Tumgik
#Yeni şeyler deniyorum
kelimebahcesi · 3 months
Text
"Başıma bir şey geldi, artık kuşkum yok. Herhangi bir kesinlik ya da apaçıklık gibi değil, bir hastalık gibi belirdi bu. Bir kez yerine yerleşince orada kıpırdamadan kaldı."
20 notes · View notes
virangezegeni · 8 months
Text
'yeni şeyler deniyorum' gerginliği fena bir şey
7 notes · View notes
cheiza · 7 months
Text
Evet tumblr'ım yeniden bir hayat güncellemesi yapayım dedim en son ne zaman yazdım bilmiyorum hayatım güzel gidiyor şu sıralar dışarıda çok vakit geçiriyorum ama kötü vakit değil bana bir şeyler katabilecek vakitler olduğunu düşünüyorum ya da kendimi kandırıyorum bilmiyorum eve geldiğim zaman genelde ders çalışıyorum ve sıkı çalıştığıma düşünüyorum ya en azından başarabileceğimi düşünüyorum çok şükür yine her şey yolunda kendime kızgınım birazcık bazen sevdiğim insanları kendimden uzaklaştırıyorum ve onların geri geleceğini biliyorum ama bu karşı tarafa illaki zarar veriyordur bencilce düşünmek iyi değil ama elimde değil kendimi çok fazla düşünüyorum bu benciliğimi biraz azaltmam gerekiyor ama elimde değil deniyorum gerçekten üzüldüğünü düşündüğüm kişilerin gönlünü almalıyım bunu yeni yapabiliyorum ders çalışma konusunda da daha sık olmalıyım kendimi kandırmamalıyım dışarıda daha az vakit geçirmeliyim ya da bunu bir düzene bindirmeliyim sadece akşam çıktığım zaman daha iyi olur gün içinde ders çalışabilirim en azından bunu bu şekilde ayarlayabilirim çok fazla vaktim yok ve bu vakti de iyi değerlendirmeliyim gerekirse dışarı daha az sıklıkla çıkmalıyım en azından en azından kimseye bahsetmesem bile hayallerimden darilacaklarini sanmıyorum galiba insanlarla çok yakın olmak ama tam da yakın olamamak yani duvarlar örmek çok iyi değil keşke uzaklaşabilsem her neyse bir an önce toparlanmam lazım ders çalışma konusunda çünkü çok fazla vaktim yok ama halledeceğim
2 notes · View notes
dramatik-buluntular · 2 years
Text
Tumblr media
ZULÜM TARLALARI
İnsan denen canlı türü tarafından sürekli hakarete uğrayan ve ölümcül yaralar alan yeryüzünden az da olsa uzaklaşmak ve düştüğüm yalnızlık çukurlarından çıkabilmek için çeşitli yöntemler deniyorum. Diplerde dolaşmanın yöntemleri… Yeni sözcükler, yeni düşüşler ve yeni başlangıçlar bulmaya çalışıyorum. Olmuyor. Tek çıkış yolum olan kitaplara gömülüyorum. Ama gömülmek, pek hoş bir kelime değil, ölümü çağrıştırıyor. Dikkatimi toplayamıyorum. Gençliğimde okuyup gerektiği gibi idrak edemediğim, sonra yeniden okumak için sıraya koyduğum, kitaplığımda toz içinde kalmış Lenin’nin “Devlet ve Devrim” kitabıyla bakışıyoruz. Birbirimize işaretler yolluyoruz. Bana gücenmiş olduğunu biliyorum.
“Demiştim bütün bunları ben geçen yüz yıl, demiştim tek yol devrim diye, anlamadınız!” diyor orak çekiç şeklini almış kaşlarına yüklenerek.
Bakışlarımı kaçırıyorum ondan. O an elimde başka bir kitap var. Fante’nin “Toza Zor” kitabı. John Fante, Bukowski ‘nin o benim tanrım dediği yazar. Yaz kış hiç kurumayan, üzerine “Hes” kurulmayan dereler gibi akıcı bir kitap… Gözlerim kızarmaya başladığı için Toza Sor’u on ikinci bölümde yalnız bırakarak balkona geçiyorum. Zaman Ağustos. Hava; ateşten günler. Dalıyorum bir an. Dalmak, fena bir kelime değil ama kısa sürüyor. Yine o çözümsüz duygular etrafımı sarıyor. Düşünüyorum; o kadar çok kötülük vardı ki ve haykırmaktan başka elimden bir şeyin gelmemesi inanılmaz bir yenilmişlik duygusu… Karamsarlık bulutlarının gölgesi düşüyor masama. Birden şu sözler çıkıveriyor ağzımdan, kendiliğinden:
Adalet… Ne çok özledik… Kim bilir nerelerde, eli cebinde Tek başına dolaşıyordur Aç ve susuz, perişan, bitik bir halde Belki o da bizi özlemiştir Belki kalacak bir yeri bile yoktur ve ihtiyacı vardır onun da bize AH, düşlerden kovulmuş zavallı adalet!
Adalete el sallıyorum uzaktan, onu gördüğümden değil, hayali bir el sallama bu, hüzünlü bir el sallama… Onu varmış veya bir gün dönecekmiş gibi düşünmeye çalışıyorum. Sonra tekrar kendime ve burnundan kıl aldırmayan gerçekliğe dönüyorum. İyi hissettirecek bir detay bulmaya çalışıyorum bu koskocaman hissizlik kalesinde. Oturduğum evin tam karşısında çok sevimli bir park var. Genellikle günün her saatinde ve neredeyse gece yarısına kadar hiç boş kalmaz. Oyun oynayan çocuklar, gençler, kadınlar, kediler, köpekler… Bu arada benim de Diablo adında bir köpeğim var. İki yıldır yoldaşlık yapıyor bana. Daha öncesinde hamster besliyordum. O da bana en fazla bir yıl dayandı. Evden kaçtı. Neyse parka dönelim. Parkın içinde onlarca çeşit çeşit ağaç muhteşem bir görsellik sunuyor. Gündüz kavurucu sıcaklardaki gölgesiyle, akşamları da esintisiyle… O ağaçların içinde adını bilmediğim (bilmemek kötü, araştırıp bulmalıyım) ve pembe çiçekleriyle adeta resitaller sunan özel bir ağaç var. Kimse farkında değildir onun, gölgesinden yararlanırlar, yanından geçerler, tutunurlar, altında çaylar içilir, orada olduğunu bilirler ama ona bir kere bakmamışlardır. Kavurucu sıcaklarda bile dallarından çiçeklerini eksik etmeyen bu özel ağaç ile zaman zaman selamlaşıp söyleştiğimiz de oluyor. Fotoğrafını çekmek istediğimde poz bile veriyor. Polenleriyle anlatıyor o anlatmak istediklerini. Polence bir dil var çünkü. Çiçeklerin ve ağaçların dili. Yapraklarında hüzün taşıdığını hissediyorum ve harikulade çiçeklerinin de insanların içindeki kederi alıp yok ettiğini. Ama insan denen canlı hiçbir zaman bir ağaç kadar asil olmamıştır. “İnsan yeryüzünün kanseridir” demiş ya Cioran, az bile demiş.
Gözaltı haberleri geliyor. Ekranda kendini tanrı zanneden bir adam: “Al bunu!” diye bağırıyor.
Konuşan, baskıyı reddeden, gericiliğe ve haksızlığa karşı direnen herkes gözaltındadır. Sesten korkuyorlar, müzikten, notalardan, sevgiden korkuyorlar, kadından, çocuktan, özgürlükten, insanlık için güzel şeyler yapanların gözlerinden korkuyorlar. Öğretmenden korkuyorlar, onların iradesinden. Sanattan korkuyorlar. Kitaplardan, tiyatrodan, sinemadan… Onların tek sanatı ise barbarlığın sözcülüğünü yaparak “Al Bunu” diye emir yağdırmak. Bu öz zavallılık çamuruna bulanmışların yüzlerine bakın, göreceğiniz tek şey: kötülüğün itaatkârlığıdır.
Sonsuz zulüm tarlaları var onların, bereketli ürünler veren. Hasılatı paylaşırken gördüm onları, en küçük piyonlarına kadar.
Her yerden duyuyorum attıkları korkunç kahkahayı. Kulaklarım parçalanıyor. Yarıştan çekilmiş bir düşün kapısını çalıyorum. Açmıyor. Böyle zamanlarda yaptığım son şey olan Amok Koşucusu gibi fırlayıp koşmaya başlıyorum. Biriktirdiğim bütün resimler bir bir dökülüyor üzerimden koşarken. Perdeleri çekilmiş bir kentin meydanında, oğlunun kemiklerini torbanın içinde devletten teslim alan bir babayla karşılaşıyorum. Yüzüm donuyor. Hislerim donuyor. Ayaklarım yürürlükten kalkıyor. İbrahim Kaypakkaya’yı hatırlıyorum. Onun da kemiklerini böyle teslim etmişlerdi babasına. Ve o eskimeyen sözcük, devletin vazgeçemediği en eski alışkanlığı olan sözcük, Nefret, smokiniyle bütün meydanı kaplıyor. En iyi yaptığı şeyi yapıyor. Kocaman ağzıyla emir veriyor yanındakilere: Alın Bunu!
Gözlerimi kapatıyorum, kapatıyorum, çizgi haline gelene kadar iyice kapatıyorum. Birden her yer kamaşmış sözcükler denizi ve nefes almak için yalnızlık çukurlarından çıkıp parktaki pembe çiçekli ağaca geri dönüyorum, bir süreliğine.
8 notes · View notes
oyasumifiratat · 1 year
Text
sen ben ve üçümüz
Tumblr media
Bu yıl beklediğimden çok daha fazlasını yaşadım.
Yoktum. Benden bekleyeceğiniz gibi yine haber vermeden ortadan kayboldum. Güzel haberlerim var ama, ben sanırım nihayet bir şeyleri başardım.
Mesela yalnızlığımdan bahseder dururdum, artık yalnız değilim. Yanımda hep o var, her yerde, her durumda beraberiz. Bazen gerçek gelmediği, bir sanrı olduğu düşüncesine bile kapıldığım oldu. Çünkü varlığı neredeyse Tanrı'nın ya da üst bir mekanizmanın kanıtı oldu. Bana bir melek yolladı.
Bu başka bir anlam da taşıyor, eğer günahlarımın cezası bu kadar kısa sürdüyse demek ki günahlarım o kadar da ağır değilmiş. Günahlarımın bedeli bu kadarsa, yeni günahlara hayatımın kalanında da yer olacakmış. Ben bunu çıkardım geride bıraktığımız şu son seneden.
Tumblr media
Ben hayatım boyunca seni bekledim.
Biraz kaybettiğimiz vakti toparlayalım. Görüşmeyeli neler yaptığımı anlatayım;
Bir sevgilim var artık, önceden bahsetmiştim. Beraberiz sürekli. Son zamanlarda beraber akıl sağlığımız için savaş veriyoruz. Zorlu çalışma şartları, maddi sıkıntılar falan derken kafayı yedik biraz. Üstelik akıl sağlığı hadi neyse, fiziksel sıkıntılarımız da var.
Son ettiğim kavgadan beridir sol kaburgalarımda bir hasar var geçmeyen. Kavga iki saniye sürmüş ve ezici bir şekilde sonlandırmış olsam da, düşmanımı yere vurduğum sırada üstüne yanlış düşmüş olmalıyım. Zaten sinirim bozuktu bu sıralar, canım yandığı için asabiliğimi kendime sakladım. Olur da benzer bir şey yaşasam sakatlığımdan ötürü şiddet eğilimimi dizginlerdim.
Onun da vücudunda tekrarlayan bir hastalığı var, ateşler içinde, orası burası ağrıyor falan. Dinlenemediği için de geçemiyor.
İlaca başlamıştım, ilk ay bitince kontrolde ilacın dozu arttırıldı, ikinci bi ilaç daha orta seviye dozdan reçeteme eklendi. İyi hissediyorum gibi, yeni reçetenin ilk günü bulutlara çıktıydım zaten. Şimdi bedenim alıştı gibi.
Ben bu mental sorunlarla başa çıkma meselesinde ilaca karşı olan kesimi anlamıyorum gerçekten. Her neyse.
Odamı düzenledik, daha yaşanabilir bir yer haline getirmeye uğraşıyoruz. Kocaman bir yatak sipariş ettik iki metreye bir seksen. İlk defa kocaman bir yatağım olacak. Sonunda rahat rahat yayılarak uyuyabileceğiz heyecanlıyım. Şöyle toparladığım bi vakit sipariş ettiğim eşyalarla beraber fotoğrafını çeker buraya koyarım.
Tumblr media
Hedef 2023 demişlerdi, dört gözle bekliyoruz.
Yeni yıla girerken herkes çalışıyor çevremde, ben tatil yapacağım. Boşuna bizim bara gelmeyin, hatta mümkünse Taksim'e çıkmayın. O cümbüşün içinde kalmak istemezsiniz.
Her yıl sonunda herkes gibi gelecek planları yaparım. Bu sefer asgari ücret üzerinden tahmini bir plan yaptım. Onunla beraber maddi gücümüzü birleştirdiğimizden güzel rakamlar çıktı ortaya. Eğer her şey yolunda ilerlerse yedi ayın sonunda hem borcumu sonlandırabilirim, hem de yeni bir başlangıç yapacak vakti kazanmış olacağım gibi duruyor. Birkaç ay çalışmak zorunda kalmadan, belki sadece haftasonları çalışarak yeni fırsatlar kovalarım.
Tumblr media
İntihar edeceksek borcunu ödemeyelim.
Bu ara ilişkilerimde geçmişte kullandığım yöntemleri yeniden kullanmaya başladım. Çevremdeki insanları düşüncelerime maruz bırakıyorum ve tepkilerini ölçüyorum. Onları dürtüp haklarında bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. İlgimi çektiği için değil de, belki içlerinde ilgimi çekebilecek bir şey bulurum belki diye.
İyi arkadaş olabileceğim bazı seçenekler belirmeye başladı etrafta dışarı dönük davranmaya başladığımdan beri. Vaktim olmadığından onlara vakit ayıramasam bile, gelecekte vaktim olduğunda etrafımda olmalarını istiyorum. Belki onlara ilham olacak şeyler yaparım.
Son yolculuğumun etkisi sanırım, onun da desteğiyle yeni şeyler deniyorum hayatta. Ve şu anlık gayet başarılı gidiyor her şey. Yerleşiyorum, hayata karışıyorum ve mümkün olduğu vakit yeniden yeşereceğim günleri bekliyorum. Testim sadece sabır ve şanslıyım ki iyi olduğum bir konu.
Tumblr media
Bu yazıyla beraber blogumu tekrar paylaşacağım. O yüzden eğer ilk kez okuyorsanız, teşekkür ederim. Kişisel blogum bazen bir günlük, bazen hikaye vakti, bazen de bazı konuların çarpık zihnimden geçerken nasıl şekillendiği hakkında.
Tumblr sağolsun indexleyemediğim için buraya yazıyorum, tavsiye edilen okuma sırası için kaydırıp aşağı ilk postu bulunuz, oradan yukarıya, mümkünse boş vaktinizde tek seferde okuyabildiğiniz kadar okuyun. Yeni yılla beraber günlük postlara devam edebilirim ama aksadığı da olmakta. Eğer bir tumblr hesabınız yoksa açın, böylece bloguma soru kısmından fikirlerinizi, sorularınızı, yazmak istediğiniz her şeyi yollayabilirsiniz.
Eğer paylaşılmasını istemediğiniz bir şeyden bahsetmek isterseniz belirtin, sorunuzu yayınlamam, sadece bir sonraki yazıda size ithaf edeceğim bir kısımda cevabımı veririm. Sizden başkası anlamaz.
Tamamen kendi postunuzu oluşturabilirsiniz, kendi yorumumla, belki de yorumuma bile gerek kalmadan yayınlarım.
Hatta ilginizi çekiyorsa, blogun başındaki posta sizin de blogunuzu eklerim.
Tumblr media
Ama biz öyle olmak zorunda değiliz.
Yeni yıl umarım herkese beklediklerini ve fazlasını sunar. Yaşamaktan korkmayın, yaşadığınız için onlar korksun.
Kişisel blogumu okuduğunuz için teşekkürler.
2 notes · View notes
birmiktarfosil · 2 years
Text
Tumblr media
Yeni bir şeyler deniyorum...🤭
Biraz gerginim
Bu kızın yolu açık olsun 🛣
Sabahtan beri kaynak taraması, makale okuma, örnek incelemesi yapmaktan başım ağrıdı.
4 notes · View notes
Text
merhaba; ben senim. yani aslında aynı hisleri paylaştığın çok uzağından bir kızım. beni nerden okuyorsun bilmiyorum. belki bi denizin kıyısından, belki odandan, belki bi hastaneden, bir otobüsten.. inan bana bilmiyorum ve bu önemli de değil. önemli olan aynı şeyleri hissetmemiz.
biliyorum, sende çoğu zaman kaybolmuş hissediyorsun. yaşadığın yere ait olmadığını hissediyorsun. bir şeyi bekliyorsun ama ne beklediğini kendin bile bilmiyorsun. gelecekten korkuyorsun, büyümekten korkuyorsun. hep çocuk kalmak istiyorsun. biliyorum bende bunları yaşıyorum. bu cümleler arasında çözüm yolu arıyorsan boşuna bakınma, çünkü inan bende bilmiyorum.
her ne kadar kimsenin beni anlamak istemediğini düşünsem, acıları içime sığdıramasam, zorlansam çabam yetersiz kalsa bile, yalnız değilim biliyorum. aslında deniyorum; böyle bi insan olmamayı. bu kadar tükenmiş bakmamayı, düzeltebilmek için adım atmayı. ama başarılı olamıyorum pek. içimde bi ateş var. gelecekte çok mutlu olmak istiyor. dünyayı keşfetmek istiyor, yeni şeyler denemek istiyor, insanlar tanımak istiyor. başarılı olmak istiyor o kız, ama bahsettiğim hisler yakasını bırakmıyor.
daha genç bi kızım, 20'lerime bile gelmedim. ama her şeye geç kalmış gibi hissediyorum. sanki hayat akıp giden bi su ve ben onun akışını izliyorum sadece. hiç o suya atlamayı denemiyorum. kim bilir boğulmaktan korkuyorum belki de.
kendime ve size hatırlatmak istiyorum. hayatım bizim elimizde, bu hayatı nasıl yaşamak istediğimize biz karar veririz ve bunun için çabalamamız gerekiyor. “emeksiz yemek olmaz” der, annem buna. o suya atlamalıyız. boğulsak bile, yüzmeyi öğreniriz. kimse o suya itmeyecek sizi. itmesinde zaten. kendi isteğinizle girin usul usul.
1 note · View note
kmszbr · 7 months
Text
Bazen yoruluyorum... bu yorgunlugun sebebi çaresizlik... çocuklara hakim olamayınca üzülmeye başlıyorum sürekli nerede hata yaptığımı düşünüyorum,hangi konuda yetersizim ya da nereyi anlayamadığımı bunu çözemiyorum ve bundan ötürü gerginlik yaşıyorum... dersi nasıl daha eğlenceli bir şekilde işleyebilirim ya da çocuğu nasıl teşvik edebilirim ama bazen olmuyor ya ben yapamıyorum ya da bilmiyorum... ama elimden geldiğince teşvik ediyorum bildiğim tüm yolları deniyorum yine de onu teşvik edememem beni suçlu yapar mı? Bugün çocuklara beni nasıl görüyorsunuz dedim mutlu dediler kalplerinde güzel kalmak istiyorum ve elimden geldiğince de yapmaya çalışıyorum ama bazen olmuyor bugün ilk defa kızdım... ve o yüzden üzgünüm sınıfta çok erkek var yaşları biraz karışık... ve çocuklar sürekli her şeyi şikayet ediyorlar halbuki şuan sorunlarını en azından birbiriyle çözebilecek yaştalar ama yapmıyorlar ve sürekli bu konuda anlatsam da başarısız oluyormuşum gibi geliyor.Şimdiki çocuklar sorumluluk bilmiyorlar,öğrenmiyorlar... Rabbim sen kolaylaştır işimi,güzel bir süreç yaşatmayı,yaşamayı nasip et.Amin. Kendi hayatımda daha yeni yeni bir şeyler yoluna giriyor en azından bir düzen kurdum inşaAllah okulda da bunu oluşturup,geliştirip,ilerleyebilirim.Amin.Kokusu...
Tumblr media
0 notes
sadecebiseyler · 9 months
Text
Her gidişimde senine gidene mi daha zor kalana mı diye konuşuyoruz ya, ve sen her seferinde geride bizim anılarımızla tek başına kaldığını ama ben gittiğim yerde yeni yerlere gidiyor, yeni insanlar görüyor yeni şeyler deniyorum diye,
kalana ne kadar zor olduğu konusunda ısrar ediyorsun ya,
Bu sefer çok zorlanıyorum sevgilim giderken,
Bu sene çok zor geçecek, ilişkimiz boyunca ilk defa bu kadar uzun süre birbirimizsiz kalmak zorunda kalacağız,
Ben orda tek başıma kalacağım, kimseyi tanımadığım bir şehirde, yeni bir iş, yeni bir ev, yeni bir hayat kuracağım,
hepsini seninle yapma hayalleri kurarken, tek başıma yapıyor olacağım,
yine.
Ben yıllar içerisinde yanlızlığa çok alıştım sevgilim, etrafımı insanların doldurmamasına, tek başıma yaptığım yürüyüşlere, tek başıma sokağa çıkıp sadece bir kahve ve kulağımda kulaklıkla tüm günü kendime ayırmaya, basit şeylerden mutlu olmaya, anın tadını çıkarmaya, havanın güzelliğini fark etmeye, daha doğrusu,
etrafımda olan güzel şeyleri tek başıma fark etmeye çok alıştım.
ama sensizliğe asla alışamıyorum. Sen olmadığında yalnız değil, eksik hissediyorum.
Her gülüşümü paylaşmak istediğim, yanında nefes aldığımda kokunun akciğerlerime dolmasını istediğim, her kahve içişlerimizde konuşucak başka bişeyimiz oluşunu, her seferinde seninle beraber yapmak istiyorum.
Hayatımda bir sürü sıkıntı varken, şu an en ihtiyacım olan şey beraber olmamız,
Tekrar bir vedamızın olmaması.
Çok korkuyorum sevgilim, uzak mesafeyi yapamamaktan, kırmaktan, kırılmaktan, kopmaktan.
Sensizlikten, çok korkuyorum sevgilim.
Sen benim bu hayatta, biri için verdiğim ve vereceğim en büyük emeksin, en büyük sevgisin, en büyük değersin.
Biz birlikte güçlüyüz sevgilim.
1 note · View note
kemikkadin · 11 months
Text
🎧Kenny Hoopla - Sabotage
.
Kolaj alıştırmaları için bir temadan bahsedilmesine bayılıyorum. Yeni şeyler öğrenmeyi deniyorum. Yaşça hala genç, fikirce neredeyse yaşlı.
.
Geçmişten gelen misafirler / Visitors from the Past - Analog collage on paper.
.
#collagecommunity #analogcollagecommune #istanbulcollagecollective #collagechallengeclub #analogcollage #kolaj #kolajçalışması #artproject #collageartwork #collageartist #collageart #artlover
instagram
1 note · View note