Tumgik
#sadece normal geçsin istiyorum
sinekkapan · 9 months
Text
3 notes · View notes
graditi · 2 years
Text
İnsanlar üzerindeki hakkımdan vazgeçeli çok oldu. Kimseden bir beklentim yok. Talebim yok. Olmadığında, neden olmadı diye sıkıştıracağım bir şey yok.
Kabul ediyorum, kabulleniyorum. Vazgeçiyorum. Hatta hiç talep oluşturmuyorum bile.
Ama insanların üzerimdeki emelleri bitmiyor. Talepler dinmiyor. Nefisler umduğuna erişmeden huzur bulmuyor. Tatmin olmuyor. Öfkeleniyor.
Aslında bunun için onları suçlayamam. Başkasından kendim gibi olmasını bekleyemem. Onlar belki de normal, üzerine düşeni yapıyor. Aslında her şey normal limanı...
Eskiden sevdiklerimi sevmiyorum. Gerçekten sevmiyorum. Bunun için ayrılmış bir yerim kalmadı. Bu da normal. Ben de artık kendimi düşünüyorum. Aslında sadece iç huzurumu istiyorum.
İnanın ne kaçmak çözüm, her şeyi arkada bırakıp cok uzaklara giderek, ne de intihar etmek. Hiçbiri çözmez. Kalıp yaşamak gerekiyor. Boş bakışlarla izlemek... gerekiyor. İnsanları böyle mi çileden çıkarmak? Bu mu çözüm? Herkes yaşattığını mı yaşıyor? Bilmiyorum. Sanki herkes aradığını buluyor. Yine beni şair yaptınız...
Hayır aşırı büyük bir acı çekmiyorum. Acı hissetmemeyi öğreneli çok olmuş olmalı. Emin değilim. Ama kendinden vazgeçebilen biri için çok zor olmasa gerek. Çok şey hissetmiyorum. Boş bakıp susmayı sevebilirim... Keşke insanlar susup konuşmamanın değerini anlayıp bilse ve sormadan yaşayabilse. Biraz rol yapmaktan belki de çok zarar gelmez. Belki de bu bütün bütün sahtecilik, riyakarlık değildir. İnsanların bunu bir çözüm yolarak artık tanımaları gerekiyor. En azından saygı duyup yargı maşinlerinde öğütmemeleri gerekiyor.
İnsanları üzüyor ve onları kırıyor olmaktan üzülüyorum. Korkuyorum. Ama samimi söyleyeyeyim. Ondan bile çok korkmuyorum artık. Ya da bir yere kadar üzülüyorum. Olmayınca onu bile bırakıyorum. Üzülmek isteyen üzülüyor diyorum. Elimden gelen bir şey varsa tabii ki yapabilirim. Ama bu raddede zaten elimden gelen her şeyi yapmış olduğum, insanları kendi kavgalarıyla yalnız bırakıyorum. Ya da yapabileceğim tek şey bu.
Sonuçta çok da üzülmeyin ya. Vazgeçin. Beklentiyi düşürün. Vakit geçsin. Zaman aksın. Herkes işine baksın. Böyle Böyle vademizi dolduralım. Ee sonra? Yaa... Tabii, sonrası var mutlaka. Belki biraz da onun için kafa yoralım? Kendi kendimize soralım. Onu bunu bırak da, kendinden ne haber? Tabii şimdi bu bir kaçak dövüş değil. Çözüm değil. Alternatif çözüm olarak bunu sunmuyorum. Bu not fair olur. Ama başka meselere odaklanmak faydalı olabilir. Tabii olmayadabilir. Ne biliyim. :) Herkese iyi geceler.
0 notes
yaziyorum-gizlice · 7 years
Text
YirmiDokuzHayat’ a yazdığım kısacık hikayem... burada da dursun :)
2015 benim hayat mücadelemin son bulacağını düşündüğüm ama aslında yeniden doğduğum yıl.
Uzun süredir çalıştığım işimden ayrılmış, sorunlar yaşadığım evliliğimi bitirme kararı almış, kendimle uzun süre baş başa kalmıştım. Alışveriş poşetlerini taşırken sol kolumda uyuşma, sessizlik ve yalnızlıkta boğulurken sol memem de sızlamalar hissediyordum.  2005 yılında minik bir kitle yüzünden biopsi yapılmıştı oysa ve bana sadece yağ bezesi denmişti. Ama bu sefer kendime dokunduğumda normal olmadığını hissettim. Çok büyüktü. Hemen randevu aldım muayene oldum. Biopsiler ve diğer tüm tetkikler istendi. Dr. korkma dedi ama hissediyordum bu sefer normal değildi. Devlet hastaneleri bilirsiniz en erken 15-20 güne randevu verilir. İçimde hep bir sıkıntı ile bekledim, zamanı gelince tahlilleri yaptırdım. Sonuç üzücüydü. 2.evre Meme Ca dediler. Anlamadım bilmiyordum onun ne demek olduğunu. Anlattı  dr. korkma dedi ama korktum. Ne yapacaktım şimdi ölecek miydim. Kanser demek benim zihnimde bir sürü tedavi, o tedavi sürerken de bir gün ölmek demekti. Hep böyle gördüm ama gördüğüm kişiler çok yaşlıydı ben daha 28 yaşındaydım. Ölüm böyle bir şey değildi benim için bu kadar genç ölemezdim.  Oğlum daha 4 yaşındaydı. Ölmekten çok onu annesiz bırakacağımı düşünmek beni kahretmeye başladı. Çünkü bende annesiz büyümüştüm. Yakınlarım duyunca tanıdık ve iyi dr. araştırmasına gidildi. Hemen inanma belki değilsindir gibi konuşmalar başlamıştı. Ama biliyordum ben emindim. Bir sürü hastane gezdikten sonra dünyanın en iyi Dr. u olduğunu düşündüğüm Ali İlker Filiz Hocam ile tanıştım. Kadıköy Gata da tekrar biopsiler yapıldı çünkü Dr. muayene esnasında raporlarım da yanlışlıklar olduğunu fark etti. Ultrason, emar ve biopsi. Sonra alacağız sol memeni dedi dr. daha gençsin yenisi yapılır…
Bana bir daha çocuğun olmayabilir dediler, ben olan çocuğumu annesiz bırakacağım sanıp için için yanarken. Sonra  ameliyat günüm verildi. 20 nisan 2015’ e. Up uzun saçlarımı küt kestirdim. Kız kardeşim kaşlarıma microblading yaptı kalıcı kaş uygulaması. 
Tedavi başlayana kadar yavaş yavaş kestirip en sonunda kel kalmaya alışacaktım, kaşlarım dökülse bile kimse anlamayacaktı. Düşünsenize bir sürü tedavi göreceksiniz, öleceğinizi düşünüyorsunuz ama siz kimse anlamasın derdindesiniz. Bunu sonra sonra aştım.
Ameliyat günü geldi.  O gün sağ çıkamayacağımı düşündüğüm ameliyattan çıktım ve sanki başka biriydim. Oğlumu annesiz bırakmayacağım dedim kendime. Gülerek eğlenerek 18 ayı hayatımın en güzel zamanlarını yaşayarak geçireceğim dedim.
1 haziran 2015  ilk kemoterapimi aldım. İlk gün hep uyudum. Zorla yemek yedirdi ablam ve kardeşim ama 2. Gün hep kustum. Kokulara dayanamıyordum. Ne yemek kokusu ne parfüm hele sigara…. Hiçbir şey yiyemiyordum. Konuşmaya bile halim yoktu. Ama 3. Gün parka gittim kardeşlerimle oğlumu alıp maskemi takıp. 5. gün minübüse bindim ablamla gezmeye gittim maskemi takıp.. Köle gibi sabah 9, akşam 6 çalışmıyordum bütün gün artık benimdi. Yapmak istediğim ne varsa yapabilirdim. İlk günler yattım ve sonra maskemi takıp hep dışarı çıktım. bol su içtim, bol temiz hava aldım. Kadıköy, Üsküdar, taksim gezdim durdum. 18 haziran Günü saçlarım dökülmeye başladı. 19 haziran yatakta yerlerde saçlarımı görmek ağır geldi. Erkek berberi akın abi gel traş edelim dökülmeden demişti ama kıyamamıştım. Çıktım biraz yürüdüm cesaretimi topladım ve artık kel dim. Facebbok MemeCa grubuna denk geldim ve o gün kel fotoğrafımı attım. Herkes beğendi bir sürü yorumlar aynada kendime baktım cidden yakışmıştı yahu J bu süreçte bir sürü yüreği güzel güçlü kadınla tanıştım. Nasihatlar, destekler, en önemlisi verdikleri moraller. Ömrümün sonuna kadar hayatımda olsunlar istiyorum.
1 gün sonra oğlum da traş ettirdi kafasını. Bende kel oğlan olucam dedi. İkna edemedim. Anne oğul ARTIK keldik. Minicikti ama kocamandı yüreği.
Ağır tedavi kırmızı ilaç dedikleri bitti. Ben o yazı dazlak kafamla geçirdim. Parkta oğlum oynarken “ nasıl cesaret ettiniz çok yakışmış” diyen annelere bunu neden yaptığımı anlattım. Kendilerini ihmal etmemelerini, hiçbir sorunları yoksa bile kontrolleri aksatmamalarını anlattım. Bir nevi paylaştıkça hem duruma alıştım hem insanları yönlendirmek bana iyi geldi. Beyaz ilaç + herceptin başladı ve kaşlar kirpikler döküldü. Yeni doğmuş bir bebek gibiydim sanki. Renksiz donuktum ama içim kıpır kıpırdı. Hepsi çıkacak yeniden dedim kendime sakın umudunu kaybetme. Hepsi geçecek… geçti be gitti hepsi. Belki sol memem de gitti ama ben yeniden doğdum. Yeni bir serap doğdu. Kendimi seviyorum, ertelemiyorum artık. Yapmak istediğim ne varsa yapıyorum. Bana ne iyi geliyorsa…
Mesela Motor kullanıyorum artık. Herkes karşı çıksa da kendim istediğim için bana resmen bir terapi gibi geldiği için biniyorum. Özgür olduğumu yaşadığımı hissediyorum.  Eğer bir gün üzerinde öleceksem bile ömrümün sonuna kadar binmek istiyorum.
En önemlisi Vefanın dostluğun kardeşliğin ne olduğunu biliyorum artık. Aile olmak için aynı kandan aynı candan olmaya gerek yokmuş. Sana güç veren, geçecek diyen, Senin yaralarını saran derdine ortak olan sana bir tas çorba yapan, Seninle kemoterapiye gelenmiş asıl ailen.
Hiçbir zaman pes etmedim. Çok  aç kaldım, kustum, tansiyonum düştü, merdiven çıktığımda kalbim çarptı ama pes etmedim. Kustukça yedim, ağladıkça güldüm, dakikalarca merdivende oturup çarpıntının geçmesini bekledimJ Tedavinin yan etkilerinden korkmayın.
Koca bir ömür yaşıyoruz azcığı da böyle geçsin ne olacak ki deyin… 
Pes etmeyin.
Hayata sıkı sıkı sarılın. İyi düşünün iyi olsun. Son nefesinizi verene kadar Umudunuzu kaybetmeyin. Her zaman şanslı olamayabiliriz veya yarın ne yaşayacağız bilemeyebiliriz ama şuan nefes alıyoruz ve her şey bizim elimizde. Bunun değerini bilip günümüzü ağlayarak değil gülerek geçirelim. Bunun bir süreç olduğunu ve geçeceğini düşünüp hayata sıkı sıkı sarılalım. Çok hikaye duyacaksınız  “en önemlisi” moral diyenleri dikkate alın.  Ben öyle yaptım kazandım. Tedavimin şuan iğne ve ilaç kısmındayım. Her şey yolunda şükür… Sağlık daima sizinle olsun.  Esenlikler... 
Tumblr media
0 notes
anlattikcaolmusum · 5 years
Text
tam şu an babamın doğum günü oldu. keşke olmasa. keşke zaman geçmese. bu pazar da anneler günü. iki gün önce de sadenin doğum günüydü.  mayıs ayı güzeldin. eskiden. şimdi hep acı. bu pazar yine her şeyden uzak elime telefon almadan televizyonu kapatarak bütün gün boşluk izleyerek geçecek. yapmayın. hiç unutmuyorum galiba 3. sınıfa giderken öğretmen annenize papatya tacı yapın getirin demişti. şimdi ne kadar acımasız geliyor. ben yapamıyorum diye ablama yaptırmıştım. ya annem olmasa diye düşündüğüm ilk andı. çiçekleri toplarken ağlamıştım korkudan. şimdi o elimde çiçeklerle yine ağlayarak anneme koşuyorum yıllar sonra. orada biliyorum gideceğim çiçekleri vereceğim öpecek sarılacak kucağına alacak her şey ama her şey çok güzel olacak. inanıyorum. sadece başkasına üzüldüğüm bir şey bu çocuk aklı. şimdi yanına gidemiyorum. hiçbir türlü. ayaklarım gitmiyor. orada yok. onu oraya ben koymamışım gibi. bir hayat nasıl kayar öğrendim ben. babam bile atlattım sanıyor. nasıl bir kandırmaysa bu bende ki herkes geçti bitti sanıyor. daha 1.5 yıl oldu. daha diyorum. bir ömürü var bunun. hadi beni geçtim. daha küçük çocuklar var. nasıl canları acıyordur. sırf para için nasıl milyonlarca kişiyi üzebiliyorsunuz. inandığınız allah belanızı versin sizi. kutlamayın. pazar kahvaltılarına gitmeyin. bizim yoksa kimsenin annesi olmasın. banane. herkesin ailesi eksilsin. herkes yarım olsun ulan banane. herkesin canı çok acısın. sahilde anne diye koşan çocuğa herkes ağlasın. ancak bu dünya böyle adaletli olur. herkes benim gibi tükensin. herkes bitsin herkesin ağlamaktan gözleri kurusun yaş akmasın içi çürüsün. herkes yaşarken ölsün benim gibi. kimse artık aile olmasın. bencilim ben. umrumda değil. insanların bunu kutlaması yalandan ev eşyasını hediye alması. sadece 18 kere kutlayabildim ben. yaklaşık 12 tanesini falan hatırlıyorum. kimse kutlamasın. indirim yapmasın hiçbir mağaza. görmek istemiyorum. beni o gün eve tıkan her şeyden herkesten nefret ediyorum. mezarlığın girişine çiçekçiler kurulmasın. koklayamıyor en sevdiği çiçeği. karanfilleri duymuyor. mezarına koyduğum karadutların tadına bakamıyor. artık beni duyamıyor. herkesin annesi ölsün. herkes çocuk şarkılarına ağlasın. herkes çocuğunu düşünen herkes ölsün. kimse çocuğuna sarılamasın. umrumda değil. benim yok. benim gibi herkes kafayı mı yedim acaba diye düşünecek duruma gelsin. herkesin derdinden dili lal olsun. ikrah ettim bu dünyadan ben. sizden yapmacıklıktan her şeyden bu dünyadan ikrah ettim. millet içinde ağlamıyorum gülüyorum normal davranıyorum diye geçti sanıyorlar. ağızlarından çıkan her anne kelimesinde onları öldürmek istiyorum bilmiyorlar. yalnızlığımı küskünlüğümü mutsuzluğumu yoksunluğumu eksikliğimi anlamıyorlar. gözlerimden bile okuyamıyorlar. böyle mi iyi taklit yapabiliyorum ben. bu kadar iyi miyim. kutlu olmasın ulan anneler gününüz. beter geçsin herkesin. benim yaptığım taç kurudu. dutlar rüzgardan uçtu. karanfiller kuru bir mezarın üstünde eskiyor. bir tahtaya bir tülbenti söküp yeniden bağlayarak geçiyor lan benim ömrüm. siz de ölün. her düğümümde sizin de nefesiniz kesilsin. canım babam doğum günün kutlu olsun. sen hiç ölme. hiç korkutma. canım sadem doğum günün kutlu olsun. bu dünyada hep çok mutlu ol. martın 16 sı ekimin 17 si ve anneler günü. siz bu dünyada benim yaramı tekrar tekrar kanatmak için varsınız. bittim ulan bittim. yenildim işte.
0 notes
Text
1.12.2017 02:55
Sanırım yine uyku düzenim bozuluyor.  Öyle bir yerdeyim ki attığım çığlıkların yansımasını bile duyamıyorum. Günlerim birbirine can sıkıcı derecede benziyor. Bunu değiştirmek için bazı şeyler yapıyorum elbette. Haftada bir veya daha nadir olarak Dilara ve Maide ile dışarıya çıkıyorum. Dilara’nın canını yakmamaya gayret gösteriyorum. Herhangi bir şekilde, herhangi bir zamanda birlikte olamayacağımızı düzgün bir biçimde ifade ettim. Dilara ise olgunlukla bu durumun farkında olduğunu ve onunla bu düşüncelerimi paylaştığım için minnettar olduğunu söyledi. Herneyse. Onlarla çıkıyorum dışarıya arada. Her ne kadar umrunuzda olmasa da sizi onlarla birlikteyken görmeye korkuyorum. Çünkü onlar siz değil  ve hiçbir zaman da olamayacaklar. Sadece onlar değil, hiç kimse sizin gibi olmayacak.  Geri kalan günlerimde genelde evde oturuyorum veya yalnız dışarıya çıkıyorum. Her zaman elimde kalemimle dolaşıyorum. Çünkü gün gelirde bir şeyler yapmaya karar verirsem, kendi kalemimi kendim kırmak istiyorum. Bir ara İrem’in bloğunda yazıyordu bu söz. Neyse. İrem’e de dediğim gibi hala bekliyorum ve beklemeye devam edeceğim. Gün gelirde bu bloğu okuyor olursanız bilin ki; Siz benim bugüne kadar sahip olduğum ve hayatım boyunca sahip olabileceğim en yakın çevremdiniz. Sizi her zaman sevdim. Bazen bunu belli edemedim, bazen sevmiyormuş(!) gibi davrandığım olmuş olabilir. Lakin bilin ki ben sizi çok farklı sevdim. Öyle normal arkadaş veya normal bi sevgili gibi değildik zaten. Şeyda sen benim ölümüme dostumdun, İrem sen ise benim Kara sevdam. Umarım olduğunuz yerde mutlusunuzdur. Çünkü bilin ki ben şuan olduğum yerde dünyadakinden daha mutluyum. Sizi sevmek nasıl bir şey biliyor musunuz. Hani böyle gece uyanırsın susuzluktan, deli gibi susamışsındır için yanıyordur adeta. Sonra içtiğin su var ya. Hani onu içerken dünyanın en mutlu, en zengin insanı gibi hisseder ya insan kendini. Heh öyle işte. Sizi sevmek öyle bir şey. Öyle bir şey diyorum çünkü sizi sevmek çok büyük bir haz. Sizinle olmak ne kadar mutlu bir deneyimse sizi kaybetmekte bir o kadar acı bir deneyim. Neyse konumuz bu değil ve sizi hala kaybetmedim bunu biliyorum. Umarım bir gün bana ihtiyacınız olmaz. Ya da şöyle diyeyim. Umarım bunları okuduktan sonra bana ihtiyacınız olmaz. Olursa mezarımın yerini biliyorsunuz. Aslına bakarsanız ziyaretime pek gelmenizi istemem. Çünkü geldiğinizde kötü hissedeceğinizi düşünüyorum. Tabi bunu tam olarak bilemem sizin seçiminiz. En azından şuan böyle düşünüyorum. Siz birtanesiniz. Ne olursa olsun, kimler gelip geçerse geçsin aramızdan. Ben hep sizi seveceğim. Umarım yaşlandığımda -eğer ki yaşlanırsam- sizi gözlerim dolu bir şekilde hatırlamam. Şuan bunu düşünmek bile gözlerimin dolmasına yetti. Neyse. Hoşçakalın ve mutlukalın.
1.12.2017 03:16
0 notes