Pazar günlerini hiç sevmiyorum. Neden mi? O kadar fazla nedeni yok, belki bir kaç tane.
Hava kapalı olunca evde oturmak koymuyor da (çünkü 8tracks'den açtığım piyanolu müzikler eşliğinde buraya gelip yazmak gibi bir eğlencem olabiliyor.) hava güneşliyken evde oturmak var ya offf.
İnsanın en sevdiğinin, yani sevgilisinin dışarıda vakit geçirmeyi pek sevmeyen biri olması kadar zor bir şey yoktur herhalde. Sen ormanlık alanda yürümek olsun, piknik olsun, sahilde yürümek olsun çok isterken onun evde kalmak istemesi zoruna gidiyor insanın. Kötü olan bir şey de ayrı evlerde olmamız. Pazar günlerinin en sevmediğim yanı onun bu günü evde yalnız başına geçirmek istemesi. Bense tam tersini istiyorum ama demek ki her istenen şey olmuyor bu hayatta.
İkinci bir sebep kardeşim ve sevgilisi. Arkadaş bu kadar çok gezilir mi? Bir pazar da gezmeyin di mi. Yok illa ki şehir dışına çıkılacak, hava güzelse mangal yapılacak, dağ, orman, bayır yürünecek. Yağmurlu havada bile yağmur geçirmez üstlerle çıkıyorlar sakın ola ki sanmayın evde durduklarını. Bu kadar güzel yerlere beraber gitmek, güzellikleri paylaşmak hoş olsa gerek. Ben bunu her zaman yaşayamıyorum. Biz daha birlikte denize bile gidemedik sevgilimle :(
Anne ve babamla yaşıyorum, onlar da bugün değişiklik yapıp (!) Karşıyaka Çarşısına gidecekler sanırım. Ben eşlik etmeyeceğim gibi geliyor. Her zaman aynı yerler görmekten insan sıkılıyor.
En güzeli sanırım müziği alıp sahile çıkıp yürümek, o da üşenmezsem :)
evet artık çalışan bir bayanım. yalnız bu çok sabrımı sınayan bir iş oldu. turizm acentesinde çalılşmaya başladım. görevim yabancı otellere mail atmak veya telefon yoluyla onlarla görüşmek olacaktı. ancak attığım mailler 50 taneyse gelen cevaplar 5 tanedir. bütün gün internetin başında oturuyorum, facebook, ekşisözlük vs sitelerde vakit geçirmekten yoruldum. gözlerim ağrıdı, başım dönüyor ara ara. fiziksel olarak da etkilemeye başladı yani. bi iş yapıyor olsam fazla dert etmeyeceğim ama neredeyse hiç bir iş yapmıyorum. bi yandan da suçluluk hissediyorum falan. zor yani.
o kadar çok seviyorum ki her yerime işlemiş... saç diplerime kadar, öyle ki saç diplerim bile ağrıyor... şu yazıyı yazarken canım öyle acıyor ki parmak uçlarımda dahi o sevginin ağırlığı var. sevdiğim,uğrunda ölebileceğim adam benden uzak olmak istiyor, bunu kim kaldırabilir?? belki hiç bir seven kadın kaldıramaz ancak ben bunca sevgiyle hiç kaldıramıyorum. uyuyamıyorum, yiyemiyorum, yürüyemiyorum bile...her şeyde onun hayatımdaki aynı yerinde olmayışını hissediyorum. nefes alırken bile onu düşündüğümü varsayarsak aldığım nefesin ( alabildiğim kadarının çünkü onu bile zor alıyorum) bir anlamı yok gibi...
o yatağında huzur içinde uyurken ben burda ölüyorum. farkında olduğunu da biliyorum. en nefret ettiğim kişinin bile başına böyle birşeyin gelmesini istemem. ama kızamıyorum da ona. ne kadar isterdim şu an o uyurken başucunda olup saçlarını okşayabilmeyi...bilmiyorum bir daha bunu yapabilecek miyim.umarım izin verir :'(
yazının hiç bir amacı, konusu yok. sadece yazmak istedim. sanırım çok ama çok sıkıldım. geçen senelrde nasıl yalnız yaşıyormuşum hiç anlayamıyorum. şimdi bir kaç gün yalnız kaldım mı vakit geçmek bilmiyor. ne kadar bağımlı olmuşum başkalarına...
bütün gün yattım diyebilirim. oysa ki yürümem, koşmam lazım. son zamanlarda eski halimden eser kalmadı, tombik bir kız olup çıktım. tombik kötü değil belki evet ama tombik olamk istemiyorum ben. yataken boş durmadım ama, sürekli internet başındaydım ( çok lazım). Dizi izledim bölümlerce, müzik dinledim yüzlerce... Nedense saatler geçmiyor.
Bir bira açtım akşamüstü banyodan sonra, yine müzik eşliğinde. İyi geldi tabi ki. Bu hafta hiç okula gitmedim, daha doğrusu gidemedime, yatağı öyle çok sever oldum ki son zamanlarda, sanırım o da beni, ayrılamıyoruz birbirimizden.Ama her güzel şeyin bir sonu olmalı diyerek ayrılacağım yakın zamanda.
Akşamsa vakit daha hızlı geçiyor gibi. Sevdiğim adamı göremedim bugün ama çok da üzülmedim her nedense. Sanırım paranoyaklıklarım azaldı biraz. Paranoya kadar kötü bişey yoktur sanırım. Öyle yorucu ki. Akşamı da onunla konuşara geçiriyorum. Sanırım erken yatmam gerekecek yarın okula gidebilmek için. İstemiyorum amma zorunluluk diyelim.
Evet sevgili günlük bugünlük bu kadar, belki gece yine görüşürüz.
yine bir cumartesi, yine evde oturmayı seven hatta bayılan bir sevgili dolayısıya evde oturmaca. onun için hava hoş, oyunları var bayıldığı, vaktini su gibi geçirdiği. benimse bunlardan zerre zevk almadığımın farkında. ama olsun benim de dizilerim, filmlerim, müziklerim,kahvem ve en önemlisi brownie intense im var :) (yalnızlığa mahkumum vol 1)
havanın güzel oluşu dışarı çıkma isteğimi arttırıyor. izmir'de artık yaz geldi diyebiliriz. açık havada nargile içmenin keyfi bir başkadır yalnız da olsa. (yalnızlığa mahkumum vol 2)
alıştım artık, çok da dert etmiyorum. anlayan var mıdır bu durumu onu da bilmiyorum.