Tumgik
#Hızır Aleyhisselâm
yalnzardc · 2 months
Text
Hızır aleyhisselâm
* Hızır; Hızır aleyhisselâmın asıl ismi olmayıp künyesi idi.
Ebû Hüreyre'nin rivayetine göre: Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm, Hızır aleyhisselâma, Hızır denilmesinin sebebini açıklayarak "Hızır, otsuz, kuru bir yere otururdu da ansızın o otsuz yer, yeşillenerek onun ardı sıra dalgalanırdı!" buyurmuştur
* Musa aleyhisselâmın, Hızır aleyhisselâmla bu arkadaşlığı on sekiz gün sürmüştür.
21 notes · View notes
fani1816 · 1 month
Text
Vaktiyle, saçma sapan şiirler yazan bir şair, Molla Camî'nin meclisinde,
Üstat, demiş, dün gece rüyamda şiirler yazıyordum ki Hızır aleyhisselâmı gördüm. Mübarek ağzının tükürüğünden bir parça benim ağzıma tühledi.
Molla Camî, adamın, şiirlerinde keramet sezilmesi için böyle söylediğini ve güya Hızır'ın feyiz verici nefesine mazhar olduğuna dair yalancı şöhret peşinde koştuğunu anlayıp cevabı yapıştırmış:
Be ahmak, öyle değil! Bence Hızır aleyhisselâm bu şiirleri senin yazdığını görünce yüzüne tükürmek istemiş, ama o sırada ağzın açık olduğundan, tükürük suratına geleceği yerde ağzına girmiş...
8 notes · View notes
ilmiyyat1453 · 11 months
Text
İbrahim Havvâs Hazretleri buyuruyor:
"Hz. Hızır aleyhisselâm ile bir araya geldiğimde ona sordum: Seni görmeme sebep olan amelim ne idi? Hz. Hızır aleyhisselâm şöyle cevap verdi: Annene yaptığın iyilikle beni gördün."
Tabakâtı Münâvi
39 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 5 months
Text
Tumblr media
Allah Kulunu Nasıl Zikreder
Adamın Biri, Geceleri Devamlı Allah’ı Zikrederdi. Bütün Gecesi Zikir Fikir İçinde Geçerdi. Zikir Kalbine Yerleşmiş, Gönlüne Tat Vermişti. Bir Gün Şeytan Bu Adama Yaklaştı ve Ona:
▬ “Böyle Devamlı Allah’ı Zikretmen Ne Zamana Kadar Sürecek? Sen Gece Gündüz, “Allah!” Diyorsun. Peki, Bir Kere Olsun Allah da Sana, “Buyur Kulum!” Dedi mi? Zikrinin Karşılığını Aldın mı? Madem Sana Bir Karşılık Verilmiyor, Sen Bu Kötü Hâlinle ve Kara Yüzünle Ne Zamana Kadar Allah Diyeceksin?” Diye Vesvese Verdi.
Bu Vesvese Adama Tesir Etti. Kalbi Karıştı, Onu Gerçek Zannetti. “Demek Ben Allah’ı Zikretmeye Lâyık Bir Kul Değilim? Bana Karşılık Verilmiyor...” Diyerek Zikri Bıraktı ve Uyudu. Gece Rüyâsında Hızır Aleyhisselâm’ı Gördü. Hazreti Hızır Ona:
▬ “Allah’ı Zikretmeyi Niçin Terk Ettin, Zikirden Niçin Pişmanlık Duydun?” Diye Sordu. Adam:
▬ “Ben Sürekli, “Allah, Allah...” Diye Zikrettim. Fakât Bir Gün Olsun Allah’tan, “Buyur Kulum!” Diye Bir Karşılık Duymadım? Ben Bu İşe Lâyık Olmadığımdan ve Allah’ın Kapısından Kovulmaktan Korkuyorum...” Dedi. O Zaman Hızır Aleyhisselâm, Adamı Şöyle Uyardı:
▬ “Senin, “Allah, Allah...” Demen, O’nun, “Buyur Kulum!” Demesidir. O Seni Zikretmese, Sen O’nu Hiç Zikredemezdin. Senin O’na Kavuşma Arzusu ile Amel Edip Çırpınman, O’nun Tarafından Sana Verilmiş Bir Cezbedir. O Seni Sevmese, Kendi Yolunda Koşturmazdı. Senin Allah’tan Korkun ve O’na Duyduğun Aşk, O’nun Sana Lütfüdür. Senin Her, “Yâ Rabbi!” Diye İnleyişinde, O da Sana Yönelir, Seni Dinler ve Karşılık Verir. Allah Bir Kulun Kalbini Bağlarsa, O Kul Allah’ı Zikredemez. Allah Yolunu Açmazsa, Kul Duâ Edemez. Sen Başına Gelen Bir Dert İçinde, “Allah!” Diyorsan, O Sana Kendisini Zikrettirmek İçin Bu Derdi Vermiştir. Gâye, Seni Kendisi ile Meşgul Etmektir. Korkma, “Allah!” De. Zikre ve Duâya Devam Et. Hiçbir Zikir ve Duâ Karşılıksız Kalmaz. Zerre Kadar Bir Amel Dahi Zâyi Olmaz. Allah Firavun’a Mal Verdi, Dert Vermedi. O da Hiç İnleyip Zikretmedi. Allah’ı Zikrettiren Dert, O’nu Unutturan Maldan ve Sıhhatten Daha Hayırlıdır...”
Kâfir, bir hususunda Allah'a duâ eder, hemen yerine getirilir. Mü'min duâ eder, hemen yerine getirilmez (tehir edilir). Melekler bundan telaşlanır. Allah-ü Teâlâ buyurur ki: "Ben kâfire hemen verdim; çünkü onun sesine gazap ederim. Mü'mine gelince, zikri bırakmasın diye onu tehir ederim. Zira, onun yalvarmasını severim."
(Hadis-i Şerîf, Ramûzu'l-Ehâdîs)
10 notes · View notes
nefretim-kazand · 1 month
Text
Selam ve dua ile...
(Ruz ı Hızır) Hızır günü olarak adlandırılan Hızır Aleyhisselâm ile İlyas Peygamberin yeryüzündeki buluştuğu gün olarak nitelendirilen Hıdırellez Türk dünyamızın kültür mirasıdır Türk İslam geleneklerine göre kutlanır Aynı zamanda baharla vücut bulan yaşamın tazelenmesi demektir Cümlemize Yüce Rabbimiz bolluk bereket nasip eylesin dertlilere derman hastalara şifa versin Türk Milletinin ve Türk Devletimizin varlığını daim kılsınTarih ve töremiz mutlu günlerimiz uğurlu ve kısmetli olsun İnşaAllah Amin
5 notes · View notes
derdiderun · 1 year
Text
Tumblr media
Nesline Bereketi Miras Bırak!
Kişinin salih bir insan olması, nesline büyük bir bereketi miras bırakması anlamına da gelmektedir. Kur'an'da anlatılan Musa (aleyhisselâm) ve Hızır (aleyhisselâm) kıssasında bu noktayı tavzih eden önemli bir ayet vardır. Bilindiği üzere Musa (aleyhisselâm) Hızır (aleyhisselâm)'a Allah tarafından yönlendirilmiş ve onda olan ilimden istifade etmesi talep edilmiştir. Hızır (aleyhisselâm) kendisine bu maksatla gelmiş olan Musa (aleyhisselâm)'a, bu isteğini ancak ve ancak yaptığı işlerin hikmetini sormaması şartıyla kabul edeceğini ifade etmiştir. Kıssanın konumuzla taalluk eden yönü ayet-i celilede şöyle anlatılmaktadır:"Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yemek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır hemen onu doğrultu. Mûsa:"İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın" dedi." (Kehf, 77.)
Hızır (aleyhisselâm), üçüncü kez de yaptığı işin hikmetini soran Musa (aleyhisselâm)'a "İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim." (Kehf, 78.) Ve yukarıda zikrettiğimiz ayette yer alan "yıkılmak üzere olan duvarı doğrultma" fiilinin hikemtini şöyle beyan etmiştir: "Duvar ise, o şehirde iki yetim oğlana ait idi. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Onun için Rabbin istedi ki o iki çocuk erginlik çağlarına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar." (Kehf, 82.)
Ne kadar ibretlik değil mi? Cenâb-ı Hak salih olduğu için bir babanın yetim neslini, onun iyi bir kul olması hürmetine malik oldukları hazineden mahrum bırakmamış ve onların faydalanabilmesi için bu hazineyi muhafaza etmeyi bizatihi tekeffül etmiştir. Salih babasının bereketi -velev ki bu dar-ı dünyadan göçmüş olsa da- nesline sirayet etmiş ve Allah (celle celaluhu) Hızır (aleyhisselâm)'ı göndererek yıkılmak üzere olan duvarı düzelttirerek mallarını koruma altına almıştır. Bu kıssa, kendi diliyle babalara hitap eder: "Ey Babalar! Sizler de bu salih baba gibi olun ki kıyamete dek nesliniz salih bir kişi oluşunuzun maddî-mânevî bereketinden müstefid olsun."
Modern Dünyada Şuurlu Mümin Olmak - Ömer Faruk Korkmaz
17 notes · View notes
sadrusseria · 11 months
Text
‏عندما التقى موسى عليه السلام بالخضر عليه السلام، نقر عصفور في البحر، فقال الخضر لموسى عليه السلام:
"ما علمي وعلمك في ع��م الله تعالى، إلا مثل ما نقص هذا العصفور من هذا البحر"
📚بتصرف من كتاب شرح مقامات الحريري..للشريشي
Hz. Mûsâ, Hızır Aleyhisselâm ile görüştüğü esnada bir kuş denizden gagasıyla su aldı. O anda Hızır Aleyhisselâm, Hz. Mûsâ’ya dedi ki : Benim ve senin ilmin, Allah'ın ilminin yanında bu kuşun denizden eksiltiği su kadardır.
2 notes · View notes
hamitbaydaroglu · 2 years
Text
Mûsâ aleyhisselâm ağladı. Sonra Hızır aleyhisselâma, bana tavsiyede bulun, dedi. O da:
• “Yaptığın bütün işlerinde kaygın âhiretin için olsun.
• Faydasız şeylerle meşgul olma.
• Emniyet halinde korkulu hallerin gelebileceğini unutma, korku halinde de kurtulacağından ümitsizliğe düşme.
• Daima yaptığın işlerin sonunu düşün.
• Gücün yettikçe ihsanı terk etme
• “Sakın inatçı olma,
• İşin olmayan yere gitme,
• Gülünmeyecek şeye gülme,
• Hata edeni hatasından pişman olduktan sonra ayıplama.
• Daima kendi hatalarını gör.
• İlmi anlatmak için değil amel etmek için öğren.”
2 notes · View notes
kevkebus-subh · 5 years
Photo
Tumblr media
Etme Dünyanı hiç heder !
Huz ma Safa da’ ma keder !
Her İnsanda var bir kader, 
Gafil Olma Gafil Kalma...!
(Not:  Huz ma Safa da’ ma keder : Safa vereni al, keder vereni sal...)
4 notes · View notes
name-ihumayun · 2 years
Text
Nasıl görülür, çok iyi öğrendim!!!
Osmanlı zamanında yaşlı bir kadıncağız duymuş ki, Hızır aleyhisselam, bazen yatsı namazında, Yeni Câmî'de görülürmüş. Kendisi de zâten Hızır aleyhisselâm'ı görmeyi öteden beri çok istermiş. Duyduğu söz üstüne ertesi gün kocasına durumu bildirip, ondan izin alarak yatsı namazına Yeni Câmî'ye gitmiş. Namaz çıkışında, avluda bir kenara çekilmiş ve başlamış çıkanlara dikkatli dikkatli bakmaya. O, pür dikkat çıkanları tâkip ederken, karşısından bir yaşlı amca çıkagelmiş. -
Neye bakarsın hâtun? -
Dediler ki, bu câmîde her gece Hızır aleyhisselâm görünürmüş. Onu görmeye geldim.
- Peki onu görsen nasıl tanıyacaksın?
- Bilmem.
- O zaman buradan geçse, sen onu tanıyamazsın.
- Doğru, nasıl da akıl edemedim.
- Bak öyleyse, sana onu nasıl tanıyacağını öğreteyim.
- Olur
- Arkamdaki câmîyi görüyor musun?
- Evet
- Kandillerine bak. Söndü mü şimdi?
- Aa! evet, söndü.
- Şimdi bir daha bak, ışıklar tekrar yandı mı?
- Baktım. Evet şimdi de yandı.
- Peki öyleyse. İşte aynı böyle, arkasında duran câmînin ışıklarını olduğu yerden kıpırdamadan yakıp söndüren birisini görürsen, işte o Hızır'dır.
- Doğru mu?
- Doğru
- Hay Allah râzı olsun, demiş ve kadın beklemeye devâm etmiş. Fakat tabiî herkes dağıldığı halde, târife uygun kimse çıkmamış. Bizimki de mahzun eve dönmüş. Kocası sormuş:
- Gördün mü Hızır aleyhisselâm'ı?
- Yok, göremedim.
- Vah vah.
- Olsun, göremedim ama, nasıl görülür çok iyi öğrendim...😊
Tumblr media
11 notes · View notes
Text
HIZIR’I (A.S.) KİMLER GÖREBİLİR?
Hızır (Aleyhisselam) kimlere görünür?
Takvâ sâhibi kullardan biri olan Hakîm-i Tirmizî Hazretlerinden bir misâl:
Hakîm-i Tirmizî Hazretleri, Hızır’la (a.s.) görüşürdü. Lâkin uzun bir müddet Hızır’ı (a.s.) görememişti.
Bir gün, temiz ve yeni elbiseler giymiş, sarığını sarmış câmiye giderken bir mesele yüzünden kendisine kızmış bulunan bir kadının evinin önünden geçmek zorunda kaldı.
O esnâda kadın, çocuğunun kirli elbiselerini yıkamış, leğen de pis su ile dolmuştu. Hakîm-i Tirmizî’yi evinin önünden geçerken görünce, ona olan kızgınlığı sebebiyle kasten, leğendeki suyu olduğu gibi üzerine boşalttı. Hakîm-i Tirmizî’nin her tarafı bu kirli su ile pislendi. Kadının yapmış olduğu bu edepsiz ve nâhoş davranış üzerine Hakîm-i Tirmizî Hazretleri ona öfkelenmeyip hiçbir şey söylemediği gibi, başını bile kaldırıp bakmadı. Affetti ve yoluna devam etti.
“KİM SABREDİP BAĞIŞLARSA...”
Biraz sonra Hızır (Aleyhisselâm) geldi ve ona; “Sen bu kötülüğe katlanıp sabrettiğin ve kadına hiçbir şey söylemediğin için bizi gördün.” buyurdu.
Zira âyet-i kerîmede ifâde buyrulduğu üzere:
“Kim sabredip bağışlarsa, bu ancak büyüklerin yapabileceği değerli bir davranıştır.” (eş-Şûrâ, 43)
Bu kıvâma yükselmiş bir gönül, ne mümtaz bir gönüldür.
HIZIR (A.S.) KİMDİR?
Hızır (a.s.) Hz. Mûsâ (a.s.) döneminde yaşayan, kendisine ilâhî bilgi ve hikmet öğretilen kişidir. Arapça’da Hadr (Hadr, Hıdr), Türkçe’de Hızır, Hıdır şeklinde kullanılır. Hadır “yeşil, yeşilliği çok olan yer” anlamına gelir.
HIZIR (A.S.) PEYGAMBER Mİ, VELİ Mİ, MELEK Mİ?
İslâm âlimleri Hızır’ın (a.s.) Peygamber, velî veya melek olduğu konusunda değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Onun Nebî olduğunu söyleyenler Allah tarafından kendisine rahmet ve ilim verilmiş olmasını (el-Kehf 18/65), kıssada anlatılan işleri kendiliğinden yapmadığı yönünde açıklama yapmasını (el-Kehf 18/82), vahiy ile yönlendirilmesini, sahip olduğu bilgiler dolayısıyla Hz. Mûsâ’dan (a.s.) üstün bir konumda tanıtılmasını delil gösterirler.
Hızır’ın (a.s.) velî olduğunu kabul edenler ise ona verilen bilginin doğrudan Allah’tan gelen bir ilham olabileceğini söylerler. İbn Teymiyye, Hızır (a.s.) kıssasını ileri sürerek velîlerin şeriatın dışına çıkabileceklerini söylemenin yanlış olduğunu kaydeder. Ona göre Hızır’ın (a.s.), Hz. Mûsâ’nın (a.s.) şeriatının dışına çıkmadığı, yaptığı işlerin gerekçesini söylediğinde Hz. Mûsâ (a.s.) tarafından onaylanmasından anlaşılmaktadır.
Ayrıca Hızır’ın (a.s.) Nebî kabul edilmesi durumunda Hz. Mûsâ’nın (a.s.) ümmetinden olmadığını, dolayısıyla onun şeriatına uymakla yükümlü bulunmadığını da söylemek gerekir (Risâle fî ilmi’l-bâŧın ve’ž-žâhir, s. 250). Hızır’ın (a.s.) melek olduğu iddiası (İbn Hacer, el-İśâbe, I, 429) pek taraftar bulmamıştır. Genellikle tasavvuf erbabı onun velî olduğunu, kelâm, tefsir ve hadis âlimlerinin çoğu da Nebî olduğunu düşünür.
HIZIR (A.S.) KİMLERE GÖRÜNÜR?
Hızır’ın (a.s.) hayatta bulunduğunu söyleyen mutasavvıflar pek çok sûfî ve velînin, hatta sıradan kişilerin onu gördüklerine, kendisinden öğüt ve dua aldıklarına, bazı durumlarda Hızır’ın (a.s.) onlara yol gösterdiğine, yardımcı olduğuna, İsm-i Azam’ı öğrettiğine dair birçok menkıbe rivayet ederler. Bunların en meşhuru İbrâhim b. Edhem’in sahrada Hızır’ı (a.s.) gördüğünü, onun uyarısıyla zühd yoluna girdiğini ve kendisinden İsm-i Azam’ı öğrendiğini anlatan menkıbedir. (Sülemî, s. 31, 34).
Ölümsüzlük hüviyeti verilen Hızır (a.s.) gerçek ve bağımsız bir varlık olmayıp onu gören kişinin halidir. Bu sebeple onu görme ve onunla temas etme mânevî âlemde cereyan eder. Kimine göre Peygamber kabul edilen Hızır’ın (a.s.) ruhanî ve semavî bir varlık (melek) olduğuna inananların görüşü de bu yorumu desteklemektedir. (İslam Ansiklopedisi, 17)
Hızır (a.s.) bazen darda kalanlara yardım etmek, bazen de Allah’ın (ledûn ilmî öğrenen) sevgili kullarına ilim öğretmek için onlara görünüp nasiplenmelerine vesile olur.
Eskilerin “Her geceyi ‘Kadir’, her gördüğünü ‘Hızır’ bilirsen Kadir Gecesi’ne de kavuşursun, Hızır’a (a.s.) da.” deyişi pek hikmetlidir.
Ayrıca kırk gün sabah namazını aksatmadan cemaatle eda edenlerin Hızır’ı (a.s.) görebilecekleri rivâyet edilir.
Tumblr media
18 notes · View notes
yalnzardc · 8 months
Text
Kehf sr.
Bu mübarek sûre, yüzon âyeti kerimeden meydana gelmektedir. Bütün bu âyetler, Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur.
Ancak bir görüşe göre (28) inci âyeti kerime Medine-i Münevvere'de inmiştir.
60. Ve hatırla, bir vakit ki, Musa genç arkadaşına demişti: Ben iki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım, yahut uzun bir müddet geçireceğim.
60 - Mûsa Aleyhisselam'a  tâbi olup hizmet eden Hz. Yuşâ İbni Nune dir.
§ Hz. Hızır'ın hal tercümesi: Hızır Aleyhisselâm büyük bir zattır. Rivayete göre ismi "Belyan bin Milkân" imiş. Her uğradığı yerde veya namaz kıldığı sahada yeşil otlar vücude geldiği için kendisine böyle "Hızır" denilmiştir. Ancak peygamber olup olmadığı kesin şekilde malûm değildir.
§ Zulkarneyin Hazretlerinin hal tercümesi Şöyle ki: Bu zat, mümin salih bir hükümdardır. Cenab-ı Hak, kendisine ilim ve hikmet, heybet ve kuvvet vermiş, yeryü zünde dolaşarak halkı ilahi dine davet etmiş ve meşhur seddi yapmıştır.
İbni Kesir diyor ki: Doğru olan şudur ki: Zülkarneyin, ne peygamberdir ne de melektir. Belki adil bir hükümdardır. Halkı hak dine davet etmiştir. Hz. Hızır da ordusunun öncü birliklerinde müsteşar mevkiinde bulunmuştur.
Erzeki'nin ve diğerlerinin rivayetine göre Zülkarneyin, İbrahim Aleyhisselâm'in elinde İslamiyet'i kabul etmiş, onunla beraber Kåbe-i Mükerreme'yi tevafta bulunmuş ve Halilullahın duası berakâtiyle harikulade başarılara nail olmuştur.
Kur'an-ı Kerim Zülkarneyin'in härikulade kissasını bildirmektedir. Onun hangi asırda, hangi millet arasında yetişmiş olduğunu açıklamamaktadır. Binaenaleyh bu hususu kesin bir şekilde belirleyemeyiz. Ancak bu hususa dair olan müfessirlerin ve diğerlerinin beyanatını burada özet olarak kaydedelim :
1. İmam-ı Ali'den ve İbni Abbas Hazretlerinden rivayete göre de Zülkarneyin bu Yemen hükümdarlarından ibarettir.
Mütercim Asım efendi diyor ki: Bütün ilim adamlarının kabul ederek aldıkları Yemen tarihinde ve diğer muteber kitaplarda ve tarihlerde pekiştirilerek nisbet olunduğu üzere Zülkarneyin, Yemen Tebabiasından, Himyer kabilesindendir. İsmi "Sabübnürrais "dir. Yemen hükümdarları arasında Hind'e karşı harbeden, Azerbeycan taraflarında fetihlere nail olan, Afrikaya geçerek orada şehirler inşa eden ve kabileler yerleştiren hükümdarlardan biri olması uzak bir ihtimal değildir. Kendisi pek eski hükümdarlardan olduğu için tarihi meçhul kalmış olabilir.
2.Tefsir-i Kebir'de, Tefsir-i Alusi'de ve diğerlerinde Zülkarneyin ile İskenderi Rumînin bir zat olduğuna ihtimal veriliyorsa da bu ihtimal güzelce tetkik edlince pek zayıf kalmaktadır.
İskender ise Hz. İbrahim'den ikibin sene sonra dünyaya gelmiş, batı tarafına gitmemişti. Binaenaleyh Zülkarneyin ile İskender'in başka başka olduğunda şüphe edilmemelidir. Gerçek bilgi Allah katındadır.
6 notes · View notes
sessizligincesareti · 4 years
Text
O Kendini Tanıttı
Kânûnî, bir gün kayıkla Boğaz’da gezmeye çıkmıştı. Ortaköy hizâsına gelince kıyıya yanaşıp, bir adam göndererek Yahyâ Efendiyi çağırttı. O da yanında bir ahbâbı ile gelip kayığa bindiler. Birlikte giderlerken, Yahyâ Efendinin ahbâbı, devamlı olarak Kânûnî’nin parmağında bulunan çok kıymetli bir yüzüğe bakıyor ve bu bakış dikkati çekiyordu. Kânûnî bu hâli farkedince, parmağındaki o kıymetli yüzüğü çıkarıp;
- Siz gâliba, bunu merak ettiniz, alıp daha yakından, bakıp inceleyiniz, dedi.
O zât yüzüğü aldı. Evirip çevirdikten sonra, denize atıverdi. Yahyâ Efendi hâriç, kayıkta bulunanlar çok hayret ettiler. Biraz sonra o kişi inmeği arzu etti.
Bir müddet gittikten sonra, o zât inmek istediğini bildirince,
Pâdişâh kayıkçıya;
- Kıyıya yanaş, dedi.
Kayık kıyıya yanaştı. O zât, ineceği sırada denizden bir avuç su alıp Sultana uzattı. Avucunda biraz önce denize attığı yüzük vardı. Yahyâ Efendi hâriç, kayıkta bulunan herkes, yine çok hayret ettiler. Kânûnî, elini uzatıp yüzüğü alınca, o zât birdenbire gözden kayboluverdi.
Kânûnî, Yahyâ Efendiye dönüp;
- Ağabey, ne oluyor, bu olanlar nedir ki? dedi.
O da;
- Efendim gördüğünüz, Hızır aleyhisselâm idi, dedi.
Bunun üzerine Kânûnî;
- O hâlde, bunu ne için, daha önce demediniz, bizi niye tanıştırmadınız?” deyince,
Yahyâ Efendi;
- O kendini, tanıttı hükümdârım, lâkin siz tanımakta, geç kaldınız, buyurdu.
10 notes · View notes
1hulasa · 4 years
Text
🌺 *Geceleri Allah Diyen Adam* 🌺
Adamın biri, geceleri devamlı zikirle meşgul olurdu. Allah’ı zikretmekten ağzı, damağı bal yiyormuş gibi zevk alıyordu. Birgün şeytan kendisine vesvese verdi.
”Böyle devamlı Allah’ı zikretmen, ne zamana kadar sürecek?
Gece gündüz Allah diyorsun, bir kerecik olsun Allah da, Lebbeyk kulum’ dedi mi? Zikrinin cevabını alamadığına göre, utanmaz ve sıkılmaz yüzünle daha ne kadar Allah diyeceksin?”
Bu vesvese adama tesir etti. Zikri bıraktı. Yatıp uyudu.
Rüyasında Hızır aleyhisselâmı gördü. Hızır aleyhisselâm, ”Allah’ı zikretmeyi niye terkettin? Zikrullahtan niye pişmanlık duydun?” diye sordu. Adam, ”Yaptığım zikirlere karşılık, bir lebbeyk cevabı gelmedi.
Rabbimin kapısından kovulmaktan korkuyorum” diyerek cevapladı.
Bunun üzerine Hızır aleyhisselâm, ”Senin Allah demen, bizim buyur kulum dememizdir.
Allah’a ulaşmak için, uğraşmaların cezbemizdir.
Korku ve aşkın, lutfumuzun kemendidir.
Her yâ rabbi deyişinin altında, bizim lebbeykimiz vardır.
Gafil Allah diyemez, ona iznimiz yoktur.
Zarara uğradığında yalvarıp yakarmaması için, ağzına ve kalbine kilit vururuz.
Allah firavuna dünya mülkünü verdi, fakat bir dert vermedi.
Dert dünya mülkünden kıymetlidir” dedi.
***
Allah bir kulunu severse, onu belâya uğratır. O kul belâya sabrederse, Cenâb-ı Hak da onu seçilmiş kullarından yapar
(Hadis-i şerif).
9 notes · View notes
yemisenlioglu · 4 years
Photo
Tumblr media
__☀️🇹🇷cCc T.C. cCc__ Hızır Aleyhisselâm'ın Nasihatları: Musa Aleyhisselâm, Hızır Aleyhisselâm'dan ayrılmak istediğinde, Hızır Aleyhisselâm ona şöyle demişti: "Eğer sabretseydin bin türlü şaşırtıcı şey görecektin. Gördüğün her şaşırtıcı şey de, bir önceki gördüğünden daha şaşırtıcıdır!" Bu sözler üzerine Musa Aleyhisselâm ağlamış ve: "Bana nasihat et!" buyurmuştur. Hızır Aleyhisselâm da ona: "Bilgiyi insanlara anlatmak için değil, onunla amel etmek için iste!" demiştir. Hızır Aleyhisselâm'ın diğer bazı öğütleri de şöyledir: "Faydalı ol, zararlı olma! Güleryüzlü ol, asık suratlı olma! İnatçı olmaktan sakın! Boş yere dolaşma! Bir tuhaflık olmadıkça gülme! Günah işleyenleri, pişmanlık duydukları zamandan sonra ayıplama! Sağ kaldığın müddetçe, kendi hataların için ağla! Bugünün işini yarına bırakma! Gayretini hedefine yönelt! Seni ilgilendirmeyen şeye karışma! Yapacağın şeyi açıktan açığa yap ve gücün olduğu müddetçe de iyilik yapmaya bak!" "Rızâsını kazandın mı saâdet sonsuz, gadabına vesile oldun mu felâket sonsuz." “HAYIRLI CUMALAR DİLERİM” 🇹🇷Laik CUMHURİYET Fazilettir.... 🇹🇷Ne Mutlu TÜRKÜM Diyene.... ☣️☀️🇹🇷cCc@yemisenlioglu 1cCc https://www.instagram.com/p/B61RJWqBW45Tym4-_GKEMqHZQHU2aWuZO_evIY0/?igshid=4jfg84w9nzbx
1 note · View note
hemedani · 5 years
Text
282.MEKTUP
Bu mektûp, Bedî-uz-zamân'a gönderilmiştir.
Hızır “aleyhisselâm” ve İlyâs “aleyhisselâm” ile buluşmayı bildirmektedir: Allahu Teâlâ'ya hamd olsun! Onun seçtiği kullarına selâm olsun! Çok zamândan beri, sevdiklerimiz Hızır “alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm” için soruyorlar. Onun için bu fakîre lâzım olan bilgi verilmediğinden cevâp yazmıyordum. Bugün sabâh vakti toplanmıştık. İlyâs “aleyhisselâm” ile Hızır “alâ nebiyyinâ ve aleyhimessalavâtü vetteslîmât” rûhânî şekillerde geldiler. Hızır “aleyhisselâm” rûhânî olarak dedi ki, (Biz rûhlar âlemindeniz. Allahu Teâlâ, bizim rûhlarımıza öyle kuvvet vermiştir ki, insan şeklini alırız. İnsanların yaptığı işleri, bizim rûhlarımız da yapar. İnsanların yaptığı gibi yürürüz, dururuz, ibâdet ederiz). (Namâzları şâfi’î mezhebine göre mi kılarsınız?) dedim. (Biz islâmiyyete uymakla emrolunmadık. Kutb-i medârın işlerine yardım ederiz. Kutb-i medâr şâfi’î mezhebinde olduğu için, biz de onun arkasında şâfi’î mezhebine göre kılıyoruz) dedi. Bu sözünden anlaşıldı ki, bunların ibâdetine sevâp yoktur. Yanında bulundukları kimseler gibi ibâdet ederler. İbâdetin yalnız şeklini yaparlar. Bu konuşmadan da anladım ki, velâyetin kemâlâtı şâfi’î mezhebine uygundur. Peygamberlik kemâlâtının hanefî mezhebine bağlılığı vardır. Kıyâmete kadar hiç peygamber gelmeyecekdir. Bu ümmete bir peygamber gönderilse idi, hanefî mezhebine göre ibâdet ederdi. Hâce Muhammed Pârisâ “kuddise sirruh” hazretlerinin, (Fusûl-i sitte) kitâbındaki, (Hazret-i Îsâ “alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm” gökden indikten sonra, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “radiyallahu teâlâ anh” mezhebine göre iş yapar) sözünün ne demek olduğu şimdi anlaşıldı. Bu iki büyükten yardım ve duâ istemeyi düşündüm. (Allahu Teâlâ'nın lütfûna, ihsanına, ni’metlerine kavuşan bir kimseye biz ne yapabiliriz?) dedi. Sanki kendilerini aradan çektiler. Hazret-i İlyâs “alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm” bu konuşmaya hiç katılmadı. Bir şey söylemedi. Vesselâm.
|🌹 İmamır-Rabbani k.s
9 notes · View notes