Tumgik
#kütük ev
eylences-blog · 9 months
Text
Kalın Yarak Özlemim! (1) (Tuğba 35 Y., İstanbul)
Merhaba, adım Tuğba, 35 yaşında, 2 çocuk annesi bir kadınım. İhracaat yapan büyük bir firmada çalışıyorum. Kocamla iyi giden mutlu bir evliliğim var, ama evliliğimizin ilk yıllarına göre gittikçe seyrekleşen bir seks hayatımız vardı. Kocam iş için sürekli İzmir'e gidip geldiği için ayda 2 ya da 3 defa anca ilişkiye giriyorduk.
Çalıştığım yerde gözleri sürekli bende olan ve çok yakışıklı sayılmayacak bir adam vardı. İsmi Mehmet olan bu adam firmanın muhasebe işlerine bakıyordu. Mehmet'i çok iyi tanımıyordum, ama gözlerini sürekli olarak üzerimde hissediyordum. İşe girip çıkarken, yemekhanede, serviste falan rahatsızlık vermeden kaçamak bakışları sürekli olarak üzerimdeydi. Başım sürekli olarak kapalı, vücudumu belli etmeyen elbiseler giymeme rağmen bana neden baktığını merak etmiyor da değildim.
Bu pek te yakışıklı olmayan, benden yaşça büyük olan Mehmet'te fark edilen tek şey o güzel gri gözleriydi. Soğuk tavırlarıyla ilk başta insana itici gelen bu adamın içinde bambaşka bir insan olduğunu onu tanıdıktan sonra anladım. O kaba saba espriler yapan adamın içinde sevgi dolu bir aşık varmış.
Evli olduğum için, özellikle iş yerindeki erkeklere karşı hep mesafeli duruyor, oturup kalkmama ve konuşmalarıma dikkat ediyordum. O gün işten çıkmıştım. Servisle eve giderken aynı departmanda çalıştığım mesai arkadaşım Gülten'le Mehmet tartışıyorlardı. Gülten dış görünüşüyle modern gibi görünse de düşünceleri yobazcaydı. Gülten bir ara başı örtülü kadınlar hakkında kötü bir söz söyleyince ucu bana da dokunduğundan dayanamadım ve araya girdim. Mehmet te beni destekledi ve Gülten'e sesini yükseltip, "Haksızsın Gülten, sus artık!" diyerek konuyu kapattırdı.
Mehmet hakkındaki düşüncelerim değişmeye başlıyordu. Mehmet'i biraz daha tanımak istiyordum. Neredeyse 6 aydan beri aynı yerde çalışmış olsak da birkaç merhaba ve günaydın da öteye gitmemişti konuşmalarımız. Aslında benim departmanda çalışan ve kardeşim gibi sevdiğim Hakan'la araları çok iyiydi. Birkaç kez Hakan'a Mehmet'le ilgili sorular sorduğumda, Mehmet'in 45 yaşında, evlenip boşanmış, yalnız yaşayan bir adam olduğunu öğrendim. En büyük tutkusu sokak kedileriymiş, tıpkı Hakan gibi. Bıkmadan usanmadan her akşam kasaptan aldığı ciğer et tavuk gibi malzemeleri pişirir ve sokak hayvanlarını beslermiş. Görüntüsü ve yaşamı ile kendi içinde tezatları olan garip bir adamdı açıkçası.
Samimi olduğu insanlara oldukça yakın, samimi olmadığı insanlara da bir o kadar uzaktı, tıpkı bana uzak olduğu gibi. Bakışlarından bana bir tür ilgisi olduğu belliydi, ama gerek evli olmam, gerekse kapalı bir bayan olmamdan dolayı belli ki bir türlü yakınlaşamıyordu bana sanırım.
Bir gün çalıştığım yerin temizlik işlerine bakan Fatma abla ile sohbet ediyordum. Fatma abla da benim gibi başı kapalı bir kadındı. Hem Mehmet'in boşandığı karısını tandığını duyduğum için, hem de dedikoduyu çok sevdiğini bildiğim için, "Eee, anlat bakalım Fatma abla, bizim şu Mehmet beyle karısı neden boşandılar?" diye sordum. Sormaz olaydım, Fatma abla patavatsızca, "Neden olacak, yarak yüzünden!" deyip, eliyle bileğini kavradı ve bana gösterip, "Mehmet beyde nah bu kalınlıkta yarak varmış, karı her gün o kütük gibi yarağı yemeye dayanamamış!" diye ekleyerek kahkahayı bastı. Tabii ben de güldüm, ama aynı zamanda bu söylediklerinin şaka mı, gerçek mi olduğunu çıkaramadım. Şaka da olsa, gerçek de olsa aklım Mehmet'in yarağında kalmıştı. Gözümde sürekli adamın yarağını canlandırmaya çalışıyordum.
O günden sonra artık sürekli Mehmet'in önüne bakar olmuştum. Bir gün dayanamadım ve Mehmet'in yanına gittim, işle ilgili birşeyler sorma bahanesiyle. Beni gördüğüne çok sevinmişti. İşle ilgili uyduruk sorularıma cevap verdikten sonra çay ikram etti. Çaylarımızı içerken ben tabii çaktırmadan Mehmet'in önüne bakıyorum. Olamazdı, benimle konuşurken sanki siki kalkıyordu! Çaylarımız bitene kadar kumaş pantolonunun önü iyice kabarmıştı!
Kocam ilk erkeğim olmuş ve bildiğim her şeyi ondan öğrenmiştim. Tutucu çevrede yetiştiğim için erkekler her zaman mahrem olmuştu. Şimdiyse iş yerinde bir erkek yarağını benim için kaldırmıştı. Belki başka erkekler de bana bakarak tahrik olmuştur, ama şimdi ilk kez şahit oluyordum. Bana kalkan o yarağa bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Pantolona rağmen oldukça büyük olduğu belli oluyordu.
Çaylarımız bitince işimin başına dönmek için müsaade isteyip kalktım. Ardından da, "Geçen gün için teşekkür edemedim!" dedim. "Geçen gün???" diye sordu, ne kastettiğimi anlamamıştı sanırım. "Geçen gün, hani serviste Gülten'le tartışma meselesi, onu diyorum!" diye hatırlattım. Mehmet de, "Haa, o mu, yahu boşver o manyak kadını. Dıştan bakınca insana benziyor, ama örümcek kafalının teki. Kimin neye inandığı umurumda değil. Karşımdaki iyi bir insan mı, ben ona bakarım. Kendini bir bok sanıyor koduğumun karısı. Ya pardon, ben çok sinirleniyorum böyle şeylere!" dedi.
Kaba konuşmasına rağmen oldukça samimi gelmişti bana. "Neyse ben döneyim işimin başına!" diyerek, ilk kez o gri gözlerine uzun uzun baktım. O da benim gözlerime bakarak, "Hadi bakalım kolay gelsin, iyi çalışmalar, görüşürüz!" dedi. Yanından ayrılıp işimin başına döndüm.
İlk kez bir erkek bana farklı bir gözle bakmıştı kocamdan başka. Çok güzel değilimdir, ama kendime bakarım. Genç bir kız değilim, ama yediğime içtiğime dikkat ederim. Kendimden bahsetmek gerekirse, 1.60 boyunda, 65 kiloda, balık etli denebilecek beyaz tenli bir kadınım. Siyah uzun saçlarımı her zaman başörtüsüyle örterim. Vücudumu belli etmeyen uzun ve bol elbiseler giyerim. Erkeklerin dikkatini çekmemeye çalışırım.
Kafamda bazı sorularla öğlen olmuş, yemekhaneye gitmiştim. 4 kişilik masa da 3 kişi oturuyorduk. Tabii söylemeye gerek yok bunlardan bir tanesi de kardeşim gibi sevdiğim Hakan idi. Çok geçmeden Mehmet yemekhaneye girdi ve yemeğini aldıktan sonra doğruca bizim oturduğumuz masaya oturdu. İlk kez oluyordu bu. Hepimize afiyet olsun dedikten sonra yemeğimizi yerken kaçamak bakışlarını yakalıyordum.
Diğer masadan kalkan bir adam, "Abi bizim çocuk telefonumla oynarken bütün numaralar silinmiş, numaranı verir misin?" diye Mehmet'e sordu. O da hemen orada telefon numarasını adama söyledi. Adam kaydederken Mehmet bana bakarak numarayı tekrarladı. Neden böyle yaptı? Acaba telefon numarasını bana mı vermek istiyordu? Numarası akılda kalacak kadar kolaydı. İçimden birkaç kez tekrar ederek numarayı ezberlemeye çalıştım. Yemekten sonra Mehmet görev yerine gitti. Biz de sigara içme alanında çaylarımızı içerken kimseye fark ettirmeden Mehmet'in numarasını 'Muhasebe' diye kaydettim...
Günler geçiyordu. Birkaç kez bir bahane ile aramak istedim, ama yapamadım. Açıkçası bazı şeylerden emin olmak istiyordum, nihayetinde evli ve çocuklu bir kadındım. Bu arada Mehmet halen bana bakmaya devam ediyor, ama bana asla yaklaşmıyordu...
Bir gün sabah mesaiye erken gitmiştim, Hakan'la oturmuş kavhve içiyorduk. O sırada Mehmet yanımızdan geçerken, "Siz kendinize Müslümansınız. Kahve içiyorsunuz, muhasebede bir gariban var ona da ikram edelim demiyorsunuz!" diye takıldı. Hakan da, "Mola saatinde geliriz abi!" diye cevap verdi.
Mola saatinde 3 tane Türk kahvesi yaptım, Mehmet'in yanına gittik. Mehmet teşekkür edip sigarasını keyifle içerken konuşuyorduk. Tabii ben çok fazla konuşmalarına dahil olmuyordum. Hakan bir ara lavaboya gidince, bu anı bekleyen Mehmet, "Kahveyi sen mi yaptın?" diye sordu. "Evet." dedim. "Güzel olmuş eline sağlık. Şey diyecektim. Bir şeye ihtiyacın olursa, veya sadece konuşmak falan istersen, çekinme gel. Sorun olmaz!" dedi. Ben de, "İş yerinde laf söz olur." dedim. "Bir şey olmaz. Numarayı da verdik ama herhalde kaydetmemişsin bile?" deyince benim jeton düştü. "Bir şeye ihtiyacım olmadı ki!" dedim. Mehmet, "Bir şeye ihtiyacın olunca mı ararsın sadece?" diye sitem edince, "Tamam, tamam, mesaj atarım sana, sen de benim numaramı kaydedersin!" dedim. "İyi bakalım. Lazım olduğum anı sabırsızlıkla bekliyorum!" dedi.
Aramızda birşeylerin olduğu o an artık iyice belli olmuştu. Hakan gelip, "Abla gidelim mi?" deyince oradan ayrıldık. Birkaç saat sonra, Mehmet'e, "Kaydet numaramı!" diye mesaj attım. Anında cevap geldi. "İş yerindeki en güzel kadın diye kaydettim!" diye yazmıştı.
Bu mesajlaşmadan sonra çok düşündüm, doğru mu yaptım, yoksa yanlış mı diye. Bu işin sonu ne olacak bilmiyordum. Bu tuhaf adam ilgimi çekmişti. Muhabbeti de yeri geldiğinde oldukça ilgi çekiciydi. Bilgili ve zekice. Büyük şehirlerde yaşamış, görmediği yer kalmamıştı. Feleğin çarkından geçmişti. Başına buyruk yaşamayı seven bir adamdı. Benim gibi evli, çocuklu bir kadında ne bulmuştu? Sadece seks için olsa bile çekici olmayan kapalı bir kadındım. Bunları merak ediyordum. Dediğim gibi o kadar güzel bir kadın da değildim.
O günden sonra eskisine nazaran daha yakındık. Bir kadın olarak ben ilk adımı atmıştım, gerisi ona kalmıştı. Mesajlaşıyorduk sürekli olarak. Mesajlaşmalar gittikçe samimi olmaya başlamıştı. Tabii kimseye belli etmeden! Özellikle Whatsap grup paylaşımlarında oldukça ilginç komik şeyler paylaşıyordu. Sanki hiç derdi yokmuş, hayatı tiye alan bir izlenim uyandırıyordu. Bu benim için bir ilkti. Kocamdan başka bu kadar samimi olduğum ilk kişiydi. Hatta öyle ki, bana çok güzel olduğumu söyleyip, iltifat etmediği gün yoktu. Bu iltifatlarına cevap vermesem de, bir erkek tarafından beğenilmek çok hoşuma gidiyordu.
Günler geçtikçe Mehmet'le ilişkimiz oldukça garip bir hal alıyordu. Bir ay kadar böyle etti. Bir gün gün mesaiden sonra eve gelmiştim. Kocam iş için o gece İzmir'e gitti, ayda birkaç kere giderdi hep. Çocuklarsa uyuyordu. Yatakta uzanmış uyumaya çalışıyordum. Her ne kadar yorgun olsam da gözüme bir türlü uyku girmiyordu. Telefonuma gelen mesaj uyarısından sonra telefonuma uzandım. Mesaj atan Mehmet idi. Cinsel içerikli bir fıkra yollamıştı. Okudum, komikti. Kendi kendime gülümsedim ve "Serseri seni :)" diye yazdım. Sanırım harekete geçmeye karar vermişti.
Mehmet, "Tüh, sana mı yollamışım? Özür dilerim!" diye yazdı. "Kime yollayacaktın ki?" diye yazdım. "Yav arkadaşa yollayacaktım, sana gitti yanlışlıkla!" tazdı. "Sorun değil!" yazdım. "Hoşuna gitti mi? Gittiyse bir tane daha yollayayım sana?" yazdı. "Densiz :)" yazdım. "Cevap yazabildiğine göre kocan evde yok?" yazdı. "Evet yok, iş için yine İzmir'e gitti!" yazdım. "Pöf! Evli ol, karın olsun, sen gece İzmir'e git. Hayatta yapmazdım!" dedi. "Nedenmiş?" dedim, "Karı koca gece beraber yatmalı. Ayrı ayrı değil!" dedi.
Açılmaya başlamıştı. Konunun nereye gideceğini tahmin edebiliyordum, fakat devam ettirmeye karar verdim. "Keyfi için gitmedi ya, iş için gitti. Taş mı yiyeceğiz çalışmazsak?" yazdım. "Taşı maşı bilmem ama taş gibi sert başka birşey var burada!" dedi. Benim için ilk olan bu tür konuşmalar nedeniyle heyecanlanmaya başlamıştım. Kalbim hızlı bir şekilde küt küt atmaya başlamıştı. Olay farklı bir boyuta gidiyordu. Ama yalan yok, bu tür muhabbet hoşuma gitmeye başlamıştı. Ona, "Senin evlenmen lazım. O zaman görürsün!" yazdım. "Nedenmiş?" diye sordu. "Baksana aklın fikrin hep o iş'te!" dedim. "O iş için illa evli mi olmak gerek? Bak sen evlisin, ama yalnız yatıyorsun. Senin gibi güzel bir kadın bırakılıp da İzmir'e gidilir mi? Sen çok güzel bir kadınsın Tuğba!" diye yazdı.
Daha önceki mesajlarında ya da konuşurken hiçbir zaman adımı kullanmamıştı. Bu bir ilkti. "Teşekkürler!" yazdım. Mehmet ise, "Eğer kocan olsaydım..." diye gönderdi mesajını. Aman Tanrım, artık ok yaydan çıkmak üzereydi. Ya son verecektim, ya devam edecektim. Cümlenin devamını tahmin etsem de yine de duymak istiyordum. "Eee, kocam olsaydın???" diye sordum. "Devamını kamera açarsan söylerim!" yazdı. "Manyaksın sen :)" yazdım. "Sen de manyaksın :)" yazdı. "Kamera falan açamam, yataktayım!" yazdım. "Çıplak değilsin herhalde :)" yazdı. "Elbette değilim!" dedim. "O zaman sorun yok, aç hadi kameranı!" yazdı. "Çocuklar uyuyor!" dedim. "Tak kulaklığı, kapat kapıyı, aç kamerayı!" yazdı. "Manyak şey :)" yazdığımda, "Saat bilmem kaç, benimle mesajlaşabiliyorsan, görüntülü de konuşabilirsin! Hem merak etmiyor musun cümlemin devamını?" yazdı.
Garip bir oyun oynuyorduk. Aklım 'Olamaz!' derken, kalbim bunu devam ettirmek istiyordu. "Bekle!" diye mesaj attım. Sonra yataktan kalktım. Üzerimde popomun seviyesine kadar inen parlak satenden askılı bir gecelik vardı. Geceliğin altında sutyenim yoktu ve büyük memelerim nerdeyse taşacaktı geceliğin dekoltesinden. Üzerime sabahlığımı giydim ve kuşağını bağlayarak önümü kapattım. Ama yine de memelerim belli oluyordu. Sonra da başımı evde kullandığım beyaz bir eşarpla bağladım. Siyah uzun saçlarımı tam olarak kapatmamıştı. Biraz da tepkisini görmek istiyordum.
Sonra makyaj masasının önündeki sandalyeye oturdum. Görüntülü arama yaptım. Sanki bekliyormuş gibi hemen cevapladı aramamı. Yatakta uzanmıştı. Sadece göğüs kısmından üstü görünüyordu. Konuya giremediğini, "Yazmak daha kolaymış ya!" deyince anladım. Ben de, "Sen istedin beni görmeyi. Şimdi dökül bakalım!" dedim. "Gerçekten çok güzelmişsin! Seni hep öyle bol giysiler içinde gördüm. Seni kilolu gösteriyormuş. Bak saçların da uzunmuş. Düşündüğümden çok daha sexy bir kadınsın!" dedi. Sexy? Bu kelimeyi kocamdan hiç duymamıştım. Şimdi bir adam benim sexy olduğumu söylüyordu.
"Yalancı... Neremi gördün ki?" dedim. "Seni her gece soyuyorum ben!" dedi. "Terbiyesiz :) Utanmadın mı beni soymaya?" dedim. "Neden utanayım? Hayal benim değil mi? Soyarım da, severim de!" derken severim kelimesinin anlamı aslında sikerim idi. "Ama vücut benim vücudum. Öyle istediğin gibi kullanamazsın!" dedim. "Valla kullanırım, kullandım da!" dedi. "Nasıl kullandın?" diye sordum.
Cevabını merakla beklerken sandalyeden kalktım ve yatağa uzandım tıpkı onun gibi. Sadece vücudumun üst kısmını görebiliyordu. "Yatağın..." dedi. "Ne olmuş yatağıma?" dedim. "Tam düşündüğüm gibi ter temiz. Senin kocan olsaydım seni hiç yalnız bırakmazdım. Hele geceleri... O yatakta seni uyutmazdım. Tıpkı şimdi yattığın gibi, yatırırdım seni. Güneş görmemiş o bembeyaz vücudunu öperdim, koklardım..." dedi ve sustu.
Hayatımda ilk defa bir erkek telefonda görüntülü konuşurken benimle ilgili fantazilerini anlatıyordu. Anlattıkları beni de etkilemeye başlamış, amım sulanıyordu. Bunu hissedebiliyordum. Evli bir kadındım, bu yaptıklarım çok yanlıştı, ama ben de istiyordum artık.
"Eee, öyle bırakır mıydın?" diye sordum. "Hayallerimde bıraktım mı ki şimdi bırakayım? Pırıl pırılsındır, tek bir tane bile tüy yoktur sende!" dedi. Gerçekten de her zaman bakımlı olmuşumdur. Hiçbir zaman uzatmaz, düzenli keserdim kıllarımı. "Tüy yok değil mi Tuğba?" diye sordu. Hipnotize olmuş gibi, "Yok! Tertemizim!" dedim. "Eee, daha ne bekliyorsun?" dedi. "Neyi?" diye sordum. "Göstermeyi!" dedi. Neyi gösterecektim ki? Yoksa soyunmamı mı istiyordu? "Neyi göstereceğim?" dedim. "O güzel vücudunu!" dedi. "Yok artık, olmaz!" dedim. "Neden? Yarım saattir hayallerimi anlattırıyorsun bana, şimdi de göstermem mi diyorsun?" dedi.
Haklıydı, bu noktaya kadar gelmiştik. Yine de, "Fazla ileri gidiyorsun artık!" diye çıkıştım. "Sen ileri gitmiyor musun? Yok diyorsan kapat telefonu, bitir herşeyi!" dedi. Bitmesini istemiyordum aslında. Elimi ıslanmış amıma götürmek ve okşayarak orgazm olmak istiyordum. Cevap vermesem de aramayı da bitirmemiştim. "Tuğba'm, lütfen, bırak tutma kendini, çıkart içindeki o sexy kadını. İzin ver ikimiz de mutlu olalım!" dedi.
Gösterecektim. Kalkıp yeniden makyaj masasına gittim ve sandalyeye oturdum. Telefonu beni görecek şekilde aynanın önüne bıraktım. "Bakalım hayalindekiler gibi mi?" deyip sabahlığımı sıyırdım. Geceliğimin altından belli olan iri göğüslerimi iki yanından tuttum, sağa sola salladım. "Harikasın birtanem. Göster onları bana!" dedi. Askılarından tuttuğum geceliğimi yavaşça aşağıya indirmeye başladım. İri memelerim ortaya çıkmaya başlamıştı. Kocamdan sonra göğüslerimi gören ilk erkekti. Artık onun esiri olmuş gibiydim.
Mehmet artık yerinde duramıyordu. "Yanında olsam o göğüslerini avuçlayıp okşasam, uçlarını ağzıma alıp emsem..." diyen Mehmet boşta olan elini aşağıya götürdü. Sanırım yarağını okşuyordu. Sonra yatakta hareket edip kamerayı aşağıya doğru götürdü. Gördüğüm şey karşısında yutkundum. Daha önce kocamınkinden başka yarak görmemiştim. Kocaman bir yarağı vardı. Kocamınkinden daha uzun ve oldukça da kalın! Büyülenmiş gibi yarağına bakıyordum. O anda o yarağı içimde hissetmek istedim. Kocam beni tatmin ediyordu, ama iki çocuk doğurduktan sonra (Keşke şimdi daha kalın bir yarak olsa!) diye içimden geçirdiğim, özlem duyduğum anlar çok olmuştu.
"Tuğba'm, aşkııımmm, işte bununla siktim seni hayallerimde!" dedi Mehmet kocaman yarağını okşarken. Aşkım? İlk defa bana böyle hitap ediyordu. Böyle demesi hoşuma gitmişti. Ben yarağına gözümü kırpmadan bakarken, Mehmet, "Ben de seninkini görmek istiyorum! Lütfeeennn!" diye yalvarıyordu. Heyecanımı yenmek için biraz bekledim ve sonra ayağa kalktım ve belime kadar inmiş olan sabahlıkla birlikte geceliğimi sıyırınca Mehmet'in karşısında, başımda eşarbım, altımda külotumla kalmıştım. Yavaş hareketlerle yanlardan tutup külotumu da indirdim aşağıya doğru...
"Harikasın aşkım. Muhteşemsin. Yalamak istiyorum amını!" diyordu. Kendime inanamıyordum, çok da iyi tanımadığım bir adama amımı gösteriyordum. "Ohhh! Çok güzelsin aşkım!" diye iltifat ediyordu. Amım sulanmış, yanıyordu. O kocaman yarağından gözümü alamıyordum. Vıcık vıcık olmuş amıma girmesini öyle istiyordum ki! Kalbim küt küt atıyordu, nefes alamaz hale gelmiştim...
Mehmet'e, "Boşaldığını görmek istiyorum!" dediğimde, "Hadi sen de amını okşa da beraber boşalalım aşkım!" dedi. Karşılıklı mastürbasyon yapıyorduk. Birkaç dakika sonra büyük bir zevk dalgasının kasıklarımı sıkıştırdığını hissettiğim anda, Mehmet'in elinde benim eşarbıma çok benzeyen bir şey gördüm. Mehmet, "Ohhhh! Tuğba'm! Aşkıımmm!" diyerek elindeki eşarba boşalmaya başladı. Ama ne boşalma! Boşalma anını daha iyi görebilmem için kamerayı öyle bir ayarlamıştı ki, damarları iyice gerilmiş, döllerin fışkırmasını görebiliyordum. O anda ben de orgazm oldum. Daha önce böylesine şiddetli bir orgazm yaşadığımı hatırlamıyordum. Ben saniyelerce orgazm olurken, Mehmet'in yarağından döller elindeki eşarba fışkırıyordu. O anda o kocaman yarağından çıkan döllerin amıma fışkırmasını öylesine arzu ediyordum ki...
Orgazmdan sonra üzerimde tatlı bir yorgunluk oluşmuştu. Mehmet eşarpla sikini güzelce temizledi. Ben de sandalyeye oturdum, biraz kendime geldim. İçimde bulunduğum durumu düşündüm. Çevremde beni tanıyan herkes, mütevaziliğimin yanında, namusuna düşkün, tam bir aile kadını olarak biliyordu. Kapalı giyindiğim için eleştiren komşular acaba benim bir erkekle böyle şeyler yaptığımı bilseler ne düşünürlerdi?
Mehmet, "Aşkım, pişman mısın?" diye sorduğunda, "Hayır değilim!" dedim. "İşte her gece böyle seni düşünerek kendimi tatmin ediyorum!" dedi. "O eşarp neyin nesiydi?" diye sordum. "Senin başını örttüğün her eşarbın benzerinden birer tane aldım. Senin olduğunu düşünerek boşaldım o eşarplara! Anla artık seni ne kadar çok istediğimi" dedi. "Bak Mehmet, ben de seni çok istiyorum, ama evliyim, sonumuz yok biliyorsun!" dedim. "Umurumda değil. Seni istiyorum. Hiçbir şeyi bu kadar çok istemedim. Ne olur bir kere buluşalım!" dedi. "Bilmiyorum. Düşünmem lazım. Lütfen ısrar etme. Şimdi yatmam gerekiyor!" dedim ve cevap vermesine izin vermeden aramayı sonlandırdım.
Nefsime yenilmiştim. Ya bu işi bitirecektim, ya da buluşup beni deli gibi arzulayan erkeğin altına yatacaktım. Geceliğimi giyindim ve yatağa rahatlamış olarak yattım. Telefona bakınca Mehmet'in mesaj attığını gördüm. "Seni seviyorum Tuğba'm!" yazmıştı...
[Tuğba]
175 notes · View notes
istekligurbetci · 9 months
Text
1) (Tuğba 35 Y., İstanbul)
Merhaba, adım Tuğba, 35 yaşında, 2 çocuk annesi bir kadınım. İhracaat yapan büyük bir firmada çalışıyorum. Kocamla iyi giden mutlu bir evliliğim var, ama evliliğimizin ilk yıllarına göre gittikçe seyrekleşen bir seks hayatımız vardı. Kocam iş için sürekli İzmir'e gidip geldiği için ayda 2 ya da 3 defa anca ilişkiye giriyorduk.
Çalıştığım yerde gözleri sürekli bende olan ve çok yakışıklı sayılmayacak bir adam vardı. İsmi Mehmet olan bu adam firmanın muhasebe işlerine bakıyordu. Mehmet'i çok iyi tanımıyordum, ama gözlerini sürekli olarak üzerimde hissediyordum. İşe girip çıkarken, yemekhanede, serviste falan rahatsızlık vermeden kaçamak bakışları sürekli olarak üzerimdeydi. Başım sürekli olarak kapalı, vücudumu belli etmeyen elbiseler giymeme rağmen bana neden baktığını merak etmiyor da değildim.
Bu pek te yakışıklı olmayan, benden yaşça büyük olan Mehmet'te fark edilen tek şey o güzel gri gözleriydi. Soğuk tavırlarıyla ilk başta insana itici gelen bu adamın içinde bambaşka bir insan olduğunu onu tanıdıktan sonra anladım. O kaba saba espriler yapan adamın içinde sevgi dolu bir aşık varmış.
Evli olduğum için, özellikle iş yerindeki erkeklere karşı hep mesafeli duruyor, oturup kalkmama ve konuşmalarıma dikkat ediyordum. O gün işten çıkmıştım. Servisle eve giderken aynı departmanda çalıştığım mesai arkadaşım Gülten'le Mehmet tartışıyorlardı. Gülten dış görünüşüyle modern gibi görünse de düşünceleri yobazcaydı. Gülten bir ara başı örtülü kadınlar hakkında kötü bir söz söyleyince ucu bana da dokunduğundan dayanamadım ve araya girdim. Mehmet te beni destekledi ve Gülten'e sesini yükseltip, "Haksızsın Gülten, sus artık!" diyerek konuyu kapattırdı.
Mehmet hakkındaki düşüncelerim değişmeye başlıyordu. Mehmet'i biraz daha tanımak istiyordum. Neredeyse 6 aydan beri aynı yerde çalışmış olsak da birkaç merhaba ve günaydın da öteye gitmemişti konuşmalarımız. Aslında benim departmanda çalışan ve kardeşim gibi sevdiğim Hakan'la araları çok iyiydi. Birkaç kez Hakan'a Mehmet'le ilgili sorular sorduğumda, Mehmet'in 45 yaşında, evlenip boşanmış, yalnız yaşayan bir adam olduğunu öğrendim. En büyük tutkusu sokak kedileriymiş, tıpkı Hakan gibi. Bıkmadan usanmadan her akşam kasaptan aldığı ciğer et tavuk gibi malzemeleri pişirir ve sokak hayvanlarını beslermiş. Görüntüsü ve yaşamı ile kendi içinde tezatları olan garip bir adamdı açıkçası.
Samimi olduğu insanlara oldukça yakın, samimi olmadığı insanlara da bir o kadar uzaktı, tıpkı bana uzak olduğu gibi. Bakışlarından bana bir tür ilgisi olduğu belliydi, ama gerek evli olmam, gerekse kapalı bir bayan olmamdan dolayı belli ki bir türlü yakınlaşamıyordu bana sanırım.
Bir gün çalıştığım yerin temizlik işlerine bakan Fatma abla ile sohbet ediyordum. Fatma abla da benim gibi başı kapalı bir kadındı. Hem Mehmet'in boşandığı karısını tandığını duyduğum için, hem de dedikoduyu çok sevdiğini bildiğim için, "Eee, anlat bakalım Fatma abla, bizim şu Mehmet beyle karısı neden boşandılar?" diye sordum. Sormaz olaydım, Fatma abla patavatsızca, "Neden olacak, yarak yüzünden!" deyip, eliyle bileğini kavradı ve bana gösterip, "Mehmet beyde nah bu kalınlıkta yarak varmış, karı her gün o kütük gibi yarağı yemeye dayanamamış!" diye ekleyerek kahkahayı bastı. Tabii ben de güldüm, ama aynı zamanda bu söylediklerinin şaka mı, gerçek mi olduğunu çıkaramadım. Şaka da olsa, gerçek de olsa aklım Mehmet'in yarağında kalmıştı. Gözümde sürekli adamın yarağını canlandırmaya çalışıyordum.
O günden sonra artık sürekli Mehmet'in önüne bakar olmuştum. Bir gün dayanamadım ve Mehmet'in yanına gittim, işle ilgili birşeyler sorma bahanesiyle. Beni gördüğüne çok sevinmişti. İşle ilgili uyduruk sorularıma cevap verdikten sonra çay ikram etti. Çaylarımızı içerken ben tabii çaktırmadan Mehmet'in önüne bakıyorum. Olamazdı, benimle konuşurken sanki siki kalkıyordu! Çaylarımız bitene kadar kumaş pantolonunun önü iyice kabarmıştı!
Kocam ilk erkeğim olmuş ve bildiğim her şeyi ondan öğrenmiştim. Tutucu çevrede yetiştiğim için erkekler her zaman mahrem olmuştu. Şimdiyse iş yerinde bir erkek yarağını benim için kaldırmıştı. Belki başka erkekler de bana bakarak tahrik olmuştur, ama şimdi ilk kez şahit oluyordum. Bana kalkan o yarağa bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Pantolona rağmen oldukça büyük olduğu belli oluyordu.
Çaylarımız bitince işimin başına dönmek için müsaade isteyip kalktım. Ardından da, "Geçen gün için teşekkür edemedim!" dedim. "Geçen gün???" diye sordu, ne kastettiğimi anlamamıştı sanırım. "Geçen gün, hani serviste Gülten'le tartışma meselesi, onu diyorum!" diye hatırlattım. Mehmet de, "Haa, o mu, yahu boşver o manyak kadını. Dıştan bakınca insana benziyor, ama örümcek kafalının teki. Kimin neye inandığı umurumda değil. Karşımdaki iyi bir insan mı, ben ona bakarım. Kendini bir bok sanıyor koduğumun karısı. Ya pardon, ben çok sinirleniyorum böyle şeylere!" dedi.
Kaba konuşmasına rağmen oldukça samimi gelmişti bana. "Neyse ben döneyim işimin başına!" diyerek, ilk kez o gri gözlerine uzun uzun baktım. O da benim gözlerime bakarak, "Hadi bakalım kolay gelsin, iyi çalışmalar, görüşürüz!" dedi. Yanından ayrılıp işimin başına döndüm.
İlk kez bir erkek bana farklı bir gözle bakmıştı kocamdan başka. Çok güzel değilimdir, ama kendime bakarım. Genç bir kız değilim, ama yediğime içtiğime dikkat ederim. Kendimden bahsetmek gerekirse, 1.60 boyunda, 65 kiloda, balık etli denebilecek beyaz tenli bir kadınım. Siyah uzun saçlarımı her zaman başörtüsüyle örterim. Vücudumu belli etmeyen uzun ve bol elbiseler giyerim. Erkeklerin dikkatini çekmemeye çalışırım.
Kafamda bazı sorularla öğlen olmuş, yemekhaneye gitmiştim. 4 kişilik masa da 3 kişi oturuyorduk. Tabii söylemeye gerek yok bunlardan bir tanesi de kardeşim gibi sevdiğim Hakan idi. Çok geçmeden Mehmet yemekhaneye girdi ve yemeğini aldıktan sonra doğruca bizim oturduğumuz masaya oturdu. İlk kez oluyordu bu. Hepimize afiyet olsun dedikten sonra yemeğimizi yerken kaçamak bakışlarını yakalıyordum.
Diğer masadan kalkan bir adam, "Abi bizim çocuk telefonumla oynarken bütün numaralar silinmiş, numaranı verir misin?" diye Mehmet'e sordu. O da hemen orada telefon numarasını adama söyledi. Adam kaydederken Mehmet bana bakarak numarayı tekrarladı. Neden böyle yaptı? Acaba telefon numarasını bana mı vermek istiyordu? Numarası akılda kalacak kadar kolaydı. İçimden birkaç kez tekrar ederek numarayı ezberlemeye çalıştım. Yemekten sonra Mehmet görev yerine gitti. Biz de sigara içme alanında çaylarımızı içerken kimseye fark ettirmeden Mehmet'in numarasını 'Muhasebe' diye kaydettim...
Günler geçiyordu. Birkaç kez bir bahane ile aramak istedim, ama yapamadım. Açıkçası bazı şeylerden emin olmak istiyordum, nihayetinde evli ve çocuklu bir kadındım. Bu arada Mehmet halen bana bakmaya devam ediyor, ama bana asla yaklaşmıyordu...
Bir gün sabah mesaiye erken gitmiştim, Hakan'la oturmuş kavhve içiyorduk. O sırada Mehmet yanımızdan geçerken, "Siz kendinize Müslümansınız. Kahve içiyorsunuz, muhasebede bir gariban var ona da ikram edelim demiyorsunuz!" diye takıldı. Hakan da, "Mola saatinde geliriz abi!" diye cevap verdi.
Mola saatinde 3 tane Türk kahvesi yaptım, Mehmet'in yanına gittik. Mehmet teşekkür edip sigarasını keyifle içerken konuşuyorduk. Tabii ben çok fazla konuşmalarına dahil olmuyordum. Hakan bir ara lavaboya gidince, bu anı bekleyen Mehmet, "Kahveyi sen mi yaptın?" diye sordu. "Evet." dedim. "Güzel olmuş eline sağlık. Şey diyecektim. Bir şeye ihtiyacın olursa, veya sadece konuşmak falan istersen, çekinme gel. Sorun olmaz!" dedi. Ben de, "İş yerinde laf söz olur." dedim. "Bir şey olmaz. Numarayı da verdik ama herhalde kaydetmemişsin bile?" deyince benim jeton düştü. "Bir şeye ihtiyacım olmadı ki!" dedim. Mehmet, "Bir şeye ihtiyacın olunca mı ararsın sadece?" diye sitem edince, "Tamam, tamam, mesaj atarım sana, sen de benim numaramı kaydedersin!" dedim. "İyi bakalım. Lazım olduğum anı sabırsızlıkla bekliyorum!" dedi.
Aramızda birşeylerin olduğu o an artık iyice belli olmuştu. Hakan gelip, "Abla gidelim mi?" deyince oradan ayrıldık. Birkaç saat sonra, Mehmet'e, "Kaydet numaramı!" diye mesaj attım. Anında cevap geldi. "İş yerindeki en güzel kadın diye kaydettim!" diye yazmıştı.
Bu mesajlaşmadan sonra çok düşündüm, doğru mu yaptım, yoksa yanlış mı diye. Bu işin sonu ne olacak bilmiyordum. Bu tuhaf adam ilgimi çekmişti. Muhabbeti de yeri geldiğinde oldukça ilgi çekiciydi. Bilgili ve zekice. Büyük şehirlerde yaşamış, görmediği yer kalmamıştı. Feleğin çarkından geçmişti. Başına buyruk yaşamayı seven bir adamdı. Benim gibi evli, çocuklu bir kadında ne bulmuştu? Sadece seks için olsa bile çekici olmayan kapalı bir kadındım. Bunları merak ediyordum. Dediğim gibi o kadar güzel bir kadın da değildim.
O günden sonra eskisine nazaran daha yakındık. Bir kadın olarak ben ilk adımı atmıştım, gerisi ona kalmıştı. Mesajlaşıyorduk sürekli olarak. Mesajlaşmalar gittikçe samimi olmaya başlamıştı. Tabii kimseye belli etmeden! Özellikle Whatsap grup paylaşımlarında oldukça ilginç komik şeyler paylaşıyordu. Sanki hiç derdi yokmuş, hayatı tiye alan bir izlenim uyandırıyordu. Bu benim için bir ilkti. Kocamdan başka bu kadar samimi olduğum ilk kişiydi. Hatta öyle ki, bana çok güzel olduğumu söyleyip, iltifat etmediği gün yoktu. Bu iltifatlarına cevap vermesem de, bir erkek tarafından beğenilmek çok hoşuma gidiyordu.
Günler geçtikçe Mehmet'le ilişkimiz oldukça garip bir hal alıyordu. Bir ay kadar böyle etti. Bir gün gün mesaiden sonra eve gelmiştim. Kocam iş için o gece İzmir'e gitti, ayda birkaç kere giderdi hep. Çocuklarsa uyuyordu. Yatakta uzanmış uyumaya çalışıyordum. Her ne kadar yorgun olsam da gözüme bir türlü uyku girmiyordu. Telefonuma gelen mesaj uyarısından sonra telefonuma uzandım. Mesaj atan Mehmet idi. Cinsel içerikli bir fıkra yollamıştı. Okudum, komikti. Kendi kendime gülümsedim ve "Serseri seni :)" diye yazdım. Sanırım harekete geçmeye karar vermişti.
Mehmet, "Tüh, sana mı yollamışım? Özür dilerim!" diye yazdı. "Kime yollayacaktın ki?" diye yazdım. "Yav arkadaşa yollayacaktım, sana gitti yanlışlıkla!" tazdı. "Sorun değil!" yazdım. "Hoşuna gitti mi? Gittiyse bir tane daha yollayayım sana?" yazdı. "Densiz :)" yazdım. "Cevap yazabildiğine göre kocan evde yok?" yazdı. "Evet yok, iş için yine İzmir'e gitti!" yazdım. "Pöf! Evli ol, karın olsun, sen gece İzmir'e git. Hayatta yapmazdım!" dedi. "Nedenmiş?" dedim, "Karı koca gece beraber yatmalı. Ayrı ayrı değil!" dedi.
Açılmaya başlamıştı. Konunun nereye gideceğini tahmin edebiliyordum, fakat devam ettirmeye karar verdim. "Keyfi için gitmedi ya, iş için gitti. Taş mı yiyeceğiz çalışmazsak?" yazdım. "Taşı maşı bilmem ama taş gibi sert başka birşey var burada!" dedi. Benim için ilk olan bu tür konuşmalar nedeniyle heyecanlanmaya başlamıştım. Kalbim hızlı bir şekilde küt küt atmaya başlamıştı. Olay farklı bir boyuta gidiyordu. Ama yalan yok, bu tür muhabbet hoşuma gitmeye başlamıştı. Ona, "Senin evlenmen lazım. O zaman görürsün!" yazdım. "Nedenmiş?" diye sordu. "Baksana aklın fikrin hep o iş'te!" dedim. "O iş için illa evli mi olmak gerek? Bak sen evlisin, ama yalnız yatıyorsun. Senin gibi güzel bir kadın bırakılıp da İzmir'e gidilir mi? Sen çok güzel bir kadınsın Tuğba!" diye yazdı.
Daha önceki mesajlarında ya da konuşurken hiçbir zaman adımı kullanmamıştı. Bu bir ilkti. "Teşekkürler!" yazdım. Mehmet ise, "Eğer kocan olsaydım..." diye gönderdi mesajını. Aman Tanrım, artık ok yaydan çıkmak üzereydi. Ya son verecektim, ya devam edecektim. Cümlenin devamını tahmin etsem de yine de duymak istiyordum. "Eee, kocam olsaydın???" diye sordum. "Devamını kamera açarsan söylerim!" yazdı. "Manyaksın sen :)" yazdım. "Sen de manyaksın :)" yazdı. "Kamera falan açamam, yataktayım!" yazdım. "Çıplak değilsin herhalde :)" yazdı. "Elbette değilim!" dedim. "O zaman sorun yok, aç hadi kameranı!" yazdı. "Çocuklar uyuyor!" dedim. "Tak kulaklığı, kapat kapıyı, aç kamerayı!" yazdı. "Manyak şey :)" yazdığımda, "Saat bilmem kaç, benimle mesajlaşabiliyorsan, görüntülü de konuşabilirsin! Hem merak etmiyor musun cümlemin devamını?" yazdı.
Garip bir oyun oynuyorduk. Aklım 'Olamaz!' derken, kalbim bunu devam ettirmek istiyordu. "Bekle!" diye mesaj attım. Sonra yataktan kalktım. Üzerimde popomun seviyesine kadar inen parlak satenden askılı bir gecelik vardı. Geceliğin altında sutyenim yoktu ve büyük memelerim nerdeyse taşacaktı geceliğin dekoltesinden. Üzerime sabahlığımı giydim ve kuşağını bağlayarak önümü kapattım. Ama yine de memelerim belli oluyordu. Sonra da başımı evde kullandığım beyaz bir eşarpla bağladım. Siyah uzun saçlarımı tam olarak kapatmamıştı. Biraz da tepkisini görmek istiyordum.
Sonra makyaj masasının önündeki sandalyeye oturdum. Görüntülü arama yaptım. Sanki bekliyormuş gibi hemen cevapladı aramamı. Yatakta uzanmıştı. Sadece göğüs kısmından üstü görünüyordu. Konuya giremediğini, "Yazmak daha kolaymış ya!" deyince anladım. Ben de, "Sen istedin beni görmeyi. Şimdi dökül bakalım!" dedim. "Gerçekten çok güzelmişsin! Seni hep öyle bol giysiler içinde gördüm. Seni kilolu gösteriyormuş. Bak saçların da uzunmuş. Düşündüğümden çok daha sexy bir kadınsın!" dedi. Sexy? Bu kelimeyi kocamdan hiç duymamıştım. Şimdi bir adam benim sexy olduğumu söylüyordu.
"Yalancı... Neremi gördün ki?" dedim. "Seni her gece soyuyorum ben!" dedi. "Terbiyesiz :) Utanmadın mı beni soymaya?" dedim. "Neden utanayım? Hayal benim değil mi? Soyarım da, severim de!" derken severim kelimesinin anlamı aslında sikerim idi. "Ama vücut benim vücudum. Öyle istediğin gibi kullanamazsın!" dedim. "Valla kullanırım, kullandım da!" dedi. "Nasıl kullandın?" diye sordum.
Cevabını merakla beklerken sandalyeden kalktım ve yatağa uzandım tıpkı onun gibi. Sadece vücudumun üst kısmını görebiliyordu. "Yatağın..." dedi. "Ne olmuş yatağıma?" dedim. "Tam düşündüğüm gibi ter temiz. Senin kocan olsaydım seni hiç yalnız bırakmazdım. Hele geceleri... O yatakta seni uyutmazdım. Tıpkı şimdi yattığın gibi, yatırırdım seni. Güneş görmemiş o bembeyaz vücudunu öperdim, koklardım..." dedi ve sustu.
Hayatımda ilk defa bir erkek telefonda görüntülü konuşurken benimle ilgili fantazilerini anlatıyordu. Anlattıkları beni de etkilemeye başlamış, amım sulanıyordu. Bunu hissedebiliyordum. Evli bir kadındım, bu yaptıklarım çok yanlıştı, ama ben de istiyordum artık.
"Eee, öyle bırakır mıydın?" diye sordum. "Hayallerimde bıraktım mı ki şimdi bırakayım? Pırıl pırılsındır, tek bir tane bile tüy yoktur sende!" dedi. Gerçekten de her zaman bakımlı olmuşumdur. Hiçbir zaman uzatmaz, düzenli keserdim kıllarımı. "Tüy yok değil mi Tuğba?" diye sordu. Hipnotize olmuş gibi, "Yok! Tertemizim!" dedim. "Eee, daha ne bekliyorsun?" dedi. "Neyi?" diye sordum. "Göstermeyi!" dedi. Neyi gösterecektim ki? Yoksa soyunmamı mı istiyordu? "Neyi göstereceğim?" dedim. "O güzel vücudunu!" dedi. "Yok artık, olmaz!" dedim. "Neden? Yarım saattir hayallerimi anlattırıyorsun bana, şimdi de göstermem mi diyorsun?" dedi.
Haklıydı, bu noktaya kadar gelmiştik. Yine de, "Fazla ileri gidiyorsun artık!" diye çıkıştım. "Sen ileri gitmiyor musun? Yok diyorsan kapat telefonu, bitir herşeyi!" dedi. Bitmesini istemiyordum aslında. Elimi ıslanmış amıma götürmek ve okşayarak orgazm olmak istiyordum. Cevap vermesem de aramayı da bitirmemiştim. "Tuğba'm, lütfen, bırak tutma kendini, çıkart içindeki o sexy kadını. İzin ver ikimiz de mutlu olalım!" dedi.
Gösterecektim. Kalkıp yeniden makyaj masasına gittim ve sandalyeye oturdum. Telefonu beni görecek şekilde aynanın önüne bıraktım. "Bakalım hayalindekiler gibi mi?" deyip sabahlığımı sıyırdım. Geceliğimin altından belli olan iri göğüslerimi iki yanından tuttum, sağa sola salladım. "Harikasın birtanem. Göster onları bana!" dedi. Askılarından tuttuğum geceliğimi yavaşça aşağıya indirmeye başladım. İri memelerim ortaya çıkmaya başlamıştı. Kocamdan sonra göğüslerimi gören ilk erkekti. Artık onun esiri olmuş gibiydim.
Mehmet artık yerinde duramıyordu. "Yanında olsam o göğüslerini avuçlayıp okşasam, uçlarını ağzıma alıp emsem..." diyen Mehmet boşta olan elini aşağıya götürdü. Sanırım yarağını okşuyordu. Sonra yatakta hareket edip kamerayı aşağıya doğru götürdü. Gördüğüm şey karşısında yutkundum. Daha önce kocamınkinden başka yarak görmemiştim. Kocaman bir yarağı vardı. Kocamınkinden daha uzun ve oldukça da kalın! Büyülenmiş gibi yarağına bakıyordum. O anda o yarağı içimde hissetmek istedim. Kocam beni tatmin ediyordu, ama iki çocuk doğurduktan sonra (Keşke şimdi daha kalın bir yarak olsa!) diye içimden geçirdiğim, özlem duyduğum anlar çok olmuştu.
"Tuğba'm, aşkııımmm, işte bununla siktim seni hayallerimde!" dedi Mehmet kocaman yarağını okşarken. Aşkım? İlk defa bana böyle hitap ediyordu. Böyle demesi hoşuma gitmişti. Ben yarağına gözümü kırpmadan bakarken, Mehmet, "Ben de seninkini görmek istiyorum! Lütfeeennn!" diye yalvarıyordu. Heyecanımı yenmek için biraz bekledim ve sonra ayağa kalktım ve belime kadar inmiş olan sabahlıkla birlikte geceliğimi sıyırınca Mehmet'in karşısında, başımda eşarbım, altımda külotumla kalmıştım. Yavaş hareketlerle yanlardan tutup külotumu da indirdim aşağıya doğru...
"Harikasın aşkım. Muhteşemsin. Yalamak istiyorum amını!" diyordu. Kendime inanamıyordum, çok da iyi tanımadığım bir adama amımı gösteriyordum. "Ohhh! Çok güzelsin aşkım!" diye iltifat ediyordu. Amım sulanmış, yanıyordu. O kocaman yarağından gözümü alamıyordum. Vıcık vıcık olmuş amıma girmesini öyle istiyordum ki! Kalbim küt küt atıyordu, nefes alamaz hale gelmiştim...
Mehmet'e, "Boşaldığını görmek istiyorum!" dediğimde, "Hadi sen de amını okşa da beraber boşalalım aşkım!" dedi. Karşılıklı mastürbasyon yapıyorduk. Birkaç dakika sonra büyük bir zevk dalgasının kasıklarımı sıkıştırdığını hissettiğim anda, Mehmet'in elinde benim eşarbıma çok benzeyen bir şey gördüm. Mehmet, "Ohhhh! Tuğba'm! Aşkıımmm!" diyerek elindeki eşarba boşalmaya başladı. Ama ne boşalma! Boşalma anını daha iyi görebilmem için kamerayı öyle bir ayarlamıştı ki, damarları iyice gerilmiş, döllerin fışkırmasını görebiliyordum. O anda ben de orgazm oldum. Daha önce böylesine şiddetli bir orgazm yaşadığımı hatırlamıyordum. Ben saniyelerce orgazm olurken, Mehmet'in yarağından döller elindeki eşarba fışkırıyordu. O anda o kocaman yarağından çıkan döllerin amıma fışkırmasını öylesine arzu ediyordum ki...
Orgazmdan sonra üzerimde tatlı bir yorgunluk oluşmuştu. Mehmet eşarpla sikini güzelce temizledi. Ben de sandalyeye oturdum, biraz kendime geldim. İçimde bulunduğum durumu düşündüm. Çevremde beni tanıyan herkes, mütevaziliğimin yanında, namusuna düşkün, tam bir aile kadını olarak biliyordu. Kapalı giyindiğim için eleştiren komşular acaba benim bir erkekle böyle şeyler yaptığımı bilseler ne düşünürlerdi?
Mehmet, "Aşkım, pişman mısın?" diye sorduğunda, "Hayır değilim!" dedim. "İşte her gece böyle seni düşünerek kendimi tatmin ediyorum!" dedi. "O eşarp neyin nesiydi?" diye sordum. "Senin başını örttüğün her eşarbın benzerinden birer tane aldım. Senin olduğunu düşünerek boşaldım o eşarplara! Anla artık seni ne kadar çok istediğimi" dedi. "Bak Mehmet, ben de seni çok istiyorum, ama evliyim, sonumuz yok biliyorsun!" dedim. "Umurumda değil. Seni istiyorum. Hiçbir şeyi bu kadar çok istemedim. Ne olur bir kere buluşalım!" dedi. "Bilmiyorum. Düşünmem lazım. Lütfen ısrar etme. Şimdi yatmam gerekiyor!" dedim ve cevap vermesine izin vermeden aramayı sonlandırdım.
Nefsime yenilmiştim. Ya bu işi bitirecektim, ya da buluşup beni deli gibi arzulayan erkeğin altına yatacaktım. Geceliğimi giyindim ve yatağa rahatlamış olarak yattım. Telefona bakınca Mehmet'in mesaj attığını gördüm. "Seni seviyorum Tuğba'm!" yazmıştı...
[Tuğba]
23 notes · View notes
doriangray1789 · 7 days
Text
SİKKİM EYALET HÜKÜMETİ
Sikkim Eyalet Hükûmeti olarak da bilinen Sikkim Hükûmeti…
Hindistan'ın Sikkim eyaletinin ve 6 ilçesinin üst düzey yürütme otoritesidir. Ulusal Anayasa tarafından eyaleti yöneten yasama, yürütme ve yargı makamı olarak oluşturulmuştur. Vali, devletin başı olarak hareket eder ve sözde yürütme otoritesinin en yüksek figürüdür. Ancak de facto hükûmet başkanı ve icra kurulu başkanı Başbakan'dır. Gangtok, Sikkim'in başkentidir ve Vidhan Sabha (Yasama Meclisi), sekreterlik ve Sikkim Yüksek Mahkemesi'ne ev sahipliği yapar.
Sikkim, Hindistan'ın bir eyaletidir. Nepal'in doğusu, Bhutan'ın batısı, Çin'in güneyindedir. Hindistan’da yerel kıyafetleriyle ünlü sikk erkekleri de var sanırım bunlarında kütüğü sikkin denen bölge… Eskiden sikkim sürgün yeri imiş “sikkin’e kadar yolun var” sözü de buradan geliyormuş… Aklıma bizim “domalan” köyü geldi… aşağı domalan yukarı domalan kardeş köyleri gibi Hindistan’da da böyle garip yerler var.. doğduğun yeri seçemiyorsun..
kütük nere hemşerim
“aşağı domalan” diyebilirmisin..? Diyemezsin ama naparsın kütük orası..
Şimdi Hindistan’da Kİ Hintli için bu garip gelmez ama düşünsene oranın başbakanısın, uluslararası bşr sempozyumdasın ve seni anons ediyorlar
sikkim başbakanı teşrif etti…
Yani ne bileyim.. ya orada kaymakam olsaydın? Yada yöresel ürün pazarında ürünlerini satmaya kalksan tabelana ne yazıcan? Dimi ya…haline şükret…zam da neymiş haysiyet önemlidir…
https://x.com/Repcic_11/status/1781549600496664650
3 notes · View notes
kalopsiaha · 2 months
Text
Resmi hayal et.
Şafak vakti bir çiftlik evinin boş bahçesi. Ahşap çitlerle sarılı bahçenin bir köşesinde üstünde odun kırılan kütük ve etrafında odunlar var. Bir odunun gövdesine saplanmış balta görüyoruz. Elinde sönmekte olan mumu tutan varlık kütüğe oturmuş. Ev sahiplerinin uyanmasını bekliyor.
Hayatın uyanışı. Her şeyin hızlanmadan önceki donuk görseli. Az sonra kâbuslar günü uyandıracak, uykular aniden kesilecek ve yaşıyor olmanın anlık huzurunu tadacak çiftlik sahipleri. Kıyamete hoş geldiniz.
2 notes · View notes
busemibuse · 1 year
Text
Sonra ülkeler, yıllar girecek aramıza. Birbirimizi bir daha hiç göremeyeceğiz. Birimiz ölecek, diğerimiz bilmeyecek. Bir zamanlar birbirimize ev olmamışız gibi, gittiğimiz her yerde mutsuzlar kentinin misafirleri olacağız. Geri döndüğünde yuvasını bulamayan bi kırlangıç gibi ellerimizi çekeceğiz birbirimizin üstünden. Hiçbir şarkı bir daha beni hatırlatmayacak. Birlikte güldüğümüz resimler de solacak zamanla. Paslanacak her şey durduğu yerde. Birlikte ağlayıp güldüğümüz evde bir başkası oturacak. El ele yürüdüğümüz sokaklarda başkasının çocukları koşacak. Beni ilk öptüğün şehirde, ot bağlayacak artık adım basmadığımız her yer. Sana baktığım gibi bakamasam da kimseye, en azından kafamı kaldıracağım birileri gözümün içine baksın diye. Silinecek parmak izin üstümden. Kokunu unutacağım. Bir zaman sonra hiç ummadığım bi anda sesim susacak, gülüşüm duracak. Masadaki sakilere bakarken, şimdi kim bilir ne yapar diyeceğim içimden. Kör kütük sarhoşken kanadımı kıran tek yük sen olacaksın.
7 notes · View notes
smilekeles · 1 year
Text
Yazanın kalemine sağlık.
Haydi Sittiredin gazı mazı..!
Esas durum bu..!
*Artık şunda bir anlaşalım bence;*
HALK;
"zavallı"
HALK;
"uyuşturulmuş"
Halk "kendisinden gizlenen gerçeklerle kör, sağır olmuş"
HALK;
“dinini bunlar yüzünden yanlış yaşamış”
HALK;
“ahlaklı”
HALK;
“dürüst”
HALK;
“namuslu”
Falan değil...!
Benim de ara ara yaptığım burnu büyüklükle onlara
“HALK”
falan deyip,
hümanist düşüncelerle
“AH BİR GÖRSELER GERÇEKLERİ”
diyoruz ya;
hah işte onlar o senin
‘'GERÇEKLER'’
dediğin şeyin dibine kadar farkındalar...
Onlar kandırıldıkları için o partiye oy vermiyorlar,
onlar kendileri gibi oldukları için o partiye oy veriyorlar...
Onlar senin sandığın gibi uykuda değiller, aksine senden on kat daha fazla uyanıklar...
*O
“HALK” aslında kim biliyor musun?*
🧔🏻 O HALK;
Havalimanında çalışan,
turisti kazıklayan,
taksici,
👨🏽‍🦳 O HALK;
Cuma namazından sonra torunu yaşında kızın kıçına bakıp iç çeken tonton amca,
👵🏼 O HALK;
altın günlerinde üst katında ki günahsız öğrenci kıza
“eve erkek alıyor,
orospular doldu apartmana”
diye dedikodu yapan hacı teyze,
🧕🏻 O HALK;
tecavüze uğramamak için camdan atlayan kızın haberinin altına
“zaten açık kapıymış,
ne kaybederdi ki?”
yazan türbanlı bacı,
👮🏻‍♂ O HALK;
daha geçen gün elimden zorla aldıkları, “çaldıysa çaldı,
öncekiler çalmadı mı?
Bu hiç olmazsa müslüman,
diğerleri siyonist köpeklerdi”
diyen güvenlik görevlisi,
🧔🏻 O HALK;
ambulansın peşine takılıp üç araç geçmeyi kar sayan trafikteki şoför,
👨🏻 O HALK;
ağzından
“cahiliye devri” düşmeyen ama
“kitap okuyunca başıma ağrılar giriyor”
diyen adam,
🧔🏻 O HALK;
“erkekler birbirini düzüyordu,
Allah’ da Lut kavminin üzerine bela yolladı”
diye derste anlatıp,
akşam erkek öğrencilerinin üzerine çullanan cemaatçi dernek öğretmeni ,
🧕🏻👳🏻‍♂👳🏽‍♀ O HALK;
anaları,
babaları öldüğünde üzülmeden önce
“sana bir daire fazla düştü”
diye saç saça, baş başa giren insanlar,
👨‍🦱👨🏻‍🦰👩‍🦳 O HALK;
kendi yaşam alanında insan gibi yaşamak için sosyalist partilere oy verip;
senin ülkende
“müslüman caaanım”
diye ŞERİAT DİYE BÖĞÜREN Almancılar, Gurbetçiler,
🧓👴🏼 O HALK;
her ramazan ekranda ki sahtekar
“kütük Allah diyorduuu”
dediğinde ağlayanlar,
👨🏻🧔🏻👱🏽‍♂ O HALK;
ağzından
“Tanrı Misafiri”
düşmeyip Pippa Bacca’ ya tecavüz edip öldürenler,
🧔🏻🧔🧔🏽 O HALK;
rutin trafik çevirmesinde polise nereli olduğunu sorup en alttan,
en üste otoriteye biat edip,
yaltaklanmaya çalışanlar...
👳🏻‍♂👨🏻🧔🏻🧕🏻🧕 HALK;
tek bir kitap okumayıp,
her konuda fikri olanlar...
👳🏻‍♂🧔🏻 HALK;
kendisi gibi düşünenden başkasının yaşamasını istemeyenler...
HALK;
cehaletin hadsizliğinden,
izlediği salak saçma dizilerden veya yarışma programlarından mutlu olanlar...
Hakikaten şunda bir anlaşalım bence;
HALK bu...
Sen,
ben,
biz değiliz...
Belki aynı parayı kazanıyor,
belki aynı hayat standartlarında yaşıyoruz ama HALK ne kandırılmış garibanlar,
ne de senin onları sandığın kadar masumlar...
*Ortada bir savaş var ve bu ideolojilerin savaşı değil!*
*Sadece;
"İYİ ve KÖTÜ’'
nün savaşı!*
2 notes · View notes
fisiltihaberleri · 5 months
Text
Tumblr media
Nefesler tutuldu: Sakarya'da pazar günü enduro fırtınası esecek Sporun her dalında heyecan dolu yarışlara ev sahipliği yapan Büyükşehir'in organizasyonuyla 10 Aralık Pazar Günü motosiklet tutkunlarının nefeslerini tutarak beklediği "Sakarya Continental Süper Enduro" yarışı start alacak. Taş, kütük, lastik ve beton parkurlardan geçerek şampiyonluk için yarışacak en iyi sporcular, Sakarya'da fırtına estirecek. Çağrı yapan Başkan Ekrem Yüce, "Yine Büyükşehir, yine ilklere imza atacak bir yarış. Tüm sporseverleri pazar günü bu heyecana ortak olmaya davet ediyorum" dedi. Sakarya Büyükşehir Belediyesi, sporun nabzını tutmaya ve dünyanın yakından takip ettiği organizasyonlara ev sahipliği yapmaya devam ediyor. BMX Dünya Kupası, MTB Dünya Kupası gibi pist ve dağ bisikleti yarışları ve Off-Road Türkiye Kupası'ndan sonra bu kez "enduro" dalında yapılacak bir yarışın ev sahibi Sakarya olacak. https://www.fisiltihaberleri.com/haber/nefesler-tutuldu-sakaryada-pazar-gunu-enduro-firtinasi-esecek-10054.html
#sondakika #haber #istanbul #izmir #türkiye #ankara #haberler #sondakikahaber #takip #turkey #gündem #asker #galatasaray #tbt #turkiye #vatan #bilgi #bayrak #mhp #instagram #rte #magazin #15temmuz #video #chp #ultraslan #pöh #fatihterim #akp #gundem
0 notes
iahaber · 7 months
Text
Tumblr media
Kütük Ev kurtarılamadı
0 notes
haber4-24 · 7 months
Text
Poliüretan Kütük
Poliüretan kütük ev dekorasyonunda tercih edilen bir üründür. Sağlam ve sert olması sayesinde tercih edilen bu ürün sayesinde duvarlarda daha şık görüntüler ortaya çıkabilir. Uzun yıllar boyunca kullanılabilen bu ürünler neme ve ısıya karşı da dayanıklıdır. Suya karşı dayanıklı olması ve kolay şekilde monte edilebilmesi nedeniyle de tercih edilen dekorasyon ürünleri sayesinde duvarlarda daha estetik görüntüler ortaya çıkarılabilir. Poliüretan kütük özellikle iç mekanlarda daha rustik bir görüntü elde etmek isteyen kişilerin tercih edebileceği ürünlerdir. Ahşap görünüme sahip olan bu kütüklerin kullanılması sayesinde evlerde daha rustik ve karakteristik bir ortam elde edilebilir. Evlerin büyüklüğüne bağlı olarak farklı ölçülerde üretilebilen bu kütükler sayesinde duvarlarda meydana gelen mimari ile ilgili problemlerin kapatılması da sağlanabilir.
0 notes
kripto-son-dakika · 7 months
Text
Poliüretan Kütük
Poliüretan kütük ev dekorasyonunda tercih edilen bir üründür. Sağlam ve sert olması sayesinde tercih edilen bu ürün sayesinde duvarlarda daha şık görüntüler ortaya çıkabilir. Uzun yıllar boyunca kullanılabilen bu ürünler neme ve ısıya karşı da dayanıklıdır. Suya karşı dayanıklı olması ve kolay şekilde monte edilebilmesi nedeniyle de tercih edilen dekorasyon ürünleri sayesinde duvarlarda daha estetik görüntüler ortaya çıkarılabilir. Poliüretan kütük özellikle iç mekanlarda daha rustik bir görüntü elde etmek isteyen kişilerin tercih edebileceği ürünlerdir. Ahşap görünüme sahip olan bu kütüklerin kullanılması sayesinde evlerde daha rustik ve karakteristik bir ortam elde edilebilir. Evlerin büyüklüğüne bağlı olarak farklı ölçülerde üretilebilen bu kütükler sayesinde duvarlarda meydana gelen mimari ile ilgili problemlerin kapatılması da sağlanabilir.
0 notes
tek-anahaber · 7 months
Text
Poliüretan Kütük
Poliüretan kütük ev dekorasyonunda tercih edilen bir üründür. Sağlam ve sert olması sayesinde tercih edilen bu ürün sayesinde duvarlarda daha şık görüntüler ortaya çıkabilir. Uzun yıllar boyunca kullanılabilen bu ürünler neme ve ısıya karşı da dayanıklıdır. Suya karşı dayanıklı olması ve kolay şekilde monte edilebilmesi nedeniyle de tercih edilen dekorasyon ürünleri sayesinde duvarlarda daha estetik görüntüler ortaya çıkarılabilir. Poliüretan kütük özellikle iç mekanlarda daha rustik bir görüntü elde etmek isteyen kişilerin tercih edebileceği ürünlerdir. Ahşap görünüme sahip olan bu kütüklerin kullanılması sayesinde evlerde daha rustik ve karakteristik bir ortam elde edilebilir. Evlerin büyüklüğüne bağlı olarak farklı ölçülerde üretilebilen bu kütükler sayesinde duvarlarda meydana gelen mimari ile ilgili problemlerin kapatılması da sağlanabilir.
0 notes
polure · 7 months
Text
Poliüretan Kütük
Poliüretan kütük ev dekorasyonunda tercih edilen bir üründür. Sağlam ve sert olması sayesinde tercih edilen bu ürün sayesinde duvarlarda daha şık görüntüler ortaya çıkabilir. Uzun yıllar boyunca kullanılabilen bu ürünler neme ve ısıya karşı da dayanıklıdır. Suya karşı dayanıklı olması ve kolay şekilde monte edilebilmesi nedeniyle de tercih edilen dekorasyon ürünleri sayesinde duvarlarda daha estetik görüntüler ortaya çıkarılabilir. Poliüretan kütük özellikle iç mekanlarda daha rustik bir görüntü elde etmek isteyen kişilerin tercih edebileceği ürünlerdir. Ahşap görünüme sahip olan bu kütüklerin kullanılması sayesinde evlerde daha rustik ve karakteristik bir ortam elde edilebilir. Evlerin büyüklüğüne bağlı olarak farklı ölçülerde üretilebilen bu kütükler sayesinde duvarlarda meydana gelen mimari ile ilgili problemlerin kapatılması da sağlanabilir.
0 notes
estetikev · 7 months
Text
Firkete Ayaklı Kütük Sehpa – Zeytin Ağacı Kütük Orta Sehpa Modeli No.5
Herkesin aradığı, zamanı ve modası geçmeyecek kütük sehpamız hazır! Her eve, her yere uyum sağlayacak, benzersiz özelliği ile mekanların en dikkat çekici yıldız eşyası olacak, kullanana keyif verecek, görenleri kıskandıracak zeytin ağacı kütük sehpa modellerimiz, orta sehpa, yan sehpa, servis sehpası, fiskos sehpa veya zigon sehpa şeklinde kullanım uygundur. Firkete ayaklı kütük sehpa modelimiz,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
inside-studies · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Proje Uygulama İç Mimari Hizmetleri
Tasarım ve Danışmanlık Hizmetleri
Konsept Tasarım ve Uygulama Yönetimi
CLT, Kütük Ev, Tiny House Proje ve Uygulamaları
Fuar Standı Proje ve Uygulama Hizmetleri
Konut ve Ticari Alan Proje ve Uygulamaları
0 notes
mansetmalatya · 11 months
Text
Vizyondaki Filmlerde Bu Hafta! (9 Haziran 2023)
Tumblr media
Bu hafta 2’si yerli 7 film vizyona girdi! Aralarında "Transformers" serisinin merakla beklenen yeni filmi "Transformers: Canavarların Yükselişi" ile Ari Aster'in Joaquin Phoenix "Korkuyorum"u da var. Transformers: Canavarların Yükselişi (Transformers: Rise of the Beasts) Süre: 127dk Tür: Bilim Kurgu, Aksiyon, Macera Yönetmen: Steven Caple Jr. Senarist: Joby Harold Oyuncular: Luna Lauren Vélez, Anthony Ramos, Colman Domingo 1990'lara geri dönüp dünyayı dolaşmaya ne dersiniz? “Transformers: Canavarların Yükselişi��nde Otobotlar yeni bir maceraya atılıyor. Dünya’da Otobotlar ile Decepticon’lar arasında devam eden savaşta yepyeni bir Transformer türü olan Maximaller karşımıza çıkıyor. 1994 yılında, eski ABD ordu eri Noah Diaz, ailesini geçindirmeye çalışmaktadır. Elinden gelenin en iyisini yapsa da aradığı gibi bir iş fırsatı karşısına çıkmayan Noah; kendini Otobotlar Optimus Prime, Bumblebee, Arcee ve Mirage’ın yanında bulur. Bu sırada Ellis Adası'ndaki bir arkeoloji müzesinde 25 yaşındaki Elena Wallace, antik bir heykelin içindeki gizli uzaylı işaretini yanlışlıkla tetikler.  Korkuyorum (Beau Is Afraid) Süre: 179dk Tür: Fantastik, Komedi, Macera Yönetmen: Ari Aster Senarist: Ari Aster Oyuncular: Joaquin Phoenix, Patti LuPone, Amy Ryan Annesinin ani ölümü sonrası yumuşak huylu ama endişeli Beau, eve dönerken yapacağı destansı yolculukta en karanlık korkularıyla yüzleşecektir.  Saint Omer (Saint-Omer) Süre: 123dk Tür: Dram, Suç Yönetmen: Alice Diop Senarist: Alice Diop , Amrita David Oyuncular: Kayije Kagame, Guslagie Malanga, Valérie Dréville Rama isimli bir yazar kadın, Saint-Omer Suç Mahkemesinde Laurence Coly'nin duruşmasına katılır. Amacı bu hikayeyi kullanarak Antik Yunan efsanesi Medea'nın modern bir uyarlamasını yazmak olsa da işler beklediği gibi ilerlemez.  Maske: Nezaketle Tebessüm Süre: 105dk Tür: Gerilim, Gizem, Komedi Yönetmen: Berker Berki Senarist: Emrah Ertaş Oyuncular: Kaan Turgut, Nilay Deniz, Mert Turak Gençlik yılları travmalarla dolu olan Barış, yaşadıklarını atlatamaz ve hayatına devam edebilmek için türlü "kandırma" yöntemleri bulur. Farklı meslekler yaparken başını sürekli belaya sokan Barış trajikomik olaylar yaşar. Geçmişindeki ağır travmaların bir yansıması olduğu düşünülen bu olayların ardında çok daha büyük gizemler ve sürükleyici bir hikâye yatmaktadır.  İblis Karanlığın Sahibi 2 Süre: 84dk Tür: Korku Yönetmen: Berk Aygül Oyuncular: Savaş Özkul, Gizem Akgün, Öznur Kütük Cengiz, yaşadığı maddi zorlukların altından kalkamamıştır ve bunun için eşi tarafından sürekli suçlanmaktadır. Yine eşinin dolduruşuna gelerek eniştesi Levent'in sahip olamadığı definenin peşine düşer ve başına daha da büyük dertler alır. Mustafa'yı bulup zor kullanarak definenin yerini öğrenir, fakat defineyi çıkarırken işler umduğu gibi gitmeyecektir. Defineye ulaşmaya çalışırken cinlere iki beden bahşetmiş olsa da cinler kızına da musallat olurlar. Şimdi Cengiz ve Sema'yı çok daha büyük zorluklar beklemektedir.  80 Günde Devri Alem (Le tour du monde en 80 jours) Süre: 82dk Tür: Animasyon, Aile Yönetmen: Samuel Tourneux Senarist: Gerry Swallow , David Michel , Derek Dressler Phileas, kurnaz ve sakar bir kurbağadır. Bir gün herkesi etrafına toplar ve onlara 80 günde dünyayı gezerek bir rekor kıracağını iddia eder. Phileas'ın bu iddialı planını duyan ve en büyük hayali dünyayı keşfetmek olan küçük maymun Passepartout da onun peşinden gitmeye karar verir. Bu ikili kendilerini yol boyunca ormanlardan, okyanuslardan, hiç bilmedikleri adalardan ve çöllerden geçecekleri uzun ve eğlenceli bir serüvenin içinde bulurlar.  Mia ve Ben: Centopia'nın Kahramanı (Mia and Me L'héroïne de Centopia) Süre: 82dk Tür: Animasyon, Fantastik, Macera Yönetmen: Adam Gunn Senarist: Fin Edquist , Gerhard Hahn , Tess Meyer , Adam Gunn , Simon Klaebe Mia, bir gün sahip olduğu sihirli taşın eski bir kehanetin parçası olduğunu fark eder. Büyük bir kötülükle savaşmak ve kendi kaderini kontrol etmek için Centopedia'nın en uzak adalarında heyecanlı bir maceraya atılacaktır.  Read the full article
0 notes
mutsuzumhepamk · 1 year
Text
bugün 29 nisan 2023 bundan tam bir yıl önce bugün 29 nisan 2022 bana hayatımın dönüm noktasını yaşatan kişi ile sevgili olmuştuk... mutluluğum tarifsizdi ilk defa birisine aşık olmuştum ve o kişi de bana -yani en azından ben öyle sanmıştım-... onun mutluluğu için her şeyi göze almıştım ailemi okulumu arkadaşlarımı .. hepsini karşıma almıştım o zamanlar aşkım her şeyden önce geliyordu .. çok acılar yaşattı bana hiç sevmedi hep kullandı hep beni haksız buldu hep kendini üstün gördü hep bana yalan söyledi beni aldattı beni tehdit etti beni defalarca terk etti ve ben hep sustum hep içime attım bana her geri döndüğünde "seviyor beni bensiz yapamıyor" diye düşünüp onu affettim .. ne kadar aptalmışım be.. beni niye sevmedi diye sabahlara kadar ağladım .. ben onu sadece sevmiştim ama o buna rağmen benden hep nefret etti .. kaldıramadım..yapamadım.. ona hem kör kütük aşık hem de ondan deliler gibi nefret ediyordum öfkeliydim ona karşı .. o güzelim gölerinden hem doyasıya öpmek hem de o gözlerin katili olmak istiyordum.. beni canımla tehdit ettiği gece doğum günümdü bilerek ben daha çok üzüleyim diye yapmıştı ... benden kurtulmak istiyordu.. neden dedim hep neden.. ev sessizdi kimse yoktu yine tek başımaydım.. elime ilk geçen jileti alıp bileklerimi her yer kan içinde kalana kadar kestiğimi hatırlıyorum... kollarimdaki ve yere damlayan onca kandan sonru içimi bi korku almıştı.. ölüm korkusu... hep ölmek istemiştim ama ölüme en yakın olduğum an en çok istediğimden korkmuştum.. koşarak tuvalete gittiğimi hatırlıyorum .. ne kadar suya tutarsam tutayım kan durmak bilmiyordu daha sonrasında aklıma ilk gelen şey krem sürmek olmuştu kesikler için sürdüğüm kremi bileklerime sürdüğümde bembeyaz krem koyu kırmızı kanım ile karışıncı pembemsi bir renk ortaya çıkmıştı .. kimsem yoktu hem de hiç kimsem.. bileklerimin durmak bilmeyen kanı ve kimsesiz bir ben.. ölmeyi bile becerememiştim. o günün üstünden aylar geçti ama benim hafızamdan asla silinmez etkisi asla bitmez. daha sonrasında tekrar benimle olmak için uğraştı sözler verdi bırakmayacağım dedi seviyorum seni dedi pişmanım dedi..inandırdı.. geri olduk yaklaşık 1 ay ama o süre boyunca yine eskisi gibiydi.. değişmemişti ama ben çok değişmiştim .. üstüme gelmesine izin vermiyordum gerektiği yerde ben onu eziyordum sözlerim ile.daha sonra ben kendimi savundukça daha çok üstüme gelmeye çalıştı.. ben ondan ayrılmayı düşünürken 1 gün sonra o beni bıraktı.. ve benim bu aptal kalbim hala ona vurgun...
1 note · View note