Tumgik
#sesli şiir
savasbitti · 4 months
Text
youtube
şükrü erbaş'ın "köylüleri niçin öldürmeliyiz?" şiirini seslendirdim, şuradan dinleyebilirsiniz ^
not: iyi biriyseniz başlarda dosto'nun mırıltılarını da duyabilirsiniz.
23 notes · View notes
tarkankurdu · 1 year
Text
İçinden çok ağlamak gelip yanındakiler üzülmesin diye ağlayamamak
68 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
19 notes · View notes
yilmazkaragol · 4 months
Text
Dün,bugün,yarın
Her an, sen
Einstein izafiyet teorisini bulurken
Farkında değildi
Başı ile sonu birleşmesinde
Aşkın tüm zamanı kapsadığını
Yılmaz Karagöl
14.02.2024
0 notes
emrullahbedir-blog · 5 months
Video
NİL NEHRİNE ŞİİR
NİL'E SESLENİŞ
Ey muhteşem nehir!
Selamlar sana, kucaklar dolusu selamlar…
Sende beni çeken bir şey var
Yavuzlara, Eyyubilere gıpta ile bakışın mı?
Delta bülbüllerinin yüreğini yakışın mı?
Kızgın çöllere inat kıvrım kıvrım akışın mı?
Bilemiyorum
Sana hayran kalmaktan kendimi alamıyorum.
Sen asırlardır kurak iklimlere hayat veriyorsun
Sen asırlardır seven gönüllere ilham oluyorsun.
Sen çağlar boyunca insanlığa ışık tutuyorsun.
Aşılmaz sularına vurgun şu gönlüm
Senin her damlan bir başka mucize.
Hele o Mavi Nil ve Beyaz Nil’in buluştuğu an yok mu?
Tarihin en uzun busesini simgeliyorsun.
Özlemle beklenen vuslat gibisin.
Sen olmasan şark bülbülleri aşk aşk diye ötmezdi.
Sen olmasan Tutankamon hazineleri birikmezdi.
Sen olmasan Nefertiti, Klopatra güzelleşemezdi.
Sen olmasan dünya harikası piramitler de olmazdı Yıllar, yüzyıllar, çağlar seninle değişti. En güzel şarkılar, en güzel şiirler seninle yazıldı. Mısır seninle dünyanın anası oldu Sen bugünkü medeniyetin en sağlam temelisin. Bazen çıldırmış gibi taşıyorsun Başını taştan taşa vurmak istiyorsun Seni anlıyorum Zulüm temiz sularına kan ve kin akıtınca Öfken kabarıyor, deliriyorsun Çünkü sen yaşatmayı, hayat vermeyi seviyorsun. Fakat her zaman çok hüzünlü akıyorsun Biliyorum, timsah gözyaşlarından en fazla sen muzdaripsin Bahtına karışan ihaneti hazmedemiyorsun Ey harika nehir, Dinyester, Ren, Sava, Elbe, hepsi seni kıskanıyor Nasıl kıskanmasın ki? Onlar vahşi Batı’nın lanet ruhunu taşıyor Sen ise aşk, sevgi, muhabbet taşıyorsun. Damla damla kardeşliğe koşuyorsun. İşte bu yüzden seni çoooook, çok seviyorum. Nil, Ey Afrika’nın incisi! Öylesine güzel görünüyorsun ki Sana bakmaya hiç mi hiç doyamıyorum. Resimlerinden yüreğime akıyorsun. Seni çok ama çok özlüyorum. Keşke şark rüzgarı estiren sularına dokunabilseydim.. Seni hissetmek, seni yaşamak, seninle ıslanmak istiyorum. Belki o zaman bitmeyen hüznünü, Kahire gizemini anlayabilirdim. Belki o zaman buram buram tarih kokan topraklarda Çağlara umut taşımanın haklı gururunu daha derinden duyabilirdim. Nil, Ey asil nehir! Dinle beni, duy beni Sen benim için Fırat, Dicle, Sakarya gibisin Sen benim için Kızılırmak kadar kardeşsin Aramızda mesafeler varmış, ne çıkar? Sen her daim benimlesin. Çünkü sen yalnızca Kenya’da, Mısır’da, Afrika çöllerinde değil
Yüreğimde çağlıyorsun
Şiir: Emrullah Bedir
Yorum: Ahmet Ormancı
4 notes · View notes
kelimeoyunu · 3 months
Text
Ünivokalizm: Alfabede tek ünlü olsaydı?
Lipogram, belirli bir harf ya da harf grubunu hiç kullanmadan yazılan metin. Georges Perec'in e harfini kullanmadan yazdığı La Disparition ("Kayboluş", 1969), lipogramın tanınmış örneklerinden. Yayımlandığı tarihten bu yana, dünyanın dört bir yanında, üç yüz sayfalık bu romanı, lipogram kısıtına sadık kalarak, yani e harfini kullanmadan ana diline çeviren birçok çevirmen çıktı. Bizde, üstelik romanın her biri alfabenin bir harfine karşılık gelen yirmi altı bölümüne Türkçe alfabeye uysun diye üç yeni bölüm daha ekleyerek, Cemal Yardımcı başardı bu işi. Yardımcı'ya başarısından ötürü herhangi bir ödül verildi mi bilmiyorum, fakat bu tür başarılar dünyada hep ödüllendirilmiştir. Pek çok okurun, kitabı, e harfinin hiç kullanılmadığını fark etmeden bitirdiği bilindiğinde Perec'in romanının niteliği daha iyi anlaşılır. Lipogram demişken Ersin Tezcan'ın E'siz Potkal (1997) adlı, altmış iki sayfalık eserini anmayı da es geçmemek gerekir.
Ünivokalizm ise, metnin, sesli harflerden yalnızca birinin kullanılarak yazılması. İlk bakışta, bu tanımla, ünivokalizm lipogramın tersi gibi görünebilir. Birinde bir harfi (genellikle sesli bir harfi) atıyorsun, diğerinde ise tersine, sadece o harfi kullanıyorsun. Oysa ünivokal (tek sesli harfli) bir metin ya da şiir, lipogramın kısıt kümesi genişletilmiş, ekstrem bir türünden başkaca bir şey değil. Roman uzunluğunda lipogramatik metinlerin yazılması mümkün; öte yandan, aynısını ünivokal metinler için söyleyebilmek güç. Neden? Çünkü, örneğin Türkçe için düşünürsek, tek sesli harf yerine yedi adet sesli harfi dışarıda bırakmamız gerekiyor. Roman değil de şiir yazsak? Türkçede bilinçli olarak ünivokalik yazılmış şiir örnekleri var mı bilmiyorum; ama çevrimiçi kaynaklarda şöyle bir aratınca o tür bir örnek pat diye önüme çıkmadı. Çıkmayınca bu işi bir deneyeyim, dedim. Acaba hangi sesli harfi seçseydim? Kendime tek deneme hakkı tanıyacaksam, bari en zor olanıyla uğraşayım, diye düşündüm. A, e, i, ı - Pek çok kaynakta bu dördü, verdiğim sırada, en sık kullanılan ilk on harf arasında geçiyor. O ve u, sıralamada az farkla, ı harfini takip ediyor. Geriye ü ve ö harfleri kalıyor ki en az kullanılanın ö olduğunu kestirmek her halde zor değil. Hem ö, Özcan'ın ö'sü değil mi? Körün istediği bir göz...
Ortaya çıkan metin, şiir mi, değil mi, giderek anlamlı mı değil mi, "bacağı kırık çekirge bir adım dahi atabilse zıplamış sayılır" diyerek değerlendirmeyi okura bırakıyorum. Metin, istenirse bir bütün olarak, istenirse bizzat aşağıda yaptığım gibi, üç bölüm halinde düşünülebilir. Türkçe söz varlığında yalnızca ö sesli harfini içeren sözcüklerin hemen hepsi, mümkün mertebe tekrara düşmeden ancak iyi kötü şiirsel bir atmosferin yaratılması sorunu da gözetilerek, metin içersinde kullanılmıştır.
(I) bön mösyö köy örf, döl döş örk, börk örs, lös, gön köy köy böğ, cönk gönç sör köşk sörf, blöf tör, görk föy, fötr, fön köşk köşk köz, flört kör jön çöl göç, gök öç, öd öz, töz, ön söz çöl çöl pöç, lök kök çöl, göl köşk, çöp köy... yön? (II) öf dört göz! kös kös kös döv! öf pöf ! höst nötr (!)  tröst! ört, gömgök göt! öhö! höt! (III) ör, ör, sök sök, sök, çöz çöz, çöz, böl böl, böl, dök dök, dök, sön sön, sön, çöğ çöğ, çöğ, öt öt, öt, çök çök, çök, çöm çöm, çöm, öp öp, öp, öv öv, öv, dön dön, dön, gör gör, gör, söv söv, söv, göm löp löp göm göm, göm, öl!
0 notes
endergelisenataklar · 7 months
Note
şiir okumaya nasıl başladınız? özel bir sebebi var mıydı?
aslında hayır, hiç olmadı. sadece ilkokul ikinci sınıfa gittiğim zamanlarda annem'e necip fazıl'ın "kaldırımlar" şiirini ezbere okuduğumu anımsıyorum. muhsin yazıcıoğlu'nun "üşüyorum" şiirini de aynı yaşlarda ezberlemiş, nedenini bilmediğim bir hisle benimsemiştim. o zamanlar 7-8 yaşında bir çocuk için niçin ilgi çekici gelir bu tür yazılar, inan hâlâ cevabını bulmuş olduğum bir soru değil. sonra bir gün abimin üniversite sınavına hazırlandığı dönemler edebiyat ders kitabına denk geldim, cahit sıtkı'nın "35 yaş" şiirini ilkin o kitaptan okuduğumda yanlış değilsem 9-10 yaşlarındaydım. annem çok severdi, okuma yazması olmadığı için okuyamazdı, ben okurdum ona. hatta ali erkân kavaklı'nın "başkaldırıyorum" isimli politik kitabını baştan sona anneme sesli okumuştum. o kitabın özel bir yeri vardı, çünkü bilip bilebileceğim bütün politik kavramlarla o kitapla tanışmış ve aynı zamanda 13 yaşlarında küçük bir çocuktum. hiçbir şey ilgimi çekmiyor, sadece okumak, bir şeyleri araştırmak, öğrenmek istiyordu canım. dolayısıyla ortaokul 7 veya 8'e gittiğim yıllarda, ortalama bir lise son öğrencisinin bilip bilebileceği bütün edebi bilgilere vakıf olmuştum. derken lise'de ismet özel'le tanıştım, o gün bugündür huzurum yoktur. biraz uzun oldu ama bütün şiir serüvenim bundan ibaret.
13 notes · View notes
gokyuzuveumuut · 9 months
Text
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Değil | Cahit Sıtkı Tarancı (Sesli Şiir)
youtube
7 notes · View notes
aynodndr · 1 month
Text
Tumblr media
ACILARA TUTUNMAK
Eskiden yazdıklarım , sabahsız gecelere gebeydi .
Gören , duyan , bilen olmazdı acılarımı .
Ölürdüm , ölürdüm de ben bana ölürdüm .
İki bardak çay , iki nefes tütünle başlardım ,
Kurduğum hayalleri karanlığa serpmeye ..
Kimisi şiir olurdu yıldızlara astığım ,
Kimisi umut olurdu sokak çocuklarına dağıttığım ,
Kimisi de isyan olurdu bu şerefsiz düzeni yırtıp yırtıp attığım .
Sessizliğimin adı bir ahmet kaya şarkısı ,
Siz benim neden sustuğumu nerden bileceksiniz ...
Yoruyor beni adil olmayan bu düzen ..
Mendil satan çocukların kollarına burnunu silmesi .
Bebeklerin vurduğu kıyılarda ,
Magazinci bedenlerin el değiştirmesi .
Zenginin ürettiği silahla , fakirin mermi üstüne mermi yemesi .
Yüreğime ağır geliyor , çocuklara mülteci adı verilmesi .
Bu dünyanın , bu insanlığın eylüle ihtiyacı var .
İsyanımın adı bir ahmet kaya şarkısı ,
Hani benim gençliğim nerde ...
Güneş barışa doğmadıkça , yıldızlar karanlığı aydınlatmaz .
Yürekler eylül olmadıkça , inançlar ahireti aydınlatmaz .
Ve unutma ki , mazlumun gözyaşı zalime kar kalmaz .
Acılarımın adı bir ahmet kaya şarkısı ,
Bir yanımız yaprak döker , bir yanımız bahar bahçe ...
Dedim ya eskidendi bıçak sırtı bu acılar .
Kim vurdu ya giden faili meçhul yarınlar .
Şimdi sen varsın barış gözlüm .
Sen öyle eylül eylül bakarsın da , barış gelmez mi dağlarıma .
Sen baranın müjdesi , kurak umudumun bereketi .
Sen dilsiz umutların sesli adı .
Ceplerinde yumruk yumruk düşlerimi taşıdığım ,
Yağmurların soldurup eskittiği paltom artık ağır gelmiyor omzuma .
Mendil satan çocuklara dağıttıkça düşlerimi , yüreğim hafifliyor .
Şimdi kalan ömrümün adı bir ahmet kaya şarkısı ,
Kavuşmak özgürlükse özgürüz ikimizde ...
( Bedirhan Almas )
6 notes · View notes
yuriorlov · 1 year
Text
enteresan bir his beni yakaladı, kaçırmayayım dedim. eskiden yazarken bir stilim vardı sanırım yani bana özgü belli şeyler vardı -sadece benim için önemli detaylardı- ama ne olduklarını hatırlamıyorum. tekrarlanmayan her şey unutulmaya mahkum oluyor bu yüzden yazıyı bulduk bu yüzden kalemler defteri kullandık. 
verdiğim referansların çoğunu kendim bile unuttum acaba hatırlayan var mı? tozlarla, örümcek yuvalarıyla kaplanmış bir zindana girmiş gibi hissediyorum. içerideki hayvanı tanıyorum. zincileri biliyor seslerini duyabiliyorum. tekrar yazacağımı düşünmemiştim çünkü ben kavafis değilim. kavafis kimdi? bahsetmiştik bunları kimse hatırlamıyor. ben de tam hatırlamıyorum. kırkından sonra şiir yazan bir abiydi, yazacak bir hayatı olmadığından da kırkından sonra eski yunan mitlerini şiirleştirmiş bir delinin zırvalarıydı belki de, kimbilir? bir de utanmadan çağdaş yunan şairi diye pazarlanmıştı. reklamcılar çağımızın peygamberidir. 
deliliği bitince ortadan kaybolan şairleri anımsıyorum ama iplerinin uçlarını kaçırmışım nerede olduklarını bilmiyorum, merak etme hissiyatımı kaybetmiş de olabilirim, arasam bulurum yeryüzünden silinmek o kadar da kolay olmasa gerek. ama şuna olan inancımı koruyorum bulunmak isteyen bir şekilde ortaya çıkıyor. 
ne uzun bir giriş oldu aslında daha konuya bile girmedim. kısa ve öz anlatmayı bırakmışım onu da öğrenmiş oldum. buraya bir iç sıkıntıyla geldim onu burada bırakıp gitmeyi düşünüyorum. 
“yiğit, onbeş yerden yaralanmalı...”
herkes dertlenince bir şekilde neşet ertaş dinliyor da herkesin motivasyon şarkısı aynı olmuyor, konuşmuştuk bunu. zihnimden bir ok geçiyor, tüm insanlık tarihinin içinden geçen ve beni hedefleyen bir ok. sivrileştirilmiş hayvan kemiğinden bir uca sahip tek bir ok. bana yaklaştıkça hızlanıyor, hızlandıkça ısınıyor. kafamda bir şarkı çalıyor. ben isterim günde bin tufan gele, derelerden oluk oluk kan gele(hey), baş kesilip gövde kürelenmeli(hey hey) kürelenmeli... x files’ta geçiyordu sanırım: “evren açıklanmamış sırlarla dolu” bunu söyleyip söyleyip gülüyorum histerik bir şekilde gülüyorum sesli sesli bağıra bağıra gülüyorum evren açıklanmamış sırlarla dolu puhaha kendimi dengesiz sinirli ve tahammülsüz hissediyorum, biliyorum -sevgili dostum uğurcan’ın da dediği gibi- olmuşla ölmüşe çare yok. zihnimde sürekli bir şeyler üste çıkıyor. geniş ve uzun bir ceviz masanın üzerine dağıtılmış binlerce sayfa evrak var gibi. aradığımı bulamıyorum. sürekli farklı bir şey çıkıyor. sese artık tahammül edemiyorum. ağzım sigaradan hiçbir şey anlamıyor ve gözlerim ışığı hissetmiyor. kendimi ifade etmek istemiyorum da fazlayı bir yere dökmek istiyorum biraz da o yüzden saçmalıyorum aslında. sıkıntıyı tamamen bırakamasam da klavyenin başından kalktığımda azalmış olacağımı biliyorum. ben yine gidiyorum.
zannet ki iyileşeceğim tütün çiğnedim üstüme alındım üstüne alınma halledeceğim ekmek böldüm ağzım titredi peygamber uğundu evimiz üç artı bir tümünde tek tek sustum
21 notes · View notes
hevalxx · 5 months
Text
YALNIZLIK ŞİİRİ | CAHİT SITKI TARANCI (Sesli Şiir)🎼🎙
youtube
6 notes · View notes
tarkankurdu · 1 year
Text
Yıllardır mizah ve şiir arasında yaşadım hep ben. Çevrem hep çok esprili komik olduğumu söylerken ben her fırsatta kendi kendine şiir okuyan, bazen milyon kere okuduğu şiire ağlayan biri oldum. En kötü hissettiğim anda şiir bana bi dost oldu. Kendime güvensiz yapayalnız yolda yürürken, konuşmaya ihtiyaç duyduğumda rehberde arayacak kimse olmaması ve aradığın kişilerin açmaması ne kötü bi duygu. Bi gün yağmur da parktaydım çok çok ağladım açtım rehberi biriyle konuşmak istedim, biri beni dinlesin istedim ama kimseyi arayamadım. Dinlemezlerdi, açmazlardı, uzun zamandır görüşmüyorduk felan. Yine kötüyüm yine şiir okuyorum yine kimse yok. Saçmalıyorum..
45 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 11 months
Text
YouTube'da "Cemal Süreya — UÇURUMDA AÇAN" videosunu izleyin
youtube
6 notes · View notes
hislere-yolculuk · 1 year
Text
Yıllardır çok sevdiğim ve zaman zaman sesli okuduğum bir şiir, Ruveyda...
"Alaca bir at koşar içimde; zamansız mekansız nefese doğru."
#nurullahgenç
#rüveyda #icselduygular
13 notes · View notes
kemikkadin · 1 year
Text
🎧 Alexander Eder - 7 Stunden
.
Sokakları gezmeye başladım, dışarıda yürürken "Yaratıcı Özgüven" başlıklı sesli bir kitap dinliyorum. Yeniden başlamak için, gerçekten sarsılmak gerekiyormuş. İnsan güvenli alanı bırakmak istemiyor diğer türlü.
.
Bir şiir bursuyla, İspanya'ya giden ana karakterimiz yaşam içerisinde kaybolmuş halde dolanıyor. Bu esnada, çevresine İspanyol İç Savaşı ve şiir hakkında bir araştırma yaptığını söylüyor. Ne yaptığını bilmeden savruk bir kimlikle gerçekliğiyle oynuyor. Kahve içiyor, müzeleri geziyor, bilinç akışında oyunlar oynamak için sigara tüttürüyor. Kitap boyunca kendi gerçekliğinden sıyrılmaya yönelik hamlelerde bulunuyor. Bedenini dışarıdan gözlemleyerek kendini izliyor. Kitabın arka kapağında yazanı da eklersem, "güncel bir sanatçının genç bir adam olarak portresi."
.
Kitap, sakin bir çizgide ilerliyor. Karmaşık veyahut inişli çıkışlı bir olay örgüsü yok, bilinç akışıyla okuyoruz kısmen. Durağan olaylar ve gündelik hayatta yaşananlar. Olayın kendisi, ana karakterimizin his geçişleri ve düşünceleri. Okurken keyif aldığımı söyleyebilirim, tavsiye ederim.
.
#kitap #book #benlerner #kitapsever #kitaptavsiyesi #kitapönerisi #neokudum #neokuyorum #bookblogger #booklover #bookphotography #bookgeek #jaguarkitap #edebiyat
instagram
5 notes · View notes
emrullahbedir-blog · 2 years
Video
SESLİ ŞİİR - NİL - Emrullah Bedir
0 notes