Tumgik
#kitap ve film karşılaştırma
diyariedebiyat · 3 months
Text
UZUN HİKÂYE KİTABI VE FİLMİ KARŞILAŞTIRMASI
Mustafa Kutlu, bazı sosyal ve politik meselelere yaptığı göndermelerle ayrı bir sosyolojik derinlik kazandırdığı eserinde, dedesi ile Bulgaristan’dan Türkiye’ye kaçan Ali‘nin acıklı hikâyesini anlatıyor bize.
Mustafa Kutlu, bazı sosyal ve politik meselelere yaptığı göndermelerle ayrı bir sosyolojik derinlik kazandırdığı eserinde, dedesi ile Bulgaristan’dan Türkiye’ye kaçan Ali‘nin acıklı hikâyesini anlatıyor bize. Dedesinin ölümünden sonra “hayatın demir örsünde dövülmek üzere kendini zamanın girdabına fırlatıp atan”, adalete tutkun kişiliğiyle en zor şartlarda bile hukuku dillendirmekten hiç…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
emeklemeler · 2 years
Text
Twarz/Yüz/Mug (2018)
Dün gece uyumadan önce izledim. Onun hakkında bir şeyler yazmak için sabahı bekledim. Filmin bitmesine yakın kendimi uykunun kollarına bıraktım. Sorgulamalarım ve hissettiklerimle uykuya daldım.
Filmi izleyince aklıma Antoni Casas Ros'un Almodovar Teoremi geldi. Anımsamak, ilişkilendirmek ve bütünleştirmek ne ilginç. Farklı zamanlarda okuduğunuz ve izlediğiniz şeyleri bir puzzle'ın parçaları gibi birleştirmek.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
"On beş yıldır beni kimse görmedi. İnsanın bir hayatı olması için bir yüz gerekir. Benim yüzüm bir kazada parçalandı ve her şey bir gecede, yirmi yaşımda duruverdi."
....
"İçkimi yudumluyor ve şeklin neden bu kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Her zaman şekle aşık olunur ama şekil başka bir şeyin görünüşünden başka bir şey değildir. bir şeyin özüne neden aşık olunmaz? Biçimin özü ortaya çıkardığını ve özün biçimi sevdiğini söyleyerek avunuyorum."
.......
"Kameranın bana bakması beni sıkmıyor. Onun gözünün başkalarının gözlerinden daha dikkatli olduğu izlenimine kapılıyorum ve deneyimlerime dayanarak biliyorum ki, dikkat, en sonunda büyülenişi deberaberinde getirir. Yavaşça kayma hali bu. İlkin şekiller çıkıyor, sonra zihin onları ele geçiriyor, bazı karşılaştırmalardan sonra bir değerlendirme yapıyor. Zihin hiçbir şeye benzemeyen bir çerçeveden, yenilikten yegane bir andan korkar. Her şey bize başka bir şeyi düşündürüyor, gerçekten hayatta olmanın zorluğu buradan geliyor. Kamera ise karşılaştırma yapmaz, göreceli değildir. Onu kullananın gözünden hafif bir şekilde etkilenir, bu hafiflik de yaratıcıdır. Yeterince uzun baktığımız şeyden nefret edemeyiz, onu küçük göremeyiz. Günümüzde bütün şiddet ve politik rezalet, kimsenin kimseye bakmamasından kaynaklanıyor. Mesafeler derinleşiyor, çatlaklar içine savaş ve yıkımın girdiği uçurumlara dönüşüyor. Öldürmek bakmayanın işidir ve bir anlamda ben kendi başıma bu şiddetin en iyi örneğiyim. Diktatörlerin ilk önce canavara benzer insanları, sakatları, delileri, düşünürleri ve sanatçıları öldürerek işe başladığı dönemler oldu tarihte, onların bakışını öldürmek istediler. İnsanlık, dünyayı görebilenleri öldürdü hep. Diktatörler sabit bakışlıdır. Daha çocukluklarında bu teşhis koyulabilir."
"Hangi yüz zaman içerisinde bir maske olmaz? Hangi yüz ona ilk bakışın kaygısız ilk tazeliğini koruduğunu iddia edebilir?"
"İnsanın hayatında önemli bir şey eksik olunca, mesela bir yüz, tutku, dünyayı bir parça olsun anlayabilmek. Bu eksik, bu engel olmasaydı hayatın daha güzel, hafif ve sevimli olacağını hayal etmeye kadar vardırıyoruz işi. Bence bu bir aldanma, bir tuzak, tembellik."
Öyleyse bu bir kaza değil*
kitap ve film benim için birbirini bütünleyen bir şey gibiydi. kitaptan birkaç şey paylaşmaya çalıştım anımsadığım kadarıyla.
6 notes · View notes