Tumgik
#ve çoğu zaman kendimi çok rahatsız hissediyorum
Note
Merhaba,paylaşacak kimsem olmadığı için buraya yazayım dedim,rahatsız etmem umarım. Nerden başlasam hiç bilmiyorum aslında.Kendimi yapayalnız ve boşlukta hissediyorum uzun bir süredir,konuşucak pek kimsem olmadığından sanırım çoğu şeyi içime atıyorum ve aileme bile anlatamıyorum anlatsam da anlamazlar biliyorum onlar da beni mutlu sanıyor.Geçmişte yaşamaktan kurtulamıyorum hiç,çocukken yaşadığım bazı kötü anıları unutamıyorum çünkü çocukken ve lise zamanımda utangaç ve çekingen biri olduğumdan zorbalık,dışlanmışlık vs. yaşadım şu an da öyle sayılırım aslında ve ben yaşadığım bu kötü anıları hiç unutamıyorum ne kadar unutmak istesem de olmuyor kendimi de sevemiyorum bu yüzden de değersiz biri gibi hissediyorum.Kendimi kötü hissetiğimde bunu paylaşabileceğim kimsem yok ve bu bana acı veriyor,bir süredir de intihar etme düşüncesi var kafamda yapamayacağım biliyorum ama bunlarla savaşmak çok zor gelmeye başladı bana öyle çaresiz hissediyorum ki,hayal bile kuramıyorum umudumu kaybetmiş gibiyim.Elimden sadece ağlamak geliyor ama o da bir işe yaramıyor :(
merhaba, çocuklukta yaşanmış olan tüm olayları aslında "büyüyünce unutursun" diyerek geçiştirmeye çalışanlar bile bizde büyük bir iz bırakır. asla silinmezler ve "ilk" defa deneyimlediğin için o yaşlarda bir şeyleri, sürekli öyle olacakmış gibi hissedersin bu da en kötü mirastır. bu zorbalıklara inan bana herkes maruz kalıyor bir şekilde. gerek fiziki gerek manevi olarak böyle. ama tokatlamak bize düşüyor. herkes tokatlayamıyor ama çaba gösterirsen eğer üstesinden gelebileceğine eminim. çünkü ölmedik. çünkü hala yaşıyoruz ve demek ki bunları düzeltecek zamana sahibiz. intihar edilebilecek seviyede olması ekstra üzücü ama böyle bir şeye hiç gerek yok. insanız ve daima acı çekeceğiz. 2 acı çekiyorsak 1 mutlu olacağız bu böyle sürecek. bu düşünceyi kafandan at ve savaşmaya çalış. savaş ve kazan. bende kendim utangaç ve çekingenlikten ötürü hep arka planda kaldım hep aşağılandım ama bugünlere de elimde kazma ile tünel kazarak geldim. hala öyleyim belki bilemem ama hiçbir zaman pes etmedim. sende etme. eğer nefes aliyorsak hala umut var demektir. ve yalnız değilsin bana iletiden yazabilirsin bir abi, kardeş ne görürsen yanında olmaya hazırım. kendine iyi bak
1 note · View note
pourpoui · 1 year
Text
şimdi "sakladığım/gizlediğim" kendimi size tanıtmak için birkaç şey yazacağım bu şeyler tabii sizin pek umrunuzda değil bana ne diyebilirsiniz ama bunu tamamen kendimi rahatlamak amaçlı yapıyorum.
biriyle yan yanayken vakit geçirdiğimde o kişi hakkında kendimce olumsuz hareketler görürsem yüzüne asla bir şey söylemem fakat o kişiyle muhabbetimi keserim eğer bir şekilde görüşmek veya bir ortamda bulunacak olursam da bir daha asla ona samimi davranmam ve rahatsız olduğumu her şekilde belirtirim. bu durum insanların benim hakkımda düşüncesini değiştiriyor. bunu fark ediyorum.
herhangi bir ortamda bildiğim ve doğruluğundan kesin emin olduğum her konu hakkında sonuna kadar konuşurum. kimin üzülüp kimin alınması umrumda olmaz. eğer bilmediğim bir konu hakkında konuşuluyorsa hiçbir şekilde konuya dahil olmam, fikrimi belirtmem. eğer birisi soracak olursa bilmiyorum der geçiştiririm. konuşulan şeyleri de bazen dinlerim bazen dinlemem.
her şeyi ve herkesi eleştiren insanlara sinir oluyorum ve bu kişi en yakınım olsa bile bir şekilde içimdeki siniri ona yansıtıp onun zayıf olduğu başka bir konudan onu vuruyorum her defasında. bunu yapmak beni iyi hissettiriyor ve sanki eleştirdiği şeyler hakkında intikam alıyormuşum gibi hissediyorum. buna örnek verecek olursam kıyafet konusunda artık herkesin rahatça istediğini giyebildiği bir zamanda yaşıyoruz ve buna kimsenin laf söylememesini destekliyoruz fakat "dar pantolon giymeyin yaa" diye etrafta gezen insanlar görüyorum hayır yani size ne amına koyim hani herkes istediğini giyiyordu? bu durum beni çok sinirlendiriyor ve bu tarz söylediğini uygulamayan ve eleştiren(?) insanlar gördüğümde mutlaka onların zayıf noktalarını bulup o an o ortamda bozuyorum. evet bu beni iyi hissettiriyor.
aslında çoğu zaman insanların zayıflıkları bana güç veriyor. bu belki elimde olarak belki de elimde olmayarak yapıyorum ve açıklamaya en çok korktuğum şey olabilir. bir insanın bana sır vermesi ve herhangi bir acısından/sorunundan bahsetmesi benim egomu tatmin ediyor. sanki o kişin ipleri tamamen elimde ve hayatını ben yönlendiriyormuşum gibi hissediyorum.
bir insanın yalan söylediğini hemen anlayabiliyorum ama bunun için hiçbir şey yapmıyorum. hatta onun devam ettirdiği yalana ortak oluyorum, sanki daha da ilgiliymişim gibi davranıyorum. onun ne kadar daha yerin dibine düşeceğini görmek istiyorum. eğer bu durum sıkmaya başlarsa bir şekilde onunla aramı uzak tutmaya çalışıyorum ve o durumda karşımdakinin bana karşı hissettiği şey umrumda olmuyor.
önerilen çoğu müziği o anki moduma bağlı olarak açıp dinlerim. eğer dinlemiyorsam bile şarkıya kalp atarım sonra dinlerim. çünkü müzik benim için çok kutsal bir şey ve sanırım net olduğum tek noktadır. önerilen müziklerden çok nadir beğendiğim olur, fakat karşımdakini gururlandırmak için önerilen her müziği beğendiğimi söylerim. beğenmediğimi hiçbir zaman belli etmem.
hayatıma giren insanlar hakkında çok az şeyi hatırlarım. bunun sebebi de, önceden her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırladığımdan kaynaklı. her şeyi. en dibine kadar hatırlayan biriydim. fakat bu her zaman hayatımda dalga konusu olmuştu. bir süre sonra hatırlamamaya başladım. şu an ise gerçekten önemli şeyler dışında o kişi hakkında hiçbir şey hatırlamam. fakat konusu geçtiğinde hep hatırladığımı söylerim.
biriyle bir şeyler izlemekten nefret ederim. tamamen odaklanmadığını düşünürüm. hatta çoğu zaman izlemediğini falan düşünürüm. gerçekten izliyor bile olsa bu düşüncemi asla değiştirmez. o yüzden tek başıma bir şeyler izlemek daha hoşuma gidiyor. hatta birinin bir şey önermesi de sinirimi bozuyor. ben keşfetmeyi seven biriyim. izleyeceğim şeyleri kendim keşfetmek isterim, birinin sürekli o şeyi önermesi beni boğmaktan başka bir sike yaramaz. zaten izlemem. çok popüler olan şeyler için de geçerli bu. bir dönem aşırı popüler olan şey ne kadar kaliteli ve güzel olsa da benim ilgimi asla çekmez, uzun bir süre geçmesi gerekiyor ki öyle izleyebileyim.
kendi hayatımı bir başkası yönlendirmeye kalkarsa bu durum beni çok fazla sinirlendirir çünkü sen kimsin amına koyim. fikir sorabilirim, o an ne yapacağımı bilmem ve ben yazıp fikir alabilirim. ama onun dışında yönlendirildiğimi fark ettiğim ortamdan hemen uzaklaşırım.
birinin moralinin benim yüzümden bozulduğunu hissettiğimde -benim yüzümden veya değil- o kişinin iyi hissetmesi için elimden ne gelirse yaparım. en azından bana karşı iyi olmasını isterim.
bencil biriyim ve hayatında olduğum insanların en azından bir sebeple beni farklı bir konuma koyması için her şeyi yaparım.
6 notes · View notes
ikibindokuz · 2 years
Text
Ölüyorum gibi hissediyorum bazen ve buna karşı koymuyorum kendimi tersine serbest bırakıyorum. Ne olacaksa o an olsun diye bekliyorum acılar içinde kivraniyorum ama ölmüyorum. Sadece sürünüyorum. Ölmeyeceğimi anladığım anda toparlıyorum kendimi. Ölmeyeceksem öylece durmamaliyim ayakta kalmalıyım. Ya yerde ya ayakta olmalıyım kambur durmamaliyim. Kendimi iyi hissedecek herşeyi yapıyorum o vakitten sonra tabiki bunları yaparken içimde bir şeyler beni rahatsız ediyor ama aldırmıyorum. Kaçmak mı denir yoksa kendimi toparlamak için bunu gerekli gördüğümden mıdır bilmem. İlk zamanlar çok zor geçiyor bu zamanı 1 hafta olarak tanımlayabilirim o hafta hastalıktan yatakta oluyorum . Sonraki 1 hafta panik ataklarla , kaygı bozukluğuyla, sinir patlamalarıyla geçiyor . Sonrasında gezmeye , çalışmaya , eğlenmeye veriyorum kendimi . Böyle böyle ayakta duruyorum . Sorunlarımı anlatmıyorum çünkü sıkıcı geliyor kendim aştığım için. Arkadaşlarım da yardımcı oluyor tabi ki ama onların yardımcı olacağı kısım farklı kafamı dağıtmak. Naptın diye sorduklarinda bunun cevabını net bir şekilde yalnızca iyi olduğum gün bilecekler . O güne kadar iyiyim diyorum inandiriyorum onları . Bunun sebebi de sorunları gerçekten konuşmak ve kendime hatırlatmak istemiyorum . Empati düzeyi çok yüksek bir insanım bu yüzden kendi acımda bile kendime verdiğim zararı görüp kendime üzülüyorum . Dizilerde kötü iyi karakterler farketmeksizin hepsinin hissettiklerini ben yaşıyorum o an. Belki de bu yüzden üzüldüğüm, başıma kötü bir olay geldiğinde hep bekliyorum Azrail (a.s)' ı .
Rüya görmeyen insanlara özenirim hep çünkü ben roman gibi rüya görüyorum. Orda da acı çekiyorum ataklar geçiriyorum. Uyandıktan sonra günümün nasıl geçtiğini anlarsınız diye düşünüyorum. Benim rüyalarım çoğu zaman uyarıcı olduğu için ayrı bir yıpratıyor. Çoğu zaman çok saçma şeyler gördüğüm rüyaları bile günlük hayatımda bir bir yaşıyorum . Gerçekten tek dinlendiğim huzur bulduğum notka takva oluyor. Ellerimi açıp dua ederken sadece döküyorum gerçek tüm hislerimi.
Nedenini bilmediğim bir huyum var ve eminim ki bu yüzden çok zor aşıyorum olayları ve bu yüzden çıktı bunca bu anksiyetelerim o da şudur ki; olayları hep kendi başıma çözmek zorunda hissetmek ve asla kendimi açamamak.
Çok güzel şiirler yazılar yazıyorum ama ne yazık ki hiçbirinde hissettiğim an birebir değil . Keşke daha fazla sözcükler olsaydı ama olsun ellerimi kalbime götürüp Rabbime anlatmak ve onun tam anlamıyla bilmesi içimdekileri beni iyi hissettiriyor .
5 notes · View notes
cninzihni · 1 year
Note
gecenlerde depresyon durumun var mi diye sormustum hatırlarsin belki. anlatacagim sey tetikleyebilir belki uzgunum simdiden, sana anlatabilirmisim gibi hissettigim icin geldim. ben bu depresyondan asla cikamayan biriyim. görece güzel bir hayatim ve bircok imkanim var, iliskimden cok cok memnunum muazzam bir guc kaynagi benim icin. ilkokuldan universiteye akademik olarak her zaman basarili oldum, sinifin en iyilerinden oldum. guzellik olarak objektif yorum yaparsam (genelde igreniyorum kendimden) cirkin biri kesinlikle degilim, hem ortalama birinden zeki oldugumu da soyleyebilirim. ama tum bunlara ragmen depresyon batagindan cikamiyorum. belki kendimi bildim bileli benimle birlikte, kroniklesti. tum bu guzelliklere ragmen her an intiharin eşiğindeymis gibi hissediyorum. en mutlu anlarimda bile aklima geliyor "keske tam su an bitse" diye ölmeyi dilerken buluyorum kendimi. kendimden nefret ettigim icin ölmeyi diliyor sonra beni sevenlerin varligina ragmen bunu nasil düşünürüm diye kendime kiziyorum. belki 1 yıldır korkunc bir durumdayim, gunun cogunlugunda iyi hissettigim, olmeyi dilemedigim tek gun yok. terapiye gidiyorum, ilac da kullaniyorum. hicbir sey degismiyor. senin aklına bu tarz seyler geliyor mu? boyle seyler icin nasil bir basa cikma mekanizmasi kurdun? (yanitlarken rbyi kapatirsan sevinirim)
Öncelikle paylaşmayı tercih ettiğin için teşekkür ediyorum. Şöyle bir parça armağan ederek başlayayım, sonrasında da kabaca sorularını yanıtlamış olayım
Burada olmadığım biri gibi, yani bir psikolog gibi, davranmayacağım. Yaşadığın durum mesajını okuyan bir kesim için hayal gibi geliyor olabilir ama mental sağlık bazen bunların hepsinden bağımsız bir şekilde kopup gidebiliyor. İnsan hayatının önemli bir kısmı aslında sorun çözmek üzerine gidiyor. Bu şekilde yaşıyor, gelişiyor ve daha iyi bir benlik inşaa ediyoruz zamanla. Kendine olan nefretin, iğrenme duygunu eminim terapistin de, ilacını yazan doktor da bolca kurcalamıştır. Altındaki sebebi aramışlardır ama bazen bir sebep olmasına gerek olmuyor, nereden bildiğimi sorma şş. Pozitif açıdan bakarsak dediğin gibi seni seven, sığınabileceğin liman olmuş insanlar var etrafında böyle durumlarda. Tek başına kaldığın durumlar, düşüncelerinle yalnız kaldığın zamanlar çok çok rahatsız edici geçiyor olabilir, yok olma düşüncesi çok da yabancı bir düşünce değil. Benim aklıma bu tarz şeyler geliyor mu? Tabi ki. En üretken anlarımda da, en durgun anlarımda da, kendi iç sesime kaldığım her an 'olmasam her şey daha güzel olabilir miydi?' vb çok sayıda soruyla baş başa bırakıyorum kendimi. O yüzden içimdeki benliklerle uzun bir zamandır kavgalıyız. Laf atmaları saymazsak kendileriyle pek iletişim kurmamayı deniyorum. Birkaç barış çubuğunu kırıp yolladı saygısızlar. "Üç paragraf yazdın, ne anlattın sen dayı, mevzu kılıçdara ne zaman geldi" diyor da olabilirsin. Özetlee, evet yaşıyorum ve keskin bir başa çıkma mekanizmam yok. Kendimi düşünce bulutlarıma kapatıp oto kontrol moduna geçtiğim oluyor. Çoğu insan karşısındakini anlamayı düşünmediği için kolaylıkla atlatabiliyorum onları. Mesele anlatabilmekte, en başta da kendime sanırım. Zamanında defalarca kırdığım maskelerim böyle durumlarla başa çıkma mekanizmalarım. Hatta bi' palyaço öyküsü var meşhur, onu revize etmiştim. Bu yanıttan sonra onu rbleyeyim, hiç değilse belki biraz gülümsersiin. Aradığın cevapları verebildim mi, bu cevaplar seni tatmin etti mi bilmiyorum ama yardımcı olabileceğim herhangi bir şey olursa çekinmeden yazabilirsin :)
1 note · View note
echoes-us · 1 year
Text
Selam tumblr
Şu an gerçekten öfke topuyum. Çünkü annem ile kardeşim arasındaki anlaşmazlık beni çok yoruyor. Annem kalp krizi geçirecem artık diye mesaj atıyor kardeşim babamdan şikayetçi eve girmiyor. Ve sürekli bana yazıyorlar. Nasıl davranacağımı çoğu kez kontrol edebilsem de nasıl hissedeceğimi kontrol edemiyorum. İstediğim şey kardeşime iki tane sağlam çakmak, ve sonucunda adam olması. Diğer istediğim şey de ruh halimin bunlardan bu kadar etkilenmemesi, ve bunu istediğim için suçlu hissetmemek. Tumblr ı uzun zaman sonra tekrar indirme sebebim bu değildi aslında. Tam indirme kararı aldığımda yine ailemin tartışmasına gafil avlandım. Ve yine daha büyük sıkıntı küçük sıkıntıyı yuttu gitti. Ama sanırım kendime dürüst olup bir şeyleri yazmak istiyorum. Yazınca rahatlayacak gibiyim
Hiç bir sebebi yokken aklıma ilkokuldaki bir kızın soyadı takıldı. Bulmaya çalışırken ordan oraya zıpladım ve tüm ilkokul ve ortaokul arkadaşlarımın geçen yıl toplandığı bir fotoğrafı gördüm. Çocukken anlamazdım, neden 3. Sınıfa kadar iyi olduğum arkadaşlarım birden benimle konuşmayı bırakmışlardı ki? Şimdi geriye dönüp baktığımda her şeyi daha net anlıyorum. İdeolojik sebeplerden dolayı benimle arkadaş olmayı bırakmışlardı. Ortaokula geçtiğimde resmen çoğu kişi tarafından görmezden geliniyordum. Bunu yazması bile içimi acıtıyor. Daha fazlası beni arkadaşlarım başarılı olduğum için sıkıştırıp ağlatmışlardı. Ortaokuldan mezun olduğumda hiç arkadaşım yoktu tumblr.. Facebook taki zavallı çabalarımı hatırlıyorum. Sanal bir arkadaş çevresi oluşturmaya çalışıyordum semtimizden. Ancak öyle değerli hissediyordum. Liseye başladığımızda sokakta karşılaştığım eski arkadaşlarım beni hep görmezden geldi. Bu bana hep değersiz hissettirdi tumblr.. Ama o zaman ideolojik olduğu hiç aklıma gelmiyordu. Evimizin önünde toplanırlardı ama ben utanarak kaçardım.. telefonla konuşur gibi yapışlarımı hatırlıyorum.. lisede de maalesef iyi bir ortam yoktu orayı yazmaya bile üşeniyorum. Hazırlığa geçtiğimde instagram açmıştım. Yine onları eklemeye utanıyordum ama sanki sorun bendeymiş gibi onları eklemiştim. Onlar kabul ettiğinde çok heyecanlanmıştım. Tabi hepsine edememiştim. Hazırlıkta ilkokul arkadaşlarımdan bazıları benim hazırlık sınıfımdakilerle arkadaş çıkmıştı tesadüfen. O ortak arkadaşlardan da kaçtım. Ben hep kendimi çektim. Şimdi bakıyorum da ilkokul hazırlık hatta bölümdeki insanlar bile arkadaşlar birbirleri ile. Bazen beni hiç dışlamasalardı ve ben de kendimi hiç çekmeseydim şu an hayatım nasıl olurdu diye düşünüyorum. Hala çok ezikçe ama o insanların beraber fotoğrafını görünce hala kendimi çok ezik hissediyorum onların gözünden gördüğümde. Bu bana çok dokunmuş tumblr.. ve beni hep dışlanmasam bile kendimi dışlanmış hissetmeme sebep olmuş. Hala onlara karşı öfke besliyorum ama itiraf etmesi çok zor ama ben de onlarla doğal bir şekilde bir araya gelmek istiyorum. Beni dışlayan kişiler tarafından kabul görmek istiyorum. Bu çok ezikçe, hele yazınca daha ezikçe.. sanki dışlanmasaydım ben de o geniş çevrede yer alacaktım, ve sanki yer alsaydım daha başarılı olacaktım, daha güzel anılarım olacaktı gibi sağlıksız bir düşünceye kapılıyorum ara ara. Hep az arkadaşın kısıtlı çevrenin benim için daha iyi olduğunu düşünüyorum. Acaba böyle düşünmek beni rahatlatıp geçmişte dışlandığım için bu kadar asosyal olduğumu görmezden gelmemi mi sağlıyor? Yoksa ben gerçekten az ve öz çevre isteyen biriyim de bu ulaşamadığım geniş ve güzel arkadaşlık yanılsaması mı bana bunları yazdırıyor? Bilmiyorum..
Çok da büyük derdim değil ama ilkokul anılarımı gülümseme ile anmama engel olan bir durum sadece. Yaş aldıkça daha sağlıklı düşüneceğimi biliyorum. Hala kendime değer biçmemi onların gözünden yaptığımı fark ediyorum. Umarım ara ara beni rahatsız eden bu düşünceden kurtulurum, ha bir de kaliteli insanlar ile kaliteli zamanlar, amin
0 notes
yalnizliksatirlari · 1 year
Text
Biraz da eski duygularım hakkında konuşacağım.
Averal.
Dört sene evvel hayatıma giren ve çıkmak bilmeyen o adam. İlk zamanlarda çok mutluyduk, samimiydik ve eğleniyorduk hatta o gece hiç yemek yemememe rağmen canım bir şeyler yemek istemiyordu, uykum da gelmiyordu anlayamadım onu düşünmüyordum ama bunlar neyin nesiydi ki. Neyse hayatımdaki olumsuzluklar bana bulaşana dek sürdü bunlar. İşte aramızın bozulma sebeplerinden biri buydu. Beni bir gruba almıştı ve orada çok kişi olmasına rağmen mesajımı bulup cevap veriyordu. En yakın arkadaşı bana karşı yengeci tutum sergiliyordu bu çok açıktı. Gruptaki kızlar Averal'e yürürken arkadaşı, onları sinir ediyordu "benim o" diye, ben de gülüyordum ikisi de erkek ve birbirlerine mani yazıyorlardı. Ama arkadaşı nedense sürekli başarısız olduğum bir konuda diğerlerinde yaptığı gibi dalga geçmek yerine bana sanki çok becerikliymişim gibi etiketler koyuyordu ve aramızı soruyordu onunla. Bir sorun olduğunda yanına gidip konuşuyordu. Ve ben acil bir nedenden dolayı ona haber vermeden gruptan çıktım çünkü telefonum bozulmuştu ve gruptan çıktıktan sonraki gün telefon tamamen bitmişti. 5 ay sonra yeni telefon alındı. Bu süreçte hep yalnız geçirdim yeni liseye başlamıştım hocaya sinir olmuştum sürekli bana neden telefonun yok diyordu, diğerleri alaycı gözlerle bakıyorlardı. Telefonumu aldığım ilk günden hemen ona yazdım ve bana neden aylardır yazmadığımı sorduğunda ne diyeceğimi bilmiyordum. Benim hakkımda kötü düşünmesin diye derslere yoğunlaştığımı söyledim. Tabii inanmadı ve baya dram yaptı bana özel bu davranışların unuttun sen beni demelere başladı. Beş aydır onun fotoğrafına bakamadan geçirdiğim zorluğu anlatmadım. Baya soğuk yaptı bana ve uzun süreler yazmamaya başladı. Tuhaf durum şuydu; ne kadar birbirimize kızsak da kırılsakta ikimiz de özlüyorduk ve ilk zamanlardaki hislerimiz kaybolmuyordu. Günlük inan bana ben hâlâ aynı hissediyorum ama o da hissediyor olmalı ki o da öyle davranıyor. Sadece lanet gururumuz bizi mahvediyor. Bir ara bana " bana aşıksın biliyorum" demişti ben ise yalanlamıştım ve gerçekten o zamanlar ne hissettiğimi anlayamamıştım. Bir süre daha geçti ve o sonunda o lafı söyledi,o korktuğum lafı "seni seviyorum" ne diyeceğimi bilemediğim için "tm" dedim ve afalladı dediğim şeyi tekrar etti bu ne demek sen odunsun gerçekten bu yüzden sana sevimsiz diyorum işte. Evet bu bana taktığı lakaptı ben ise hiç rahatsız olmazdım hoşuma giderdi kötü anlamda söylemiyordu kendimi sevdirmediğim için diyordu. Ben de ona Avarel diyordum Daltonlarda en uzun boylu ve aptal olanın ismi. Zaman geçtikçe bunu Averal' e çevirdim çünkü ona aptal demek için ondan fazlasıyla gerideydim. Çoğu kişiye karşı hislerimi çok kolay kaybedip bulamazken neden hep ona karşı hislerim yaptıklarına rağmen bu kadar sıcak oluyor bilmiyorum. Bu resmen özsaygısızlık ben buna aşk demem kusura bakma. Başkasından hoşlandığım zamanlar oldu fakat bazıları iyi olsa da bir şekilde ben ona karşı hislerimi kaybedemediğim için sevemiyordum gerçekten kimseyi. Ondan duyduğuma göre onun da sevgilisi olmamış. Keşke olsaydı, ondan iyi bir sevgili olurdu neden kapatmış ki kendini ilişkilere bu kadar?
Herneyse günlük, fazlası var ama ilerde anlatırım.
0 notes
yeryuzugokyuzu · 2 years
Text
...
herkesin uyuduğu saatlerde ben yine aklımdaki binbir türlü düşünceyle haşır neşir oluyorum. her şey altüst olmuş gibi. ve öylece tepetaklak devam ediyor hayat...
çoğu zaman en dibe çekildiğimi ve bir daha asla çıkamayacağımı hissediyorum. artık ve özellikle son birkaç aydır, hayatın içindeki her şey çok zor, yorucu ve imkansızlık hissi veriyor. neredeyse hepimizde olduğu gibi...
bundan birkaç ay önceki halimden eser yok gibi... birkaç ay önce hem ruh hem beden sağlığım iyiye gidiyor, hayata dair umut yeşertiyor, bir şeylerin değiştiğini hissediyordum. bir arkadaşım görüştüğümüzde, "sana bir şeyler olmuş, ne iyi olmuş.. ne güzel olmuş..." demişti. şimdi o halimi ne yapsam geri getiremem sanki ve çok uzun zaman önceymiş gibi. oysa sadece birkaç ay önce...
günler önce, yine böyle sabaha kadar uyumadığım bir gecenin sabahında, banyonun aynasında kızarmış ve şişmiş gözlerime bakarken bir şeyler oldu. "bana ne oldu böyle? bu ben miyim?" dedim sessizce. cenazeden gelmiş gibi görünüyordum, yastaymış gibi... evdekiler fark etmesin diye direkt yüz yüze, göz göze gelmekten kaçıyordum. sanki bir şey fark edecekler gibi... ayna da kendime bakmayı oldum olası sevemedim zaten.. bazen içimi görür gibi oluyor, korkuyordum. her aynaya baktığımda kendimle yüzleşiyorum... yorgun, üzgün, solgun ve çok hasta görünüyorum. içimde öyle... 'kendime pek iyi bakmıyorum zaten, olur o kadar, hep uyku bozukluğundan, vitamin eksikliğinden' diye kendimi kandırmaya çalışacaktım ki artık bunu bile yapmaya yani daha fazla kendimi kandırmaya, sorun yokmuş gibi yapmaya devam edemeyeceğim gerçeği ile yüzleştim.
öyle veya böyle yıllardır aynada gördüğüm insanı görmekten rahatsız oluyorum. bugünlerde belki daha fazla hissediyorum bunu. sanırım 3 veya 4 aydır her zaman olduğundan daha fazla zorlanıyorum her şeyde. hem fiziksel hem mental-ruhsal sağlığımı düzeltmek, iyileştirmek, hayatımı değiştirmek ve bir düzene sokmak, kendim olabilmek ve bir şeyleri yoluna koyabilmek için uğraş vereceğim bir yıl olacaktı bu yıl... denedim, zorlandım, yoruldum, vazgeçmenin sınırlarında dolaştım, tekrar denedim ve tekrar, tekrar... hiçbir şey olduramadım sanırım.
başladığım noktaya geri dönmüş gibiyim. mahvettiğim çok şey var, en başta kendim ve hayatım. sağlık sorunlarım pek dostça olmayan kendini hatırlatmalar yapıyor artık ve uzun süreli.. bedensel olarak berbat durumdayım. gerçekten berbat durumdayım. bunlar bile fazlasıyla can sıkıcı, rahatsız edici. üzerine psikolojim, günlük hayatım, yaşadığım tüm şeyler, geçmiş, gelecek düşüncesi, kaygılar, sorunlar, insan ilişkileri, aile, işsizlik, geç kalmışlık ve daha nicelerini ekleyince içinden çıkamıyorum hâlâ.
hiçbir şey olmuyormuş gibi görünüyorken aslında ne çok şey oluyor. (sıkıntılı, boğucu şeyler anlatıyorum, biliyorum. hissettiklerimin, yaşadığımın, olduğum hâlin küçük bir parçası.) evet diyordum ki, ne çok şey oluyor aslında. dışarıdan bakıldığında iyi olan, değişen bir şey yok gibi. içeriye baktığımda ise her şey değişiyor, dönüşüyor. çok kötü hissettim, çok kötü günler yaşadım. hatta bazen zor yaşadım... tüm o kötü, ağır ve zor şeyler olurken benim içimde, ruhumda, kişiliğimde, düşünce yapımda o kadar çok şey oldu ki...
kendimden vazgeçmekten yoruldum. bu hâlde olmaktan bıktım. günlerdir düşünüyorum, 'ne yapmam lazım? nasıl? ne zaman? daha ne kadar bekleyeceğim?' diye... çok şeyin değişmesi gerek, ihtiyacım olan bu. mucize beklemiyorum. büyük büyük şeyler beklemiyorum. bir şeylere veda etmem gerekiyor. bu hâlime, eylemsizliğe, cesaretsizliğe, saklanmaya, kaçmaya, ertelemeye, alışkanlıklara, korkulara, kaygılara, olumsuza odaklanan yanıma, kendime kötü davranmaya veda etmeliyim.
kendimle yüzleşiyorum bugünlerde. zor oluyor, ağır oluyor ama iyi oluyor. iyi olacak...
03:30, 12.12.21
23 notes · View notes
beyazmantoluu · 3 years
Text
Bir şeyler yazacağım ama podcastin içeriğinden biraz bahsetmiş gibi olacağım. O yüzden eğer dinlemek isteyen olursa yazımı okumadan dinlemesini tavsiye ederim.
Dışarıya çıktığım zaman çocuklarla konuşmadan eve dönmüyorum. Mutlaka bir şeyler söylüyorum hiçbir şey yapamasam merhaba diyorum. Sonra her ağacı, her çiçeği inceliyorum. Hatta yeni yeni tohum aramaya da başladım. (hayatımda güzel başlangıçlardan biri bu ve buna heveslendiren kalbe teşekkür ederim 🌞) sonra onların renginden dokusuna kadar her şeyini heyecanla yanımdakilere anlatıyorum. Onlar da görüyor ama benden de dinlesinler, ben de onlardan dinleyeyim beraber heyecanlanalım istiyorum. (kardeşlerim benimle bu konuda uğraşıyorlar hep 😒 ayy buluta bak ay ağaca bak diyerek dolanıyormuşum. Bunda tuhaf olan neyse :ı) Daha sonra alışveriş yaptığım kişiyle merhabalaşmayı, teşekkür etmeyi, keyifli bir gün dilemeyi seviyorum. Çok şaşırmıştım bir arkadaşım " neden teşekkür ediyorsun parasını verdin, bedava vermedi" demişti. Çok tuhaf değil mi? Sonra bir keresinde yağmur çok yağıyordu. Şemsiyem de yoktu. O gün hatırlıyorum mutluydum. Yağmurdan mı emin değilim. Hemen bir yere girip şemsiye aldım, çıkarken beyefendiye gülümseyerek (biraz içimdeki enerjiyle fazla gülümsemiş olabilirim) teşekkür etmiştim. Şaşkın, sorgular gibi bir gülümseme de onun yüzünde kalmıştı. Sonra kendimi ister istemez kötü hissetmiştim; acaba yanlış mı anlamıştı? Son zamanlarda özellikle çocuklarla olan muhabbetimi sorgulamaya başlamıştım. Çünkü çevremde hiç kimse böyle değil ya da etrafı durup izlediğimde kimse çocuklarla sohbet etmiyor, her ağaca, çiçeğe dokunmuyor, buluta, aya benim kadar heyecanlanmıyor. Ben bunları yapmaktan çevrede ne olup bitiyor görmüyorum bile çoğu zaman. Acaba bu değiştirmem gereken bir özellik mi diye düşünürken (ki neden sorguladığımı daha doğrusu hangi yönüyle sorguladığımı bilmiyorum) bu podcast çıktı karşıma. Dinledikçe şaşırdım çünkü tam olarak içinde bulunduğum durumla ilgiliydi. Podcastte "flörtleşmek" olarak bahsettiği için ben de o şekilde bahsedeceğim. Çocuklarla, çiçeklerle, ağaçlarla, ayla, yanımdaki insanla, dondurma aldığım abiyle flörtleşmek bana inanılmaz enerji veriyor. Eve döndüğümde içim kıpır kıpır oluyor. Yaşadığımı hissediyorum, iliklerime kadar. Buralardaki daha doğru ifadeyle karşılaştığım esnaflara teşekkür ederim ama soğuk ve sessiz bir rica ederim karşılığı alırım. Bu da tüm enerjimi alan bir durum. Fakat dondurmacı bir abi var, Kahramanmaraş'tan gelmiş. Güler yüzlü ve rahatsız etmeyen bir samimiyeti, aynı zamanda nerede durması gerektiğini bilen bir üslubu var. Oradan hep çok enerjik ve mutlu ayrılıyorum. Ne konuşuyorsunuz sanki o kadar diyecek olursanız hiçbir şey. Sadece teşekkür, rica ve iyi günler dilemek. Fakat bunlar içten olunca üstüne karşındaki insanın bunu farklı yönlere çekmeyeceğini bilmek o kadar fark ediyor ki.. Abiyle sohbet etme isteği uyandırıyor bende.
Fakat podcastte dediği gibi biz her şeyi bir noktaya indirmişiz. Bir kısmında örnek verdiği kediyle oynamak mesela bunu dahi ilişkilere bağlayabilen insanlar var. Bu ve hanımefendinin bahsettiği diğer konular beni çok yoruyor. Her ne kadar dışarıdayken bunları artık duymuyor olsam ve ne düşünürler diye hareketlerime dikkat etmesemde aslında bu sorgulama hâlimin bundan kaynaklı olduğunu biliyorum. Dinledikten sonra bu hâlim de kalmadı ve kendime biraz daha yaklaştım.
19 notes · View notes
icselpatlamalar · 3 years
Text
Özür Dilerim
Uzun süre bir yere gerçekten ait hissetmedim. Hissedince de elimden gitti. Tek bir hata yada problemle. Hep uyumsuz hissetim.
Kimse bana inanamdı dinlemek istemedi. Sürekli bunun için savaştım salak saçma. Belki de savaşmaman lazım diye çok düşündüm. En son savaşmayı kestim, hala rahatsızım, bu yeni hayat çok rahat değil. Komforlu değilim. Güvenebileceğim tek bir insan yok. Kendi kendime yetmek güzel ama tek başıma yaşamak da yetmiyor.
Başarılı olup bir şeyler yapmak istiyorum, ama ne yapıcam tam emin değilim. Bunalana kadar durmak istiyorum, ama zaman akıyor ve ben hala düşünüyorum. Daha kimim tam çözmedim, zamana ihtiyacım var. Fakat herkes kendini biliyor. Ben bilmiyorum. Geride kalmış gibi hissediyorum. Böylece kaıp gitmektense durdum, hala kendimi yetersiz hissediyorum. Neye yeticem ki? Kime? Bu kendini bilenler olmaktansa başka bir şey olmak istiyorum. Evet onlar gibi mutlu olmak istiyorum, bu yüzden duruyorum. Oraya ulaşırken bile zıt gidiyorum.
Güvenmiyorum insanlara, ne zaman güvenebilir mi? Güvenmediğim için yalnızım. Yani, tolere etmek istemiyorum otu boku. Etmeyince de yalnızlık. Yok kendimden bir saniye bile ödün vermek istemiyorum ama cumartesi günlerini yalnız geçirmek de batıyor insana.
Daha erken desem bile kaç yaşına geldim. Daha küçük hissediyorum, çünkü ben bu kadar öz güvenli dünyayı biliyorum diyemem. Korkuyorum çünkü ne yapıcam bilmiyorum. Korkuyorum çünkü tutunabilecek bir şeyim yok. 2 ayak üstünde durmam lazım ama her gün değil. Ama tutununca kayacağımdan korkuyorum, yada tutarsam güçsüz olduğumu kabul etmek istemiyorum. Bu yüzden tutunacak yerimde yok. Zaten yoktu. 
Güvenmiyorum inanmıyorum insanlara. Bu benim suçum değil. Mülkemmel biri olsam tabiki de herkes beni severdi, anlardı, takdir ederdi. Değilim ama. Böyle kabul eden istiyorum. 
Gerçekten bir yere ait olmak istiyorum, ama bir yer bulamıyorum. Sonra bu saçmalıklar oluyor ve boşuna geriliyorum. Sanki bir yer bulunca düzelecek gibi hissediyorum çoğu şey. Fakat orası yok gibi. Bulamıyorum. Bakmaktan da sıkıldım çünkü artık hayal kırıklığına bir an bile uğramak istemiyorum. Bilmiyorum artık.
Bağırmak istiyorum, BİLMİYORUM. NE YAPICAM BİLMİYORUM. Keşke deli olsaydım da her şey kafamda diyebilseydim. Bu daha çok can yakıyor. Çünkü gerçek hepsi, en koyanı da bu. Boşuna kendime yalandan çok iyi durumdasın mülkemmelsin demek saçma geliyor. Mutlu değilken mutlu takliti yapmam. Hiç değilse bu beni rahatlatıyor. Çok eleştirim var ve bunları boş vermektense, bunların rahatsız ettiğini bilmek, kendimi uyuşturup yalan söylemekten daha güzel.
Hiç arkadaşım yok. Ve bazen ailemin arkadaşım olmadığını bildiğini görüyorum, çok heyecanlanıyorlar. Kendimi özürlü gibi hissediyorum. Sanki bir canavar gibi, arkadaşım olanlar bana acıyanlarmış gibi. Çünkü ben kayıp bir deliyim ya. Başka bir kişiliğim hayat hikayem yok. En kötüsü insanlarda bunu yapıyor, atıyorum hayatımdan, bu sefer annem yalnızım diye üzülüyor. 
Hayat zor, kimseyi memnun edemiyorum. Çünkü insanları memnun edecek biri değilim. Ama yalnızlıımın ifşalamasından korktuğum için çok boşa girdim. Belki de gerçek mutluluğu yakalama olanakları kaybettim. Korkuyorum hata yapmış olmaktan. Her adım attığımda, her şeyin yıkılmasından korkar oldum. Tek yaptığım, doğruyu söylemek, kendim olmak ve tüm dünya yıkılıyor. Sıkıldım. Ne zaman biir beni anlayacak? Hala yıllar sonra hala aynı problem aynı bok. Ne yaparsam suçluyum.
Keşke bu dediklerim abartı olsaydı. Bana abartıyorsun diyen insanlar gibi abartsaydım otu boku. Keşke gerçekten ben hatalı olsaydım, Keşke problem ben olsaydım. Kabul edecek gerçekten üzülecek suçlu hissedecek bir şey yapmış olsaydım. İnsanlar özgürlüğümden dolayı özür dilememi bekliyor. Kendimden dolayı. Var olduğum için özür bekliyorlar. Sikerim hepinizin sikko egosunu. Kendilerine gelince öööööööööööööö ben çok acı çektim.
BOK.
BOK.
BOK
HANGİNİZ DİK BİLEKTEN KESİ AMINA KODUKALRIM?
HANGİNİZ EN GÜZEL YALLARINA 4 TARAFTAN SALDIRILDI?
HANGİNİZ HİÇ BİR SUÇU YOKKEN ÖLÜMÜNE YARGILANDI?
HİÇ BİR SİK YAŞAMAMIŞ AĞLAK OROSPU ÇOCUKLARISINIZ.
HİÇ 
AMA HİÇ 
BİR SİK YAŞAMADINIZ
SİKKO SİKKO AĞLAMAYIN.
Hepinizin problemi yarak kürek insanlar olmak. Benim problemim işte, bundan kaçamamak. Sonra neden üzgünsün. Bok gibisiniz. O yüzden. Ama sonran ben bokum. NEDEN? Bir gün dinlendi diye... sikerler...
Sıkıldım. Çok sıkıldım bunaldım. Bu yarak kürek insanların mutlu olmasından, benim burada olmamdan. Ben mutluluk hak ediyorum. bu boku değil. Ne bu amcıklarla arkadaşlık, nede yalnız olmayı. Adam akıllı insanlar hak ediyorum.
Pardon amınakoduklarım hayatta tutunacak hiç bir şeyim yokken ayaım kadığı için. Çok pardon 30 kişi ile aynı anda savaşamıyorum. Çok pardon hepiniz besleyecek kadar zengin değilim. Çok aprdon hepinizin sevgi açlığını besleyemediğim için.
ÇOK ÖZÜR DİLERİM YALAN SÖYLEMEDİĞİM İÇİN.
HEPİNİZ AMCIKSINIZ
4 notes · View notes
Text
Ne zaman dinlesem beni düşüncelere alıp sürükleyen bir şarkı var. Bu aralar içimde sürekli tarif edemediğim garip bir his var. Kötü veya iyi bir şey olacak hissi değil bu. Ne olduğuna karar veremiyorum hala. Ama ne zaman onu düşünsem göğüs kafesime ağırlık çöküyor, mideme ağrılar giriyor. Aşk mı bu diyorum kendi kendime. Sonra emin olamıyorum. Aşık olduğunda insan emin olabilir mi? Evet ben aşığım diyebilir mi bilmiyorum. Sürekli onunla olmak istiyor muyum acaba diye düşünüyorum. Sürekli olmasa bile evet yanımda istiyorum. Aradığımda ulaşabilmek, istediğimde görebilmek istiyorum. En önemlisi gün içinde stresli bir anım olduğunda eve döndüğümde beni beklerken görmek ya da evdeyken geleceğini bilmek istiyorum. Ben sanırım ilk defa evlenmek istediğim adamı buldum. Her haliyle istiyorum onu. Agresif, huysuz, mutlu, çocuksu halleriyle istiyorum. Babacan tavırlarına bayılıyorum. Bana kendimi güvende hissettiriyor. Bana zamanında senin hayatında olması gereken adamın senden güçlü olması gerekiyor demişti. Ben bunu duyunca karşı gelmiştim ona. O kadar doğru bir açıklama yaptı ki bana söyleyecek sözüm kalmadı. 'Hayatında senden güçlü bir adam olması gerekiyor çünkü sen çok güçlüsün ve bunu kaldırabilecek birine ihtiyacın var. Yeri geldiğinde senin yükünü azaltacak yeri geldiğinde yüklendikleri ile başa çıkışı ile sen gurur duyacaksın.' O kadar doğru ki bu söylediği. Özeleştiri yapmam gerekirse; ben çoğu yaşıtım adama saygı duymam. Bir şey söylemem, asla aşağılamam ama hayatımda saygı olan adama saygı duymak isterim. Sanırım bu yüzden babacan tavırlarını hayranlıkla izliyorum. Sahiplenişi, bakışları, ağır bir adam oluşu ve aynı zamanda içinde cıvıl cıvıl bir adam var. Bunların yanında aramızda inkar edilemez bir uyum var. Bir hocam zamanında hayatınıza aynı zevkleri paylaştığınız insanı alın demişti. O zamanlar hayatımda olan adamla tam anlamıyla zıt kutuplardır ve ben karşı çıkmıştım bu düşünceye. Şimdi anlıyorum ne demek istediğini. Beraber hayat kurmak istediğin insan ile ortak zevkleriniz olmalı ki hayattan beraber zevk alabilelim. Zıt kutuplar sadece tutku var eder. Onun dışında sana huzuru hissettirmez. Bunu başaran çiftler vardır illa ki ama ben sanırım bunu başarabilecek çiftlerden biri olamayacağım. Ben hayat birleştirmekten bahsediyorum. Basit zıt görüşler olabilir bu bir ilişkiyi ayakta tutar. Birbirimize bir şeyler öğretmemizi sağlar. Ama deniz kenarında sakin bir akşamüstü güneş batarken rakı içmenin keyfini paylaşabilmek... Ve bunu karşındaki istediği için değil. İkinizde orada olmak istediğiniz için. Ben sanırım bu adamı buldum sadece merak ettiğim biz hala neyi bu kadar çok uzatıyoruz. Bazen acaba ben mi yanlış anlıyorum aramızdakileri diye düşünüyorum. Sonra hissettiklerimi tek başıma hissetmiş olamam ki diyorum. Bana bakışları, yaşadıklarımız düşüncelerimin kuruntu olduğunu gösteriyor. Ben daha önce hiç tam anlamıyla açık olmamıştım ona karşı. Her zaman bana ben seni anlıyorum ama lütfen açık açık konuş benimle diyordu. Aramıza mesafeyi ben soktum. Konuşamadım. Hissettiklerim bana ağır geldi. Kaçtım. Zamanı değildi demek istemiyorum ama ben o zaman ona iyi gelmezdim. Şimdi kendimi iyi hissediyorum ve ona iyi gelmeye hazırım. Görüşmediğimiz zaman içerisinde benden uzaklaştığının farkındayım. Kızamam ya da neden diye soramam. Ben cesur olamadım ve gittim o da yoluna devam etti. Şimdi ise bir anda eskisi gibi olmasını bekleyemem. Bana karşı güvenini kaybetti. Tam anlamıyla sana inandığım an beni bırakıp gittin dedi. Ben senin yanında sadece kendimdim. Seninle aylarca konuşmamayı hak etmedim ben. dedi. Keşke beni anlasan. Ben aramızdakileri tamamen mahvetmemek için gitmek istedim. Ben iyi değildim. Şu an başkaları ile görüştüğünü biliyorum. Bu beni hem rahatsız ediyor hem rahatsız etmiyor. Aramızdaki duygulara güveniyorum. Bizim aramızda çok daha farklı çok daha değerli bir bağ var. Bir anda ortadan kaybolan ve geri gelen bir kadının ona yaşattığı bu yoğunluğu istemek zorunda değil. Daha rahat daha umursamaz olmak istiyor olabilir. Onu hayal kırıklığına uğratan bir kadınım onun gözünde. Neyi neden yaptığımı ona
anlatmaktan vazgeçmeyeceğim. Ne zaman ben istemiyorum artık derse o zaman yoluma bakarım. Bir dönem çok değerli bir arkadaş edindim kendime derim. Bunun olmasını hiç istemiyorum. Garip bir şekilde çok inanıyorum bize. Bu kadar inanıp hayal kırıklığına da uğramaktan korkuyorum. Hayat ne çıkartacak önümüze bilmiyorum. Belki de biz sadece birbirimize bir şeyler öğretmek üzere karşılaştırıldık. Sadece bu kadardır belki de. Bana biz ne kadar benzesek de bir o kadar apayrı dünyaların insanlarıyız deyip deyip duruyor. Evet doğru. Biz aynı çevrede büyümedik. Aramızda yaş farkı var. Tamamen aynı olmamızı bekleyemezsin zaten. İki farklı hayatı olan insanların ortak bir yol bulması gibi düşünebilirsin, bizim bu karşılaşmamızı. Arkadaşlarımız, ailemiz farklı. Bu olması gereken zaten. Ama huzur aradığımızda yaptığımız gittiğimiz yerler aynı. Bizi bir araya getiren şeyler bunlar zaten. Yalnız başına yaptığın her şeyi ben yalnız başıma yapıyormuşum zaten. Beraber gittiğimiz kumsal mesela. İkimizde o kumsala yeri geldiğinde tek başımıza gidiyormuşuz yeri geldiğinde arkadaşlarımızla. Tanıştığımız günün gecesi o kumsala gitmemiz, kumsalda ben koşarken peşimden başıma bir şey gelmesin diye gelmen. Film sahnesi gibi ama her şeyden daha gerçek bir anı. Ben bunları yaşatan hissettiren adamdan vazgeçmek istemiyorum.
9 notes · View notes
verilenkararlar · 3 years
Text
kabul ediyorum ki, o kadar yaratıcı değilim. diğer bloglar gibi güzel sözler, şiirler ve hikayeler anlatamam. şu her kesin dediği gibi yaşananlar yazdırıyor bir şekilde de diyemiyorum. bana ters işliyor galiba olaylar. yaşananlar yazdırmak yerine susturuyor, içime kapatıyor. takip etmeniz ya da beğenmeniz için de bir sebep yok. anonim olup sevgi sözleri yazmanız, kendinize yakın görüp size sıkıntı olan şeyleri anlatmanız için de bir neden göremiyorum. sadece buradayım çünkü, bazı insanların postlarını okuyunca kendime yakın görüyorum onları. onlar beni tanımıyor, bu durumda kendimi rahat hissediyorum. eğer tanırlarsa ya beğenmezse ya beni kötü bulursa sorunu da olmuyor. uzun süredir buradayım ama hiçbir şey yazmadım şimdiye kadar. cesaretim yok o kadar. gerçekten hesapta çok fazla taslak var hiçbirini paylaşmak istemedim. birilerine kötü gelmek istemedim. sadece hissettiklerimi yazıyorum ama yazım hatası yapsam bile, sürekli insanlar bunu kusur olarak görüp rahatsız olursa gibi düşünceler aklımdan çıkmıyor. düşüncelerimi belirtmiyorum çoğu zaman karşımda ki insan kırılır diye. o zaman da umursamaz diye eleştiriliyorum. galiba ne yaparsam yapayım bütün insanların gözüne giremem. illa ki beni beğenmeyecek birisi çıkacak karşıma.
5 notes · View notes
echoes-us · 2 years
Text
selam tumblr,
ne çok oldu sana uzun, upuzun yazmayalı. çok şey değişti hayatımda. medeni durumum, öğrenim durumum, soyadım, saçım, rutinim, çevrem, hayatım.. hiç bir arkadaşıma karşı hissetmediğim ama çok özlediğim o duyguyu yaşıyorum şu an: birikmiş yaşanmışlıkları bir çırpıda anlatma hevesi..
evlendim mesela. soyadım en sevdiğim kişinin soyadıyla aynı oldu. aynı çatının altında yaşamak gibi bir şey aynı soyadı ile anılmak. sonrasında açıldım. yine en sevdiğimin objektif desteği ile aldığım-ortadoğu için- radikal bir karar. beni iki yüzlü olmaktan ve hissettirmekten azat eden bir işti başörtüsünü çıkarmak. allah bizi doğru yoldan hiç ayırmasın. rutinim ise evde annesinin yemeklerinden, ona sunduğu tertemiz evden yararlanmaktan yemek pişirip temizlik yapmaya dönüştü. ama bunu fark ettiğim an o kadar kendimi hırpalamamaya karar verdim. artık her gün bir oda.
mezun oldum. bu aralar sıklıkla hiç bir s😌ke yaramadığını düşündüğüm, türkiyenin en iyi üniversitesinden birinin mimarlık fakültesinden aldım honor'lu diplomamı. bu konuyu seninle uzun uzun konuşacağız tumblr.
arkadaşlarım ile içimden yollarımın ayrıldığını hissediyorum. çevrem henüz yok, eşimin akrabalarıyla geçiyor günlerim. burayı da konuşacağız.
peki ya ben ne oldum?
ben çok sessizleştim tumblr. özgüvenim azaldı. kendime olan sevgim ve saygım azaldı. fakat beni düşündüren ve bugünkü yazma sebebim olan bir durum var, bugün ankaraya geldiğimde çok konuşkan, aynaya baktığımda gözlerimin ve yanaklarımın ışıldadığı, bombardıman espriler yapan, neşeli ve samimi bir şeyma oldum. fark ettim ki ben eskişehirde eşimin tepkilerinden, eleştirilerinden, o okusa bu kelimeyi doğru bulmazdı ama aşağılamalarından çok çekindiğimi fark ettim. onun düşünce sistematiğine her zaman hayran oldum, çoğu zaman makul ve doğru analizler yapmasına, insanlarla kurduğu ideal ilişkilere, içinde bulunduğumuz durumları yorumlamasına hep hayranlıkla karışık saygı duyuyorum. ama kendimi hep emrece düşünmeye çalışırken yakalıyorum tumblr.. onun dünyayı algılayış biçimini ne kadar doğru bulsam da ben aynı şekilde algılayıp yorumlayamıyorum dünyayı, bu benim için bir defect mi bilmiyorum. bazen safsatalarım oluyor evet, fakat ben sürekli hep üstüme bol gelen emrece düşünme tarzının içinde rahatsızken buluyorum kendimi. bu yazdıklarımı bile acaba okusa benim bu yazdıklarıma boş, keriz işi, yanlış der miydi diye yazdığımı fark ediyorum. sanki öyle yazmalı ve düşünmeliyim ki emre beni takdir etsin.. işte bu bir defect tumblr. kendim olamadıkça sessizleştim işte. yazmayı bile bıraktım.. umarım sağlıklı bir şekilde bu kafadan kurtulurum.
ailesi ile birlikteyken de bu düşünce çok hakim oluyor. duruşumda, kelimelerimde sürekli emrenin olası tepkisini düşünüyorum. çünkü başbaşa kaldığımızda beni eleştirmesinden çekiniyorum. bu da aşırı sessiz kalmam ile sonuçlanıyor. ama bazen de içimden hiç konuşmak gelmiyor tumblr..
diğer değişiklik ise mezuniyet durumu. para kazanmak istiyorum tumblr. ve her ne kadar emre ve ailesi karşı çıksa da ben özel sektörde mimarlık yapmak istiyorum. bu süreçte yüksek lisans yapmak mantıklı evet, akademisyenlik de fena seçenek gibi durmuyor. ama uzun vadede kendimi mimarlık yaparken görüyorum, akademisyen olarak değil. pte diye bir sınavda bir sıçış yaşadım. ve bu sıçışımın her detayını herkes biliyor. aslında bundan ne kadar rahatsız olduğumu fark ettim. tıpkı emrenin tusa girmesini deklare etmek istememesi gibi aslında ben de istemiyorum. kendi ailem bana okul dönemim boyunca hiç bir zaman sormamıştı neyde başarılıyım, neyde başarısız oldum. ben sadece çok sevinçli olduğumda veya gerçekten duygusal manada içinden çıkamadığımda paylaşıyordum ailemle. ama bu ailede her aşamanın konuşulmasından sanırım rahatsız oldum. bunun sebebini gerçekten bilmiyorum. ama konu benim kariyerim olduğunda konuşurken çok rahatsız olduğumu biliyorum. sanırım bundan sonra buna çok mahal vermeden yaşayacağım yaşayacaklarımı. sadece eşimle konuşup karar vermek bana en iyi hissettiren şeylerden biri. ve bu paylaşmama isteğimin sanki ben nankörlük ediyormuşum gibi hissettirmesine sinir oluyorum. aile kavramı benim için çok muğlak tumblr.. kendi ailem ve emrenin ailesinin dinamikleri bana pek uygun değil. ama artık böyle olduğu için kendimi suçlu hissetmek istemiyorum tumblr. ve kendimi bu dinamiğe uydurmak zorunda olmak da istemiyorum. tek isteğim sevgi saygı çerçevesinde ilişkilerimizi devam ettirmek. ama emre bunu onun ailesini sevmiyorum gibi yorumluyor. emre ile olan küçük ailemde ise hayatta hedefleri olan ve bunu gerçekleştirme yolunda birbirimize arkadaş ve sırt olacağımız, saygısı sevgisinden önce gelen, zaaflarımızdan utanmadığımız, sevmek ve sevilmek ihtiyacımızı bolca gidereceğimiz, birlikte iki ayrı birey olacağımız bir aile modeli bekliyorum.
1 note · View note
adamolmazz · 3 years
Text
Beni en rahatsız eden şey bir geleceğimin olmadığına olan inancım. Sanki ne yaparsam yapayım bir şey değişmeyecek, bir şeyler ters gidecek, bir yerlerde tıkanıp kalacak her şey. Sanki her şey çok önceden kurgulanmış. Bu beni sinirlendiriyor. Öfkeleniyorum. Öfke beni diri tutuyor, sonucu ne olursa olsun mücadele etmemi sağlıyor. İnat etmek hoşuma gidiyor. Yaşamaya çalışmak hoşuma gidiyor. İnsanlar sanki bana neden boşa çabaladığımı sorar gibi bakıyorlar. Belki de bakmıyorlar. Sadece merak ediyorum. O kurgunun sonunu merak ediyorum. Gerçekten değiştirilemeyen bir yazgı olup olmadığını merak ediyorum. O yüzden kendim gibi kayıp ruhlarla karşılaşıyorum belirsiz aralıklarla. Onları tanıyorum. Onlar beni tanımıyor. Saklanmayı onlardan iyi biliyorum. Ve saklandığım yerden onları görebiliyorum. Anlamıyorlar ama bariz bir rahatsızlık hissettikleri kesin. Bir süre sonra gidiyorlar. Bir çoğu bir şeyler istiyor. En samimi istekleri ilk günlerde geliyor. Sonra vazgeçiyorlar bir şeyler istemekten. Bir şeyler vermekten vazgeçiyorlar. En sonunda, benimle ilgili, benim bilmediğim bir şeyi anlıyorlar. Benimle ilgili kötü ve kendileri ile ilgili iyi bir şeyi kavrıyorlar. Sonra gidiyorlar. İyi bir kalp ve iyi bir dost kazanarak gidiyorlar. Unutmak üzere gidiyorlar. Bir şey demiyorum, söylenecek bir şey yok. Onlar gibi değilim. İntiharı hiç denemedim. Ve yaşama hiç onlar kadar tutunmadım. Hiç bir zaman hayata tutkuyla sarılmadım. Bir saat gibi yaşadım. Tik - tak. Saniye saniye. Hareketlerini izledim. Mesela kadehi nasıl tuttuklarını. Nasıl güldüklerini, nasıl sustuklarını. Arkalarını nasıl döndüklerini. Nasıl unuttuklarını. Onlarla benim aramda yüzlerce yıl önce imzalanmış kadim ve gizli bir anlaşma varmış gibiydi. Bir ara gelip benimle yaşadılar, sonra gittiler. Kendimi çölün kenarında gizli bir manastırın rahibi gibi hissediyorum. Huzur için geliyorlar, benimle sevişiyorlar, günahlarından arınıp ya da günahlarını kabullenip hatta bundan haz alır olduklarını anlayıp gidiyorlar. Ben gidemiyorum. Yer değiştiriyorum. Bir kafeye oturup kahve söylüyorum. Ne zaman bir durağanlık olsa, biraz dinlenmeye yeltensem, etrafımda duvarlar, kolonlar, kirişler peydahlanıyor. Üzerime yeniden bir mabet kuruluyor. Vücudumu garip orta çağdan kalma bir urba kaplıyor. Ben savaşçı değil miyim? Ben binlerce can veren görmedim mi? Bu aziz cübbesi beni neden sarıp sarmalıyor? Her gece sabahı bekliyorum. İşimi, hayatımı bunun üzerine inşa ediyorum. Çoğundan az çalışarak yine de yaşayacak kadar hatta biraz fazlasını kazanıyorum. Bir kaçına öğrettim bunu. Onlarda yaşamıyor. Geceleri sabahları bekliyor. Birbirimizi görüyoruz ara sıra. Sıradan şeylerden konuşuyoruz ara sıra. Sevişiyoruz ara sıra. Gittikçe daha az hissederek sevişiyoruz. Birbirimizin teninden daha çok tiksinerek. Boşalırken büyük bir mutluluk ve rahatlama olurdu başlarda. Şimdi sadece öfke aktığını hissediyorum ve kendimi. En gerçek hali ile kolumu, bacağımı, gövdemi. Ayak barmaklarımı. Uyumak istiyorum orda olmak istemeyerek ve yanımdaki her kimse orada olsun istemeyerek. Uyanmak istemeyerek uyumak istiyorum. Düşünmek istemeyerek uyumak istiyorum ve illaki uyanacaksam, hatırlamadan uyanmak istiyorum.
2 notes · View notes