Yalan söylemek, bizi besin zincirinin zirvesine taşımakla kalmadı, aynı zamanda bizi bugün olduğumuz yere de getirdi.
William von Hippel, modern insanın davranışlarının evrimsel kökenleri üzerine usta işi bir eserle karşımızda.
İnsan bir çelişkiler yumağıdır: Hedeflerimize ulaşmak için canla başla çalışırız ama çabalarımız meyvesini verdiğinde mutluluğumuz kısa sürer.
Dostlarımızın hayatta…
Hayatındaki değişimler ilk önce fark edilemeyecek düzeyde küçük olur. En net değişim ilk önce bakış açında ve ruh durumunda gerçekleşir. Çok daha iyi ve mutlu olduğunu ve hayata farklı baktığını görürsün. BU AŞAMADA hayatında daha elle tutulur bir değişim yoktur.
Kendini egosal oyunlara ve negatif gündeme kaptırmadan titreşimini yükseltmeye devam edersen kritik bir içsel enerji birikimine ulaşırsın. Değişimi yaratacak enerji içinde sessizce birikmiştir ve artık KUANTUM SIÇRAMA yapmana imkan tanır.
İŞTE BU AŞAMADA yepyeni bir sen, yepyeni bir yaşam yoluna adım atarsın. Bu yolda niyetlerinin gerçekleştiğini bir bir görürsün. Zihnindeki dinginliğe ve çevrendeki herkesin sana yaklaşımındaki pozitifliğe mutlulukla şahit olursun.
Bu muhteşem yolda yürürken sana eşlik etmeme izin verdiğin için teşekkürler...
Cerrahi maskelerin uygunluk değerlendirme süreleri esnasında en önemli kritik noktalardan birisi de maskenin hangi şartlardaki kullanım alanlarına göre hangi performans değerlerini karşılayıp karşılamadığının tespit edilmesidir. Cerrahi maskeler de için kullanım alanlarına göre birçok özel test standardı ve bu standartlara bağlı test kriterleri bulunmaktadır. Medikal amaçlı kullanılan cerrahi maskeler, bakteri geçirgenlik seviyesine göre Tip I ve […]
galiba git gide dibe çekiliyorum. kendi benliğimden de uzaklaştığımı hissediyorum. bu aralar bu buhranlı halim o kadar zarar veriyor ki bana. diş etlerim bile bazen üzüntüden kabarıyor. yeni benle tanışıyorum. hep ananem derdi böyle. çok üzüldüm dişlerimi vurdu. çok üzüldüm kafama vurdu diye. şaka maka başka bir benliğe evriliyorum. istediğim şey. sade. soft bir huzur. kavgasız gürültüsüz. insanın kendini açıklamak durumunda kalmayacağı bi hayat. bakmayın son birkaç yazımda baya kötü şeyler yazıyorum buraya. anonim olsun normal ileti kısmından yazıp ediyorsunuz sağ olun. ama şunun farkındayım. insanın dipte oluşu kadar sıçrama yapacağı zamanlarda vardır. sadece o zamanı dört gözle bekliyorum. her şey düzelecek biliyorum. istediğim sadece bu durumda çok kalmamak. çünkü bu durum insanın akıl sağlığını bile etkiliyor. güzel günlerde görüşmek üzere. dualarınıza da talibim. çok sevgiyle. hoşçakalın.
Az önce Hollanda’dan getirdiği bisikletlerini bir tek bana verip al götür tüm yaz bin diyen köyün en güzel abilerinden birini hastaneye yatırıp geldim. Babamdan büyük, bir eşi bir kendisi, yanakları heyecandan korkudan kıpkırmızı, oturamıyor. Akşam herhangi bir yerde sıçrama var mı diye btye gidecek, sabah büyük bir ameliyata girecek. Kalan günlerimi güzel geçireyim Yıldızko diyor. Diyet verirlerse yapmayacağım biliyor musun diyor. Ne diyeceğimi bilemeden dinliyorum. Mezun olup ayrılırken “Arkadaşlar birçoğumuz kanser olup öleceğiz. Umarım birbirimizi çok kötü hallerde görmeyiz ve çok çekmeyiz.” diyen arkadaşım geliyor aklıma.
Bu sakin ve yalnız çift hikayeleri beni en çok üzenlerden , bir çocuklarını anne karnındayken kaybetmişler, sonra nasip olmamış. En azından birbirleri var diyor annem. Bazı insanlara nasip olmayanları görmek de yaralıyor beni. Biz de varız Allah’tan yarım da olsa çeyrek de, bir parçasından yanlarında olmaya çalışıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde de bir arkadaşım ilerde bir çocuğum, torunum olmayacak diye çok korkuyorum Yıldızko demişti bana. Aklıma o ikisini oturup bekler görünce bu cümle de geldi. Ümidi kesmek gibi de olmasın ama bana bazen çoğumuz için ilerde en azından birbirleri var denmesi de nasip olmayacak gibi geliyor.
Allahım sen bizi de sevdiklerimizi de elden ayaktan düşürme. İmtihanlarımızı kolaylaştır. Yalnızlıksa yalnızlığımızı, beraberlikse beraberliklerimizi kolaylaştır.
Türk halk oyunları farklı bölgelerin kendi kültürlerinden özellikler taşıyan, halk danslarına verilen isimdir.
Özel olarak dikilmiş yöresel kıyafetler giyen dansçılar, müzik eşliğinde uyumlu bir şekilde dans eder.
Bu halk dansları, yöreden yöreye değişir.
Şimdi sırayla öğrenelim:
Hora: Trakya.
Zeybek: Ege, Güney Marmara, İç ve Batı Anadolu
Teke: Göller Yöresi, Batı Akdeniz.
Kaşık Oyunları-Karşılama Bölgesi: Konya Bölümü, Batı Karadeniz, Güney Marmara, Doğu Akdeniz
Horon: Orta ve Doğu Karadeniz.
Halay: Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri, İç Anadolu’nun Doğusu.
Bar: Kuzeydoğu Anadolu.
Kafkas: Kuzeydoğu
HORA
Dansçıların el ele ve kol kola tutuşarak, ritmik şekilde yan yana oynadıkları halk oyunu türüymüş. Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Çanakkale şehirlerinde oynanan türmüş.
ZEYBEK
Tek kişi ya da daire halinde dizilmiş kişilerin bireysel olarak oynadıkları halk oyunu türüymüş. Aydın, İzmir, Muğla, Denizli, Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Çanakkale, Kastamonu, Uşak, Manisa, Balıkesir, Burdur şehirlerinde oynanırmış.
TEKE
Yörede yaşayan dağ keçisinin hareketlerinden esinlenerek ortaya çıkmış bu oyun türünde sekme, arkaya dönüp kaçma, ani sıçrama figürleri görülürmüş.
KAŞIK
Dansçıların ellerinde kaşıkla ritim tutarak dans ettikleri halk oyunuymuş. Eskişehir, Afyon, Kütahya, Bilecik, Kırşehir, Konya, Mersin, Antalya, Bolu, Bursa’da kaşık dansı görülürmüş.
KARŞILAMA
İki kişinin karşılıklı durarak oynadıkları bir oyun biçimiymiş. Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, İzmit, Adapazarı, Çanakkale, Bursa, Bilecik’te oynanırmış.
HORON
Oyuncuların yan yana dizilerek, birbirine tutunarak oynadığı oyunlarmış. Kemençe veya davul da bu horona eşlik edermiş. Trabzon, Samsun, Artvin, Ordu, Rize’de bolca horon görebilirmişiz.
HALAY
Oyuncuların birbirine tutunarak oynadığı oyun türü de halaymış. Doğu, Güneydoğu ve Orta Anadolu’da davul ve zurna eşliğinde oynanırmış. Ayrıca Bitlis, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep, Erzurum, Erzincan gibi birçok yörede görülürmüş.
BAR
Yan yana düz ya da yarım ay biçiminde, oyuncuların birbirlerine tutunarak oynadıkları disiplinli grup oyunlarına bar denirmiş. Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde görülen bir oyun türüymüş.
The Sandbox (SAND) Bu Anlaşma Sayesinde Yüzde 20 Sıçrama Yaptı
The Sandbox (SAND) Bu Anlaşma Sayesinde Yüzde 20 Sıçrama Yaptı
The Sandbox’ın yerel token projesi SAND, Lionsgate Studios ile bir ortaklık ilan etmesinin ardından gün içerisinde sekiz ayın en düşük seviyesinden %20 sıçrama yaptı.
The Sandbox (SAND) %20 Yükseldi
SAND, duyurunun ardından %20 kadar sıçrayarak 0.9715 dolara kadar yükseldi, ancak sonunda kârının bir kısmı düzeltme gördü ve şu anda 0.85 dolardan işlem görüyor. Yaşanan bu artış, SAND coin…
Tarihsel Değerlendirmelerde Bir Hata: Anakronizm ve Vigizm Kavramları
Olay ve olgular hakkında birçok yorum, durum değerlendirmesi, analizi yapılır hatta muhtemel olasılıklar üzerinden konuşulur. Özellikle uzmanlar tarafından, tarihte dönüm noktası olmuş bu tür olayların sürekli gündeme getirilmesi ve ellerindeki bulgulara ve kendi bakış açılarına göre yorumlanması, değerlendirilmesi normaldir. Fakat herkesin bu değerlendirmeleri yaparken dikkat etmesi gereken iki kavram vardır. Bu kavramlar vigizm ve anakronizm'dir.
Anakronizm, tarihteki olay ve olguları değerlendirirken bu olayların gerçek zaman ve mekanlarından kopartılıp bazı sapmalarla farklı bir çerçevede değerlendirilip yorumlanmasıdır. Bu durum bizi tarihsel bir yanılgıya düşürecektir. Kısacası Anakronizm, zamanda sıçrama yaparak tarihsel yanılgılara sebep olur. Bu sıçrama rasyonel şeylere dayandığı gibi değer yargılarına da dayanabilir...
Sinemada, edebiyatta seyirci ve okuyucuyu şaşırtmak, eserlere gizem katmak için kullanılsa da tarihsel tartışma ve değerlendirmelerde anakronizme düşmek bir hatadır. Bu hataya bir örnek verecek olursak; 'Sokrates'in mahkemesinde giyotinle idam edilmesi bile gündeme gelmişti.' Bu cümle bir anakronizm örneğidir çünkü malumunuz giyotin Antik Yunan döneminde değil bundan neredeyse 2000 yıl sonra 1792'de Fransız Devrimi sürecinde icat edilmiştir.
Vigizm kavramı ise tarihi bir olayı ele alırken onun bilinen sonucunun etkisi altında kalınmasını ve o olayın günümüzün şartlarına göre değerlendirilmesini anlatır. Yine Fransız Devrimi'nden örnek verecek olursak; devrimin neden olduğu sonucu hepimiz biliriz, bu süreci yorumlarken XVI.Louis'nin idam edildiğini bildiğimiz için onun yönetimini ve öncesinde aldığı kararları bu sonuca paralel yorumlamamız bir vigizm örneğidir. Vigizm'e düşmemek için tarihsel gerçekliklerden ve ele alınan dönemin şartları, teknolojisi, değer yargıları ve gereksinimlerinden kopmamak gerekir.
Tam da yine gündemdeyken yıllardır süregelen İsrail Filistin savaşına senin bakış açın nedir merak ettim?
Başlayan savaşa ideolojik bakarsak ne Netanyahu'yu ne de Haması sevmiyorum. Ortada mağdur olanın yahudi ve filistinli normal vatandaşlar olduğunu düşünüyorum.
Öte yandan Filistin halkını desteklediğini söyleyenlerin Haması bir özgürlük savaşçısı olarak kahramanlaştırmasından da hiç hazzetmiyorum. Hamas çözüm sürecine girmekte oldukları huzurlu bir dönemi mahvetti. Bunu yahudi düşmanlığı ve radikal dincilik motivasyonlarıyla yaptı. Hamas bir terör örgütü olarak büyük bir başarıya ulaştı, İsrail savunmasını deldi ve istediği her şeyi yapabileceği izlenimini verdi. Şimdi İran'dan, Hizbullahtan destek yağıyor kendisine, politik bir zaferdir bu onlar için. Ama sonucunda karşı ateş açılacağını da gayet iyi biliyorlar, ılımlı olmak yerine bu yola şu gün tekrar giren Hamastır, Filistin insanını düşünen birisinin bu silahlı örgütü övmesi bence mantık dışıdır bu sebeple. Çünkü tekrar silahların çıkmasını sağlayan da, masum insanların namlu ucuna gelmesine sebep olan da şu gün için Hamastır.
Öte yandan İsrail tarafına gelirsek. Netanyahu gerçekten de hoşgörüye kapalı, aşırı dinci ve tutucu bir figürdür ama bu İsrail halkının tamamının böyle olduğu anlamına gelmez. Nasıl bizim dinci iktidarımız hepimizin tam bir temsili değilse Netanyahu da değildir, özellikle ayrıksı kimlikler üzerinde Netanyahuyu göndermek isteyen birçok İsrail vatandaşı bulunmaktadır. Bunun yanında Netanyahu'nun totaliterleşmek istediği gizli bir gerçek değildir ve böyle tehdit ve savaş durumları pekala kendisinin de işine gelmektedir, burada kendisinin de mağdur olduğunu pek sanmıyorum bu hususta.
Ben iki tarafa da gösterilen aşırı sempatiye karşıyım. Bu savaşta birçok ideolojik bakış karmaşık bi şekilde karşı karşıya gelip iç içe geçiyor: Anti-emperyalist bir yorum var, ümmetçi bakış var, Arap düşmanlığı ve yahudi düşmanlığı var, Amerikancılık var, tarihsel bir öfke var, az da olsa kimilerinde tarihi bir sempati de var. Ama aktörlerin hiçbiri sempatik bir tavır sergilemiyor, yalnızca politika var.
Hamas milliyetçi ve dinci motivasyonlarla Filistin'de iktidarını koymak istiyor ve bence İran güdümü ile İsrail'i bastıracağına gerçekten inanıyor. Öte yandan Netanyahu uzun zamandır ellerinde olmayan bir haklılık gerekçesine sahip, buradaki gazla merkezi bir güç kurarak demir yumruk vurabilir. Buradaki savaşın İran'a sıçrama ihtimali mevcut yorumlar arasında ki Azerbaycan sanırsam bu sebeple aktif desteğini Açıkladı İsrail'e, çünkü ortada bir Rusya yok. Bu noktada Türkiye ne kadar hala çekimser dursa da Amerika güdümüyle İsrail'den yana olabilir, tabi bunlar ileri senaryolar. Amerika bu yolla ikili bir zafer kazanmış olacaktır tabi, doğu bloğuna kayan Türkiye'yi tekrar elde edecek ayrıca WW2'daki özgürlük ve zafer anıtı olan kardeş ülkesini Ortadoğuya tam anlamıyla kabul ettirme şansı yakalayacaktır. Türkiye'nin buradaki tarafını doğru seçmesi de Suriye politikası, ekonomik yıpranmasına merhem olacak Amerika desteği ve İran'ın Rusya desteği yokluğu olacaktır. Sonuç: masum insanların kanı olacaktır her halükarda.
Şu anki İsrail'in tutumları Hamas odaklı gözükmekte, bizi şaşırtıp yayılmacı bir amaç gütmeden yalnızca Hamas terör örgütünü ortadan kaldırma motivasyonuyla ilerlerse bu noktada ben de Netanyahu'ya daha ılımlı yaklaşırım. Ama aldıkları bu gazla duracaklarını sanmıyorum ve savaşın İran'a sıçrayacağını ve Türkiye'nin de bu savaşta konumlanacağını düşünüyorum. Ayrıca hem ümmetçi hem de anti-emperyalist motivasyonlarla sergilenen yüksek Hamas (kendileri ilgili örgütü Filistin'e genellemeyi seçiyor) sempatisi sonucu geleneksel medyanın da oldukça taraflı olduğunu ve bunun savaş gibi etik olarak çok hassas noktalara sahip durumlarda çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Filistin'in kuruluşundaki gibi en sonunda tarih kazananı haklı sayacak, ben burada hiçbir siyasi aktörün haklı olduğunu düşünmüyorum ama her tarafta haksızlığa uğrayan birçok mağdur insan olduğunu düşünüyorum.
75 yıldır siyasette değişen tabelalar ve o tabelanın yüzleri.
Oyun aynı oyun, sadece oyuncular ve aldatmak için söylemler farklı.
Kazananı ve kaybedecek olanı önceden garanti eden siyasi hezimet.
Hangi ata oynanması gerektiği kurgulanmış bir tiyatro; sandık ve seçim!
Son yirmi yılda emperyalizm lehine zulüm uygulayanlar adeta sandıkları patlatarak kazanıyor. Kazandığını sananlar kaybettiklerini bir türlü anlamıyorlardı.
Şimdi yeniden tabela ve yüz değişimi yapıyorlar.
Hemde çok kullanışlı hale gelmiş Cumhuriyet Halk Partisiyle.
İstanbul belediye başkanlığı da sıçrama makamı yapıldı son yıllarda.
Oraya oturtulan gözünü en büyük makama dikiyor.
Emperyalizm, yürü koçum arkanda biz varız diyorlar.
Sütten ağzı yananlar yoğurdu üfleyerek yiyeceğine, ölümü gösterenlere aldanıp sıtmaya razı olarak sahaya yeni sürülmüş olanların peşine takılıyorlar.
Partisiz yönetim sistemini ilk yazan benim.
Bunu bile çalmış birilerini farklı bir kanalla ileri de lazım olursa kullanırız diye bazı bilgileri vererek kitap falan yazdırarak parlatıp devşirme yapıyorlar.
Yüzümüze gülene ekmeğimizi kaptıran olmaktan vazgeçmediğimiz müddetçe emperyalizm burada daha çok iş çıkartır.
sana destek olan insanlara bir baksana hele. bloglarına bir göz at. bir tanesinde bile sanatın büyüsü, felsefenin görkemi, sosyolojinin anlam yoğunluğu, psikolojinin izleri yok. cümleten cahiller tarafından çepeçevre sarmalanmışsın ve onlardan aldığın sözde güçle haklı olduğunu düşünüyorsun, bir de senin gibi bakmayan, düşünmeyen insanlara cahil diyorsun. normalde bilgiyle övünen birisi değilim fakat istiyorsan en hakim olduğun konuyu seç tartışalım. seni bir güzel madara edeyim şu sitede. karınca kadar bir şeysin kendini dev aynasında görüyorsun. senin yerinde ben olsam aynaya baktığımda bir zavallı, bilgisiz, hayatında hiçbir başarısı olmayan bir zavallı görürdüm. bunları anlamadığın sürece de bir sıçrama gerçekleştiremeyecek ve böyle cüce ruhlu olarak kalacaksın.