Tumgik
#adaptasyon
dianaa70 · 8 months
Text
Bende ki sıkıntı adaptasyon. Dünyanıza adapte olamadım 6548 gündür.
5 notes · View notes
kriptoradar · 4 months
Text
Kripto Dünyasında 2024: Bitcoin'in Yarılanması, Güvenlik Zaferleri ve Oyunun Evrimi 🚀
Tumblr media
Kripto Dünyasında 2024
🌐🚀 Kripto Dünyası 2024: Bitcoin, Güvenlik ve Oyunların Yükselişi https://x.com/kripto_radar/status/1739559450996879376?s=20 2024, kripto dünyası için dönüm noktası olabilir. Bitcoin'in yarılanması, analist tahminleri ve kripto güvenliğindeki zaferler öne çıkıyor. Bitcoin'in döngüsü, beş aşamalı bir yolculuk sunarken, güvenlikteki düşüş, sıkı yasal önlemlere ve kontrollerin artmasına bağlanıyor. Glassnode'un 2023 raporu, dijital varlıkların güçlü bir yıl geçirdiğini gösterirken, 2024'te ETF onayı ve Bitcoin yarılanmasıyla büyümenin devam edeceği öngörülüyor. Kripto oyunlar, NFT ödülleri ve DeFi entegrasyonuyla inovasyon sunarken, NFT'lerin 2024'te canlanması, güçlü topluluklar ve projelerle şekillenecek gibi görünüyor. 🎮🌌 Read the full article
0 notes
Text
Açık Tohumlu Bitki Ne demek?
Açık Tohumlu Bitki Ne demek?
Tumblr media
#AçıkTohumluBitki, #AçıkTohumluBitkiAdaptasyonu, #AçıkTohumluBitkiNedir, #AçıkTohumluBitkiÖzellikleri, #AçıkTohumluBitkiler, #AçıkTohumluBitkilerÖrnekler, #AçıkTohumluBitkilerÖzellikleri, #AçıkTohumluBitkilerVeEkonomi, #Ardıç, #BiyolojikÇeşitlilik, #Çam, #Çamgiller, #ÇevreselAdaptasyon, #ÇevreselDeğişikliklereUyum, #Dayanıklılık, #DoğalEkosistemler, #DoğalYaşamdaAçıkTohumluBitkiler, #DoğayaAdaptasyon, #EkonomikKullanım, #EkonomikÖnem, #Ekosistem, #EkosistemDirenci, #EkosistemdeAçıkTohumluBitkiler, #EkosistemdeAçıkTohumluBitkilerinRolü, #EkosistemdekiRol, #EndüstriyelKullanım, #EndüstriyelKullanımAçısındanAçıkTohumluBitkiler, #Gymnospermae, #KağıtEndüstrisi, #KağıtHamuru, #Karaçam, #Kereste, #KeresteEndüstrisi, #Köknar, #Kozalak, #KuraklıkDirenci, #Mobilya, #Odun, #OdunEndüstrisi, #OdunluBitkiler, #PeyzajDüzenlemeleriIçinAçıkTohumluBitkiler, #PeyzajTasarımı, #RüzgarlaTohumYayma, #SoğukHavaDirenci, #SüsBitkisi, #YapıMalzemeleri https://is.gd/9py4Qv https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/acik-tohumlu-bitki-ne-demek/
Açık tohumlu bitki veya bitkiler, Gymnospermae olarak adlandırılan bir bitki grubunu ifade eder. Bu bitkiler, tohumlarını açık kozalaklar üzerinde taşıyan ve çıplak tohumlara sahip olan bitkilerdir. Açık tohumlu bitkiler, kapalı tohumlu bitkilerden (Angiospermae) farklı olarak çiçekleri ve meyveleri genellikle barındırmazlar.
Bu bitki grubu, genellikle soğuk ve ılıman iklimlerde yaygın olarak bulunur. Öne çıkan örnekler arasında çamgiller sınıfına ait olan çam, karaçam, köknar, ardıç gibi ağaç türleri bulunur. Açık tohumlu bitkilerin tohumları, kozalaklar üzerinde açıkça görülebilen bir şekilde bulunur ve genellikle rüzgar tarafından taşınarak çevreye yayılır.
Bu bitkiler, dayanıklı ve uzun ömürlü odunlu gövdeleriyle dikkat çeker. Odunları genellikle endüstriyel amaçlar için kullanılır; mobilya, yapı malzemeleri, kağıt hamuru gibi ürünlerin üretiminde değerlidir. Ayrıca, açık tohumlu bitkiler peyzaj tasarımında da kullanılır ve rekreasyonel alanlarda estetik değer katmak için tercih edilir.
Açık tohumlu bitkilerin çevresel adaptasyon yetenekleri, çeşitli ekosistemlerde başarıyla varlık göstermelerini sağlar. Ancak, bu bitki türleri genellikle çiçek ve meyve eksikliği nedeniyle süs bitkisi olarak tercih edilmezler. Genel olarak, açık tohumlu bitkiler, doğanın çeşitli alanlarında kendine özgü özellikleri ve ekonomik önemi ile bilinirler.
Açık tohumlu bitkiler, diğer birçok bitki türünün aksine çiçek ve meyve olmamasına rağmen biyolojik çeşitlilikte önemli bir rol oynarlar. Tohumlarını rüzgarla taşıyarak yayma yetenekleri, farklı habitatlarda kolayca yayılmalarını sağlar. Özellikle soğuk ve dağlık bölgelerde, açık tohumlu bitkilerin dirençli yapısı ve kışa dayanıklılıkları, bu bölgelerdeki ekosistemlerde belirleyici bir faktördür.
Açık tohumlu bitkiler, çevresel değişikliklere adapte olma kabiliyetleriyle de bilinirler. Farklı iklim koşullarına uyum sağlama yetenekleri, ekosistemlerinde uzun vadeli varlıklarını sürdürebilmelerini sağlar. Bu bitkiler, kuraklık, soğuk hava ve yüksek rakımlı alanlar gibi zorlu koşullara karşı dayanıklılık gösterirler.
Ekonomik açıdan, açık tohumlu bitkilerin odunları ve keresteleri endüstriyel kullanım için önemlidir. Odunları, dayanıklılığı ve uzun ömürlülüğü nedeniyle yapı malzemeleri, mobilya ve kağıt endüstrisinde yaygın olarak kullanılır. Ayrıca, peyzaj düzenlemelerinde estetik değeri ve dayanıklılığı nedeniyle süs bitkisi olarak da kullanılabilirler.
Açık tohumlu bitkiler, doğada çeşitli ekosistemlerde başarıyla varlık gösteren, dayanıklı ve ekonomik olarak önemli bitki türleridir. Ekosistemlerdeki biyolojik çeşitliliği desteklerlerken, endüstriyel kullanımlarıyla da insanların günlük yaşamında etkili bir şekilde yer alırlar.
0 notes
dilperisanimmmm · 8 months
Text
Okul kapandığından beri bugün ilk gün doğumunu gördüm. Şükür.
0 notes
sillagen · 4 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Kaç gündür o kadar yoğunum ki kazadan dolayı arabada hasar olduğu için merkeze yaptırmaya götürdüm. Arabanın ön camı komple değişmesi lazımdı. Acele olması gerekiyordu. Çünkü 28'ine muayene var yoksa geçemiyorum. Farım çatlamıştı. Onu da tamir ettirdim. Farlarımı da cilaladılar. Doblo olduğu için arka kapıları da yağladık. Arabanın gözleri çok güzel oldu. 👌🏻O sıra çay verdiler. Abla çay iç diye. Çay tabağı kirli değil fazla yıpranmış tam samimi esnaf hali. Baya ucuza kapattık elhamdülillah. En yakın arkadaşım Merve'nin babası eski sanayicilerden cam için ona sormuştum. Ethem Amca'ya "sanayide tanıdığı olan kız"olduk dedim. Sesli gülerek "ee ne yapacan" dedi. Gerçekten "ee napacan". O sıra sanayiye benim gibi tamire gelen abi ile tanıştık. Baya muhabbet ettik. Çok komik adamdı. Çok güldüm. Tır şoförüymüş yaşadığı kazayı anlattı. Anlatırken o kadar güldüm anlatmam. Erkekler travmatik olayları ile çok iyi dalga geçebiliyorlar. Osman Abi Allah razı olsun çok komik adamsın. Rabbim bundan sonra dostuma düşmanıma kaza bela vermeden her daim araba sürmeyi nasip etsin. Babamın okulundan Ali Hoca babamı almaya gittiğimde sürücü kursunda ders de veriyormuş abla "maşallah çok güzel ve seri sürüyorsun" dedi. Mutlu etti beni "normalde kadın sürücüler beğenilmez teşekkür ederim" dedim. Hanıma da öğretiyorum inşallah o da adaptasyon sağlar dedi. İnşallah derken abla hızı seviyorsunuz dedi. Bir gün otobana aynı zamanda girmiştik. Bana yetişememiş tırlar onu çok ürpettiyormuş öyle dedi. Ben en fazla 110 görürüm ya dedim. Sol şeritte bazen üstü oluyor ama orta şerit hep 90- 100 malum en fazla o kadar hız hakkım var dedim güldü. Benim hocam küçük kardeşim hızı ondan öğrendim dbhxhdhd Ahmet canım Ahmet gülüm Ahmet.
38 notes · View notes
tilkilerr · 7 months
Text
hayatta ki herseyin arasından en ilahi gucuyle parlayan şeyin adaptasyon olduğuna inanıyorum.normallesecek.bazen böyle hissedebilirim.ben dağılmış bir potansiyelim.hepinizi metin hara gibi ziplatabilirdim ama onun yerine kendime durust oluyorum.daha cok su icin bide ayakta isemeyin.aptal gibi hissettirmeyin kendinize.dagilalim.
7 notes · View notes
potikare · 2 years
Text
özellikle gün içinde ve sabah namazından sonraki dualarımda kendimi öyle bir kaptırıyorum ki tüm dünyayla iletişimim kesiliyor. bitince beş dakika adaptasyon süreci yaşıyorum.
62 notes · View notes
cuy-i-ruh · 7 days
Text
tatil dönüşü adaptasyon sorunu yaşıyorum. ders çalışmam lazım ama yapamıyorum. içimden gelmiyor. ihya okumam lazım bari onu yapayım dedim oturdum. tüm sosyal medyaları gezdin şu anda da bu satırları yazıyorum. oyhhh Allah'ım sen bana ders çalışma azmi ver yeniden lütfen amin.
4 notes · View notes
harfzen · 24 days
Text
3 notes · View notes
birguzelllincirkini · 3 months
Text
youtube
Farklılıklarımız zenginliklerimizdir. Farklı düşünen insanlar, farklı geçmişten ve ortak geleceğe gidebileceğimiz insanlarımız, bizi besler ve yenilikçiliğin anahtarı olurlar.
Tek geçmişten gelen insanların tek geleceğe gitme ihtimalleri daha azdır. Farklılaşmadıkları, değişmedikleri, farklı düşüncelere kucak açmadıkları için, mevcut statükoyu, kendi önyargılarını, kendi bakış açılarını hakim güç yapacaklardır.
Farklılıklara kucak açmayan, kendi görüşünü hakim güç yapanlar, kendi hükümdarlıklarını sürdürmek için baskıcı bir rejim kurmak durumunda kalacaklardır.
Tarihe baktığınızda, imparatorlukların, baskıcı rejimler olmadığını, özgür bıraktıklarını ve farklılıkları kucakladığını görürsünüz. 1. Dünya savaşı sonrasında oluşan ulus devletler, baskı nedeniyle kimlik bulma arzusundaki milliyetçi akımları çok daha fazla ön plana çıkartmıştır.
Takımlarda da, farklılıklar kucaklanmadığında, yandaş akımların ve taraftarların sayıları artacak. Baskıcı yönetimler, güç ile birlikte kendilerini daha da kuvvetlendirmeye, yandaşlarının daha fazla güçlenmesine, birilerini öncüllemeye, öncüllenenlerde biat etmeye, biat edenler düşünmemeye, güç zehirlenmesine uğradıkça, daha fazla korku ve koruma hissine kapılmaya, kendi koltuklarını korumak için daha fazla katil fare çıkartmak istemeleri tamamıyla doğal bir insan davranışıdır.
Liderler bu döngüyü bildiklerinde, kendi isteklerine göre kendi yönetim tarzlarına belirlerler. Farklılıkları kucaklamak ve fikirlere saygı duymak kadar, onları baskılamak ve onlara sürekli olarak mob etmek bir tercih haline dönüşür.
Değişim liderliğinin, özünde, farklılıkları kucaklamak kadar, onlara bir vizyonu benimsetmek, derin olarak konuları anlamaları, anlarken de birbirleri ile tartışmaları, tartışmalar içerisinde de farklılıklara kucak açmaları, cesaret ile takım olarak işleri yapmaları, hata yapmaları, bunun için güven duymaları, liderlerin takımlarda psikolojil güven yaratmaları, teknolojik ve hızlı gelişen dünyalarında adaptif olarak uyum sağlamaları ihtiyacı oluşur.
Bugünün teknoloji firmaları, en hızlı değişimin sahne olduğu, değişime adapte oluşması gereken yapılardır. Bu değişime ancak insan ile, gelişim zihniyetini oturtmak için de değişim liderleri ile ilerlemelisiniz.
İnsanlar baskı altında, güvensiz şekilde, birilerin öncüllendiği, bir grubun hakimiyetinde iş yapmaya çalıştıklarında, farklılıklara saygı duyulmadığında, diğerleri ile takım olmayacak ve değişimi yaratma ihtimaliniz ortadan kalkacaktır.
Bu durumda baskıcı liderlerin ilk düşüneceği, değişime ayak uydurmayanları ortadan kaldırmaktır ancak baskıcı ve farklılıklara saygı duymamak bir zihniyet meselesidir. Kendinizi değiştirmeden, istediğiniz kadar takımları değiştirin yine olmayacaktır.
İşte kollektif bilince ulaşmak, insanların kalplerini titretmek, ortak bir hedefe ulaşmak, ancak müşterinizi öncülleyerek olabilir. Kıblenizi müşteriye vermediğinizde, kendi içerisindeki yönetime, belli insanlara verdiğinizde, kıbleniz putlarınız olur. Putlarınız da sizi ancak cehenneme götürür
Politikacılar, ortamı politize ederek, kendi çıkarlarını öncüllemeleri normaldir. Değer üretmeyen yerde, daha fazla rütbe ve daha fazla politikacı görmeniz mümkündür.
Riyakatlıklar artık pragmatizm olarak ifade edilmeye başlar.
Siyaset hukukla sınırlanmazsa haşin ve acımasız bir güç haline dönüşür ve güç zehirlenmesi daha da artar.
Tüm bunların temelinde adil olma duygusu yapar. Adaletin olmadığı yerde ahlak ortadan kalkmıştır.
Farklılıklarımız sizi daha büyük bir dünyaya açmak içindir. Sadece onu Vizyon, anlama, anlamaya çalışma, sesaret ve adaptasyon ile yönetmeniz gerekir.
4 notes · View notes
alasestrellas · 8 months
Text
Müdürümüzden bir yeni mesaj aldım bu saatte arkadaşlar. 'Yarın biraz daha fazla klasik giyin bir yere gideceğiz.' Tabi son dakika dilediğiniz gibi değişiklik yapabilirsiniz Ali Bey ben direkt adaptasyon sağlarım, bir yer demeniz özellikle çok açıklayıcı oldu diye içimden minik söylendikten sonra 'Tamamdır Ali Bey' yazmakla yetindim. Ah özel sektör!
4 notes · View notes
hcagla · 8 months
Text
Kendine Bir Yol Haritası Bul!
Özellikle 20'li yaşlardayken ne kadar saçma kararlar vermişim. Okuduğum üniversite için bile bir hayalim yoktu. Kendi yol haritamı kendim çizmedim. Bence gençlerin özellikle 14-15 yaşlarında tam olarak ne istediğini bilmesi oldukça önemli. 25 yaşımdan sonra gerçekten istediğim şeyleri fark etmeye başladım. Kendinize bir yol haritası çizmek, hedeflerinizi belirlemek, bu hedeflere nasıl ulaşacağınızı planlamak ve ilerlemenizi takip etmek için önemli bir adımdır. Eğer bu yazıyı okuyorsan sana diyeceğim en önemli şey şu kendine bir yol haritası bul ama bu haritayı sen çizmiş ol! İşte kendinize bir yol haritası çizmek için ilk adımı oluşturan bazı temel adımlar: 1. Öz Değerlendirme Yapma: İlk adım olarak, kendinizi ve şu anki durumunuzu değerlendirmeniz önemlidir. Güçlü yönleriniz, zayıf yönleriniz, ilgi alanlarınız ve yetenekleriniz hakkında bir fikir sahibi olun. Hangi alanlarda gelişmek istediğinizi belirleyin. 2. Hedeflerinizi Belirleme: Kendinize ulaşmak istediğiniz hedefleri net bir şekilde belirlemelisiniz. Hem uzun vadeli hedefler (5 yıl, 10 yıl gibi) hem de kısa vadeli hedefler (6 ay, 1 yıl gibi) oluşturarak amacınıza daha sistematik bir şekilde yaklaşabilirsiniz. Bu yazı da ilgini çekebilir: Hedeflerinize En Kısa Zamanda Ulaşmak için Birkaç Öneri 3. Öncelik Sırası Oluşturma: Hedeflerinizi belirledikten sonra, onları öncelik sırasına koymak önemlidir. Hangi hedeflerin daha acil veya daha önemli olduğunu belirleyin. Bu sıralama, çabalarınızı daha etkili bir şekilde yönlendirmenize yardımcı olur. 4. Kısa ve Uzun Vadeli Eylem Planları Oluşturma: Her bir hedef için, o hedefe ulaşmak için ne tür adımlar atmanız gerektiğini düşünün. Kısa vadeli hedeflere ulaşmak için yapmanız gereken aksiyonları belirleyin. Uzun vadeli hedeflere nasıl yaklaşmanız gerektiğini planlayın. 5. Zaman Çizelgesi Oluşturma: Hedeflerinizi gerçekleştirmek için ne kadar süre gerektiğini belirleyin. Bu, her bir hedefinizi ne zaman tamamlamayı planladığınıza dair bir zaman çizelgesi oluşturmanızı sağlar. 6. İlerlemeyi Takip Etme: Oluşturduğunuz yol haritasını düzenli olarak gözden geçirin ve ilerlemenizi takip edin. Neleri başardınız, neleri hala yapmanız gerekiyor, planınızı revize etmeniz gereken alanlar var mı gibi soruları değerlendirin. 7. Esneklik ve Adaptasyon: Yol haritanızı çizerken esnek olmayı ve değişen durumlara uyum sağlamayı unutmayın. Planlarınızı zaman zaman gözden geçirerek, yeni hedefler ekleyerek veya mevcut hedefleri revize ederek yol haritanızı güncel tutabilirsiniz. Kendinize bir yol haritası çizmek, hedeflerinizi gerçekleştirmenize yardımcı olacak bir plan oluşturmanın başlangıcıdır. Bu adımları takip ederek, daha odaklı, motive ve etkili bir şekilde ilerleyebilirsiniz. Yeni haberler için bu siteyi Google News’ten takip etmeye devam edebilirsiniz. Sevgilerle Bu yazıyı beğendiyseniz sosyal medya hesaplarınızdan paylaşırsanız fazlasıyla teşekkür etmiş olursunuz. Daha fazla bilgi için beni sosyal medyada takip etmeyi unutmayın - Facebook, Instagram, Pinterest ve Twitter. Read the full article
2 notes · View notes
ucusmode · 2 years
Text
Hayatıma yeni biri almak gerçekten cok zorlandigim bir olay ve insanlar çat diye iliski yapip iki kisilik yasiyor ben anlayamiyorum hic mi adaptasyon süreci yok bu kadar kolay mi yeni birisine göre yasamak
30 notes · View notes
aynodndr · 2 years
Text
ÖĞRETMENİM CANIM BENİM
Hayırlı olur inşallah, yeniden Bismillah dedik okullara...
Üç beş kelâm edelim o hâlde...
İnsan..
Sâdi Şirazî 'ye göre " bir damla kan ve binbir endişe...."
Endişeler kaygılar vesveseler sararmışken dört bir yanımızı...
Konuşalım azıcık , ferahlasın gönlümüz...
İnsanız ya ondan; acizliğimiz bir yanda...
Fakat bir yanda da gayrete değer konular:
Çocuklarımız...
Gözümüzden sakındığımız evlatlarımız...
Ne olacak yarınları?
Nasıl inşa ediyorlar benliklerini ?
Ne ile dolduruyorlar kişiliklerini?
Takkeyi önümüze alıp düşünme vakti...
Sanatla sporla maneviyatla ilim...
İlimle hilm...
Yok yani olsa ne iyi olur diyorum...
Hilm...
Sun ' i şekerli gdolu gıdaların verdiği gereksiz hiperaktivite ile yorgunlar ve yorgunuz beyhude...
Bilgisayar oyunları...
İzaha lüzum olmayan cinsten....
Videolar...
Video siteleri...
Fenomenlik denilen ucubelerin raksı...
Fenomene bak sakız çiğnerken sandalyeden düşüyor aynı anda , bu müthiş layk alır işte !....
Fenomenlik zor zenaat... Takla atıp eğlendirmek kitleyi çok mühim...
Rap müzik fonda...
Ritm and poem falan değil, şiir Hak getire...
İnsana dair tek söz yok içinde, hep histerik sayıklama, hep sadizm , mazoşizm...
Başka şey yok mu robotik kodlarda?
İki lafindan üçü küfür argo olan çocukları bir dinleyin ; okulda metroda otobüste...
Küpte ne varsa o sızar dışarı, mâlum...
Su damlası gibi çocukların ağızlarından dökülen sözcükler üzüyor beni çok...
Hem...
Bunları verdik malzeme olarak zihinlerine , bunları duyuyoruz , el mahkum...
Ayrıcana...
Aile toplumun en minnak yapı taşı...
Ana - baba iletişimi aynen yansıyor çocuklara...
Anne , babayı kötülüyorsa durmadan , çocuk babaya saygı duymuyor...
Otoritesini tanımaz oluyor ya hani...
Baba , anneyi aşağılıyorsa biteviye , çocuk anneyi sevip dinlemiyor işte...
Ve tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna hep , kimse kimsenin kahrına talip değil...
Lütuf hep lütuf olsa ne iyi diye Rabbenâ hep banacılar...
Oysa öğretmenin gölgesine bile basılmaz der Kore atasözü; yok kendim için bir şey istiyorsam namerdim yani...
Öğretmene sevgi saygı, elzem diyorum sonuçta....
Yoksa eğitim öğretim nasıl olacak ki ?
Nefsî disiplin...
İrade kontrolü...
Sosyal yaşama adaptasyon...
Diğergam olma empatinin nirvanası , bizden bizden ifadelerle...
Ve okumak...
Yazıyı değil yazanı okumak....
Zor...
Çok zor işler, ne yapalım?
Talip de olmayalım mı ?
Talebe....
Talip olan demekmiş eskilerde öğrencilere hitabımız böyle imiş zaten...
Ve kulağımızda gönlümüzde güne dair bir hadis - i şerif :
""Ya öğrenen ol , ya öğreten ol , ya da bunları sev , dördüncüsü olma , helâk olursun... "
Hem olaya zeytincilikten bir haşiye:
Sopayla vurursan zeytine; küser de ertesi yıl zeytin vermezmiş, işte ondan sesimiz sözümüz şefkatli olmalı...
Çünkü çok bağıranın sesi duyulmaz olurmuş git gide..
Hem de ayet ' te geçer hani :
"Yürüyüşünde tabiî ol. sesini alçalt. çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!”
( Lokman Suresi - 19 . Ayet )
Nüket Belsan Taşören
10 notes · View notes
ixiart · 11 months
Text
Tumblr media
120 yıllık binayı lolipopa çevirdiler. herhalde göz yok, nizam yok, ruh hiç yok. akıl alır gibi değil. acı olan aklı başında kabul ettiğim bir kaç insanın da bu değişimden memnun olması. neymiş 'yeni gibi olmuş'muş. içinde yaşadığımız zamanın ruhunda çok büyük çatlaklar var. bazıları bu çatlakların içine yuva kurup yaşamakta epey başarılı. bunu adaptasyon, renövasyon felan diye yediriyorlar kendilerine.
yaptığınız işin içine tüküreyim!
1 note · View note
selectra20 · 1 year
Text
İçimizdeki Canavar Kahramanlar: Evrimsel Psikolojide Carl Gustav Jung'un Arketipleri
Carl Gustav Jung (1875-1961), İsviçreli bir psikiyatr ve analitik psikolojinin kurucusudur. Freud’un öğrencisi olan Jung, Freud ile yaşadığı fikirsel anlaşmazlıklardan ötürü ondan ayrılıp kendi psikoloji bilim dalını kurmuştur. Özellikle arketipler ve kolektif bilinçaltı kavramlarıyla psikolojiye yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Jung, araştırmalarına kendi mistik yönünü de kattığı için bazı bilim insanları tarafından önyargıyla bakılmıştır. Fakat derinden incelendiğinde analitik psikoloji evrim, evrimsel psikoloji, biyoloji ve sinirbilim ile yakından ilgilidir. Biz bu yazımızda, Jung’un, özellikle arketip kavramını ve evrimsel psikolojiyle olan bağını inceleyeceğiz.
Ana Hatlarıyla Evrimsel Psikoloji
Evrimsel psikoloji; bellek, dil, algı gibi psikolojik özelliklerin modern evrimsel bakış açısına göre yorumlandığı psikoloji dalıdır. Ayrıca psikolojik özelliklerin adaptasyon ve gelişim süreci (doğal seçilim ve cinsel seçilim) ile de yakından ilgilenir.
Doğal seçilim çevresel koşullar için daha elverişli özelliklere sahip olan belirli bir organizmanın, bu özelliklere sahip olmayanlara göre daha fazla yaşama ve üreme şansına sahip olmasıdır. Cinsel seçilim ise kısaca, eşeyli üremede karşı cins ile çiftleşme şansını yakalamak için verilen mücadeledir. Evrimsel psikoloji, zihnin de vücut gibi kendine özgü bir yapısı ve birimleri olduğunu savunur.
Psikolojik adaptasyon sürecimiz atalarımızdan bu yana değişiklik göstermiştir. Yani, atalarımızın yaşam şekli, davranışlarımızın temelini oluşturur. Evrimsel psikoloji; evrimsel biyoloji ve sinirbilim ile de iç içedir.
Psişenin bilinç ve bilinçaltı katmanları
Analitik Psikolojide Psişe (Ruh) ve Bilinç
Psişe; ruh, can, zihin anlamında kullanılır. Bir bütün olarak bilinci ve bilinçaltını kapsar. Jung, psişeyi 3 ana gruba ayırmıştır.
Ego (Bilinçli; İng: "conscious")
Kişisel Bilinçaltı (İng: "Personal Unconscious")
Kolektif Bilinçaltı (İng: "Collective Unconscious")
Özellikle ego ve kişisel bilinçaltı arasındaki ilişkiyi doğru kavramamız gerekiyor; fakat öncesinde kolektif bilinçaltını açıklayalım. Kolektif bilinçaltı, tüm insanlığın ortak bilinçaltıdır. Kolektif bilinçaltı insanlık tarihinin başından beri ortak olarak paylaşılmaktadır. Burada arketipler bulunur. Arketipler, en uç kültürler arasında bile ortak olan evrensel imgeler (İng: "image") ve tasavvurlardır. Arketiplere birazdan daha detaylı bir şekilde değineceğiz.
Kişisel bilinçaltında, bireyin hayatında yaşamış olup da unuttuğu anılar, bastırılmış duygular ve eşik altı (İng: "subliminal") olan her öge bulunur. Burada kişinin sadece kendi deneyimleri ve yaşantıları ikamet eder. Haliyle, kişisel bilinçaltı, evrensel olan kolektif bilinçaltının zıttıdır. Kişisel bilinçaltı, bireyleşmenin (genelden yani kolektif psikolojiden farklılaşma) gerçekleşmesi için ego ile bütünleşmelidir.
Ego ise bilinç öncesi ve bilinçli alanda olduğundan ‘’farkında olabildiğimiz’’ düşüncelerimizi, hatıralarımızı ve duygularımızı içerir. Ego, bilinç alanının merkezini oluşturduğundan bir sürekliliğe ve kimliğe sahiptir. Egonun işlevleri düşünme, hissetme, sezgi ve duyumdur.
Kolektif bilinçaltındaki bazı arketipler, rüyalarda egzoterik ve karanlık imgeler halinde kendini gösterebilir.
Kolektif bilinçaltındaki bazı arketipler, rüyalarda egzoterik ve karanlık imgeler halinde kendini gösterebilir.
Ortak Ruhumuz Kolektif Bilinçaltındaki Arketipler
Kolektif bilinçaltının, insanlık tarihinin başlangıcından bu yana evrensel bir şekilde billinçaltında bulunduğunu söylemiştik. Arketipler ise işte tam burada bulunuyor. Arketipler, insan içgüdülerinin analitik psikolojideki karşılığıdır diyebiliriz. Arketipler, algımızı örgütler ve bilinç içeriklerini düzenler.
Evrimsel açıdan baktığımızda arketipler, yüzyıllardır süregelen kuşakların, yaşadığı durumlara verdiği tepkilerdir. Örneğin, bir aslandan korkmak buna verilecek basit bir örnektir. Hayatımızda bir aslanla karşılaşmış olmasak bile, aslandan korkarız. Çünkü insanlar, kuşaklardır aslanlara karşı korku beslemiştir.
Birçok arketip vardır (kahraman, ebeveyn, yaratıcı, sihirbaz vs.) fakat biz en önemli 4 tanesini kısaca açıklayalım:
1- Persona (Maske)
Persona, topluma karşı taktığımız maskedir. Kendimizi, Dünya’ya sunuş biçimimizdir. Örneğin, ailemize karşı farklı, arkadaşlarımıza karşı farklı davranırız. Yani maske değiştiririz. İşte bu personamızdır. Bulunduğumuz sosyal ortamda kabul edilmek veya dışlanmamak için bunu sık sık yaparız. Personayı fazla özümseme sonucunda kişilik bozulmaları ortaya çıkabilir.
2- Gölge (İng: "Shadow")
Gölge, en karanlık yanımızdır. Her türlü bastırılmış düşünce, duygu, kabul görmeyen cinsel istekler, arzular, içgüdüler vs. burada bulunur. Kısacası, topluma ve kendimize ters düşen her şeyi içerir. Bu konuda en çok verilen örneklerden biri ensesttir. Ensest, seçilim değerini (genotiplerin sonraki kuşaklara yavru bırakmada ne kadar başarılı olduğu) olumsuz etkiler. Akrabalık kan bağının bulunduğu cinsel ilişkiler sonucunda sağlıklı yavru dünyaya getirme oranı oldukça düşer. Yani bu bize uyumsuzdur (İng: "maladaptive"). Bu yüzden ensest, gölge arketipinin bir bileşenidir diyebiliriz.
Başka bir örnek verelim. Zenofobi yani yabancı korkusu/düşmanlığı genellikle göçebe (avcı toplayıcı) topluluklarda ve azınlıklarda fazlaydı. Türlerinin yok olmasından korkan gruplar, başka gruplara karşı düşmanlık besliyordu. Günümüzde bunun örneklerini ulusal boyutta görebiliriz. Soykırım gibi vahşi tepkiler ‘’gölge’’ arketipimizde bulunan yok olma korkusunun yol açtığı ‘’düşmanlık/korku’’ nedeniyle ortaya çıkabilir.
3- Anima ve Animus
Anima, erkeklerdeki kadınsı yöndür. Animus ise kadınlardaki erkeksi taraftır. Örnek vermek gerekirse bilinçli olarak aşırı derecede erkeksi olan/davranan bir erkeğin aynı zamanda yüksek derecede kadınsı bir yanı vardır. Çünkü erkek, toplumun da etkisiyle kadınsal özelliklerini silmeye çalışır. "Erkekler ağlamaz.", "Kadın gibi davranma.’’ gibi cümleler bu durumu çok kolay anlamamıza yardımcı olur. Kadınsal özelliklerini silmeye çalışan "aşırı erkeksi görünümlü" bir erkeğin bilinçaltında bu kadınsal enerji birikir. Bu yüzden böyle erkeklerin, belirgin zayıf özellikleri vardır. Aynı örnek, kadın için de verilebilir.
4-Kendilik (Self)
Kendilik/benlik, kişiliğin bilinç halinin ve bilinçaltının birleşimidir. Rüyalarda kendini üst düzey kişilikler (peygamber, kahraman gibi) ve bütünlük simgeleriyle (daire, kare, çarmıh) gösterir. Ying ve Yang karşıtlığının bütünlüğünü de buna örnek verebiliriz.
Bu noktada etoloji biliminden de bahsedelim. Etoloji, hayvanların davranış ve tabiatlarını ilişkilendiren bilim dalıdır. Bu yüzden etologlara göre, eğer arketipleri anlamak istiyorsak Homo sapiens’in (modern insan) çevre ile olan ilişkisini de incelemeliyiz.
Avcı Toplayıcı Atalarımız ve Arketipler
Homo sapiens, yani günümüz modern insanının 300.000 yıl önce Afrika’da evrimleştiği düşünülüyor. Bu dönem içerisinde Homo sapiensler çok büyük oranda (%99,5) avcı ve toplayıcıydı. Evrimsel açıdan bakıldığında 300.000 yıl çok da uzun bir süre değil. Yani genetik olarak avcı toplayıcı atalarımıza çok benziyoruz. Biyolog E. O. Wilson, insan doğasındaki keskin ve belirli değişimlerin 100 jenerasyon sonra olacağını tahmin ediyor. Bu da demek oluyor ki evrimsel adaptasyon (uyumluluk) koşullarımız avcı toplayıcılarla neredeyse aynı. Bu bağlamda, içgüdülerimiz ve arketiplerimiz de onlarla aynı! Evrimsel psikoloji açısından baktığımızda içgüdülerin daha iyi anlaşılması için primatların (iri beyinli memeliler) da incelenebileceği sonucuna varıyoruz.
300.000 yıl önce atalarımızdan bize miras kalmış olan arketiplerimiz, şimdiki modern kültür ve hayat tarzımızla çok iyi uyuşmuyor. Arketiplerimiz ve bizim aramızda çok büyük farklılıklar olabiliyor. Bu yüzden de bütünleşmemiz ve bireyleşmemiz zorlaşıyor. Kendilik (İng: "Self") arketipinden bahsetmiştik. Kişiliğimizde bütün olmamızın yolu genetik mirasımız (arketipler) ve modern yaşamımızı uzlaştırmayı başarmaktan geçiyor. Bilinçaltındaki farklı çatışmalar biz farkında olmasak da kendimizi gerçekleştirmemizin ve huzurlu olmamızın önüne geçebiliyor.
Genetik çeşitlilik, arketipler üzerinde etkilidir ve onları bireyselleştirir.
Genetik çeşitlilik, arketipler üzerinde etkilidir ve onları bireyselleştirir.
Aynı Olduğumuz Kadar, Farklıyız: Genler ve Arketipler
Arketiplerin atalarımız tarafından bize miras kaldığını ve toplumsal bilinçaltında bulunduğunu biliyoruz; fakat arketipler gelişebilir ve bireysel olarak değişim gösterebilir. Arketiplerin bulunduğu kolektif bilinçaltı, kişisel arketip dünyalarımızın temelidir. Genetik çeşitlilik, farklı çevre koşulları ve öğrenme, arketiplerin gelişiminde rol oynar. Her arketip, birçok gen ile bağlantılıdır. Özellikle genotipler, arketipleri şekillendirir. Keskin bir örnek vererek kadınları ve erkekleri ele alalım. XX kromozomları ve XY kromozomları hem fiziksel hem de psişe (ruh) bakımından farklılıklara sebep olur. Kadınlar ve erkeklerdeki arketipler doğuştan aynı olarak gelse de içgüdüler ve arketipler gelişerek iki cinste de farklılıklar gösterir. Örneğin "anne" arketipi kadında daha farklı gelişmiştir.
Arketipler nöropsikolojik açıdan da değişim gösterir. Nöropsikoloji, beynin farklı yapı ve fonksiyonlarının psikolojik olaylarla ilişkisini inceler. Bireysel farklılıklar olsa da beynin anatomisi ve işlevi tüm insanlar için aynıdır. Bu yüzden arketipler de aynıdır. Örneğin, anne (mother) arketipi, beynin duygusal, motive edici, öğrenme ve hafızaya dayalı bölümleriyle ilişkilidir. Yani bu arketipe dayanak sağlayan nöral yapılar, beynin birçok bölgesindedir. Arketipler dinamik yapılı olduğundan zamanla yeniden örgütlenir ve biçimlenir. Jung da arketiplerin dinamik, canlı, hareketli bir yapıda olduğunu belirtmişti. Ergen bir çocuk ile orta yaşlı bir adamın Eros’a (erotizm/aşk) bakış açısı farklılık gösterir.
Arketiplerin psişedeki yerleri. Ego ve persona, dış dünyaya açık (bilinçli) ; anima/animus ve gölge iç dünyamızdadır ( bilinçaltı).
Arketiplerin psişedeki yerleri. Ego ve persona, dış dünyaya açık (bilinçli) ; anima/animus ve gölge iç dünyamızdadır ( bilinçaltı).
"Kompleksli Misin?": Analitik Psikolojide Kompleksler
Arketiplerin kolektif (toplumsal, evrensel) bilinçaltımızda bulunduğunu hatırlayalım. Kompleksler ise kişisel (bireysel, öz, öznel) bilinçaltımızda bulunurlar; farkında olmadığımız duyguların, bastırılmış veya unutulmuş anıların, isteklerin çekirdeğidirler; bizden bağımsız yani otonomdurlar. Komplekslerin üzerimizde olumlu ve olumsuz etkileri bulunur. Her kompleksin merkezinde arketipler vardır. Kendilik arketipini gerçekleştirebilmemiz için kompleksler önem taşır. Olumsuz kompleksler (barışık olmadığımız bastırılmış duygu ve anılar) acı çekmemize neden olabilir.
Örneğin, kişi, yaşadığı bir travma yüzünden acı çeker ve unutma çabasıyla bu travmayı bastırır. Acı duygusu, bilinçaltında enerjisini biriktirir ve o duygu, anı ile ilgili bir kompleks oluşturur. Hatta bu durum, kompleks bizi baskı altına aldığında obsesif kompulsif bozukluğa kadar gidebilir. Zamanla bastırılan kompleksler daha çok güç kazanmaya başlar. Kompleksler, ego kompleksini ele geçirdiğinde bazı psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkar.
Komplekslerimizi kabul etmek, onlarla barışmak hepimiz için epey zordur. Örneğin farz edelim ki bir kişinin muhafazakar bir ailede cinsellik süreçleri bastırılmış veya bir kişi hayatında cinsel bir travma yaşamış olsun. Bu gibi durumlarla yüzleşemediğimiz zaman kompleksler daha da güç kazanır. Yani, komplekslerden kaçarız. Jung’a göre komplekslerin işaretleri ‘’korku’’ ve ‘’direnç’’tir. Şunu bilmeliyiz ki kaçarak sonuca ulaşılamayacaktır.
Komplekslerimiz çok fazla olabilir. Onlarla barışık olmadığımız sürece bize zorluk çıkarmaları muhtemeldir.
Komplekslerimiz çok fazla olabilir. Onlarla barışık olmadığımız sürece bize zorluk çıkarmaları muhtemeldir.
"Neden Bize Farklı, Başkalarına Farklı Davranıyorsun?": Süper Ego ve Ego Kompleksleri
Birçok gelenek, gözlemlenerek öğrenilir. Böylece toplumsal olarak neyin kabul görüp neyin görmediğini anlarız. Buna göre de davranışsal eğilimlerimiz ve kaçınmalarımız ortaya çıkar. İşte bu süper egodur. Davranışsal normları öğrenmeye memeden başlarız ve zamanla ailesel, grupsal, toplumsal ve ulusal normları da öğreniriz. Tam bu noktada persona (maske) arketipini de hatırlayabiliriz. Ailemiz için farklı, arkadaşlarımız için farklı süper egolarımız vardır. Bunları davranışa dökmeyi ‘’maskeler’’ olarak düşünebiliriz.
Süper ego kompleksi her ne kadar gözlemleyerek yapılansa da evrimsel biyolojinin de etkisi vardır. Buna "Baldwin Etkisi" denir. Sosyal normları (kuralları) kavramaya ve öğrenmeye genetik yönden ne kadar yatkınsak daha fazla seçilim değerine sahip oluruz. Ego, kişinin bilinçli kimliğiyle yakın olan komplekstir. Jung, egonun psişenin tam olarak merkezi olduğuna inanmadı ve egoyu ‘’kendilik’’ arketipimizin etrafında bulunan birçok kompleksten biri olarak gördü. Psişede o kadar çok bilinçaltı işlev ve yapı vardır ki öz farkındalığımızın (İng: "self awareness") tam olarak gelişmesi hayli zor görünür.
Evrimsel Psikoloji, Jung Psikolojisini Anlamamıza Yeter mi?
Evrimsel psikoloji, insanın iç dünyasındaki süreçlerden çok dış dünyaya sergilediği davranışlarla ilgilenir. Jung psikolojisinde ise insanın içsel dünyasının derinlerine inilir. Örnek vermek gerekirse evrimsel psikoloji, din olgusunu incelediğinde dinsel davranışın birey üzerindeki adaptasyon işlevi ile ilgili bilgi verebilirken dinsel olgunun, ruhsal deneyimine dair pek bir yorum yapamaz. Bu yüzden, Jung’a sadece evrimsel psikoloji ve sinirbilim açısından bakmak yeterli olmayabilir.
Dahası, Jung'un açıklamaları psikoloji camiasında genel geçer olarak kabul görmemektedir. Birçok psikolog ve filozof, Jung tarafından yapılan açıklamaların bilimsel temeli olmadığını düşünmektedir. Eğer Jung'un açıklamaları zihin felsefesi kapsamında değerlendirilirse tartışmaya açık olabilir (ki buna yönelik de güçlü itirazlar vardır); fakat modern psikolojide bu halleriyle kullanımı oldukça dardır. Jung, teorilerini deneysel testlere tabi tutmamış ve hatta bununla pek ilgilenmemiştir bile. Buna bağlı olarak modern psikoloji, kendi evrimi içinde diğer bilim dallarında olduğu gibi, deneysel verilere sadık kalmış ve Jung, belki felsefi anlamdaki etkisini kısmen korusa da, bilimsel etkisini yitirmiştir.
Jung'un teorilerine getirilen en temel eleştiri, Jung'un arketip tanımlarının aşırı gevşek ve esnek olmasıdır; dolayısıyla gündelik yaşamın her kısmında, çeşitli gözlemlere uyabilecek biçimde tasarlandığı ve aslında herhangi bir gerçek olguya işaret etmediği ileri sürülmektedir. Bu sayede Jung, bilimin testlerinden kaçınabilmektedir. Dahası, Jung'un bazı arketipleri (örneğin anima ve animus) fazlasıyla indirgemecidir ve toplumsal cinsiyetle ilgili yaygın önyargılara saplanmaktadır. Ancak bu tartışmalar halen devam etmektedir ve çok sayıda farklı görüş bulmak mümkündür.
Genel olarak, Jung’un bize göstermeye çalıştığı gibi, bu tarz nihai yanıtların verilmediği alanlarda karşıtlıkları kabul edip her yönüyle birleştirerek yorumlarımızı bütünsellik çerçevesinde yapabilmeliyiz. Böylece tek taraflı bakış açısından kaçınır ve daha yüksek bir perspektife sahip oluruz.
2 notes · View notes