Tumgik
#nazi almanyası
aklingolgesi · 5 months
Text
SCHUTZSTAFFEL (NAZİ) ÜNİFORMALARI NEDEN BU KADAR POPÜLER? | MESELE
Tepeden tırnağa simsiyah giyinen ve Svastika işlemeli kırmızı pazubent takan Alman askerini, fotoğraflarda ya da filmlerde en az bir kere görmüşünüzdür. Bu askerler 2. Dünya Savaşı’nda Alman Ordusu dışında ayrı bir teşkilata sahip olan Schutzstaffel yani SS’in bir üyesiydiler. Peki üzerlerinden onlarca yıl geçmesine rağmen nasıl oluyor da SS üniformaları popülerliğini kaybetmiyor? Onları bu kadar…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
1-gelincikk · 1 year
Text
Tıpkı Nazi Almanyası dönemini anlatan Piyanist film sahnesi gibi.
Umut 🕊️
90 notes · View notes
dolunay66 · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
23 Haziran 1912 tarihinde, Londra’da bir erkek çocuğu doğar. Alan Mathison Turing adındaki bu çocuk yıllar sonra dünya tarihinin akışını değiştirecek işler yapacaktır.
Daha küçük yaşlardayken öğretmenleri, Turing’in oldukça zeki, öğrenme isteğiyle dolu ve özellikle de matematik konusunda çok yetenekli olduğunu fark ederler.
Küçük yaşta, özellikle de okul hayatında dışlanmalara maruz kalmak onun hayatının bir parçası olmuştur.
Ona destek olan tek kişiyse Christopher Marcom adındaki bir arkadaşıdır. Alan, zamanla ona hissettiği yakınlıkla aslında eşcinsel olduğunu fark edecektir.
Daha sonra Alan, arkadaşının okulun bitimine birkaç hafta kala tüberkülozdan ölmesi üzerine hayata olan inancını kaybedecektir
Bu çöküntüye rağmen eğitim hayatı boyunca kendini geliştirir ve matematik alanında bir dahi olarak anılmasının ilk adımlarını atar.
Okullarında yaptığı derecelerin ve dikkat çeken makalelerinin ardından Turing makinesi kavramını ortaya atar. Bugün modern işlemcilerin yaptığı her tür hesaplama bu makine ile yapılabilmektedir.
Matematik ve kriptoloji(şifrebilim) üzerine çalıştıktan sonra, ABD'den II. Dünya Savaşının göbeğindeki İngiltere’ye döner. Döner dönmez de İngiliz ordusu tarafından kriptoloji ekibine dahil edilir.
Naziler, savaş sırasındaki haberleşmelerinde değişen şifreli mesajlar kullanmaktadır ve bu şifreleri Enigma adı verilen bir makine ile oluşturmaktadırlar.
İngiliz hükumetinin savaş iletişim üssünde Alman deniz kuvvetlerine ait şifrelerin kırılımı için çalışan kriptoanaliz ekibinin başına getirilir.
Bu görevdeyken farklı yöntemler geliştirir ve Enigma cihazı tarafından üretilen şifreleri kırmaya yarayan Bombe isimli bir elektromekanik makinenin tasarımına katkıda bulunur.
Uzun uğraşlar sonunda Bombe cihazları, Nazilerin şifreli mesajlarını deşifre ederek Nazi Almanyası karşısında çok büyük bir avantaj sağlar ve savaşın gidişatını değiştirir.
Tarihçilerin tahminine göre Enigma'nın kırılması savaşı iki yıldan fazla kısaltarak "14 milyon" hayatı kurtarmıştır.
“Bilgisayar Mekanizması ve Zeka” isimli makalesinde yapay zeka konularına değinen Turing, bir makinenin “akıllı” sayılabilmesi için gereken standartları belirleyen bir deney tasarlar.
Turing testi adı verilen bu test, makinenin karşısındaki deneğin, görmeden iletişime geçtiği şeyin makine mi yoksa insan mı olduğunu tahmin etmesi esasına dayanmaktadır.
Eğer denek, karşısındakinin makine olduğunu anlayamazsa, makinenin bir nevi “düşünme” yetisine sahip olduğu söylenebilir.
Geçtiğimiz yıl yazılan bir bilgisayar programı 13 yaşındaki bir çocuğu taklit etmek için hazırlandı ve Turing testi ilk defa geçildi.
Bu bilgisayar yazılımı, Turing’in söylediği gibi 5 dakikalık bir yazışmada, sorgulayan insanların yüzde 30’una kendisinin bir insan olduğuna inandırmayı başardı.
Bugün, esası Turing testine dayanan ve CAPTCHA adı verilen bir uygulama, internetteki kullanıcıların insan mı yoksa makine mi olduğunu anlamakta kullanılıyor.
Avrupa’da derin yaralar açtıktan sonra biten savaştan kısa süre sonra Alan Turing, eşcinsel olduğunu açıklar.
O yıllarda eşcinsel olmanın ve bunu açık açık ifade etmenin cezası acımasızcadır.
1885 ve 1967 yılları arasında Britanya Hukuku gereğince yaklaşık olarak 49.000 homoseksüel erkek ahlaksızlık nedeniyle mahkum edildi.
Eşcinsel olduğu için “ahlaksızlık” yasasından hüküm giyer ve uzun bir hapis cezası ile kimyasal hadım edilme arasında bir seçim yapması istenir.
Hadım edilmeyi seçen Turing’e mahkeme kararı ile yüksek dozda kadınlık hormonları enjekte edilir.
Bu uygulama sonucunda cinsel istekleri ortadan kalkar, göğüsleri büyür ama belki de kendisi için en önemli olarak düşünme yetisi sekteye uğrar.
Ve bu dâhi bilim insanı, henüz 42 yaşındayken intihar eder.
Cesedinin yanında tek bir ısırık alınmış bir elma bulunduğunda elmanın içine siyanür enjekte ederek intihar ettiği anlaşıldı.
27 notes · View notes
temkinlifuturist · 1 year
Text
Wunderwaffen
Tumblr media
Çizgiroman okumayı ve çizgiroman dükkanlarını gezmeyi çok severim. Yine bu gezmelerden birisinde raflarda WUNDERWAFFEN adlı dergi boyu bir çizgiromana rastladım. Alfa Yayınları tarafından Türkçeye çevrilmiş ve basılmıştı. Eski nesil uçakları sevdiğim için sayfalarındaki görseller ilgimi çekmişti. Çizgiromanın çizilme tarihi 2011. Bu nedenle dehşet bir taraviri kolleksiyonuna sahip dostumdan yardım istedim ve elindeki taraviri malzemeyi edindim. Kolleksiyonun biraz eksikleri olmasına rağmen seri hakkında fikir edinmemi sağlamıştı.
Tumblr media
Serinin yazarı Richard D. Nolane. 1955 doğumlu Fransız yazar-çizer.
Dergi Fransız Soleil Yayıncılığın çalışması. Bu ekip “ikinci dünya savaşı bu şekilde bitmeseydi bugün neler yaşardık” senaryosunun pek çok versiyonuna çalışmış. Ekipte ana çizim MAZA’ya ait. Ancak ilginç bir şekilde Sırp kökenli çizerlerin desteği yoğun. Jovan Ukropina, Zeljko Vladetic, Desimir Miljic, Desko, Marko Nikolic.
Tumblr media
Digikore Studios çizimleri renklendirmiş. Bu stüdyo grafik renklendirme, VFX üzerine grafik animasyon stüdyosu. Çizgi roman, bilgisayar oyunları ve film görsel efektleri üzerine çalışıyor. VFX üzerine çalışan ekibin hemen hepsi Hintli. Jumanji, Stranger Things, Transformars, Titanic 3D, Vortex, Expandables, Ninja Turtles, Need for Speed, Hayalet Sürücü, Deadpool gibi pek çok sinema filminde çalışmış. Holivut’un vazgeçilmez firmalarından. ( https://digikorevfx.com/ )
Wunderwaffen’de Ana çizer olarak MAZA adı geçiyor ve bazı çizgiroman sitelerinde 1924 doğumlu Kübalı sanatçı Heriberto Maza olduğu yazılıyor. Soleil Yayıncılığın sayfasında MAZA nın kim olduğu konusu muallakta bırakılmış. Azıcık karıştırınca bu çizerin 1965 Bosna-Hersek doğumlu MAZA olduğu ortaya çıkıyor. Yine de asıl adını bulamadım.
Tumblr media
https://mazastrip.blogspot.com/
Wunderwaffen birkaç alt seri ile birlikte yayınlanmış.
Wunderwaffen 25  sayılık, 21. Sayı Mayıs 2023’te yayınlanmış – İlk sayısı 2012 de yayınlanmış.
Wunderwaffen -Mission Secrets -3 sayı  (2019-2021-2022)
Wunderwaffen – Spaca Reich – 5 sayı – 2015 -2017-2018- 2019- 2022 ye aralıklı yayın
Wunderwaffen – Zeppelin’s War -  4 sayı -2014-2016 – 2018- 2021
Tumblr media
Serinin yaratıcısı Nolane ve Maza’nın dünyasında  takvim 1946 yılında durmuş. Normandiya çıkarması başarısızlığa uğramış. Savaş havada sürüyor. Almanların güç uğruna savaş teknolojisinde başlattığı yarışa Amerikalılar, ucundan Fransızlar ve bozguncu olarak İngilizler katılıyor.
Tumblr media
Maza’nın havacılık terminolojisi, uçaklar, uçuş tarihi, uçuş teknolojileri konusunda oldukça kapsamlı bir bilgisi var. Uçak modellerini çok iyi yansıtmış. Savaş sahneleri göz alıcı.    
Ağırlıklı olarak savaş sanayinde ortaya çıkan fantastik denemeleri, devamlılığı olmayan veya üstü örtülmüş çalışmaları göz önüne çıkartan bir öyküleme. Wunderwaffen tarihi değiştirebilecek konseptlere ve uçak tasarımlarını inceleyen, havacılık temalı bir dizi olarak tasarlanmış.
What if
Eğer böyle olmasaydı, zamanın akışı nasıl olurdu çeşitlemesinin Nazi Almanyası ve Hitler karakteri üzerindeki örneklerinden birisi. Nazi Almanyasının bütün karakterleri (Gobbels, Goering, Hesse vd) her macerada boy gösteriyor. Askeri olarak Alman ordusu, araçlar, rütbeler, olay kurgusu çok iyi çalışılmış. Sonra da gerçek zaman akışı Normandiya çıkartmasında kırılarak “eğer ollmasaydı ne olurdu” senaryosu yazılmış.
Tumblr media
Bu seri ile ilgili pek çok eleştiri var. Nazi propagandası yaptıkları iddia ediliyor. Seriyi oluşturan ekibin ağırlıklı Sırp kökenli olması şüpheleri arttırıyor. Nazi Almanyasının görkemi, kudreti, gücü resimlerde yansıtılıyor.
Ancak komplo teorilerini kıran bir durum söz konusu. O da bütün görsel Nazi ihtişamına karşın, öykü senaryosu, anlatılanlar, kahramanların konuşmaları bu etkiyi köreltiyor ve başka tarafa akıtıyor. Ciddi bir sistem eleştirisi var, Hitler saplantılı bir ruh hastası olarak kimlikleniyor, Hitler, Himmler’in kuklası halinde, etrafındaki herkes güç sarhoşu ve kişisel çıkarlar peşinde. Diğer taraftan Amerikan, İngiliz ve Fransız başkanları ve diğer siyasetçilerin kirliliği, çıkarcılığı, sahtekarlığı, kumpasları epeyce ortaya dökülmüş. Churchill’in entrikaları, Amerikan Başkanı Lindberg’in Hitler özentisi güç yönetimi epeyce kurcalanmış. Bir tek De Goulle hakkında yandan çarklı yaklaşımlar var.  Malum dergi Fransız kökenli. O kadar da olsun.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Seride Nazi Almanyasının askeri teknolojide yaptığı gizli çalışmalar senaryonun taşıyıcı parçası olmuş.
Ben okuduğum kadarıyla ilginç buldum. Hatta bazı tarihi olaylar hakkında hatırlatmalar iyi oldu. 
Teknolojinin NİYE insanları yok ederken bu kadar ilerleyebildiğini yeniden fark ederek hafifçe ürperdim.
İyi ürpermeler.
6 notes · View notes
cinaraslan · 2 years
Text
📗1941 - II. Dünya Savaşı: Nazi Almanyası, Barbarossa Harekâtı'nı başlatarak SSCB'yi istila etmeye başladı.📌
🏷️#22haziran1941 #barborassahrekatı #naziler #almanya #sscb #fuckhitler #stalin 📌
Tumblr media
2 notes · View notes
mantikutayr · 2 years
Photo
Tumblr media
bergson bu kitapta (1887-1888 yıllarında lisede vermiş olduğu derslerden oluşuyor.) bilim, bilimlerin tasnifi ve metafiziğin temel konuları olan uzay, zaman, madde kavramlarını ele alıyor. 
bergson’un salt akla karşı olması ve bir şeyin bilinmesinin iki yolu.
bilime yönelik sorgulayıcı tavır XX. yüzyıl felsefesin genel özelliklerindendir. titanik’in batışı ile beraber akıl da sulara gömülür, nazi almanyası tarafından II. dünya savaşı döneminde kurulmuş zorunlu çalışma, sistematik katliam ve imha kampı auschwitz, akla güvenin azalmasının yanında kültürün sorgulanmasına neden olur.
bilim gerçekliğin bilgisini elde eden tek yol mudur,  bir şeyi nasıl biliriz? 
bergson’a göre bir şeyi bilmenin iki yolu vardır: analiz ve sezgi. 
"bilimin konusu, ilk bakışta birbirlerinden radikal bir şekilde ayrılır gibi görünen vakaları veya fenomenleri ya da genel olarak nesneleri birbirlerine yaklaştırmak, onlar hakkında sahip olduğumuz devasa bilgi çokluğunu az sayıdaki formüllere indirgemek ve böylelikle sahip olduğumuz bu bilgiyi basitleştirmektir..." 
‘’..bilmek, kelimenin yaygın anlamıyla, bir şeyin vuku bulduğunu bilmektir. buna mukabil bilimsel olarak bilmek, nedenleri anlamaktır ve nitekim nedenleri ve zeminleri bilmenin basit arzusu işte tam da bilimsel bir zihniyetin izidir.’’ 
‘’felsefe, sıkı sıkıya birleşmiş psikoloji ve metafiziktir.’’ 
‘’aslında hiçbir özel bilim, tezahürü, fenomeni, zuhur edeni aşmaz. işte, metafiziğin de konusu fenomeni aşmak, fenomenin arkasında olanı aramaktır.’’ 
‘‘demek ki metafiziğin son derece belirli bir konusu vardır, bu da şeylerin nihai özünün ( essence derniere) bilgisidir.’‘ 
‘‘..akıl ve ruha dair genel inceleme her metafizik inceleme için bir hazırlıktır.’‘  
‘’kesin olarak bildiğimiz bir şey varsa o da kendi varlığımızdır.’’  
‘’dış dünya tarafımızca bir rüyadaymışız gibi algılanır, bu rüya her akıl için müşterektir ve bu nedenle insanlar, arasında yaşadıklarını düşündükleri maddi şeylerden bahsedince birbirlerini anlarlar.’’ 
‘’olmak, tesir etmektir.’’
4 notes · View notes
theheartofmuses · 27 days
Text
hem yunan, nazi almanyası, hem ingiltere bayrağı hem nato, hem komunist, hem vahabi islam, leş ortadoğu bir yerden mantıklı şey çıkar diyen bekleyen insanlar insanlarımız
0 notes
baybaykus · 9 months
Text
Eski Sanayi bakanı Ali Coşkun beyin paylaşımı.
MONTRÖ NEDİR ?
1941.İkinci Dünya Savaşı patlamıştı.
"Barbarossa Harekatı"başladı, Sovyetler Birliği'nin Nazi Almanyası tarafından işgal edilme planının kod adı'ydı.
Alman donanmasını Karadeniz'e geçirmek istiyorlardı ama karşılarında ��Türk kilidi” vardı… Sadece beş yıl önce imzalanan Montrö Sözleşmesi nedeniyle Çanakkale ve İstanbul boğazlarından savaş gemisi geçirebilmeleri mümkün değildi.
Hitler, Türk hükümetine “hile” teklif etti.
“Atılay, Saldıray, Yıldıray denizaltılarınızı bize satın” dedi.
Bizim denizaltıları Alman mürettebatla Karadeniz'e salacaktı.
Reddedildi ..
Bunun üzerine, Hitler düşündü taşındı, Fatih Sultan Mehmet'in karadan yürüterek Haliç'e kadırga indirmesi gibi, Avrupa'yı boydan boya yürüterek, Karadeniz'e denizaltı indirmeye karar verdi!
Efsanevi U-Bot'ların dizaynında değişiklik yaptılar, Tip2 adıyla, daha küçük, daha hafif, 42 metre boyunda, 4 metre eninde, 270 ton ağırlığında, altı adet özel denizaltı ürettiler.
U9, U18, U19, U20, U23, U24 adlarını verdiler.
Nakliyesi bile sıradışı mühendislik istiyordu.
Denizaltıları tek parça halinde taşımak imkansızdı.
Söktüler, parçalara ayırdılar.
Hamburg'tan römorkörlerin çekeceği özel dubalara yüklediler.
Elbe Nehri üzerinden Dresden'e getirdiler.
Dubalardan indirip, kamyonların çekeceği yirmi tekerlekli devasa dorselere yüklediler, karayoluyla Ingolstatdt'a getirdiler.
Dorselerden indirip, yine dubalara yüklediler, Tuna Nehri üzerinden Romanya Köstence'ye getirdiler.
2 bin 300 kilometre.
11 ay sürdü.
Monte ettiler.
Karadeniz'e indirdiler.
1942 yılı olmuştu.
Ekim ayından itibaren göreve başladılar, askeri-ticari hedeflere 56 operasyon düzenlediler, Sovyetler'e ait 26 gemiyi batırdılar.
Rus donanması fellik fellik onları arıyordu.
Alman denizaltılarından üçü batırıldı.
1944 yılı oldu.
Romanya savaşta saf değiştirdi, Sovyet ordusu Alman denizaltılarının ikmal yaptığı Köstence'ye girdi.
Böylece, U19, U20 ve U23 denizaltıları Karadeniz'de sıkıştı kaldı.
Sığınacak liman yoktu.
Alman genelkurmayı yine Türk hükümetine teklifte bulundu.
“Mürettebatımızı bize teslim etmeye söz verirseniz, denizaltılarımız size teslim olacak, mürettebatımız karşılığında denizaltıları hibe edelim, sizin olsun” dediler.
Ama, tarafsızlık konusunda kararlıydık, yine reddettik.
Bunun üzerine, Almanya'nın başka çaresi kalmadı, denizaltıların komutanlarına şifreli mesaj gönderdiler, “Türkiye kıyılarına yaklaşın, denizaltıları batırın, mürettebatı gizlice karaya çıkarın, karayoluyla Yunanistan'a geçmeye çalışın, veya Ege kıyılarına ulaşıp, Alman gemileriyle irtibat kurmaya çalışın” emri verdiler.
9 Eylül 1944 gecesiydi.
Mürettebat lastik botlarla karaya çıktı.
U19, Zonguldak Filyos kıyılarında, U20, Sakarya Karasu kıyılarında, U23 ise, Ağva kıyılarında batırıldı.
Alman denizciler için özgürlüğe kaçış başlamıştı ama, hiç bilmedikleri topraklardaydılar, yanlarına biraz erzak aldılar, küçük gruplara ayrıldılar, saklana saklana Batı'ya doğru yürümeye başladılar.
81 kişiydiler.
Elbette uzun süremedi.
İki gün sonra hepsi yakalandı.
Önce Beyşehir'e götürüldüler, sekiz ay Kızılay kampında tutuldular.
Sonra Isparta'ya götürüldüler, 1.5 yıl kadar da orada tutuldular.
Esir muamelesi görmediler, misafirdiler, hayatlarını insanca sürdürebilmeleri için Kızılay tarafından kendilerine maaş ödendi, günlük yaşama katıldılar, kimisi Kızılay hastanesinde hekimlik yaptı, kimisi fabrika ve atölyelerde Türklerle birlikte çalıştı, çoğu teknik personel olduğu için özellikle makine tamiratında çok işe yaradılar.
İkinci Dünya Savaşı sona erdi.
Alman denizciler trenle İzmir'e getirildi, barış anlaşması gereğince Amerikalılara teslim edildi, gemiyle İtalya'ya gönderildiler, Almanya'da bir süre gözaltında tutuldular, sorgulandılar, 1946 yılı eylül ayında, hepsi sağ salim evlerine döndüler.
Hollywood burada olsaydı, yüz kere filmi çekilirdi.
Bu yaşanmış savaş filmi öyküsünde açıkça görüldüğü gibi, dünyayı kasıp kavuran Hitler bile Montrö Sözleşmesi'ni geçemedi!
Montrö, Mustafa Kemal dehasıdır.
Montrö olmasaydı, Türkiye ikinci dünya savaşından kurtulamazdı.
Montrö olmasaydı, Karadeniz 85 yıldır barış denizi olarak kalamazdı.
Günümüz konjonktüründe bakarsak…
Sovyetler Birliği döneminde, Karadeniz'in Türkiye dışındaki tüm kıyılarında Sovyet hakimiyeti vardı.
Bugün artık böyle değil.
Koskoca Rusya, 300 kilometrelik sahil bandına sıkıştı.
Bulgaristan, NATO üyesi oldu.
Romanya, NATO üyesi oldu.
2008 NATO zirvesi'nde Ukrayna ve Gürcistan'a üyelik sözü verildi.
Bardağı taşıran bu gelişme üzerine, Rusya anında Gürcistan'a daldı, peşinden Kırım'ı ilhak ederek, Ukrayna'ya müdahale etti.
Karadeniz şu anda, bir kıvılcımla havaya uçacak barut fıçısından farksızdır.
Montrö'yü bırak delmek, biraz esnetmek bile, jeopolitik intihardır.
Emperyalist emrivakilere hizmet etmekle kalmaz, Türkiye'yi ateşe atar, Türkiye'yi mutlaka ve mutlaka çatışmaya sokar.
(Hatırlayalım lütfen… Milli kahramanımız Rauf Denktaş'ı sırtından bıçaklayıp, Kıbrıs ahalisine “yes be annem” dedirtiler, en başta petrol ve doğalgaz olmak üzere, Akdeniz'deki haklarımızı kaybettik, Antalya körfezine sıkışıp kaldık, ya susup oturacağız, ya da vuruşacağız, mecburen o noktaya sürüklendik. Montrö tartışmaları, Akdeniz'de
işte bu başımıza gelenlerin, Karadeniz'deki versiyonudur.)
“Cumhurbaşkanı isterse İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiği gibi Montrö Sözleşmesi'nden de çekilebilir” diyen TBMM başkanının, belli ki ağzından çıkanı kulağı duymuyor.
Ama, Türk milletinin olan biteni duymasında fayda vardır.
0 notes
tarihtenyazilar1 · 1 year
Text
Blitzkrieg: Nazilerin Hızlı ve Yıkıcı Saldırı Stratejisi
Nazi Almanyası, İkinci Dünya Savaşı sırasında hızlı ve etkili savaş stratejilerini kullanarak “Yıldırım Savaşı” veya “Blitzkrieg” olarak bilinen bir taktiği uyguladı. Bu stratejide, hava kuvvetleri, tanklar ve piyade birlikleri bir arada kullanılarak düşman hatlarına hızlı ve kesintisiz saldırılar gerçekleştirildi. Önceden iyi planlanmış hava saldırıları ile düşmanın iletişim hatları, lojistik…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
noisescape · 1 year
Text
Genç Törless Der junge Törless,1966 Volker Schlöndorff,Batı Almanya Otoriter Faşizmin Ayaksesleri 1906 yılında yayımlanan Genç Törless,Robert Musil'in ilk romanıydı.12 yaşındayken kaydolduğu askeri okulda geçirdiği günlerden esinlenerek 26 yaşında yazdığı bu ilk romanında bu okullarda verilen eğitimin ve disipline dayalı sistemin içinde yaşadığı toplumun siyasal,ideolojik ve ahlaki yapısının çekirdeğini oluşturduğunu yansıtır.Genç Törless'te bir gencin oluşum süreci bireyin topluma,baskıya,otoriteye boyun eğme ve düzene ayak uydurma süreci biçiminde kurgulanmıştır.Evden ayrılmanın getirdiği yalnızlık ve özlem,itaate dayalı eğitim,bilgilerin boğuculuğu,öğrenciler arasındaki rekabet,cinselliğin uyanışı,cinsel kimlik arayışı,kötülüğün keşfi ve hazzı..Tüm bunları çarpıcı biçimde sergileyen Musil,karanlık bir dünyayı,yozlaşma içindeki toplumsal yapının,faşizmin dayanağı ve işbirlikçisi olacağını çok önceden haber vermiştir.Klostrofobik ve iç karartıcı sahnelerle neredeyse gotik denilebilecek bir okul mimarisiyle,öğrenci ve öğretmenler arasındaki hiyerarşik düzenle mükemmel bir yatılı erkek okul atmosferi yaratmıştı Musil.Aydınlanmanın yerini kafa karışıklığı,değerler yitimi ve güce tapma almıştır.Törless ve arkadaşlarının kötücül eylemlerini etik veya siyasi bir temele dayandırma çabalarında bu kafa karışıklığı ortaya çıkar.Musil'in Avusturyasında toplumun ortak iradesi bir "günah keçisi" yaratma,düşmanlaştırma,şeytanlaştırma ve imha etmek olacaktır.
Musil,Nazilerin iktidara gelmesiyle pek çok aydın gibi Almanyayı terk ederek Viyanaya yerleşir,ancak eli Avusturyaya uzanan Nazi Almanyası Musil'in eselerinin yayımlanmasını yasaklar.Sürgüne İsviçreye giden Musil felç geçirmiş,maddi yetersizlikler yaşamış,eserlerini yayımlaması yasaklanmıştı.1942'de beyin kanamasından öldü. 1966 yapımı Volker Schlöndorff'un siyah-beyaz filmi Genç Törless,Basini'nin arkadaşları tarafından uğradığı zalimliğe isyan etmeyişini,kabul ettikçe artan mağduriyetinin dayanılmaz boyutlarını,tüm bunlara şahit olan Törless'in izleyici olarak kalışını romana benzer şekilde izleyiciyi duygusallığa itmekten kaçınan bir tutumla işliyor.Musil'in romanında kullandığı dilin uslübuna verdiği önem ve nezaket yüklü metninin yansımaları filmde geçen diyaloglarda hissedilir.Reiting ve Beineberg'in kendilerince kurguladıkları adalet düzeninin içerisine Basini yaptığı bir hırsızlıktan dolayı çekilir ve boyun eğdikçe uğradığı cezalandırmaların şiddeti artar.
Tumblr media
Matematik derslerinde imajiner sayılara ilgi duyarak gerçekliğin araçlarını sorgulayan ve bunu hocasına ileten Törless için Reiting ve Beineberg'in kurguladığı bu yargı ve ceza sistemi,sosyal bir deney gibi merakla gözlemlediği olaylar halidir. Yine de Basini'yi itiraz etmesi için uyaran Törless,onun iddiaları zamanla kabul ettiğini,suçlamaları yaptığına kendisinin de inanmaya başladığını,okuldaki varlığının devamı için herşeye boyun eğeceğini farkeder.
Tumblr media
Basini'nin mağduriyet boyutunun her defasında şiddetini arttırarak devam ettiği, psikolojik ve bedensel işkencelerin gerçekleştiği karanlık oda ve işkencelerin birinde Beineberg'in karanlıkta Basininin gözlerini kör edecek şekilde yüzüne tuttuğu spot ışık veren el lambası kullandığı sahne,Nazi kamplarına hayvan vagonlarında taşınan esir Yahudi vatandaşların bu karanlık vagonlarda günlerce susuz ve aç seyahatlerinde ölenlerle beraber ulaştıkları ölüm kamplarında vagonlardan inerken gözlem kulelerinden yansıtılan,gözleri kör edici parlaklıktaki spot ışıklarını andırır.Hakikaten "işte sinema bu!"dediğim ve hayran kaldığım görsel algılamayı mükemmel oluşturmuş sahnelerden biriydi benim için.
Tumblr media
Reiting ve Beineberg'in davam eden baskıları tüm sınıfça kabul edilmeye başlar,bundaki en önemli etken Basini'nin cinsel kimlik arayışlarının, onun aleyhine abartılarak ağızdan ağıza yayılmasıdır.Törless'in zayıf uyarılarını dikkate almaz ve verdiği cevaplarla cezaları hakettiğine inanan bir kişilik çizer.Spor salonunda tüm sınıfça gerçekleştirilen dövülerek baş aşağı asılmasına dayanamayıp salonu ve sonra da okulu terkeden Törless olur sadece.Bu olaydan sonra öğretmenlerin mecburen yaptıkları disiplin sorgulamasında Törless olaylara aşırı duygusal tepkiler vermekle ve matematiksel bir bilgiyi sorgulamadaki ısrarı ile itaatsizlikle eleştirilir.Zaten okuldan ayrılmak isteyen Törless'in okula devamı hocalar tarafından uygun görülmez.Otoritenin uygulamalarının apaçık görünen hatalarını ve suçlularını öğrenen üst otorite Reiting ve Beineberg'in minimal faşist evrenini değil,bu evrene uyum sağlayamayan Törless'i dışlar.Çekirdekten tamama yayılan,toplumsal ideolojinin de malzemelerini oluşturan otoriter faşizmin ayak sesleri 1906 senesinde Musil'in romanıyla duyulmuştur.
Tumblr media
1966 senesinde Batı Almanya'da içinde bulunduğu dönem olan "Yeni Alman Sineması"nın işlediği konu itibariyle dışında kalan film,özellikle toplumsal yüzleşmenin dışında kalmak isteyen yeni kuşak sinemacıların tam aksine daha derin bir yüzleşmenin öznesi olan konusuyla farklıdır.Döneme uygun siyah-beyaz film tercihi ile,karakterlerinin iyi oyunculuklarla ve esere bağlı diyalogları ile,mekan ve coğrafya tercihlerinin eserin karanlık ortamını desteklemesi ile ve görsel algılamayı arttırıcı sinematografisiyle son derece başarılı olup dönemi temsil eden üç esas filmden biri kabul edilmiştir.
Tumblr media Tumblr media
Üçüncü günün akşamında tren durdu,tüfek dipçikleri kapıları dövdü,ışık gözlerimizi kör etti,havlamalar kulaklarımızı sağırlaşırdı.
“Yahudiler dışarı! Çabuk dışarı!”
Adamlar cesetleri trenden aldılar ve bavulların yanına koydular.Pim ve ben,bizi birbirimizden ayırdılar.Artık yalnızız.
Anne Frank’in Hatıra Defteri ,2016 filminden.
Başak Türköz,Şubat 2023 İstanbul
kaynak: Robet Musil,Genç Törless Ayrıntı Yayınları
Ömer Türkeş-Disiplinle başlayan önsözü
0 notes
bunedycom · 1 year
Text
Nazileri Anlatan Gerilim Dolu Savaş Filmleri
Nazileri Anlatan Gerilim Dolu Savaş Filmleri
İkinci Dünya Savaşı’nın acımasız ve saldırgan taraflarından en önemlisi olan Nazi Almanyası ise bugün hala tarih içeriklerinde karşımıza çıkmaya devam ediyor. Bunun yanında popüler kültürde ve sinema sektöründe İkinci Dünya Savaşı uzun sürelerden beri kullanılmaya devam ediyor. Nazilerin lideri Adolf Hitler’i konu alan pek çok gerilim ve savaş filmi bulunuyor.  Bu yazımızda temel konumuz Naziler…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
populer-viskiler · 2 years
Text
16 Popüler Viski İçeceği
Kasaba ve Ülke listeleri Stranahan'ın Tek Malt Viski Colorado'da damıtılan, bar sepetiniz için en iyi viskiler . Nitekim ülkelerini işgal eden Alman ordusunun halini gördüklerinde, çok daha iyi durumdaki ordularının kullanılmaması için duydukları pişmanlık için çok geç olacaktı. Prag’da nice güzel yüzlü, babacan ve hovarda görünümlü Alman tüccar, bavullarının dibinde para ve hesap defterleri yerine askeri üniformalarını gizliyorlardı. Üstünde hüküm sürdüğü halkın fukara çocukları kendilerine can ve gönülden yapılmak istenen ihsanı ellerinin tersiyle iterken bu devlet, bir avucunu Doğu komşusuna, öbür avucunu Batı komşusuna açarak durmadan para dilenmek zilletini Osmanlı’dan öğrenmişti. Ancak, doğrudan bu engeli aşamayan İngiltere, Abadan’da sömürdüğü petrol kuyularıyla; Rusya, Azerbaycan’da kurduğu Tudeh Teşkilatı hücreleriyle; sahneye yeni çıkan Amerika ise anlayışsız ve anlaşılmaz politikasıyla bu ülkeyi can evinden sarsıp hırpalamakta idiler. Buna karşı henüz üç yaşına basan Nazi Almanyası ise gittikçe gürbüzleşmekte ve gelişmekte idi. Taze şarapta ise vergi 17.34 lira. Batılılaşma miti eskiyince, yeni bir yalan çıktı sahneye, daha doğrusu aynı nâzenin taze bir makyajla arz-ı endâm etti: çağdaşlaşma.
Tumblr media
Küçük Antlaşmanın başlıca dayanağı Yugoslavya, çoktan, bu taze kudretin cazibesine kapılmış; gizliden gizliye onunla flört etme fırsatını kollar gibidir. Kısa dönemde düşünme, karar verme ve hareket etme yetilerinde bozulmaya bağlı ölümle dahi sonuçlanabilecek kazalara yol açabilir. O dönemde tarafsız kalmada direnen Türkiye ve İsviçre’nin durum benzerlikleri, sadece politikalarında değil, aynı zamanda giderek daha fazla maruz kaldıkları Rus baskısında da kendini gösteriyordu. Çikolata ile viskinin uyumunu yakalama isteği son dönemde oldukça popüler olmuş bir durumdur. Dünyanın her yerinde yapılan viskilerle, en iyi viskiyi seçmenin oldukça öznel olduğunu göreceksiniz. Zira bunların arkasındaki milletin birlikten ve savaş şevkinden ne kadar mahrum olduğunu anlamıştı. Zira apayrı bir medeniyetin çocuklarıyız, düşman bir medeniyetin, bambaşka ölçüleri olan, çok daha eski, çok daha asil, çok daha insanca bir medeniyetin. Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın! Tarafsızlığın adeta bir mezhep haline geldiği İsviçre’yi, Alman saldırılarından koruyan sadece tarafsızlığı değil, Alman Genelkurmay karargâhının fikir anlaşmazlıkları, ülkenin dağların içerisinde uzun ve çetin bir gerilla harbi gerektirecek şekilde hazırlanmış savunma tertipleri, İsviçre Milli Bankasındaki Alman endüstrilerinin mevduatlarının riske girecek olması ve Alman endüstrisinin ihtiyaç duyduğu elektrik enerjisini kontrol eden ekonomik yaptırımlardır.
Beşinci kol, ülkenin her tarafına çoktan dal budak sarmıştı. İzlediği tarafsızlık politikası, iki ateş arasında kalmış bu ülkenin Birinci Dünya Savaşı’nda yakasını kurtardığı gibi kesesini de doldurmasını sağlamıştı. Yüzelli yıllık tarafsızlık politikası veya bunu doğuran gelenekler, birçok Avrupa ülkesi gibi Hollanda’yı da, burnunun dibine kadar sokulmuş Dünya Savaşı önünde bir egoistlik perdesinin arkasına düşürüyordu. Rıza Pehlevi, sadece laiklik konusunda değil, Rusya ve İngiltere başta olmak üzere birçok devletin ülkesindeki kirli emellerine karşı izlediği usta siyasette de önemli mücadelelere imza atmıştı. Tabii bu etkilerin içerisinde, başta Almanlar olmak üzere, savaşın değişik cephelerde açılması konusunda güçlü devletlerin açıktan veya gizlice yaptıkları baskı ve telkinler önemli yer tutuyordu. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Gördüğünüz üzere Migros viski fiyatları Tekel fiyatlarıyla küçük farklılıklar içerebiliyor. Ne fiyat Migros alkol fiyatları 2020 viski? Viskinin kaç TL olduğunu araştıran kişiler, fiyat listesine ulaşmaya çalışıyor.
Cumhuriyet döneminde ihtilal kelimesinin yerine inkılâp kelimesi kullanılmaya başlandığını ancak aynı manayı karşılamadığını, ihtilalin içerik ve anlam bakımından daha uygun olduğunu değerlendirmektedir. Sonra unutur hazineleri olduğunu. Genellikle yılbaşı da yaklaşıyorken vatandaşlarımız 2022 senesi güncel viski fiyatlarının ne kadar olduğunu öğrenmek amacıyla internet üzerinden incelemeler yapmaktadır. Fakat, burada daha da belirginleşen bir güç mekanizması vardı ki, petrol şirketlerinin oluşturduğu bu güç, adını taşıdıkları devletlerin dış politikasına kafa tutacak bağımsız kudretinden, kendilerine mahsus sermaye ve girişim güçlerinden, hissedarlarının genellikle banka ve borsa aleminin yüksek sınıfında yer almalarından ve tabii ki uluslar arası mahiyetlerinden kaynaklanmaktaydı. Haykıramadık ki, aynı çağda muhtelif çağlar vardır. Diplomatlar, Çekoslovakya’nın içerisinde bulunduğu tarihi ve politik bağların havasına kendilerine öyle bir kaptırmışlardır ki, Almanya’nın bu ülkeye saldırmasını imkânsız görüyorlardı. İkinci Dünya Harbi’nin bu sıcak gelişmeleri esnasında, Türkiye’de adeta savaşa girilmiş kadar hararetli ve zor günler yaşanıyor, savaşın hangi tarafında ve nasıl durulması konusundaki düşünceler kamuoyunu ve politik arenayı oldukça etkiliyordu. Bu anlayış içerisinde, kitabının son bölümünde, dünyanın sosyal, politik ve ekonomik analizlerini çeşitli eksenler etrafında yapan Yakup Kadri, İkinci Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında yapılan antlaşmaları ve paylaşımları, hep yüksek diplomasinin devlet ve siyaset adamlarına ve zaferin kahramanlarına akıl hocalığının korkunç ve kanlı neticeleri olarak değerlendirir. Yakup kadri Karaosmanoğlu, diplomatlığındaki zoraki kelimesini, bu işe isteksiz girip benimsemesi olarak açıklar.
0 notes
her--telden · 2 years
Text
Düşünce Özgürlüğü
Düşünce Özgürlüğü ve Üniversite özerkliği Düşünce özgürlüğü bilimin her alanını ilgilendirdiği gibi devlet yönetimi, hukuk ve siyaset gibi popüler ve güncel alanlarda da bir hayli bilinen, araştırılan ve merak edilen bir konudur. Ben bu makalemde demokrasi devlet yönetimi, siyasal veya hukuksal anlamdaki "düşünce özgürlüğü'nden daha çok bilimsel konularda, özellikle de "sosyal bilimler alanındaki düşünce özgürlüğü” konusundaki görüşlerimi dile getireceğim.
Tumblr media
Düşünce özgürlüğünün bilimsel bağlamdaki anlamının, siyasal ve hukuksal bağlamdaki anlamı birbirleriyle aynı veya ilintili gibi görünse de bir çok farklı yönleri vardır. Bu konuyu anlayabilmek için Nazi Almanyası ve Sovyetler Birliği dönemini mercek altına almamız lazım. Nazi Almanyası’nda her türlü bilimsel özgür düşünce serbestti ancak Nasyonal Sosyalizm dışında siyasal ve hukuksal bakış açısına sahip olamazdınız ve suç işlemiş olurdunuz. Yine buna benzer şekilde Sovyetler Birliği'nde özellikle de Stalin döneminde her türlü bilimsel düşünce ve araştırmalarda göreceli bir özgürlük vardı diyebiliriz. Ancak demokratik, siyasal ve hukuki açıdan "Komünist Parti'nin doktrinleri" doğrultusunda düşünmeniz gerekirdi. Komünist Partinin dışındaki düşünceleri birakın ifade etmeyi, düşünmek bile korkutucu sonuçlara yol açardı. Yani Sovyetler Birliği'nde, Nazi Almanyası'nda ve daha gelmiş geçmiş bir çok yönetimlerde "düşüncelerin suç olduğu" zamanlar olagelmiştir.
Tumblr media
Her insan bilgi, kavram ve teori geliştirerek, bunları akademik ortamda veya başka alanlarda ifade etmek ister. İnsanoğlu fikirlerini ve becerilerini geliştirerek zihinsel bir beceriye ustalığa sahip olmaya çalışır. Örneğin bir cerrah "çok becerikli ve ünlü bir cerrah" olmak ister. Yine başka bir örnek: Oto sanayisindeki bir motor ustası da "çok namlı bir motor ustası" olmak ister. Bu her insanın egosunda vardır. "Bu zihinsel ustalık arayışı" mutluluk verir ve farklılık yaratmak insanın özgüvenini pekiştirir. "Ustalık, bilgelik, üstatlık" özgür düşünce ile mümkündür. Sanayide usta olmaya çok yakın usta namzedi bir kalfayı ele alalım. Bu kalfa özgürce çalışamazsa, yaptığı her işe ustası karışırsa, kalfa gelişemez, ustalık kazanamaz ve mutsuzluk yaşar. Bu örneğimi bir çok alana uygularsak "Özgür düşüncenin olmadığı yerde gelişim yoktur ve insanlar mutsuzdur!" şeklinde bir önerme çıkarabiliriz. Üniversiteler niçin özerk olmalı? Sorusunun cevabı "özerklik mutlak gereklidir" cümlesinde ifadesini bulan kanıtlanmış bu gerçekliği açıklayacak yüzlerce gerekçeler sayılabilir...
Her insan bilgi, kavram ve teori geliştirerek, bunları akademik ortamda veya başka alanlarda ifade etmek ister. İnsanoğlu fikirlerini ve becerilerini geliştirerek zihinsel bir beceriye ustalığa sahip olmaya çalışır. Örneğin bir cerrah "çok becerikli ve ünlü bir cerrah" olmak ister. Yine başka bir örnek: Oto sanayisindeki bir motor ustası da "çok namlı bir motor ustası" olmak ister. Bu her insanın egosunda vardır. "Bu zihinsel ustalık arayışı" mutluluk verir ve farklılık yaratmak insanın özgüvenini pekiştirir. "Ustalık, bilgelik, üstatlık" özgür düşünce ile mümkündür. Sanayide usta olmaya çok yakın usta namzedi bir kalfayı ele alalım. Bu kalfa özgürce çalışamazsa, yaptığı her işe ustası karışırsa, kalfa gelişemez, ustalık kazanamaz ve mutsuzluk yaşar. Bu örneğimi bir çok alana uygularsak "Özgür düşüncenin olmadığı yerde gelişim yoktur ve insanlar mutsuzdur!" şeklinde bir önerme çıkarabiliriz. Üniversiteler niçin özerk olmalı? Sorusunun cevabı "özerklik mutlak gereklidir" cümlesinde ifadesini bulan kanıtlanmış bu gerçekliği açıklayacak yüzlerce gerekçeler sayılabilir...
Ancak bana göre üniversite özerkliği: "Demokrasi ve gelişme demektir." Üniversite özerkliği mücadelesinin ilk olarak Aristoteles zamanında başladığı söylense de, günümüzdeki akademik anlamda üniversitelerin özerk olma isteği "Bologna Üniversitesi” ile başlamıştır. Üniversitelerin bildiğimiz çağdaş yapıya benzeyen bir şekilde, 1080 yılında İtalya'da kurulan Bologna Üniversitesi tarihte bilinen ilk üniversitedir. Bu üniversite, zamanın din ve inançlarından, siyasi yönetimlerinden bağımsız ve özerk olarak bilimle uğraşmıştır. Orta çağın önemli bilim insanlarından “Kepler ve Erasmus”, Bologna Üniversitesinde yetişmişlerdir...
Türkiye'de 1980 öncesinde nispeten üniversitelerin özerkliğinden söz edilse de 12 Eylül darbesi ile bu son bulmuştur. Darbecilerin özerkliği sonlandırmalarındaki gerekçelerinde üniversitelerde yaşanan yoğun anarşi hareketleri gösterildi. Darbecilerin teşvikiyle kurulan YÖK'ün başına Ihsan Doğramacı getirildi. Doğramacı ile birlikte üniversitelerin sayıları artmaya başladı, bir çok yenilik ve gelişmeler oldu ve nicelik yönünden ilerlemeler oldu. Ancak bana göre YÖK’ün kurulması ile birlikte üniversitelerin niteliği 1980'lerin çok çok gerisine düştü. Bu gün Türkiye'deki üniversiteler, Avrupa üniversitelerinin bir çok yayınlarında yapısal anlamda ciddi olarak eleştirilmektedir.
Ayrıca üniversitelerimiz dünyadaki ilk 500 üniversite arasına dahi girememektedirler. Her şeye rağmen üniversitelerimiz başarısızdır diyemeyiz. Tip fakültelerinden yetişen doktorlarımız dünya çapında başarılara imza atmaktadırlar. Üniversitelerimizden mezun olan mühendisler dünyada ses getiren projeler üretebilmektedirler. Her ne kadar bu böyle olsa da "Becerikli doktor, mühendis, eczacı, veteriner, akademisyen ve kariyeri olan birçok meslekte uzman insan yetiştirmek" üniversitelerin birincil görevi değildir. Üniversitelerin birincil görevi bilimsel araştırma yapmak, bilinmeyeni keşfetmek, insanlık yararına buluşlar yapmak yani kısacası bilim üretmektir. Türkiye gibi gelişmekte olan bazı ülkelerde bu görüngü gözardı edilmekte ve üniversitelerin asıl amacının "mesleklerinde başarılı ve becerikli uzman insanlar yetiştirmek” olduğu yanılgısına düşülmektedir.
1 note · View note
cinaraslan · 2 years
Text
📗 TARİHTE BUGÜN (7 EKİM)📌
1897 - Rusya'daki komünist Yahudi işçilerin derneği Bund kuruldu.
1920 - T.C. Resmî Gazete kuruldu.
1926 - İtalya'da Mussolini önderliğindeki Faşist Parti Devlet Partisi olduğunu açıkladı; her türlü muhalefet yasaklandı.
1940 - Nazi Almanyası, Romanya'yı işgal etti
1966 - 100 bini aşkın kişinin katıldığı bir anketin ardından, ilk Türk otomobiline "Anadol" adı verildi.
2001 - 11 Eylül saldırılarına yanıt olarak ABD, Terörizmle Savaş ilan etti ve Afganistan’ı bombalamaya başladı.
☮️DOĞUMLAR☮️
1952 - Vladimir Putin, Rus siyasetçi ve Rusya Devlet Başkanı
1 note · View note
malumatfurusorg · 2 years
Text
Stepan Bandera'ya Ait Sanılan Reinhard Gehlen'e Ait Fotoğraf
Stepan Bandera’ya Ait Sanılan Reinhard Gehlen’e Ait Fotoğraf
Ukraynalı Stepan Bandera’ya Ait Olduğu İddiasıyla Paylaşılan Fotoğrafta Aslında Alman İstihbaratçı Reinhard Gehlen Görülüyor   II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası ile işbirliği yapan Ukraynalı siyasetçi ve Ukrayna milliyetçi ve bağımsızlık hareketi lideri Stepan Bandera‘ya (1909 – 1959) ait sanılarak paylaşılan fotoğraf aslında Almanya’nın Doğu cephesindeki tüm istihbaratından sorumlu bir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gazetelinkmedya · 3 years
Text
Ezhel'den ağır sözler: "Biliyorum keyfiniz bozulmasın istiyorsunuz ama artık çüş"
Ezhel’den ağır sözler: “Biliyorum keyfiniz bozulmasın istiyorsunuz ama artık çüş”
Ezhel’den ağır sözler: “Biliyorum keyfiniz bozulmasın istiyorsunuz ama artık çüş” … Bir süredir Almanya’nın Berlin şehrinde yaşayan ‘Ezhel’ ismiyle tanınan rapçi Sercan İpekçioğlu, Instagram hesabından yaptığı paylaşımla dikkat çekti. Ezhel, Türkiye’yi Nazi Almanya’sına benzettiği paylaşımında ‘keyfini bozmamak için susanlara’ “çüş” dedi. Ezhel’in paylaşımı şöyle: “Türkiye apaçık bir parti…
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes