İnsanların durduk yere hiçbir sebep yokken bana gıcık olmalarının sebebinin kendileri olduğunu düşünüyorum. Yani problemi kendilerinde görüyorum. Büyük bir husumet, kavga cart curt yoksa durduk yere yapılan hiçbir şey şahsımı ilgilendirmiyor kusura bakmasın kimse. Çekemeyen anten taksın oluyorum kusura bakmayın. Problem varsa da gelip bana anlatırsın çözülür. Ben kimsenin kafasının içini okuyamam.
Dudaklarım dudaklarına, dudakların dudaklarıma karışsın. Gözyaşım gözyaşıma husumet olarak karışsın. Zira benim gözyaşım bir tek seni hak ediyor biriciğim.
"Nasıl yaptın?Birlikte yemiş içmişliğiniz vardı, hastalandığında kandilini yaktığına, sabahı seninle beklediğine ben tanığım. Bir kâse zeytinyağını, sönmüş ocağı yakacak ateşi sen ondan ödünç almıştın. Sana sağlık ve bol neşe dilemişti.Ekmeği aynı sahana banarken parmaklarınız birbirine değmişti. Aynı testiden kaç kez su içmiştiniz?
İki kişi birbirine bir kez sahiden gülümsese, aralarında bir daha husumet olmaz sanırdım. Nasıl yaptın?"
bazı insanlara bakınca içimden istemsizce "ben bunu dövebilirim" diyorum. bunun için o kişiyi tanımam, bir husumet beslemem, bir geçmişimizin olması, o an sinirli ve gergin olmam gerekmiyor. şiddete meyyal bi insan da değilim elhamdülillah. iletişim sırasında konuyla alakası olmaksızın "ben bunu dövebilirim" diyorum fkflişs. doktordan nurofen istedim, yazdı. asist istedim onu da yazdı. bi de d vitamini istedim, yazdı. sonra içimden "ben bunu dövebilirim" dedim. reçeteyi verdi. teşekkür edip çıktım.
Deli değilim. İnsanlar beni tekmelerken deli miydiler, kalleşlik yapanlar deli miydiler. Kuru ekmeği çok görenler deli miydiler. Beni tanıyorlar mıydı, bir husumet mi vardı ki vurdular he. Vurdular beni.
Ne anam, ne babam kalmış, ölmüşler. Her çocuk gibi koşmuşum, ağlamışım. Yoksulluk yakamı hiç bırakmamış, hep yalın ayak dolaşmışım bu şehirde. Çoğu geceler aç yatmışım.
Dervişe sormuşlar; “İnsanın başına gelecek en güzel nasip nedir?”
Derviş demiş ki; “Herkesin bir şeyler anlatmak istediği şu yalan dünyada, seni dinlemek isteyen birine rastlamaktır.”
Sormuşlar dervişe; “Hayat nicedir?”
Demiş ki; “Hayat bilmecedir. Attığın her adım bir hece. Çözene gündüz, çözemeyene gecedir.”
Dervişe sormuşlar: “En zor olan nedir?” “Sözdür” demiş. “Anlatması da zor, anlaması da..
Dervişe sormuşlar; “Nasıl olalım?”
Derviş dedi ki;
“Musibet karşısında; metanetli
Cehalet karşısında; marifetli
Husumet karşısında; mağfiretli
Kötülük karşısında; hayır sahibi
Kabalık karşısında; letafetli ol ki
Yaradan seni sabrından ötürü sevsin.”
Dervişe sormuşlar; “Evlilikte uzun yılları nasıl devirdiniz.”
Cevaplamış derviş; “O deli olduğu zaman ben veli oldum, ben deli olduğum zaman o veli oldu.”
Dervişe sormuşlar; “Nasıl insan oluruz?”
Derviş “Üç adım atmakla” diye cevap vermiş;
“Önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gerekir. İnsanlığa attığın ilk adım işte budur.
Sana kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ise, ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın. Nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark hissetmeyecek hâle geldiğin zaman ise insan olursun.”
Dervişe sormuşlar “Arif kimdir?”
Derviş de demiş ki; “Derdini sade anlatan adam dertlidir. Güzel anlatan edebiyatçı, hâliyle anlatan âşık, tebessümüyle örten ariftir!”
Derviş’e sormuşlar; “İnsan nasıl sabreder?”
Derviş dedi ki; “Unutursun sabredersin, bu en güzelidir. Kabul edersin sabredersin, bu en doğrusudur. Vazgeçersin sabredersin, bu en zorudur. Bir de işini Allah’a havale eder sabredersin, İşte bu, en yücesidir.”
Dervişe sormuşlar; “Huzuru nasıl buldunuz?”
Derviş cevap vermiş; “Rızkımı kimsenin yemeyeceğini anladım sakinleştim. Allah’ın beni her daim gördüğünü anladım hayâ ettim. İşimi kimsenin yapmayacağını anladım işe koyuldum. İşimin sonu ölümdür ona hazırlandım. İyilikleri çoğalttım, kötülükleri azalttım.”
Dervişe sordular; “Nasıl isteyelim?”
Derviş dedi ki;
“Bir şey istersen insandan isteme; verse minnettir, vermese zillettir. Sen Allah'tan iste; verse nimettir, vermese hikmettir.”
واعلم - رحمك الله- أنها ما كانت زندقة قط، ولا كفر ولا شك ولا بدعة ولا ضلالة ولا حيرة في الدين إلا من الكلام وأصحاب الكلام والجدل والمراء والخصومة، والعجب وكيف يجترئ الرجل على المراء والخصومة والجدال، والله تعالى يقول: {مَا يُجَادِلُ فِي آيَاتِ اللَّهِ إِلَّا الَّذِينَ كَفَرُوا} فعليك بالتسليم والرضى بالآثار وأهلالآثار، والكف والسكوت.
Bil ki -Allah sana rahmet etsin Kelam ve Kelam Ehli, Cedel, Tartışma ve Husumet olmasaydı zındıklık, Küfür, Şek-Şüphe, Bid'at, Dalālet ve Din'de Şaşkınlık kesinlikle olmazdı. Ama ne acayiptir ki, Allah (Azze ve celle)
benim pis bir huyum var bazen insanlara sebepsizce bileniyorum içten içe yani hiçbir sebep yok belki o insanı sadece iki defa görmüşümdür doğru düzgün konuşmamışımdır bile ama gördüğüm an saçma bir husumet oluşturuyorum kendi içimde mahvolsun gitsin burdan istiyorum
"Dört şey var ki, bunlar kimde bulunursa o tam bir münâfık olur. Kimde bunlardan biri bulunursa onu terk edinceye kadar, kendisinde bir parça münâfıklık olur: Kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyânet eder, konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, husumet hâlinde haddi aşar."
Cep telefonunuzu kimseye kullandırmayın; kafede vb. Bir yerde otururken görünüşünden şüphe duymayacağınız biri “şarjım bitti/telefonum bozuldu bir mesaj gönderebilir miyim?” diye ricada bulunur. Telefonunuzu kullanıp gönderdiği mesajı sildikten sonra teşekkür eder geri verir. Birkaç ay sonrayüzünü dahi unuttuğunuz bu kişinin düşmanınızca yönlendirildiğini ve telefonunuzdan suç unsuru (şantaj, tehdit, cinsel taciz vs.) içeren yahut aranızdaki ticari ilişkiye/husumete dair aleyhinize bir mesaj gönderdiğini anlarsınız. İstediğiniz kadar anlatın hakime savcıya “Böyle bir mesaj atmadım” diye. Telefon numarası senin mi? Evet. Geçmiş olsun. (Olayı hatırlayıp kamera kaydı araştırsanız bile en fazla 1 ay tutulur. Şikayete bağlı suçlarda bile şikayet süresi 6 aydır. Fail kaydın silindiğine emin olduktan sonra mesajı kullanır)
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 8,3
Benim puanım: 8
Drama: Dr. Romantic / Romantic Doctor, Teacher Kim
Hangul: 낭만닥터 김사부
Director: Yu In-Sik, Park Soo-Jin
Writer: Kang Eun-Kyung
Episodes: 20 + 1 special episode
Date: 2016 – 2017 - 2020
Language: Korean
Country: South Korea
1.Cast: Han Suk-Kyu, Yoo Yeon-Seok, Seo Hyun-Jin, Jin Kyung, Kim Min-Jae, Yang Se-Jong, Choi Jin-Ho
2.Cast: Ahn Hyo-Seop, Lee Sung-Kyung, Kim Joo-Hun, So Ju-Yeon, Byeon Woo-Min
2016 SBS Drama Awards - December 31, 2016
Grand Prize (Han Suk-Kyu)
Excellent Actor (genre) (Yoo Yeon-Seok)
Excellent Actress (genre) (Seo Hyun-Jin)
Ten Star Award (Han Suk-Kyu/Seo Hyun-Jin)
New Star Award (Kim Min-Jae)
Best Couple Award (Yoo Yeon-Seok/Seo Hyun-Jin)
2017 (53rd) BaekSang Arts Awards - May 3, 2017
Best Director (Yu In-Sik)
2020 SBS Drama Awards - December 31, 2020
Excellent Actor (Ahn Hyo-Seop)
Excellent Actress (Lee Sung-Kyung)
Best Supporting Actor (Kim Joo-Hun)
Best Supporting Actress (Jin Kyung)
Best New Actress (So Ju-Yeon)
2020 (56th) BaekSang Arts Awards - June 5, 2020
Best New Actor (Ahn Hyo-Seop)
Bu dizi ile ilgili uzun uzun yorum yazabilecek kadar söyleyecek bir şeyim ne yazık ki yok. Hastane dizilerini seviyorsanız her türlü seveceğiniz bir dizi. Ben çok keyif alarak izledim. Bütün hastane ekibi oyuncuları çok güzeldi. Büyük bir hastanede baş hekimlik yapan bir adamın, yaşadığı bir olay sonrasında kayıplara karışarak küçük bir kasabada küçük bir hastanede ismini değiştirerek çalışmasını anlatıyor. İlk sezonda yanında çalışan iki yeni doktorun gelişimlerine şahit oluyoruz. İkilinin arasındaki romantik hikaye çok ön plana çıkmasa da dizi içerisinde güzel yer edinmiş.
Kang Dong-Joo (Yoo Yeon-Seok ) ve Yoon Seo-Jung (Seo Hyun-Jin) ilk sezonun yıldızlarıydı. Yoo Yeon-Seok ile ilk tanıştığımız diziydi. İlk karşılaşmamızda fazlaca pembe dizi tadında bulsam da şöyle söylemeliyim ki Mr. Sunshine dizisinde yıkıp geçiyor. Efsaneye dönüşüyor. Seo Hyun-Jin ise Korede başarılı oyuncular arasında ismini yazdırmış, yetenekli kadınlardan birisi. Kendisine en net The Beauty Inside dizisinden aşinayım. İkisinin de ayrı ayrı trajik hikayeleri arka planda ilerlerken küçük hastanenin hastaları, hastane içinde olan olaylar diziyi götürüyordu. Doktor dizilerinde her bölüm tanıştığımız hastalar asıl hikayeyi şekillendiriyor. Bu dizide hasta hikayeleri yine vardı ama o kadarda ön plana çıkmıyorlardı. Dizi çok ayarında yazılmıştı. Doktorların aralarındaki rekabetler, ameliyatlara girmek için yapılan çekişmeler, özel hayatları ve baş rol Profesör Kim (Han Suk-Kyu)’in hikayesiydi.
Bu hikayelerin yanı sıra, ilk başta geçen büyük hastanenin müdürü ile Profesör Kim arasındaki husumet anlatılıyordu. Dizinin kötü adamı gerçekten hepimize yaka silktirdi. Bu kötü adamın oğlu da aynı hastanede doktordu, o da ilerleyen bölümlerde profesörün ekibine katılıyordu.
Birinci sezon sonunda hikaye normal seyrinde bittikten sonra genç doktor kadrosunu ikinci sezon için değiştirmişler. İkinci sezon başında çok kısa laf arasında birinin yurtdışında eğitime diğerinin ise sınır tanımaz doktorlara katıldığını söylediler. Müdürün oğlu ise büyük hastaneye geri dönüş yapmış. Birinci sezondan yalnızca müdürün oğlu ikinci sezon konuk oyuncu olarak geliyordu. Başta oyuncuların değişmesi hoşuma gitmese de ikinci sezonu bitirdiğimde damağımda hoş bir tat bıraktı. Bu şekilde yenilikçi bir tavır hoşuma gitti. Belki aynı çift ile devam edilseydi, aynı tadı vermeyebilirdi.
İkinci sezonda Profesör Kim, küçük hastanenin doktor eksiği nedeni ile talepte bulunuyor. Ve bir grup genç doktor hastanede zorunlu çalışmak için gönderiliyor. Seo Woo-Jin (Ahn Hyo-Seop), Cha Eun-Jae(Lee Sung-Kyung), Bae Moon-Jung (Shin Dong-Wook), Yoon A-Reum(So Ju-Yeon) ikinci sezon gelen genç doktor kadrosu diyebiliriz. Bu sezonun çifti ise, Seo Woo-Jin (Ahn Hyo-Seop), Cha Eun-Jae(Lee Sung-Kyung) oluyor. İlk çifte nazaran bu çiftin romantizm dozu daha da düşüktü. Abbys dizisinden tanıdığımız Ahn Hyo-Seop bu dizide asi söz dinlemez bir genci canlandırıyordu. Weightlifting fairy kim book joo dizisinden tanıdığımız Lee Sung-Kyung ise önceki dizisine nazaran çok daha kadınsı, nazlı ve narin bir karakteri canlandırıyordu. İkilinin uyumu aslında birinci sezon çiftinden daha güzeldi ama yine de birinci sezon çiftinin hikaye derinliğini yakalayamadılar. Çok daha yüzeysel bir ilişkileri var gibiydi.
Jin Kyung’u baş hemşire olarak izlemek çok keyifliydi. Kim Min-Jae ise hemşire rolünde çok arka planda olsa da göze batmayı başarıyordu. Genel olarak karakterler üzerinden yazdığım bir yazı oldu ama dediğim gibi hastane dizileri bölümlük konuları ile biliniyor. Ben bu tarz dizileri sevdiğim için çok keyif aldım. İki sezon olmasından sıkılmadım. Hatta 3.sezon anlaşması yapıldığı için memnunum.