Tumgik
turkiyedeenerji · 2 years
Text
İstanbul’da huzurlu bir aile plajı; ‘Ata Plajı’
Tumblr media
Yaz sıcaklarının kendini hissettirmeye başladığı bugünlerde İstanbul halkının güvenle deniz, kum ve güneş’in keyfini çıkaracağı Florya Ata Plajı açıldı. Atatürk Köşkünün hemen yanı başında bulunan plajı ziyaret edenler Atatürk posterleri ile zamanda yolculuk yapma imkanı da buluyorlar. Ata Plajı, Florya sahilinde güvenli, huzurlu ve keyifli konsepti ile İstanbulluları deniz, kum ve güneşle buluşturuyor. Ata Plajı misafirleri yemek ve kahvaltı hizmetlerini ise plajda kurulu restoran bölümünde ünlü Uludağ Et Lokantasından alabiliyorlar. Yapılan tadilatlar ve hazırlıkların ardından tamamlanarak kullanıma hazır hale getirilen Ata plajında vatandaşların rahat etmesi için gerekli tüm tedbirler alındı. Sağlık kabini, İlk yardım desteği, şemsiye, duş, tuvalet, giyinme kabinleri, VİP soyunma odaları, otopark, cafe ve restoran hizmetleri veriliyor. Muhabirlerimize açıklamalarda bulunan Ata Plajı müşterilerinden Gazeteci-Yazar Kamil Şengül, “Ata Plajı bizlere sanki zamanda yolculuk yaptırdı. Atatürk deniz köşkünün yanında bizim plajımız vardı. Basınköy gazeteciler ve havacılar plajı olarak bilinen yerde çocukluğumuz geçti. Evimizden çıkar bu alanlara gelirdik. Bir çoğumuz yüzmeyi bu sahilde öğrendik. Buralarda büyüklerimizden Atatürk’ü sohbetlerde dinlerdik. Türkiye’nin saygın gazetecileri, yazarları, ressamları, karikatüristleri, askerleri hep beraberdik bu sahillerde… Bizleri gerçekten Ata Plajı geçmişe götürdü. Şimdi İstanbul’da Atatürk köşkünün hemen yanında atamızın denize girdiği sahilde aynı keyifleri yaşıyoruz. Siz değerli basın mensupları aracılığıyla herkesi davet ediyorum. Çıkın ailenizle, eşinizle, dostunuzla ve çocuklarınızla Ata Plajına geliniz” diyerek plajın İstanbul’a hayırlı olmasını diledi. Aileleri rahatsız edecek, huzursuzluk çıkarabilecek kişiler ve grupların içeri girmesine izin verilmeyen Ata Plajı, Florya Atatürk Caddesi no:2 Atatürk Köşkü yanında bulunuyor. Giriş ücreti şezlong ve şemsiye dahil 100 TL olarak belirlenirken, öğrencilere ve gruplara özel indirim seçenekleri de bulunuyor. Ayrıca 10 yaş altı çocuklardan ücret alınmıyor. Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 2 years
Text
Azerbaycan devlet üniversiteleri İstanbul’a çıkarma yaptı
İstanbul'da Azerbaycan üniversitelerinin tanıtıldığı eğitim fuarı düzenlendi. Azerbaycan devlet üniversiteleri, Kent Üniversitesi’nin Beyoğlu yerleşkesinde düzenlenen eğitim fuarına katıldılar. Eğitim fuarına akademisyenler ve öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. Eğitim fuarını gezen öğrenciler, Bakü Devlet Üniversitesi, Azerbaycan Devlet Ekonomi Üniversitesi, Azerbaycan Devlet Petrol ve Sanayi Üniversitesi, Azerbaycan Teknik Üniversitesi ve Bakü Slavyan Üniversitesi hakkında bilgiler alırken, Azerbaycan’da lisans, yüksek lisans, doktora eğitimleri almak için gerekli şartlar hakkında üniversitelerin eğitim danışmanlarından bilgiler aldılar. Eğitim fuarının organizatörlerinden Nurlan Gurbanov, amaçlarının Azerbaycan Üniversitelerinin Türkiye’de etkin bir şekilde daha fazla tanıtılmasını sağlamak olduğunun altını çizerek, “Öğrencilerden ve akademik camiadan gösterilen ilgiden oldukça memnun olduk. Heyecanlı soruları ve merak edilenleri cevapladık. Özellikle petrol ve mühendislik bölümlerimiz hakkında ilgi oldukça yüksek oldu. Yüksek lisans ve doktora eğitimi almak isteyen öğrencilerin sayısı da beklentilerimizin üzerinde oldu” diyerek konuştu. Azerbaycan'ın köklü eğitim kurumlarından Bakü Devlet Üniversitesi’nin Temsilcisi Ramin Samadov ise İstanbul’da düzenlenen eğitim fuarına katılan öğrencilerin ilgisinden çok mutlu olduklarını söyledi. Samadov, “Türkiye’den Bakü Devlet Üniversitesine ilgi geçmiş zamanda olduğu gibi bugün de yüksek seviyededir. Öğrencilerimizi Azerbaycan’a davet ediyoruz” dedi. BAKÜ DEVLET ÜNİVERSİTESİ Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de bulunan bir devlet üniversitesidir. 1919'da kurulan üniversitenin, en ünlü mezunları Azerbaycan'ın eski cumhurbaşkanları Ebulfez Elçibey ve Ümumilli Lider Haydar Aliyev'dir. Nobel Fizik ödülü sahibi Lev Landau da bu üniversitenin mezunudur. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti Parlamentosu 1 Ekim 1919 tarihinde Bakü Devlet Üniversitesi'nin kurulması kararını almıştır. Üniversite ilk yılında 2 fakülte ve -tarih-filoloji, tıp fakültesi- 1094 öğrenci ile eğitim-öğretime başlamıştır. Üniversite'nin ilk rektörü dönemin Kazan Üniversitesi profesörü, ünlü cerrah V.İ.Razumovski'dir. AZERBAYCAN DEVLET EKONOMİ ÜNİVERSİTESİ (ASUE) Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de konumlanmış bir devlet üniversitedir. Güney Kafkasya'daki en büyük eğitim kurumlarından biri olan ASUE, 1930 yılında kurulmuştur. ASUE, 16.000 öğrencinin eğitim gördüğü 14 fakülteye sahiptir. 57 farklı master bulunan üniversitede, 62 profesör ve 344 doçent dahil olmak üzere 1000'den fazla öğretim görevlisi çalışmaktadır. Öğretim görevlilerinin arasında, Azerbaycan Millî İlimler Akademisi ve New York İlimler Akademisi'nde aktif üye olanlar, devlet ödülü kazananlar ve bilim insanları bulunmaktadır. ASUE, Avrupa Üniversiteler Birliği, İslami Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Üniversite Kurulu ve Avrasya Üniversiteler Birliği'nin asil üyesidir. ASUE'de dünyanın 10 ülkesinden 650 lisans ve lisansüstü öğrencisi öğrenim görmektedir. 2007'de, ASUE'ye bağlı Kütüphane ve Bilgi Merkezi ile Öğrenci Kariyer Merkezi açılmıştır. Ayrıca en yüksek uluslararası standartları karşılayan 7 katlı bir eğitim binası açılmıştır. Aynı yıl, Avrupa Üniversiteler Birliği tarafından verilen “Avrupa standartlarında kalite ödülü”nü almıştır. AZERBAYCAN DEVLET PETROL VE SANAYİ ÜNİVERSİTESİ Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de bulunan teknik bilimler ve petrol sanayisi yönlü devlet üniversitesi. Bundan önceki ismi Azerbaycan Devlet Petrol Akademisi idi.14 Kasım 1920 tarihinde Azerbaycan SSC hükûmetinin kararı ile Bakü Politeknik Estitüsü ismi alında kurulmuştur. AZERBAYCAN TEKNİK ÜNİVERSİTESİ VE BAKÜ SLAVYAN ÜNİVERSİTESİ Azerbaycan'ın Bakü şehrinde kurulmuş olan devlet üniversitesidir. Bakü Slavyan Üniversitesinde eğitim Rusça ve Azerbaycan Türkçesi dili ile yapılmaktadır. 1946 yılında SSCB Halk Komiserleri Sovyeti'nin 2 Şubat tarihli 1313 sayılı kararnameyi ve Azerbaycan SSC Bakanlar Sovyeti'nin 15 Mayıs tarihli kararı doğrultusunda M.F.Ahundov adına Azerbaycan Devlet iki yıllık Öğretmenler Enstitüsü kurulmuştur. Enstitünün Başkanı doçent A.S.Loginov atanmıştır. 30 Temmuz 1948 yılında Azerbaycan orta okullarında Rus Dili ve Edebiyatı öğretmeni ixtisasına edinmişti uzmanların ilk kaynağı yapıldı. 1972 yılında Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri Haydar Aliyev in girişimi ve cumhuriyet hükümetinin 2 Kasım 1972 tarihli 362 sayılı kararı uyarınca M.F.Axundov adına Azerbaycan Eğitim Diller Enstitüsü'nün bazında aynı adlı Azerbaycan Eğitim Rus Dili ve Edebiyatı Enstitüsü restore edildi.   Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 2 years
Text
jeotermal en güvenilir kaynaktır
Tumblr media
Jeotermal Enerji Derneği (JED) Başkanı Ali Kındap, düzenlenen basın toplantısında enerji sektörünün geleceği ve jeotermal enerjinin rolüyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Enerjide güvenli bir gelecek ve Türkiye’nin de taraf olduğu Paris Anlaşması sonrasında iklim değişikliğiyle mücadele için jeotermalin önemini vurgulayan Ali Kındap, “Karbon nötr hedefine ulaşmak ve enerji arzında dışa bağımlılığı sonlandırmak için yenilenebilir enerji artık çok önemli. Yerli, milli ve yenilenebilir bir kaynağımız olan jeotermal enerjide kendine yeterli hatta ihracatçı bir ülke konumuna ulaşabiliriz” dedi. İSTANBUL – Yenilenebilir ve jeotermal enerji sektöründeki gelişmeleri aktarmak ve hedefleri paylaşmak üzere Jeotermal Enerji Derneği (JED) tarafından bir basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısının ev sahipliğini yapan JED Başkanı Ali Kındap, iklim değişikliği ve Paris Anlaşması’nın dünyada enerji dönüşümünü hızlandırdığını ifade etti. Yenilenebilir enerjiye duyulan ihtiyacın giderek arttığını ve bu ivmenin devam edeceğini söyleyen Ali Kındap, “Global arenadaki enerji arzı sorununu hepimiz görüyoruz. Petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki artış devam ediyor. Bununla birlikte iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında bütün ülkeler yenilenebilir enerjiye yatırımlarını artırarak sürdürüyorlar. Küresel ölçekte gelecek beş yıldaki yatırımların yüzde 95’inin yenilenebilir kaynaklar olması bekleniyor. Finans kuruluşlarının da neredeyse tamamı artık sadece yenilenebilir enerji projelerini destekliyor. İklim değişikliğine karşı Paris Anlaşması kapsamında beklenen ‘sıfır emisyon’ hedefine ulaşmak için enerjimizi yenilenebilir kaynaklardan sağlamamız şart. Özetle enerjide bağımsız bir ülke konumuna gelebilmek, enerji arz ve güvenliğinin sağlanması ve ülkemizin de taraf olduğu Paris Anlaşması hedeflerine ulaşabilmek için en büyük kozumuz yerli, milli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olan jeotermal” dedi. Kındap: “Jeotermal en verimli yenilenebilir enerji kaynağı” Türkiye’nin jeotermal enerjideki potansiyeline dikkat çeken Kındap, “15 MWe’lık kurulu güçten 1.676 MWe kurulu güce ulaştık. Kaynak keşfinden kurulu güce kadar önemli bir deneyim kazandık. Bununla birlikte, kullanıma hazır 2.000 MWe potansiyelin keşfini yaptık. Bu potansiyeli hayata geçirerek jeotermal enerji kurulu gücümüzü 5.000 Mwe’ye çok hızlı bir şekilde çıkartabiliriz. Bugüne kadar Maden Tetkik Arama (MTA) ve özel sektörün katkısıyla jeotermal enerji potansiyelimizi 60.000 MWt’e ye çıktı. Ülke olarak yatırımlarımızın devam etmesi halinde bunu daha yukarılara çıkarmak ve gerçek potansiyelimize ulaşmak işten bile değil” dedi. Jeotermal enerjinin bilinirliğini arttırmak ve kullanım alanlarını genişletmek için dernek olarak çalışmalarına devam ettiklerini söyleyen Kındap, “Jeotermal enerjide kendimizi kanıtladık. Hem kurulu güç hem de entegre kullanım anlamında kısa sürede önemli başarılara imza attık. Jeotermal enerji santralleri baz yük yani kesintisiz üretim santrali olarak çalıştıkları için mevsim şartlarından bağımsız, 7 gün 24 saat aynı verimlilikle çalışarak en verimli yenilenebilir enerji kaynağı konumunda bulunuyor. Bu nedenle keşfi yapılmış jeotermal kaynakların hayata geçirilmesi son derece kritik bir öneme sahip” şeklinde konuştu. Kındap: “Yatırım için eski YEKDEM’deki desteklere ihtiyacımız var” Jeotermal enerji yatırımlarında özel sektörün desteğiyle önemli başarılara imza attıklarını söyleyen Kındap, “Mevcut jeotermal enerji kurulu gücümüzle 10 milyar kilovatsaatin üzerinde baz yük katkısı sağlıyoruz. Keşfedilen ve hali hazırda çıkartılmayı bekleyen 2 bin MWe’lık potansiyelin hayata geçirilmesiyle yıllık 25 milyar kilovatsaat katkı sağlayabiliriz. Bu katkıyı sağlamak için bir önceki YEKDEM’deki gibi başarısı kanıtlanmış teşvik mekanizmalarına ihtiyacımız var. Bir yandan ülkemiz büyümeye devam ediyor diğer yandan komşumuz Avrupa sıfır karbon emisyon vergisini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Bu nedenle ülke büyümesini destekleyen enerji sektörünün önünü açacak uygulamalara ihtiyacımız var. Yeni YEKDEM modeli ile maalesef   faaliyete geçecek yeni bir jeotermal enerji santrali bulunmuyor. Jeotermal enerjide yatırım iştahının yeniden oluşması için hem YEKDEM’in süresi beş yıldan 10 yılın üzerine çıkmalı hem de yeni teşvikler oluşturulmalı” ifadelerini kullandı. Kındap: “İleri teknoloji jeotermal uygulamalarıyla jeotermalde dünya lideri olabiliriz” Türkiye’de jeotermal enerji potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu söyleyen Ali Kındap, “Şu anda jeotermal enerji kurulu gücünde dünyada dördüncü, Avrupa’da ise birinci sıradayız. Jeotermal seracılıkta dünyada ikinci sıradayız. Yerli yatırımcılarımızın jeotermal enerji ve entegre kullanımlarda edindiği deneyimle dünyada önemli bir konuma ulaştık. Endonezya, Kenya, Hırvatistan gibi ülkelerde saha kuran ve işleten, arama ve sondaj çalışmaları veya keşif çalışmaları yapan firmalarımız var. Biz biliyoruz ki jeotermal enerjide ileri teknoloji uygulamalarla potansiyelimizi çok daha ileriye taşıyabiliriz.” şeklinde konuştu. Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
Delik
Tumblr media
Günümüzün en büyük konusu delik bence. Şimdi diyeceksiniz ne alaka? Bir şey delinirse orada ne olur: Sızar, akar ve boşalır. Biz de aynısını yaşıyoruz. Ülkenin ciğerleri delindi. Ormanlar yandı, onlarca yıl düzelmeyecek yaralar açıldı. İçinde hayvanlar, arılar, yılanlar, kaplumbağalar, kuşlar, böcekler öldü. Evler yandı, köyler yok oldu. Yaşanmışlıklar geleceğe umutlar kayboldu. Göz göre göre geldi bu yangınlar. Tedbir alınmalıydı, alınmadı. Dünyaya yardım ederken kendi ciğerlerimizi yaktık. Neden mi? “Yangın uçaklarımız, helikopterleriniz yok” diye. Aslında vardı ama bürokraside delinmişti. Sonuç o deliğe yanan ormanlarımız, kül olan canlar, köyler kurban oldu. Delik büyüktü. Sınırlarımız delindi. “Sınır namustur” yazar uç karakollarında. Ama her gün binlerce Suriyeli girdi ülkemize. Yıllardır buradalar. Her yere yayıldılar, baktık, besledik, okuttuk, çocuk doğurdular, vatandaş oldular, kamuya atandılar, bir sürü kötü olaya karıştılar, sahillerimizi işgal ettiler, çocukları sınavsız üniversitelere girdiler, bedava hastanelere gittiler, ilaç aldılar, yurtlarda ücretsiz kaldılar, toplu taşımayı bedelsiz kullandılar, iş yerleri açtılar. Gene delik ekonomiye vurdu. Bedelini biz ödedik. Kendi ülkemizde onlar kadar değerli olmadık. Günlerdir sınırdaki delik gene açılmış.  Akın akın Afganistanlılar geliyor. Milyonları buldu sayılar. Kim olduğu belli olmayan gencecik çocuklar gelir gelmez bayraklarını göndere çektiler. Bir gencecik kardeşimizi öldürdüler. Bakalım daha neler yapacaklar. Bizlere neler yaşatacaklar. Delik her geçen gün büyüyor ülke nüfusunun neredeyse yüzde yirmisi yabancılarla dolu. Türkçe konuşan görünce sevinir olduk. Bizim çocuklarımız, insanlarımız işsiz kaldı. Atanamadı, üniversiteye giremedi. Resmen işgal altındayız. Deliği onarmazsak sonu belli. Pandemi zaten dünyayı vurdu. Bizi perişan etti. Binlerce can öldü. Tam ‘düzeliyoruz’ derken gelen gelene. Her yer delik. Böyle nasıl bitecek, kontrol yok, kayıt yok, kendi kendimize aşılamayı bitirememişken her şey çöpe mi gidecek? Ne için kim için. Ekonomi delik, işsizlik delik, eğitim delik, bürokrasi delik… Delik dedik büyüdü çukur oldu. Seller oluyor, felaketler oluyor. Neden mi? Doğanın yapısını bozduk. Dere yataklarına evler yaptık, Hes’ler yaptık, suların akışlarını bozduk, nehirleri ‘ıslah edeceğiz’ diye beton duvarların arasına sıkıştırdık, heyelânlara yol verdik, doğayı koruyacağımıza betona boğduk, ormanlarımızı madenlere katlettik, siyanürle yüzyıllarımızı öldürdük, taş ocakları, kömür ocakları derken tarım, orman arazilerini yok ettik. Tarım arazilerinin organikliğini bozduk. Yabancı tohumlara, gübrelere, ilaçlara esir ettik. Üzerine çiftçiyi, hayvancılığı öldürdük. Saman ithal ettik, hayvan ithal ettik, seralarda ne olduğu nasıl yetiştirildiği belli olmayan meyve sebze ürettirdik. GDO’lu ürünler yedirdik halkımıza. Sonuç mu? Kanserden başlayan birçok hastalığa kurban ettik kendimizi. Neden, niçin? Sınırlar  delik. Tarım delik. Ormanlar delik. Sağlık delik. Eğitim delik  Ekonomi delik. Cep delik cepken delik....! Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
Göçmen sorunsalı ile karşı karşıyayız
Dünyamız birçok krallıklara ev sahipliği yapmıştır. Güvenlik ve ekonomik nedenlerle birçok yıkımlarda gerçekleşmiştir. Bu yıkımların önüne set olabilmek adına birçok disiplin ortaya çıkmıştır. Uluslararası Güvenlik ise devletlerin ve kuruluşların karşılıklı güvenlik sağlamak adına oluşturdukları önlemler bütünüdür. Bu önlemler diplomatik ve askeri müdahalelerden ibarettir. Avrupa’da son yıllarda artışa geçen göç karşıtı politikalar, uluslararası güvenlik ile eş değer olarak bilinen ulusal güvenlik sürecinin bir parçasıdır. Ulusal güvenliğe ek olarak göç karşıtlığına, iç güvenlik ve kültürel güvenlik endişeleri neden/sebep gösterilmektedir. Avrupa’nın göçmen karşıtlığı politikalarına karşın Türkiye, tarih boyunca geliştirdiği kültürel bağları baza alındığında, özellikle kadim coğrafyamızda yaşayan toplumlar tarafından göç konusunda en çok tercih edilen ülke konumundadır. Türkiye, hiçbir zaman göç karşıtlığını devlet politikası olarak benimsememiştir. Fakat son yıllarda bireysel göçler yerine kitlesel göçlerin hedefi olması Türkiye’de birtakım tartışmaların yaşanmasına sebep olmuştur. Suriye’de son yıllarda yaşanan savaş ve çatışmalar tüm zamanların en büyük göç dalgasına neden olmuştur. Dünyamızın tarihi incelendiğinde bir ülkeden bir başka ülkeye bu kadar çok insanın bu kadar kısa bir sürede göç ettiğini görememekteyiz. Dünya tarihinde örneği olmayan bu kitlesel göç hareketinden en çok etkilenen ülkenin Türkiye olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Güvenlik endişesi ile göç eden ve göç etmeye zorlanan Suriye’de yaşayan insanlar Türkiye’ye gelmişlerdir ve bu yer değiştirme neticesinde güvenlik endişesi ile ülkemize gelen insanlar, Türkiye’de doğup, büyüyen ve yaşayan insanların güvenlik endişesi yaşamalarına sebebiyet vermişlerdir. Suriye’nin savaş ve çatışma ortamına girmesinin ardından Türkiye’ye resmi olarak 4 milyona yakın sığınmacı geldiği gözükse de bu rakamın iki katı olduğu konuşulmaktadır. Bu kitlesel göç rakamlarına son zamanlarda Afganistan’dan gelen göçmenlerin eklenmesi de Türk halkının ulusal güvenlik endişelerini kat kat artırmaktadır. Nüfusu yaşlanan ve genç vatandaşı neredeyse yok noktasına gelen AB, vasıflı mültecileri alarak sistemlerinin sağlıklı çalışması için ülkelerine kabul ederken, vasıfsız ve eğitimsiz göçmenleri Türkiye’nin sahiplenmesinin tesis edilmesi de durumu daha vahim hale getirmektedir. Göçmenlerin ve yabancıların istilasından dolayı özellikle İstanbul’da daire fiyatları da inanılmaz derecede artmıştır. Şehirlerde yaşama ayak uyduramayan göçmenlerin hal ve hareketleri hayatı yaşanmaz bir hale getirdi. Bütün bu olumsuz gelişmelere karşın hala iyi niyet çerçevesinde ulusal güvenlik endişesi yaşamamıza neden olan mültecilere insanlık adına yardım etmeye devam ediyoruz. Ama dünya ülkeleri Türkiye’nin bu insanlık mücadelesinde yanında yer almamaktadır. Beşeri münasebetler konusunda eğitim verilmeyen mültecilerin yaşam alanlarımızda bulunmasından rahatsız olan sayısı her geçen gün artmaktadır. Suriye’de savaş tehdidi ve çatışma ortamı tamamen sona ermeden mültecilerin geri dönmesi mümkün değil ise bizim kurallarımıza, gelenek ve göreneklerimize saygı duyarak ülkemizde yaşamalarının gerekli olduğu eğitimlerle mültecilere anlatılmalıdır. Anlamayan ve ayak uyduramayan mültecilerin ya toplama kamplarına alınması veya ülkelerine geri gönderilmesi gereklidir. Dün; “Daha yaşanılabilir bir Türkiye” hayali kurarken, Bugün; mülteci sorununun ardından, “Ülkemiz daha kötü bir Türkiye olmasın, mevcudu koruyalım” hayalimizle karşı karşıyayız. Bir yandan ulusal güvenlik endişelerimizi dile getirirken, bir diğer yandan da misafirlerimiz olan mültecilerin sorunlarına eğilmek adına da çaba göstermemiz olaya insancıl olarak yaklaştığımızın bir kanıtıdır. Ülkemizde büyük göç dalgasının ardından yaşanan kargaşalar, göç ve mülteci sorununu halkımızın ve devletimizin ana gündemi haline getirmiştir. Peki ne oldu da günümüzde göç ana gündem oldu? Avrupa’da uygulanan göçmen ve mülteci karşıtlığına karşın devletimizin ve milletimizin insan merkezli yardımsever duruşu sergilemesine rağmen sorunun tek sahibi bırakılması en büyük sorundur. Bu sebeple de bu sorunsal karşısında ana gündemimiz göç olmuş ve milletimiz de göçmenler gibi toplumsal travma yaşamak zorunda bırakılmıştır. İç ve Dış Savaş yaşayan toplumlarda güvenliğin en şiddetli sarsıldığı ve onarılması en güç hak ihlallerinin gerçekleştiğinden bahsedebiliriz. Bu sorunları yaşayan göçmenlerin refahı için bir milleti feda etmek hataların en büyüğüdür. Bir yandan genetiğimiz bozulurken, diğer yandan da travmalar yaşamaya terk ediliyoruz. Can güvenliğinin, mal güvenliğinin, hürriyet, eğitim, fikir, inanç güvenliği ve güvenilirliğinin bozulduğu toplumlara yardım etmek gereklidir ama yardım eden toplumların bu tehditlerle baş başa bırakılması da ciddi bir sorunsal olarak ortaya çıkmaktadır. Son zamanlarda ortaya çıkan göç hareketlerinin en büyük bölümünün sebebi de budur. Coğrafyamızda yaşanan yer değiştirme hareketlerine Türkiye duyarsız kalmayarak, göçmenlere yardım elini uzatmıştır. Avrupa devletleri ise Türkiye’nin aksine göçmen karşıtlığı politikalarından vazgeçmiyorlar. Ve hatta Türkiye’yi göçmenlerin gideceği adres olarak göstererek, “Türkiye göçmenleri alsın, biz maddi destek verelim” şeklinde Türkiye’yi göçmenler konusunda taşeron ülke olarak işaret ediyorlar. Türkiye bir yandan göçmenlere yardım etmeye çalışırken, diğer bir yandan da kendi insanlarının süreçten en az şekilde etkilenmeleri için politikalar geliştirmektedir. Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
Küresel felaket ve çevre bilinci
Tumblr media
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de son zamanlarda yenilenebilir enerji konusunda ciddi çalışmalar yürütülmekte olup, devlet kurumlarının bu konuda desteklenmesi ve özel sektöre ise ciddi katkılarda bulunulması geleceğimiz adına önemli gelişmelerdendir. Coğrafi konumumuz ve su zenginliğimiz sebebiyle yenilenebilir enerji potansiyeli bakımından birçok Avrupa ülkesi ve Ortadoğu ülkelerine kıyasla Türkiye çok avantajlı bir durumdadır. Su kaynaklarımız ile hidroelektrik üretimi olarak dünyada potansiyeli yüksek olan Türkiye, bu avantajını da kullanmak üzere ciddi projeleri uygulamaya yıllar önce başlamıştır. Güneş, rüzgar ve jeotermal enerji bakımından da yapılan çalışmalar ve teşvikler devam etmektedir. Yeşil enerji potansiyelimizin farkında olarak özellikle yenilenebilir enerji kaynağı bulunan iller üzerinde enerjinin etkileri ve geleceğimizi nasıl şekillendirdiği ile alakalı farkındalıklar oluşturmak içinde enerji bakanlığı bir dizi projeleri son yıllarda hızlandırmış durumdadır. Son yıllarda yaşanan sel ve orman yangınlarının ardından özellikle küresel ısınma sıkça gündeme gelen ve en çok konuşulan konular arasında yer almıştır. Küresel felakete dönüşmeden yaşanan bu kaosu yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve enerji tasarrufu ile gidermek/önlem almak zorundayız. Devletimiz enerji kaynaklarının kullanılması ve verimlik sağlanması için kamusal destekler vermektedir. İş dünyasının ve tüm vatandaşların enerjiyi tasarruflu kullanmayı milli bir görev olarak görmesiyle bu destekler başarıya ulaşacaktır ve dolayısıyla geleceğimizde küresel felaketten en az zararla kurtulabiliriz. Aksi halde çevre bilinci ile hareket edemez, geri dönüşüm konusunda oluşturulmaya çalışılan farkındalığı göremez isek küresel felaket geleceğimizi ipotek altına alacaktır. Vatandaş olarak geri dönüşüm konusunda biraz özeleştiri yapmak zorundayız. “Sıfır Atık Projesi”nin ülkemize ve insanlığa ne kadar çok faydası olduğunun bilincinde hareket eden insanlarımızın sayısının, bu bilinçle hareket edenlerin sayısından az olması çok üzücü bir durumdur. Avrupa ülkelerinde enerji şirketlerinin çalışmalarını yakından takip ederim. Yapmış olduğum görüşmeler ve toplantılardan kalan zamanlarda da toplumun geri dönüşüm konusunda nasıl hareket ettiklerini hep imrenerek izlerim. Sürdürülebilir bir yaşamın, toprağın, suyun, iklimin, ormanın ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına bağlı olduğu hareketiyle sürecin doğru yönetilmesinin hayati önem taşıdığını hepimiz son yangın ve sel felaketlerini yaşayarak gördük. Peki ders aldık mı? Hayır… Devam ediniz, içtiğiniz pet şişeleri yola atınız. Ormanlarda mangallar yakın ateşleri kontrolsüz geride bırakın. Kağıtları elinizde buruşturup, çöp kutusuna nişan alarak, ne denli iyi atıcı olduğunuzu ispatlamak ve alkış almak adına birbirinizle yarışınız. Siz çirkin hareketlerle birbirinizle yarışınız, biz ise geleceğimiz adına geri dönüşüme saygılı bireyler olarak farkındalık oluşturmaya devam edelim. Geri dönüşüm konusunda bir başarı yakalayacaksak, bunu ancak elele vererek bu seferberliğe katılırsak başarılı oluruz. Kısaca ya var oluruz ya da yok… Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
Toplumsal yangına dikkat
Tumblr media
Her şey üst üste geldi. Pandemi ise her şeyin tuzu-biberi oldu. Aklımız karıştı, dengemiz şaştı ve en kötüsü; sinirlerimiz bozuldu. Gerildik ve çok gerginiz. Buna bir de yaşanan olaylar ve özellikle Pandemi’nin getirdiği ekonomik sıkıntılar eklenince; çatacak yer arar hale geldik. Yaşadığımız feci yangınlar ve sel felaketleri zaten zıplamış olan sinirlerimizi laçkalaştırdı. Hele bir de, son dönemlerde siyasi gündemi işgal eden konular, bu konuların manipülatif tartışılması ve siyasete dair çözümsüzlük algı ve iddiası, var olan toplumsal stresi daha da artırmaya; patlamaya hazır hale getirmeye başladı. Son günlerde Afgan mültecilerle ilgili başlayan gündem “mülteci sorununu” adeta her şeyin sebebi/kaynağı ve çıkış noktası olan bir kıvılcım haline getirdi. Aman dikkat, lütfen dikkat… Bu konuda sağdan-soldan, farklı şehirlerden, bazı illerimizin kimi semtlerinden oldukça nahoş/tehlikeli ve büyük sıkıntılara yol açabilecek gelişmeler işitiyorum. Hanımlar/Beyler!.. Mültecilerle ilgili riskleri ve muhtemel sorunları, ben de yazdım ve ısrarla parmak bastım. Hatta önceki yazılarımda hatırlarsınız; vahametin büyüklüğünü yansıtmak için “Kavimler Göçü” benzetmesi bile yaptım. Evet, hemfikirim; sorun büyük. Ama sorunun çözümü kaos/karışıklık ve mültecilere saldırmak hiç değil. Bu davranış, başımızdaki sorunu daha büyütür/içinden çıkılmaz hale getirir. Konuyla ilgili herkesin bir iddiası ve tezi var. Olabilir. İktidarın mülteci politikasını, Suriye ve Afganistan diplomasisini sevmeyebilirsiniz. Haklı da olabilirsiniz. Lakin bu haklılık ülkemizde mültecilerle ilgili bir çatışma/kargaşa ve sorun çıkartmayı haklı kılmaz. Neden mi? Çünkü bu, devletimize/ülkemize ve hepimize zarar verir. Bu konu provokatif ve algı operasyonuna öyle uygun ve imkan veren bir durum ki; minik bir kıvılcım, maazallah öngörülemeyecek boyutlara ulaşabilir. Bakın... Orman yangınları yaşadık, daha bugün Kastamonu/Sinop ve Bartın’da sel felaketi oldu. Ayrım gözetmeksizin her şeyi aldı götürdü/yaktı, viran etti. Nelerimize mal oldu; hepimiz gördük. DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ... https://www.ogunhaber.com/yazarlar/cengiz-aygun/toplumsal-yangina-dikkat-101870m.html Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
KGK, Türkiye’nin kamu diplomasisine destek verecek
Tumblr media
Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) tüm seçilmiş kurullarıyla pandemi sonrasında ilk genişletilmiş toplantısını Alanya’da gerçekleştirdi. Toplantının sonuç bildirgesinde "Türkiye’nin her ilinde bulunan temsilcileri ve 45 ülkedeki dış temsilcileri ile KGK, ülkemizin kamu diplomasisi faaliyetlerine destek vermek amacıyla çalışmalarını arttırarak sürdürecektir" ifadelerine yer verildi. Yönetim, Denetim, Onur, Etik, Danışma Kurulları ile Yerel, Yaygın ve Dış Medya Meclis üyelerinin yanı sıra 19 ülke ve 66 vilayetten katılan KGK temsilcileri Alanya’da bir araya geldi. Küresel Gazeteciler Konseyi’nin tüm kurulları ve meclisleri; küresel dünyada ülkemizin üstlendiği önemli rollerin daha iyi yansıtılması için yapılması gereken stratejiler, ulusal ve yerli basının işlevsel ve evrensel değerler üretmek için alacakları pozisyonlar, medya sektöründe yaşanan etik sorunlar için çözümcül öneriler ve dijitale dönüşüm sürecinde rekabetten uzak kalmamak için sektörel tutum içinde yapılması gerekenler gibi önceden belirlenen konu başlıkları üzerinden, KGK temsilcilerinin görüş ve önerilerine başvurmak için gün boyu farklı salonlarda çeşitli çalıştaylar düzenlediler. Farklı bakış açılarını bir araya getiren bu çalıştaylardan çıkan sonuçlar, KGK Genel Başkanı’nın yönetiminde tüm üyelerin katılımı ile yapılan büyük bir genel toplantıda değerlendirildi. KGK’nın tüm temsilcileri tarafından fikri bir bütünlük sağlanarak kamuoyuyla paylaşılmasına karar verilen konular şöyledir: 1) Medyanın yaygın ve yerel medya düzeyinde kamu gündeminin oluşumuna büyük bir etkisi vardır. Bu etki doğru kullanıldığında adalete, refaha, çağdaşlığa ve huzura katkı sağlar. Her türlü ülke ve toplum meselelerinin aktarıcısı olan medya mensupları; bu katkıların üretimi için çalışmalıdır. KGK bu doğrultuda çalışmanın farkındalığında olan üyelerden oluşmaktadır. 2) Küresel iklim değişikliği, kuraklık ve çevre kirliliği konusunda farkındalıklı projeler geliştirerek önde gelen, öncü ve referans sivil toplum kuruluşlarından birisi olma amacı taşıyan KGK; huzurlu, refah ve bütün canlıların üzerinde hakça paylaşımla yaşayacağı bir dünya için her türlü iş birliğine hazırdır. 3) Özellikle çevre gibi günümüzün en önemli sorununa yeni yaklaşımlar getirmek için çalışacak olan KGK, bünyesinde oluşturacağı bir çalışma komisyonu ile kamuoyunda bilinç ve farkındalık oluşturma, yetkililere tavsiyelerde bulunma, çevre kirliliğiyle mücadele etme konusunda öncül rol üstlenecektir. Bu amaçla projeler hazırlanacak, Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası kuruluşlarla ortak çalışma imkanları gözden geçirilecektir. 4) Türkiye’nin her ilinde bulunan temsilcileri ve 45 ülkedeki dış temsilcisi ile KGK, ülkemizin kamu diplomasisi faaliyetlerine destek vermek amacıyla bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Sayın Fahrettin Altun başta olmak üzere, ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileriyle istişare ve iş birliğini arttırarak sürdürecektir. 5) Faaliyet alanı medya olan ve bu konuda temsil yetkisine sahip olan KGK; sektörünün hem toplumsal hem bireysel birçok sebeple değişmeye, etik değerlerden uzaklaşmaya hatta yozlaşmaya maruz kaldığının farkındadır. Oysaki “Medya’da Etik”, her türlü iyileşmenin sırrıdır. Özellikle son dönemde sosyal medyada da afişe edilen, ülke gündemimizi fazlasıyla meşgul edip itibarını bozan konu ve olaylar, bu değerin korunması için herkesi tetiklemelidir. 6) Ülkenin geleceğini olumsuz etkileyebilecek çıkar sahibi bir takım güç odaklarının, medyayı ele geçirme sorunsalına, bazı yanlış uygulamalar zemin hazırlar gibi görünse de mesleki profilin olumsuz şekilde değişmesi aslında bu duruma gelinmesinin temel nedenidir de. Medya kuruluşları ve medya çalışanlarının ekonomik kaygılarının olduğu gerçeğinden hareketle, gazeteciliğin bir zenginleşme aracı olarak görülmemesi noktasında etik ve ahlaki değerlerin sağlam eğitsel ve hukuksal temellere sahip olması gerekir. İtibarı kadar sorumlulukları da yüksek olan bu sektörün inandırıcılığa zarar gelmemesi ve anlamına oturması için Konsey’in her bir temsilcisi zorunlu görevlidir ve bu amaç doğrultusunda çalışır. 7) Asli görevini yerine getirirken, her türlü çıkar gruplarına karşı sağlam duracak, bu şekilde gelecek inşasında mesleği birikimiyle görev alacak genç medya mensuplarının yetişmesinde KGK gönüllü bir kuruluştur. Konsey, temsilcilerinin deneyim ve referansları aracılığı ile sektörün olumlu gelişimine katkı sağlayacak yeni nesillerin oluşumunda her türlü yardımı yapacaklardır. Bu nedenle KGK bünyesinde sertifikalı “İletişim Akademisi” kurulması hedeflenecektir. Medya sektöründe çalışmaya başlayanlar başta olmak üzere, başarılı iletişim öğrencilerini de bu eğitim programına dahil edecek bir meslek içi eğitim programı başlatılması planlanacaktır. 8) Yeni iletişim teknolojilerinin gelişimi ve sosyal medya platformlarının ortaya çıkışıyla beraber son dönemlerde algı; bilgi ve ilginin önüne geçti. Kısacası algıyı yöneten dünyayı yönetiyor. Ülkemiz aleyhinde, haksız, yersiz ve dezenformasyon kampanyalarına karşı KGK tüm unsurlarıyla küresel çapta mücadelesini sürdürecektir. Ayrıca, özellikle sosyal medya üzerinden yapılan operasyonel faaliyetlere karşı, ‘temiz sosyal medya’ kampanyasının hayata geçirilmesi noktasında rol üstlenilecektir. 9) Basın İlan Kurumu yerel gazete sahipleri temsilcileri seçiminin, bundan sonraki süreçte daha katılımcı ve daha adil, temsiliyet ve hakkaniyet ölçüsünde yapılması temennimizdir. Pandeminin getirdiği ekonomik sorunlarla daha da zor günler yaşayan gazetelerden Basın İlan Kurumunun aldığı yüzde 15’lik ilan komisyonunun yüzde 7,5 seviyesine çekilmesi can çekişen yazılı medyaya bir destek olacaktır. Yerel gazetelerin zorunlu kadrosu, illerin nüfus ve gelir durumuna göre yeniden belirlenmelidir. 10) Yıllardan beri, yasal altyapısı olmadan yayın yapan internet yayıncılığının yaşadığı sorunların çözümü sürekli ertelenmektedir. Dijital medya mecrasına yönelik yasal düzenlemeler en kısa sürede hayata geçirilmelidir. Aksi halde bu alan (yasa dışı) korsan yayıncılığın ve dezenformasyonun cirit attığı bir mecra olarak tehdit oluşturmaya devam edecektir. 11) Sektörün, kanayan yarası haline gelen örgütlenme kaosuyla ilgili yaşanan sorunlara kalıcı çözüm üretilmesi, diğer meslek kuruluşlarında olduğu gibi oda veya benzeri bir düzenlemenin yapılması kaçınılmazdır. 13) Dünyadaki tüm ülkeler gibi, memleketimizin ekonomik yapısına ciddi zarar veren pandemi sürecinin yarattığı hasarın onarılması için tüm toplum kesimlerinin elini taşın altına kayması kaçınılmazdır. Ancak, Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan tasarruf genelgesinde pandemi koşullarını en ağır yaşayan sektörümüzden istenilen fedakârlık hakkaniyet ölçüsünde değildir. Tasarruf denince akla ilk medya sektörünün gelmesi, demokrasinin akciğeri ve nefes darlığı çeken basın sektörünün bitkisel hayata girmesine neden olur. Bu nedenle, abone, ilan ve reklamlara kısıtlama getiren genelgenin basınla ilgili bölümü yeniden gözden geçirilmelidir. Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
"Türkiye, Orta Doğu'da barışa destek vermiştir”
Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
KGK, Türkiye'nin enerjisine enerji katacak
Tumblr media
Küresel Gazeteciler Konseyi'nin (KGK) Küresel Medya Buluşması Alanya'da başladı. Dev organizasyona 100'den fazla yerli ve 20 ülkeden yabancı KGK üyesi gazeteci katıldı. KGK Genel Başkanı Mehmet Ali Dim'in, küresel felakete karşı çevre bilinci oluşturmak adına devlet kurumlarımıza destek olmalıyız önerisine, Küresel Gazeteciler Konseyi Temsilecileri tam destek verdi. Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz’ün de katıldığı organizasyonun onur konuğu IKBY Oluşumlardan Sorumlu Bölge Bakanı ve ITC Yürütme Kurulu Üyesi Aydın Maruf oldu. 100'den fazla yaygın ve yerel medya mensubu ile 20'yeyakın ülkeden yabancı KGK üyesi gazetecinin bir araya geldiği dev buluşma, konukların Alanya'ya gelerek otellerine yerleşmeleriyle start aldı. Otellerine yerleşen konuklar teleferikle Alanya Kalesi’ne çıkarak kale turu yaptı. Ardından tekne turuna çıkan KGK üyeleri, Harbour Restoran'da Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel'in verdiği akşam yemeğinde ağırlandılar. BAKAN MARUF’UN ALANYA TEMASLARI Organizasyon öncesi IKBY Oluşumlardan Sorumlu Bölge Bakanı ve ITC Yürütme Kurulu Üyesi Aydın Maruf, KGK Genel Başkanı Mehmet Ali Dim'le birlikte bir dizi ziyarette bulundu. Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel, Alanya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Şahin ve Alanyaspor Başkanı Hasan Çavuşoğlu’nu ziyaret eden Bakan Maruf, Alanya hakkında bilgiler aldı. Bakan Maruf’a temasları sırasında Alanya’ya özgü hediyeler de verildi. KGK KURULLARI VE MEDYA MECLİSLERİ TOPLANTILAR GERÇEKLEŞTİRDİ Buluşmanın ikinci gününde ise peşpeşe planlı seri toplantılar gerçekleştirildi. İlk olarak Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu, Etik Kurulu, Onur Kurulu ve Danışma Kurulu kendi aralarında özel olarak toplandı. Yaygın Medya Meclisi, Yerel Medya Meclisi ve Dış Medya Meclisi toplantılarının gerçekleşmesinin ardından ise son olarak tüm üyelerin katılımıyla genel bir toplantı yapıldı. Meclis başkanlarının yaptıkları gündeme dair konuşmanın ardından Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) Genel Başkanı alkışlar eşliğinde kürsüye gelerek KGK temsilcilerine seslendi. Her biriniz Alanya’nın birer turizm elçisi oldunuz, bu eşsiz birçok medeniyete ev sahipliği yapmış şehrimize hoş geldiniz diyerek konuşmasına başlayan Genel Başkan Dim, “Yönetim, denetim, etik, onur ve danışma kurullarımızın gerçekleştirdiği toplantıların ardından Yaygın, yerel ve dış medya meclislerimizde toplantılarını tamamladılar. Ve yapılan toplantılar akabinde sonuç bildirgemizde hazırlandı. Bu bildirgemizi kamuoyu ile paylaşacağız. Hepinizi vermiş olduğunuz destekleriniz sebebiyle teşekkür ederim” diyerek konuştu. Medya buluşmasının finalinde ise Gala Yemeği ve Ödül Töreni gerçekleştirildi.
Tumblr media
KGK 2021 Medya Buluşması ile ilgili gazetemize konuşan Küresel Gazeteciler Konseyi Yaygın Medya Meclisi Üyesi Gazeteci-Yazar Ferhat Yıldırım, “Alanya buluşmamız gerçek anlamıyla dolu dolu geçti. Çok önemli kararlar aldık. KGK Başkanı Mehmet Ali Dim’in küresel felakete karşı çevre bilinci oluşturmak adına devlet kurumlarımıza destek olmalıyız önerisine tüm meslektaşlarımız destek verdi. Karbondioksit artıyor, oksijen azalıyor, denizler ısınıyor, iklim artık şaşırdı, kuraklık büyük tehdit oluşturuyor. Bu sebeple küresel ısınma ile mücadelede bu önemli misyonu üstlenmekten büyük onur duyduk. Ayrıca ülkemize kamu diplomasisi alanında verdiğimiz destekleri en üst seviyeye çıkarmak adına da 45 ülkedeki temsilciliklerimizle ortak projeler geliştireceğiz. Medyanın etik kurallara uymasının gerekli olduğu vurgusu yapılırken, medya mensuplarının yaşadığı sorunlarda ele alınmıştır. Ve en önemli konulardan birisi de geleneksel medyadan yeni medyaya geçiş sürecinde gazetecilerin eğitim almalarının sağlanacağı iletişim akademisinin kurulması oldu” diyerek konuştu. Türkiye genelinden gelen KGK üyesi gazetecilerin yanı sıra yaklaşık dünyanın dört bir yanından KGK üyesi yabancı gazetecilerin de katıldığı organizasyon, Alanya için önemli bir tanıtım fırsatı da oldu. Alanya Belediyesi, Alanya Ticaret ve Sanayi Odası (ALTSO), Lonicera Resort SPA Hotel, Alaiye Resort SPA Hotel, Bizim Transfer ve Muz Dünyası sponsorluğundaki organizasyona katılan yerli ve yabancı gazeteciler, köşe yazıları ve haberleri ile sosyal medya hesaplarında bol bol Alanya'dan bahsedecekler. Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
KGK, Türkiye’nin enerjisine enerji katmaya devam ediyor
Tumblr media
Küresel Gazeteciler Konseyi'nin (KGK) küresel buluşması Alanya'da gerçekleşti.  https://www.youtube.com/watch?v=1VEn4_UFChE 100'den fazla yerli ve yabancı gazeteci üyelerine ev sahipliği yapan KGK Genel Başkanı Mehmet Ali Dim, gazeteci üyelerinden küresel ısınmayla alakalı mücadele başlatmaları sebebiyle destek istedi. Gazetecilerin sorunlarının da masaya yatırıldığı buluşmada, gazetecilerinin de etik kurallara özen göstermesinin altı çizildi. Toplantının sonuç bildirgesinde "Türkiye’nin her ilinde bulunan temsilcileri ve 45 ülkedeki dış temsilcileri ile KGK, ülkemizin kamu diplomasisi faaliyetlerine destek vermek amacıyla çalışmalarını arttırarak sürdürecektir" açıklaması yapıldı. Alanya’da düzenlenen buluşma ile alakalı değerlendirmede bulunan Küresel Gazeteciler Konseyi Yaygın Medya Meclisi Üyesi Gazeteci-Yazar Ferhat Yıldırım, “Alanya buluşmamız gerçek anlamıyla dolu dolu geçti. Çok önemli kararlar aldık. KGK Başkanı Mehmet Ali Dim’in küresel felakete karşı çevre bilinci oluşturmak adına devlet kurumlarımıza destek olmalıyız önerisine tüm meslektaşlarımız destek verdi. Karbondioksit artıyor, oksijen azalıyor, denizler ısınıyor, iklim artık şaşırdı, kuraklık büyük tehdit oluşturuyor. Bu sebeple küresel ısınma ile mücadelede bu önemli misyonu üstlenmekten büyük onur duyduk. Ayrıca ülkemize kamu diplomasisi alanında verdiğimiz destekleri en üst seviyeye çıkarmak adına da 45 ülkedeki temsilciliklerimizle ortak projeler geliştireceğiz. Medyanın etik kurallara uymasının gerekli olduğu vurgusu yapılırken, medya mensuplarının yaşadığı sorunlarda ele alınmıştır. Ve en önemli konulardan birisi de geleneksel medyadan yeni medyaya geçiş sürecinde gazetecilerin eğitim almalarının sağlanacağı iletişim akademisinin kurulması oldu” diyerek konuştu. Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
KGK, Yumuşak Güç ve Kamu Diplomasisi
Tumblr media
Gazeteciler olarak bulunduğumuz organizasyonlardan kareleri sosyal ağlarımızdan paylaştığımızda; eşimiz, dostumuz hemen laf ile iğnelerler. Bu dünyada işiniz iş sizin derler… Deniz, kum, lüks oteller, özel davetler, yat gezileri ile parıltılı bir yaşamımız olduğundan dem vururlar. Dedim ya derler… Derler ama bilmezler… Bizim olduğumuz ortamları sefa şeklinde görenler bizler oradayken zihnimizi kayıt cihazı olarak kullandığımızı ve evimize/çadırımıza döndüğümüzde ise zihnimizdekileri klavyeler vasıtasıyla kağıda/ekrana döktüğümüzü ve bu sırada da büyük zaman ve emek harcadığımızı bilmezler. Bitmiyor gerçekten bir yere gidip gelmekle bitmiyor. Bitmeyecek… Bitmemeli zaten… Üç gün boyunca Anadolu Selçuklu Sultanı II. Alâeddin Keykubad’ın eserleriyle donatılmış ve Selçuklu’ya başkentlik yapma onuruna ulaşmış Alaiye/Alanya’da 19 ülke ve 66 vilayetten gelen Küresel Gazeteciler Temsilcileri ile bir araya geldik. Çok önemli kararlar aldık ve alınan kararları da kamuoyu ile paylaştık. Türkiye’nin her ilinde bulunan temsilcileri ve Dünya genelinde 45 ülkedeki dış temsilciliklerimiz ile Küresel Gazeteciler Konseyi olarak ülkemizin kamu diplomasisi faaliyetlerine destek vermek amacıyla çalışmalarımızı en üst seviyede tutarak, sürdürme kararı aldık. Avrupa Birliğinin veya AB ülkelerinin ülkemiz ile alakalı olumsuz eleştirilerde bulunduğu vakitler hemen bizlerde sinir katsayılarımız tavan yapıyor. Türkiye’ye karşı yapılan haksız eleştirilerin arkasında her zaman ülkemiz karşıtı olan lobilerin olduğu aşikardır. Biz kendimizi iyi anlatmak adına lobiciliği kullanmak yerine sert cevaplar vermeyi tercih etmeyi Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanımız Fahrettin Altun ile rafa kaldırdığımızı çok iyi biliyoruz. Artık eleştiriler karşısında tartışmak yerine doğruları anlatma yolundayız. Bu yol doğru yoldur ve bizlerde Küresel Gazeteciler Konseyi olarak bu haklı davaya hizmet etmek adına kamu diplomasisi faaliyetlerine destek vereceğiz. Biz iletişimciler, kamu diplomasisinin anlamını, amacını, nedenlerini, hedeflerini, tarihsel arka planını, faaliyet alanını ve boyutlarını çok iyi bilmekteyiz. Bildiğimiz gibi durumun farkındayız… Sert tartışmaların yerine yumuşak gücün kullanılmasının gerekli olduğunun bilinciyle, bu gücü referans edinerek, milletler arasında etkileşime fırsat veren kamu diplomasisi araçlarını da kullanmak adına hazırız. Kamu diplomasisi araçları ile ekonomik, siyasi ve kültürel ortaklıklar kurarak, coğrafyamızda barış ortamının yeşermesine odaklanmalıyız. Biz kendimizi iyi anlatır ve güzel bir şekilde ifade edebilirsek, iş birliklerimizi artırarak, güvenirlik kazanırsak, dış politika da stratejik değerimizi artırabilirsek o zaman uluslararası politikada bazı ülkemiz düşmanları lobilerin ektikleri tohumların filizlenmeden çürümesini sağlarız. Küresel Gazeteciler Konseyi Genel Başkanı Mehmet Ali Dim’in öncülüğünde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun başta olmak üzere, ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileriyle istişare ve iş birliğini arttırarak Kamu Diplomasi alanında bir seferberlik başlatılmasını ümit verici buluyorum. Daha da beni ümitlendiren durum ise Dünyanın dört bir köşesinde ve ülkemizin tüm illerinde bulunan meslektaşlarımızın bu seferberliğe tam destek vermesidir. Hadi o zaman güç ve zor kullanmak yerine, yumuşak güç vasıtasıyla hedeflerimizi razı ederek, düşünce, dava ve iddialarımızı anlatarak, ne denli iyi niyetli olduğumuza yedi cihanı inandıralım. Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
‘Yunus Emre ve Türkçe Yılı’ ile hakikat
Türk kültür ve tarihinin yansıtıldığı romanlardan tanıdık ‘Bizim Yunus’u… Yunus ile beraber aynı dönemde yaşayan efsanevileşmiş halk kahramanı ve kanaat önderlerinin değerlerini ve kötülükle iyilerin nasıl bir yaşam savaşı verdiklerini de değerli aktarımlarla zihnimize kazıdık. 2011 yılında İskender Pala’nın kaleme aldığı “Bir Yunus Romanı OD” eserinin kritiğini Yıldız Teknik Üniversitesinde Yüksek Lisans yaparken sevgili hocamız Prof. Dr. Selim Hilmi Özkan’ın dersinde makale olarak hazırlamıştım. Kitabı okurken tarihin dehlizlerine naif bir yolculuk gerçekleştirirken, Yunus benim için ‘Bizim Yunus’ oluvermişti. UNESCO, Yunus Emre’nin vefatının 700. sene-i devriyesinde 2021 yılını Yunus Emre’ye adayarak, bu senenin ‘Bizim Yunus Yılı’ olarak ilan edilmesine vesile oldu. Türkiye başta olmak üzere Azerbaycan, Bosna Hersek, Kuzey Makedonya ve Özbekistan’ın bu konunun imarları arasında olması da unutulmamalıdır. Bizim Yunus’un dilinden Anadolu coğrafyasının insanını ve toplumsal değerlerini yakından tanıma fırsatı yakaladık ve bu yılın UNESCO yılı olması sebebiyle tüm dünyaya da hem değerlerimizi hem dil zenginliklerimizi anlatabilme şansı yakaladığımızı ve buna paralel olarak çok güzel şekilde bu fırsatı değerlendirmemiz gerektiğinin altını çizmek isterim. Bu coğrafyanın hasbel kader bildiği arif ve erenlerini de ilmik ilmik işleyerek dünya kamuoyuna bir ayna misali aktarmalıyım/aktarmalısın/aktarmalıyız. Yunus Emre döneminde coğrafyamız insanının düzen kurma gereksinim ve telaşında olan sivil yaşamın dertleri ve geçirdikleri travmaları da gözden geçirerek günümüz ile kıyaslayarak öz eleştiride bulunmayı da ihmal etmemeliyiz. Her okuduğumuzdan, her anlatılandan gurur duymak yerine bazı esas ve hakikatlerden de ders almak zaruriyeti içerisinde olmalıyız. O vakit öngörememekten dolayı yaptığımız hatalara yenilerini ekleme hastalığından da kurtulabiliriz. Şimdi eserimize dönelim… Bir Yunus Romanı OD eserinde kimler vardı? Kimler yoktu ki! Ölmüş olmasına rağmen Yunus’un hayallerinde olan, rehberi ve yol arkadaşı Sitare ana kahramanımız diyebilirim. Ayrıca eserde, Çekik Göz (Moğollar), Molla Kasım, Temür Alp Ata, Satı Nine, Sitare, İsmail, İbrahim, Aslanlı Hünkarı, Tapduk Emre, Çelebi Faruk, Geyikli Baba, Turakçın Derviş, Dört Abdal, Ana Bacı ve de hayvanlar ile bir sürü karakter vardı. Tabi kitap ile alakalı yapmış olduğum kriteri buradan anlatmaya çalışsam yazı işleri müdürümüz ayrı, genel yayın yönetmenimiz ayrı tepki verecektir. Bu kadar uzun yazı olmaz şablonumuzu, planlarımızı ve sayfa düzenimize saygı lütfen Ferhat beyikazı sebebiyle eser ile alakalı yapmış olduğum akademik kritiği internet ortamında sizlerle paylaşacağım. Fakat Bizim Yunus’un sevgiden, emekten, umuttan, yaşam ve ölüme birçok husustaki yaklaşımlarından birkaç alıntıyı sizlerle buradan paylaşmadan da edemeyeceğim. Eserde, Yunus’un Sitare’si ile olan süreci işlenmektedir. Sitare’yi nasıl sevdiği ve bu sevginin nasıl karşılık bulduğunu anlatıyor Yunus. Aşk mefhumunu anlamlandırıyor onu anlatırken, varlığına nasıl anlam kattığını ve yaratıcının yarattıklarını sevmesindeki hakikati yorumlayarak izah ediyor. Birlikteliğin ne ve nasıl olması gerektiğini söylüyor eserde Molla Kasım aracılığı ile bizlere. Ve olumsuzluklar ardından Hacı Bektaş-ı Veli’nin varlığı ve eylemlerinden haberdar olmasıyla bir hoş oluyor Yunus. Ayrıca bizleri Sitare’nin yorum ve değerlendirmelerini öncelikli tutan bir erkek profili ile tanıştırıyor. Yunus, kadın’ın sadece aşk ve ihtiyaç duyulan varlığına inat anlam ve akıl ile bir bütünleştirme oluşturuyor. Hacı Bektaş-i Veli’yi anlatıyor bu defa Yunus. Dergah’ın kültürünü Hû, Hû’leri, Ya Hay, Ya Hû’leri Hu’arı ve Hay Hay’ları… “Hay’dan gelen Hû’ya gider.” tüm ülkemizde neredeyse bilinen en eski deyişlerden olan bu ifade hakikati bakımında yanlış yorumlanmış ve yanlış yerlerde kullanılmaktadır. Boş ve emeksiz gelmiş olan bir değerin yine boşluğa ve emeksizce ziyana gidişinin ardından genellikle bu ifade kullanılır. Fakat bu mottonun hakikati, kullanım yeri gibi buharlaşmıştır. Bu hakikat özellikle bu sloganı yeniden aslına ulaşmamız için imkân sağlıyor. “Hay’dan yani Allah’tan gelen yine Hû’ya Allah’a gider...” Yaşamsal ihtiyaçlarını tedarik için kapı çalan Yunus, o kapıda öğrendiklerinin ne denli güzel olduğunu ve Bektaş-i’nin topluma yaklaşımındaki hassasiyeti ile her geçen gün nasıl da ulaştığı canların arttığını anlatıyor. O kapının sadece karın doyurmalık değil gönül doygunluğunun kapısı olduğu işleniyor. Bu bağlamda ise Yunus’un Bektaş-i’den istifade ettiği ve kendisi için ne denli önemli olduğu vurgulanıyor. Eseri okuduğunuzda, sevginin renklerini, Aşk’ın mucizelerini, Umudun tükenmeyişini, Geleceğin muhakkak gelecek olduğunu okuyucuya gizli bir anlatımla sunulduğunu göreceksiniz. Kıssadan hissemiz ise “ve emin oluyoruz… yaklaşıyor yaklaşmakta olan!” Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
Cumhurbaşkanlığı'ndan Enerjide Yerli Katkı Payı Başlıyor
Tumblr media
Türkiye’de, lisanssız elektrik üretimi desteği her geçen gün artış gösteriyor. Açıklanan verilere bakıldığında, 2021 yılı nisan ayı sonunda güneş enerjisinin üretilen toplam elektrik enerjisi içindeki payı yüzde 3.63 olarak gerçekleşirken, aynı ay kurulu güç toplam elektrik enerjisi içerisindeki payı ise yüzde 7.17 oldu. Yılın ilk dört ayında Türkiye'nin toplam kurulu gücü ise 1.485,90 MW artarak 97.376,50 MW' a yükseldi. Ayrıca, mayıs 2021 tarihi ile lisanssız elektrik üretimindeki değişiklikler sonucu birçok engelin kalkması ile birlikte, sektörün daha da hareketlenmesi bekleniyor. Düzenlemeler ile, Cumhurbaşkanlığının yerli katkı payı uygulayacağına dikkat çeken Evcil Solar, bu yıl güneş enerjisi alanındaki kapasitenin 2020'ye göre yüzde 100'ün üzerinde artış göstereceğini belirtti. LİSANSSIZ ELEKTRİK ÜRETEN TESİSLERİN SAYISI ARTIYOR Evcil Solar Enerji Şirketleri Genel Müdürü Mustafa Evcil “Ülkemizin dışa bağımlılığını azaltmak adına, enerji kaynaklarının kullanımını ve verimliliğini artırmaya yönelik olan düzenlemeler ile lisanssız elektrik üretimine ilişkin tesislerin sayısı her geçen gün artıyor. Konuyla ilgili açıklanan yönetmelikte, lisanssız elektrik üretimi ile ilgili birçok avantaj sağlanıyor. Bu anlamda, 30 Haziran 2021 sonrası devreye girecek tesislere Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenecek yerli katkı payı uygulanacak. Ayrıca, kurulu güç üst sınırı olmaksızın, tüketim sözleşme güçleri toplamı kadar güçte üretim tesisleri kurulabilecek. Bununla birlikte, yenilenebilir kaynaklara yatırım yapmak isteyenlerin yeni kapasite yaratması ve yatırımını artırarak hızlandırması bekleniyor" dedi.
Tumblr media
1500 MEGAVAT İLAVE KURULU GÜÇ DEVREYE GİRECEK Türkiye'de bu yıl güneş enerjisinde kurulu gücün artacağına dikkat çeken Evcil ��Yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgını nedeniyle, küresel tedarik zincirindeki aksamalara bağlı olarak birçok projede gecikme yaşandı. Bu nedenle, 2020'de devreye alınan güneş enerjisi kurulu gücünün artışında bir önceki yıla göre yavaşlama oldu ve 672 megavat ilave kapasite elektrik üretimine başladı. Bu artışla, Türkiye'nin güneş enerjisi kapasitesi geçen yıl sonu itibarıyla 6 bin 667 megavata ulaştı. Türkiye'de, bu yıl güneş enerjisinde 1500 megavat ilave kurulu gücün devreye gireceği, güneşin toplam elektrik üretimindeki payının yüzde 5'in üzerine çıkacağı tahmin ediliyor. Böylece güneş enerjisi alanındaki kapasite 2020'ye göre yüzde 100'ün üzerinde artış gösterecek” dedi. Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
İnci Akü, Yeni Ürünlerini Dijital Lansman Toplantısında Tanıttı
Tumblr media
İnci Akü, ağır vasıta için tasarladığı yeni ürünleriyle pazara ağırlığını koymaya geliyor. Şirket, EVR teknolojisi ile tasarlanan yeni ürünleri EFB Pantera, Maxim A Gorilla ve yenilenen Formul A Taurusile ağır vasıta kullanıcısına uzun ömür, yüksek titreşim direnci vedaha fazla marş basma gücü vadediyor. Yeni ürünlerin ana bayi temsilcilerine tanıtıldığı dijital lansman toplantısında, İnci Akü’nün binek akü segmentinde yılı pazar lideri olarak tamamladığının altını çizen İnci GS Yuasa İcra Kurulu Direktörü Cihan Elbirlik, şirketin önümüzdeki dönemde ağır vasıta segmentinde de mevcut pazar payını iki katına yükseltmeyi hedeflediğini paylaştı. Dünyanın enerji uzmanı İnci Akü, binek ve hafif ticari araç segmentinde pazara getirdiği teknolojik yeniliklerin ardından şimdi de ağır vasıta segmentine yön vermeye hazırlanıyor. İnci Holding ve GS Yuasa iştiraki İnci GS Yuasa’nın öncü markası İnci Akü, ağır vasıta araçlar için A sınıfı teknolojiyle tasarladığı, A kaliteyeni ürünleri EFB Pantera, Maxim A Gorilla ve yenilenen Formul A Taurus’u, 8 Nisan günü gerçekleştirdiği dijital lansman toplantısı ile ana bayi temsilcilerine tanıttı. Lansman toplantısında yaptığı konuşmada sektördeki gelişmeleri ve İnci Akü’nün teknoloji alanındaki çalışmalarını katılımcılara aktaran İnci GS Yuasa İcra Kurulu Direktörü Cihan Elbirlik, “En güvenilen enerji depolama şirketi olma vizyonuyla çıktığımız bu yolda yenilikçi bakış açımız, daha iyisi için bitmeyen enerjimiz ve paydaşlarımızla olan sinerjimizi daima ileriye taşımaya gayret ediyoruz. Ar-Ge merkezimizde gerçekleştirdiğimiz çalışmaların sonucunda 2019 yılında, pazara ve binek araç tüketicisine İnci Akü’nün konvansiyonel üst segmentteki yeni ürün serisi Maxim A Gorilla’yı sunduk. Geçen yıl start-stop segmentine yön veren yeni ürünümüz EFB Max Tigris ile çıtayı yükselttik ve binek aküde yılı pazar lideri olarak tamamladık. A sınıfı teknolojimizle, A kalite ürünlerimizle, A Takımı bayilerimiz ve çalışma arkadaşlarımızla şimdi de ağır vasıta segmentine ağırlığımızı koyuyoruz” ifadelerini kullandı. Ağır vasıta araçların ihtiyaçlarını, kullanıcılarının iç görülerini ve beklentilerini kendilerine pusula olarak belirleyerek ürün geliştirme çalışmalarına yön verdiklerini vurgulayan İnci GS Yuasa Kurumsal İletişim ve Pazarlama Müdürü Gökçe Yılancıoğlu Tellici, “Binek, hafif ticari ve ağır vasıta segmentlerinin toplamından oluşan akü pazarı, 2020 yılında 4 milyon civarındaydı. Pazarın yaklaşık üçte ikisini oluşturan binek& hafif ticari segmentinde, son 4 senede artarak yüzde 35’lere ulaşan, çok güçlü bir pazar payımız bulunuyor. Bugün tanıtımını gerçekleştirdiğimiz EVR teknolojisine sahip yeni nesil ürünlerimizi içine alan ağır vasıta segmentinde de hem otomotiv üreticilerinin hem de araç kullanıcılarının beklentilerine en doğru çözümleri sunarak mevcut pazar payımızı iki katına yükseltmeyi hedefliyoruz. Binek akü alanındaki başarılarımızı, ağır vasıta alanına da taşıyarak her araç sınıfında en çok tercih edilen akü markası olacağız” dedi. 300’ü aşkın katılımcıyla gerçekleşen dijital lansman toplantısına ünlü basketbol koçu ve Türkiye Basketbol Antrenörleri Derneği (TÜBAD) Başkanı Çetin Yılmaz konuşmacı olarak katıldı. Yılmaz, katılımcılara yeniliklere açık olmak, liderlik becerileri ve takım olmak konularında deneyimlerini aktardı. Güçlü ve çevik EFB Pantera, dayanıklılığı ile öne çıkıyor Güçlü ve çevik EFB Pantera Heavy Duty serisi, start-stop yüksek elektriksel donanıma sahip uzun yol araçları için özel olarak geliştirildi. EVR teknolojisi sayesinde çekici arka şasi kullanımına uygun olan ürün, 2 buçuk kata kadar daha uzun ömrü* ve 60 kata kadar daha uzun süre titreşim direnciyle kullanıcısına yolun başından sonuna kadar üstün performans ve güç sunuyor. EFB Pantera, aynı zamanda yüzde 10’a kadar daha fazla marş basma gücüyle kullanıcısının vazgeçilmezi olmayı hedefliyor. Maksimum güç EVR teknolojisiyle Maxim A Gorilla’da buluşuyor Maksimum gücün EVR teknolojisiyle buluştuğu Maxim A Gorilla ise yoğun şehir trafiğinde dağıtım, taşıma ve ulaşım sağlayan araçlar için geliştirildi. 2 buçuk kata kadar daha uzun ömrü* ve 30 kata kadar daha uzun süre titreşim direnci* sunan Maxim A Gorilla, üstün ürün teknolojisi ile araç üreticilerinin tüm gereksinimlerini karşılıyor. Ürün, aynı zamanda yüzde 10’a kadar da daha fazla enerji sağlıyor. Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
Karbon Sertifikalarının Yüzde 50'si Limak Enerji'den
Tumblr media
Yenilenebilir enerji kullanımının teşvik edilmesi ve küresel ısınmaya neden olan sera gazı salınımlarının azaltılması amacıyla dünya genelinde teşvik edilen karbon piyasaları Türkiye’de giderek önem kazanırken, ülkemizde son yılların en büyük karbon sertifikası ticaretine Limak Enerji imza attı. Son 1,5 yılda 5 milyon ton eşdeğerinde VCS (Verified Corbon Standard) sertifikası üretip yayınlayan Limak Enerji, Türkiye’de bu süre zarfında yayınlanan tüm VCS sertifikalarının yüzde 50’sini tek başına sağlayarak sektöründe öncü bir rol üstlenmiş oldu. 2009 yılından günümüze kadar yayınlanan tüm VCS sertifikalarının da yaklaşık üçte biri Limak Enerji tarafından sağlandı. Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Birliği’nin 2050 yılına kadar net sera gazı emisyonlarını sıfırlamayı hedeflediği Yeşil Mutabakat kapsamı çerçevesinde, karbon piyasaları ve sertifika süreçlerinin önümüzdeki dönemde dünya genelinde daha da büyük önem kazanması bekleniyor. Hidroelektrik, güneş ve jeotermal enerjide Türkiye’nin en büyük özel sektör yatırımcılarından birisi olan Limak Enerji Grubu, bir süre önce Sıfır Atık Belgesi de almaya hak kazanan Alkumru Barajı ve Hidroelektrik Santrali (280 MW) ile Uzunçayır Barajı ve HES’te (82 MW) yaptığı üretimle VCS sertifikalarını da almaya hak kazandı. Önümüzdeki dönemde diğer yenilenebilir santrallerini de bu sertifikalandırma sürecine sokmayı planlayan Limak Enerji, aynı zamanda bu sayede ülkemize de önemli miktarda döviz kazandırmayı amaçlıyor. Limak Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Batuhan Özdemir konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi; “Ulaştığımız 5 Milyon tonluk miktar, yaklaşık 226 milyon ağacın bir yılda emdiği karbon miktarına veya 1.1 milyon aracın yıllık ortalama karbon salınımına eşdeğer bir ölçüt olarak kabul ediliyor. Limak Enerji olarak 2 adet hidroelektrik santralimizde başlattığımız bu sertifikalandırmaları yaygınlaştırarak diğer tüm yenilenebilir kaynak santrallerimizde de uygulamayı hedefliyoruz.” Read the full article
0 notes
turkiyedeenerji · 3 years
Text
Enerya, Müşteri Memnuniyetini Yüzde 90'a Çıkardı
Tumblr media
Toplum sağlığını önceliklendirerek doğal gaz işlemlerini dijitalleştiren ve birçok doğal gaz işlemini online kanallara taşıyan Enerya, pandemi sürecinde gösterdiği performansla müşteri memnuniyetini de artırdı. Müşteri hizmetleri ofislerini tercih eden abonelerinin sağlığı ve güvenliği için aldığı koronavirüs önlemlerini titizlikle uygulayan Enerya, abonelerinin memnuniyet derecesini yüzde 90’a çıkardı. Doğal gaz işlemlerini dijital kanallara taşıyarak, abonelerine hızlı ve kesintisiz hizmet vermeye odaklanan Enerya, özellikle pandemi döneminde hem müşterilerinin hem de çalışanlarının sağlığını korumak için pek çok önlem aldı. Faaliyet gösterdiği 10 ilde yaptığı müşteri memnuniyeti anketiyle abonelerinin geribildirimlerini de değerlendiren şirket, sunduğu kesintisiz hizmet ve önlemlerle müşterilerinden de tam not aldı. Pandemi döneminde şubeye gelmeyi tercih etmeyen aboneler, doğal gaz işlemlerini çağrı merkezi ve www.enerya.com.tr web sitesi üzerinden birçok doğal gaz işlemini hızlıca yapabiliyor. Müşteri hizmetleri ofislerinden hizmet almaya devam eden aboneleri için de şubelerinde koronavirüs önlemlerini artıran Enerya, aldığı tedbirlerle abonelerinin güvenini artırarak memnuniyet oranını yüzde 90’a yükseltti. Pandemi döneminde hayata geçirdiği uygulamalar ile dijital ve uzaktan kanalların kullanım oranını %32’ye yükselten Enerya müşteri memnuniyetini üst sıralara taşıdı. Yapılan anket sonucuna göre müşteriler, şubelerde sosyal mesafeyi korumak için belirleyici işaretlerin bulunmasına, personellerin gerekli güvenlik tedbirlerini almasına, gerekli durumlarda kullanılmak üzere şubelerde dezenfektan bulundurulmasına ve girişlerde ateş ölçümü yapılmasına önem veriyor. Read the full article
0 notes