekipmanları yönetme yeteneklerini değerlendirir. ODY 2 belgesi, özelleşmiş operatör yetkinliği gerektiren sektörlerde kullanılır. Özellikle tehlikeli madde operatörleri tarafından araştırılan ody 3 belgesi, tehlikeli maddelerin işlenmesi veya taşınması gibi riskli görevlerde çalışan operatörler için tasarlanmıştır. Bu belge, operatörlerin tehlike analizi yapma yetenekleri, acil durumlara müdahale kabiliyetleri ve risk yönetimi konusundaki bilgilerini ölçer. ODY 3 belgesi, iş güvenliği açısından kritik önem taşır.
Ody 4 belgesi, liderlik pozisyonlarındaki operatörler için gereklidir. Bu belge, operatörlerin ekip yönetimi, planlama ve koordinasyon yeteneklerini değerlendirir. ODY 4 belgesi, operatörlerin daha büyük sorumluluklar üstlendiği durumları kapsar. Anadolu Yakası'nda Tuzla ilçesinde 2018 yılında hizmete giren Mesleki Yeterlilik Kursu https://www.psikotekniksrc.com , Milli Eğitim Bakanlığı tarafından akredite edilmiş ve bakanlığın hem ruhsatına hem de onayına sahip bir kurumdur. Sonuç olarak, operatörlerin yetkinliği, iş yerlerinin güvenliği ve verimliliği için temel bir faktördür. "ody 1 belgesi", "ody 2 belgesi", "ody 3 belgesi" ve "ody 4 belgesi" gibi operatörlük yetkinlik belgeleri, operatörlerin becerilerini ve bilgilerini değerlendirerek, iş yerlerinde daha güvenli ve etkili çalışma koşulları sağlar.
1K notes · View notes
hasanakbal19 · 2 years
Text
TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ DANİŞMENDLİLER ÇALIŞMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ DANİŞMENDLİLER ÇALIŞMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
22 Haziran 2022 ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : 31874 YÖNETMELİK Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinden: TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ DANİŞMENDLİLER ÇALIŞMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK   MADDE 1- 5/11/2018 tarihli ve 30586 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Danişmendliler Çalışmaları Uygulama ve…
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 2 years
Text
TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ DANİŞMENDLİLER ÇALIŞMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ DANİŞMENDLİLER ÇALIŞMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
22 Haziran 2022 ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : 31874 YÖNETMELİK Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinden: TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ DANİŞMENDLİLER ÇALIŞMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK   MADDE 1- 5/11/2018 tarihli ve 30586 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Danişmendliler Çalışmaları Uygulama ve…
View On WordPress
0 notes
eniyicalisma · 5 months
Text
quadbilisim - Devasa+ (4)
Tumblr media
Quad Bilişim: Hızlı ve Güvenilir Radyolink İnternet Çözümleri
Quad Bilişim, bilişim sektöründeki deneyimi ve uzman kadrosuyla, müşterilerine en son teknolojiye dayalı Radyolink İnternet çözümleri sunan öncü bir şirkettir. Radyolink İnternet, yüksek hız, güvenilirlik ve esneklik arayan işletmelerin ihtiyaçlarına uygun bir internet erişim çözümüdür.
Radyolink İnternet: Hız ve Güvenilirlik Bir Arada
Quad Bilişim'in Radyolink İnternet hizmetleri, işletmelerin yüksek hızlı ve güvenilir internet erişimine sahip olmalarını sağlar. Kablosuz iletişim teknolojisi sayesinde, fiber altyapısının ulaşamadığı bölgelerde bile hızlı ve kesintisiz internet bağlantısı sağlanır. Bu özellik, kırsal veya uzak bölgelerdeki işletmelerin de yüksek performanslı internete erişimini mümkün kılar.
Radyolink İnternet Fiyatları: Ekonomik ve Esnek Tarifeler
Quad Bilişim, müşterilerine ekonomik ve esnek Radyolink İnternet fiyatları sunar. İşletmelerin bütçelerine uygun çeşitli tarife seçenekleri ile her ölçekteki işletme, ihtiyaçlarına uygun bir internet planı bulabilir. Böylece, işletmeler gereksiz maliyetlerden kaçınarak maksimum verimlilik elde eder.
Quad Bilişim ile Radyolink İnternet Kullanmanın Avantajları:
Hızlı Kurulum: Radyolink İnternet, altyapı çalışmalarına gerek kalmadan hızlı bir şekilde kurulabilir.
Esnek Çözümler: İşletmelerin büyüme veya daralma durumlarına hızlıca uyum sağlayabilen esnek internet çözümleri.
Kesintisiz Bağlantı: Radyolink İnternet, kesintisiz bağlantısıyla iş süreçlerinizin aksamadan devam etmesini sağlar.
Yüksek Güvenilirlik: Quad Bilişim'in güçlü altyapısı, yüksek güvenilirlik ve performans sunar.
Uzaktan Erişim: İşletmeler, Radyolink İnternet sayesinde uzaktan çalışma ve iş süreçlerini daha etkili bir şekilde yönetme imkanına sahip olur.
Quad Bilişim, müşterilerine hızlı, güvenilir ve esnek Radyolink İnternet çözümleri sunarak işletmelerin dijital dünyada öne çıkmasına yardımcı olur. Quad Bilişim Radyolink İnternet hizmetleri ile işletmenizin internet ihtiyaçlarını karşılayın, verimliliğinizi artırın!
540 notes · View notes
hazirsan · 1 year
Text
Eselax - Platin
Linux Sanal Sunucu (LSS), kurumsal sanal sunucu için işletmelerin kolayca dağıtmasına, yönetmesine ve ölçeklendirmesine olanak tanıyan bir sanallaştırma özelliğidir. Tek bir fiziksel sunucu üzerinde birden çok sanal sunucu oluşturma ve yönetme esnekliği sağlayarak işletmelerin uzun vadede zamandan ve paradan tasarruf etmesini sağlar. LSS ayrıca yüksek kullanılabilirlik, yük dengeleme, ölçeklenebilirlik, güvenlik ve daha fazlası gibi çeşitli özellikler sunar. Bu özellikler mevcut olduğunda, işletmeler sanal sunucu konusunda her zaman sorunsuz çalışmasını sağlayabilir. Ayrıca, Eselax firması ek donanım veya yazılım satın almak zorunda kalmadan birden çok sanal sunucuyu hızlı bir şekilde dağıtması gereken işletmeler için uygun maliyetli bir çözüm sunar. Hemen ihtiyacına uygun ürünlere göz at!
1K notes · View notes
dahahos · 1 year
Text
Magento - Gold
E-ticaret ve web tasarımları gibi işler için tercih edilen bir ajans olarak Magento Türkiye ekibinden destek alınması mümkündür. Gereken durumlarda site kurulumu ve internet üzerinden yapılan birçok uygumla için doğru bir seçimdir. Hizmet sunduğu çeşitli dünyaca ünlü markalar bulunmaktadır. Görseller ve kodlarla eskiden günümüzü kaliteli hizmeti amaçlamaktadır.
Veri akışından birçok ödemenin sorunsuz şekilde tamamlanması sağlanmaktadır. Modern tasarıma sahip ve fonksiyonel yazılımı ile Magento ilgi çekici özelliğe sahiptir. Kullanıcılar için oldukça kolay bir tasarımı bulunur. Digital alanlarda kullanışlı bir seçenek olarak kullanılır. Açık kaynaklı içerikleri yönetme özelliği ile oldukça beğenilen ve kullanışlı bir tasarım olarak ilgi çekici bir seçimdir.
538 notes · View notes
baybaykus · 4 months
Text
Okurken ürperdim. Kendini türk hisseden ve Türkiye'nin tarihten silinme planlarına karşı durmak isteyen herkes okumalı. Atatürk'ün dehasını tekrar hatırlamalı.
Bu makale Azerbaycan'da KREDO gazetesinde 17 Mayıs 2014'de, "Rockefeller'in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türklerin Bedbahtlığı" adlı makaleden yararlanılarak Gazanfer Kazımov tarafından yayınlanmış. Kopyaladığım
MAKALE aşağıdadır:
*YÜZYILIN İTİRAFLARI*
*Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır.*
(Rothschild.)
2014 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde, ünlü petrol milyarderi, bankacı ve dünyanın en zengin ailelerinden biri olan Yahudi Rockefeller ailesinin, yakınlarda vefat eden en büyük ferdi David Rockefeller’in bir kitabı yayınlandı. “Yüz yılın İtirafları “ adını taşıyan bu kitap maalesef çok kısa zamanda piyasadan çekildi. Çünkü kitapta, itiraflar vardı. Dünyayı yönetme isteği içinde olan ELİT bir tabakanın yüz yıl içerisinde, bazı devletler ve ülkeler içinde ve dışında, o ülkeleri kendi şemsiyeleri altına alabilmek için çevirdikleri dolaplar, entrikalar, soygunlar, sömürgeleştirme itiraf ediliyordu. Bu elit tabakanın daha fazla açığa çıkmaması ve masum halklara yaptıkları bilinmemesi için kitap piyasadan kaldırıldı.
Öncelikle Rockefeller ailesi hakkında bulabildiğimiz kadar bilgi verelim. Sonra bu ailenin en büyüklerinden olan David Rockefeller’in kaleme aldığı itiraflardan “Türkiye” hakkında yazdıklarını ve düşündüklerini öğrenelim:
*DAVİD ROCKEFELLER*
6 kalp nakli, 3 böbrek ve 2 de ciğer nakli operasyonu
geçiren 100 yaşına girdiğinde yaptığı açıklamada
“200. doğum günümü de kutlamak istiyorum” şeklinde
konuşan David Rockefeller, 20 Mart 2017 tarihinde öldü.
“Rockefeller ailesi ABD’nin en büyük petrol, sanayi, siyaset ve bankacı ailesidir. Aile 19. Yüz yılın sonu yirminci yüz yılın başlarında Jhon Davison Rockefeller’in (1839 – 1937) ve kardeşi William Avery Rockefeller’in ( 1841 – 1922 ) zamanında Standart Oil vasıtasıyla petrol ticaretinde çok büyük başarılar elde etmiş, Manhattan Bankasına uzun zaman sahiplik yapmış ve bu zaman zarfında büyük servet, nüfuz ve şöhret sahibi olmuştur. Jhon Davison Rockefeller insanlık tarihinin ilk dolar milyarderi unvanını kazanmıştır.
Rockefeller ailesinin elinde, aile üyelerine ve ailenin fertlerine ait bilgilerin ve dünya siyaseti, dünya ekonomisi hakkında yapılması gereken şeylerin listelerinin yer aldığı dünyaca meşhur bir arşivleri vardır. Bu büyük arşiv yer altına inşa edilmiş üç katlı büyük bir binada saklanır. Bu arşivde bulunan yetmiş milyon sayfalık belgeler, kırk iki bilimsel tahsil kurumuna aittir. Bu belgeler içerisinden araştırmacılara sadece, ailenin ölmüş üyelerine ait belgeler verilir. Sağ olan aile üyeleri hakkındaki belgeler ise hiç kimseye verilmez. 140 yıllık bir geçmişe sahip olan bu arşiv belgeleri ABD’nin 19 ve 20. Yüz yıllara dair dünya ölçeğindeki siyasi işlerinde ve çeşitli ülkelerde bu yıllarda ortaya çıkan sosyal olaylardaki rolünü öğrenebilmek için çok önemli bilgi kaynağıdır. Bu belgeler, dünya tarım işleri, güzel sanatlar, eğitim, uluslararası ilişkiler, ekonomik gelişme, tıp, tarih, politika, halklar, din, sosyal bilimler, kadın hakları tarihi, afro Amerikan tarihi gibi konuları kapsayan belgelerdir.
David Rockefeller (1915 – 1996) felsefe doktorudur. Harward ve Chicago üniversiteleri mezunudur. Amerika’nın Uluslararası İlişkiler Şurasının, Rockefeller Üniversitesi’nin, çağdaş Newyork Güzel Sanatlar müzesinin fahri başkanı ve en önemlisi de 1969 – 1981 yılları arasında komitenin başkanlığını yapmıştır.
2013 yılında bir internet sitesi, bu Rockefellerin bazı yazılarını ele geçirmiş ve “ABD’li Yahudi Bankacı David Rokfeller’den Yüz yılın İtirafları” adıyla bunları yayınlamıştır. 2014 yılında ise sözünü ettiğimiz kitap basılmış; fakat piyasadan toplatılmıştır.
Bu itiraflar ile ABD’nin ve Batı Avrupa’nın büyük devletlerinin yirminci yüz yılda dünya halklarının başlarına ne oyunlar ve felaketler getirdiği açık olarak ortaya çıkmıştır. Bu itiraflar, inanılmaz boyuttadır ve sadece Türkleri ve Türk Dünyası ile değil, bütün dünya ile ilgili meseleler üzerinde neler yaptıkları ve düşündükleri açıklanmıştır. Bu yazılarda Türkiye ile ilgili bölüm, bizi daha çok ilgilendiren bölümdür. Yapılan işlerin esas aktörleri, ABD ve Batı Avrupa devletleridir. Bütün icraatı yapan bunlardır. Bunların esas hedefleri Türkiye ve Türklerdir.
“Türkiye, coğrafi ve stratejik bakımından çok önemli bir ülkedir. Bu yüzden üzerinde daha fazla durmak istiyorum. Bu ülke bizim için çok önemlidir ve Türklere bırakılacak kadar önemsiz değildir….
1) Büyük İsrail Devleti’nin sularının büyük kısmının kaynakları Türkiye toprakları üzerindedir.
2) Türkiye Avrupa ve Asya arasında bir köprüdür.
3) Müslüman aleminde öncül ve demokratik tek ülkedir….
İslâmiyet’i yıkmak istiyorsak işe Türkiye’den başlamak gerekir. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler, karşılarında hiç kimse duramaz. Bu yüzden, böyle bir ihtimale karşı ajanlarımız her an iş başında bekliyorlar. Türk devletlerinde anahtar mevkilerde adamlarımız var. Bunlar böyle bir ihtimali sezseler o anda Türkiye’deki huzur ve güven ortamını bozacak olaylar yaratırlar ve bu darbelerle bu tür bir birleşmeyi önleriz.
Medeniyetin kurucusu ve beşiği olarak Türkleri kabul edemeyiz; tam aksine entrikalar ile bu medeni miraslarına el koyarak biz, onları bütün dünyaya, barbar, hak – hukuk tanımayan bir halk olarak tanıttık ve bu alanda oldukça başarılı olduk. Sümer kralları Urukagina ve Urnammu çok Allah’lı bir cemiyet kurarak insanlar arasında adaleti korumak ve haksızlığı önlemek için kanunlar çıkararak çağdaş toplumlara örnek olurken bugün, tek Allah’lı bir halk olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucunda medeni vasıflar, ahlak, terbiye, saygı, sanat, edebiyat, tarih yok olurken; fahişelik, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve soygun hüküm sürmektedir. Dünya çapında Türkiye’de yetişmiş, bir tane bilim adamları, sanat adamları, edebiyat adamları ve siyaset adamları yoktur!
Aslında Türkler, tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler. Ama Türkler için duyduğuna inanmak yeterlidir; okumak onlara çok zor gelmektedir. En kolayı, geçmişi öğrenmeden gece yatarken hissettiklerini kaleme alarak ertesi günü hüküm vermektir. Düşünün ki, hangi tesirin altındasınız ve kime kul olmaktasınız?
Ben de bu ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Türk tarihini, Türk medeniyetini öğrenince, konuyu değiştirdim.
Provokatörlerimizin çalışmaları ile 1970’li yıllardan itibaren Türkiye’de sağ ve sol ideolojiler arasında adeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk canından bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu. Birkaç kişi zenginleşmiş, halk ise sefalete düşmüştü. Provokatörler için halkı ayaklandırmak zor olmadı. Ülke o dereceye geldi ki, sokaklarda her gün elli – altmış kişi öldürülüyordu. Bütün ülke terör korkusundan adeta sinmiş saklanmıştı. Binlerce Türk genci, bizim uydurduğumuz ideolojiler esasında can verdi. Zamanı gelince bilgimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti. Çünkü provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çaresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti. Bu durumda o kurtarıcı, kim olursa olsun, ‘anarşiyi – terörü bitiren, ölümleri sonlandıran’ insan olarak kabul görecekti. Bizim demokrasi uğrundaki mücadelemizin esası buydu.
Askeri hükümet çok sert tedbirlerle bir müddet ülkeyi yönetti. Ellinin üzerinde genç, haklı – haksız sağdan ve soldan ayırımı yapılmadan idam edildi. Bu sert cezalar tesirini çabuk gösterdi ve ülke bir anda süt liman oldu. Askeri hükümet bir müddet sonra ülkeyi sivil yönetime devretti. Bizim istediğimiz bir kişi iktidarın sahibi oldu. Askeri darbeyi yapan şahıs cumhurbaşkanı oldu. Yeni hükümet tam bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim büyük şirketlerimiz bu büyük pazara aç kurtlar gibi girdiler. Ülke ABD ve Avrupa malları ile doldu. Bu durumdan hem bizim şirketlerimiz faydalandı, hem de ülke boğazına kadar borç batağına girdi. Türkiye, kapitalizmi o kadar güzel uyguladı ki, yeni birçok vurgun ve soygun metotları bulundu. Hayali ihracat arttı, bankaların içi boşaltıldı, rüşvet devletin her kademesine girdi. Başta siyasiler olmak üzere, medya sahiplerine, üst düzey bürokratlara, bankacılara, yazar-çizer takımına ( gazeteci, dergi yazarı ) bu dönemde milyarlarca dolar rüşvet dağıttık.
Kardeşlik, dostluk, iyi niyet, dürüstlük, ahlaklı ticaret unutuldu. Binlerce sahtekâr, yalancı, hem devlet kadrolarını, hem bankaları, hem de özel şirketleri doldurdu. Türkiye’nin bugünkü manzarasının sebebi 12. Eylül ihtilalidir desem abartmam… Ülke yapılanları görenler tarafından alttan alta kışkırtılmaya başlandı. Halk tepki koyuyor, sokaklar protestocularla doluyordu. Tepkileri azaltabilmek için tam o günlerde bir Kürt meselesi çıkardık. Önce, bir örgüt kurdurduk. Sonra küçük bir kasabaya baskın yaptırdık. Ülkenin gündemi bir anda değişti. Kürt PKK terörü, şehit edilen asker ve polisler, halka her sıkıntıyı unutturdu. Türkiye otuz yıldır bu mesele ile uğraşıyor. Sonuç almasını her defasında engelledik. PKK’nın liderini ‘idam edilmemek’ kaydı ile biz teslim ettik. Otuz yıldır süren PKK terörü, Türkiye’nin ekonomisine büyük darbe vurdu. Binlerce insan bu terör dalgası içerisinde ölüp gitti. Türkiye, hem siyasi, hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük kayıplara uğradı. Ülkenin düzgün hale getirilebilmesi için bize başvurmak zorunda kaldı. Biz de, onlara, Osmanlı İmparatorluğuna yaptığımız teklifleri yaptık. Kabul ettiler. Bu işler için harcadığımız dolarların birkaç katını kazandık ve Türkiye’yi içinden çıkamayacağı bir borç sarmalına yuvarladık.
Bugünkü Türkiye; yalancılığın, sahtekârlığın, halkı aldatmanın, bizlere hizmet etmenin içinde yüzüyor; Mustafa Kemal’in bizi reddetmesinin bedelini ödüyor. Böyle bir ülkenin uzun boylu yaşaması pek mümkün değildir. Ya ruhlarda bir ihtilal yaparak yeniden kendileri olacaklar, ya da tarihten silinip gidecekler. Anadolu toprakları da bizim yarattığımız Ermeni ve Kürt devletlerinin olacaktır”.
David Rockefeller, itiraflarının bir bölümünde de, başka bir zengin Yahudi ailesi olan Rothschild ailesinin bir ferdi ile yapmış olduğu sohbete yer vermiş. Bu sohbetten de bölümler aktaralım:
“Rockefeller’in, (Dünya ülkelerini nasıl ele geçiriyorsunuz?) sorusuna Rothschild; Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları yıkmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğunu parçalayarak Orta Doğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin kuruluş yolunu açmak için çıkarıldı”.
“İsrail devletinin kurucusu sayılan Tehodor Herzl o zamanki Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid’in yanına giderek bizim ailemizin para desteği ile Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat Sultan bize karşı çıktı. Biz de gerekeni yaptık. Osmanlı İmparatorluğunu çaresiz bırakarak I: Dünya Savaşı’na soktuk. Çok zorlansak da, Osmanlı İmparatorluğunu yıktık. İstanbul’u ve Anadolu’nun bazı bölümlerini işgal ettik. Planlarımızı tam sonlandıracağımız zaman Mustafa Kemal adında, padişahı ve şeyhülislam’ı dinlemeyen asi bir general ortaya çıktı. Bütün planlarımız alt üst oldu. Hepsi geriye kaldı”.
“Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır. O’nun varlığı, İsrail devletinin kurulmasını otuz yıl kadar geciktirdi ve bize milyarlarca dolar kaybettirdi. İzmir suikastı denen bir olaya karıştığı için idama mahkûm ettiği, Osmanlı Maliye nazırlarından aziz dostumuz Cavit Bey’i kurtarmak için O’nun yanına gittik. Bizi çok soğuk karşıladı. Tekliflerimizin hiç birisini kabul etmedi. Ve adeta bizi, makamından kovdu. Birkaç gün sonra da Cavit Bey’i idam ettirdi”.
İtiraflarda, Türkiye’den başka birçok ülkeye ve çeşitli olaylara da yer verilmiş. Bu ülkelerde ve olaylardaki aktörlerden bahsedilmiş. İkinci Dünya Savaşı, Hitler, Stalin, atom bombası, ihtilaller, darbeler anlatılmış… İran-Irak savaşının çıkarılmasının sebepleri ve sonucu değişik bir perspektif ile açıklanmış.
Şimdi, kendimize bakarak düşünelim… Toplumumuzu, yaşam şartlarımızı, siyasilerimizi ve icraatlarını, bilim ve sanat seviyemizi, ahlaki halimizi, güven ve inançlarımızı, hayata bakış ve algılayış tarzımızı düşünelim ve sonra kendimize soralım: Yukarıda itiraf edilenlerin bugünkü durumumuzu yaratmada tesiri yok mu? Başkalarını dinleyerek mi bu duruma geldik? Yüz yıl önce, zengin olmayan, geçim sıkıntısı çeken; fakat dürüst, namuslu, çalmayan, aldatmayan, güven veren bir toplum yapımız varken bugün niçin, hırsızların, üçkâğıtçıların at oynattığı, sahtekâr, alçak, zalim ve gaddar bir toplum haline geldik? Bu nasıl oldu? İtiraflar, bize yıllardır dost olarak görünenlerin aslında düşman olduğunu göstermiyor mu?
Bu durumlardan kurtulmanın tek yolu, Ulu Önder Atatürk'ümüzün istediği gibi “önce vatan ve millet” duygusunun bütün fertler tarafından kabullenilmesi ve aklın kullanılmasıdır. Aklı, devreden çıkarırsak yapılabilecek bir şey yoktur. Hasta mutlaka ölecektir! Ölmemek için akıllı olmak ve önce vatan ve millet, diyebilmek gerekir. Tehdit ve tehlike çok büyük, farkında olmalıyız….
NOT: Bu makale, Azebaycan’da yayınlanan KREDO gazetesinde 17. Mayıs. 2014 tarihinde Gazanfer Kazımov’un yazdığı “Rockefeller’in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türk’ün Bedbahtlığı” isimli makaleden yararlanılarak yazılmıştır.
(Bu yazıyı lütfen dostlarınızla paylaşınız...)
12 notes · View notes
cninzihni · 1 year
Text
çizim yapasım var ama yine fikirsizim. Galiba benim yaratıcılığı yönetme biçimim bizim ülkenin su kaynakları yönetimiyle aynı başarı oranına sahip
53 notes · View notes
ay-simay · 1 year
Text
Tumblr media
Dünyayı kelebek ruhlu kadınlar yönetmeli...
🖤Güzel dilekler 🦋
64 notes · View notes
bilgievreni · 10 months
Text
Royaltedarik - Gold
Dropshipping, e-ticaret dünyasında bireylerin fiziksel envantere veya depo alanına ihtiyaç duymadan ürün satmasına olanak tanıyan popüler bir ticaret yöntemidir. Bu iş modelinde satıcılar, müşteriler ve tedarikçiler arasında aracı olarak hareket ederek satın alma ve teslimat sürecini kolaylaştırır. Stoksuz satış, satıcıların stoklama maliyetlerine ve nakliye lojistiğine yatırım yapma ihtiyacını ortadan kaldırarak, minimum sermaye ile çevrimiçi bir iş kurmak isteyen girişimciler için cazip bir seçenek haline getiriyor. Esasen, stoksuz satış, satıcıların yerine getirme ve nakliye sorumluluklarını tedarikçilere bırakırken pazarlama ve müşteri hizmetlerine odaklanmalarını sağlar. Dropshipping ile ilgilenen bireylerin, nasıl çalıştığını ve siparişlerin ve ürünlerin yönetildiği süreci anlamaları önemlidir. Stoksuz satış süreci, bir müşteri satıcıya sipariş verdiğinde başlar. Satıcı daha sonra sipariş ayrıntılarını, ürünün doğrudan müşteriye paketlenmesinden ve nakliyesinden sorumlu olan tedarikçiye iletir. Bu, satıcının fiziksel envanteri yönetme veya nakliye lojistiğini yönetme ihtiyacını ortadan kaldırır. Sonuç olarak, stoksuz satış, satıcıların ürünleri stoklamak veya depolamak için yatır��m yapması gerekmediği için düşük başlangıç ​​maliyetleri gibi avantajlar sunar. Ek olarak, satıcının lojistiğin karmaşıklığı hakkında endişelenmesine gerek yoktur, bu da onu e-ticarette yeni olanlar için uygun bir seçenek haline getirir. Bununla birlikte, ürün kalitesi üzerinde kontrol eksikliği ve potansiyel kar marjı dalgalanmaları gibi dikkate alınması gereken dezavantajlar da vardır. Satıcıların stoksuz satış yapmaya girişmeden önce bu artıları ve eksileri tartması önemlidir. Avantajlarına rağmen, stoksuz satışın da sınırlamaları vardır. Ana dezavantajlardan biri, rekabet potansiyelidir, çünkü giriş engeli nispeten düşüktür ve bu da doymuş bir pazarla sonuçlanır. Ayrıca, satıcılar ürün kalitesi ve nakliye süreleri üzerinde sınırlı kontrole sahip olduğundan, müşteri memnuniyetini sürdürmek zor olabilir. Ek olarak, stoksuz satıştaki kar marjları, artan rekabet ve tedarikçi fiyatlandırması gibi faktörler nedeniyle dalgalanabilir. Bununla birlikte, uygun araştırma, planlama ve etkili pazarlama stratejileri ile stoksuz satış hala karlı bir iş girişimi olabilir. Stoksuz satış yapmayı düşünen girişimciler, iş hedefleri ve yetenekleriyle uyumlu olup olmadığını belirlemek için avantaj ve dezavantajları dikkatlice değerlendirmelidir. Daha fazla bilgi için web sitemiz sizlere yardımcı olabilir.
547 notes · View notes
ahmet-34 · 3 months
Text
Ömür: En Değerli Sermaye
Ömür, insanın en değerli varlığıdır. Zamanın sınırlılığı, onu paha biçilmez kılar. Her insanın hayatında belirlenen bir başlangıç ve son noktası vardır. Ancak, insanlar arasındaki fark, bu belirli zaman dilimini nasıl kullandıklarında ortaya çıkar.
Ömür, bir sermaye gibidir. Nasıl ki bir işletme, sermayesini akıllıca yönetip doğru yatırımlar yaparak büyür ve gelişirse, insanlar da ömürlerini aynı şekilde değerlendirmelidir. Ömür, zamanla dolu bir banka hesabı gibidir. Ne zaman ve nasıl harcanacağı, kişinin kendi seçimidir.
Hayatta başarı ve mutluluk, ömrün doğru kullanımıyla yakından ilişkilidir. Ömür, kıymetli olduğu için israf edilmemeli, boşa harcanmamalıdır. Her anı, değerli birer fırsat olarak görülmeli ve en iyi şekilde değerlendirilmelidir.
Ömür, anlamlı ilişkiler kurmak, sevdiklerimize zaman ayırmak, kendimizi geliştirmek, hayallerimizi gerçekleştirmek ve başkalarına yardım etmek için bir fırsattır. Her an, ömür sermayesinden bir paydır ve nasıl değerlendirdiğimiz, hayatımızın şekillenmesinde belirleyici rol oynar.
Bu nedenle, ömrümüzü bilinçli bir şekilde yönetmeli, her anın kıymetini bilmeli ve zamanımızı en iyi şekilde kullanmalıyız. Unutmayalım ki, ömür bir sermayedir ve en iyi yatırımı yapmak, mutlu, anlamlı ve tatmin edici bir yaşam sürmek için doğru zamanı ve fırsatları değerlendirmektir.
18 notes · View notes
eniyicalisma · 5 months
Text
TRUEGİTİM - DEVASA+
Tumblr media
True Eğitim: Profesyonel Muhasebe, Vergi, ve KDV İade Eğitimleri ile İşinizi Güçlendirin!
True Eğitim, muhasebe, vergi, ve KDV iade konularında uzmanlaşmış bir eğitim platformudur. İş dünyasında finansal başarıya ulaşmak isteyen profesyoneller için tasarlanan eğitim programlarımız, güncel bilgiler, deneyimli eğitmenler ve etkileşimli öğrenme materyalleriyle öne çıkar.
Muhasebe Eğitimleri: Finansal Stratejinizi Güçlendirin
True Eğitim, muhasebe alanında geniş kapsamlı eğitim programları sunar. Muhasebe temellerinden başlayarak ileri düzey konulara kadar uzanan bu eğitimler, katılımcılara finansal süreçleri doğru ve etkili bir şekilde yönetme becerisi kazandırır. Muhasebe eğitimleri, finans raporlaması, mali analiz ve bütçe planlaması gibi konuları içeren eğitimlerimiz, işletmenizin mali yönetimini güçlendirmenize yardımcı olur.
Vergi Eğitimleri: Vergi Dünyasında Güncel Kalın
True Eğitim'in vergi eğitimleri, katılımcılara vergi düzenlemelerini anlama, uygulama ve işletme stratejilerine entegre etme becerisi kazandırır. Vergi eğitimleri, beyanname hazırlığı, vergi avantajları ve yükümlülükleri konularında verilen eğitimlerimiz, işletmenizin vergi konularında daha etkili bir strateji oluşturmanıza yardımcı olur.
KDV İade Eğitimi: KDV Avantajlarını Kullanın
True Eğitim, katılımcılara KDV iade süreçlerini anlama ve etkili bir şekilde uygulama konusunda uzmanlaşma imkanı sunar. KDV iade eğitimleri, işletmelerin KDV avantajlarından maksimum düzeyde faydalanmalarını sağlamak için gerekli bilgi ve stratejileri sunar.
True Eğitim İle Avantajlarınız:
Uzman Eğitmenler: True Eğitim, konularında uzman ve deneyimli eğitmenlerle çalışarak katılımcılara sektörel bilgi birikimini aktarır.
Güncel İçerikler: Eğitim programlarımız, finans, muhasebe ve vergi dünyasındaki en güncel gelişmeleri içerir, katılımcıları iş dünyasındaki değişimlere hazırlar.
Etkileşimli Öğrenme: True Eğitim, etkileşimli öğrenme materyalleri, örnek olaylar ve pratik uygulamalarla katılımcıların öğrenme deneyimini zenginleştirir.
Sertifikalı Eğitimler: True Eğitim'den tamamladığınız eğitimler sonrasında alacağınız sertifikalar, profesyonel kariyerinizdeki başarıyı taçlandırmanıza yardımcı olur.
İş dünyasındaki finansal süreçleri etkili bir şekilde yönetmek ve işletmenizin mali performansını güçlendirmek için True Eğitim'in uzmanlık alanlarındaki eğitim programlarından faydalanın. Finansal başarıya bir adım daha yaklaşmak için hemen kaydolun!
609 notes · View notes
epifizz · 6 months
Note
Celal Şengör yine bir şekilde gündeme gelmeyi başardı. Bu defa da Fransız ihtilali insanlık için bir felaket, aklı öldürmüştür ve iktidarı ayak takımına verirsen dünya böyle olur dedi. Senin bu konudaki görüşün ne?
Şengör'ün bunu gündeme gelmek için söylediğini sanmıyorum, elitist bakışını hiç gizlemediği için bu düşüncelerinde samimi olduğu kanaatindeyim. Genelde bu ihtilal burjuva devrimi olarak adlandırıldığı için sağ kanattan yana bir sempati yaratacağı düşünülürken aslında devrimin karakteri ve solun tarihsel bakışı içerisinde solcularca daha çok sahiplenilen bir olay olduğu reddedilmez bir gerçektir. Çünkü burjuvazi bence yükseliş ivmesine dair çok önemli bir ivme kazanmamış ama taban kesim gerçek bir politik güç kazanmıştır.
Şengör'ün dünya görüşünü anlıyorum ancak bu benim hiç katılmadığım bir bakış. Özellikle akademinin elit ve ayrıksı bir grup olarak kalması belki bir boyutta akademinin maddi kaygılarla kaybedebileceği yolların ortadan kalkmasını sağlar, bu bir gerçek. Ama aynı oranda akademiyi gerçeklikten, hayattan koparan bir boyut da getirir. Şengör'ün toplumdan soyutlanmış ve artık döneminin geçmiş biri olduğunu söylemek bu noktada aleni olan bir gözlemi yenilemek olacaktır bence. Bu bakış Fransız ihtilalini değil, Britanyanın reformlarını bir başarı sayar genellikle. Bu bakış açısını sergileyen kaynakların Şengör'ün okumalarında daha merkezi olması da normal çünkü daha pozitivist ve ampirik bir dip dalganın politik konumlanması bu esasında. Benim kendi görüşümün, bireysel tarihlerimiz göz önüne alındığında Celal Şengör ile yan yana gelmesi olanaksızdır. Kendisi halihazırda yüksek ekonomik bir çevreden geliyor bense kendisinin deyimi ile o ayak takımının kazandığı başarımların açtığı yol sayesinde kendisini eğitmiş bir insanım ve bu çoğunluğun eğitimsiz, barbar ya da irrasyonel olduğu yorumunu tamamen reddediyorum.
Kitlelerin daha itkisel ve duygusal kararlar vermeye meyilli olması sonucu popülizmi partlattığını da düşünmüyorum. Daha doğrusu buradaki problemin kökeninin halktan başladığını düşünmüyorum. Çünkü halka dönük bir "eğitim" değil öğretim çabası olsaydı, tüketimin fordist damızlığı olarak değil üretimin değerli bileşenleri olarak teşvik edilselerdi ya da politik güçler yönetme değil hizmet gayesi içerisinde olsaydı kitlelerin irrasyonel bir yığın olarak kalmaya devam edeceğine emin değilim. Elbette Kant gibi herkesin ulaşabileceği tek bir üst rasyonalite bulunduğunu düşünmüyorum ancak Şengör gibi eğitim ve düşünme olanaksızlığı olduğunu da sanmıyorum.
Ki bence Şengör'ün şu anki konumu bu noktada bana baya ironik geliyor. Kendi alanında akademik başarısından bağımsız, bu medyada sahip olduğu her şeyi bilen aydın imajını eleştirdiği o popülizme borçlu. Şu anki kitlenin irrasyonel ve duygusal olduğu kesin zaten bu yüzden bu kaba adam, bu rasyonel akıl yürütmeler yapmak yerine duygusal saldırılar yaparak birkaç bilgi ile bilir gözükmediği konularda üste çıkan adam, bu her konuda ahkam kesip üstten bakan adam tam da bu kitlenin irrasyonel ve duygusal hassasiyetlerine dokunduğu için bu popülist dalgayı arkasına almış medyatik yaşamını sürdürmektedir. Yani üst tabakadan gelen bu adam bu ayak takımının bir eseridir yine de. Dünyanın geldiği bu ölü aklın, felaketin ifadesidir. Ve bu akıl yine bu bakış ile kitleleri bir hayvanı evcilleştirir gibi eğitmek, yönetmek ve onu işe yaradığı oranda fazlası olmayacak şekilde kullanmak isteyerek avamın vehametini imtina ile daim kılar. Ne çark ama!
15 notes · View notes
turqlands · 9 months
Text
YÜZYİLİN İTİRAFLARI
Okurken ürperdim. Kendini türk hisseden ve Türkiye'nin tarihten silinme planlarına karşı durmak isteyen herkes okumalı. Atatürk'ün dehasını tekrar hatırlamalı.
Bu makale Azerbaycan'da KREDO gazetesinde 17 Mayıs 2014'de, "Rockefeller'in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türklerin Bedbahtlığı" adlı makaleden yararlanılarak Gazanfer Kazımov tarafından yayınlanmış. Kopyaladığım
MAKALE aşağıdadır:
*YÜZYILIN İTİRAFLARI*
*Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır.*
(Rothschild.)
2014 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde, ünlü petrol milyarderi, bankacı ve dünyanın en zengin ailelerinden biri olan Yahudi Rockefeller ailesinin, yakınlarda vefat eden en büyük ferdi David Rockefeller’in bir kitabı yayınlandı. “Yüz yılın İtirafları “ adını taşıyan bu kitap maalesef çok kısa zamanda piyasadan çekildi. Çünkü kitapta, itiraflar vardı. Dünyayı yönetme isteği içinde olan ELİT bir tabakanın yüz yıl içerisinde, bazı devletler ve ülkeler içinde ve dışında, o ülkeleri kendi şemsiyeleri altına alabilmek için çevirdikleri dolaplar, entrikalar, soygunlar, sömürgeleştirme itiraf ediliyordu. Bu elit tabakanın daha fazla açığa çıkmaması ve masum halklara yaptıkları bilinmemesi için kitap piyasadan kaldırıldı.
Öncelikle Rockefeller ailesi hakkında bulabildiğimiz kadar bilgi verelim. Sonra bu ailenin en büyüklerinden olan David Rockefeller’in kaleme aldığı itiraflardan “Türkiye” hakkında yazdıklarını ve düşündüklerini öğrenelim:
*DAVİD ROCKEFELLER*
6 kalp nakli, 3 böbrek ve 2 de ciğer nakli operasyonu
geçiren 100 yaşına girdiğinde yaptığı açıklamada
“200. doğum günümü de kutlamak istiyorum” şeklinde
konuşan David Rockefeller, 20 Mart 2017 tarihinde öldü.
“Rockefeller ailesi ABD’nin en büyük petrol, sanayi, siyaset ve bankacı ailesidir. Aile 19. Yüz yılın sonu yirminci yüz yılın başlarında Jhon Davison Rockefeller’in (1839 – 1937) ve kardeşi William Avery Rockefeller’in ( 1841 – 1922 ) zamanında Standart Oil vasıtasıyla petrol ticaretinde çok büyük başarılar elde etmiş, Manhattan Bankasına uzun zaman sahiplik yapmış ve bu zaman zarfında büyük servet, nüfuz ve şöhret sahibi olmuştur. Jhon Davison Rockefeller insanlık tarihinin ilk dolar milyarderi unvanını kazanmıştır.
Rockefeller ailesinin elinde, aile üyelerine ve ailenin fertlerine ait bilgilerin ve dünya siyaseti, dünya ekonomisi hakkında yapılması gereken şeylerin listelerinin yer aldığı dünyaca meşhur bir arşivleri vardır. Bu büyük arşiv yer altına inşa edilmiş üç katlı büyük bir binada saklanır. Bu arşivde bulunan yetmiş milyon sayfalık belgeler, kırk iki bilimsel tahsil kurumuna aittir. Bu belgeler içerisinden araştırmacılara sadece, ailenin ölmüş üyelerine ait belgeler verilir. Sağ olan aile üyeleri hakkındaki belgeler ise hiç kimseye verilmez. 140 yıllık bir geçmişe sahip olan bu arşiv belgeleri ABD’nin 19 ve 20. Yüz yıllara dair dünya ölçeğindeki siyasi işlerinde ve çeşitli ülkelerde bu yıllarda ortaya çıkan sosyal olaylardaki rolünü öğrenebilmek için çok önemli bilgi kaynağıdır. Bu belgeler, dünya tarım işleri, güzel sanatlar, eğitim, uluslararası ilişkiler, ekonomik gelişme, tıp, tarih, politika, halklar, din, sosyal bilimler, kadın hakları tarihi, afro Amerikan tarihi gibi konuları kapsayan belgelerdir.
David Rockefeller (1915 – 1996) felsefe doktorudur. Harward ve Chicago üniversiteleri mezunudur. Amerika’nın Uluslararası İlişkiler Şurasının, Rockefeller Üniversitesi’nin, çağdaş Newyork Güzel Sanatlar müzesinin fahri başkanı ve en önemlisi de 1969 – 1981 yılları arasında komitenin başkanlığını yapmıştır.
2013 yılında bir internet sitesi, bu Rockefellerin bazı yazılarını ele geçirmiş ve “ABD’li Yahudi Bankacı David Rokfeller’den Yüz yılın İtirafları” adıyla bunları yayınlamıştır. 2014 yılında ise sözünü ettiğimiz kitap basılmış; fakat piyasadan toplatılmıştır.
Bu itiraflar ile ABD’nin ve Batı Avrupa’nın büyük devletlerinin yirminci yüz yılda dünya halklarının başlarına ne oyunlar ve felaketler getirdiği açık olarak ortaya çıkmıştır. Bu itiraflar, inanılmaz boyuttadır ve sadece Türkleri ve Türk Dünyası ile değil, bütün dünya ile ilgili meseleler üzerinde neler yaptıkları ve düşündükleri açıklanmıştır. Bu yazılarda Türkiye ile ilgili bölüm, bizi daha çok ilgilendiren bölümdür. Yapılan işlerin esas aktörleri, ABD ve Batı Avrupa devletleridir. Bütün icraatı yapan bunlardır. Bunların esas hedefleri Türkiye ve Türklerdir.
“Türkiye, coğrafi ve stratejik bakımından çok önemli bir ülkedir. Bu yüzden üzerinde daha fazla durmak istiyorum. Bu ülke bizim için çok önemlidir ve Türklere bırakılacak kadar önemsiz değildir….
1) Büyük İsrail Devleti’nin sularının büyük kısmının kaynakları Türkiye toprakları üzerindedir.
2) Türkiye Avrupa ve Asya arasında bir köprüdür.
3) Müslüman aleminde öncül ve demokratik tek ülkedir….
İslâmiyet’i yıkmak istiyorsak işe Türkiye’den başlamak gerekir. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler, karşılarında hiç kimse duramaz. Bu yüzden, böyle bir ihtimale karşı ajanlarımız her an iş başında bekliyorlar. Türk devletlerinde anahtar mevkilerde adamlarımız var. Bunlar böyle bir ihtimali sezseler o anda Türkiye’deki huzur ve güven ortamını bozacak olaylar yaratırlar ve bu darbelerle bu tür bir birleşmeyi önleriz.
Medeniyetin kurucusu ve beşiği olarak Türkleri kabul edemeyiz; tam aksine entrikalar ile bu medeni miraslarına el koyarak biz, onları bütün dünyaya, barbar, hak – hukuk tanımayan bir halk olarak tanıttık ve bu alanda oldukça başarılı olduk. Sümer kralları Urukagina ve Urnammu çok Allah’lı bir cemiyet kurarak insanlar arasında adaleti korumak ve haksızlığı önlemek için kanunlar çıkararak çağdaş toplumlara örnek olurken bugün, tek Allah’lı bir halk olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucunda medeni vasıflar, ahlak, terbiye, saygı, sanat, edebiyat, tarih yok olurken; fahişelik, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve soygun hüküm sürmektedir. Dünya çapında Türkiye’de yetişmiş, bir tane bilim adamları, sanat adamları, edebiyat adamları ve siyaset adamları yoktur!
Aslında Türkler, tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler. Ama Türkler için duyduğuna inanmak yeterlidir; okumak onlara çok zor gelmektedir. En kolayı, geçmişi öğrenmeden gece yatarken hissettiklerini kaleme alarak ertesi günü hüküm vermektir. Düşünün ki, hangi tesirin altındasınız ve kime kul olmaktasınız?
Ben de bu ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Türk tarihini, Türk medeniyetini öğrenince, konuyu değiştirdim.
Provokatörlerimizin çalışmaları ile 1970’li yıllardan itibaren Türkiye’de sağ ve sol ideolojiler arasında adeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk can��ndan bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu. Birkaç kişi zenginleşmiş, halk ise sefalete düşmüştü. Provokatörler için halkı ayaklandırmak zor olmadı. Ülke o dereceye geldi ki, sokaklarda her gün elli – altmış kişi öldürülüyordu. Bütün ülke terör korkusundan adeta sinmiş saklanmıştı. Binlerce Türk genci, bizim uydurduğumuz ideolojiler esasında can verdi. Zamanı gelince bilgimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti. Çünkü provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çaresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti. Bu durumda o kurtarıcı, kim olursa olsun, ‘anarşiyi – terörü bitiren, ölümleri sonlandıran’ insan olarak kabul görecekti. Bizim demokrasi uğrundaki mücadelemizin esası buydu.
Askeri hükümet çok sert tedbirlerle bir müddet ülkeyi yönetti. Ellinin üzerinde genç, haklı – haksız sağdan ve soldan ayırımı yapılmadan idam edildi. Bu sert cezalar tesirini çabuk gösterdi ve ülke bir anda süt liman oldu. Askeri hükümet bir müddet sonra ülkeyi sivil yönetime devretti. Bizim istediğimiz bir kişi iktidarın sahibi oldu. Askeri darbeyi yapan şahıs cumhurbaşkanı oldu. Yeni hükümet tam bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim büyük şirketlerimiz bu büyük pazara aç kurtlar gibi girdiler. Ülke ABD ve Avrupa malları ile doldu. Bu durumdan hem bizim şirketlerimiz faydalandı, hem de ülke boğazına kadar borç batağına girdi. Türkiye, kapitalizmi o kadar güzel uyguladı ki, yeni birçok vurgun ve soygun metotları bulundu. Hayali ihracat arttı, bankaların içi boşaltıldı, rüşvet devletin her kademesine girdi. Başta siyasiler olmak üzere, medya sahiplerine, üst düzey bürokratlara, bankacılara, yazar-çizer takımına ( gazeteci, dergi yazarı ) bu dönemde milyarlarca dolar rüşvet dağıttık.
Kardeşlik, dostluk, iyi niyet, dürüstlük, ahlaklı ticaret unutuldu. Binlerce sahtekâr, yalancı, hem devlet kadrolarını, hem bankaları, hem de özel şirketleri doldurdu. Türkiye’nin bugünkü manzarasının sebebi 12. Eylül ihtilalidir desem abartmam… Ülke yapılanları görenler tarafından alttan alta kışkırtılmaya başlandı. Halk tepki koyuyor, sokaklar protestocularla doluyordu. Tepkileri azaltabilmek için tam o günlerde bir Kürt meselesi çıkardık. Önce, bir örgüt kurdurduk. Sonra küçük bir kasabaya baskın yaptırdık. Ülkenin gündemi bir anda değişti. Kürt PKK terörü, şehit edilen asker ve polisler, halka her sıkıntıyı unutturdu. Türkiye otuz yıldır bu mesele ile uğraşıyor. Sonuç almasını her defasında engelledik. PKK’nın liderini ‘idam edilmemek’ kaydı ile biz teslim ettik. Otuz yıldır süren PKK terörü, Türkiye’nin ekonomisine büyük darbe vurdu. Binlerce insan bu terör dalgası içerisinde ölüp gitti. Türkiye, hem siyasi, hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük kayıplara uğradı. Ülkenin düzgün hale getirilebilmesi için bize başvurmak zorunda kaldı. Biz de, onlara, Osmanlı İmparatorluğuna yaptığımız teklifleri yaptık. Kabul ettiler. Bu işler için harcadığımız dolarların birkaç katını kazandık ve Türkiye’yi içinden çıkamayacağı bir borç sarmalına yuvarladık.
Bugünkü Türkiye; yalancılığın, sahtekârlığın, halkı aldatmanın, bizlere hizmet etmenin içinde yüzüyor; Mustafa Kemal’in bizi reddetmesinin bedelini ödüyor. Böyle bir ülkenin uzun boylu yaşaması pek mümkün değildir. Ya ruhlarda bir ihtilal yaparak yeniden kendileri olacaklar, ya da tarihten silinip gidecekler. Anadolu toprakları da bizim yarattığımız Ermeni ve Kürt devletlerinin olacaktır”.
David Rockefeller, itiraflarının bir bölümünde de, başka bir zengin Yahudi ailesi olan Rothschild ailesinin bir ferdi ile yapmış olduğu sohbete yer vermiş. Bu sohbetten de bölümler aktaralım:
“Rockefeller’in, (Dünya ülkelerini nasıl ele geçiriyorsunuz?) sorusuna Rothschild; Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları yıkmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğunu parçalayarak Orta Doğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin kuruluş yolunu açmak için çıkarıldı”.
“İsrail devletinin kurucusu sayılan Tehodor Herzl o zamanki Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid’in yanına giderek bizim ailemizin para desteği ile Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat Sultan bize karşı çıktı. Biz de gerekeni yaptık. Osmanlı İmparatorluğunu çaresiz bırakarak I: Dünya Savaşı’na soktuk. Çok zorlansak da, Osmanlı İmparatorluğunu yıktık. İstanbul’u ve Anadolu’nun bazı bölümlerini işgal ettik. Planlarımızı tam sonlandıracağımız zaman Mustafa Kemal adında, padişahı ve şeyhülislam’ı dinlemeyen asi bir general ortaya çıktı. Bütün planlarımız alt üst oldu. Hepsi geriye kaldı”.
“Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır. O’nun varlığı, İsrail devletinin kurulmasını otuz yıl kadar geciktirdi ve bize milyarlarca dolar kaybettirdi. İzmir suikastı denen bir olaya karıştığı için idama mahkûm ettiği, Osmanlı Maliye nazırlarından aziz dostumuz Cavit Bey’i kurtarmak için O’nun yanına gittik. Bizi çok soğuk karşıladı. Tekliflerimizin hiç birisini kabul etmedi. Ve adeta bizi, makamından kovdu. Birkaç gün sonra da Cavit Bey’i idam ettirdi”.
İtiraflarda, Türkiye’den başka birçok ülkeye ve çeşitli olaylara da yer verilmiş. Bu ülkelerde ve olaylardaki aktörlerden bahsedilmiş. İkinci Dünya Savaşı, Hitler, Stalin, atom bombası, ihtilaller, darbeler anlatılmış… İran-Irak savaşının çıkarılmasının sebepleri ve sonucu değişik bir perspektif ile açıklanmış.
Şimdi, kendimize bakarak düşünelim… Toplumumuzu, yaşam şartlarımızı, siyasilerimizi ve icraatlarını, bilim ve sanat seviyemizi, ahlaki halimizi, güven ve inançlarımızı, hayata bakış ve algılayış tarzımızı düşünelim ve sonra kendimize soralım: Yukarıda itiraf edilenlerin bugünkü durumumuzu yaratmada tesiri yok mu? Başkalarını dinleyerek mi bu duruma geldik? Yüz yıl önce, zengin olmayan, geçim sıkıntısı çeken; fakat dürüst, namuslu, çalmayan, aldatmayan, güven veren bir toplum yapımız varken bugün niçin, hırsızların, üçkâğıtçıların at oynattığı, sahtekâr, alçak, zalim ve gaddar bir toplum haline geldik? Bu nasıl oldu? İtiraflar, bize yıllardır dost olarak görünenlerin aslında düşman olduğunu göstermiyor mu?
Bu durumlardan kurtulmanın tek yolu, Ulu Önder Atatürk'ümüzün istediği gibi “önce vatan ve millet” duygusunun bütün fertler tarafından kabullenilmesi ve aklın kullanılmasıdır. Aklı, devreden çıkarırsak yapılabilecek bir şey yoktur. Hasta mutlaka ölecektir! Ölmemek için akıllı olmak ve önce vatan ve millet, diyebilmek gerekir. Tehdit ve tehlike çok büyük, farkında olmalıyız….
NOT: Bu makale, Azebaycan’da yayınlanan KREDO gazetesinde 17. Mayıs. 2014 tarihinde Gazanfer Kazımov’un yazdığı “Rockefeller’in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türk’ün Bedbahtlığı” isimli makaleden yararlanılarak yazılmıştır.
(Bu yazıyı lütfen dostlarınızla paylaşınız...)
11 notes · View notes
sade1-adam · 7 months
Text
Tumblr media
- 5 yaşındaki kızıma, “Hadi savaşları durduralım” dedim, “Hadi baba” dedi.
- 25 yaşındaki yeğenime “Hadi savaşları durduralım” dedim, “Nasıl?” dedi.
- Arkadaşım var 35 yaşında, “Hadi savaşları durduralım” dedim, dedi ki “Oğlum bir kere de akıllı bir şey söyle”.
- Annem 60 yaşında, dedim ki “Anne hadi savaşları durduralım”, o da “Oğlum bırak bu işleri, sigortalı bir işe gir, çalış” dedi.
İşte bu yüzden; Dünyayı çocuklar yönetmeli...
Erdal Demirkıran
16 notes · View notes