Tumgik
#Musa aleyhisselâm
yalnzardc · 1 month
Text
Mûsa Aleyhisselam
* Musa b. İmrân' b. Yashür b. Kahis b. Lavi b. Yakub b. İshak b. İbrahim aleyhisselamdır.
* Asiye validemiz onun adını Mûsa Aleyhisselâm koydu. Zira Mû İbrani dilinde suya derler. Sa da ağaca denir. Çünkü Mûsâ'yı su ile ağaç arasında bulmuşlardı.
* Otuz yaşına erdiği zaman da Firavun onu evlendirdi. o kadından iki oğlu oldu. Birnin adı Mersûn, diğerinin adı da Beliga idi.
Kırk yaşına erişi izzet, nimet ve saltanatla olmuştu. Bundan sonra da Medyen'e göçtü.
Şuayb (a.s.) büyük kızı Safura'yı nikahladı ve Hazreti Mûsâ'ya verdi
* Musa (a.s) zamanındaki Firavun'un isminin "Velid İbn Mus'ab b. Reyân" olduğu söylenmiştir. Bu Amelika soyundan idi. Künyesi de "Ebû Merre" idi. Aslen İran'ın Persepolis şehrindendi.
* Rivayete göre Musa Aleyhisselâm firavunun sarayında 30 sene kadar kalmıştı 
* Tefsirciler şöyle der: "Musa (a.s.) korku içinde, azıksız ve bineksiz yola çıktı. Mısır ile Medyen arasında sekiz günlük mesafe vardı. Rabbi hakkında taşıdığı iyi zannın dışında, yol hakkında herhangi bir bilgisi yoktu. Allah ona bir melek gönderdi de, melek ona yolu gösterdi. Rivayete göre, Musa (a.s.) Medyen'e vardığında zayıflıktan ve yolda ağaç yaprağı yemiş olmasından dolayı, otların yeşilliği karnında görülecek gibi idi."
* Şuayb Aleyhisselâm'ın Musa Aleyhisselâm'a verdiği Asa, avsec ağacındandı. Asanın baş tarafı iki çatallı, ucu da eğri ve kancalı idi.
* Hz Mûsa Aleyhisselam'ın 9 mucizesi :
Bu dokuz mucizenin birincisi; Asa idi
İkincisi; Beyaz el idi.
Üçüncüsü; Kıtlık idi. ( bu kıtlık 3 yıl sürmüştü)
Dördüncüsü: Mısır'da çıkan tufandır.
Beşincisi: Mısır'ı çekirgeler sarmasıdır.
Altıncısı: Buğdayları bitlerin sarmasıdır.
Yedincisi: Mısır'a gökten kurbağa yağmasıdır.
Sekizincisi: Nil ırmağından alınan suların al kan olmasıdır. Dokuzuncusu da: Mısır parasının, buğdayının, yemişinin, yenilecek her şeyin taş olmasıdır.
* Musa Aleyhisselâm, birçok mucize göstermişti. Bu âyeti kerime bunlardan pek açık dokuzuna işaret buyurmaktadır. Bunların nelerden ibaret olduğuna dair çeşitli izahlar vardır. Kazi-i Beyzavinin beyanına göre bunlar (1) Ejderha kesilen asâdır. (2) Güneş gibi parlayan yedi beyzadır. (3) Etrafa yayılan çekirgelerdir. (4) Halka musallat olan bitlerdir. (5) Kurbağalardır. (6) Meydana gelen kanlardır. (7) Taşların yarılıp aralarından fışkıran sulardır. (8) Denizin yarılıp yolların vücude gelmesidir. (9) İsrail oğullarının üzerine Tur dağının kalkıp düşecek bir vaziyet almasıdır.
* Rivayete göre Musa Aleyhisselâm'ın beraberindeki zatlar, altıyüz yetmiş bin kimse imiş. Firavun'un ordusunun öncü birliklerinde ise yediyüz bin kişi var imiş. Denizde Hz. Musa'nın vurduğu âsa ile oniki yol açılmış, müminler bu yollardan sağ salim sahile kavuşmuşlardır. Firavun ile ordusu bunları takip ederken tamamen boğulup gitmişlerdir. 
* Hak Teâlâ Firavun'u denize batırdığı günden Mûsâ'yı (a.s.) münacata çağırdığı vakte kadar aradan on bir ay geçmişti
* Musa aleyhisselâm; Şuayb aleyhisselamın kızı ve kendisinin de zevcesi olan Safura hanımı yanına alarak  Medyen'den ayrıldığı zaman kış mevsimi idi.
Tur dağına gittiğinde İsrailoğullarından Hârûn aleyhisselâmla birlikte bulunan on iki bin kişide başka, hepsi bir benzeri daha görülmeyen bir sevgi ile buzağıya bağlanıp tapmaya başladılar.
* Hz. Musa'nın Tur'da bulunduğu müddet: Zilkade ayı ile Zilhiccenin on gününden ibarettir. 
* Ve rivayet olunmuştur ki, onun ashabından bunca yüz bin kişiden 12.000 kişi buzağıya secde kılmaktan geri kalmıştı
* Rivayete göre Hz. Musa'nın arkasında Harun Aleyhisselam ile altı yüz bin kişi kalmıştı. Bunlardan ancak oniki bin kişi, buzağıya tapmamış, diğerleri tapmışlardı. Samiri ise münafık bir şahıs idi. İsrail oğullarından "Samire" denilen bir kabileye mensup idi veyahut sığıra tapan diğer bir kavmin fertlerinden bulunuyordu.
* Musa aleyhisselamla İsrailoğulları, Mısır'dan çıkışlarının üçüncü ayında yaz mevsiminin başında Tih Çölü'ne girdiler.
* Musa Aleyhisselâm ile beraber Mısır'dan çıktıkları zaman İsrail'in Oğullarının sayısı, çocuklar ile ihtiyarlardan başka (600570) kadar bulunmuş idi ki, bunlar harp ve dövüşe atılabilecek bir vaziyetde bulunan kimseler imiş.
* Ne zaman ki, Hak Teâlâ kendi yüceliği ile o dağa göründü, o dağ Yüce Allah'ın heybetinden çatlayıverdi. Tefsir-i şerifte şöyle rivayet olunmuştur ki, o dağ altı parça oldu. Ve Şam ülkesinde Hicaz topraklarına savruldu, düştü, bir parçasının adı Sübeyr'dir. İkinci parçasının ki Asûr, üçüncü parçasının da adı: Hira'dır. Öteki üç parçası da Medine'ye düştü ki birisine Uhud, birisine Rıdvan, ötekine de Erka derler.
* Hz. Musa ile Hz. Harun ana baba bir kardeştirler. Ancak ananın hakkı daha büyük ve anaları bir mü'mine olduğu için Hz. Musa'nın daha fazla yatışmasını ve yumuşamasını temin etmek için kendisine "anam oğlu" diye hitab edilmiştir.
* Yüce Allah; Mûsa aleyhisselâma, önce on sahife indirmiş sonra bunu, yüz sahifeye tamamlamıştı. Bundan sonra ona, birçok emirleri, nehiyleri, haramları, helalleri sünnetleri ve hükümleri içinde taşıyan Tevrat'ı, İbranice olarak indirmişti.
* Musa aleyhisselâm; kardeşi Harûn aleyhisselamın vefatından sonra üç yıl daha yaşadı,
İsrailoğullarının, üzerlerine kaldırılan Tur Dağı'yla korkutularak Tevrat hükümlerine göre amel edecekleri hakkında, kendilerinden kesin söz alındıktan kırk gece veya kırk gün sonra Musa aleyhisselamı hiç kimse göremedi.
Musa aleyhisselâm, vefat ettiği zaman yüz yirmi yaşında idi. 
* Hz. Harun'un vefatı Hz. Musa'nın vefatından bir sene öncedir.
* Musa aleyhisselam ile Harun aleyhisselam tih vadisinde vefat ettiler.
* Mûsa Aleyhisselam 320 yıl yaşamıştır.
* İbni Abbas Radiallahu anhtan rivayet olunduğu üzere, Musa Aleyhisselâm İsrail oğullarına haftada bir gün olmak üzere cuma günleri işlerini bırakarak Allah Teâlâ'ya ibadet ve itaatle meşgul olmalarını emir etmişti. Onlar ise bunu kabulden kaçınmışlar, "Biz Allah'ın yaratmayı tamamladığı cumartesi gününü tercih ederiz" demişlerdi. Bunun üzerine cumartesi günü kabul edilmiş ve bu
hususta aleyhlerine bir şiddet gösterilmiştir.
Musa Aleyhisselâmın Şemaili
Musa aleyhisselâm; uzun boylu, esmer tenli, yüksek burunlu, hafif etli," kıvırcık saçlı idi. Kendisinin kulaklarına kadar uzanan düz saçlı olduğu da rivayet edilir. Sağ elinde (nübüvvet beni) vardı.
6 notes · View notes
mesut-sems · 4 months
Text
Tumblr media
MUSA Aleyhisselâmın eceli yaklaşmıştı. Ey Musa, “Çoluk Çocuğuna Vedâ Et” Emri geldi. Musa aleyhisselâm, emre uyarak, çoluk çocuğuna vedâ eyledi. Küçük bir çocuğu vardı. Onu kucağına alınca kalbine, benden sonra bu küçüğün hâli ne olacak düşüncesi geldi. #ALLAH-U #TEALA, Ey Musa, deniz kenarına git buyurdu. Musa aleyhisselâm deniz kenarına gitti. Ey Musa, asânı denize vur buyurdu. Denize vurdu. Deniz açıldı. Dibi göründü. Musa aleyhisselâm baktı. Bir taş gördü. Kaygan, yarığı, çatlağı olmayan, yekpare bir taş idi. Ey Musa o taşa işaret eyle buyurdu Taşa işaret eyledi. Taş yarıldı. Musa aleyhisselâm baktı. İçinde zayıf, gözleri görmez, bacaksız bir böcek gördü. Ağzında yeşil, taze bir yaprak vardı. Ey Musa, ben #O #ALLAH'IM ki Razzâkım; zayıf, görmez, elsiz ayaksız bir böceği denizde sert, yekpare bir taşın içerisinde yaşatıyorum ve ona taze yeşil bir yem veriyorum da, sen, seni seven dostunun senin çocuğunu zâyi edeceğinden mi korkuyorsun. Benim Rahmetim senin şefkatinden ziyadedir buyurdu. ALLAH 'IN RAHMETİ VE BEREKETİ ÜZERİNİZE OLSUN. Hayırlı Nurlu Cumalar 🌿🌼🌿
50 notes · View notes
anonimbeyy · 5 months
Text
Allah ﷻ Hz. Musa'ya "Nedir o sağ elindeki, ey Musa?" diye sorunca Musa Aleyhisselâm sadece "asadır" demek yerine "O benim asâmdır. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim, ona başkaca ihtiyaçlarım da var." der. İşte buna belağatta konuşmaktan zevk aldığı için sözü uzatmak denir.
20 notes · View notes
kutlumesut · 19 days
Text
🌠"Seven Razı OL ur!
Hz Musa [aleyhisselâm], bir münâcâtında, Allah Teâlâ’ya, “Ey Rabbim, kulların içinde hangisi sana daha sevimlidir?” diye sordu; Allah Teâlâ,
“Sevdiğini elinden aldığımda, bana teslim OL an ve isyan etmeyen kimsedir” diye vahyetti.
Hz. Musa [aleyhisselâm],
“Ya Rabbi, kulların içinde en çok kime gazap edersin?” diye sordu; Allah Teâlâ şu cevabı verdi:
“Bir işte önce hayırlısını isteyip bir hüküm verdiğimde takdirime kızan kimsedir.”
Allah Teâlâ kudsî bir hadiste şöyle buyurmuştur:
“Kim benim hükmüme rıza göstermez, verdiğim musibete sabretmezse benden başka bir "RÂB" arasın!”🌹
"Aile Saadeti"🌹/Sayfa 27🌹
Tumblr media
7 notes · View notes
derdiderun · 1 year
Text
Şükr nâ kerden zevâl-i ni'metest Behre-i şâkir kemâl-i ni'metest
(Şükretmemek, nimetin elden gitmesine sebep olur, şükredenin kazancı, nimetinin bolluk bulmasıdır.)
Şöyle nakledilmiştir: Hz. Mûsa (aleyhisselâm) Tûr'a giderken zenginlerden biri şöyle niyaz eder: "Ey Allah'ın peygamberi! Malı koyacak yerim yoktur, Allah'a rica et de artık bana mal vermesin." Fakirlerden biri de avret yerini örtecek bir malı olmadığından kum ile örtülüp, "Ey Kelîmullah, halime bakıp merhamet eyle, dünyalıktan avret yerimi örtecek bir şeye mâlik değilim, bana yüce Allah bir miktar dünyalık ihsan etsin" diye niyaz eyledi. Hz. Mûsa (aleyhisselâm) Tûr'a varınca bu istekleri söyledikten sonra yüce Allah şöyle buyurdu: "Bunlardan zengin olana söyle, şükrü terketsin ve fakir olana söyle şükretsin." Hz. Musa (aleyhisselâm) önce zengin olanın evine akşama yakın teşrif buyurdu. Hizmetçi ve çobanlarının hayvanlardan süt sağdıklarını gördü. Hz. Musa'yı (aleyhisselâm) gördüğünde karşılayıp hürmetle bir yere oturttu. Hz. Musa (aleyhisselâm) şöyle buyurdu: "Senin muradını Cenâb-ı Hakk'a arzeyledim, 'Şükretmesin, malı azalır' buyurdu. Allah'ın vermemesini istersen şükretme. Hak Teâlâ sana artık mal vermez ve elinde olan da günbegün eksilir" deyince, o kişi, "Bana böyle deri arasında saf sütü ihsan eyleyen yüce Allah'a nasıl şükretmem? Yüz bin defa şükürler olsun" deyince, süt sağılan kabın içindeki olan süt altına dönüştü. Sonra, "Fakirin yanına varıp senin söylememi istediğini söyledim, 'Şükretsin, ben de ona mal vereyim' buyurdu" dediğinde, "Niye şükredeyim, benim neyim var ki şükür ve hamdedeyim?" deyince şiddetli bir rüzgar ortaya çıkıp üzerine örttüğü kumları uçurup avret yerini açıkta bıraktı. Meğer bu derece fakirin beteri dahi varmış.
Aşk Bağından Öğütler - Molla Murad en-Nakşibendi (k.s)
17 notes · View notes
m1rspostsblog · 2 years
Text
Allah Nasıl Misafir Edilir?
Musa Aleyhisselâmın ümmeti:
- Ya Musa! Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz. Buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız, dediklerinde Musa Aleyhisselâm, onları azarladı. «Nasıl olur, Allah (haşa) yemekten, içmekten ve mekândan münezzehtir» diyerek bir daha böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmemelerini tenbihledi. Fakat Musa Kelîmullah Turu Sina'ya çıkıp, bazı münasaatta bulunmak istediğinde, Allah tarafından şöyle nida olundu:
- «Ya Musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?»
Musa Aleyhisselâm:
«Ya Rabbi, böyle daveti size gelip söylemekten haya ederim. Nasıl olur, Zatı Ulûhiyetiniz onların söylediklerinden beridir» dedi.
Allah (c.c.):
«Söyle kullarıma, onların davetine Cuma akşamı geleceğim» buyurdu.
Musa Aleyhisselâm gelip kavmini durumdan haberdar etti, hazırlığa başlandı, koyunlar, sığırlar kesildi. Mümkün olduğu kadar mükellef bir yemek sofrası hazırlandı. Çünkü misafir gelecek olan ne bir vali, ne bir padişah, ne bir başka yaratıktı. Kâinatın yaratıcısı misafir olarak gelecekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, akşam üstü uzak yollardan geldiği belli; yorgun argın, üstü-başı birbirine karışmış bir ihtiyar gelip:
«Ya Musa! Uzak yollardan geldim, acım, bana bir miktar yemek verin de karnımı doyurayım» dedi.
Hz. Musa:
- Acele etme, hele şu testiyi al da biraz su getir bakalım. Senin de bir katkın bulunsun. Biraz sonra Allah (c.c.) gelecek, dedi.
Tabii adam daha fazla diretmeden çekip gitti. Yatsı vakti oldu, beklenen misafir halâ gelmedi. Sabah oluncaya kadar beklediler, halâ gelen giden yoktu. Neyse ümidi kestiler. Hz. Musa taaccüp içinde idi.
İkinci gün Hz. Musa Tur'a gidip:
- Ya Rabbi, mahcup oldum, ümmetim: «Ya Sen bizi kandırdın, ya Allah sözünde durmadı» diyorlar dediğinde, şöyle hitap olundu:
- Geldim ya Musa, geldim. Açım dedim, beni suya gönderdin, bir lokma ekmek bile vermedin. Beni ne sen, ne kavmin ağırladı.» Bunun üzerine Hazreti Musa Kelîmullah:
- Ya Rabbi bir ihtiyar geldi sadece, o da bir kuldu, Allah değildi. Bu nasıl olur? dediğinde Cenabı Allah:
- «İşte ben o kulum ile beraberdim. Onu doyursa idiniz, beni doyurmuş olacaktınız. Çünkü ben ne semalara, ne yerlere sığarım, ben ancak aciz bir kulumun kalbine sığarım. Ben o kulumla beraber gelmiştim. Onu aç olarak geri göndermekle, beni geri göndermiş oldunuz» buyurdu.
Demek ki, Allah için yapılan her şey, bizzat Allah'ın kendisine yapılmış gibi olmakta, Allah o kimseden razı olmaktadır.
12 notes · View notes
ah-val · 1 year
Text
Musa aleyhisselâm, Hak Teâlâ'ya niyazda bulundu:
— Yâ ilâhi!
Ben garibim.
İlâhi! Ben hastayım.
İlâhi Fakirim diye yalvarır.
Hak teâlâ hazretleri buyurdu:
— Benim Mevlâsı olduğum fakir midir? Benim tabibi olduğum hasta mıdır? Benim yanında olduğum garip midir? Yâ Musa!
Ben, o kulumu severim ki, elinde bir şeyi olmadığı zaman, tıpkı anasından ekmek isteyen çocuk gibi hacetini benden ister.
Yâ Musa! Sen de yemeğinin tuzunu ve nalınının tasmasını benden dile ki, bu bana hoş gelir.
Müzekki'n-Nüfus
6 notes · View notes
duadostlari · 10 months
Text
Tumblr media
Aşure günü şu duanın okunması mustahap görülmüştür
Allahumme ya gabilel tevbete adem (aleyhisselam) yevme aşura ve ya rafia idris (aleyhisselam) ilas semai yevme aşura ve ya muskine sefineti Nuh (aleyhisselam) ala cudiyyi yevme aşura ve ya ğıyase ibrahim (aleyhisselam) minen nari yevme aşura ve ya camia şemli yakub (aleyhisselam) yevme aşura, ve ya kaşife durri eyyub (aleyhisselam) yevme aşura, ve ya ferice kerbeti zin nuni (aleyhisselam) yevme aşura, ve ya sâmia daveti musa (aleyhisselam) ve harun (aleyhisselam) yevme aşura, ve ya nâsıra muhammed sallallahu aleyhisselam yevme aşura, ve ya haligal cenneti ven nar yevme aşura, veya haliga cibril (aleyhisselam) ve mikail (aleyhisselam) ve israfil (aleyhisselam) ve azrail (aleyhisselam) yevme aşura ve ya haligal arşi vel kursiyyu vellevhi vel galemi ves semavati vel ardı yevme aşura, ıgdi haceti vedfa annis seyyieti vel beliyyeti ya hayyu ya gayyumu ya zel celali vel ikram ya malikel yevmed din iyyake nabudü ve iyyake nestein ve sallallahu ala hayra halgih muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bismillahirrahmanirrahim
Ey her sıkıntıyı açan! Ey Âdem(Aleyhisselâmın tevbesini Aşûrâ gününde kabül eden Allah'ım! Ey İdris (Aleyhisselâm) Åşûrâ gününde semaya yükselten! Ey Nûh (Aleyhisselâm)in gemisini Âşûrâ gününde Cûdî Dağı'na yerleştiren! Ey İbrâhîm (Aleyhisselâmı) Aşûrâ gününde ateşten kurtaran! Ey Ya'kûb (Aleyhisselâm)ın dağınık ailesini Âşûrâ gününde bir araya getiren! Ey Eyyûb (Aleyhisselâm)ın hastalığını Âşûrâ gününde gideren! Ey Yûnus (Aleyhisselâm)ın sıkıntısını Aşûrâ gününde açan! Ey Mûsâ ve Hârûn (Aleyhimesselâm)ın
dualarını Aşûrâ gününde kabul eden! Ey sevdiği ve seçtiği Muhammed (Sallellâhu Aleyhi ve sellem) Efendimiz'in rûhunu Aşûrâ gününde yaratan. Ey Muhammed (Sallellâhu Aleyhi ve sellem)e Âşûrâ günü yardım eden! Ey cenneti ve cehennemi Âşûrâ gününde halkeden! Ey Cibril, Mîkâil, İsrafil ve Azrail (Aleyhisselâmı) Aşûrâ gününde vâreden! Ey Arş'ı, Kürsî'yi, Levh'i (Mahfüzu), Kalem'i, gökleri ve yerleri Âşûrâ gününde yaratan Allah'ım! Ey dünyâ ve âhiretin Rahmanı! Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Ey acıyanların en merhametlisi! Dünyâda ve âhiret dileklerimi, hacetlerimi,hayırlı muradlarımı yerine getir,ihsan eyle ,Senin tâatin, sevgin, muhabbetin ve rızan (ile geçirmek) üzere ömrümü uzun ve bereketli et, beni çok mübârek bir hayat ile yaşat, hayatı Tayyibe ile ihya eyle,taze bir hayat bahşeyle,benden kötülükleri,şerleri ve belâları savuştur,defeyle ve beni İslâm ve îmân üzere vefât etmemi nasip eyle.Ya Erhame'r-Rahimîn! Yâ Hayy! Yâ Kayyûm! (Ey gerçek hayat sahibi ve her şeyi ayakta tutan!) Ey celâl ve ikrâm sâhibi! Ey cezâ gününün yegâne mâliki! Ancak Sana ibâdet ederiz ve ancak Senden yardım dileriz. Allâh-u Te âlâ mahlûkātının en hayırlısı olan Muhammed (Sallellahu Aleyhi ve sellem) Efendimiz'e ve âli ashâbının cümlesine salât-ü selâm eylesin! Âmîn!"
Daha sonra da (70) yetmiş kere şu duayı okur:
"Allahummer'zugni kemalel husni ve seadetel ugba ve hayral ahirati vel ula "
“Ey Allah'ım !Bana mükemmel bir güzellik, âhiret saadeti ve dünya-âhiretin tüm hayırlarını nasib et.”
0 notes
esitemiz · 1 year
Text
Bir gencin tövbesi
Tumblr media
Allahü teâlâ, peygamberi Musa aleyhisselâma hitap edip " (Ey Musa! Filân mahallede, bizim dostlarımızdan biri vefât etti. Git onun işini gör. Sen gitmezsen, bizim rahmetimiz onun işini görür) buyurdu. Hazret-i Musa, emir olunduğu mahalleye gitti. Oradakilere: -Bu gece, burada, Allahü teâlânın dostlarından biri vefât etti mi? diye sorunca: -Ey Allahın peygamberi! Allahü teâlânın dostlarından hiç kimse vefât etmedi. Ama, filân evde zamanını kötülüklerle geçiren fâsık bir genç öldü. Fıskının çokluğundan, hiç kimse onu defnetmeye yanaşmıyor, dediler. Musa aleyhisselâm: -Ben onu arıyorum, buyurdu. Gösterdiler. Hazret-i Musa, o eve girdi. Rahmet meleklerini gördü.Ayakta durup, ellerinde rahmet tabakları olup, Allahü teâlânın rahmet ve lütfunu saçıyorlardı.Hazret-i Musa, yalvararak münacaat etti: -Ey Rabbim! sen buyurdun ki, o''Benim dostumdur.'' İnsanlar ise fâsık olduğuna şahitlik ediyorlar. Hikmeti nedir? Allahü teâlâ: (Ey Musa! İnsanların onun için fâsık demeleri doğrudur. Ama, günahından haberleri var, tövbesinden haberleri yok. Benim bu kulum, seher vakti, toprağa yuvarlandı ve tövbe etti. Bizim huzurumuza sığındı. Ben ki, Allah'ım! Onun sözünü ve tövbesini kabul ettim. Ona rahmet ettim ki, bu dergâhın ümitsizlik kapısı olmadığı anlaşılsın!) buyurdu. Read the full article
0 notes
ismailaganet · 2 years
Text
Çöplükten Cennete Götüren Sevgi - İbrahim Gürbüz Hoca Efendi
Çöplükten Cennete Götüren Sevgi – İbrahim Gürbüz Hoca Efendi
İbrahim Gürbüz Hoca Efendi’nin, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e muhabbet duymanın gerçek kurtuluşa vesile olacağı hakikatini Hazreti Musa (Aleyhisselâm)ın bir kıssası üzerinden anlattığı sohbet kesitini istifadelerinize sunuyoruz. İslâmî ilimler alanında ders ve sohbetlere, kısa soru-cevap videolarına, kısa kesitlere ve gündeme ilişkin özel programlara İsmailağa NET’ten ulaşabilirsiniz.…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
bulutbey79 · 2 years
Photo
Tumblr media
Peygamberleri şehit ettiler 15.07.2022  Osman Ünlü Tüm Yazıları Musa aleyhisselâma çok eziyet eden Yahudilerin, sonra gelenleri de bin Peygamberi şehit etti.   Sual: Yahudilerin kendilerine gönderilen peygamberlere eziyet ettikleri hatta öldürdükleri doğru mudur? Cevap: Yahudiler, Yakub aleyhisselâmın oniki oğlundan türemişlerdir. Yakub aleyhisselâmın adı İsrâîl olduğu için, bunlara “Benî İsrâîl”, yani İsrâîloğulları denildi. İsrâîl, Abdullah demektir. Musa aleyhisselâm Tûr Dağı’na gidince, bunlar dinden çıktı. Buzağıya taptı. Sonra pişman olup tövbe ettikleri için, Yahudi denildi. Yahudi, hidayeti, doğru yolu bulucu demektir. Yahudiler, Musa aleyhisselâma çok eziyet etti. Sonra gelenleri, bin Peygamberi şehit etti. İsa aleyhisselâmı babasız çocuk diye kötülediler. Annesi hazret-i Meryem’e kötü kadın dediler. Bunları öldürmek için saldırdılar. Ahir zaman Peygamberi Muhammed aleyhisselâmı zehirlediler. Hazret-i Osman zamanında, fitne çıkararak, halifenin şehit edilmesine sebep oldular. Hurufiliği meydana çıkarıp, Müslümanları parçaladılar, birbirine düşman ettiler. Abdülkadir-i Geylânî hazretleri, Hurufilerin on beş işte Yahudilere benzediklerini bildirmektedir. Hurufîliği Abdullah bin Sebe adında bir Yahudi ortaya çıkarmıştır. Asırlarca, Allah’ın gönderdiği dinleri, Peygamberleri yok etmeye uğraştılar. Dinleri yok etmek için masonluğu kurdular. Miladi 1918’de biten Birinci Cihan Harbinden sonra, ırz, namus ve din düşmanı olan komünist devletler kurdular. Bir yandan da, önce İstanbul, sonra Mısır hahambaşısı olan Hayım Naum, dünyanın biricik İslam devleti Osmanlı İmparatorluğunu yıkmak için, kapitalist ve emperyalist devletler arasında fırıldaklar çevirdi. Neticede, İslam âleminin liderliğini yapan koca imparatorluk parçalandı. Müslümanlara gerici denildi. İslamiyet kuvvetsiz kaldı. Yok olmaya yüz tuttu. https://www.instagram.com/p/CgEGmi6qnsX/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
yalnzardc · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media
8 notes · View notes
dzsimsek · 2 years
Text
Musa aleyhisselamın cennetteki komşusu
Musa aleyhisselâm bir gün; "Ya Rabbi, cennette benim komşum kim olacak, bana bildir de gidip onunla görüşeyim" diye dua eder...           İnsana dinini, imanını ilk öğreten annesi ve babasıdır. Onların rızası ise cennete açılan iki kapı gibidir. Peygamber efendimiz aleyhisselâm; "Cennet anne ve babanın ayağı altındadır" buyuruyor.           Büyüklerden birinin annesi vefât eder, bunun üzerine çok ağlar. Ona derler ki: "Ömrü bu kadardı, hepimiz öleceğiz. Dünyadaki rızkı bitmişti. Niçin bu kadar çok ağlıyorsun?" Cevap olarak şöyle der:           "Ben de biliyorum Rabbimiz her canlıya belli bir ömür vermiştir. Nefeslerimiz sayılıdır. Ecel geldiğinde onu hiçbir güç, ne bir dakika erteleyebilir, ne de öne alabilir. Benim ağlamamın sebebi şudur: Benim için cennete açılan iki kapı vardı, bir tanesi kapandı. Artık anneme hizmet edemeyeceğim..."          Hayatta iken anne ve babamızın kıymetini bilmeliyiz.          Musa aleyhisselâm bir gün; "Ya Rabbi, cennette benim komşum kim olacak, bana bildir de gidip onunla görüşeyim" dedi. Ona şöyle vahyedildi:         "Falan beldeye git! Çarşının başındaki kasap dükkânının sahibi senin komşundur." Musa aleyhisselâm adamı bulur. Kasap, Musa aleyhisselâmı tanımıyordu. Onu dükkânında oturttu, işi bitince evine götürdü, ona ikrâmda bulundu...          Musa aleyhisselâm, dikkatle ev sahibini takip ediyordu. Pişirilen yemeğin bir kısmını misafirin önüne koydu. Geriye kalan kısmını da zembilde asılı olan yaşlı bir kadına yedirdi. Döndüğünde misafirin yemediğini görünce sordu; niçin yemediniz? O da, "Sen bana zembildeki sırrı söylemedikçe, bir lokma bile almam!" diye cevap verdi.          Ev sahibi, "Madem çok merak ediyorsun anlatayım" dedi. "Zembildeki yaşlı kadın benim annemdir. İyice takatten düştü. Evde ona bakacak başka kimsem de yoktur. İşe gittiğimde herhangi bir hayvanın kendisine zarar vermemesi için onu zembile koyuyorum. Her gün gelip, iki öğün yemek yediriyorum. Diğer hizmetlerini de görüyorum.          Musa aleyhisselâm meseleyi anlamıştı, yalnız merâk ettiği bir şey vardı; o da, yemek yerken yaşlı kadının dudakları kıpırdıyordu. Oğluna sordu; "Annen ne diyordu, sen de neye amin diyordun?"         "Annem, her hizmet edişimde, 'Allah seni Cennette Musâ aleyhisselâmla komşu eylesin' diye dua eder. Ben hiç ihtimâl vermediğim halde, bu güzel duaya amin derim. Ben kim oluyorum ki, o büyük peygambere komşu olayım!..          O zamana kadar kim olduğunu saklayan misafir kendini tanıttı:           "Ben Musa'yım. Beni Allahü teâla gönderdi. Bana cennette komşu olacağının müjdesini vermek için geldim. Sana müjdeler olsun..."
0 notes
ilmiyyat1453 · 3 years
Text
Hz. Musa (aleyhisselâm) Medyen’e ulaştığında evi, işi ve eşi yoktu. Bir iyilik yaptı. Sonra gölgeye çekildi ve “Ey Rabbim bana lütfedeceğin her türlü hayra muhtacım.” diye dua etti. O gün güneş batar batmaz evi de oldu işi de eşi de oldu. Bu duayı tecrübe et.
İbrahim Tüfekçi'den alıntıdır.
532 notes · View notes
derdiderun · 1 year
Text
Tumblr media
Nesline Bereketi Miras Bırak!
Kişinin salih bir insan olması, nesline büyük bir bereketi miras bırakması anlamına da gelmektedir. Kur'an'da anlatılan Musa (aleyhisselâm) ve Hızır (aleyhisselâm) kıssasında bu noktayı tavzih eden önemli bir ayet vardır. Bilindiği üzere Musa (aleyhisselâm) Hızır (aleyhisselâm)'a Allah tarafından yönlendirilmiş ve onda olan ilimden istifade etmesi talep edilmiştir. Hızır (aleyhisselâm) kendisine bu maksatla gelmiş olan Musa (aleyhisselâm)'a, bu isteğini ancak ve ancak yaptığı işlerin hikmetini sormaması şartıyla kabul edeceğini ifade etmiştir. Kıssanın konumuzla taalluk eden yönü ayet-i celilede şöyle anlatılmaktadır:"Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yemek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır hemen onu doğrultu. Mûsa:"İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın" dedi." (Kehf, 77.)
Hızır (aleyhisselâm), üçüncü kez de yaptığı işin hikmetini soran Musa (aleyhisselâm)'a "İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim." (Kehf, 78.) Ve yukarıda zikrettiğimiz ayette yer alan "yıkılmak üzere olan duvarı doğrultma" fiilinin hikemtini şöyle beyan etmiştir: "Duvar ise, o şehirde iki yetim oğlana ait idi. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Onun için Rabbin istedi ki o iki çocuk erginlik çağlarına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar." (Kehf, 82.)
Ne kadar ibretlik değil mi? Cenâb-ı Hak salih olduğu için bir babanın yetim neslini, onun iyi bir kul olması hürmetine malik oldukları hazineden mahrum bırakmamış ve onların faydalanabilmesi için bu hazineyi muhafaza etmeyi bizatihi tekeffül etmiştir. Salih babasının bereketi -velev ki bu dar-ı dünyadan göçmüş olsa da- nesline sirayet etmiş ve Allah (celle celaluhu) Hızır (aleyhisselâm)'ı göndererek yıkılmak üzere olan duvarı düzelttirerek mallarını koruma altına almıştır. Bu kıssa, kendi diliyle babalara hitap eder: "Ey Babalar! Sizler de bu salih baba gibi olun ki kıyamete dek nesliniz salih bir kişi oluşunuzun maddî-mânevî bereketinden müstefid olsun."
Modern Dünyada Şuurlu Mümin Olmak - Ömer Faruk Korkmaz
17 notes · View notes
m1rspostsblog · 2 years
Text
Tumblr media
Allah Nasıl Misafir Edilir?
Musa Aleyhisselâmın ümmeti:
- Ya Musa! Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz. Buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız, dediklerinde Musa Aleyhisselâm, onları azarladı. «Nasıl olur, Allah (haşa) yemekten, içmekten ve mekândan münezzehtir» diyerek bir daha böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmemelerini tenbihledi. Fakat Musa Kelîmullah Turu Sina'ya çıkıp, bazı münasaatta bulunmak istediğinde, Allah tarafından şöyle nida olundu:
- «Ya Musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?»
Musa Aleyhisselâm:
«Ya Rabbi, böyle daveti size gelip söylemekten haya ederim. Nasıl olur, Zatı Ulûhiyetiniz onların söylediklerinden beridir» dedi.
Allah (c.c.):
«Söyle kullarıma, onların davetine Cuma akşamı geleceğim» buyurdu.
Musa Aleyhisselâm gelip kavmini durumdan haberdar etti, hazırlığa başlandı, koyunlar, sığırlar kesildi. Mümkün olduğu kadar mükellef bir yemek sofrası hazırlandı. Çünkü misafir gelecek olan ne bir vali, ne bir padişah, ne bir başka yaratıktı. Kâinatın yaratıcısı misafir olarak gelecekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, akşam üstü uzak yollardan geldiği belli; yorgun argın, üstü-başı birbirine karışmış bir ihtiyar gelip:
«Ya Musa! Uzak yollardan geldim, acım, bana bir miktar yemek verin de karnımı doyurayım» dedi.
Hz. Musa:
- Acele etme, hele şu testiyi al da biraz su getir bakalım. Senin de bir katkın bulunsun. Biraz sonra Allah (c.c.) gelecek, dedi.
Tabii adam daha fazla diretmeden çekip gitti. Yatsı vakti oldu, beklenen misafir halâ gelmedi. Sabah oluncaya kadar beklediler, halâ gelen giden yoktu. Neyse ümidi kestiler. Hz. Musa taaccüp içinde idi.
İkinci gün Hz. Musa Tur'a gidip:
- Ya Rabbi, mahcup oldum, ümmetim: «Ya Sen bizi kandırdın, ya Allah sözünde durmadı» diyorlar dediğinde, şöyle hitap olundu:
- Geldim ya Musa, geldim. Açım dedim, beni suya gönderdin, bir lokma ekmek bile vermedin. Beni ne sen, ne kavmin ağırladı.» Bunun üzerine Hazreti Musa Kelîmullah:
- Ya Rabbi bir ihtiyar geldi sadece, o da bir kuldu, Allah değildi. Bu nasıl olur? dediğinde Cenabı Allah:
- «İşte ben o kulum ile beraberdim. Onu doyursa idiniz, beni doyurmuş olacaktınız. Çünkü ben ne semalara, ne yerlere sığarım, ben ancak aciz bir kulumun kalbine sığarım. Ben o kulumla beraber gelmiştim. Onu aç olarak geri göndermekle, beni geri göndermiş oldunuz» buyurdu.
Demek ki, Allah için yapılan her şey, bizzat Allah'ın kendisine yapılmış gibi olmakta, Allah o kimseden razı olmaktadır.
15 notes · View notes