Tumgik
#mis kokular
dilfiruzz · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media
"Seyir eden misin,
seyreden mi bu âlemde? "
83 notes · View notes
Tumblr media Tumblr media
0 notes
elisaa-suu · 4 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Umutla beklemeyi çiçekler ne de güzel öğretiyor. Hepsi farklı farklı mevsimlere yayılmış mis gibi kokular... 🌼🌷🌻🌹
110 notes · View notes
yandikalbim · 11 months
Text
‘‘- Sen nasılsın? Nasıl gidiyor herşey?
+ İyiyim, çok iyiyim. Her şey yolunda.
+ (Hiç iyi değilim Ada. Seni hiç unutmadım. Bunların olacağını hiç düşünmemiştim. Yarım yamalağım herşey bomb*k. Sen atlattın mı? Yoksa benden intikam mı alıyorsun? Gülümsüyorsun. Gerçek mi? Hiç böyle olacağını düşünmemiştim. Senden ayrıldığım ilk günler kuş gibi hissetmiştim kendimi. Sana da kendime de iyilik yaptığımı düşünmüştüm. Taa ki ufacık bir şey beni darmadağan edene kadar... Sana ait ufacık bir toka alay etti benimle. İşte o sabah seni ve neleri kaybettiğimi anladım. Bir daha sen olmayacaktın. Bi daha bunu yaşayamayacaktım ben bi başkasıyla... Hayat alay etmeye devam etti benimle. Sana benzeyen yüzler, kokuna benzeyen kokular, sesine benzer sesler çıkardı karşıma. Ya da bana mı öyle geldi ne. Biliyor musun bi gün nerde kaybettiğini bilmediğin o küçücük saç tokası hala cebimde durur.
+ İyiyim, çok iyiyim...)’’
133 notes · View notes
master1wayne · 8 months
Text
Gençlik Öfkesi S1 - B10.1
BÖLÜM 10.1 [KURUL]
[5 gün sonra]
Sabah olmuş be!
Gözlerimi yavaşça açarak, ışığa alıştırıyordum. Biraz bekledikten sonra elimi telefonuma attım.
Saat 7.25 olmuştu. 9 saate yakın uyumuşum neredeyse. Telefonu yerine bıraktım, ayağa kalkıp dolabımın kapağını araladım.
Giyeceğim takım elbiseyi ve boxerla atleti çıkardım, yatağımın üstüne bıraktım. Banyomun kapısını açtım ve içeri girdim.
Her zaman olduğu gibi soğuk suyun altında duşumu almak için üstümdekileri çıkardım ve kirli sepetine bıraktım.
Vücudumu suyun altına bıraktım. Biraz kafam ıslanınca, hemen şampuanı döktüm ve köpürttüm.
Sonra da suyu tutup duruladım. Vücudumu da biraz duş jeliyle temizledim ve banyodan çıktım.
Kurulandıktan sonra, güzelce giymem gerekenleri sırayla giydim.
Sonra da kapımı açıp çıktım, aşağı sakince inerken mutfaktan gelen mis gibi kokular beni mest etmişti.
Sessiz sessiz aşağı indim ve mutfağın kapısının önüne, geldim. Parmak uçlarında yürür gibi yürüyordum.
Arkadan Derya'ya yaklaştım ve götüne tokat attım.
De: Ayhh korktum be salak. :)
"Hahahahaha, günaydın!"
De: Günaydın aşkım. Bak neler yaptım, neler. Çok beğeneceksin.
"Kokudan anladım zaten aşkım, bir tane alayım hatta ben şuradan. :)"
Derya hemen eliyle çıkartıp ağzıma uzattı, gözlerime bakıp "hadi ye!" dediği an ısırık almaya başladım.
Beni eliyle besleyen, hamarat aşkım...
Lokmam bitince hemen diğer eliyle portakal suyunu içirmeye çalıştı.
İçtikten sonra da, nasıl olduğunu sormak için tam ağzını açacaktı fakat o esnada annem içeri girdi.
An: Derya ne zaman hazır masa, bu kadar oyalanma! Bir kahvaltı hazırlamak bu kadar zor değil!
Annem Derya'yı bildiğin benim gözümde azarlamıştı, asıl sorun bu değil Derya'nın yüzü bir anda bozulmuştu. O an bir şey yapmayacaktım. Ama sonrasını bilmem, bilemem...
Ben Derya'ya kaş göz yaptım ve masaya gitmesini söyledim. Derya eline bir kaç şey aldı götürdü.
Mutfaktan çıkınca hemen kapıyı kapattım ve boğazına yapıştım.
"Bana bak! Kızı üzme, alırım seni ayağımın altına. Sabah sabah şansını zorluyorsun. Mahvettirme kendini!"
Eliyle göğüslerimden iktirmeye çalışsada nafile güçlüydüm sonuçta.
Yüzü kızarmış domatese dönmüştü, o an bıraktım. Sonra da suratına sert bir tokat attım ve çıktım mutfaktan.
Derya, masaya koyacaklarını koymuş ve masa'nın kenarında bekliyordu.
"Otur Derya! Sen de bizimle kahvaltı yap."
Derya'nın gözlerindeki parıltı görülmeye değerdi. Hemen annem'in oturacağı sandalyeyi çektim ve oraya oturttum kendisini.
Annem ve abla sakin sakin geldiler.
Derya'yı masada kendi yerinde görünce bozulan annem direk Ayla'nın yanına oturdu.
Beraber güzelce karnımızı doyururken Ayla kenardan bana seslendi.
Ay: Aras, bugün dışarı çıkabilir miyim? Arkadaşlarımla gezmek istiyorumda.
"Tamam çıkabilirsin, fakat gecikme."
Ondan sonra da annem araya girdi.
An: Ben de aslında şöyle bir masaj yaptırmaya gitsem, çok iyi olur.
"Sen otur oturduğun yerde. İzin falan vermiyorum, böyle rahatsın sen!"
Suratı yine düşen aptal annemin siniri bozulmuştu yeniden. Masada tabağında duranları bıraktı kalktı.
Ben, Derya ve Ayla kahvaltıya devam ettik. Sonra da bitince herkes kendi tabağını yıkadı ve yerin koydu.
Ayla mutfaktan çıkınca Derya'ya arkadan sarıldım. Güzelimin kokusunu ciğerlerime doğru çektim.
Derya yanağımı öperken kırmızı rujuyla yanaklarımı boyuyordu.
Sonra da Dudağımı bir şekilde buldu ve dudaklarıma yapıştırdı.
"Seni çok seviyorum kadın!"
De: Ben de seni seviyorum adam! :)
"Ben çıkıyorum kendine iyi bak."
De: Sen de...
Kapıdan çıktığım gibi arabama yürüdüm. Güvenliğe de kapıyı açması için, ıslık çaldım.
Arabaya binince dün koyduğum dolarları tekrar kontrol ettim. Eksik yoktu hepsi tertemiz ve düzenliydi.
Her şey tamam olduğu için arabayı çalıştırdım ve kapıdan çıktım gittim.
Yolda sapaklardan dönüyor, öyle kafama göre yolda ilerliyordum.
Bir süre sonra artık şirkete yakınlaşmış ve Tuğba Hanım'a mesaj yazmıştım, gelmek üzere olduğuma dair. Geldiğim gibi de toplantı yapılacak ve yeni ekiple ilk konuşma olacaktı.
[20 dakika sonra]
Sonunda şirkete varmış ve kapı'nın önünde durmuştum, hemen arkadan çantayı aldım ve şirketin özel görevlilerine, arabayı teslim ettim.
Günaydın Tuğba Hanım.
Tu: Günaydın Aras Bey.
"Herkes yeni yerine geçti ve bilgilendirildi mi?"
Tu: Evet efendim. Onlarla iyice konuştum ve anlattım. Tek sorun efendim şu.
"Nedir tek sorun?"
Tu: Hepsi genç ve tecrübesizler bana kalırsa, bu onlara çok büyük yük.
"Tuğba Hanım, size hak veriyorum. Ancak bu şirketin kazancından çok zararı var. Yaşlı ve tecrübeli diye koltukta sohbet ettiğiniz eski kurul, bu şirketi batırırken kimse ses çıkarmadı."
"Hem şu da var. Benim zaten belirli kişisel bir servetim var. Buna rağmen şirketi satıp, borçlarını kapatıp, kalan parayı da yerim demiyorum."
"Eğer ki, risk almazsam daha da batacağız. Ama ben batmak istemiyorum. Benim işim kazanmak ve aslında bence biz kazanacağız!"
Tu: O zaman çok çabalamamız lazım.
"Gerekiyorsa çabalayacağız."
Tu: Tamamdır efendim.
Bunları konuşurken çoktan asansöre binip, inmiş ve toplantı odasının önüne varmıştık bile.
[Odaya girer]
"Herkese günaydın arkadaşlar!"
Herkesten gür bir günaydın sesi gelmesiyle, kulağım çınlayarak yerime oturmuştum.
Bütün çalışanlar şu ana kadar yaptığı çalışmaları ve izlediği yolları anlatıyor
fikirlerini beğenmemi bekliyorlardı.
Aslında benlik bir durum yoktu ama genç oldukları için bir heyecan vardı.
Genç beyinler olması toplantının gidişini değiştiriyor, güzel fikirler çıkıyordu. Takdire şayan şeylerdi.
[1 saat sonra]
"Arkadaşlar katılımınız için teşekkür ederim, bugün güzel bir toplantı oldu benim için. Umarım sizler için de öyle olmuştur. Herkese iyi günler!"
Herkes toplantı odasından sırayla çıkarken Tuğba Hanım'a bir bildirim gelmiş ve bana "1 dakika bekler misiniz Aras Bey!" demişti.
Biraz kenarda konuşurken, ben bekliyordum. Aradan 5 dakika geçmiş ve Tuğba Hanım dönmüştü.
Tu: Aras Bey, bir haberim olacaktı. Bu ay sonu Belçika'ya özel bir toplantı için gidilmesi lazım, bu nedenle sizin de gelmeniz lazım. Sonuçta şirketin yeni sahibini tanımak istiyorlar.
"Tamamdır nasıl istiyorlarsa öyle olsun, hazırlığımızı yaparız. Sonra özel uçağımıza biner ve gideriz."
Tu: Tamamdır Efendim. O zaman tekrar görüşmek üzere. İyi günler!
"Iyi günler Tuğba Hanım."
Şirketten elimde çantayla birlikte çıktım ve arabama bindiğim gibi Nadia'nın mekânına sürdüm.
Arabamla giderken yolda trafik çevirmesi vardı, bu sebeple biraz geri gittim ve arabayı bir sapaktan geçirip, öyle gitmeye karar verdim.
Ayna'dan kontrol amaçlı baktığımda arkada yine aynı arabayı görmüştüm, evet geçen hafta arkamdan beni takip eden araç, yine peşimdeydi.
Acaba bir yerden falan, tanışıyor muyuz kendisiyle? Hiç bilmiyorum da bu adamı, Allah Allah.
Arabayı birazcık daha hızlı sürmeye başladım. Amacım tam kırmızı ışık yandığında ani bir frenle durup adama girmekti.
110,112,119,125. Adam da hızlanmıştı. Ani bir fren yaptı ve hızım azalmaya başladı.
[Işık sarıdayken hafif gaza basar ve geçer]
Sonunda kurtuldum amk, iyi ki tam vaktinde geçtim. Yoksa daha farklı bir şey olabilirdi. Ancak şu var ki, bu adamı araştırıp bulmam şarttı.
[5 dakika sonra]
Artık Nadia'nın eğitim merkezine gelmiştim. Hemen oradaki kapalı otoparka girdim ve çantayla birlikte çıktım. (Dün Nadia gelecekleri için beni aramıştı)
Biraz yürüdükten sonra kapıyı açtım ve içeri geçtim. Hemen aşağı indim, Nadia aşağıda kendi etrafında dönerek stresli bir şekilde bekliyordu.
"Nadia!"
Na: Araaaas.
Koştu ve kucağıma atlayıp sıkıca sarıldı.
Na: Gelmişsin.
"Söz verdim o kadar. Niye gelmeyeyim ki?"
Na: Ben bir an endişelendim, ondan dolayı korku sardı.
"Bir şey olmayacak Nadia! Adamlar gelecek parayı alıp gidecekler! Ama dikkat et, yanlış bir hareket yapma."
Na: Tamamdır. Yapmayacağım.
"Ben şimdilik gidiyorum, bir şey olursa ara dışarıda arabada bekliyor olacağım!"
Hemen çantayı Nadia'ya bırakıp soyuna odasına doğru ilerledim.
Cebimde duran kamerayı çıkardım ve diğer ses dinleme cihazının uygulamasını açtım.
Şimdi "ne yani?" diyecek olursanız sarılırken, cebimden çıkarıp kapüşonun cebine attım. Belki beni dolandırıyor olabilir mi diye.
[10 dakika sonra]
Adamların merdivenden inme sesini duydum, hemen kenarda kabine girip saklandım. Biraz bekledikten sonra çıktım. Adamların konuşmalarını zaten duyuyordum.
Xa: Para burada mı?
Na: Burada, hepsi burada!
Xa: Tamam göster sen. Biz de aleti çıkarıp bir bakalım bunlara.
Na: Tamamdir çikariyorum.
Nadia paraları teker teker masanın üstüne koyuyor ben de onları hem ses, hem de görüntü kaydına alıyordum ne olur, ne olmaz diye.
Adamlar makinadan dolarları, deste deste kontrol etmeye başladılar.
Bütün desteleri sırayla geçirdikçe, birbirine bakıp "temiz." diyorlardı.
[5 dakika sonra]
Xa: Tamamdır, bitti. Nasıl buldunuz bilmiyorum ama borcunuza sadık birisiniz, sizinle artık uğraşmak yok.
Na: Tesekkur ederim.
Xa: Verdiğimiz, sinir ve stres için özür dileriz ama bizim de işimiz bu.
Na: Allah'a şukur parayi buldum. Size de verdim. Artık sinirim de, stresim de kalmadi.
Xa: Biz gidiyoruz size iyi günler.
Na: İyi günler.
Hemen soyunma kabinine döndüm ve kapıyı kapattım. Biraz vakit geçince kalbinden çıktım Nadia'nın orada olup olmadığına baktım.
Hemen salona doğru yürüdüm ve Nadia'ya seslendim.
Arkamdan sırtıma birisi atlamıştı, düşecek gibi oldum ama düşmedim tabii ki. Sonra gelen sesle Nadia olduğunu anladım.
Na: Araaaaas teşekkur ederim. Senin sayende kurtuldum. Mesleğime devam da edebileceğim. Çok tesekkurler.
Ayrıca yanaklarımı ve boynumu tatlı tatlı öpüyordu.
Kısa hatırlatma:
(Nadia 1.60 boy, mavi gözlü, turuncu saçlı, beyaz tenli, kalın bacak, ince bel, aşırı koca olmayan şekilli memeleri var, dudak yapısı ince, küçük bir burnu ve suratı var.)
"Hocam, başka bir isteğiniz var mı?"
Na: Yok, yokta nereye gidiyorsun?
"Yok canım, bir yere gitmiyorum. Yani öylesine sordum ben, o kadar."
Na: Benim şu an tek isteğim, güzel bir akşam yemeği. Yanında güzel bir içecek mis gibi giderdi. Olmazsa birazdan alış-veriş yapayım.
Na: Hatta istersen. Sen de gelebilirsin! Biraz yemek yer, sonra bir kadeh şarap ya da ne içiyorsan?
Düşünürsem sadece vakit kaybı olur, bu nedenle düşünmedim.
"Çok iyi olur aslında Nadia."
Na: O zaman haydi gelll.
Bir anda elini bana uzattı, baktım bir suratına, sonra da eline baktım ve tuttum. Evet elini tuttum. Yani böyle bir kadının elini tutmamak, bildiğin aptallık olur zaten.
Beraber, onun elinde çantayla çıktık.
Eğitim merkezini kapattı ve kilitledi.
Birlikte benim aracın olduğu otoparka yürüdük. Asansör ile aracın olduğu kata çıktık, biraz daha yürüdükten sonra, arabaya vardık.
Nadia'nın çantasını arka koltuğa koydum, ona kapıyı açtım. Arabaya binince, ben de sürücü koltuğuna geçtim ve otoparktan çıktım.
Arabayla arka yollardan gidiyorduk, karşımıza market çıkarsa duracağız demiştik. Ancak, neredeyse hiç market çıkmıyordu karşımıza.
Biraz daha ilerledikten sonra, bir tane kasap gördük. Hemen arabayı sağa çektim ve birlikte indik.
Birlikte, aynı ritimle yürüyerek kasaba girdik. Düğmeye bastık ve adamın gelmesini bekledik.
Kasap hemen ellerinde etlerle gelmiş ve bize "Ne istersiniz?" diye sormuştu.
Nadia bana bakıyor, benim söylememi bekliyordu.
Madem öyle istiyorsun Nadia "ben karar vereyim!" dedim içimden.
"Abiciğim, bize 1 kilo pirzola yeter. Bir de yarım kilo tavuk kanat. Bu kadar!"
Adam kafasıyla "Tamamdır" der gibi sallayarak yanıt vermişti.
İçeride iki dakika falan bekledik, sonunda etleri paketledi. Kartımı tam cebimden çıkaracaktım ki, Nadia elini elime uzattı ve "Olmaz, bunu bari ben ödeyeyim!" dedi.
Orada, et başında 5 dakika bunun hesabını yapıp, yok ben, yok ben diye diye vakit öldürdük.
Tabi en sonunda, Nadia kartı kaşla göz arasında temassız ödedi ve poşetleri eline aldı.
"Haydaa."
Kasap bana bakıp gülerek "Şanslı adamsın, bizimkiler olsa donuna kadar alır. Ama yabancı kadınlar öyle değil." demişti.
Gülerek kafa salladım ve "Kolay gelsin abi!" dedim dükkandan çıktım.
32 notes · View notes
naif-cumleler · 1 year
Text
Bazı kokular bu dünyaya ait olmayacak kadar güzel değil mi? Kur'an kokusu, kahve kokusu. Ben şimdi çekirdek kahvenin kokusunu nasıl anlatayım. 🤭
Tumblr media Tumblr media
@naif-cumleler
61 notes · View notes
ansizingidisler · 1 month
Note
Yani sana aşık olan çocuk çirkinsede ben de aşık olabilirim diyosun öyle mi
Aşk karar verilince olan bir şey olsaydı aşk acısı çekmezdi çoğu kişi. Çirkin bir tende güzel bir ruh da kalbi bağlayabilir. Önemli olan hislerin hissettirilmesi. Çirkinlik ya da güzellikle ölçülebilen bir şey değil ki sevmek. Yaşlanırsın çirkinleşirsin birini güzelliği için seversen o zaman bu faktör ortadan kalkınca sevgi de gider. Sevmek için sebep gerekmez. Sadece seversin. Ve sevince sevdiğin şey gözüne güzel gelir zaten. Bir şeyi güzel olduğu için sevmezsin, sen sevdiğin için güzeldir o. Sanki en güzeli oymuş gibi en güzel gözler onunki gibi, tüm güzel kokular sana onu hatırlatır ama onun kokusunu tanımlayamazsın falan filan öyle iste.
8 notes · View notes
layezalll · 2 years
Text
Tumblr media
Sensiz ölürümler gelir baş ucuma
intihar esiklerinden gelmeyen canlar
kum gibi ilanı aşklar
kemiksiz meşkler kum gibi
ömürlük bir çınar gövdesine yazmak yerine
rüzgar maduru kumlara yazılmış sevdalar
hasretin gözlere durduğu geceler
ilk defa tanışan gözleri ağrılar
yar
bir yar sevmelerimiz var bu aralar
şaka gibi
Canımsın canımdan yakınsın
Aşkım bitanem felan filanlar,,,
ne zaman kimi nerede sevmiş
sevmiş mi yada sadece hoslasmismi
kaçıncı olduğunun bilincinde mecnunlar
veresiye pesinde içinden hayvan çıkan adamlar
önce tanınmış sonra dan eskitilmis
iki arada bir dere sevilmiş ve terkedilmis
sevigiler çöplüğü leylanin gönlü
kırka bölmüş leyla kısacık bir ömrü
şimdi bir leylalarimiz var
şaka gibi
Adamlık vasfı kolda saat donda desen
sevmek bir an yaşamak imkansiz
sevigililer bir varmış bir yokmus,,,
kimliksiz kimlerle kimin neyine aşık
aklı karma karışık fikri bel hizasında
gönlü boş gönülsüz mecnunlar
elim sende ye dönmüş aşklar
eli kimde kalmış şuursuzlar
seni seviyorum ama neremle mecnunlar
şimdi bir mecnunlarimiz var
şaka gibi
Kısa metrajli sevmeler
engelsiz parkurlar, kolay sevgililer,,,
mevsime göre uyarlanmış buluşma takvimleri
takvime göre sevilmiş sevgililer
sarmaş dolaş tenlerde uzak ruhlar
birbirine karışmış sevgisiz kokular
beş duyunun dahi duymadığı silik maşuklar
Kadın gönlünün hassayitene hayvani iştahlar
Adamlık mevzuunda söylenecek sözü olmayan civanlar
bir asklarimiz var sinelerimizde bu aralar
şaka gibi,,,,,
141 notes · View notes
dizimdedinlen · 4 months
Text
benzin, tiner, oje, sigara... bu kokular bi' tek benim mi hoşuma gidiyor?
18 notes · View notes
sillagen · 11 months
Text
Beyefendi tertemiz olmuş mis gibi kokuyor. Annem oo etrafa kokular saçarak geldin diyor. Ben de orda uğraşmak için hangi kıza artık kokulattıracaksa kendini diyorum. O da bana gülerek artık bakacağız hangi kız olursa dedi. Gel şuraya ilk koklayan kız ben olayım dedim. Geldi kedi gibi yanağını uzattı sakallı eşek kadar oğlanı öptüm. Öpmeyi seviyorum bilakis bunları öpmek mıncırmak benim için zevk. Rabbim sevgimizi ve muhabbetimizi bozmasın.
20 notes · View notes
umrumunumrundaydi · 6 months
Text
Kuaförluk kursu tam bir cennet arkadaslar dedikodu fal yemek mis kokular falan herşey şahane ya hem ogreniyosun diploma için hem egeleniyosun
17 notes · View notes
yakazakalb · 8 months
Text
Güzel kokulara aşık olduğumdan bahsetmiş miydim bilmiyorum.
Sabah bi uyandım Allah'ım ev yıkılıyor. "Anne bu ne kokusu" dedim. 'az kalan esansların hepsini birleştirdim. Güzel mi?' Dedi. "Güzel ne kelime baayıllldımm" dedim. Evet işte günde fıstık gibi başlamak için bir sebep.
Yalnız arkadaşlar esans diyorum. Parfümler beni asla öyle mest edemez.
Herkese de gecikmiş bir günaydınnn... güzel kokular bulsun sizi hep. Nurlu, nâmütenahi..
15 notes · View notes
otadam · 8 months
Text
Kalbim daha kaç yerinden kırılabilir, test ediyoruz.
Darbeler, harabeler, hayat, insanlar, kabullenme, belki kabul edememe, reddediş, daha çok reddediliş, susmayan bir kafa, kafada deli sorular, geceler, gece olan gündüzler,alkoller, sigaralar, daha çok alkoller, daha çok sigaralar, bulutlar, karanlık, düğümler, kahkahalar, senaryolar, kokular,tadlar,başkaları, birileri, biri, içe atılanlar, içe atanlar, özlemler, nefret, dedikodular, susmalısın, ışık, çatık kaşlar, gülen suratlar, canım, cicim, uyku, uyursan kabus, uyumazsan pek farklı değil, düşünceler, içinden çıkamadığın bir fanus. 
iyi geceler.
iyi mi geceler ?
Boğazım kanıyor,
12 notes · View notes
izmaritsiz · 9 months
Text
+Sen nasılsın? Nasıl gidiyor her şey?
-İyiyim, çok iyiyim. Her şey yolunda.
Hiç iyi değilim Ada. Seni hiç unutmadım. Bunların olacağını hiç düşünmemiştim. Yarım yamalağım, her şey bombok. Sen atlattın mı? Yoksa benden intikam mı alıyorsun? Gülümsüyorsun, gerçek mi? Hiç böyle olacağını düşünmemiştim. Senden ayrıldığım ilk günler kuş gibi hissetmiştim kendimi. Sana da kendime de iyilik yaptığımı düşünmüştüm. Ta ki ufacık bir şey beni darmadağın edene kadar… Sana ait ufacık bir toka alay etti benimle o gün. İşte o sabah seni ve neleri kaybettiğimi anladım. Bir daha sen olmayacaktın. Bir daha bunu yaşayamayacaktım ben, bir başkasıyla. Hayat alay etmeye devam etti benimle. Sana benzeyen yüzler, kokuna benzeyen kokular, sesine benzeyen sesler çıkardı karşıma ya da bana mı öyle geldi ne. Bilmem. Biliyor musun, bir gün nerde kaybettiğini bilmediğin o küçücük saç tokası, hâlâ cebimde durur.
15 notes · View notes
madelineimyourlight · 10 months
Text
Saat on oldu.
Zavallı küçük kızım! Altı saatim var, sonra öleceğim! Soğuk anatomi masalarının üzerinde sürünen tuhaf bir cesede, incelenen bir kafatasına, kesilip biçilen bir kadavraya dönüşeceğim; benden geriye kalanları bir tabuta doldurup Clamart mezarlığına götürecekler.
İşte hiçbiri benden nefret etmeyen, hepsi benim için üzülen ve isteseler kurtarabilecek olan bu adamlar babana bunu yapacaklar . Marie, beni öldürecekler, bunu anlıyor musun ? Hem de her şeyin düzene girmesi için törenle , soğukkanlılıkla !Aman Tanrım!
Zavallı küçüğüm! Seni onca seven, güzel kokular yayan beyaz , küçük boynunu öpen, elleriyle hiç durmadan ipek gibi saçlarının buklelerini okşayan, yuvarlak güzel yüzünü ellerinin arasına alan, seni dizlerinin üstünde zıplatan ve akşamları Tanrı'ya dua etmen için iki elini birleştiren baban ölecek!
Artık bütün bunları kim yapacak? Seni kim sevecek ? Sen hariç yaşıtlarının hepsinin babaları olacak . Yılbaşı kutlamalarından, hediyelerden , şirin oyuncaklardan, şekerlerden ve öpücüklerden vazgeçmeye nasıl alışacaksın ? Zavallı yetimim, yemekten ve içmekten vazgeçmeye nasıl alışacaksın?
Ah! Güzel Marie'ciğim, o jüri üyeleri en azından seni görseydi ! O zaman üç yaşındaki bir çocuğun babasını öldürmemeleri gerektiğini anlarlardı.
Veya büyüyecek kadar şansı varsa , o zaman hali ne olacak ? Paris halkının anılarından biri olan babası yüzünden benden ve isminden utanacak ; onu yüreğimin bütün şefkatiyle sevmeme rağmen benim yüzümden aşağılanacak, dışlanacak. Sevgili küçük Marie'm , benden utanacağın ve tiksineceğin doğru mu ?
Sefil ! Nasıl bir suç işledin ve topluma nasıl bir suç işlettin!
Aman Tanrım! Gün batmadan öleceğim doğru mu ? İdam edilecek kişinin ben olduğu doğru mu ? Dışarıdan gelen o boğuk çığlıklar, şimdiden rıhtımlarda neşeyle toplanan insan kalabalığı, kışlalarında hazırlanan o jandarmalar , siyah cübbeli o rahip , elleri kanlı o adamlar , bütün bunlar benim için mi ? Demek burada kımıldayan, soluk alan , tıpkı herhangi bir masa gibi bu masanın da yanında oturan , belki de başka bir yerde olması gereken , dokunan , hisseden ve giysilerinde hâlâ kıvrımlar oluşan ben öleceğim!
14 notes · View notes
yantekerlek · 1 year
Note
Çok uzun yıllardır ruhum bedenime ağır geliyor intihar etmeyi düşünüyorum.
ruhumuz ruhumuza ağır geliyor bence. biz bedenimiz ruhumuzu taşıyamıyor farz ediyoruz. bedenimizdeki faaliyete son versek ruhumuzdaki faaliyet sonra erecek sanıyoruz. ruhtaki zora giden, ağıra giden faaliyet bedendeki cana kastetmekle son bulmuyor. yaşamak çilesinin ilacı ölüm değil. hayırlı bir ölüm. biz kendi canımıza kastetmeksizin, Allah'ın emriyle gelen bir ölüm çeşidi. herkesin imtihanı çok farklı. belki de sizin bana oturup vereceğiniz hayat dersleriniz var. belki de sonra ben ayağa kalkıp bak senin başına bu geldi mi peki ya bu? ben de bunları yaşadım. gel sana bunu öğreteyim diyeceğim. acı yatıştırmaya başlayacağız belki. halbuki acılar yarışamaz. acılara karşı tavrımız bizi biz yapar. eğer iman ediyorsak bu çektiğimiz acıların ebedi olmadığını tavrımızın yanımıza kâr kalacağını biliriz. ebedi olanı iyileştirmek için tavrımızı iyileştirirken bakmışız ebedi olmayan dünyadaki yapıp etmelerimiz de iyileşmiş. bir taşla iki dünya yani. zor her şey. bi çorba yapmak bile epey zor bence kendi içinde bir sürü detayı var. atlanmaması gereken önemli detaylar var. atlayınca hedefe varılmıyor. zorluğunu çekerek de olsa hedefe ulaşınca o zorluk da göze gelmez oluyor artık. ruha zorlukları güzelce anlatmak lazım. aşılacakları tane tane kavratmak lazım. aşılamayacakların kenarından dolaşma onlara hadi selametle deyip el sallama opsiyonunu hatırlamak lazım. bazı şeyler de aşılmaz. aşılamaz. aşmak içten gelmez. bunları ruha anlatmak lazım. yorulur yoksa bedeni suçlar. bedende bedel ödetmek ister. ruha öfkeyi de anlatmak lazım. sıkışmayı da. daralmayı da çaresizliği de anlatmak lazım. bazen çaresizliğe en büyük çare onu anlamak oluyor. bak şu an bir çare bulamadın çaresizsin sonra bulursan güzel olur ama şu an dur bi çırpınma diyip ruhu sıkıştığı mengeneden bi çıkarmak lazım. gerekirse yine çırpınmaya devam eder. ki genelde gerekir. iman etmiyorsanız bu hayata yükleyecek anlamlar da bulamadıysanız bi türlü güzel çiçekler yetiştirerek ölümün kendi kendine gelmesini bekleyin, güzel yemekler yaparak ölümün kendi kendine gelmesini bekleyin. kötü şeyler de güzel şeyler de var dünyada. birazcık da güzel olanları görerek onların hakkını vermeye çalışın inadına. yüzüne güldüğünüz ve samimi olarak yüzünüze gülen insanlar hatırna biraz daha gülün yaşamak için imanınızdan kaynaklanan bir sebep yoksa. imanlı veya imansız olmanız fark etmez anlamı buldurmayan şey depresyon da olabilir. bunun tespitini teşhisini yaptırıp gözlerinizi, kulaklarınızı, ruhunuzu tıkayanın psikolojik bir sebep olup olmadığını öğrenin. yapılacak bir sürü şeyimiz var bakınca. intihar etmeyi düşünmeyin lütfen. çok güzel kokular var hepsini almamışsınızdır. daha bir sürü koku duyarsınız. merak etmiyor musunuz hiç güzel kokuları? kötü kokuları bastıracak derecede güzel kokular var. ağlamaktan şişmiş gözleri bile güldüren hatta bu zorlu gülme duygudan duyguya geçme sırasında sümük fışkırtan olaylar, şeyler, kişiler, anlar var. benim hayatta en büyük dayanağım imanım, sonra bana verilen irili ufaklı şeylere her daim büyüteçle bakmaya gayret eden gözlerim. bunlardan herhangi biri yoksa sizde bahsettiklerimin hepsi anlamsız gelir. inşallah ruhunuza anlamı bulması için yardım edecek gücü oluşturursunuz. inşallah bedeninize daha uzun yıllar yaşaması ruhunuza destek olması için müsaade edersiniz. inşallah bir çilek tarlasından çilek toplamak nasip olur. güzel bir şey. ben toplayacaktım nasip olmadı henüz. inşallah bana da nasip olur. şimdilik ölmeyin. arada yaşadığınızı yazın da çilek için duaya devam edeyim. hayırlı geceler.
10 notes · View notes