Tumgik
#roma birden
solopezoncillos · 4 months
Text
Tumblr media
ROMA BIRSEN
38 notes · View notes
dolunay66 · 1 year
Text
Sevgililer Günü'nün gerçek hikâyesi
3. yüzyılda Roma İmparatoru II. Claudius her erkeğin asker olmasını istiyordu. Her erkeğin asker olmasını sağlamak için tüm imparatorlukta evliliği yasaklamıştı.
II. Claudius imparatorlukta Hristiyanlığı da yasaklamış ve Hristiyanlar için ölüm emri çıkarmıştı.
Bu emre uymayanlar arasında sonradan aziz olarak anılacak olan Valentinus vardı. Valentius hristiyan olduğu için yakalanmış ve hapse atılmıştı.
Hapishane gardiyanlarından biri Hristiyanlar arasında anlatılan mucizelere inanarak kardeşi olan doğuştan gözleri görmeyen Julia'yı, gözlerini açabilir umuduyla Valentinus'un yanına gizlice getirdi.
Julia zeki ve güzel bir kızdır. Valentinus'u ziyaretleri sayesinde roma tarihi, doğa ve Hristiyanlık konularında pek çok şey öğrenir. Bu ziyaretlerden birinde Julia sorar:
- "Valentinus, Tanrı gerçekten dualarımızı duyar mı? Her sabah ve her gece ne için dua ettiğimi biliyor musun? Görebilmek için dua ediyorum, senin bana anlattıklarını görmeyi çok istiyorum."
Valentinus:
- "Tanrı bizim için en iyi olanı yapar, yeter ki buna inanalım."
Beraberce duaya başlarlar. Birden hücrenin içersi altın renkli bir ışıkla aydınlanır ve Julia haykırır;
- "Valentinus, görüyorum, görüyorum."
Ertesi gün Valentinus'un ölüm emri gelir, Aziz Julia'ya son bir not yazar, Tanrı'ya hep yakın olmasını öğütler ve notun altını "Senin Valentine'ından" diye imzalar.
Mektup, ertesi gün Julia'ya ulaşır, o günün tarihi 14 Şubat 270'dir.
Aziz Valentine, Claudius'un hükümdarlığı zamanında Roma'da yaşayan bir papazdı. Kendisi gibi papaz olan Aziz Marius ile birlikte Claudius'un yasağına rağmen gizlice çiftleri evlendirmeye devam etti.
Ancak imparator bu durumu bir süre sonra öğrendi. Aziz Valentine insanları evlendirmeye devam ettiği için tutuklandı ve yaptıklarının cezası olarak sopa ile dövülerek öldürüldü. MS 270 yılının 14 Şubat günü Hristiyan şehitliğine gömüldü.
Aradan 226 yıl geçtikten sonra Vatikan, Valentin'e "aziz" ünvanı vermiş. Valentin'in ölüm günü, böylece Sevgililer Günü olmuştur.
Tumblr media
29 notes · View notes
tripuck · 21 days
Link
0 notes
kimmkitsuragi · 8 months
Text
mannnnnn what the fuck s3 finaleeeee
Tumblr media
THIS SHIT GOT ME LIKE WAAAAA AWOOOOOOO WAAAAAAA U KNOW
her şeyden önce (evet en büyük olaydan bile önce) şunu söylemek istiyorum KENDALLLLLLLLLLLLL 😭😭😭😭😭😭😭😭😭😭 kendallllllllll kendall miyav miyavvvv kendalllllll :((((((( ajsdshgfs abi. bu anı ilk sezon finalinden beri BÜYÜK bir açlıkla bekliyordum ve eninde sonunda geleceğinden emindim ve O KADAR DELICIOUS KI.... yummy yummy yummy in my tummy tummy tummy
harika HARİKA bir sahneydi. bu sezon genel olarak build-up ve pay-off konusunda o kadarrrrr başarılı olmuş ki ağlıycam çok güzel. sadece bu konuda da değil birçok konudaki payoff (MESELA TOM. we will get to that later) o kadar leziz ki uhhhmmmmm yeah.
kendall hayatımda gördüğüm en üzücü karakterlerden biri ve that says a lot lmao. obsessed with this pathetic man so hard rn. ve o sahnedeki complete breakdown o kadar iyiydi kiiiiii arrrgghhhhhhh sadece ken'in tamamen raw duyguları açısından da değil (BTW OYUNCULUK 🙌🙌🙌) mesela şunlar da çok lezizdi;;;;;
bütün setting ve context??? annesinin düğününde, şirketin (ve ailenin) kaderini değiştirecek olan haberin geldiği anda -yani dizinin başından beri istediği şey- VE intihar girişiminden hemen sonra yaşanması. bro. alt başlığa alt başlık açmak gibi olmasın ama can we talk abt that part too yani her ne kadar kendisi kabul etmese de baya intihar girişimiydi bu???? sonrasındaki küçük intervention girişimi, shit, yani logan bile gelip çocuklarla ilgileniyordu u got the whole squad really fucking worried kenny boy :( ve bu şekilde başlayan bir bölümde iyiyim ya diye diye bu kocaman haber geldikten sonra birden çökmesi. ough. ve. VE. bu benim en sevdiğim kısım ehem. dediğim gibi dizinin başından beri istediği ve uğruna savaştığı şey, ve şu an gerçekleşmeye çok çok çok yakın ve. ve kendall'ın yapabildiği tek şey bu breakdown. ben burda (ilginçtir ki sdhfdshfds) ağlamadım ama bunun tek nedeni ULAN DİZİ BEEE diye bağırıyor olmamdı hdfsbdfhsdf o kadar iyi yazılmış ve iyi oynanmış ve arkası dolu bir sahneydi ki.
bunların hepsinin üstüne, bir de shiv ve roman'ın sahneye katkıları var which is :''''''''' arghhhhhhhhhhhhh my fucked up siblings ya 😭 roman'ın (her zamanki gibi, in his own way) ortamı yumuşatma çabaları... ki bu demek oluyor ki iğrenç bir olay hakkında iğrenç şakalar yapıyor AMA ama önemli olan şu ki gerçekten ken'in kafasını dağıtıp sakinleştirmeye çalışıyordu. oughhhhh en son kalkıp yürümeye başladıktan sonra kafasına yavaşça vurup biraz okşaması 🥺 (burda bütün vocab'im bitti ya bilmiyorum nasıl anlatabilirdim bunu sdfsfsdsf) his bald headddddd 😭 ve SHIV..... of hepsi bu konuda o kadar kötü ki ama ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar BECAUSE THAT'S THEIR BIG BROTHER..... yani günün sonunda ne olursa olsun bu yani. shiv'in sahne boyunca fiziksel olarak comfort vermeye çalışması ve olayı kontrol altında tutmaya çalışması :( olayın tamamen kendall'ın suçu olmadığı konusunda (baya fucked up bir şekilde yapmaya çalışsalar da) kendall'ı ikna etmeye çalışmaları :((( i'm all apart..... shit sHITTT cidden ☹☹☹☹☹ bu üç karakteri bir araya getirip bu kadar içten bir şekilde üzücü bir sahne yazabilmek çok başarılı - ya da şöyle diyeyim bunu bu kadar iyi bir şekilde yapmış olmaları çok başarılı. durum iğrenç, karakterler somewhat kavgalı diyebiliriz, ve ayrıca hepsi o kadar fucked up ki duyguları hakkında konuşmak en kötü oldukları şey. mesela normalde roman'ın bu sahnede dediği hiçbir şey duygusal sayılmamalı i mean sdjfsdsf ama IT WORKS SO WELL HERE yani. elbette roman'la duygusal bir sahne yazacaksan böyle yazılır*. ofc. abi bu sahne mü-kem-meldi gerçekten chefs kiss kissing the chef with tongue etc etc
(* just for the record, her ne kadar kendall dünyanın en üzücü kişisi ödülünü alıyor olsa da -ve ben hala kendall girl olsam da- özellikle bu sezon roman beni o kadar duygulandırdı ki tbh. sanki roman'la duygusal bir sahne yazmak imkansızmış gibi konuştum, ve kendisi cidden öyleymiş gibi davranıyor, ama bilin ki bu sezon logan ve roman'ın bir arada olduğu her sahne benim için aşırı duygusaldı. just daddy's little boy huh... :( ki bu da sıradaki konuyla çok alakalı bi şey devam edelim)
ve. ve bu harika sahnenin aftermath'i olarak da kardeşlerin bu sefer GERÇEKTEN birlik olmaya karar vermesi aaaaaaaaaaaaaaaa gerçektennnnnnnnnn!!!! ken'in en başından beri istediği şeyi en sonunda alması ama :((((((( ama yine de they got fucked her türlü jsbsdfbdsfs :(((( dur oraya da gelicem ama bu birlik hakkında biraz konuşmak istiyorum. shiv en başından beri zaten biraz ihanete ve ikili oynamaya yatkın bir karakter, ve içlerinden en ruthless olan o bence. o yüzden onun çok basit bir şekilde bu karara varması hiç şaşırtıcı değil, kendisi için en yararlı karar bu sonuçta. şimdiye kadar bunu yapmamış olmasının tek nedeni her zaman sonunda daha yararlı olan kararlarla karşılaşmasıydı diyebiliriz. o yüzden burası okay. kendall zaten hsfdsf chief executive officer of betraying dad 💅 yani zamanlama olarak mentalinin all time low olduğu bir zaman olması üzücü tabii ki ama breakdownu biter bitmez evet gidip babamızı öldürelim en mantıklısı bu moduna girmesi oldukça in character bi şey ksdjdsdfssd AMAAAAA ama roman.... dediğim gibi daddy's boy.... doğrusu bu sahneler boyunca o kadar gerildim ki kardeşlerini (ahem,, yine) satacak diye (tbf hepsi birbirini satıyor hep zaten idk). ama bu hayati anda bunu yapmamış olmasıııııı 😭 çok kere arada kaldı bu belli oluyordu (rome, abini dışarı çıkar da konuşalım. rome, sen planın içindesin hadi gel konuşalım falan filan) AMA hayır!!!! sonuç olarak kardeşlerinin yanında kaldı belki de ilk defa!! belki de ilk defa hepimiz babamıza karşı anı yaşandı. ve. o. kadar. lezizdi ki. anlatamam. of daha önce de dediğim gibi özellikle son 1 sezondur rome bana o kadar zevk veren bir karakter ki. ve bu bölüm cidden peak yaptı bu hislerim. hepsi için geçerli ama özellikle de onun inner conflictlerini görmek çok zevkliydi
VEEEEEEEE bunların hepsinin sonunda they still got fucked <3 HEM DE ANNELERİ TARAFINDAN..... god (bu arada, anneleri ve shiv'in arasında geçen o konuşma. goes feral goes rabid moment gerçekten Çok İyiydi... maybe i'm just like my mother hahahah :D ) ve bu durumda shiv İKİ kere dunked oldu çünkü hem annesi hem de TOMMMMMM oh my godddddddddd. dur buraya gelmeden önce bir iki şey daha diycem. umm bu sahnede yaptıkları her şeye rağmen yine de başarısız olmaları da çok lezizdi benim için. kendall için aint his first rodeo zaten, shiv dediğim gibi feci durumda, ve roman... man... gerri'ye dönmesi ve onun da hiçbir şey yapmaması... ve daddy, please?????? 🥺🥺🥺 ki ZATEN bu rebellion olayını açıklayan kişinin roman olması EVIL EVIL EVIL who wrote thissssssss sesi titriyor falan yumuşakça anlatmaya çalışıyor göz teması kurmuyorrrr 😭😭😭 hep babam en iyisini bilir çektikten sonra arghhhhhhh ve bi de LOVE????? :( ve logan piçi de bilerek hep onun üstüne gidiyor aaaarghhhh çok güzel her şeyyyyyyyyy :((((
evet şimdi de sonda olan olaya gelelim akhdgshgfds TOMMMMMMM ?????? abiiiiiii tom için o kadarrrrrr iyi bir build-up ve pay-off yaşanıyor ki burda. VE HİÇBİR ŞEY SÖYLEMEDEN YAPIYORLAR BUNU. abiiiiii aşırı başarılıydı. gerçekten hiçbir şey söylemeden, sadece logan'ın omzuna vurup gülümsemesi ile yapıyor, ve sonra shiv'in yüz ifadesi........... confront etmemesi....... biliyorum bunları acayip şeylermiş gibi anlatıyorum ama jshhdfds daha az iyi bir dizi bu sahneleri o kadar farklı yazıp çekerdi ki. ve maalesef bunlardan çok fazla olduğu için, böylesine temiz ve etkileyici sahneler çok çok başarılı olmuş oluyor. gerçekten dizi beee moduna girmeme neden oluyor ajksfsd
neyse,,, tom bütün sezon (hatta bütün dizi) boyunca hep shiv'in gölgesinde kalmıştı diyebiliriz. ve bu sezon bunu baya baya gözümüze soktular artık. bu konuda özellikle greg'le olan sahnelerin müthişliği* <33333 tom'un sürekli kabul edilmek ve başarılı olmak için kendini parçalaması, shiv'in sevgisi için kendini parçalaması, ama hiçbir şey elde edememesi. yem gibi köpekbalıklarına atılması, hatta bi yerden sonra resmen kendini adak gibi sunması (logan'ın bunu unutmayacağım demesi...). en sonunda (greg'i de yanına alarak) büyük hamleler yapmaya başladı demek. god. çok başarılıydı ya. şimdi ne olacak çok merak ediyorummm binge yapmamam lazım cidden yapmamalıyım asfbhsfhdsf or should i....? kasssjfhsd
(* btw şunu da eklemek istiyorum tomgreg arasındaki subtle homoeroticism... bunu ben kendi kafamda mi uydurdum diye çok düşündüm dizi boyunca ama bu sezon baya vardı ya yani sjsjdjjd)
neyse. sonuç olarak i understand yall now ya. destan yazdıktan sonra çıkışımı yapıyorum sfnsfnds
ps. adam kazandı demekten kendimi alıkoyamıyorum... gerçekten nasıl hep kazanıyor ya
1 note · View note
haber-zaman · 2 years
Text
(ÖZET) Roma - Monza maç sonucu: 3-0
(ÖZET) Roma – Monza maç sonucu: 3-0
AJANSSPOR – HABER İtalya Serie A’da Roma, alanında Monza ile karşı karşıya geldi. Olimpiyat Stadyumu’nda oynanan çabayı mesken sahibi takım 3-0’lık skorla kazandı. Paulo Dybala’dan iki gol birden Karşılaşmada Roma’nın gollerini 18. ve 39. dakikada dönem başından Juventus’dan transfer edilen Paulo Dybala kaydederken, son gol 61. dakikada Ibanez’den geldi. Zeki Çelik, 90 dakika alanda yer…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
acunay · 2 years
Text
Tumblr media
GÖBEKLİTEPE'NİN 12 SIRRIYine uyku basmadı.Yine verandada gökyüzüne bakıyorum.Köyde ışık az, karanlıkta gök kubbe ışıl ışıl.Trilyonlarca gezegen, trilyonlarca yıldız var yukarıda.İnanılmaz.Bu uçsuz bucaksız kozmik deryada tek akıllı canlı türü biz miyiz gerçekten?Bu mantıklı mı?Eğer biz isek o trilyonlarca dünya neden var?Sadece dönen taş yığınları mı onlar?Carl Sagan'ın o meşhur sözü geldi aklıma."Evren epey büyük bir yer. Eğer ki sadece biz varsak, bu epey büyük bir israf olurdu."Kutsal olduğuna inanılan kitaplarda Tanrı israfı günah sayıyor.Kuluna günah kıldığı israfı kendi yapar mı?Bunları düşünürken Sümerler geldi birden aklıma.6500 yıl önce Mezopotamya'da çıktılar ortaya.Tarihçilere göre uygarlığın temelini atan insanlardı Sümerler.Çünkü insanoğlu yazı ve astronomiyi ilk kez onlarla tanımıştı.Özellikle astronomi.Sümerler o çağda güneş sistemimizi biliyordu.Yazıtlara, tabletlere güneş sistemimizle ilgili hayret edici bilgiler bıraktılar.Sümer yaratılış destanı Enuma Eliş kelime anlamı olarak "Bir zamanlar gökyüzünde" demekti ve güneş sistemimizin, derin uzaydan gelen dev bir gezegenin diğer gezegenlere çarpmasından oluştuğunu anlatıyordu.Enuma Eliş destanında bizim güneş sistemimizde Güneş ve Ay dahil 12 gezegenden söz ediliyordu.Sümerler bu 12 gezegeni tabletlere, mühürlere, yazıtlara işlediler.12'nci gezegene de "ortadan geçen" anlamına gelen "Niburu" adını verdiler.Niburu ya da başka bir adıyla Marduk Tanrıların gezeniydi.Marduk'ta kelime anlamı gökten düşenler demek olan Anunnakiler yaşıyordu.Onlar yaratmıştı insan oğlunu, gezegenler dahil onlar öğretmişti herşeyi.O yüzden 12 gezegeni birer Tanrı kabul ettiler.Ve o çağda inanılmaz bir kozmik bilginin sahip oldular.Ay’ın Dünya çevresinde yılda 12 kez döndüğünü gözlemlediler.Bir yılı 12 aya böldüler.Ayın günde 12 derecelik bir açısal mesafeyi tarayarak dünyanın etrafında dolaştığını farkettiler.Gökyüzünü 12 bölüme bölerek burçları oluşturdular.Güneşin dolaştığı yörünge olan Zodyak kuşağında 12 takım yıldızı, yani 12 burcu ortaya çıkardılar.Ve 12 sayısını kutsallaştırdılar.Diyebilirsiniz ki, saçmalığın daniskası, 12 sayısının nesi kutsal.Hele biraz sabır.*. * . *Sümerler'in bu 12 sayısını kutsallaştırmaları, kendilerinden sonra gelen tüm uygarlıkları etkiledi.Hatta inançların, tek tanrılı dinlerin kaynağı oldu.Örneğin, Antik Yunan'da da tıpkı Sümerler gibi 12 ilah vardı.Zeus, Hera, Athena, Apollon, Artemis, Hermes, Hephaistos, Hestia, Ares, Aphrodite, Demeter, Poseidon.Ve bu insanlar Ege kıyılarında 12 şehir devleti kurdular.Kolophon, Miletos, Myus, Priene, Ephesos, Lebedos, Teos, Klazomenai, Erythrai, Phokaia, Samos, Chios.Antik Yunan'dan sonra sahneye çıkan Roma İmparatorluğu, hukuk sistemini "12 Levha Kanunu" ile belirlerken, ülkeyi 12 psikopostluk bölgesine ayırdı.Sonra semavi dinlere geçti bu kutsallık.Musevi inancına göre Musa peygamber yahudileri Mısır'dan çıkarırken, çölde 12 pınardan su fışkırdı. Zaten İsrailoğulları Yakup'un 12 oğlundan türediklerine inandılar ve 12 kabileden oluştular.Ardından hristiyanların peygamberi İsa'nın 12 havarisi oldu.Petros, Zened'in oğlu Yakup, Yuhanna, Bartolomeus, Andreas, Filipus, Tomas, Alfeus'un oğlu Yakup, Yehuda (Taday), Yehuda (İskariyot), Matta, Simun.İncil'de de Meryem Ana'nın başında 12 yıldızlı bir taç olduğu yazıldı.Yine İncil'e göre Kudüs'ün 12 kapısı vardı.Gelelim İslam'a.Müslümanların peygamberi Hz.Muhammed'in sadık dostları(sahabi) 12 kişiden oluşuyordu.Ebû Bekr, Ömer, Ali, Hamza, Ca‘fer, Ebû Zer el-Ğifârî, Selmân el-Fârisî, Abdullah b. Mes‘ûd, Huzeyfe b. el-Yemân, el-Mikdâd b. el-Esved, Ammâr b. Yâsir, Bilâl el-Habeşî.Alevilerde 12 imam inancı hakim.Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Zeynel Abidin, Muhammed el-Bakır bin Ali Zeynelabidin, Cafer es-Sadık bin Muhammed, Musa el-Kazım bin Cafer, Ali er-Rıza bin Musa, Muhammed et-Taki bin Ali, Ali en-Nâkî bin Muhammed, Hasan el-Askeri bin Ali en-Nâkî, Muhammed el-Mehdi bin Hasan el-Askeri.İslam inancına göre Allah, Hz.İbrahim’e oğlu İsmail’in soyundan 12 yüce kişinin geleceğini bildirmiştir ve İbn Kesîr’in anlattığına göre bu kişiler 12 halîfedir.Yahudi kabilelerinin sayısı 12 olur da, Hz.Muhammed’in kabîlesi onlardan aşağı kalır mı? Kureyş kabîlesi Mekke’de, Kâbe civarında yaşayan 12 soydan meydana geldi.12'in kutsallığı bunlarla da sınırlı kalmadı.Hinduizm'de Buda'nın da 12 öğrencisi olduğuna inanıldı.Eski Türkler'in ve Çinliler'in takvimi 12 hayvandan oluştu.Tapınak Şovalyeleri de 12 kişiydi.Geldik çağımıza.Saat 12 dilimli ve gece/gündüz 12 saat.Bir düzine 12'den oluşuyor.12 düzine bir gros.Gibi, gibi, gibi.Şimdi sıkı durun.Sümerler'den 5 bin yıl önce Göbeklitepe'yi kuranların da 12 sayısını kutsallaştırdıkları ortaya çıktı.Son yapılan kazılarda 100 kilometre çapındaki bir alanda tam 12 Göbeklitepe olduğu anlaşıldı.Arkeologlar heyecanlı, harıl harıl çalışıyor.Eğer yetişirse ki, büyük olasılıkla yetişecek 12 tepe Eylül ayında tüm dünyaya tanıtılacak.Gecenin bu saati insan merak etmeden yapamıyor.Nedir bu 12'nin sırrı?Eğer Sümer mitolojisindeki 12 gezegenin kutsallaştırılması ise, Sümerler'den 5 bin yıl önce 12 Göbeklitepe'yi yapanlar bu kozmik bilgiye nereden ve nasıl ulaştı?Neden her tapınağın duvarlarına 12 dikilitaş diktiler.(Alıntı: Murat Demir)
0 notes
isvicreninsesi · 2 years
Text
İsviçre hamile kadını, eşi ve biri otizmli iki çocuğu ile birlikte acımasızca sınır dışı etmeye hazırlanıyor
Tumblr media
🇨🇭SESİ- İsviçre hamile kadını, eşi ve biri otizmli iki çocuğu ile birlikte acımasızca sınır dışı etmeye hazırlanıyor! Sekiz aylık hamile bir kadın, Fribourg hastanesindeki doktorunun bu durumda uçamayacağını söylemesine rağmen Hırvatistan’a geri gönderilme tehdidi ile karşı karşıya. Kendileriyle yaptığımız görüşmeden ve sundukları belgelerden edindiğimiz bilgiler ailenin derin endişe uyandıran durumunu gözler önüne sermektedir. Mardinli aile siyasi nedenlerle ülkeyi terk etmek zorunda kalmışlar. Ailenin kaçışı çok zor olmuş. Hamile haliyle bir kadın ve çocukları günlerce korunmasız bir şekilde dağ tepe yürümüş, ormanlarda donma tehlikesi yaşamış, aç-susuz sokaklarda kalmışlar. Balkanlar'da, birçok bağımsız Sivil Toplum Kuruluşunun gözlemlerini doğrular şekilde, aile şiddetli geri itmelere maruz kalmış. Hırvatistan'da, hamile anne de baba gibi birçok kez istismara uğramış. Çocuklar şiddete tanık olmuş. Aileye göre, kaçışlarından bu yana ve özellikle Hırvatistan'daki şiddet olaylarından sonra otizmli çocukları Demhat'ın davranışları önemli ölçüde gerilemiş. İsviçre, bu ailenin hem Hırvatistan'da hem de Türkiye'de karşı karşıya kaldığı tehditleri ve sınır dışı edilmeye karşı savunmasızlıklarını dikkate almaksızın sığınma taleplerini İsviçre’de değerlendirmeyi reddetmekte ve Dublin anlaşmasını* uygulayarak Hırvatistan’a geri göndermek istemektedir. Hem anne Dilan Adıyaman’ın hem baba Sedat Adıyaman’ın Hırvatistan’da şiddete maruz kaldıklarını, Hırvatistan’ın Türkiye iade örneklerinin olması nedeniyle güvenli bir ülke olmadığını ve bunu kabul etmeyeceklerini belirtmelerine rağmen yetkililer ailenin bu itirazlarını dikkate almamaktadır.
Tumblr media
Gouglera (Giffers) Federal Sığınma Merkezi 25 Mart 2022 tarihinde İsviçre’de sığınma talebinde bulunmuş Adıyaman Ailesi şu anda Fribourg kantonundaki Gouglera (Giffers) Federal Sığınma Merkezindeler**. Şehirden tecrit edilmiş ve dışarıdan hapishaneyi andıran bu sığınma merkezi insani yaşam koşullarına sahip olmamasıyla bir çok kez basına yansımış ve sığınmacıların çok şikayetçi olduğu bir sığınma merkezidir. Bir otizmli iki çocuk, hamile bir anne ve baba kendilerine ait özel bir alana sahip olmadan birden fazla aile ile bir arada bir odada kalıyor. Geri gönderilme tehdidine maruz kalan diğer ailelerle birlikte gecenin ortasında ya da sabaha karşı ansızın gelip zorla götürülecekleri korkusuyla günlerini geçiriyorlar. Yaşadığı zorluklara göre son derece elverişsiz bir ortamda bulunan otizmli çocukları Demhat için özel bir bakım sağlanmamaktadır. Otizmli bireyler için tüzük ve İsviçre tarafından 2014 yılında onaylanan Engelli Hakları Sözleşmesine uymayan bir pratik sergilenmektedir. Demhat’ın sağlığı bu koşullarda her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. Kaldıkları kamp koşullarında oğulları Demhat için kaygı duyan Adıyaman ailesi en çok da hamileliğini tehlikeye sokacak bir geri gönderme girişimi yaşama korkusunu yaşıyorlar. Çünkü bu İsviçre'nin hamile bir mülteci kadına yönelik insanlık dışı muameleden sorumlu olduğu ilk olay olmayacaktır. 27 Aralık 2017 tarihinde sekiz aylık hamile bir kadın, Zürih hastanesindeki doktorların Kasım ayında bu durumda uçamayacağını söylemesine rağmen özel bir uçakla İtalya'ya geri gönderilmişti. Sabah saat dörtte Zürih polis memurları acil durum sığınağına gelerek onu ve bir yaşındaki kızını götürmüş, Dublin anlaşmaları uyarınca anne ve çocuk İtalya'ya gönderilmişti. Çocuğun babasının, kadının kocasının ve kız kardeşinin Zürih'te yaşıyor olması, ne pahasına olursa olsun mümkün olduğunca çok sayıda sığınmacıyı topraklarından kovmak isteyen İsviçre'nin kararını değiştirmemişti. Böylece kadın kendini ve bir yaşındaki kızını Roma sokaklarında yalnız, desteksiz, ailesiz, parasız... büyük bir sıkıntı içinde ve küçük bir çocuğa ve yakında yeni doğacak bir bebeğe bakmak zorunda bulmuştu. Yine bu olaydan kısa bir süre önce de bir gümrük memurunun taksirle yaralama, hamileliği sonlandırmaya teşebbüs ve hizmet yönetmeliklerini tekrar tekrar ihlal etmekten suçlu bulunduğu benzer bir olay yaşanmıştı. Gümrük memuru yedi aylık hamile bir Suriyeli mültecinin sınıra taşınması sırasında, kadının ağrı ve kanama şikâyetleri karşısında yardım taleplerini görmezden gelmişti. Kocası defalarca tıbbi yardım istemiş, ancak gümrük memuru hiçbir şey yapmamıştı. Bunun yerine çifti, kadının ölü bir bebek doğurduğu Domodossola'ya giden bir konvoya bindirmişti. İşviçre yetkilileri bu trajik olaylardan ders çıkarmayacak mı? Çok yakın tarihinde bu trajik örnekler varken yetkililer benzer sonuçlar doğuracak geri gönderme kararında ısrar etmektedirler. Aile dört gün önce Nüfus ve Göçmenler Dairesi SPOMI (Service de la population et des migrants) tarafından görüşmeye çağrılmıştır. Kendilerine sığınma başvurularının kabul edilmediği, ülkeyi terketmeleri gerektiği, Dublin anlaşması uyarınca Hırvatistan’a geri dönmeleri gerektiği söylenmiş ve aksi takdirde zorla gönderilecekleriyle tehdit edilmişlerdir. Bize o kadar saçma ve orantısız gelen bu karar İsviçre’nin bir insanlık ayıbıdır. İsviçre'nin Dublin anlaşmalarını uygulama konusundaki kararlılığını göstermeye, bir kadının ve doğmamış çocuğunun hayatını tehlikeye atma riskini alacak kadar ihtiyacı var mı? Hükümet böyle bir güç gösterisi yaparak neyin peşinde? Bu davada ihlal edilen bireylerin ve çocukların temel haklarının, en savunmasız bireyleri avlayan ve giderek daha da acımasız hale gelen sığınma politikası karşısında fazla bir önem taşımadığı açıktır. Aile otizmli çocukları uygun bir ortam sağlanması ve Dublin Tüzüğü uyarınca mümkün olduğu üzere ailesinin sığınma başvurusunun İsviçre'de işleme konulması suretiyle çocuklarının ve de doğacak çocuklarının savunmasızlığının dikkate alınmasını, Demhat’ın, doğacak bebeklerinin ve kendilerinin Guglera'daki gibi sürekli bir korku ve baskı ortamına maruz kalmayacağı uygun bir yerde yaşamasının sağlanmasını talep etmektedirler. Ülkelerinde yaşadıkları politik baskılar nedeniyle yaşama koşulları kalmadığı için ülkelerini terk etmek zorunda kalmış ve çocuklarıyla birlikte güvenli bir yaşama kavuşma isteğiyle düştükleri göç yolunda şiddet dahil çok çeşitli istismarlara uğrayarak, ölme tehlikelerini atlatarak İsviçre’ye varmış ve İsviçre’den sığınma talep etmiş bu ailenin talepleri tamamen insani taleplerdir. Bu insani taleplerinin gerçekleşmesi için tüm duyarlı kurumları desteğe çağırıyorlar. PangeaKolektif göçmen öz örgütlenmesi ve Droit de Rester (Kalma Hakkı) kolektifi ailenin sürecinin takipçisi olurken diğer göçmen öz örgütlenmelerini ve dayanışma örgütlerini ailenin yanında olmaya davet ediyorlar. Kaynak: PangeaKolektif Haber Read the full article
0 notes
kamerali-sohbet · 2 years
Text
Rastgele Görüntülü Sohbet Siteleri
Günümüzde teknolojinin gelişmesi ile mobil sohbet alternatifleri artmış ve kullanıcıların hizmetine sunulmuştur. Kullanıcıların eğlenceli saatler geçirebilmesi platformun kuruluş amacıdır. Sizinle aynı fikirde değiller veya bunun için aşırı kaba davranıyorlarsa, muhtemelen bir trolünüz var demektir. Kendinizi sohbetten çıkardıktan sonra kabalık etmeye devam ederlerse, kesinlikle bir trolünüz var demektir. Trol veya bot hesaplara kesinlikle izin verilmemektedir. Ve bu kesinlikle sanal reel farketmez. Sohbet odalarındaki troller olumsuz yanıtlarınızla beslenir, bu yüzden onlara hiçbir şey vermeyin. Troller olumsuz yanıtlarınızla beslenir, bu yüzden onlara hiçbir şey vermeyin. Bu yüzden kullanıcı sayısı kaygısı duymadan hizmet vermeye devam etmekteyiz. Öğretmenler virüs zamanında bile sana eğitim vermeye çalışıyorken sen de trollemeye çalış. Sonra da eğitim sistemi kötü dersiniz. Eğitim sistemimiz kötü ama öğrencilerin böyle aklı bir karış havada olunca diyecek pek bir şey kalmıyor. Sohbet odasını seçmenize rağmen giriş yapamıyorsanız ip adresiniz üzerindeki zline/gline/shun vb bir yasaklama olup olmadığını buradan sorgulayabilirsiniz. Facebook hesabınızla giriş yaparak ücretsiz olarak kullanılabilir. O bölüme yorum yaparak kalbinizdeki boşluğu dolduracak ve evlenmek isteyen ciddi evlilik düşünen kadınların ve güzel bayanların cep numaralarını alabilirsiniz.! Sohbet siteleri içerisinde yazışarak, görüntülü, ya da sesli olarak sohbetler edebilir ve karşılıklı bilgi paylaşımları yaparak zaman geçirebiliriz. İslami usullere uygun olarak, örf ve adetlerimize uygun bir şekilde yeni insanlarla tanışmak isteyenler, sohbet siteleri arasında profesyonel kalitede hizmet sunan mobil chat web sitemize hemen üye olup, uzun süren dostluklar ve yeni gönül ilişkilerine yelken açabilmektedir.
Normalde bir haber yaparken, gelip kimse başınıza üşüşmez. Yıllar içerisinde internet üzerine alışkanlıklar değiştikçe mynet sohbet veya mynet haber gibi ekstra bölümler oluşturdular. Günlük hayat içerisinde oldukça yoğun geçen iş hayatı veya diğer sebeplerden dolayı yeni insanlarla tanışmaya vaktimiz olmayabilir. Tek yapmanız gereken platform içerisinde bulunan uyarıları doğrultusunda hareket etmek. Giriş yapmanız ile birlikte sohbet edeceğiniz kullanıcıyı kendiniz seçebiliyor, ister yazılı sohbet, isterseniz de görüntülü olarak görüşme imkanlarından yararlanabiliyorsunuz. Kocatepe Mahallesi Ankara Kalesi Hamamönü Altındağ Ankara kalesi Arslahane Cami Mehmet Akif Ersoy Evi Pirinç Han Kuğulu Park pembe köşk Kızılay Square Roma Hamamları Augustus Tapınağı ve bir çok güzel yerleri olan şehrimiz sizlerin ziyaretlerini bekliyor, hadi en güzel sohbet odalarına giriş yapın. Hüseyin ÇEVİK 12:47 Ağlatan dini sohbet ?????? 5:01 Birçok Gencin Namaza Başladığı İşte O Sohbet | Mehmet Yıldız 26:08 Bir Evliyaya Sormuşlar | Dini Sohbetler 7:54 Kadınlar Zamanlarını Nasıl Değerlendirmeli? Kaliteli ve seviyeli arkadaşlık kurmak isteyen herkesin kafasında soru işareti olan güven konusu birçok kullanıcının gündemini oldukça işgal etmektedir. Bütün kişisel bilgiler güven altına alınır. 3.Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
Birçok insan ile tanışabileceğiniz sohbet platformunda yeni dostluklara yelken açabilirsiniz. Karşıdaki insan konuştuğu zaman sesi ile görüntüsü aynı anda gelecek, arada kaymalar yaşanmayacaktır. İslami Sohbet İslami Sohbet Türkiye'de chat denildiği anda uzun yıllardır herkesin aklına gelen ilk site kendi sitemizdir. Aynı anda birden fazla kullanıcı ile görüntülü konuşmak için, bu sitelere üye olmanız yeterlidir. Herkes ister yalnızlığına eşlik edecek sıcak bir canlı sohbet, sarmasdolas kameralı sohbet odalarına sıcak modellerle görüntülü sohbetlerinizi gerçekleştirirken, mutluluğunuz yüzünüze yansıyacak ve sınırsız kesintisiz bir şekilde görüşmenin keyfini süreceksiniz arkadaşlar. Gerçek zamanlı görüntülü sohbet ile canlı yayına geçin ve dünyanın her yerinden herhangi biriyle bağlantı kurun. Kendinize uygun binlerce yeni arkadaş edinebilir, görüntülü ve sesli sohbet ederek hayatınızda renkli anlar yaşabilirsiniz. Bu odalarda dini sohbet, yaş gruplarına göre sohbet, sesli sohbet gibi sayısız seçenek bulunmaktadır. Omegle’ın mahremiyetine göre sohbet kaydınız 120 güne kadar kalabilir. Namaz Aşkı / Halil Konakcı 4:45 Halil Konakcı Sohbetleri 2022. Sonuna Kadar IZLE! Bir trolle başa çıkmanın en iyi yolu, onlar gidene kadar onları görmezden gelmektir. Ancak aralarında önemli bir fark vardır.
0 notes
goksoymedyacom · 2 years
Text
Aslan mı daha güçlü kaplan mı? Farklı kıyaslama
Göksoy Medya
Aslan mı daha güçlü kaplan mı? Farklı kıyaslama
Tumblr media
Aslanlar ovaların hükümdarıdır. Kaplanlar ormanı yönetir. Ancak hangisi daha güçlü? Huffington Post’ta bu soruya karşılık veren tahlil şu sözlerle başlıyor:
İnsanların, bir aslan ve kaplan dövüşürse kimin kazanacağından çok, bu süper hayvanları kurtarmaya odaklanmasını tercih etsek de, bu en büyük iki kedinin gücü, insanların başında bu soruyu gündeme getiriyor üzere görünüyor.
İlgili makul hayvanların büyüklüğüne, yaşına ve saldırganlığına bağlı olsa da, ekseriyetle kaplanların kıymetli bir avantajı vardır. Ortalama olarak kaplanlar daha büyüktür, fakat daha da değerlisi, art ayakları üzerinde ayakta savaşma konusunda daha yeteneklidirler. Birtakım beşerler, erkek aslanın yelesinin boynunu müdafaada bir ölçü avantaj sağladığını sav etmişlerdir, lakin bu tartışmalıdır.
Kimi raporlar, eski Roma’daki Kolezyum’da aslanlar ve kaplanlar birbirlerine karşı yarıştığında, kaplanların her vakit kazandığını argüman ediyor. Son yüzyıllarda kaplanlar ve aslanların yırtıcı tabiatta yollarını geçme fırsatları neredeyse yok zira kaplanlar Asya’da bulunurken Aslanlar Asya’da bir bölgede çok küçük bir nüfus dışında Afrika’da bulunur.
Tumblr media
BİYOLOG GÖRÜŞÜ
Biyolog Craig Saffoe, “Belirli bir dövüşün sonucu büsbütün bireylere bağlıdır: tarihlerine, dövüş şekillerine ve fizyolojilerine bağlıdır” diyor lakin kaplanları daha avantajlı görüyor:
Kaplanlardan gördüklerim, daha agresif görünüyorlar; boğaza gidiyorlar, öldürmeye gidiyorlar. Meğer aslanlar daha çok, ‘Seni döverim ve seninle oynarım.’ tarafında.
Huffington Post’un tahlili şöyle:
Antik Roma sirklerinde, egzotik hayvanlar çoklukla birbirleriyle karşı karşıya getirilirdi. Aslanın kaplana karşı müsabakası klasik bir eşleşmeydi ve bahisler çoklukla kaplanın lehineydi.
Tumblr media
MUKAYESELİ BOYUT
Amur yahut Sibirya kaplanı 360 kg yüke sahip olduğu bilinen Panthera cinsinin en büyük alt tipidir, büyük Afrika aslanları ise 250 kg tartıya sahiptir. Erkeklerin ortalama yükü Afrika aslanı için 181 kg, Bengal kaplanı için 221,2 kg ve Sibirya kaplanı için 230 kg’dır.
Kaplan, daha fazla yüke sahip olmasına karşın bir aslandan kıymetli ölçüde daha büyük değildir. Bu kıymetlidir, zira kaplanın gücünün daha yüksek kas yoğunluğu nedeniyle çok daha fazla olduğunu gösterir. Daha ağır kas tıpkı vakitte daha güçlü kastır. Ayrıyeten kaplanın bacaklarının genişliğine ve alt tartı merkezine dikkat edin. Bu, kaplanın alçakta kalmasını ve hücumdan kaçınmasını kolaylaştırır.
Art ayakları üzerinde, kaplan aslandan daha fazla kaldıraca sahiptir.
Aslanlar birincil silah olarak dişlerine ve ağzına güvenir, akabinde pençeleriyle fırsat hücumları yapar. Bir aslanın yeleleri boynunu birden fazla akından korur, fakat kaplanın güçlü art pençeleri vardır.
Benzeri formda, bir şempanze kabaca bir insan uzunluğundadır, lakin tam yetişkin bir şempanze, bir beşerden üç ila beş kat daha güçlüdür zira kasları daha ağır ve daha güçlüdür.
MİZAÇLARI
Kaplan yalnız bir avcıdır, aslan ise toplumsal bir hayvandır.
Aslanlar avlanmada işbirliği yapsalar da,grup besleme sırasında çok rekabetçidir. Daha zayıf hayvanlar kenara itilir yahut kovalanır. Bu toplumsal yapının rekabetçi tabiatı, erkekleri savaşmaya daha yatkın hale getirir.
Kaplan, acımasız ve süratli bir savaşçıdır. Kaplan, Aslan’dan çok daha büyük ve daha güçlü avları sistemli olarak üstlenir ve bunu tek başına yapar.
Aslan, büyük bir hayvanı avlamak için kümenin yardımına gereksinim duyar.
Bir Kaplan dövüştüğünde öldürmek için savaşır. Kaplan, korkutma ve toplumsal meydan okumayla kazanmaz ya daima ya hiç arbedeye girer.
Toplumsal olan aslan, elinden geldiğince savaşmadan kazanmaya çalışır ve evvel yıldırmaya, güreşe, yuvarlanmaya başvurur.
Smithsonianmag’da yer alan haberde de bu sorunun peşine düşülmüş. İşte haberdeki yorumlar:
“Kaplanlar daha ağırdır fakat iki kedinin boyutları o kadar da farklı değildir. Aşağıdaki görselde iki kedigilin ortalama bedenleri üst üste yerleştirilmiştir.
Tumblr media
Kas, Yağdan Ağırdır
Lise devrinden kalma bilgilerle, kas kütlesinin yağdan daha ağır olduğunu hatırlayabilirsiniz, bu da kaplanın fazla kilosunu açıklamaya yardımcı olur. Öyleyse, kaplanın aslana nazaran fizikî bir avantajı olacak üzere görünüyor.
Ekseriyetle Kaplan Kazanıyordu
Lakin bu varsayıma ekleyeceğimiz kimi tarihi datalarımız de var. Antik Roma’da, kaplan-aslan yüzleşmesi az değildi. 1959’da bir okuyucu Spokesman-Review’e bu soruyu sordu ve gazete de Bronx Hayvanat Bahçesi’ndeki yayınların küratörü William Bridges’e sordu. Bridges, “Roma Kolezyumu vaktinde, çoklukla kaplanın kazanacağı düşünülürdü” dedi. Sonuçlarla ilgili net bir bilgimiz olmasa da, olayla ilgili eski görseller çoklukla kaplanın kazandığını gösteriyordu.
Aslan Kazandı
1800’lerin sonlarında, Hintli bir hükümdar olan Gaekwad of Baroda, iki güçlü canlı ortasında bir hengame düzenledi. Dövüş başlamadan evvel bahisçiler, kaplanın kazanacağı mümkünlüğünü 1 ila 37.000 olarak belirledi ve Gaekwad 37.000 rupi kaybetti.
2011 Yılında Kaplan Aslanı Tek Pençe Darbesi ile Öldürdü
2011 yılında ise bir kaplan Türkiye’deki Ankara Hayvanat Bahçesi’nde koşarken tek pençesiyle bir aslanı öldürdü. (AOÇ, o tarihte açıklama yapmış ve şu bilgileri vermişti: Hayvanat Bahçesindeki bir kaplan, 4 Eylül’de yalnızca kolun geçebileceği kapı aralığından, pençesiyle aslanı uzunluğundaki şah damarından yaralamış ve aslan ölmüştür. Kaplanın demir parmaklıkları genişletmesi, aslan kafesine geçmesi ve içeride onu parçalaması katiyetle kelam konusu değildir)
Huffington Post’un haberine nazaran ise 1857’de Bromwich Hayvanat Bahçesi’nde bir kaplan bir aslanın kafesine girdi. Aslanın yelesi başını ve boynunu yaralanmaktan kurtardı, lakin kaplan midesini parçalayıp öldürdü. 1909’da Coney Island Hayvanat Bahçesi’nde bir erkek kaplan, bir erkek aslanı öldürdü.
Kaplanlar Daha Agresif Olabiliyor
Craig Saffoe Smithsonian hayvanat bahçesinde bir biyolog, “Genel olarak, kaplan daha agresif görünmektedir; boğaza yani öldürmeye gidiyorlar. Aslanlar ise daha çok, ‘Sana vurup oynayacağım diyor.”
Lakin bir arenada ve hatta bir hayvanat bahçesinde savaşmak, yırtıcı tabiatta savaşmaktan epey farklı. Bir kaplan, bir aslanla kafessiz bir ortamda yahut çığlık atan hayranların olduğu bir alanda karşılaşırsa ne olur? Bu aslında şu anda kimi çevrecilerin cevaplamakta zorlandığı bir soru.
Yırtıcı Tabiatta Durum Değişiyor
Örneğin birtakım Asya aslanlarını Gir ormanından kaplanların bulunduğu Kuno Palpur’a taşımak için bir plan vardı. Fakat Minessota Üniversitesi’nin Aslan Araştırma Merkezi, yerli kaplanların aslanları öldüreceğinden korktuğu için planın ertelendiğini söylüyor. Yabanî tabiatta, kaplanların ve aslanların epey farklı dövüştüğünü söylüyorlar:
Erkek aslan koalisyonları ekseriyetle bölgesel rakiplere karşı bir küme olarak savaşırlar, bu nedenle bir kaplan için teğe bir müsabakada bir kaplanın avantajı olabilir, zira bu bir kaplan için tipik bir savaş formudur. Bununla birlikte, 2-3 erkekten oluşan bir aslan koalisyonunun, yalnız bir kaplana nazaran açık bir avantajı olacaktır. 2-4 dişi aslandan oluşan bir küme, yalnız bir kaplana nazaran misal bir avantaja sahip olacaktır.
Sonuç Olarak
Bir kaplan teğe bir dövüşte aslanı mutlaka yener. Yabanî tabiatta ise aslan yalnız bir kaplanı yenebilir”
Hayvanlar hakkında garip inanışlar
Uykudaki kişiliğiniz hangisi?
0 notes
mantikutayr · 3 years
Photo
Tumblr media
‘‘tefekkür tarihi, medeniyet tarihinin en mühim kısmını teşkil eder. o adeta, medeniyetin şuuru demek olduğu için bütün medeniyet tarihinin zübdesi ve ruhudur..’’ 
‘‘membalarında takip ettiğimiz sıraya nazaran türk tefekkür tarihini üç evreye ayırmak doğru olur: 1) payen türk tefekkürü, 2) islami türk tefekkürü, 3) modern türk tefekkürü ‘‘
payen türk tefekkürü: ekseriya türklerin islamiyeti kabulünden evvelki devre ‘’kabl’l-islam’’ veya ‘’islamdan evvelki’’ devir denilmektedir. fakat bu tabirler doğru değildir. çünkü ‘’islamdan evvel’’ hiçbir karakteri ifade etmez. evvela türkler islamdan evvel muhtelif şeyler olabilir. sonra, islamiyetin kabulü türk türk tefekkürü için ne bir ‘’hidayet’’ ne de bir inhitat noktasıdır. fakat buna mukabil islamiyeti kabul etmezden evvel türk tefekkürü, tıpkı hristiyanlıktan evvelki roma ve yunan tefekkürleri gibi paien idi. türklerin  dini anlayışları, kozmogonileri ve mitolojilerinde, dünya görüşlerinde payenlere mahsus olan genişlik ve itikat hudutsuzluğu vardı. türklerin aynı zamanda muhtelif din ve medeniyetlere birden girişleri, itikatlarını kolaylıkla değiştirmeleri, aralarına yeni mabutlar ve yeni fikirlerin büyük bir tesamüh ile dahil olması bu surette izah edilebilir. bu devirde türk tefekkürü de, tıpkı roma veya yunan’daki payen tefekkür gibi geniş ve her an değişmeye müsait bir pantheon’a malik bulunuyordu. bundan dolayı türk fikri hayatının ilk devirlerine ‘’payen tefekkür’’ diyebiliriz. bu devrin summer’lerden islamiyeti kabule kadar yani 4000 senelik uzun bir ömrü vardır. 
islami türk tefekkürü: vııı. asırdan (hicri ıı.asır) xıx. asra kadar 1100 sene devam eden devir diğerinden oldukça faklı karaktere maliktir. islami türk tefekkürü bir ‘’ümmet’’ tefekkürüdür.orada imparatorluk ideolojisi beynelminel dini camia meydana getirmiştir. türk tefekkürü burada kendine mahsus karakteri ancak araplar, türkleri ve acemler arasında müşterek olan islami bir şekil içerisinde ifade edebilmiştir. binaenaleyh bu devirde orjinal bir eserin doğabilmesi için her şeyden evvel ümmet ruhunun tamamen kavranmış olması; yani islami şekilde ‘’üstad’’ olunması lazım dı. bundan dolayı türk tefekkürü ümmet devrinde hakiki mahsul verinceye kadar; bu devrin şekline ait usun bir ‘’çıraklık’’ devresi geçirmiştir. ümmet devrinin en müşterek ve umumi karakteri dini ( theologique) devlettir. bu vasfa hırıstiyan, islam ve buda ümmetlerinde tesadüf ederiz. nitekim ümmet tefekkürünün de bariz vasfı dini devlet etrafında toplanır: dini devlet kendini meşrulaştırmak için ‘’şeriat’’ ile ‘’mantık’’ telife, diğer tabirle dini aklileştirmeye çalışır. bu surette ‘’medrese’’ scolastique vücuda gelir. diğer cihetten din, devlet haricinde doğrudan doğruya mystere’e istinat ederek içtimai sınıfların en büyük istinat kuvveti olmakla devam eder. mantıkla telif yapmayan din, artık devletin dini değil muhtelif içtimai sınıfların ve halkın dinidir. o bu şekilde bazan devlete yakın, bazan çok uzaktır. böylece zaman zaman batınilik, şiilik, heterodoxie, schisme şeklini alır. bu suretle de, ‘’tekke’’, tasavvuf ( mysticisme), sırrilik meydana gelir. işte, ümmet tefekkürü aralarında paylaşan, bununla beraber aynı içtimai teşekkülün neticesinde doğmuş olan iki zıd kutup bunlardır. 
modern türk tefekkürü: tanzimattan biraz evvel başlayarak gittikçe daha zaruri ve içtinabı imkansız bir hal alan avrupa ile temas neticesinde, türkler modern tefekküre ağır ağır girmeye başladılar. modern tefekkür deyince, malum olduğu üzere, rönesans’tan başlayarak descartes’tan sonra tamamıyla inkişaf eden avrupa tefekkürünü kasdediyoruz. bugünkü müspet ilimler, fikir cereyanları, felsefeler modern eseridirler. onlar, gerek usul, gerek gaye itibariyle ümmet tefekkürü ile irtibatlarını tamamıyla kesmişlerdir. düşünme ve yaratma sanatının kökleri hususunda ona birçok şey borçlu iseler de, modern tefekkürü artık diğerinden büsbütün ayrı karakterleriyle mütalaa etmek lazım gelir. modern tefekkürü her şeyden evvel amelidir. gayesi en geniş manasıyla dünyevi action’dur. ahlak, siyaset ve teknik onun bilavasıtahedefini teşkil eder. gerek ilim, gerek felsefe olmak itibarıyla o burada temek hazırlar. o suretle ki artık tefekkür alelade bir kafa oyunu, bir ‘’muakale’’ olmaktan çıkmıştır. içtimai actiaon’un istinat noktası vazifesini görmeye başlamıştır. teknik ilme istinat eder; ilim usule dayanır kuvvetini felsefeden alır. diğer cihetten de ahlak ve siyaset de yine ilme ( içtimaiyat, iktisat, hukuk) o da usul ve felsefeye istinat eder. görülüyor ki tefekkür artık ne ilk zamanda olduğu gibi bir ‘’muakale’’ sanatı, ne de orta zamanda ( yani ümmet devrinde) olduğu gibi mystigue dünya görüşünün akılla telifi için yapılan bir cehttir. tefekkür burada hayat için, cemiyet için, action içindir. bu sebepteno, birinci safhata dini tefekkür ile mücadele ederek başlar, ikinci safhada kendi prensiplerini ve usulünü araştırmaya koyulur. nitekim modern türk tefekkürü de tanzimat’tan beri bu ikisafhadan geçmiştir. o evvela, medrese ve tekke ile karşılaşmış, onunla mücadele etmiş, uzlaşmaya çalışmış, nihayet ona galebe çalarak başlı başına varlık olmaya başlamıştır. modern türk tefekkrünün en tam ve inkişaflı safhası budur. usul ve prensipler üzerine düşünerek orjinal bir teffekkür olabilmek için lazım gelen çıraklık safhasından geçmemiştir. bu sebepten türk tefekkürü yaratıcı olabilmek için geçilmesi zaruri olan ‘’çıraklık’’ devrsindedir. 
7 notes · View notes
baybaykus · 4 years
Text
TÜRK’Ü YOK SAYAN MÜNAFIK PUŞTLAR!
Bir insan şayet gerçek samimi bir Müslüman ise, dinine hürmeten Türk milletine karşı saygılı ve itaatkâr olmalıdır!
Türk’ü yok sayan,
Türklüğü küçümseyen,
Türk’ü Anadolu’nun sahibi olarak görmeyen,
Türk'ü 36 etnik kökenden biriymiş gibi gören ve Atatürk’e saldırıp, Türk milliyetçiliğini aşağılayanların tamamı birden ne insandırlar, ne de Müslümandırlar. Bu gibilere halk dilinde GAVZAROT derler!
Bunlar, İstiklâl Savaşında Türk’ün kılıcından kurtulmuş olan Yorgo’nun, Barba’nın, Agopyan’ın, Despina’nın aramızda Müslüman kılığı ile dolaşan torunlarıdır.
Her Hacı, gerçek bir Hacı,
Her sakallı, her takkeli sâlih bir mümin,
Allah lâfzını dilinden düşürmeyen her siyâsi şayet inanmış birer Müslüman olsaydılar, bunların tamamı, Türk kimliğine, ne ANDIMIZA, ne ‘’Ne Mutlu Türk’üm Diyene’’ sözüne ve ne de ‘’TC’’ ye karşı gelip, bu denli çirkefleşemezlerdi!
TÜRK’Ü İNKÂR
VE TÜRK’E DÜŞMANLIK!
Azıcık imanı ve zerre şerefi olan ve de Müslüman olduğunu söyleyen birinin Türk’ü inkârı ve Türk’e düşmanlık etmesi tam bir alçaklık, soysuzluk, itlik ve imansızlıktır!
NEDEN Mİ?
Nedenini anlamak için aşağıda yazdıklarıma bir göz atmak yeterlidir.
İslâm dini, Sahabeden sonra ki en büyük hizmeti ve katkıyı Türklerden görmüştür. İslâmiyet’in sayısız bâdireleri atlatıp bugünlere gelmesi Türklerin sayesinde olmuştur.
Türkler İslâmiyeti kabul etmekle, İslâm dünyasının koruyuculuğunu da üstlendiler ve Selçuklular, Abbasi halifelerini korumaları altına aldılar.
Bir yandan Moğol istilâlarına, diğer yanda ise Haçlı Seferlerine karşı sağlam bir duvar olan Türkler, İslâm dünyasını büyük acılardan ve dağılıp yok olmaktan kurtarmıştır.
Türkler, Allah’ın dilemesiyle 1000 yıl İslâmiyet'in bayraktarlığını ve hademeliğini yapmıştır.
Gazneli Mahmud'un Hindistan'a kadar yaptığı seferler neticesinde İslâmiyet Hindistan'a kadar ulaşmıştır.
Osmanlı döneminde Balkanlara yerleşen Türkler’in üstün gayretleri sonucunda Bosna-Hersekliler ve Arnavutlar Müslüman oldular.
Türklerin İslâmiyet'e hizmetleri sadece siyasî ve askerî alanla sınırlı kalmamıştır.
Devlet idâresi ve askerî teşkilâtlanmada İslâm dünyasını etkileyen Türkler, İslâm medeniyetinin gelişmesine de muazzam katkılarda bulunmuştur.
Bilim, edebiyat, sanat ve estetikte görülen İslâm rönenansı, Türklerin sayesinde gerçekleşmiştir. Türklerin, İslâm dünyasına sağladığı huzur, güven ve üstün katkılar olmamış olsaydı İslâm dünyası çok şeylerden mahrum kalacaktı.
Şayet Türkler olmasaydı;
İslâm dini ve İslâm medeniyeti Arap ve Fars coğrafyasıyla sınırlı kalıp, dünyaya açılamayacaktı.
Dini bilimlerle sınırlı kalmayıp, müspet ilimlerin de okutulduğu ilk İslâm medresesini kuran zat Selçuklu veziri Nizamülmülk’tür. Bu medreseler aynı zamanda modern üniversitelerin temellerini atmıştır.
İslâm medeniyetinin öncüleri durumunda olan Türk bilginler bütün dünya tarafından tanınmış ve eserleri yüzyıllarca bilime rehberlik etmiştir. Bu Türk bilginlerinin en ünlüleri Farabi, Birunî ve İbni Sina'dır.
Türklerden, İslâmiyet uğruna ilk cihada girişen Karahanlılar oldu. Uygurların Müslümanlığına vesile oldular.
Gazneliler, Afgan ve Hindlilerin Müslümanlığı kabul etmelerine vesile oldu
Anadolu’nun fethinden sonra İslâmiyet Türklerin eliyle Roma topraklarında yayıldı.
Haçlı Seferlerini defalarca durdurmak, Selçuklu ve Osmanlılara nasib oldu. Bu sayede İslâm dünyası müthiş bir felâketten kurtuldu. Yüz binlerce Müslümanı öldüren ve önünde kimsenin duramadığı Moğol ordusunu, yine bir Türk, Mısır Memlûk Sultanı Baybars durdurdu.
BURAYI İYİ DİNLE UYUZ KÖPEK!
Müslüman olduğunu söyleyeceksin ve Türk'ü inkâr edeceksin!
Türk'ü bu topraklarda 36 etnik kökenden sadece biri diyeceksin!
İslâm adı altında Türk düşmanlığı yaparak, Türk'ün kahramanlarına saldıracaksın!
Türkiye Cumhuriyeti Devletini içine sindiremeyip, O'nu kurana, kahramanlarına, milli ve kültürel değerlerine karşı salya akıtacaksın!
Ve bütün bu puştluk ve alçaklıklarından sonra sen hâlâ Müslümansın- İnsansın öyle mi?
Hadi ordan yüzsüz, soysuz, inançsız mel'un
ORHAN KILIÇOĞLU
1 note · View note
temkinlifuturist · 5 years
Text
Tunel Spasa - Umut Tüneli
Tumblr media
Bugün modern dünya dediğimiz dünya arazilerinden bir tanesi Avrupa olarak tanımlanmaktadır. Avrupa aslında dünya tarihinin en kanlı kitaplarının yazıldığı yaşam alanlarından bir tanesidir. Bu bölge yüzyıllardır pek çok krallığın ve sonrasında devletin çıkar savaşlarının alanıdır. Roma İmparatorluğu, Hunlar, İspanyol Krallıkları, İtalyan Beylikleri, Alman İmparatorlukları, Fransız Kontlukları, Osmanlı ve biraz da Ruslar. Ancak bu temel yönetim birliklerinin altında pek çok etnik grup varlığını ve siyasi gücünü hissettirmiş. Sırplar, Hırvatlar, Boşnaklar, Saksonlar, Germenler, Basklar, Katalanlar, Bulgarlar, Romenler, Arnavutlar, Hunlar (Magyar), Keltler, Yunanlar, Sardunyalılar, Etrüksler, Türkler…
Bu halklar sürekli olarak, sırtlarından geçinen sülaleler, hanedanlar sonrasında devletler tarafından önce ölümüne çalışmaya sonra da ölmeye zorlanmışlardır. Ölüm… ne için? Bir hanedan, bir soy, kral, padişah, teşkilat, papa, kilise, şeyh, şıh, derebeyinin şahsi veya grup çıkarları için. Bu çıkarların kılıfı da bayrak, din, ırk, etnik grup gibi unsurlar olmuş. Oysa herkesin temel bir isteği var. Yaşamak. Alıştığı şekilde, kimseye elleşmeden, kimse tarafından elleşilmeden, karnı tok, sırtı pek…
Tumblr media
Avrupanın göbeğinde, modern insanların gözlerini ve kulaklarını kapatarak yok saydığı bir vahşet yaşandı. Çok yakın zamanda hem de.  Avrupanın o hümanist, çağdaş, yüksek kültürlü, okumuş insanları ve onların devletleri konuya duyarsız kalmayı tercih etti. Çünkü yaşadıkları o modern hayatın bir bedeli vardı.
1990 lı yılların başında Sovyetler Birliği’nin dönüşüm süreci başlamıştı. Rusların Avrupa ayaklarındaki hükmü zayıflayınca, gizli servislerin küçük tetiklemeleriyle bölgedeki bağlı devletler ve etnik gruplar kıpırdanmaya başladı. Özellikle Orta Avrupa’da ortaya çıkan yönetimsel boşluğu acaba hangi devlet kapacaktı? Bütün devletlerin ajanları bölgede cirit atmaya başladı. Geçim derdinde olan gariban yerlilere birden kamyonlarla silah ve cephane dağıtılmaya başlandı. Ekmek alacak parası olmayan adamların elinde roketatarlar, bombalar, makineli tüfekler belirdi. Kimdi bu silahları dağıtanlar? Bütün devletler birbirini suçluyor. Oysa hepsi yaptı bu işi. Bizimkiler de…
1991 yılının yaz aylarında ben de tarihin garip cilvesi arabayla yurt dışına gidiyordum. Yugoslavya henüz parçalanmamıştı. Yollar bir garipti. Kendine Milis diyen garip adamlar yol kesip haraç topluyordu. İstediklerine istediği gibi davranıyordu. Bizim gurbetçilerden o dönem geçiş yapanların başına türlü olaylar gelmişti. Milislerin barikatlarından birkaç sigara paketiyle geçtik. Sonra bir baktım yolun kenarına park etmiş brandalı bir kamyondan sandık sandık silah indirip kenarda dağıtıyorlar. Bu yolda uzun yıllar gidip gelmiş aile dostumuz kahvesinin ve böreklerinin çok güzel olduğunu iddia ettiği bir yol üstü kahvesinde mola verdi. İçeri girdik ki ne görelim. Savaşın soğuk soluğu buralarda dolaşıyor. Sadece kahve var. Yüzler taş gibi. Kahveleri alıp oturduk. Birazdan içeri ellerinde otomatik silahlarla sivil milisler girdi. Bir masaya oturdular bağıra çağıra. Yan masada da başka bir grup oturuyordu. Sert adamlar. Bunlar aralarında başladılar mı tartışmaya. Önce ağız dalaşı, sonra silahlar çekildi şaka-şuka mermiler sürüldü. Bizim sırtımızdan soğuk terler akıyor. Usulca kalktık, arabaya nasıl bindik oradan nasıl uzaklaştık hatırlamıyorum. Böyle bir ortamdı o günler. Kim dost, kim düşman belli değil. Yıllarca komşuluk yapmış insanlar birbirine silah çekiyordu. Birileri de perde arkasından ellerini avuşturuyor, kapkara ruhlarını kötülükle besliyorlardı.
Tumblr media
Bu senaryoyu bugün yaşadığımız topraklarda defalarca uyguladı bu kötücüller (bedhah). Aynı fırından ekmek alan ve aynı ağaçtan elma yiyen insanları “sizler farklı insanlarsınız” diyerek parçaladılar. Ellerine silah tutuşturup komşusunu öld��rmeye ikna ettiler. Devletlerin gizli servisleri ve o servislerde aldıkları maaşı hak etmeye çalışan casuslar tarafları birbirine döşürmek için cinayetler işlediler, bombalar patlattılar. İşin üzücü tarafı bu görevliler yaptıkları işin “doğru” olduğuna inanıyordu. Ne acı… Askerler, polisler, gizli servis elemanları, siyasi parti yandaşı gençler, bürokratlar, siyasetçiler, hahamlar, papazlar, imamlar, yazarlar çizerler, gazeteciler kendi bireysel çıkarları uğruna milyonların katledilmesine çanak tuttular. İnsanlar yok pahasına savaş alanlarında birbirlerini kırdı, fırınlarda yakıldılar, esir kamplarında çürüdüler, ata topraklarından oradan oraya sürüldüler. Göçmen edildiler, mübadele konusu oldular, sürgün yediler.
Anılardaki satır aralarını okuyun ey okur yazarlar. “Önce onlar başlattı” nın arkasında kimler var açıkça görülüyor. Sonra bu kıvılcımı kimler yangına çevirdi o da bütün çıplaklığı ile ortada. Bütün bunlara rağmen herkes gerçeklerin yanından tırıs geçip, bir gözünü ve kulağını kapatıp güncel refahı için bu oyuna piyon oluyor.
Aslında bu yazıya başlarken amacım, Bosna-Hersek acısının bir öyküsünü hatırlatmaktı.
Umut Tüneli’ni. Tunel Spasa.
Tumblr media
Bir arkadaşımın Tunel Spasa’yı ziyaretinde paylaştığı fotoğraflar içimi acıtırken, bu konuya ben de değinmeliyim demiştim. İnsanların acısından ve ölümünden beslenenler kimler acaba?
Orta Avrupanın yeniden paylaşımı sırasında savaşın biraz tek taraflı olarak istenilen sonuca yürütüldüğü zamanda, kuşatılmış olan Saraybosna’da bir hayatta kalma uğraşısı vardı Bosnalılar için.
Savaş tarihinin en uzun süren kuşatmalarından birisiydi Saraybosna. Batıyı omuzuna almış olan donanımlı Sırp orduları şehrin üzerine tonlarca bomba atıyordu. Bu küçücük şehirden ne istiyorlardı? Çevre tepelere yerleşmiş keskin nişancılar sokaktaki kediyi bile indiriyordu. Tam 4 yıl. Rivayet odur ki bazı kayıtlara göre 22 Temmuz 1993 tarihinde şehre düşen bomba sayısı 3000 adedi aşmıştı. Birçok fotoğrafta tarihin acılı sayfalarına kazındığı üzere, keskin nişancı ateşinden korunmak için bir yerden başka bir yere ancak sinerek ve koşarak gidilebiliyordu. Çünkü durursanız ölüyordunuz.
Tumblr media
Saraybosna halkı çareyi yer altında buldu. 1993 ün Nisan ayında Bosna Hersek Ordusu’nun kontrolündeki iki bölge olan Dobrinja ve Butmir bölgelerini birleştirmek üzere Birleşmiş Milletler denetimindeki Saraybosna Havalimanı’nın pistinin altındaki tünel için ilk kazma vuruldu. Modern inşa yöntemlerinin varolduğu dünyada insanlar yaşayabilmek için sadece kazma kürekle ve Saraybosnalılar için oldukça tanıdık olan eğreti gaz lambaları (yemeklik yağ dolu küçük kaselere iliştirilmiş fitiller) eşliğinde günlerce bu tüneli kazdı. İki taraftan başlayan kazı çalışmaları, havaalanı altında iki ucun birleşmesiyle 4 ay ve 4 gün süren uğraşın ardından 30 Temmuz 1993 te tünel kullanıma açılabildi.
Tumblr media
Kolar ailesinin evinin altından başlayan Umut Tüneli’nin genişliği sadece 1 metreydi. Yüksekliği ise insanların sık sık kafalarını çarpmasını gerektirecek kadar alçaktı, sadece 160 santimetre. Kuşatma altındaki insanların dışarıyla tek bağlantısıydı. 720 metrelik bu tünelden gıda, silah, cephane, ilaç ve insanlar ve yaşama umutları geçti.
Tumblr media
Tünelden geçmek için iki taraftan da sıraya girmek gerekiyordu. Bazı günlerde tünelin içinde ağır sırt çantalarıyla malzeme taşımaya çalışan bin kişi bulunduğu rivayet ediliyor.
Kuşatma uzadıkça, tünelin kullanımını kolaylaştırmak için çabalar da arttı. 1994 yılında malzemenin daha kolay ve hızlı taşınabilmesi için toplama hurdalardan basit bir madenci rayı döşendi.
Tumblr media
Tünelden kalabalık grupların geçebilmesi bazen iki saati buluyordu. Günde ortalama 4000 kişi bu umut tünelinin ışığından yararlanıyordu.  Düşmanın elbette bu tünelden haberi vardı. Bölgeyi sürekli bombarduman ve keskin nişancı ateşiyle taciz ediyordu. Tünelden geçiş için sıra bekleyenlere yönelik saldırılarda epeyce sivil hayatını kaybetti. Bu nedenle tüneli geceleri kullanmaya başladı Bosnalılar.
Tumblr media
Modern dünyanın milyonlarcasını katlettiği savaştan bu tünelden yaklaşık 3 milyon kişi geçtiği ve 300 bin kişinin de bu korkunç katliamdan bu sayede kurtulabildiği söyleniyor.
Tünelin başındaki evin sahibi Kolar ailesi, eski malzemeleri toplayarak burayı tarihe tanıklık eden müzeye çevirmiş. Devletten de konuyla ilgili destek çalışmaları var. Güvenlik gerekçesiyle tünelin diğer ucu yıkılarak kapatılmış. Yakın zamanda burasının da açılma planları var.
Tumblr media
Tünel Rehberi Adnan ve Kolar ailesi, katliama gözünü kapayan avrupalıların şimdi buralara gelip, burunlarının dibindeki katliam anıtını ziyaret etmelerini oldukça ironik buluyor.
Kuşatma altındaki Saraybosnayı yaşayan Faruk Şabanoviç, “Saraybosna Kuşatması’nın Gizleri” belgeselinde, “Tünele giriş karanlığa, dünyanın karnına giriş gibiydi. Bu bile tek başına tehditkarken, tünelin sonu asla yakın değildi. Sadece, karanlığa doğru bitmeyen bir yolculuk gibiydi” demiş.
Opera sanatçısı Ana Fabiç “Tünelin orta yerinde kafasını çarpıp da incitmemiş hiç kimsenin olmadığı bir nokta vardı. Diğerleri gibi ben de o tahta kalasa kafamı vurdum” demiş.
Tumblr media
1992-1996 arasında Modern Avrupa’nın göbeğinde yaşananlar, vahşi kapitalizmin çıkarları için neler yapıldığının yakın örneklerinden birisi olarak tarihe yazıldı. Yüzlerce yıldır çeşitli nedenlerle o bölgede toplanmış ve bir arada yaşayan insanlar nasıl oldu da birbirine kurşun sıkar hale getirildi. Avrupanın çağdaş ülkeleri ve dahi uzaktaki vahşi sığır çobanı (cowboy) neden böyle bir katliama çanak tuttu?
Kazanıldığı sanılan o siyasi değerler, üçbeş dönüm toprak ve dahi üç kuruşluk ranta değer miydi o kadar insanın canı. Sonrasındaki yıkım, acı. Ölümü koklamış öksüz ve yetimin bakışı.
Fuck you all…
(Fotoğraflar internetten alınmıştır) 
Not:
“Sönmeyen Ateş” anıtı II. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybedenlerin anısına inşa edildi. Anıtta yanan ateş, Bosna Savaşı ve yaşanan bazı trafik kazaları dışında hiç sönmemiş. Anıt üzerinde Yugoslavya bayrağı renklerinde kısaca şu ifadelere yer veriliyor: “Cesareti ve birlikte dökülen kanlarıyla, Bosnalı, Hersekli, Hırvat, Karadağlı ve Sırp tugaylardan oluşan Yugoslavya Ulusal Ordusu: Müslüman, Sırp ve Hırvat vatanseverler ile 6 Nisan 1945'te Bosna Hersek Cumhuriyeti'ni kurtardı. Bu zafer için canını feda edenlere, sonsuz şükran ve minnetle...”
Tumblr media
2 notes · View notes
masumcetin · 6 years
Photo
Tumblr media
bilsen (elbette sen bilirsin) söz başkasına neden bir şehre gidince sevinirim dipten kaynayan su gibi bir şey bu hiç uyuyamazdım evimizde daha çocukken çıkar         her şeyi dışardan seyrederdim annemin saçları (kara) bir gaz lambası gölgesi gibi savrulurken             daha daha geri giderdim şehirlere uzaklara yolla beni kuytularda gezdir ten de söz de birdir güzel insan sevdiğine değil yakın yaban kaldıkça bedel bağı da sevgisi de bilsen çıkıp gidişim böyle birden daha çok gelmek istediğimden suyun hükmü kalmadı bir bulanık akıştayız (bilirsin) dökündüğüm toprak kar tozları olsaydı üstümden benim bile doyan yanlarım olurdu benzeseydi açlığım vahşinin dişlerine her seferinde ağzımda yükselme sofrayı kuruyorum tuzu (roma askerlerini) lokmayla pirinç arasındaki sırrı (bir dost söyledi atlarına pirinç verilirmiş itibarlı konukların yem yerine onun büyüdüğü şehirde) bilsen (bilirsin sen) ırmakların kavuştuğu şehirlerde bir başına kalmak isterim aşk edercesine bir masaya oturmak ölümle (bu da oldu bilirsin) hayatım senin saldığın gökyüzü takla atan güvercinler ala paçalarıyla döne döne senden haber getirdiler ayağı yer basar gibi uçarken ben bedenimden bilsen, erken başladım her şeye ben bile bile susmak bile bile dinmek için hızla girersem virajlarına sözlerini kesersem              sana varmak dileğimden bir bisiklet süzülse ara sokaktan peşinde çocuk aklım uçar hemen bilmem (sen bilirsin) kış uzun yağmur taze göbekli su marulları pıt pıt kırılırken yufka sütlerinden sözlerimi gizlesem bile gözlerimle söylerim sevdiğimi yorulduğumu görürsen kollarını aç çek çevir yeniden beni bilmediğim şehirlere yolla bahaneler bul yalanlar uydur bilirsin insan eve döndükçe değil evden çıktıkça eve dahil
Ömer Erdem, Azap s.45-47 “bilsen” Fotoğraf: Rolf Schübel’in 2005 yapımı, “Zeit der Wünsche” (Dilekler Zamanı) filminden, (Lale Yavaş & Tim Seyfi).
23 notes · View notes
sporkolik · 2 years
Text
New Post has been published on Sporkolik.net
New Post has been published on https://www.sporkolik.net/iddaa-tahminleri-ve-gunun-banko-kuponu-19-subat-cumartesi.html
İddaa tahminleri ve günün banko kuponu (19 Şubat Cumartesi)
Tumblr media
İddaa editörlerimiz 19 Şubat Cumartesi oynanacak olan günün maçlarını analiz ederek günün banko iddaa kuponu ve detaylı iddaa analizleri ile iddaa tahminlerini hazırladılar.
Werder Bremen – FC Ingolstadt 04 maçı iddaa analizi
Her iki takımında bu sezon gol ortalaması 3,12. Bremen sahasında son 5 maçta 13 gol attı. Ingolstadt ise ligde en kötü deplasman performansına sahip takıp. 11 maçta 12 attı 25 yedi. Bol gollü geçmesini bekliyoruz. TAHMİN: 2.5 ÜST
VfB Stuttgart – VfL Bochum maçı iddaa analizi
VfB Stuttgart ligin en kötü 2. iç saha performansına sahip takımı. 11 maçta 18 attı 23 yedi ve 11 puan alabildi. VfL Bochum ise deplasmanda en kötü 2. takım. 11 maçta 7 attı 22 yedi. Sadece 7 puan alabildi. Aralarında oynadıkları son 2 maçta sadece 1 gol olmuş olsa da bu kötü performanslı takımlar birbirine gol atar. TAHMİN: KG VAR
Roma – Verona maçı iddaa analizi
Verona’da 10 gol üzeri katkı veren 2 oyuncu var. Roma’da da 10 gol üzeri katkı yapan 2 oyuncu var. Roma’nın 2 stoperi birden oynamayacak. Verona’da da as stoper son 9 maçtır yok bu bu maçların 8’inde gol yediler. İki takımdan da gol beklediğimiz bir maç. TAHMİN: KG VAR
0 notes
aklingolgesi · 2 years
Text
İTALYAN SİYASİ BİRLİĞİ NASIL SAĞLANDI? | MESELE
İTALYAN SİYASİ BİRLİĞİ NASIL SAĞLANDI? | MESELE
İtalya, Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından birkaç yüzyıl sonra birden çok devlete dönüştü. Aslında hepsi tek bir milletti ama her soylu kişi kendi prensliğini kurunca bu şekilde parçalanmış bir millet oldular. Ta ki 19. yüzyıla kadar. Bu zamanda meydana gelen bazı olaylar İtalyanların siyasi birliğini yeniden kurarak tek bir ülke olmalarını sağladı. Peki, bu nasıl oldu? Gelin videonun devamında…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mehmetkali · 3 years
Text
Emirates Newcastle Uçuşlarını Yeniden Başlatıyor Ve Avrupa Genelinde Seferlerini Artırıyor https://ift.tt/2WxD4PC
Emirates Newcastle Uçuşlarını Yeniden Başlatıyor Ve Avrupa Genelinde Seferlerini Artırıyor
Emirates, uluslararası protokollerinin kolaylaştırılmasına ve yolcu talebindeki artışa da yanıt olarak, Avrupa ağı genelinde ek noktalara uçuşlarını yeniden başlatarak, seferlerini arttırıyor. Uluslararası seyahate yönelik yolcu güveninin geri gelmesinin açık işaretleriyle birlikte, havayolu, yolcularının Dubai üzerinden geniş Avrupa ağıyla bağlantı kurmasını kolaylaştırmak için seferlerini ve kapasitesini artırmak üzere planlarını geliştiriyor.
Newcastle seferlerinin yeniden başlatılmasıyla Birleşik Krallık’ta daha fazla bağlantı
Birleşik Krallık’ta, Emirates operasyonlarını artırmaya devam ediyor ve 15 Ekim’den itibaren Newcastle Havaalanı’na (NCL) uçuşları yeniden başlatarak İngiltere’nin kuzeydoğusundan Boeing 777-300ER uçağı ile haftada dört uçuş gerçekleştiriyor. İlk uçuş olan EK033, Dubai Uluslararası Havalimanı’ndan (DXB) 14:30’da kalkacak ve 19:10’da Newcastle’a (NCL) varacak, EK034 uçuşu ise Newcastle’dan 21:10’da kalkacak ve ertesi gün 07:25’te Dubai’ye varacak.
Ekim sonuna kadar havayolu, en önemli küresel pazarlarından birindeki uçuşlarını kademeli olarak artırarak Birleşik Krallık’a haftalık 77 uçuş sunacak. Birleşik Krallık haftalık uçuşları; beş A380 seferiyle günde altı kez Londra Heathrow seferini, Manchester’a günde iki kez A380 seferini, Birmingham’a haftada 10 seferi, Glasgow’a günlük seferleri ve Newcastle’a haftada dört seferi içeriyor. Bu ayın başlarında BAE, Birleşik Krallık’ın seyahate ilişkin ‘kehribar’ listesine taşındı ve Dubai’den Birleşik Krallık’a gelen yolcuların artık hükümet onaylı bir otelde karantinada kalmaları gerekmiyor.
Birden çok Avrupa şehrine artan sefer sıklıkları
Yolcu talebindeki artışa yanıt veren Emirates, Birmingham, Barselona, Brüksel, Dublin, Hamburg, Londra, Lizbon, Madrid, Münih, Roma ve Zürih dahil olmak üzere 10’dan fazla Avrupa şehrine ilave uçuş ve kapasite artırımına yönelik planlarını da gündeme getirdi. Bu şehirlerin çoğuna günde bir veya daha fazla sefer yapılacak.
Emirates, Almanya’da 31 Ekim’e kadar haftada toplam 50 uçuşla Düsseldorf, Frankfurt, Hamburg ve Münih’te günlük uçuşların sıklıklarını artırarak iş ve tatil amaçlı seyahat eden yolcularının popüler noktalara bağlanmalarını kolaylaştıracak. Düsseldorf ile Dubai ve Hamburg ile Dubai arasındaki uçuşlar da iki şehir arasında daha fazla kapasite sunmak için Emirates A380 ile gerçekleştirilecek.
Avrupa’nın Ötesinde
Emirates, 1 Eylül’den itibaren Male ile Colombo arasında uçuşların yeniden başlaması dahil, küresel ağının diğer kısımlarında da uçuşların yeniden başlayacağını duyurdu. Bu da Maldivler’in turizm endüstrisini ve turizm için açılacak Sri Lanka’yı daha da destekleyecek. Emirates, Ekim ortasına kadar Male ile Dubai arasındaki seferlerini de günde dört uçuşa çıkaracak. Uçuş sıklığı artacak diğer noktalar arasında 28 Ağustos’tan itibaren haftada dört uçuşla Maskat ve 5 Ekim’den itibaren günlük uçuşların olacağı Sao Paulo yer alıyor.
Uluslararası sınırların yeniden açılmasıyla ve seyahat kısıtlamalarının azalmasıyla Emirates, ağını güvenli ve sürdürülebilir bir şekilde genişletmeye devam ediyor. 120’den fazla uçuş noktasına hizmet vermeye yeniden başlamış olan havayolu, pandemi öncesi ağının %90’ına yakınını geri kazanmış bulunuyor. Emirates yolcuları, Dubai üzerinden, Amerika, Avrupa, Afrika, Orta Doğu ve Asya Pasifik’e rahat ve güvenli yolculukların keyfini çıkarabilirler.
Esneklik ve Güvence:  Emirates, bu değişken dönemde yolcuların ihtiyaçlarını karşılayan yenilikçi ürün ve hizmetlerle sektöre liderlik etmeye devam ediyor. Havayolu yakın zamanda, daha  cömert ve esnek rezervasyon politikalarını 31 Mayıs 2022’ye kadar uzatarak, çoklu risk içeren seyahat sigortasını kapsamını genişleterek ve sadık yolcularına mil ve statü geçerlilik sürelerini koruma imkanı vererek yolcu hizmetleri çalışmalarını daha da ileriye taşıdı.
Dubai: 2020 Temmuz ayında turizm faaliyetlerini güvenli bir şekilde yeniden başlatan Dubai, özellikle kış sezonunda dünyanın en popüler tatil noktalarından biri olmayı sürdürüyor. Şehir, uluslararası iş ve tatil amaçlı ziyaretçilere açılmıştır. Güneşli plajları ve kültürel miras etkinliklerinden birinci sınıf konaklama ve eğlence tesislerine kadar, Dubai çok çeşitli birinci sınıf alternatifler sunuyor. Dubai, ziyaretçilerin sağlık ve güvenliğini sağlamak amacıyla aldığı kapsamlı ve etkili tedbirleri onaylayan Dünya Seyahat ve Turizm Konseyinden (WTTC) Güvenli Seyahat onayı alan dünyanın ilk şehirlerinden biri olmuştur.
Sağlık ve Güvenlik: Yolcularının sağlığını birinci öncelik sayan Emirates, yolculuğun her adımına yönelik bir dizi kapsamlı güvenlik önlemi aldı. Havayolu ayrıca yakın zamanda temassız teknolojiyi uygulamaya koyup sunduğu dijital doğrulama hizmeti kapasitesini artırarak yolcularına bu yaz IATA Travel Pass’i kullanmaları için daha fazla fırsat sunmuştur.
Emirates Hakkında:
Emirates, dünyayı global merkezi olan Dubai aracılığıyla birbirine bağlayan, dünyanın en hızlı büyüyen havayolu şirketlerinden biridir. Emirates, bugüne kadar 500’ün üzerinde uluslararası ödül kazandı. Modern, verimli ve rahat uçaklarıyla 1987 yılından beri Türkiye’deki yolcularını Dubai üzerinden dünyaya bağlıyor. Emirates’in sektörde bir ilk olma özelliği taşıyan ve ücretsiz olarak sunduğu ‘Çoklu Risk İçeren Seyahat Sigortası’ sayesinde yolcular, dünyanın neresinde olursa olsun ekstra güvenli bir seyahat deneyimi yaşıyor. Emirates, İstanbul Havalimanı’ndan haftada toplam 18 sefer gerçekleştiriyor.
Detaylı bilgi için: www.emirates.com.tr
Emirates Boeing 777-300ER photographed on August 17, 2015 from Wolfe Air Aviation’s Lear 25B.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2WEgnco via IFTTT
0 notes