Tumgik
#divan şairleri
gozlerdenkalbe · 6 months
Text
Tumblr media
İnsanın söz geçiremediği duygular vardır, engelleyemediği düşünceler. Nezaket başkadır, insanın içinden geçenler başka.
0 notes
kdmutahya · 11 months
Link
0 notes
ziyanolduklan · 6 months
Text
Bu divan şairleri cidden garip he... EA'lara bir bilgi, Necati denen hocamız Mersiye i ester diye bir şey yazmış... Sorun yazması değil dostlarım, sorun BİR KATIRA YAZMASI ÖDÖDÖDSÖDÖDÖD Ya hadi gittin Kanuniye yazdın, gittin şehzade mustafaya yazdın... Katır ne alaka! Ata yazaydın ya bariiiii
4 notes · View notes
ozlemekk · 1 year
Text
divan şairlerinin çoğu çok güzel beyitler yazmış ama bu dönem işlediğimiz 15.yüzyıl şairleri bambaşka bence o ne güzel bir anlatımdır ya mesela ahmed paşa bir şiirinde kendi gönlünü sevgiliye duyduğu aşktan bin parçaya bölünüp her bir parçasını onun saçlarının tellerine asılmış olarak anlatıyor sevgilinin uzun saçları da yere indiğinde aşığın gönlü yerle bir oluyor
8 notes · View notes
diyariedebiyat · 11 months
Text
Tapşırma
Halk edebiyatında şairlerin şiirlerinde kullandıkları takma ada tapşırma denir.
Halk edebiyatında şairlerin şiirlerinde kullandıkları takma ada tapşırma denir. Tapşırma; kendini tanıtma, bildirme, arz etme anlamına gelir. Divan edebiyatında ve halk edebiyatında mahlas/tapşırma kullanma bir geleneğe bağlıdır. Divan ve halk şairleri mahlası/tapşırmayı son beyitte söyler. ⚠️9. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı dersi “Şiir Ünitesi” konuları için tıklayın. Bizi Takip…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
eserozetlerim · 1 year
Text
Fuzuli Şiirleri
New Post has been published on https://eserozetleri.com/fuzuli-siirleri/
Fuzuli Şiirleri
Fuzuli şiirleri Azeri Türkçesi ile yazılmış şiirlerdir. Divan Edebiyatı şiir türünü benimsemiş olan Fuzuli daha çok kaside ve gazel türünde eserler varmıştır. Hak aşığı olarak kendisini gören Fuzuli daha çok Allah aşkı konusunu şiirlerinde işlemiştir. Ana tema olarak bir aşk şiiri gibi görünen şiirleri aslına bakacak olursak ilahi bir aşkı anlatır.
youtube
Edebiyatta en önemli mesnevileri vermiş olan Fuzuli’nin en çok bilinen mesnevisi Leyla vü Mecnun adlı mesnevi olmuştur. 3096 beyitten oluşan Leyla vü Mecnun mesnevisi bir halk hikâyesini anlatmaktadır. ” Leyla’yı ararken buldum Mevlayı” sözü ile de bu Mesnevi de şiirlerinin ana teması olan Allah aşkını beşeri bir aşktan ilahi bir aşka dönüştüğünü açıklamış oluyor.
Fuzuli’nin diğer şiirlerine bakacak olursak da Beng- ü Bade, Zahid, Türkçe Mektuplar, Hadis-i Erbain Tercümesi ve Arapça şiirler,  Su Kasidesi ve Enisü’l Kalb adlı eserleri bilinmektedir. Bunların içinde en ünlü eseri de Su Kasidesi olarak bilinir ve Türk edebiyatı için son derece büyük bir araştırma konusu olmuştur.
 Fuzuli Kimdir?
Fuzuli kimdir? Asıl adı Mehmet Bin Süleyman olan Fuzuli, Osmanlı döneminde yaşamış olan bir Türk Divan şairi olarak bilinir. Arapça ve Farsça dilinde de eserler vermiş olan Fuzuli kelime anlamı olarak lüzumsuz, gereksiz gibi bir anlama gelir. Fuzuli neden mahlas kullanmıştır diye de soranlara cevap vermek gerekirse bu mahlasın anlamının hem lüzumsuz hem de üstün kişi anlamına geldiğini söyleyebiliriz.
Göçebe hayatı yaşamış olan bir aileden gelmekte olan Fuzuli oğuzların Bayat boyundandır. Babası müftü olan Fuzuli son derece iyi bir eğitim almıştır. Fuzuli daha çok dini bir eğitim alan Fuzuli ” ilimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvarda değersizdir” sözüyle de eğitime ne kadar önem verdiğini açıklamıştır. Eserlerinin pek çoğunu Azerbaycan Türkçesi, Farsça ve Arapça türünde vermiş olan Fuzuli kendisinden sonra gelen bütün şairleri de büyük ölçüde etkilemiştir.
Fuzuli Şiirleri
 Fuzuli Şiirlerinin Konusu
 Fuzuli şiirlerinin konusu daha çok Allah aşkı olmakla birlikte Yalnızlık duygusunu da son derece yoğun bir şekilde işlemiştir. Allah’a kavuşma isteği temalı pek çok şiiri vardır ve bu şiirlerinde her zaman için bir hak aşığı olduğunu belirtmiştir.
Fuzuli’nin şiirlerinde samimi ve derin bir aşk teması yer almaktadır. Aynı zamanda ölüm konusunu da oldukça iyi bir şekilde işlemiş olan Fuzuli felsefe ve tabiat temalarını da şiirlerinin içerisinde son derece yoğun bir şekilde vermiştir.
Fuzuli Kitapları
Fuzuli kitapları günümüzde de farklı yayınlardan tekrar tekrar basılmaktadır ve pek çok kişi tarafından okunmaya devam etmektedir. Fuzuli’nin en çok okunan kitaplarına örnek verecek olursak aşağıdaki liste sizin için faydalı olacaktır;
Leyla vü Mecnun
Divan
Beng ü Bade
Hadikat’üs Suhada
Sıhhat u Maraz
Fuzuli
Rind ile Zahid
1 note · View note
edebiyatsoylesileri · 2 years
Text
Orhan Veli / Ahmet Haşim’in şiiri Karagözlükten kurtulamadı, Nazım Hikmet ise sadece içerikte devrimci
Tumblr media
1950 Kasımı'nda belediyenin açtığı çukura düşüp birkaç gün sonra beyin kanamasından hayatını kaybettiğinde 36 yaşındaydı Orhan Veli. Bir yıl önce, estetik açıdan farklı fikirleri temsil eden Edebiyat Alemi dergisinde yayımlanan röportajında çağdaş şairleri ve geçmişin ustalarını değerlendirmişti.
Tereddüt etmeden bugünkü genç şairlerin alemdarı diyebileceğimiz Orhan Veli ile karşı karşıya gelip ondan Edebiyat Alemi için bir görüşme rica ettiğim zaman, ne diyeceğini bilmiyor değildim.
Bu adetâ; Celâl Bayar veya Hikmet Bayur’u bir koyu Altı Okçular kulübüne davet edip "Konuş bakalım" der gibi bir şeydi.
Netekim sayın muhatabım bu nokta üzerinde durdu. Haklı olmadığını iddia etmemekle beraber, ona, nerede olursa olsun inandığı bir davayı müdafaa etmekle hiçbir şey kaybetmeyeceğini, hatta yalnız bir tarafı dinleyen birçok mütereddidleri (kararsız) de tenvir (bilgi vermek, aydınlatmak) etmek imkânı olduğunu hatırlatarak, bir zahmet telekki etse bile, buna katlanmasını rica ettim. Bir hayli düşündü. Sonra şöyle konuştu:
- Sizinle şiir mes’eleleri üzerinde, yani en çok düşündüğüm, hoşlandığım mes’eleler üzerinde konuşmaktan zevk duyarım. Buna her zaman hazırım da. Gel gelelim bu konuşmanın Edebiyat Alemi dergisinde çıkmasına razı değilim. Çünkü bu dergiyi gördüm. Havasını biliyorum. O havaya girebilen, hatta girmekten hoşlanan okuyucuya, benim sözlerimin hiçbir şey anlatamayacağı kanaatindeyim. Benimle ayni inanışta olmayan kimselerle de tartışmalara girebilirim. Bununla beraber, peşin hükümlerle hareket edenlere, böyle hareket etmeye mahkûmlara hiçbir şey söyleyemiyorum. Bu sözlerimle Edebiyat Alemi okuyucularını hor görüyorum sanılmasın. Herkese saygım vardır. Maksadım konuşmamızın boşa gideceğini, hiçbir işe yaramayacağını arzetmekden ibarettir... Buna rağmen, Edebiyat Alemi okuyucularının, benim şiir üstünde söyleyeceğim sözleri hiç olmazsa merak ettikleri için okuyacaklarını tahmin ediyorsanız, yani bu konuşma şiirin değil de, derginizin işine yarayacaksa, bunu da bir kâr sayalım ve konuşalım…
Şiirde eski-yeni ayrımı yapmam 
Bence, asıl şiirin işine yarayacağı muhakkak olan bu konuşmaya işte böyle başladık.
Evvelâ, bu sütunlarda bugünkü edebiyat hakkındaki fikirlerini belirttiğimiz eskilerin yeni şiir mevzuundaki tereddütlerini hatırlatarak, bu hususta ne diyeceğini öğrenmek istedim.
- Edib ve yahut eski şair geçinenlerden birkaç kişi bugünkü şiirin parlak vaziyeti olmadığını söylemiş olabilir. Ben bunu mi’yar (ölçü) saymıyorum. Bugün şiir okuyan büyük kütle, belki bunun çoğunu gençler teşkil ediyor, yeni şiire karşı menfi değil. Daha doğrusu yeni şiir tabirini yanlış kullandım, bugünkü şiir demek istiyorum.
Şiirde yeni, eski diye bir ayırma yapmıyorum.
Bence şiir var, bir de şiir olmayan var. Bugün şiir olup olmadığı mes’elesine gelince de, şöyle düşünüyorum: bugün Türkiye’de şiir her günkünden daha çok var.
Üç-beş tenkitçinin şiirimizden ümitsiz görünmeleri beni alâkadar etmez. Öyle sanıyorum ki, bu hal şiirle uğraşan başka kimseleri de alâkadar etmez. Şiir var, yazan da var, okuyan da, hem her zamankinden fazla, hem daha anlayışlı...
Tanzimat şairleri öncekiler kadar şair olamamıştır
Var olduğunu söylediğiniz bugünkü şiiri nasıl tarif edebilirsiniz?
- Bugünkü şiirin evvelkilerden farklı taraflarını görebilmek için eski çağlardaki şiirlerin özellikleri üzerinde durmak lâzım. Yüz yıllar boyunca, memlekette şiir namına sadece Divan şiirinin hakim olduğu çağlarda, şiir sadece bir söz sanatıymış. Şairler bilinen kaideler içinde bir takım lafız ve manâ sanatlarıyla yetinirmiş. O çağlarda bu türlü şiirin en yüksek mertebelerine ulaşmışız. Tanzimat hareketinden sonra şiire başka endişeler de girmiş. Bu endişelerin başında insan, onun yanı sıra da toplum meseleleri geliyor.
Bu meseleleri Tanzimat'tan sonraki şairler ele almasını becerebilmişler mi, bunun üzerinde durmayacağım. Yalnız işaret etmek istediğim nokta şu; şiire bir takım şiir dışı meseleler girince şiir ortadan kaybolmuş, yani Tanzimat'tan sonra gelen şairler, kendilerinden öncekilere nazaran daha yeni işlerle uğraşmışlar ama kendilerinden öncekiler gibi şair olamamışlar. Yalnız son zamanlarda Tevfik Fikret’te bazı şairce pırıltılar görüyoruz. Dokunduğu mes’eleler yarında şiirin de imkanlarını zorlamaya çalışıyor. Ondan sonra gelen şairlerden Ahmet Haşim, Yahya Kemal aşağı yukarı bir asırdan beri kaybedilmiş olan şiirin ipuçlarını ele geçiriyorlar. Bunlardan Ahmed Haşim dil kıvraklığının şiirdeki yerinin ne olduğunu anlayamadığı için, içinde bir hayli şairlik cevheri olmasına rağmen bir nevi Hacivatlıktan kurtulamıyor. Yahya Kemal ise tersine, bu ehemmiyeti günden güne daha fazla duyarak şiirdeki ustalığın dildeki ustalıkla yan yana yürümesi gerektiğine inanıyor ve bu yolda çalışıyor.
Onlardan sonra yetişen bir şair, Nazım Hikmet ilk defa şekille özü bağdaştırma yolunda bir teşebbüse girişiyor. Divan edebiyatının ustalığı ile Tanzimat edebiyatının düşünen tarafı ilk defa onda birleşiyor. Bununla beraber Nazım Hikmet'in de eksik tarafları yok değil. Meselâ şekil bakımından çok ihtilâlci görünmesine rağmen birçok tarafıyla -tabii bunu söylerken sanatları kastediyorum- eski şiire bağlı... O bağlardan kurtulup san’atsız bir şiir, sadece kendi özellikleri için de var olan bir şiir meydana getirmek Nazım Hikmet’den sonraki şairlere düşüyor.
Dolayısıyla bugünkü şiirimiz şekle önem vermekle beraber, bilinen sanatlardan, yani lafız ve mana sanatlarından kurtulmuş, öte yanda da insanı ihmal etmemek gerektiğine inanmış topluluk meseleleriyle ilgilenmeye başlamış bir şiir oluyor. Bu bakımdan bugünkü Türk şiiri en geniş, en büyük bir tecrübeye girişmiş, üstelik bu alanda oldukça başarılı adımlar atan bir şiiri kimsenin küçümsemeye hakkı olamaz. Zaten demin söylediğim gibi, yoktur da ...
Dünyadaki işlerini bitirip bir manada öteki âleme göç etmiş bir İki tenkitçi müstesna...
Abdülhak Hamit’in yolundan yeni şiire ulaşılmaz
Yarını nasıl görüyorsunuz?
- Mademki başlanan işin müspet olduğuna inanıyorum, bu hareketin gelişeceğine, olgunlaşacağına inanıyorum demektir. Yarının şiiri şüphesiz bugünkünden daha mükemmel olacak… Ama, muhakkak ki bu günkü yolda yürümek şartıyla.
Yolunu değiştirmek ihtimali var mı?
- Sanmam…
Bu şartı koyduğunuza göre, içinizde bir şüphe yok mu?
- Bugünkü yolda yürümek şartıyla derken, ancak bugünkü şiirin mükemmel olacağı demek istedim. Yoksa bir Abdülhak Hamid yahut Cenab Şahabeddin yolundan gidilerek başka bir şiire varılabileceği ihtimalini düşünmedim değil, böyle bir şeyin imkânsız olduğunu biliyorum.
Orhan Veli ile konuşmamız burada bitti. Ve zannediyorum ki, ona ve arkadaşlarına muarız (muhalif) olanların bile, şiirin işine yarayan dört başı mâmur bir konuşma oldu.
(Kandemir / 28 Temmuz 1949 / Edebiyat Alemi / Arşiv çalışması, dizgi: Serhan Yedig)
Tumblr media
0 notes
netbilge · 2 years
Text
Hangisi islam edebiyatında eser veren kişilerden biridir?
Hangisi islam edebiyatında eser veren kişilerden biridir?
Hangisi islam edebiyatında eser veren kişilerden biridir? İslami ilk eserler denince akla “Kutadgu Bilig”, “Divanü Lügati’t-Türk”, Atabetü’l-Hakayık”, “Divan-ı Hikmet”, “Muhakemetü’l-Lugateyn” ve ‘Dede Korkut Hikâyeleri” gelir. İslâmî Türk edebiyatının adı bilinen ilk şair ve düşünürü Balasagun’lu Yusuf Has Hacib tarafından kaleme alınmıştır. İslami kesim bu şairleri okuyor Necip Fazıl…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yfs-t-t-2623 · 4 years
Link
Divan şairi Hasbi , Kütahya edebiyat ,Kütahyalı şairler
İşkence altında dayak yerken bile devrin Subaşısına şiirler ile hitap eden Divan şairi Gedizli Hasbi'nin trajik öyküsüdür Yine bir âh ideyin derd ile devrân ağlasun Nâlişüm eflâke çıksun çarh-ı gerdân ağlasun Gözlerim yâşı görüp bahr ile ummân ağlasun Hâlüme kâfirler acısun müselmân ağlasun
0 notes
huzuntu · 3 years
Text
divan şairleri aşırı zeki adamlar, bir beyite bir sürü anlam sığdırıyorlar.
11 notes · View notes
muhubbi · 3 years
Text
KANUNİ'NİN ( MUHİBBİ) EDEBİ YÖNÜ
 Arapça, Farsça, ve Sırpçayı çok iyi bilen Kanûnî Sultan Süleyman doğu İslam kültürüne vakıf olduğu gibi batı kültürünü de çok iyi tanımaktaydı. Kanûni Sultan Süleyman, Türk Divan Edebiyatı ve şiirine eşsiz ve ebedi mısralar kazandıran ve en çok şiir yazan şairlerimizin başında gelir. Muhibbî, aşk ıstırabı, kanaat, tevazu, felekten şikâyet gibi, her divan şairinde görülen klasik konuları işlemiştir. Çağdaşı olan 'Zati den sonra en çok şiir yazan divan şairidir. Bunca devlet işi, seferleri, savaşları ve diğer işleri arasında bu kadar şiir yazabilmiş olması oldukça şaşırtıcı bir durumdur.
Kanuni sadece edebiyata  değil müziğe, minyatüre ve el sanatlarına da çok değer veren bir hükümdardı. Zamanında HAYALİ, BAKİ, Zati, Taşlıcalı Yahya,  Usuli, FUZULİ',  gibi çok değerli şairler yetişmiş bu şairlerin pek çoğuna ihsanlarda bulunmuştur. Osmanlı devrinin en önemli  Minyatürcülerin olan Matrakçı Nasuh'u da korumuş, pek çok seferine Matrakçı Nasuh ’u da götürmüş fethedilen ve görülüp gezilen yerlerin minyatürlerini de yaptırtmıştır.
En sevdiği adamlarından biri olan PARGALI İBRAHİM PAŞA ile tanışması onun sanata ve sanatçıya verdiği değeri göstermesi bakımından önemlidir. Manisa da Şehzade olarak görev yaparken bir evden keman sesi duyarak kimin çaldığını öğrenmek istemiştir. Kemanı çalan kişi PARGALI İBRAHİM ’dir. Bunun üzerine PARGALI İBRAHİM ’i yanına almış ve uzun müddet yanında muhafaza etmiş, şehzadeliği sırasında onu doğancı başı, hükümdarlığı esnasında da Has odabaşlığına kadar yükseltmiştir.
Bu büyük hükümdarın devrinde yüzlerce büyük sanatçı, mimar, Minyatürcü,  Şair , yazar, coğrafya bilgini yetişmiştir. Edebiyyata;a HAYALİ, BAKİ ,Zati ,  Taşlıcalı Yahya, Usuli, FUZULİ',  gibi İlim’de; Zenbilli Ali Efendi, İbn Kemal ( Şeyh'ül islam- Kemal Paşazade- ve Ebussuud Efendi… Mimaride; Koca Sinan… Tarih’te; Selanikî Mustafa, Âli, Celâlzâde Mustafa, Nişancı Mehmet… Coğrafyada; Piri Reis,… Denizcilikte; Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis… Minyatürde Matrakçı Nasuh. Önde gelen isimlerdendir.
Muhibbi beğendiği şairler olarak,Ali Şir Nevai, (15.yy) ,,Genceli Nizami , Hafızı Şirazi gibi şairlerin ismini zikreder. Çağdaşları Fuzuli, Baki, Hayali gibi dev şairlerin ismini zikretmez. [7]Onun üzerinde en çok etki eden şair olarak Nizami Gencevi gösterilebilir. Şiirlerini ince hayal, nazik ve rengin edasıyla Nizami’nin şiirlerine benzetir. [8] Kanuninin Muhibbi mahlası ile yazılmış bir divanı vardır. Muhibbî, kelime manası olarak Arapça "hubb" kökünden "seven, sevgi besleyen, dost" anlamlarına gelir. Muhibbî veya vezin gereği nadiren de olsa Muhib, Sultan Süleyman, Meftûnî, Âcizî mahlaslarını kullandığı hacimli divanında tam 2779 adet gazel bulunmaktadır ki, Divan şairleri arasında en fazla gazel yazmış olan Zâtî'nin bile ulaştığı gazel sayısı 1825'tir. Kanuni böylece Divan edebiyatının gazel rekorunu kırmıştır.[9]
Devrinin ünlü şairlerinden HAYALİ, BAKİ ,Zati , FUZULİ', gibi şairlerin etkisinde kalan Muhibbî, İran şiirinde de başta Genceli Nizami olmak üzere Selman ve  SA'Dİ ŞİRAZİ den etkilenmiştir. Bazen şiirlerinde vezin bulamamış  şekil ve  ahengi bozmuştur. Çok şiir yazması ve yazdıklarıyla yeniden uğraşacak vakit bulamamasından dolayı devrinde ikinci sınıf bir şair olarak tanınmıştır.[10] Şiirlerinde devrinin örf adet, inanç ve zevkini yansıtırken, deyimlerden, atasözlerinden sosyal hayata dair unsurlardan faydalanmıştır. Vezne pek dikkat edememekten kaynaklanan ahenk bozukluklarına düştüğü birçok şiirinden şiirlerinin üzerinde çok durmadığı anlaşılır. Bu kusurlara düşmesinin diğer bir nedeni de çok sayıda şiir yazmış olması gösterilebilir.
Şiirlerinde Şehzade Cem Sultan,ve Avni- (Fatih Sultan Mehmet 'in de etkileri görülür. Devrinin diğer şairleri gibi aşk ve tabiat konularının dışına çıkamamıştır. Yalnız bir-iki şiirinde kahramanlık duygularını işlemiş, İran üzerine askeri ile yürümeyi arzu ettiğini dile getiren kahramanlık konulu şiirler yazmıştır. Askerlik ve harp duygularını dile getiren şiirlerde onun muzaffer olma duygularını okuruz.
Allah Allah diyelim rayeti şanı çekelim
Gözüne sürme deyu dudu siyahı çekelim
Payimal eyleyelim kişverini surhu serin
Yürüyüp her yane dek Şarka siyahı çekelim[11]
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
6 notes · View notes
yurekbali · 5 years
Text
Tumblr media
Dün sesiniz kalmıştı durakta arkanızdan yetişemedim, bari şimdi dinleyin lütfen kanat uçup durmasın adımlarınız, günler var ki size niyetliyim ama hep böyle durgun dudaklısınız. Çok mu gevezeyim - haklısınız... Bir tarihiniz vardır elbette peki ya coğrafyanız, küçük bir gezinti yapardık sizinle sözcüklerinize kadar ıslanırdınız, yanlış anlamayın lütfen birlikte kaynardı suyumuz. Çok mu cüretliyim - haklısınız... Size dokunsam - biliyorum - hükümet sarsılır ama bir âh ile bu âlemi virân ederim ben de, divan şairleri bile söyleyemez bu lafı inanır mısınız, öyle bakmayın lütfen yalan söyleyecek değilim ya göz göre göre, hem bir tutuşursam dilimde patlarsınız. Çok mu serseriyim - haklısınız... Ama siz tam da bu şiirin fikrisiniz. - Enver Ercan, Sizin İçin Günlerdir Pul Biriktiriyorum - Görsel: janespy
34 notes · View notes
snebioglu · 4 years
Video
youtube
15.yy Divan Edebiyatı Şairleri - Ali Şir Nevai (#Edebiyat)
1 note · View note
ozlemekk · 10 months
Text
bilgileri tablosal şekilde görmek acayip hoşuma gidiyor ya sadece başlık olarak olsa da olur mesela divan edebiyatında falan şairleri dönemlerine göre tablo yapıcam elimin altında dursun
1 note · View note
samira-blogs-blog · 4 years
Text
anlamayınca beni sen,
kör bir taş tutar ellerimden
ve
sessizce ölür sana yazdığım birkaç dize.
duymayınca söylediklerimi (gök)yüzün
âmâ çocuklar derelerde yıkanır,
güneş yüzünü kavurur bir ekincinin,
eski bir ağıt yakar ölülerden bir kadın,
kırılır ismine yazılmış tüm abideler,
çocuklar kırkında dilsiz düşüp ölürler bir bir…
bilir misin?…
anlamayınca sen,
sürgüne düşer tebessümlerim,
divane bir sır bitirir kapkara geceleri…
şairleri bu felçli kentin
ısmarlama sevinçler taşır suratlarında,
silkelenirken balkonlardan sofralar
veremli tümceler düşer sokaklara…
sonra
kalabalıklar çoğalır durmadan
ve
göçebe olup deliler
kuytulardan terk ederken bu kenti;
gönül yaram / anlamsızlığım
uçurumlarda son bulur…
anlaşılmak ister bütün nehirler
ve
anlaşılmayan nehirler
hep
dışına akar ülkelerin…
İbrahim Halil Baran
5 notes · View notes
eserozetlerim · 1 year
Text
Karacaoğlan Şiirleri
New Post has been published on https://eserozetleri.com/karacaoglan-siirleri/
Karacaoğlan Şiirleri
Karacaoğlan şiirleri halk şiiri olarak geçer ve pek müzisyenin son derece büyük ölçüde ilgisini çekmiştir. Karacaoğlan şiirleri türü nedir diye soracak olursanız daha çok türkü, koşma, semai ve varsağı türündedir.
Karacoğlan şiir dili bakımından incelendiği zaman halkın her tabakasına hitap eden açık ve anlaşılır sözler içerir diyebiliriz. Divan edebiyatındaki yüksek zümreye hitap eden dile karşın Karacaoğlan çok daha sade ve öz bir anlatım kullanmıştır.
youtube
Karacaoğlan Şiirlerinin Teması
Karacaoğlan şiirlerinin teması genel olarak âşık geleneğine bağlı bir şekilde aşk ve sevgidir. Aynı zamanda da doğa konusu da bu şiirlerde son derece büyük ölçüde göze çarpar.
Karacoğlan şiirlerinde dağ imgesi oldukça fazla işlenmiştir. Karacaoğlan kendisini bu dağın bir parçası olarak görmüş ve kendi anlatımına uygun olarak dağ temasını tamamen varoluşunun bir parçası olarak benimsemiş ve o şekilde yansıtmıştır.
Karacaoğlan denildiği zaman âşık geleneği konusunu da iyice açıklamak gerekir. Şiirlerini kafiyeli bir biçimde yazıya değil söze döken ve saz eşliğinde söyleyen bir gelenek olan âşık geleneği, Türk edebiyatında halk şairleri arasında son derece önemli bir nokta olarak hala günümüzde araştırılmaya devam etmektedir.
Karacaoğlan ve âşık geleneği ile ilgili olarak hem edebiyat hem de müzik alanında bilimsel pek çok araştırma ve tez hazırlanmaktadır. Genel olarak bu geleneğe bağlı bir şekilde eserler veren şairlerin kendine özgü ve ortak imgeleri vardır. Bu şairleri anlamak için âşık geleneğine dair bir takım imgeler hakkında da yeteri kadar bilgiye sahip olmak son derece büyük bir önem taşıyor.
Karacaoğlan Kimdir?
Karacaoğlan kimdir sorusuna cevap vermek gerekirse Karacaoğlan’ın tam olarak nerede ve hangi tarihte doğduğuna ilişkin sağlam bir kaynak bulunmamaktadır. Sadece yapılmış olan araştırmalara göre 17. Yüzyıl dolaylarında yaşamış olduğu bilinmektedir. Genel olarak Kozan Dağı eteklerinde yaşadığı düşünülen bu şairimizle ilgili farklı coğrafyalarda da yaşadığı rivayetler arasında yer almaktadır. Ancak tam olarak nerede yaşadığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte Anadolu’nun pek çok yerinde sahiplenilmiş ve bu sebepten dolayı da farklı coğrafyalarda yaşadığı iddia edilmiştir.
Karacaoğlan Şiirleri
Karacaoğlan En Çok Bilinen Şiirleri
Karacaoğlan en çok bilinen şiirleri şu şekilde sıralanabilir;
Elif
Evvel Allah Ahir Allah
Bir Ayrılık Bir Yoksulluk
Bir Kız Bana Emmi Dedi
Bir Sofra İsterim
Bana Kara Diyen Dilber
Akça Kızlar Göç Eyledi Yurdundan
Var Git Ölüm
Çukurova Bayramlığın Geyerken
Ala Gözlüm Ben Bu İlden Gidersem
Altın Kafes İdi Benim Durağım
Yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi Karacaoğlan’a ait çok fazla eserden söz etmek mümkün. Şu an bile günümüzde pek çok müzisyen farklı müzik türlerinde Karacaoğlan’ın eserlerini şarkı ve türkülerinde icra etmeye devam etmektedir. Herkes tarafından Karcaoğlan’ın pek çok şiiri bilinmektedir.
0 notes