Tumgik
osmanlidergahi-blog · 7 years
Text
BismillahirRahmanirRahim
Bütün Hamdü Senalar alemlerin Rabbi olan Allah’adır.Bütün Hamdü Senalar O’ndan başka hiçbir ilah olmayan Allah’adır ki O gizlide ve görünürde duran her şeyi bilir. O, rahman ve rahim olandır. Bütün esenlik ve selam Arapların ve Acemin Seyyidinin üzerine olsun, ki mabedin imamı Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin’in dedesi Seyyidina Muhammed aleyhisselavatu vesselamın  üzerine olsun. Ve onun şerefli ailesinin, mübarek ashabının, özellikle dört büyük halifemiz Hz.Ebu Bekir Es Sıddık, Hz.Ömer El Faruk, Hz.Osman El Ğani, Hz.Ali El Murtaza ve onları son güne kadar takip edecek olanların üzerine olsun.
Ey Müminler! Mübarek Şevval ayının ilk Cumasına eriştik. Allah(svt)’ın rahmetiyle 3 mübarek aydan geçtik. Recep, Şaban ve Ramazan. Ve şimdi kendimize sormalıyız. Takvaya ulaşabildim mi? Ne kadar takva kazandım? Yoksa bu aydan aç ve susuz olarak mı çıktık? Recep, Şaban ve Ramazan bir kişiyi değiştirmek için gelir. Onu uyandırmak ve ona hatırlatmak için. Allah(svt)’ın kulu olduğunu hatırlatmak için. Ve Allah(svt) en yücedir. Allah(svt)’ın kulu olduğumuzu, gerçek hayatımızı bize hatırlatır. Bu dünyaya ve nefsimize köle olarak değil. Bu aylar kişiyi dünya ve nefs okyanusundan çekip çıkarmak içindir, ki onun içinde bütün bir yıl boğuluyordu, ne kadar üzücü olur ki, bir adam kurtarıldıktan hemen sonra, kıyıya çıkarıldıktan hemen sonra, tekrar o bencil okyanusun içine atar kendini. Bir sonraki yıla kadar tekrar boğulmak için. O yüzden bize Şevval’de 6 gün oruç tutmak tavsiye edilir. Ki o yüzden eski hayat tarzımıza geri zıplamayız. Bugünlerde Şeytanlar Cehennemden azad edilmiştir. Nefs delirir, çıldırır bu günlerde.
Müslüman dünyasında Ramazan’ın manasını düşünmeden kutluyorlar. Bu ayda oruç tutmak o kadar zordur ki, bunu yapana bütün bir yıl oruç tutmuş kadar sevap verilir. Bu aylarda, bu üç mübarek aylarda, kendimizi takva sahibi olabilmek için, bu aylara hazırlıyoruz. Hüccetü’l-İslâm Ahmed el-Gazzâlî(ks) takvayı şöyle tanımlıyor, diyor ki bize, “Kur’an’da takvanın üç manası vardır. Birincisi korku ve huşu duygusudur. İkincisi itaati ve ibadeti kapsar. Üçüncüsü ise kalbi günahlardan özgür kılmaktır.” Ki takvanın gerçeği ve özü budur. Takva kişinin kendisini Allah(svt)’ın öfkesine ve cezasına karşı O’nun emirlerine uyarak ve yasaklarından sakınarak korumasıdır. Takvanın gerçeği odur ki, Rabbimiz seni hiçbir zaman yasakladığı yerde görmez. Ya da sana emir ettiği yerde olmamanı görmez.
Üç aylar geçti. Bu gerçeğin farkına varmayı kazanmış olmalıyız. Ve Allah(svt)’ın bize yakınlığını kazanmalıyız. Allah(svt)’ın yakınlığı şahit olmamızdır. İçimizden ve dışımızdan. Ramazan’ı doğru şekilde geçirdiysek o zaman onu kazanmışızdır. Yiyip içmeyi bıraktık. Çünkü “Bu Allah(svt)’ın emridir.” dedik. Allah(svt)’ı hoşnut etmek istedik. Gündüzleri oruç tuttuk. Beş duyu organımızdan yasak olan şeylere oruç tuttuk. Yanlış niyetlerimize oruç tuttuk. Yanlış bakışlardan sakındık. Yanlış hareketlerden sakındık. Çünkü biz Allah(svt)’ı hoşnut etmek istedik. Geceleri teravih kıldık. Allah(svt)’ın bizi mescitlerde görmek istemesinden değil yalnızca, vücutlarımızı da eğitimden geçirdik. Melekler yaratıldıkları günden beri ibadetteler. Ta ki ezelden ebede kadar. Kimisi kıyamda, kimisi rükûda, kimisi secdedir. Biz imtihan edilirken, gündüz yiyip içmedik, ruhumuza gıdasını böyle verdik. Melekler de böyle yapıyor. Geceleri de vücudumuzu, meleklerin yaptığı hareketlerle eğittik. Teheccüd için uyumadık, çünkü Allah(svt)’ın çağrısına cevap vermek istedik. Her gece o göklerden yeryüzünün alt katına indi. Kalplerimiz ve ruhlarımız günahlardan arınma duygusuyla ve Allah(svt)’ın hoşnutluğunu kazanma arzusuyla doluydu. O makama ulaşmak için 100 günden fazla bu yolda koşturduktan sonra nasıl bunu terk edip bu dünyaya yine geri koşuyoruz. Allah(svt) bizi bu akılsızlıktan korusun. İslam insanları değiştirmek için geldi. Ve bu değişim hayatımızda bir kere vermiyor bu fırsatı , her sene veriyor. Bize o fırsatı her hafta, her günden veriyor. Ama insanoğlu kör. Bu değişim geçici bir şey değil. Belli bir zaman sonra onu terk edemezsin. Bu değişim devam etmelidir.
Peygamber Efendimiz(asm) Hadis-i Şerif’inde buyuruyor “İki günü aynı olan ziyandadır.” Ve Şeyh’imiz bu hadisi daha çok açıyor. Diyor ki “Peygamber Efendimiz(asm), şöyle diyor; Müminin bugünü dününden daha iyi olmalıdır, yarını da bugününden daha iyi olmalıdır.”. Kendinize bakın, eğer bugününüz dününüzden daha iyi değilse ve yarınınızın bugününüzden daha iyi olacağına umudunuz yoksa, Peygamber Efendimiz(asm)’in verdiği bu tanıma uyarsınız. Eğer öyleyse başınız derttedir.
Kendinizi silkeleyin ve Sırat’ı Müstakim’e gelin. Her gün Fatiha suresini okuyorsun. Bunu diliyorsun. Sıratül Müstakimde kal. Doğru yolda kal. Hıristiyanları ve Yahudileri kopyalama. İslam’ı yaşa. İslam’da modernize yoktur. Her kim İslam’ı modernleştireceğini düşünürse kaybeder. Bir an için düşünün. Eğer her günümüz daha iyi oluyorsa her gün daha çok gelişiyorsa, bu ümmet toplu halde her gün Allah(svt)’a itaat için koşturursa bu acınacak halde olur muyuz bugün? Kesinlikle hayır. Kafirleri kopyalamak yerine, onları yılan deliğine kovalamak yerine bizden önce gelenlerin örneklerini takip edersek ne olur? Şüphemiz var mı ki eğer daha iyi olsaydı halimiz Allah(svt) bizi düzeltmez miydi?
Allah(svt) Rahman Suresi’nde buyuruyor,
BismillahirRahmanirRahim  
“İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?”. Rahman Suresi 55:60.
SadakAllahül Azim.
Eğer bu değişimin gerçeğini görmek istersek, Ashabı Kiram’a bakmalıyız. Yüzlerce yıllık geleneklerini terk ettiler. Onlar Allah(svt) ve Peygamberini(asm) tek tuttular. Halifeyi tek tuttular. Hiçbir zaman iki milyar Müslüman, iki milyar değişik gruba ayrılmadı. Kendi anlayışına göre bakmadı İslam’a. Peygamber Efendimiz(asm)’den sonra yeryüzündeki en iyi insanlar, Ashabı Kiramdı. Onlar İslam tarafından değiştirildiler. Kendilerini tamamen Peygamber Efendimiz(asm)’e teslim ettiler. İnsanların İslam’dan önceki haline bak.
Ashabı Kiram’dan biri Peygamber Efendimiz(asm)’e bir hikaye anlatıyordu, Cahiliye Zamanında yaptığını. Dedi ki “Ey Allah’ın elçisi, benim bir kız çocuğum vardı. Bir gün annesine dedim ki; onu giydir, onu amcasına götüreceğim. Zavallı annesi bunun ne manaya geldiğini biliyordu ama hiçbir şey yapamadı. Emrime uydu ve ağladı. Çocuğumu aldım, onu amcasına götürüyordum. Bir kuyunun yanına götürdüm. Kuyunun içine bak dedim kızıma, o bakarken onu tekmeledim. Kuyunun içine düşerken; Baba, baba! Diye ağlıyordu çocuk.”. Adam bu hikayeyi anlatırken Peygamber Efendimiz(asm) kendi en yakın akrabasını kaybetmiş gibi ağlıyordu. Bu Cahiliye Zamanıydı.
21. Yüzyılda olmakla gururlanmamalıyız. “Biz uygar olduk, daha da iyiyiz.” dememeliyiz. Bu cahiliyede de çocukları öldürme günahı devam ediyor. Şimdi bilimle öldürüyorlar. Daha erken yaşta öldürüyorlar. Anasının karnında bebekleri öldürüyorlar . Yalnızca Müslüman olmayan ülkelerde değil, Müslüman ülkelerde de. Onlar kızları olacağını öğrendiklerinde çocuğu aldırıyorlar. Peygamber Efendimiz(asm) dediği halde. Efendimiz(asm) dedi ki “Her kim iki kız çocuğu büyütürse ergenlik yaşına ulaşana kadar, Kıyamet günü geldiğinde onlar benimle olurlar. Bana o kadar yakın olurlar ki iki parmağın birbirine yakınlığı gibi oluruz.” Ve parmaklarını birbirine yaklaştırdı Efendimiz(asm). Ve Allah(svt) bu zamanda olan bu acımasızlığın intikamını, adaletini alacak. Kur’an’da en korkutucu surelerden birinde , Tevkir Suresi’nde şöyle diyor Rabbimiz,
BismillahirRahmanirRahim,     
”Güneş katlanıp dürüldüğünde, Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde, Dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde, Gebe develer salıverildiğinde, Vahşî hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde, Denizler kaynatıldığında, Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiğinde, Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda, (Amellerin yazılı olduğu) defterler açıldığında, Gökyüzü sıyrılıp alındığında, Cehennem tutuşturulduğunda ve cennet yaklaştırıldığında, Kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır.” Tekvir Suresi 81:1
SadakAllahül Azim.
Allah(svt) bizi o günün cezasından korusun. Ashabı Kiram bu cemiyetten kaçtılar. Kendilerini değiştirdiler. Yeryüzüne gelmiş en şerefli insanlar oldular.
Sahabe İkrime Bin Ebi Cehil(ra)’e bakın. O Ebu Cehil’in oğluydu. Peygamber Efendimiz(asm)’in en kötü ve en büyük düşmanının oğluydu. İkrima, Peygamber Efendimiz(asm)’e karşı bütün savaşlarda savaştı. Efendimiz(asm)’e karşı Bedir’de savaştı. Uhud’ta Kureyş kabilesinin sol kanadının kumandanıydı. Peygamber Efendimiz(asm)’le Hendek’te bile savaştı. Peygamber Efendimiz(asm) Mekke’yi fethetmeye geldiğinde İkrima Yemen’e kaçtı. Peygamber Efendimiz(asm) bunu işittiğinde insanlara dedi ki “ Eğer İkrima Mekke’ye geri gelirse o bağışlanacaktır. O affedilecektir.” En sonunda İkrima, Mekke’ye geri geldiğinde, İkrima yaklaşırken, Peygamber Efendimiz(asm) dedi ki; “İkrima bin Ebi Cehil sizlere mümin olarak gelecek ve bir sığınmacı olarak. Onun babasına hakaret etmeyin. Ölüye hakaret etmek, yaşayanlara acı çektirir ve ölmüş olana da ulaşmaz.” İkrima Peygamber Efendimiz(asm) huzuruna geldiğinde dedi ki ; “Bana haber verildi ki, beni affetmişsin.” Peygamber Efendimiz(asm) “Evet, sen emniyettesin.” dedi. İkrima sordu, “Beni neye davet ediyorsun?” Peygamber Efendimiz(asm) dedi ki, “Ben seni Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın kulu ve elçisi olduğuma, şahit olmana davet ediyorum. Namaz kılmaya, zekatını vermeye, bütün İslam’ın kurallarını yerine getirmeye davet ediyorum.” Ve İkrima bütün bu geçen yıllardan sonra şunu söyledi; “Vallahi sen yalnızca doğru olana çağırdın. Ve iyi olana davet ettin. Vazifene başlamadan önce bizim aramızda yaşadın ve sen içimizdeki en güvenilir kişiydin, konuşmanda, sözünden en doğru olanımızdın.” Ve Şehadeti getirdi. Sonra Peygamber Efendimiz(asm) İkrima’yı insanlara anons etti, dedi ki ; “Allah’ı şahit ederim ki ve şahit olanların huzurunda derim ki ben bir Müslüman’ım, mücahit ve mühacirim” dedi İkrima. Peygamber Efendimiz dua etti. Dedi ki ; “Ya Rabbi, bana daha önce işlediği kötülükleri ben bağışladım, sen de onu bağışla. Nurunla onu bağışla. Daha önce bana karşı yaptığı her şeyi de affeyle.” İkrima o kadar etkilendi ki Peygamber Efendimiz(asm)’in merhametinden dedi ki, “ Ey Allah(svt)’ın elçisi ben sana söz veririm ki, Allah(svt) yolunu engellemek için her ne harcadıysam onun iki katını Allah(svt) yolunda harcayacağım. Her Allah(svt)’a karşı savaştığım bütün savaşların iki katı Allah(svt) yolunda savaşacağım.”. Ve sözünü tuttu. Her savaşta en ön saflardaydı. Yermük Savaşında Müslümanlar Bizanslara karşı savaşıyordu. Yetmiş bin Romalıya karşı, üç bin Müslüman savaşıyordu. Ve bu savaşta İkrima kendini büyük tehlikeye koyuyordu ta ki Halid Bin Velid(ra) ona geldi dedi ki” Bunu yapma ya İkrima. Senin ölümün Müslümanlara çok büyük bir darbe olur.”. İkrima cevap verdi, dedi ki “ Bırak bizi devam edelim Halid, senin Allah(svt)’ın elçisiyle bundan önce beraber olma hakkın vardı, kendim ve babam için onun en acı düşmanlarıydık. Beni bırak şimdi, geçmişteki yaptıklarımı affettireyim. Peygamber(asm)’e karşı birçok defa savaştım. Şimdi Bizans’tan kaçacak mıyım? Bu hiçbir zaman olmayacak. Ve en cesur insanlarla beraber en ön saflara gitti. Ta ki hayatlarını verdiler Allah(svt) yolunda ve şehit ünvanıyla bu dünyadan çıktı.
Bu İkrima Bin Ebi Cehil(ra)’dır. Şeyh’imiz her zaman bize söylüyor, “Yanlış bir şey yaptıysanız, doğru bir şey yapmak için onu doğruyla düzeltin. İslam onun kalbine geldi. Onu tamamen değiştirdi. O “Birazcık küfre geri gideyim” demedi. “Eski yoluma döneyim” demedi. Hayır. Allah(svt)’a ve Peygamberine(asm) söz verdi. Ve her anını o sözü yerine getirmek için koşturdu. Bu Ashabı Kiram bizim örnek aldığımız kişilerdir. Niyet etmeliyiz. Kendimizi Allah(svt) ve Peygamberi için değiştirmeye. Kalbimize almalıyız. Recep, Şaban ve Ramazan’ı kalbimizde büyütmeliyiz. Şeyh’imiz Sahibul Saif Şeyh Abdulkerim El Kıbrisi(ks) Allah(svt)’a verdiği sözü tuttu. Doğumundan vefatına kadar Allah(svt) yolunda koşturdu. O yüzden biz bugün onun Urs’unu kutluyoruz. Çünkü melekler diyor ki makamlarındakine , “Şimdi huzurla ve rahatlıkla uyu tıpkı bir gelin gibi.” Ve Peygamber Efendimiz(asm)’in sözleri doğruyu konuşur. Bizim niyetimiz onun ayak izlerini takip etmektir. Onun sözlerine göre yaşamaya niyet ediyoruz. O söylediği zaman “Allah(svt) için konuşurum” diyor, “Kimseden korkum yok. Yalnızca Allah(svt)’tan korkarım. Ve Allah(svt)’a olan sevgimden dolayı korkarım”. Biz günlerimizi Allah(svt) için yaşıyoruz. Ey Müminler! Bu şekilde yaşamaya niyet edelim İnşAllahu Rahman. Amin.
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
BismillahirRahmanirRahim
İmanı bir yaratan vardır. Biz yaratan değiliz. Biz imanımızı yaratamayız. İman, Yaratan’dan gelir. Allah(svt) bu imanı bizim içimize koydu. İmanın bizim olduğunu idda edemeyiz. Kişinin, İslam’a gelmesinin sebebi çok araştırma yaptığı için değildir. Allah(svt) ona rehberlik eder. Allah(svt) onun samimiyetine bakar ve o imanın önündeki engelleri, barikatları kaldırır. O iman bizden gelmiyor. Allah(svt)’a karşı olan o sevgiyi kim koyuyor kalbimize? Kim koyuyor bunu? Biz mi koyduk bunu? Allah(svt)’a olan sevgimizi biz mı koyduk? Hayır. Yaratan O’dur. Yaratmak demek, hiçbir şeyden bir şey yaratmaktır. Biz yaratıcı değiliz. Allah(svt) onu kalbimize koydu. O yüzden Allah(svt)’ın evliyaları diyor ki, “Biz Allah(svt)’ın zikrini yaptığımızı zannediyoruz ama Allah(svt) bizi, biz Allah(svt)’ı hatırlamadan önce hatırlıyor.”. Allah(svt) bizi hatırlıyor. O bizi hatırladığı için biz O’nu hatırlıyoruz. Biz bunu anladığımız zaman yavaş yavaş daha çok teslim olmaya başlıyoruz.
Teslim oluyoruz, bırakıyoruz. “Bunu bana ait değil. Bunun bir sahibi var. Bana ödünç veriyor bir süreliğine onun sahibi. Bu bir emanettir. Ben ona bu şekilde bakmalıyım ve ona dikkatlice bakmalıyım.” diyoruz. Allah(svt)’ın sevgiyi tarif etmesi farklıdır. Peygamber Efendimiz(asm)’in tarif etmesi farklıdır. Allah(svt)’ın evliyasının aşkı tarif etmesi farklıdır. Müminin tarifi, kafirinkinden farklıdır. Dünya insanlarının aşk hakkında konuşması, Ahiret insanlarından farklıdır. Hangi aşktan bahsediyoruz? Belki öyle görünüyor ki bazı insanlar bazı imtihanlardan geçiyor hayatları boyunca, İslam’da ve Tarikat içinde. Bir süre sonra hiçbir şey hissetmiyorsun. Buraya aşkla, tutkuyla geliyorsun. Kim onu tanımlıyor, kimin tanımlamasına göre alıyorsun bunu? 24 saat fitne yapıyorlar.
Kimin aşkı bu? Nasıl tarif edeceksin bunu? Aşkın sırrı Allah(svt)’tadır. Aşkla tutkuyla geliyorsun, bir süre sonra kaybediyorsun bunu. “Bende artık bu aşk yok.” Diyorsun. Başlangıçta sende o aşkın olduğunu nereden biliyorsun? Belki yalnızca bir şeye aşırı tutku duyuyordun? Belki belli şeylere bağımlıydın, ona tutuldun. Tıpkı bir adamın kadına aşık olması gibi. Birçok insan diyor ki “Bu kimyasal bir etkileşimdir. “. Belli bir zaman geçtikten sonra o da geçiyor, sonra geriye ne kalıyor? Bu yalnızca bir hastalıktır. Belli bir zaman sonra Şeyh müridi duvardan duvara çarpar. Mürid der ki “Şeyh’im beni artık sevmiyor.”. Belki sen o ilk geldiğin zamanki aşkını bir idole dönüştürdün. Belki bu idol kırıldı. Öyle mi? Senin beklentin, senin anlayışının ne olduğu… Her şey değişmeli tabiki. Bu gerçek midir?
Mezardayken biz Ahiret’e geçtiğimiz zaman inşaAllahu Rahman Cennetlerde de değişik çeşit bir yiyecek, içecek olacak. Cehennemde de yiyecek, içecek var. Allah(svt) bizi bundan korusun. Hangi yiyecek içecek? Hangisi gerçek? Onlar Peygamberlerin gösterdiğini gösteriyorlar. O gerçektir. Allah(svt)’ın gösterdiği gerçektir. Diğer her şey yalandır. Şimdi bu idoller var. Her şey değişmelidir, her şey ölmelidir. Her şey ölmelidir. O duygu da daha gerçek olan bir şeye değişmelidir. İnsanlar ne diyorlar? “Allah(svt)’a hiçbir sevgim yok artık.” Diyorlar. Senin aşk tanımlaman, senin sevgi tanımlaman kimyasal bir şey. Gerçek aşk değil o. Yalnızca reaksiyon, kendini yüksek hissetmek. Teslimiyeti öğren. Kul olmayı öğren. Aşk, fedakarlıktır. Aşk, teslimiyettir. Bunları yaptığın zaman o sana kimya vermez. Seni yükseklere çıkarmaz. Eğer öyle olsaydı herkes teslim olmaya koşardı. Herkes kendini kurban etmeye koşardı. Nefsini kurban etmeye koşardı. Çünkü sana bir anlayış ve tamamen değişik bir duygu geliyor. O duygulara güvenmemeye öğreniyorsun. Bu iyidir ama bunlara tutunmayacaksın, geçecek. Geçmelidir. Demek ki o imtihan edilmedi daha. Bazıları der ki “O kalbimizden sevgiyi aldı.” Belki onu almadı O, belki o kalbindeki sevgi kırılmalıdır. Yanlış aşktır bu. Yanlış anlayıştır bu. Allahu teala’yı yanlış anlamaktır. Anlıyor musun? Çok kolaydır, “Ben seni seviyorum, sen beni seviyorsun.” Ama kimya var orada. Peki ya kimya yoksa orada? O duygu, tutku yoksa orada hala sevecek misin? Hala hizmet edecek misin? O yüzden mümin için bu böyledir. Allah(svt)’a hizmet için koşturuyoruz. Niçin? O’na ibadet etmeye koşturuyoruz. Ramazan bitti. O’na hizmet için birçok ibadet yapıyoruz. Niçin? Mümin kişi bunu neden yapıyor? Cennete gideceğiz diye mi? Allah(svt) bize ödeme yapacak diye mi? Hayır. Niye yapıyoruz bunu? Çünkü bizler iman ettik. Başka çaremiz yok. Her ne yapıyorsak, yaptığımız Allah(svt)’ı hoşnut ediyor mu etmiyor mu bakıyoruz. Allah(svt)’ı hoşnut etmiyorsa onu bırakacaksın. Allah(svt)’ı hoşnut eden şeyi yapacaksın. Senin nasıl hissettiğin önemli değil, Allah(svt) nasıl hissedecek. Bu önemli. O’nun duygusunu önemsemelisin. O zaman o duruma düştüğün zaman, imtihan edildiğin zaman yavaş yavaş anlayama başlayacaksın.
Niçin Mecnun, mecnun oldu? Yavaş yavaş anlayacaksın. Niçin tırtıl kendini yakmak için ateşe koşuyor? Baktığın zaman anlayacaksın. Bu değişik çeşit bir tutkudur. Değişik bir şekilde nefsin üzerine basmaktır . Anlıyor musun? Ve bu açığa çıktığı zaman başla bir duygu gelir. Birincisinden daha değişik olur. Bilirsin ki birinci duygu çocukça bir şeydir.
Bu “Ben hala O’na hizmet etmek için koşturacağım.” Demektir. Ellerim yandığı zaman bile, kalbim bile yandığı zaman. Bu imandır. Peygamber Efendimiz(asm) buyuruyor “Ahir zamanda iman kor bir alev gibi olacaktır.”. Peygamber Efendimiz(asm)’in sünnetidir. Mümin kişi o kor alevi bir elinden, öbür eline geçirecektir. Yere düşürmeyecek onu, elini yakacak. Yoksa birçokları gibi, birinden, bir başkasına, bir başkasına zıplayıp geçecekler, o yüksek duyguyu hissetmek için. O zaman hiçbir şeye teslim olmuyorsun, bir şey yapmıyorsun. Allah(svt) bizi imtihan etmesin. Kolay olsun bizim için İnşaAllah. Fatiha.
Başka soru var mı?
Her neyin pratiğini yapıyorsan Ramazan’da bunu bırakma. Ramazan ayında ne yapıyorduk biz? Herkes biliyor. Oruc tutuyoruz. Bunu terk etme. O yüzden Şevval ayında 6 gün oruç tutmak büyük bir şeydir. Bunu yaparsan bütün bir sene oruç tutmuş gibi sevap alırsın. Büyük bir ödül vardır bunda. Teheccüd kılıyorsun, onu da bırakma. Kur’an okuyorsun devam et. Daha çok zikir yapıyorsun, onu da devam ettir. Kendine diyeceksin ki “Hiç olmazsa birazını devam ettirmeye çalışacağım, ta ki Kurban Bayramı’na kadar.” . Kendi haftana bak. Herkes dünya için ayrıntılı plan yapıyor ama kimse Ahiret için plan yapmıyor. Dünya için herkesin yapmak istediği planları var. “Bu zamandan bu zamana bunu yapacağım.” diyorlar. Ahiret için ne planlıyorsun? Bir planın var mı? Ayrıntılı bir planın var mı? Herkes öyle ya da böyle oruç tutuyor ama Ramazan’da ayrıntılı yapıyorduk, öyle değil mi? “Teravih’te şunları okuyacağım”, diyorduk. Bunları Ramazan’dan sonra niye devam ettirmiyoruz? Niçin planlamıyoruz. Bu hafta benim hedefim ne demiyoruz? “Bu kadar tamamlamak, bu kadar zikir yapmak, bu kadar namaz kılmak, bu kadar tilavet yapmak, bu Cumadan bir sonraki Cumaya kadar yapacağım.” Ondan sonra “Bunları yaptım, bunları yapmadım.” Deriz. Çünkü bütün bu Ramazan’da oruçlar, namazlar, ibadetler hepsi nefsin üzerine basmaktır. Bütün bunlar dünyanın peşinden koşmamaktır. Nefsinin üzerine basmaktır. Dünyadan kendini geri çekip oturmaktır. Öyle değil mi? O zaman Şevval ayında da plan yap. Haftanın günlerini planla. “Bugün bunu bunu yapacağım” de. Bu niyete sahip ol. O niyette ol inşaAllah. O zaman senin dediğin gibi, her ne ürün aldıysan o sana bütün bir yıl yeter. Bir iki günde bitirmezsin. Ramazan’da dünyanın peşinde koşanlar, yiyip içip tadını çıkaranlar nefislerini takip edenler, Şevval’de de aynı eski adetlerine geri dönecekler. Ramazan hiç gelmemiş gibi. Ramazan Sultan’dır. Sultan gelip gitse bile, onun varlığını hala hissedersin arkasından. Öyle değil mi?
Eski zamanlarda Sultan bir köyden geçtiği zaman bile köylere bir işaret koyarlardı, Sultan buradan geçti diye. Ramazan, bir Sultandı. Geldi ve geçti. Bizim üzerimizde nasıl bir etkisi oldu? Elhamdülillah hiç olmazsa haftada bir burada zikrimiz var. Hiç olmazsa Cumada buradayız hep beraber. Bir robot olmaya devam edersen hiçbir şeyin olmaz. Robot olmaya devam edersen, “Bir başka zikir, bu da bir başka sohbet, aynı şeyler, aynı Cuma” gibi söylemeye devam edersen kalbin çok kısa zamanda ölür.
Şeytana ihtiyacın yok. Kendi kendine yaparsın. Ama kendini hazırlarsan, kendini temizlersen zikir ve sohbet için belki bir şeyler okursun, bir şeyler dinlersin. Kendini o havaya sokarsın. O zaman zikir de farklı olur. Sohbet de değişik olur. Cuma da değişik olur. Rutine girmez. Robot gibi olmaz. Çünkü sen bir şey koyuyorsun içine. İnşaAllah. Allah(svt) hiçbir zaman kalbimizi öldürmesin. Allah(svt)’ karşı kalbimiz her zaman heyecan duysun. Allah(svt)’ın sevmediği şeylere karşı kalbimiz ölü olsun. Fatiha. Selamun Aleyküm ve Rahmetullah.
Başka soru var mı?
Çünkü Peygamber Efendimiz(asm) dedi ki “İstanbul iki kere feth edilecektir.”. ve onu bir kere daha feth edeceğiz. Şuanda İslam’ın elinde değil orası. Anlıyor musun? Bir kere daha feth edilecek. Çünkü Şeyh’imiz, Fatih Sultan Mehmet Han’ın soyundan geliyor ve bizim niyetimiz budur. Şeyh’imizin arkasında durmak ve o açılışta yalnızca İstanbul değil, bütün dünyanın geri kalanı da Allah(svt) rızası için feth edilecektir. O sancağı taşıyacağız orada.
Bizim birkaç kişi olduğumuza bakma. Onlar bize bakıyorlar ve gülüyorlar. “Bu nedir? Birkaç akılsız, birkaç eşek toplanmışlar.” Diyorlar. Ve onlar Deccal’i alaşağı etmeyi hedefliyorlar. Hak her zaman kazanmıştır. Sayıdan sebep değil, Hak olduğu için kazanmıştır. Bütün o edep hakkında konuşmalar, nefsin üzerine basmalar, Hakkın daima galip gelmesi içindir. Şeytan ve nefs kalbi gölgelemesin, bulandırmasın diyedir. Çünkü Sahibul Sayf’ın taşıyacağı vazife basit bir vazife değildir. Ağır bir vazifedir. Biz de onu takip ediyoruz. Kendimizi buna hazırlamalıyız inşaAllah. Anlıyor musun?
Birbiriniz hakkında şikayette bulunarak kendinizi hazırlayamazsınız. Bunu taşıyamazsın. Sayfayı da çevirmeyi beceremezsin. Her gün yeni bir sayfayla başlamalısın. Birbirinize yeni arkadaşlıklar, yeni dostluklar açmalısınız. Ve kuvvetli olmalısınız. Bunu yapamazsın, imkansız olur. Allah(svt) bize her gün yeni bir gün veriyor ama biz birbirimize yenilik vermiyoruz. Birbirimize karşı diş biliyoruz. Utanmalıyız. Allah(svt) beni bağışlasın. Bu sözler özellikle buradakiler içindir. Dışarısı faklıdır. Bizim yolumuzu kabul etmeyenlere farklıdır. Bizim yolumuza ihanet edenler farklıdır. Bizim yolumuza iftira atanlar farklıdır. Her kim olursan gel. Ateşe tapan da olsan, puta tapan da olsan gel. Yeminini bin kere bozmuş olsan da gel. Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir ama Şeyh Efendi buraya bir cümle koydu. “Buraya gel ama nefsini dışarıda bırak.”. Nefsinle gelme. Hiçbir ateşe tapan nefsiyle gelemez. Puta tapan nefsiyle gelemez. Bütün bu nefsi dışarıda bırak ve gel. O zaman burada umutsuzluk bulmazsın. Ama nefsini getirirsen buraya gittiğin her yer sana yasak olur, haram olur.
Allah(svt) Şeyh’imizin makamını daima yükseltsin inşaAllah. Bizi bağışlasın. Bugünler onun Urs’udur. O gün ve o güne kadar Şeyh’imizi hatırlamayı niyet ediyoruz. Bizim edebimiz var. Urs nedir? Urs düğündür. Seven ve sevilen birleşir. Bir araya gelir. Allah(svt) ve Allah(svt) dostu bir araya gelir. Bugünlerde bakıyoruz herkes Urs kelimesini kullanıyor. Eskiden bunu Evliyalar için kullanırlardı. Şimdi tabiki ailedeki herkesi evliya görüyor. Hiç olmazsa Mevlid diyebilirsin. Mevlid farklıdır. Yıl dönümü. “Benim dedem öldü, bugün onun Urs’udur.” Diyor. Bunu yapmayın. Bunu yaparsan onun üzerine daha çok ağırlık ve yük yüklersin. Anlıyor musun? Ama Şeyh Efendi için bu kesinlikle bir düğündür. Bu dünyayla işi bitmişti, bu dünyadan bıkmıştı. Ona durmadan yalan ve iftira atan bir dünyaydı bu. Şimdi öbür tarafta rahat ve vazifesini rahatlıkla yapıyor. Allah(svt) onun makamını daima yükseltsin inşaAllah. Allah beni affetsin, hepinize rahmet eylesin. Fatiha. Selamun Aleyküm ve Rahmetullah. Bu kadar yeterlidir.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
29 Haziran 2017 
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
BismillahirRahmanirRahim
Şeyh’imiz Sahibul Sayf’ten izin istiyoruz ve yardım diliyoruz. Şeyh Abdulkerim El Kıbrısi El Rabbani(ks)’den yardım diliyoruz. Öyle olmalıdır. O bizi hep destekler. Gerekliyse eğer birkaç şey söyleriz, birkaç şey öğreniriz bu mübarek gecelerde.
Biz hala Kadir Gecesi’ni arıyoruz. Bu geceyi de yarınki geceyi de Kadir gecesi gibi sayıyoruz. Özellikle Ramazan’ın son gecesinde. Müslümanların çoğunluğu bunu uygulayıp takip etmiyorlar. Son gece tamamen vahşileşip, deliriyorlar.
Nefsimizi bağlamamızın sebebi nedir? Uysallaşmasıdır. Onun yularını çözdüğün zaman, otur dediğinde oturur, hopla dediğinde hoplar. Senin bıraktığın yerde durur. Nefsimizin boynuna zincir vurmamızın sebebi, zincirini boş bıraktığımız zaman daha çok delirip, çıldırması için değildir. Bütün Ramazan’da nasıl ehlileştireceksin, ona bakarsın. İnsanlara bakıyoruz “Ramazan’ın bitmesini bekleyemem, bayramın tadını çıkarayım.” diyor. Müslüman ülkelerinde 24 saat televizyonda yayın yapıyorlar ki insanlar iyice aptallaşıp, aptal görünsünler diye. Dünyaya daha çok sevgileri, arzuları oluyor. Ramazan’ın son günü ne olmalıdır? “Arafa”dan geliyor. Nedir “Arafa”? Arafa, bir araya gelmektir. Arafa nedir? Hacc’tır. En mübarek gecelerden biridir bu. Kimse buna bakmıyor. Belki Kadir Gecesi o gecededir. Kesinlikle. Herkes aradığı zaman görünmeyecek ama kimse aramıyorsa o kendini gösterir. Der ki “O uyanık olan kimdir?”. Allah(svt) Cennet’in son katına öğle namazı vakti inmiyor, herkes uyanıkken gelmiyor. Herkes uyanıkken değil, ikindi vaktinde de değil. İnsanlar daha uyanık olduğu zaman değil. İnsanların çoğunluğunun uyuduğu bir zamanda geliyor. İnsanların farkında olmadığı zaman. Uyanmak da istemiyorlar. Allah(svt) buyuruyor, “Gelin. Herkes bir yöne koşturduğu zaman Ben orada değilim.” Diyor Rabbimiz. Sana söylüyor nerede olduğunu. “Ben oradayım.” diyor. Anlıyor musun? Bunlar mübarek gecelerdir.
Müminlerin kalpleri temizse Cennetler ortaya çıkar. Çünkü Allah(svt) var sende. Neye ihtiyacın var? Bir halıya ihtiyacın var, gökyüzü tepende. Oturursun oraya, Cennetin bir parçası olursun. İki üç kişi bir araya gelirsin, zikir yaparsın, orası Cennet olur. Kardeşlerimizden birisi yanıma geldi ve dedi ki “Ben öyle hissediyorum. Cennet gibi burası.”. Cennet insanların vasıflarından biridir. Bir başkasını gördüğünde anlıyorsun onun Cennet olduğunu. Cennetler insanlar içindir. Cennet ehli olmadan o Cennetlerin tadı olmaz. O yüzden bir Cennet ehli, bir başka Cennet ehlini gördüğü zaman o Cennet daha da büyür. Çünkü orada bir başka Sultan vardır. Saray, toprakta olan her şey. Sarayda Sultan olmadan tadı yoktur. Sultan varsa orası saraya dönüşür. Ama Cennet ehline Sultan gelip de “Bu benimdir.” Demeyecek. Onlar herkesin gelmesini isterler. Daha da çoğalır ve sonsuz olur o zaman. Mekandan sebep sonsuz değil, kalpten sebep sonsuzdur. Kalp, sonsuzdur. Ne zamandır herhangi bir şey dışarıdadır? Her şey içeride, kalbimizdedir. Her şey oradadır. Cehennemi arıyorsan orada, Cenneti arıyorsan oradadır. Cennet insanlarıyla ol.
Son gecelere bakıyoruz biz. Cennetleri arıyoruz. Dünyayı aramıyoruz. Cennet insanlarıyla, temiz insanlarla vakit geçirirsen biraz, onların gitmesini istemezsin.
Biz dünyayı hedeflemiyoruz. Biz Cenneti hedefliyoruz. Bunu hissediyoruz bu gece Elhamdülillah. Biz değiliz. Biz makamın yanındayız şuanda. Bizler hala içimizde o tuvaleti taşıyoruz. Onlar ise bitirmişler. İnşaAllah onları adım adım anlarız. Bizleri yanlarında götürmeleri onlar için kolaydır. Başlamalıyız yavaş yavaş. İradeni teslim etmek istiyorsun, yapma bunu. Zıplamak istiyorsun, yapma bunu. Sana açık açık söylüyorum. Yapma diyorum.
Nedir seni durduran? Takip etmene engel olan nedir? Teslim ol. Birazcık geri çekil. Allah(svt) beni bağışlasın inşaAllah. Şeyh’imizle beraber tutsun bizi daima. Dediğim gibi, hiçbir şeye gerek yok, bu bedavadır. Çünkü insanlar kalplerini koydular buraya. Bu böyledir. Bütün bunları, altınlardan, mücevherlerden yapabilirsin ama nefsten geldiği için çok çirkin ve sıkıcı olur. Kesinlikle burası gözlere göre en güzel şey değil ama kalbe göre güzeldir. Bir kere Allah(svt)’ı hatırlamak için hazırlandığın zaman melekler gelir. Melekler saf saf gelirler. Oturup, halka yaparlar. Her yeri kaplarlar, güzelleştirirler. O zaman o bölge bir nura dönüşür ve o nur göklere kadar çıkar. Niçin melekler geliyor? Çünkü onlar Allah(svt)’ı görmek istiyorlar. Allah(svt) hiçbir yerde değildir. Allah(svt) hiçbir şeklin içinde değildir ama Allah(svt) diyor ki “Ben’i görmek isterseniz, Ben’i göremezsiniz. Sizler ışıktan yaratıldınız ama birazcık ilahi nurdan size gösterilse yok olursunuz. Eğer Ben’i görmek istiyorsanız yeryüzüne inin. Bir müminin kalbini bulun. Ben’i orada bulursunuz. Ben’i orada görürsünüz.” Birçokları Kabe’nin etrafında tavaf ediyorlar. Tavaf yaparken selfie resim çekiyorlar hala. Hala hayvan katında kalmışlar, anlamıyorlar. Allah(svt) size bakıyor. Peygamberler, melekler size bakıyor. Siz hala dünyayla meşgulsünüz. Niye kendinizi gösteriyorsunuz? Bunu anladığın zaman kendinden daha çok şey göstermek istemezsin. Daha çok alçak gönüllü olmak istersin. “Çok kirli bir yaratık olduğumu anlamalıyım, lütfen beni merhametinle kavra Allah(svt)’ım.” Dersin.
Etrafta dolaşarak ne kazanacaksın? Hiçbir şey. Samimiysen melekler gelir, etrafında tavaf eder. Diğerleri de gelirler devamlı bakarlar sana. Şeyh Efendi ne diyor? “Evinize kaligrafi koyun. Diğerleri gelip, o kaligrafinin etrafında oturup zikir yaparlar.”. Kaligrafinin olduğu yerde rahatlık olur. Özellikle salih insanların yaptığı kaligrafiler. Bu yoksa sende önemli değil. Eski zamanda Sultanlar, kaligrafi yapardı. Müminler yapardı. Bunlar kaligrafiyi para için yapmıyorlardı. Şuan bu bitmiştir. Sen bunu para için yapıyorsan bozulmuştur zaten. Kaligrafi sanatkarlarının da  esrarı vardır. Ta ki Peygamber Efendimiz(asm)’in sekreterlerine kadar gitmiştir bu. Burada bir kardeşlik vardır. Yalnızca saf ve temiz olmaları yetmez.
Osmanlı mimarları bacadan çıkan o isleri aldılar ve ondan mürekkep yapmayı öğrendiler. Özellikle Ramazan vakti, son on gece her yere ışık koyuyorlar. Öyle değil mi? İnsanlar onları satın almak için koşturuyor. Ortalığı aydınlatmak için.
Eskiden insanlar birbirlerinden bağışlama dilemek için koşturuyorladı. Alışveriş yapmak için koşturmuyorlar. Kredi kartlarını doldurmak için, boş şeyler için koşturmuyorlar.
Dükkanlara koşarlardı, dükkan sahiplerine “İnsanların size borçları var mı?” derlerdi. Varsa “Ben ödeyeceğim onları ama kim olduğumu söylemeyeceksiniz.” Derlerdi. Kendini açığa çıkarırsan bir iyilik yaparken boşa gider. Çünkü gösteri için yapmış olursun. Peygamber Efendimiz(asm) ne diyor? “Sağ elin yaptığını sol el bilmeyecek.”. Şimdi insanlar gösteriş yapıyorlar. 50 dolar mı koydun? Adını yaz. 10 dolar mı koydun ? Adını yaz.
Bunun farkına biz şimdi mi vardık? Biz Müslümanlar uyuyor muyduk? Nasıl cömert olacaklarını bilmiyorlar mıydı? Bu ay cömertlik ayıdır inşaAllah. Atalarımıza bakın, biraz geriye gidin ve bakın. Yoksa kendi şeyini yapmaya çalışırsın her zaman. Alışılmadık çirkin bir yaratık olursun. Elhamdülillah biz bundan ders alıyoruz inşaAllah. Allah(svt) bizi bağışlasın, hepimize rahmet eylesin inşaAllah. Çaba gösteriyoruz, Şeyh’imiz bizden hoşnut olsun inşaAllah. Fatiha. Bu kadar yeterlidir. Yarın görüşürüz. Selamun Aleyküm.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
23 Haziran 2017
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
BismillahirRahmanirRahim
Sufiliğin, zikir yapmanın 40 değişik yolu vardır. Peygamber Efendimiz(asm)’in yolundan yürüyenler , çoğunluğu temsil eder. Tarih boyunca yüzde seksenini, doksanını temsil etmiştir. Kadiri tarikatında, (Allah sırrını takdis  eylesin.) zikir çok kuvvetlidir, enerjiktir. Kadir(cc) Allah(svt)’ın isimlerinden biridir. Her şeye hükmeden demektir. Biz o kırk sufi grubundan biriyiz. Nakşibendi zikrinde, bizim yolumuzda iki  tür vardır. Biri açık ve sesli zikirdir. Sesimizle zikir yaparız. İkincisi ise sessiz zikirdir. Bir araya geliriz ve bir kelime bile söylemeden zikrederiz. Kalbimizden zikrederiz. Bu Kur’an’daki ayetten geliyor.Birçok kişi soruyor, “Bunun temeli nerede?” diye.
Yeni bir grup geldi yüzyıl önce. 1400 yıllık İslam tarihini sorgulamaya başladılar. “Bu kitabın içinde nerede?” dediler. Her ne kadar bu yerleşmiş bir gelenek olsa da Allah(svt) Kur’an’da buyuyor. “Ben’i hatırlayın, Ben’i zikredin, Ben de sizi hatırlarım.” Birçok başka ayetler de var Kur’an’da. Şimdi ne yaptık? Bu yaptığımız ile kendimizi bu dünyadan geri çektik. Düşüncelerimizden, problemlerimizden kendimizden geri çekildik ve Rabb’imizle olmaya çalıştık. Diyorlar ki İslam’da “Allah(svt) bize şah damarımızdan daha yakındır.”. ama biz O’ndan çok uzağız. Oturup dersin, “Sen beni her zaman hatırlıyorsun. Ben Sen’i her zaman unutuyorum. Sen’i hatırlamak, Sen’inle olmak istiyorum.”.
Sufi geleneğinde yaptığımız her şey gerçekte beş vakit namaz, zekat vermemiz, oruç tutmamız, Hacc’a gitmemiz, her şey Rabb’imizi hatırlamaktan geçiyor. Bazen bütün bu amelleri yaparız ama kalbimizde hatırlamayız. Biliyoruz ki suçlu hissederiz. Namaz kılarken bile kalbimiz başka şeylerle meşgul olabilir. Namaz esnasında plan yaparız, yemek aklımıza gelir. Suçlu hissederiz. Zekat veririz ama verdiğimiz zekatın içinde kibir vardır. “Benim param ve sana veriyorum iddası “ vardır. Gerçekte ise sahip olduğumuz hiçbir şey bize ait değildir.
Sufilik yolu, “Kendini tekrar yokla.” Der. Sufilik, kendimizi yargılamaktır. Yaptığın şeyin sebebi nedir? Oradaki birini etkilemek için mi yaptın? İbadetini yaparken, bunu niye yaptığını düşünürsün. İbadet etmek yanlıştır demiyoruz ama birçokları için Allah(svt) noel babaya dönüşmüş. “Ben iyi bir şey yaptım, iyi çocuk oldum” deyip, ödül bekliyorlar. “Ben Sana iyi bir şey yaptım, Sen de bana iyi bir şey yapmalısın.” Deyip pazarlık yapıyorlar. Bu tamamen yanlıştır, demiyorum. Rabb’imiz bize “İsteyin Ben’den.” diyor. Ama bazıları var ki derinlerde diyorlar ki “Sen benim Rabb’imsin. Bana versen de vermesen de Sen ibadet edilmeye layıksın.”. İşte gerçek Aşk budur ki, karşılık beklemezsin. Aşk gelir sana ve der ki “ Ben yokum, Sen varsın.” “La ilahe illaAllah“ dediğimizde, içinde kendi varlığımızı inkar etmektir. Gerçekte de budur zaten. Yalnızca Rabb’imiz vardır. Varlıkta O’dur. Biz yalnızca pratik yapıyoruz. Mübarekleri taklit ediyoruz. Onlar bize ulaşıp, gösteriyorlar.
Sufilik, tarikat, bir yoldur. Yolda özellikle konsantre olduğumuz “nefstir”. İbadetler ve oruç değildir. İlim de değildir. “Nefs”tir. Kendini anlamaktır. İslami psikoloji sözünü de kullanmak istemiyorum ama “Kendini öğrenmek.” Tir bu. Peygamber Efendimiz(asm) buyurdu ki “Kendini bilen, Rabb’ini bilir.”. 1400 yıl önce bu şekilde kuruldu. Görüyoruz sonuçları da var bunun.
Ne istiyoruz biz? İstediğimiz “Rabbimizi hatırlamak.” Çünkü başka her şey geçip gidecek. Görünüşümüz, gençliğimiz, çocuklarımız, malımız mülkümüz, ilmimiz, fikirlerimiz, her şey kaybolup gidecek. Sufilik yolunda öğretilen, o makama ulaşmadan önce, kapına ölüm gelmeden önce kendini Ahiret’e hazırlamaktır. Sufilik, ölmeden önce ölmeye hazırlanmaktır. Bizim için önemli olan nedir? Aileniz size yardım ediyor mu gerçeğe yaklaşmanız için? Rabbinize, yaklaşmanız için. Cevap evet ise onlar size yardım kaynağıdırlar. Aramızda birçok gençler var ki, iş güç sahibi, sorumluluk sahibi, bazıları ise evli. Bu dünyayı terk edip de dağlara yalnızca çoban olmaya gelmiyorlar. Aramızda çoğu kişinin anne babası Sünni de olsa Müslüman da olsa “Bunu yapma.” Diyorlar çocuklarına. “O adamın sana dininin ne olduğunu söylemesine izin verme.” diyorlar. “Kitaplardan öğren ilmi.” diyorlar. “Beynini yıkayacaklar.” Diyorlar. Biz anlıyoruz. Bize yavaş yavaş öğretildi. Arzularımız nedir? Bu dünyaya olan bağlantılarımız nedir? İçimizdeki o şeytani taraf, kötü taraf nedir? Kendi nefsimiz nedir?
Nakşibendi yolunda insana dört düşman vardır. Nefs, şeytan, arzular ve dünya. Nefs, önce gelir şeytandan. Sonra arzularımız ve dünya gelir. Bunu alın ve buna yakından bakın. Cemaatin içinde olun, bunu anlayın. Bunu pratik yapın. Yargılanmadan önce kendimizi yargılarız ve ölmeden önce ölmeye çalışırız. Belki başarılı olamayacağız bunda ama önemi yok.
Kur’an’da bir hikaye var. Nemrut, bir ateş yaktı. İbrahim(as)’ı ateşe atacaktı. Kırık bacaklı bir karınca vardı. Ağzında bir damlacık su taşıyordu ve çölde yürüyordu. Allah(svt) meleğine dedi ki “Yeryüzüne in ve o karıncaya ne yapmaya çalıştığını sor.”. ve o karınca meleğe cevap verdi. “Ben Nemrut’un ateşini söndürmeye gidiyorum.” Dedi. Melek dedi ki “Ey karınca, ne yapabilirsin ki? O yangın o kadar büyük ki, ta Irak’tan bile görülebilir.” O kırık bacaklı karınca dedi ki “ Önemli değil, İbrahim(as), Rabbine arkadaş olan tek kişi, o bir peygamber. Ben onun ateşini söndürmeye gidiyorum.” O niyetinden dolayı Rabbimiz o karıncaya “Bu benim sevdiğimdir.” dedi. “Kıyamet gününde o da Ben’im yanımda olacak. “dedi. İnsandan ne haber? Allah(svt)’ın O’nu temsil etmesi için yarattığı insandan ne haber? Bizim amacımız o mükemmelliğe, o başarıya ulaşmayı denemektir. Biz deniyoruz. Gerçekte mümin kişinin, onu deneyip ulaşmaya çalışması bile kendinden değildir. Rabbindendir. Ne kadar teslimiyet olursa Rabbine, o kadar kuvvet gelir ona. Ve biz o ateşe ulaşmadan ölürsek de önemi yok. Biz çabalarımızın Allah(svt) tarafından kabul edilmesini diliyoruz. Hoşuna giden hoş gelmiştir, hoşuna gitmeyene de ”Güle güle.” deriz. Şeyh’imiz diyor ki “ Eğer bu dünyada bir şey bulursan, sana fayda getirecekse onu al, hoşuna gitmiyorsa bırak, ben alırım.”. Fatiha. Bu kadar yeterlidir. Selamun Aleyküm.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
14 Temmuz 2017
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
BismillahirRahmanirRahim
Size hikaye öğretmiyorlar değil mi okulda? “Kurt kurt, diye bağıran çocuk.”.Bir çoban vardı, çok canı sıkılırdı. Köydekilere çağırırdı. Dedi ki “Köye ineceğim bir gün, kurt geldi, diye bağıracağım.” Dedi ve yaptı bunu. Dağın tepesinden bağırmaya başladı “ Kurt, kurt!” diye. Herkes  korktu, koştu. Bütün işlerini bıraktılar. Kurdu yakalamak için insanlar koşturdu. Çocuğu korumak için koştular. Yukarı geldiler, bütün amcalar, teyzeler koştular, dağın tepesine koşturdular. Sizin gibi, ellerinde ne varsa kazmayla, sabanla çocuğun yanına geldiler. Gülüyordu çocuk, “Sizi kandırdım, kurt yok.”. “Seni aptal, bekle.” Dediler. Biraz zaman geçti, çocuk yine aynı şeyi yaptı. Yine “Kurt!” diye bağırdı, yine geldi insanlar. Üçüncü defa oldu, çocuk “Kurt, kurt!” diye bağırdı, hiç kimse gelmedi yardımına. “Kandırıyor bizi.” Dediler. “Gerçekten kurt geldi!” diye bağırıyordu. Kimse gelmedi yardımına. Biz bu hikayeyi alırız ve deriz ki “Kurt geldi, çocuğu yedi.” Böyle diyeceğiz.Şimdi problemden kurtuldular.
 İlk defa bana bir iki değil, böyle akılsızca sorular soruyorlar, bu akılsızlar. Şimdi gerçek bir problemden bahsediyor. Bunu ciddiye almalı mıyım? Almamalı mıyım? Bilmiyorum, ama cevap verelim yine de. Şeyh Efendi bize ne gönderiyorsa, gerekli olan neyse bu zaman için.
BismillahirRahmanirRahim, soruyu soruyor. “Ölüme nasıl doğru bir şekilde hazırlanabiliriz?” Soru bu. Sizin için ölüm nedir? Ne olduğunu bilmiyorsan, gideceğin yerin ne olduğunu bilmiyorsan yolculuğa nasıl hazırlanabilirsin? Diyelim sen New York şehrine gitmek istiyorsun, sen dergahtasın burada, diyorsun ki “Ben gideceğim yeri biliyorum, hazırlanmam lazım. Mesela otobüse bineceğim ama herhangi bir otobüs de değil, özel bir otobüs. Her vakit de değil, belli bir zamanda kalkıyor, bedava da değil para ödeyeceğim ona ve beni alacak buradan, bu kadar zamanda oraya varacağım. Biliyorum çünkü. Çünkü yolculuğun nasıl olacağını biliyorum, gitmek istediğim yerin ne olduğunu biliyorum. Otobüsle gitmek istiyorsan böyle.
Arabayla gitmek istiyorsan başka şeyler hazırlamalısın.”. Günümüz insanları gibi değil. Arabayla gidiyorsan, yağını kontrol edeceksin, benzin koyacaksın, hiçbir şey yakmayacaksın. Yalnızca öyle atlayıp gitmek olmaz. Görüyorsun hazırlık var. Çünkü biliyorsun nerede olmak istediğini. Nasıl gitmek istediğini biliyorsun.
Ölüm nedir bizim için? Bana yanlış cevap vereceksin, cevap verme. Ölüm nedir bizim için? Bana sufi cevabı da vermeyin. Samimi olmak ve basit cevap vermek daha kolay. Ölüm benim yargılanacağım vakittir. Niyetlerim için, amellerim için yargılanacağım, hesaba çekileceğim. Benim için ölüm budur. Şimdi ona nasıl hazırlanacağını biliyorsun, öyle değil mi? Yapmanız gerekenler için bütün bir liste vermeme gerek yok. Buna göre nasıl hazırlanman gerektiğini bilirsin. Türkçede dedikleri gibi “Minareyi gördüğün zaman orada bir köy olduğunu bilirsin.” Her şey oradadır. Çok uzaktan o caminin minaresini gördüğün zaman bilirsin, köy oradadır. Şimdi doğru şekilde oraya yolculuğunu yapabilirsin.
Şimdi bana soruyorsun “Ölüme nasıl hazırlanırsın?”. Sizin için ölüm nedir? Bazıları inanmıyor bile ölüme. “Yalnızca bir geçiş aşaması, bir enerji şeklinden bir başkasına geçmek.” Diyorlar. Müslümanlar diyor bunu. Müslüman olmayanlardan konuşmuyorum onları bırak. Müslümanlar böyle konuşuyor.
Ölüm bir hazırlıktır. Gerçek bir seyahate hazırlıktır. Bu hala sahte bir şeydir, içinde yaşadığımız bu dünya. Hayal dünyasıdır bu. Bir kere o gerçek dünyaya girdiğimiz zaman, kapıdan girip birden oradan oldun değil, bir şehrin kapısından girdiğin zaman bir anda sultanın sandalyesine oturuyor değildin. Birçok adım ve aşamalardan geçeceksin. Ölüm şimdi bir hazırlıktır bizim için. Ne için? Şimdi kendine soracaksın. Ben ne için yaşıyorum ve ne için ölüyorum? Ne için? Kim için?
Birçoklarının dini var ama dünya için yaşıyorlar. Tıpkı bu dünyanın zevklerini yaşamak için. İbadetlerini yapıyorlar ama hayatları yalnızca bu dünyaya konsantre olmak. Bazıları var ki onlar, bu dünyada yaşıyorlar, bu dünyanın içinde yaşıyorlar ama onlar Ahiret’e konsantre olmuşlar. Allah(svt) ile buluşmak için o yolculuğa hazırlanıyorlar. Biz şimdi çok basit koyuyoruz ortaya, yargılanacaksın. Yargılama günü olacak, hesap günü olacak. İlk önce yargılanacağın şey, hesaba çekileceğin şey o kutunun içindeyken, mezarlığa taşınırken mezara gelmeden birçok sorular sorulacak sana. Mezarın içinde de birçok soru sorulacak. Zannetme ki, ben şimdi buradayken bana sorulacak bütün bu soruları ezberleyeceğim, öldüğümde hatırlayacağım. Böyle değil. Bu şekilde çalışmıyor.
Melek sana soracak mezarda “Senin Rabbin kim?”. Rab ,sana ne mana ifade ediyor? Cevabını bildiğini zannetme. Hayır, sen kime hizmet ediyorsun, kime ibadet ediyorsun, kime tapıyorsun? Birçok insan kalplerinde ne varsa -dilindeki, aklındaki değil – açığa çıkacak. Birçokları, “En yüksek Rab benim.” diyecek. Firavun gibi. Çünkü onlar yalnızca kendileri için yaşayıp, kendilerine hizmet ediyorlar. Soru geldiği zaman Rabbin kim diye, bunu ezberleyeceğini zannetme. “Peygamberin kim, milletin ne?”. Bunları ezberleyip hatırlayacağını zannetme. Birçok çeşitli manası var. Sen kime hizmet ediyorsun, kime kulluk ediyorsun. Birçokları kendilerine kulluk ediyor. Birçokları nefislerine, arzularına köle. Ya da başka insanlara ya da bu dünyaya hizmet ediyorlar. Allah(svt)’a hizmet etmiyorlar. Sen cevabı bildiğin halde belki günde 5 vakit namaz kılıyorsun ama hayatını yalnızca bu sisteme hizmet için hayatını yaşıyorsun. O zaman diyeceksin “Ben bu sisteme hizmet ediyorum.”. Sana soracaklar “Hangi millete aitsin?”. İçinde bulunduğun millet zannetme. Çünkü Peygamber Efendimiz(asm)’in ümmeti, özellikle bu ahir zamanda, bütün o şeytani kötülükleri işleyenler, daha önceki bütün ümmetlerin, Adem(as)’dan İsa(as)’a kadar, yapılan bütün itaatsizlikler, yanlışlıklar, günahlar burada var, bu zamanda var. Bu millet, bu ümmet yapıyor bunu. Milyonlarca insan o milletleri takip ediyor. Anlıyor musun?
Lut(as)’in kavmi, onlar yanlış yaptıkları o işlerle biliniyorlar. O kavmi takip eden insanlar yok mu şuanda? İbrahim(as)’in kavmi, ki onlar Nemrut’u takip ediyorlardı. Buna inanan insanlar yok mu şuanda? Ama onlar diyorlar ki “Biz peygamberlere inanmıyoruz, biz kendi kendimizi yöneteceğimize inanıyoruz.”. “Eğer bir Rab varsa, ilah varsa onun krallığı gökyüzünde, biz yeryüzündeyiz, bize karışma. Biz bu şekilde yaşıyoruz, siz  o şekilde yaşıyorsunuz. Biz sana karışmıyoruz.” Derler. Nemrut da böyle demişti. Estağfirullah. Öyle değil mi? Bizim ümmetimizin içinde yok mu öyle insanlar?
İsrailoğulları’nın, yoldan çıkmış olanları peygamberlere neler yaptılar? Bu zamanda insanlar yok mu öyle yapan? Evet var. Bu Ahir Zaman’ın karakterinden. Çok fazla açmak istemiyorum, çok konuşabiliriz ama anlayın. Nasıl hazırlanacağız, nasıl anlayacağız. Çok basite indirgiyoruz şimdi. Biz hesaba çekileceğiz. Yargılanmadan önce kendimizi yargılayalım. Başka insanları yargılama. Kendini yargıla. Tarikat’ta biz öğretiyoruz. Önünde yanlış bir şey görsen bile, otorite verilmediyse sana konuşma, bir şey deme. Bu senin dershanen değil. Sana konuşma izni verildiyse o zaman kişinin anlayacağı en iyi şekilde konuşmanın yolunu bilirsin. Herkes konuşabilir ama konuştuğun kişinin seni anlamasını sağlamak herkese verilmiş bir şey değildir. Kendini yargılayacaksın. Nasıl yapacaksın bunu? Basit. Her gün uykuya gitmeden önce otur, kendini yargıla o gün için. Hesaba çek. Aklından geçir. Başlangıçta uyandığında ne için uyandın? “Açtım, karnım açtı, kahvaltı yapmak istedim.”. Ne için ayağa kalktın? “ Sabah namazı için kalktım.”. MaşAllah çok güzel, mutlu ol. Sonra ne yaptın ? “Bunu yaptım.”. Ne düşündün, ne söyledin? “Bunu yaptım, bunu söyledim.”. Nasıl davrandın? Kendini yargılarsın. 5 dakika yeter sana. Aklından geçir bunları. Zannetme bu çok kolay. Kolay değil ama bunu yapabilirsin o 5 dakika sana yıllar sürecek olan nafile ibadetten daha hayırlıdır. Peygamber Efendimiz(asm)'in hadisidir bu. “Bir saat tefekkür, 70 yıllık nafile ibadetten daha hayırlıdır.” Diyor Efendimiz(asm).
Kendini yargıladığın zaman ne olur? Diyeceksin “Ben bunu yaptım Elhamdülillah, bunu yanlış yaptım Estağfirullah. Bunu düzeltmeye çalışayım, ben bunu yapmamalıydım, bu sözleri söylememeliydim. Bu şekilde davranmamalıydım. Allah(svt) beni bağışlasın.”. Belki tekrarlayacaksın bunu ertesi gün, belki hala diyeceksin Estağfirullah. Tefekkür ediyorsun. Bunu 40 gün yap, bana gel de ki “Hiçbir şey değişmedi hayatımda.” Bunu 7 gün yapmaya çalış.
Ne yapıyorsun? Kendini yargılıyorsun. O vakit işte kendini hesaba çekersin. O vakit Ölüm Meleği sana geldiği zaman hesabın yapılmıştır. Senin hesabın bu şimdi, biraz kredi kazanırsın, biraz borcun olur belki hesap defterini açtın Rabb’inin huzurunda. Sen iyi şeylere “Elhamdülillah” dedin, “Sen’den ya Rabbi bunlar.” Dedin. Kendin için kredi alma, kötü yaptığın şeylere de “Nefsimdendir, Estağfirullah ya Rabbi, bağışla beni. Niyetim bir sonraki zamanda daha iyi yapmak.” de. Kendini düzelt. O vakit hazırlanırsın. Basittir. Hazırlanmış olursun. Çünkü bir kere bunu yapmaya başladığın zaman anlamaya başlarsın. Niçin yaşıyorum ben bugün? Bugün ne için yaşadım? Birisi robotsal bir alışkanlık haline mi getirdim bunu yoksa bunu Allah(svt) için mi yaptım? Aynı şeyleri her gün yapabilirsin. Dişlerimi fırçalarım, kahvaltımı yaparım, işe giderim gelirim. Ama sen bunları Rabb’ini hatırlayıp, Rabb’in için yaptığın zaman ilk uyandığında kendini eğiteceksin, Şehadetini yenileyeceksin. Çünkü Allah(svt) sana yeni bir hayat veriyor. O yüzden Peygamber Efendimiz(asm)’in sünneti bizi koruyor. Bu bir zikirdir. Bize Rabb’imizi hatırlatıyor. Sünnet, yalnızca bir alışkanlık ve seremoni değildir. Bize hatırlatır. Uyandığında Rabb’ini hatırlarsın. Tuvalete girerken Rabb’ini hatırlarsın. Sol ayak ile girersin. Sünnet’tir bu. Temizlik yaparken Rabb’ini hatırlarsın. “Estağfirullah” dersin, şükredersin. Kendini temizlerken Rabb’ini sürekli hatırlarsın. Arabana bindin ve ya otobüse bindin, işe gidiyorsun, Allah(svt) için yapıyorsun. Helal rızkını kazanmak için gidiyorsun, Rabb’ini hatırlıyorsun ve Allah(svt) “Onlar Rabb’lerini hatırlar.” Diyor.
“Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı anarlar.”
(Al-i İmran Suresi, 191)
Rab’lerini hatırlarlar. Yalnızken de, insanlarlayken de hatırlarlar. Marketteyken de, kendi başlarını otururlarken de hatırlarlar. Allah(svt) bizden bahsediyor. Bunu yaptığın zaman Allah(svt) senden bahseder. Anlıyor musun? Zannetme ki biz Allah(svt)’tan bahsetmemizin bir manası var, Allah(svt) bizden bahsederse ki Allah(svt) “Beni hatırlarsanız tek başına, ben de sizi tek başına hatırlarım. Bir grup içinde hatırlarsanız Ben’i, Ben sizi çok daha büyük bir melekler grubuyla hatırlarım. Ben’i hatırlayın, Ben de sizi hatırlarım.”. Bu şekilde işte ölümü de hatırlayacaksın yaptığın her şeyde.
Her namaz kıldığında kendine de, bizi Şeyh Efendi eğitti, Peygamber Efendimiz(asm) söyledi, “Namazını son namazınmış gibi kıl.” Kendine hatırlat bunu. Bugün 5 kere namaz kılacaksın, 5 kere ölümü hatırlayacaksın. Ölümü hatırlamak seni daha canlı tutmalıdır. Gafletten uyandırmalıdır. Düşüncesizlik, akılsızlıktan uyandırmalıdır. Seni daha canlı hale getirmelidir. Çünkü bizler bu yanlış bölgelere çekilmek istemiyoruz. Kendini düzeltemezsin zaten o bölgelerde. Anlıyor musun? O vakit işte bunu yaptığın zaman bizim etrafımızdaysanız yaptığınız küçük şeylerde senin üzerine atlarız. Çünkü büyük şeyleri yanlış yapmıyorsun. Küçük şeyler ama biz şimdi arındırılmaktan konuşuyoruz. Küçük şeylerden, yanlış şeyler yaptın mı “Senin neyin var?” deriz. Her şeyi düzgün yapıyorsun, namaz kılıyorsun, oruç tutuyorsun, zikir yapıyorsun ama şeytan ve nefsin şimdi geliyor, seni bu kapıdan alaşağı etmeye çalışıyor. Bütün pencereleri kapattın, kilitledin. Ama küçük bir fare deliği bıraktın, oradan giriyor. Biz de “Yapma.” Deriz. Küçük ama ona küçük diye bakma. O küçük çatlaktan girip her kapıyı açabilir. Demek ki daha uyanıklık halinde olmalıyız inşAllahu Rahman. Anlıyor musun? Bağışlama dile. O vakit insanlarla olan ilişkilerin de iyileşir. “Öleceğim nasılsa niye ben bu kişiye kızıyorum, niye ben bu kişiden nefret ediyorum? Tamam bu kişi belki canımı sıkıyor.” Dersin. Ben demiyorum ki “Herkesi kucaklayacaksın.” Evet can sıkıcı biri ama neden bu huzursuzluk seni rahatsız etsin? Kalbine niçin öfke getirsin? Niçin karanlık getirsin sana? Seni niçin kötü ruh haline soksun? Biliyorsun, bu kişi iyi değil senin için. Biliyorsun bu yılan zehirli, tehlikeli. Senin vazifen o yılandan nefret etmek değil, gidip o yılanı öldürmek değil. Senin vazifen dikkatli olmaktır. O vakit onu dengeleyebilirsin. Anlıyor musun? O vakit birbirinizle geçinebilirsiniz. Her şey seni rahatsız ediyorsa, sana dokunan her şey canını sıkacaksa nasıl kendini parlatabilirsin?
Şeyh, dergahtaki herkesi ve her şeyi kullanır seni parlatmak, cilalamak için. Yalnızca sohbet olduğunu zannetme. Sohbetin dışındaki her şey de sohbetle alakalıdır. Müridte akıl ve zeka olmalıdır. Aklını kullanmalıdır. O yüzden sen bu yoldasın. Aklın var senin, bunu kullanmalısın inşaAllah. Allah hepinize rahmet etsin. Fatiha. Selamun Aleyküm ve rahmetullah.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
17 Mart 2017 Cuma.
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
BismillahirRahmanirRahim
Bütün Hamd-ü Senalar Alemler’in Rabb’i olan Allah(cc)’a dır. Bütün Hamd-ü Senalar kullarına yakın olan Allah(cc)’a dır. Bütün Hamd-ü Senalar kullarının çağrısını duyan Allah(cc)’adır. Bütün Hamd-ü Senalar kullarını koruyan Allah(cc)’a dır. Bütün Hamd-ü Senalar, Habibi’ni kullarına rehber olarak gönderen Allah(cc)’a dır.
Ve bütün Esenlik ve Selam Seyyidina Muhammed(sav), Allah(cc)’ın elçisi, Allah(cc)’ın Peygamber’i ve sevgili kulu,O’nun nurundan nur olan Peygamber Efendimiz(sav) üzerine olsun. 
Bütün Esenlik ve Selam, onun şerefli ailesi ve mübarek ashabının üzerine olsun. Bütün esenlik ve selam, Dört Halife, Hz. Ebu Bekir Es-Sıddık(ra), Hz. Ömer El-Faruk(ra), Hz. Osman El-Ğani(ra) ve Hz. Ali El Murtaza(ra) ve onları son güne kadar takip edecek olanların üzerine olsun.
Ey Müminler! Ey Müslümanlar! Ey Ümmet-i Muhammed! Rabbimiz Allah(cc), bize Yüce Kur’an’da soruyor;
BismillahirRahmanirRahim
“İman edenlerin, Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine ki kitap verilenler gibi olmasınlar.” 57/Hadid-16
Ey Müminler! Rabb’imize teslim olmak için ne kadar bekleyeceğiz? Kalbimizi Allah(cc)’a vermek için daha ne kadar bekleyeceğiz? Allah(cc)’ın sevgisinden daha ne kadar uzağa kaçacağız? Allah(cc) bizi çağırıyor. O’nun çağrısına cevap vermeyi ne kadar bekleyeceğiz? 
Ramazan’ın son günlerindeyiz. Ramazan’ın on gününde, en kudretli gece, Kadir Gecesi gizlidir. Allah(cc),Cennetleri ve yeryüzünü yaratan ve o yarattıklarının üzerindedir. O gecede yer yüzüne iner ve sorar;” Allah(cc), yalnızca  Kadir Gecesi’nde değil her gecede Allah(svt) yeryüzüne iniyor ve diyor “Kim beni çağırırsa, ona cevap vereyim. Kim benden dilerse, ona veririm. Kim benden af dilerse, onu bağışlarım.” Allah(svt)’ı biz çağırıyor muyuz? Bu ümmet, Allah(svt)’ı çağırıyor mu? Bu ümmetin içinde bulunduğu durum, 1400 yılın en kötüsüdür Onursuzluk, utanç ve zulümle kaplanmışız. Ama nereden yardım istiyoruz? Ağlayarak, yalvararak Rabbimiz’den mi yardım diliyoruz? Yoksa Allah(svt)’ın sevmediklerine, İslam’ı yıkmak için yarışanlara mı koşturuyoruz? Bizim Atalarımız, dedelerimiz Allah(svt)’a koştular. Onlar, Resulü’nün peşinden koştular. Ondan sonra da Allah(svt) dostlarının peşinden koştular. Bunu yaparken yeryüzünde de, Cennetlerde de şeref buldular. Allah(svt)’a koşmakla, dünyadan kaçmakla, onlara bu dünyanın ve Ahiretin hazineleri verildi.
Ramazan’ın 17′si, Bedir Savaşı’nın Yıl dönümünü geride bıraktık. O günde ne oldu? İslam dünyasında o gün hatırlanıyor m? 313 Sahabe ve Peygamber Efendimiz’in(sav), Kureyş’in 1000 kafir askerine karşı savaştılar. Sahabelerin silahları, zırhları, atları da yoktu. Düşmanın her türlü silahı vardı. Ama Sahabilerde Allah(svt) ve O’nun Peygamberi(asm) vardı. Sahabilerin, Allah(svt) ve O’nun Resulu’ne olan aşkları vardı. Birbirleri için kardeşlik bağları vardı. İslam için arzuları, tutkuları vardı. Bu tutku tüm bencillik duygularını yok etti, sildi.Ve onların bu sahip olduğu, en kuvvetli silahtan daha kuvvetliydi. Bu yüzden Allah(svt) onlara zafer verdi. Allah(svt), ilahi huzurunda düşmanları karşı savaşmaları için. Ve savaş meydanında zafer Müslümanlar’a verildi.
Bedir’den önce Peygamber Efendimiz(sav) çadırına girdi ve bütün gece Allah(svt)’a çok çok uzun bir dua yaptı. Allah(svt)’a yalvarıyordu. O, Peygamber olduğuna güvenmedi ve Alla’a yalvardı. Habibullah, Allah(svt)’ın her şeyi yaratma sebebi, o Rabb’ine, yaratıcısına yalvardı. Müslümanlar’ın başarısız olmaması için, yenilmemesi için dua etti. Ellerini gökyüzüne kaldırdı. Öylesine ellerini çok kaldırdı ki cübbesi sırtında yere düştü. Öylesine bir dua yaptı ki Hz.Ebu Bekir Es-Sıddık(ra)’ın kalbi kırıldı ve dedi ki “Yeter Ya ResulAllah, Allah(svt) sana verdiği sözü tutacaktır. Peygamber Efendimiz(sa) ne istiyordu, ne için dua ediyordu. Diyordu ki “Ya Rabb’i sana yalvarıyorum. Bana verdiğin sözü tut. Eğer bu bir avuç Müslümanın yok olmasına izin verirsen, yeryüzünde sana ibadet edecek hiç kimse kalmaz.”
O, 313 Sahabe savaşa gidiyordu. Peygamber Efendimiz(sav)’in Mekke’deki çektiği çilelerin meyvesi onlardı.13 yıldır insanları, Allah’a davet ediyordu, Hakk’a, adalete çağırıyordu. 13 yıl boyunca, insanları nefsten, zulümden uzağa çağırıyordu. Ve Bu yüzden işkence gördü, acı çekti. Bunun neticesi de, 313 mümin oldu. Peygamber Efendimiz(sav) Rabb’ine yalvarıyordu. Diyordu ki “Zafer kazanmamıza İzin ver Ya Rabbi. İzin ver ki Sen’in için yaşayabilelim ve vazifemizi devam ettirelim.”
Ve o müminler palmiye ağaçlarının dallarını koparıp savaş meydanına koştular. Zenginlik ve toprak için savaşmadılar .Bir millet için ya da ülke için savaşmadılar. Onlar Hakk için savaştılar, adalet için savaştılar. İslam’ın ışığını korumak için savaştılar. Kölelerin, öksüzlerin, kadınların hakları için savaştılar. Hakları elinden alınmış olan herkes için savaştılar. Öylesine karanlık bir zamandı ki bu, tüm dünyayı kaplamıştı. Karanlığa karşı İslam’ın nurunu korumak için savaştılar.
Ey Müminler! Arap, Türk, Hint ya da Avrupalı fark etmiyor. Eğer “La ilahe illaAllah, Muhammeden Resullullah” diyorsan o müminler, senin atalarındır. O şehadet, onların bize mirasıdır. Ama bu zamanın Müslümanları o güzel mirası Yalnızca asilik etmek istedikleri için, şımarık çocuklar gibi terk ediyorlar. 
Bu Ramazan Ayı, Ümmetin ayıdır. Öyle bir ay ki bu Allah(svt) müminlere merhametini gösteriyor. Rabb’imizden yüz çevirten şeyleri hayatımızdan çıkarmalıyız. Ramazan, ruhaniyetimizi nefsin ağırlığından kurtarmak içindir. Rabb’imize yükselmeye başlamamız içindir. Ama Ramazan ayında bu ümmetin haline bakın. Allah(svt), bize bunu söz veriyor ama biz Allah(svt)’a karşılığında ne söz veriyoruz? Sözümüzü tutuyor muyuz? Çünkü Ramazan bundan daha fazlasıdır. Ramazan toplumu bir araya getirir. Onları yeniden Cemaat ve ümmet haline getirir. Birbirleriyle bir arada otururlar. Birbirlerini ziyaret ederler. Birbirleriyle teravih namazı kılarlar ve bu fakirle zengin arasındaki farkı siler. Ramazan insanların arasındaki tüm bir sene boyunca olan yaraları iyileştirir, Ramazan, cemiyeti bir araya getirir.
Ramazan bütün ümmet içindir. Ramazan bu ümmeti parlatmak içindir ki Peygamber Efendimiz(sav)’i yeniden sunulabilsin, temiz ve saf bir şekilde ve Peygamber Efendimiz(sav)’in ümmetini temiz ve saf gördüğü zaman onun kalbine hoşnutluk verir. Hadis-i Şerif’te öyle demiyor mu ?
”Sizin amelleriniz bana sunulacaktır. Amellerinizde iyilik görürsem Allah(svt)’a şükrederim. Kötülük görürsem de sizin için Allah(svt)’tan bağışlama dilerim.”
Rahmetin Peygamberi(sav), amellerimizde iyilik mi, kötülük mü görüyor? Bu Ramazan ayında, ümmetin ayında iyiliği mi görüyor, yoksa yalnızca Allah(svt)’ın gazabını üzerimize çeken amellerimizi mi görüyor?
Peygamber Efendimiz(sav) uyarıyor;
“Sizden önce Cennetteki havuza gideceğim ve gelmiş olan her milletten daha çok takip edenlerim olacak. O yüzden beni utandırmayın.”
Sorumluluğumuz buydu hepimiz için. Bize ne oldu? Bu ümmete ne oldu? Oların tekbiri bir zamanlar dünyayı titredirdi. Ne oldu o ümmete? Kültür ve güzellik getiren bu dünyaya? Ne oldu bu ümmete Peygamber Efendimiz(sav)’in ismini her dağın tepesine altın harflerle yazan, her çöle taşıyana ne oldu? 1400 yıl boyunca ümmete başında şeref tacını, soyluluk tacını taşıyanlara ne oldu? Ahir Zaman’daki halimize bakın. Utanacak halimizi anlayalım. Bundan daha öteye bakmamıza gerek yok. 
Ramazan ayında, bu karanlık çağda merhamet ayı bozuldu. Zulüm ve acımasızlık ayına dönüştü. Birbirleriyle yemeklerini paylaşmak yerine insanlar kendi evlerinde tıkabasa yiyorlar. Zenginler kendi yediklerinden fakir kardeşlerine göndermek yerine saraylarında yüksek duvarlar dikiyorlar. Bu arada fakirler imamlara soruyorlar; “İftar ve sahurumuz bir tek aynı yemekse orucumuz kabul edilir mi?” Teravih namazlarını beraber kılmak yerine mescitlerde, gruplar kendi gruplarını kuruyorlar, çok önemli insanlar birkaç gece namaz kılıyorlar çünkü çok meşguller.
Bir zamanlar Allah(svt)’ın zikriyle dolu olan mescitler boşalmışlar. Çünkü insanlar evlerinde bütün gece yemek yiyip, televizyon seyrediyorlar. Bütün gün ve gece bununla meşguller. Krallar, halkın borçlarını, hafifletmek ve açlıklarını gidermek yerine, bu ayı kendi insanlarının üzerine daha fazla acımasızlık uygulamak için kullanıyorlar. Ve şimdi Müslüman milletler de birbirleriyle olan bağlarını koparıyorlar. İslam düşmanlarını hoşnut etmek için Şehadet kelimesinin altında birleşmek yerine kapitalizm ve kar bayrağının altında, dünya ve arzuları için toplanıyorlar. Dünya budur. İçinde yaşadığımız dünya budur. Ahir zamandır bu. Bu o zamandır ki Allah(svt)’ın hiçbir koruması yoktur. Çünkü Allah(svt)’ın yeryüzündeki gölgesi kaldırılmıştır. 100 yıl önce kaldırıldı. Fakir yanıyor, zengin televizyondan izlerken Burma’da Müslümanlar katlediliyor, dünya izlerken. Onlar Müslüman ülkelere sığındıkları zaman geri çevriliyorlar, istenmiyorlar. Suriye’li çocuklar kendi nefeslerinde boğuluyorlar, gökyüzünden zehirli kimyasallar yağarken ve onların komşuları, şehrin öbür tarafından, onların ölümlerine kadeh kaldırıyorlar. İmanlarını korudukları için Müslümanlar, dışlanıyorlar toplumdan.
Dünyadaki Müslüman milletler olarak İkinci Cahileye Zamanı’nın ünvanı verildi bize, karanlığın. İnsanlar boş konuşuyorlar. Allah(svt)’ın sınırlarını korumakla yükümlü olanlar, ezilmişler için konuşmakla yükümlü olanlar onlar konuşmak yerine kralların kapısında bekliyorlar. Onların tabaklarından dökülecek kırıntıları arıyorlar. Şöhret ve tanınma arıyorlar şereflerinin karşılığında. Peygamber Efendimiz(sa) dedi ki ”Bir zalimle beraber yürüyen, onun zalim olduğunu tam olarak biliyor ve onu kuvvetlendirmek için çalışırsa İslam’ın dışına çıkmıştır.” Bizim halimiz böyle olmamalıdır.Peygamberimiz’in(sav) ümmetinin hali böyle olmamalıdır. İnsanlığın içinden çıkmış en iyi ümmetin hali böyle olmamalıdır. Bu ümmet böyle değildi. Razaman’ımız böyle olmamalıdır. Hayatlarımız böyle olmamalıdır. Bedir’in, Uhud’un ve Hendek’in topraklarını kanlarıyla sulayanların bizlere bıraktığı miras bu olmamalıdır. Allah(svt)’ın sevgili kulu bütün gece sabahlara kadar, ayakları şişene kadar dua edenin bize bıraktığı miras bu olmamalıdır.
İmam El Busiri, ”Gecelerini ayakları şişene kadar ibadetle geçirenin sünnetine ben zulüm ettim. Mübarek karnına açlık sebebiyle taş bağlayanın sünnetine ben ihanet ettim.” diyor.
Bu zulüm, bu söz İmam El Busiri’nin mirası değildir. Doğru yoldaki sultanların, Osmanlı Padişahlarının mirası değildir. Uluabatlı Hasan, İslam’ın sancağını İstanbul’un kalelerinin tepesinde vücuduna oklar girerken onun torunları bu sancağı düşürsün diye taşımadı. Atalarımız, bedenlerini ve ruhlarını Allah(svt) ve Peygamberi’nin yolunda çocukları Mevla’dan uzaklaşsın diye taşımadılar.
Ey Müminler! Hayatımızın yolunu, yönünü değiştirmeliyiz ki Peygamber Efendimiz(sav) amellerimizi gördüğü zaman, Allah(svt)’a şükreder.
Allah(svt) buyuruyor;
BismillahirRahmanirRahim
“Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah(svt) onlarda bulunanı değiştirmez.”
Bir kere şerefli olanlar, o şerefi şerefsizliğe değiştirdikleri zaman tekrar o hallerini değiştirene kadar ümmetten olamazlar. Bu ümmet Kıyamet Günü’nde yaratılmış en kıymetli ümmettir. Allah(svt, geceleri yeryüzüne iner ve sorar; “Kim ban dua ediyor ki ona vereyim.”
Ya Rabb’i şahit ol ki biz sana dua  diyoruz. Ya Rabb’i biz İslam’ın sancağını yeniden kaldırmayı diliyoruz. SAhbe-i Kiram’dan jenarasyonlar boyunca Osmanlı atalarımızdan gelmiş olan o mirası istiyoruz. Ya Rabb’i Sahibul Sayf’ın bize bıraktığı vazifeyi taşımayı diliyoruz ki yüzümüz olsun, geri döndüğünde onu karşılayabilsin.” Amin.
Ey Müminler! Dışarıdan gelebilecek şerefi ve tatmini aramayın. Bütün şeref ve tatmin bu yoldadır. Şeyh Efendi diyor ki; “Hiçbir korkunuz olmasın. Şeytandan korkumuz yok. Allah(svt)’tan korkumuz var.” 
Biz Allah’tan korkuyoruz. Çünkü Allah(svt)’ı seviyoruz. Allah(svt)’la olan ilişkimizi koparmak istemediğimi için korkuyoruz. Bizi cezalandıracağı için değil. O, bizi cezalandırmaz. Biz O’na iman ettik ve O’nun ve O’nun dini için elimizden gelenin en iyisini yapmayı deniyoruz. O’na göre yaşa. Bu dünyayı bir Cennet görürsün. Ahirette de melekler seni güle oynaya karşılarlar ve ” Cennete, Allah(svt)’ın bir sevgili kulu daha geliyor. Cennet daha iyi oluyor.” derler. Cennettir budur. Çünkü Allah(svt)’ın sevdikleri orada olduğu için Cennet, Cennet olur. Allah(svt)’a sevgili olursan bu dünyada bir Cennet olur. Allah(svt)’a sen sevgiliysen, hepimiz Allah(svt)’a sevgili olursak, bu dünya bir Cennet haline dönüşür.
Ya Rabb’i bizi de sevdiklerinden eyle. Şimdi ve sonsuza dek. Bu Ramazan’da duamızı kabul eyle. Amin.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
16 Haziran 2017
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
1 note · View note
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
Anlayış nedir? Nasıl Anlarız?
BismillahirRahmanirRahim
Tarikatuna Sohbet vel Hayrı fil Cemiyet. Tarikatımız sohbet üzerine kaimdir. Cemaatte hayır vardır. Ve şeytana ve nefsine karşı kurşunları bulmak, sadece cemaat ile mümkündür. Cemaat ve ibadet arasındaki fark nedir? Cemaat olmak, ibadettir. ibadet ederken ne yaptıklarını, neden yaptıklarını anlamıyorlar. Ben kimim? Neye karşı savaşıyorum? İbadet etmek için kime karşı savaşıyorum? 
Sohbet, ibadetlerimi anlamamızı sağlar. Çünkü Allah(svt) ile aramızda yetmiş bin perde var. Sayısıyla uğraşmayın. Biz bir perdeyi bile daha kaldıramadık. Ama perdelerin neler olduğunu, bizi durduran şeyler nelerdir, anlamaya çalışmalıyız.  . Allah(svt) ile aramızdaki perdeler nelerdir? Çok şey var. Yalnızca nefsin bile milyonlarca tuzağı, hilesi var. Yalnızca nefs de değil. milyonlarca var. İnsanlar bunu anlamıyor. Kitaplardan okuyarak anlayabilirler. Ama, “Böyle oturduğunda, nefsinle oturuyorsun.” dediğimizde ya da “Böyle konuştuğunda nefsinle konuşuyorsun.” dediğimizde "Hayır, ben nefsimle konuşmuyorum." diyor. O zaman daha kendimizi bile görmüyorsak, nasıl anlamaya başlayabiliriz ki?
“Anlayış nedir, nasıl anlarız?” diye bir soru soruldu. 
Anlamak nereden gelir, kimden gelir? Bizden mi gelir? Anlayış, Allah(svt)'tan geliyor. Anlayış, ilmin bir parçasıdır. Allah'(svt)ın ismi El- Alimdir. Verecek olan O'dur. Başka bir yerde aramamıza gerek yoktur, Allah(svt)'tan gelir. Bizden geldiğini söylersek, bu nefstir.
İnsanlar anlayabilir ama hangi seviyeden anlarlar? Hayvani seviyede mi anlıyorsun? Nefsani seviyesinden mi anlıyorsun? Şeytani seviyeden mi anlıyorsun? Yoksa melekler katından mı anlıyorsun? Nasıl anlamak istersen her seviyeden anlayış vardır? Sohbet meclisinde bulunmuyorsan, anlayamazsın. Yoksa nefsine göre anlarsın. Çünkü sana yol gösterecek kimse yoktur.
"Benim haritam var, şuraya gitmem lazım." deyip, rehberin olmadan yola çıkıyorsun. Oraya yüzerce kez gidip gelmiş olanlara sana yolu göstermesini istemiyorsun. “Hayır ben okuyabilirim." diyorsun. Kendi başına gidersen, kaybolursun. Birçoğumuz New York'a inip, çıkıyoruz, değil mi? "Rehbere ihtiyacım yok. Benim GPS’im var" diyorsun. GPS kullandığımız halde kaçımız kaybolduk? Çünkü artık yalnızca o makineye bakıp, düşünmüyorsun. Makine "Sola dön" diyor sana. Hiçbir şey yoksa bile "Dön" dediği için dönüyorsun. Pek çok kişi bu yüzden kaza yapıyor. Bu da bir anlayıştır, ama yanlış bir anlayıştır. Nasıl anlayablirsin? Nasıl doğru anlayacaksın?
Allah’ın anlayışında anlayabileceğimizi söylemiyoruz. İmkansızdır. Nasıl anlayacağız o zaman? Peygamber Efendimiz(sav)’in bize gönderilmesiyle, O bizim anlamamızı sağlayacak, yaşamamızı sağlayacak. Sünnetlerini izlememizi sağlayacak. Yani O’nun ümmetinden olarak, onun gözüyle, onun diliyle onun kulaklarıyla, onun kalbiyle anlayabiliriz. Yani gerçek bir anlayışa erişmek için, Peygamber Efendimizi’in yolunu anlamamız lazım. Yüzde yüz onun gibi olamayız ama onun sünnetini takip ettiğinizde nefsine bir perde koymuş olursun. Dünyaya bir perde koymuş olursun. Bir rehberi, Peygamber Efendimiz’i  izlediğin için şeytana bir başka perde koyarsın.Çünkü sen Peygamberimiz'i(sav) takip ediyorsun. Yani nasıl anlayabilirsin? Onun gözleriyle.
Biz bir Şeyh'i takip ediyoruz. “Şuraya otur!” (Şeyh, müride sesleniyor.) Sohbeti bölüyorsun ve diğer insanları rahatsız ediyorsun. Bu da nefstendir. Nefs diyor ki "Oraya oturma, buraya otur." Önemi yok. Bir şey olduğunda, herkesi izliyor. Neden müdahele ediyorsun? İnsanlar kolayca; "Ben hiçim.” diyor, ama davranışlarır tersini gösteriyor. Bu da bir başka tuzaktır. Pek çoğu gitti. “Ben çok aptalım. Ben en aşağı seviyedeyim." diyor ama davranışları tersini gösteriyor. Oyun oynuyorlar. Rehber,"Canım kardeşim, lütfen." demek için orada değil. Sana güzel kelimelerle konuşmaz. Belki bağırır, çağırır. Tıpkı ağacın altındaki adam gibi. Atın üstünde Allah(svt)'ın Evliyası atıyla geliyordu Bir adamı ağaç altında uyurken gördü. Ağzından içeri yılan girdi. Adam uyuyordu. Atlı; “Bu adam ölecek, bir şey yapmam lazım." dedi ve atıyla adama doğru koşturdu. Kamçısıyla adama vurmaya başladı. Adam uyandı "Ne yapıyorsun? Ne yaptım ben sana?" dedi, "Neyi yanlış yaptım?"dedi. "Koş" dedi atlı, adam koşmaya başladı. "Seni tanımıyorum bana niye bunu yapıyorsun?” dedi. Atlı, “Koş, vakit yok. Anlamıyorsun.Koş vakit yok.” dedi. “Şimdi dur ve bu çürük elmaları ye!" dedi. Adam yemeğe başladı. Kamçılamaya devam ediyordu. Sonra yine "Koş" dedi. Birkaç dakika daha koştuktan sonra kustu. Çürük elmalarla birlikte yılanı da kustu. Adam, “Ben senin Şeytan, zalim olduğunu düşündüm. Senin zulmeden biri olduğunu düşündüm ama Allah(svt) seni hayatımı kurtarman için göndermiş." 
Bizim nefsimiz bundan da kötüdür. Çoğumuz içimizde yılan olduğunu bile bilmiyor. Çoğunluğumuz kendimizi melek sanıyoruz. Bir şey söylediğinde, "Ben mi, bana mı söylüyorsun?" diyor. Kimin anlayışını alacağız? Uyuyan adamın anlayışını alırsan kaybedersin. Kendini yok etti. O atı süren adamın anlayışıyla bakarsan, daha geniş bir açıdan anlarsın. Anlayışın nefsani anlayıştan gelmez. Dünya anlayışından gelmez. O anlayışa ulaşabilmek için sohbette olmalısın. Bir rehbere sahip olmalısın ve hizmet edebilmelisin. Anlayabilmelisin. İzleyeceksin, kendini oraya koyacaksın. Sana daha çok şey söyledikçe, kendini daha çok yükselteceksin. Perdeler koyacaksın, daha çok zorluk çekeceksin. Belki o bir süre sonra, o kişi sana, "Hoşuna gitmiyorsa önemli değil. Ben sana açıkladığım halde dinlemiyorsun, uyuyorsun değil mi. O zaman uyu!" diyecek. Ve o zaman o yılan bizi öldürecek. 
Allah(svt) buyuruyor. Kulum, vazifelerini yerine getirmeye başladığı zaman, bana sevgili olur. Bunları yaptığımız zaman, bütün namazları, oruçları, yapmamız gereken her şeyi yaptığımızda yüzlerce doğru şeyi yapmalıyız. Yüzlerce yanlış şeyleri terk etmeliyiz. bunları yaparsan Allah(svt)'a sevgili kul olursun. Ama Allah(svt) diyor ki "Benim kulum bana daha da yakınlaşır." Evet bu soru dün de soruldu, Allah(svt)'a yakınlaşmak üzerine. Allah(svt) bize her zaman her şeyden yakındır. Biz Allah(svt)'a nasıl yakınlaşırız? Allah(svt) buyuruyor, “Ona farz kılmadığım şeyleri yapmaya başladığı zaman kulum bana yakınlaşır.” Allah(svt)’ın üzerimize farz kılmasına gerek yok. Kalbin çalışıyorsa, O’nun sana söylemesine gerek yoktur. Kalp böyle çalışır.
Şeyh Efendi dergahta bize bunu öğretmeye çalışıyor. Kalbin çalışmalıdır. Şeyh sana yapman gereken her şeyi söylerse, bunun ne faydası var? Hala bir eşeksin o zaman. Kalbin çalışmıyor. Tarikatın bütün amacı kalbini çalıştırmaktır. Allah(svt) buyuruyor, "Senin üzerine kanun koymadığım şeyleri yapmaya başladığın zaman kalbin çalışır ve bana yakınlaşırsın." O zaman ne olur Allah(svt) buyuruyor, "Ben senin gören gözlerin, konuşan dilin, işiten kulakların, dokuanan ellerin, yürüyen ayakların olurum.” Anlıyor musun? Bu Hadis-i Kudsi devam ediyor.Biz bunu şimdi daha fazlasını açıklamayacağız. 
O zaman Rabbani olursun, Allah(svt)'a yakınlaşırsın. Allah(svt) bizi ilahi giysiyle donatır. Allah(svt) ilahidir ve rahmet giysisiyle bizi donatır. O zaman tutkumuz çoğalır. Allah(svt) bize Sabır sıfatını verir, daha sabırlı oluruz. Öfkelenmezsin, daha çok tembelleşmessin. İmkansızdır. Eğer öyle oluyorsan yanlış yoldasın.Ya yanlış tarikatı takip ediyorsun ya da Tarikatı değil de nefsini takip ediyorsun. Her şeyi doğru yaparsan yapman gerekenleri doğru yaparsan. Ondan fazlasını da yaparsan, anlayış gelmemesi imkansızdır. Rabbi’nin Peygamber(sav)’nin senden ne istediğini anlamıyorsan, Şeyh'inin senden ne istediğini anlamıyorsa, kalbin çalışmalıdır. Hava değişmelidir. Sana gelmelidir. Bütün amaç burada kalbimizin açılmasıdır.
Nedir o anlayış? Şeyh'inin gözleriyle gör, Şeyh'inin diliyle konuşmaktır. Tıpkı Peygamber Efendimiz(sav)’den gelen bir örnektir. Şeyh'imiz bize Peygamber Efendimiz(sav)’in sünnetini öğretiyor. Takvayı öğretiyor. Nasıl? Kolay ve kısa yol ile öğretiyor ve bunu yaptığın zaman. Bunu yapmadığında eşeğin anlayışında kalırsın. 20 yıl eşek anlayışında olursun. Çünkü onun gözleriyle bakmayı reddediyorsun. Basit şeylerle başlayacağız. Onun diliyle konuşmuyorsun. Manası Şeyh Efendi Osmanlı Türkçesinde "Dilini kalbinin arkasına koy." diyor. Onlar boş konuşmazlar. Dillerini kalplerinin arkasına koyup yoklarlar. Konuşma kalpten gelmelidir. Anlamıyorsan Şeyh'inin sünnetini nasıl takip edeceksin, Peygamber(sav)'in sünnetini nasıl takip edeceksin?
Bu insanları robota çevirmek değildir. Hayır. Herkesin kendi eşsizliği vardır. Herkesin kendi sırrı vardır. Bu bir mucizedir. Çünkü 2 milyar insan varsa, Peygamber Efendimiz(sav)'i takip eden, 2 milyar insan hala Allah(svt)'ın tekliğini şahitlik ediyorlar. Kaybolmazsın, yok olmazsın. Yeniden meydana çıkarsın ki yeniden ortaya çıktığında kendi gerçek halin olursun. Bu sahte halimiz değil. Gerçek halin. Allah(svt), Kalü Bela’da yarattığı halin ve daha fazlası ve sana daha büyük açılımlar gelir. Bu birisini taklit etmek değildir, kendi gerçek halini bulmaktır. Yolumuzu, gideceğimiz yolu bulmaktır. Nihai gideceğimiz yeri. Bu önemlidir yoksa herkes kendi nefsiyle düşünürse dışarıda nefs tutuyorsan hiçbir anlayış gelmez. Hiçbir şey değişmez.
Şeyh'imin yanında, onun nasıl izlediğini, nasıl konuştuğunu, insanlara nasıl davrandığını izledim ve her şeyi O’ndan öğrendim. Öğrendiğim her iyi şey ondandır. Bunu yapmıyorsan niye buradasın?Özellikle bu Cemaatte.Şeyh arabayı sürüyor, biz yalnızca arkada oturup tadını çıkarmıyoruz.Şeyh diyor ki"Birçok insanın sürücüye ihtiyacı var. Niye beni arkadan izliyorsun? Gel benim nasıl sürdüğüme bak." der.pek çok kişinin taşınmaya, korunmaya ihtiyacı var. Bu dünyadan Mevla'ya, Peygamberler’in vazifesi budur. İnsanları dünyadan, Mevla’ya emniyet içinde götürmek. Cemaat'in fonksiyonu budur. Yalnızca müzik çalıp mutlu olmak değil. Vazife vardur. İnsanların Kıyamet Günü'nde, birbirleriyle kavga ettiği o günde gerçek müminler birbirleriyle kavga etmeyecekler. Kurtarmak için insan arayacaklar. Eğer senden o vasıf yoksa şu anda zannetme ki "Ben öyle yüksek bir kişiyim ki Kıyamet Günü şefaat vereceğim." deme. Kendine bak şimdi insanlarla şimdi kavga mı ediyorsun, eğer yapıyorsan Kıyamet'te de Ahiret'te de kavga edeceksin. Sen rahat hissediyorsan, kolay hissediyorsan, öfkeden uzak duruyorsan, sinirlenmiyorsan o vakit aday olabilirsin Kıyamet Günü'nde onlara. Bu Allah(svt)'ın Peygamberlerinin, Evliyalarının vazifesidir Şefaat vermek.İnşAllah, bizim rehberimiz var. Sende bu anlayış varsa değişir. Daha çok özürler, bahaneler buldukça kendine daha çok önüne perdeler gelir. Bunu yapmayız İnşAllahu Rahman.
Bütün hedefimiz Rabbimize temiz geri dönmektir.Ramazan'ın hürmetine Allah(svt) bizi temizlesin inşAllah.Yaptığımız her yanlışlıklar içinde Allah(svt)'tan sonsuz rahmetinden, korumasından diliyoruz.Peygamber Efendimiz(asm)'in yüzü suyu hürmetine ve Şeyh'imizden bizi korumasını.Kuvvetli ve sakin olanlardan eylesin bizi, sabredenlerden.
Fatiha.Selamun Aleykum ve Rahmetullah.
Sorunuz var mı? 
İnşAllahu Rahman bu kadar yeterlidir. İyi Ramazanlar geçirin, haftaya görüşürüz inşAllah, Allah(svt) bize ömür verirse, haftaya gelecek birkaç gün çok kıymetli günlerdir. Alışveriş, yiyip içme peşinde koşmayın. Boş şeylerle koşmayın. Mescitleri doldurun. Evlerinizi mescitler gibi hale donatın. Mezara çevirmeyin. Bir yere oturun daha çok ibadet yapın, fazla konuşmayın insanlarla. Kendinizi geri çekin. Bunlar itifak günleridir. Niyetinizi yapın. Ben bugün itikafa gireceğim niyetini yap. Her namaz kıldığın zaman bu niyeti yap.Yapabildiğiniz kadar çok yapın.Bizler aciz kullarız.Allah(svt) kolaylık verir bize inşAllah.
Peygamberimizin yüzü suyu hürmetine.Bize o merhameti bağışlar inşAllah.
Fatiha.Selamun Aleyküm ve Rahmetullah.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
16 Haziran 2017
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
Namaza Nasıl Konsantre Oluruz?
BismillahirRahmanirRahim
Namaza nasıl konsantre olurum diye sordun. Namaz esnasında konsantre olmaktan bahsediyorsak, bu aslında diğer herhangi bir şeye konsantre olmakla aynı şeydir.
Destur. Bunun cevabını daha önce verdik ama yeni bir şekilde soruyorsun, biz de ona bağlı kalmaya çalışacağız inşaAllah. Hem sizin hem de benim bir şeyler öğrenebilmemiz için, bunu insanların anlayacağı şekilde açıklamaya çalışacağız.
İnsanlar namazlarında huşuyu bırakıyorlar. Huşuyu yitirmeyin, Salah için odağınızı yitirmeyin. Hayatta odaklanmadığın zaman, yaptığın işe odaklanmadığın zaman, zikre odaklanmadığın zaman, günlük hayatında yaptığın şeylere konsantre olmadığın zaman, namaza durduğun vakit ona da konsantre olamazsın. Ama günlük hayatına konsantre olabildiğinde, “Şu anda çalışıyorum ve bunun dışında başka hiçbir şey yapmayacağım,” dersin. Çoğumuzun böyle bir konsantrasyona ihtiyacı var. Ardından, "Şu anda zikr yapıyorum. Zikr, Allah'ı anmak, Allah ile beraber olmaktır. Başka hiçbir şeyle beraber olmayacağım. Bir takım şeyler üşüşüyor, onlara engel koyacağım. Bir şey geliyor, onu engelleyeceğim," diyeceksin. Başka şeylerde odaklanabilmeyi başardığın zaman, sıra Namaza geldiğinde de odaklanabilirsin.En azından, hiç olmazsa arkandan bir şey yaklaştığı ve Allah ile arana girmeye çalıştığı zaman oraya bir engel koyarsın.
Fakat neye konsantre oluyoruz? Bütün mesele bu. Neye odaklanıyoruz? Eğer dersen ki namaza konsantre olmaya çalışıyorum, namazda neye konsantre olmaya çalışıyorsun? “Ben Allah (svt) ile beraber olmaya konsantre olmaya çalışıyorum,” diyorsan, o zaman samimi olmalı ve "Ben Rabbime bu şekilde mi yaklaşıyorum? O’nun önünde böyle mi duruyorum? O’nun önünde böyle mi giyiniyorum? Böyle mi abdest alıyorum?" diyeceksin. Namaza durmadan önce hazırlaman gereken birçok şey var, değil mi? O yüzden zikir, insanlara büyük bir rahmettir. Zikir, yaptığın bütün amellerin özüdür. Bütün ibadetlerin hakiki özüdür zikir. Çünkü zikir Allah (svt) ile beraber olmaktır; Allah (svt)’yı anmaktır. Namaz kılıyorsan, günde yüz kere eğilip kalkabilirsin belki ama Allah (svt)’yı hatırlamıyorsan, tek hatırladığın işin ya da kendi sorunların ise Allah ile beraber olmuyorsun demektir. Diyelim ki çok fazla dua bilmiyorsun, neyin nasıl yapılacağını çok iyi bilmiyorsun ama herşeye bir engel koyup, "Sadece seninle birlikte olmak istiyorum ya Rabbi," dediğinde o zaman kabul görür. Çünkü Allah (svt) senin kalbine bakar. Kalbini hazırla. Orası Allah(svt)’ın tahtıdır.
Allah (svt)’ın tahtı, önünde eğilip kalktiğımız bir yer değildir. Allah'ın tahtı Kabe’de de değildir. Allah'ın Tahtı nerededir? Allah (svt)’ın tahtı senin kalbindedir. Eğer namaz dışında kalbine dikkat etmiyorsan, "Kalbimde böyle gereksiz bir şey var. Kalbimde şu arzu var, şöyle bir öfke var," demiyorsan, bu şekilde yapmıyorsan, namaz kılarken herşey başına üşüşecek demektir. Çünkü Salah, yani namaz, Allah (svt)’yı kalbine oturması, kalbine gelmesi için hazırlama zamanı değildir artık. O vakit geldiğinde, O (svt) çoktan oraya inmiş olmalıdır. Tabii ki Allah'ın indiğini söylemiyoruz. O'nun Rahmeti orada bulunmalı. Herkes her şeyi çok hafife alıyor. Bilmiyor musun ki yaptığımız her namaz ya da zikirde... Herkes her şeyi çok hafife alıyor. Bilmiyor musun bu kıldığın namazı alıp semanın birinci katına götürecek melekler var? Birinci semada bir melek var. "Hayır," der, "Geçemezsin. Bu zikr, bu ibadet geçemez." Böylesine hassas bir yeri bırakın, Amerika'daki herhangi bir okula bile öylece giremezsiniz. Öylece etrafta dolaşamazsınız, değil mi? O halde yaptığımız her şeyin doğrudan Allah (svt)'ya ulaştığını nasıl düşünebiliyorsunuz?
Zikrlerimizi, ibadetlerimizi Allah (svt)'ya ulaşmaktan alıkoyan nedir diye namazın dışında da düşünüyor, buna odaklanırsak, o vakit, "Ya Rabbi," diyeceksin, "ben senin aciz kulunum. Elimden gelen ancak bu. Senin sevgili kullarını takip ediyorum. Nasıl ki onlar Senin İlahi Huzurunda bulunuyorlar, Peygamber Efendimiz (sav)'in nalınlarının altındaki toz gibi onların ayaklarının altında olmamıza izin verirsen, biz de Senin İlahi Huzurunda bulunabiliriz ya Rabbi." Nalınlarının altındaki toz Arş üzre basıyor ve İlahi Huzur'da bulunuyordu. Allah (svt)'ya Arş'ta sordu, "Nalınlarımı çıkarayım mı?" Allah, "Hayır," dedi, "Ayaklarını basmanla, nalınların ile Benim Arşım şereflenir." Bizler onların ayağının altındaki toz olmaya çalışıyoruz. Bu yüzden bunu (Nal-ı Şerif'i) takıyoruz. Gösteriş olsun diye değil.
Onların ayağının altındaki toz olmanın da belli şartları var elbette. Kimse, "Toz olayım," deyip de dağ gibi dimdik duramaz. Yapamaz. Peki bunu her gün bize kim hatırlatacak? Eğer bir rehberin yoksa kim hatırlatacak? İşte bu yüzden, bir rehberin olmadığında çoktan bir yelere geldiğini zannedersin. "Ben tozum, ben hiçbir şeyim, şöyleyim böyleyim," diyebilirsin, ancak aslında çoktan bir şeyler olduğunu zannediyorsun sen. Birisi sana bir şey dedi mi, "Hayır. Bu nasıl olur? Ben daha iyisini bilirim," dersin.
Birinci kat semada melekler soracak. Hadis bu. Melekler ne soracak biliyor musunuz? "Bu kişi şimdi namazını kıldı. Allah rızası için mi kıldı yoksa dünya için mi kıldı?" Kim samimice kılıyor, dünya için kılmıyor ki? Yalnızca bir avuç insan, "Sadece Seni memnun etmek için kılıyorum. Karşılığında hiçbir şey beklemiyorum," diyecek. Amellerimizi semaya taşıyan melek, "Dünyası için kılıyor namazı," dediğinde melek, "Yeryüzüne geri gidin ve namazını yüzüne çarpın. Kabul etmiyoruz," diyecek. Bunun birçok farklı seviyesi var ve her birinde melekler farklı sorular soracaklar. Eğer geçemezseniz, geri yüzünüze çarpılacak. Üçüncü, dördüncü kat... Böyle gidiyor.
Hz. Ali (kv), “Kişinin dini arkadaşının dinine göredir,” diye buyurur. Kiminle arkadaşlık ediyorsan, arkadaşların kimse, her neyi ikrar ediyorlarsa ve dinleri  her neyse, senin de dinin odur. Niçin Cemaat içindeyiz? Niçin bu Tarikatın içindeki bir Cemaatteyiz?  Çünkü arkadaşlarımızın Allah (svt) Dostları olmasını istiyoruz. Arkadaşlarımızın bu dünya ve arzularımız olmasını istemiyoruz. Yeter. Zaten bu yüzden buraya geldik. Bu kadarı yeter. Bütün hayatımız boyunca öyle yaptık zaten, değil mi? Hala yetmedi mi? Tamam; yirmi yıl, otuz yıl, kırk yıl. Yetmez mi? Ne zaman uyanacağız? Uyanmak istemiyorsan, uyu. Mezarında seni uyandıracaklar. O vakit güzel güzel uyandırmayacaklar. Seni büyük acılarla, işkencelerle uyandıracaklar.
O halde sizin kim olduğunuzu belirleyecek olan, kiminle beraber olduğunuzdur. Senin kim olduğunu bu gösterir. Çünkü yalnızca Allah Ehad'dır. Allah Bir'dir. Allah Tek'tir. Bizler değil. Benzersiz ve eşsiz olarak yaratılmış olmamıza rağmen Cemaat olmamız bildirilmiştir. Ve Allah (svt), "Herhangi bir Cemaatte olun," demiyor. Futbol cemaatinde ya da bir spor cemaatinde veya dünyevi bir cemaatte olun demiyor. "Salihlerle birlikte olun," diyor. Salihler kimdir? Kuşkusuz her ne yapıyorlarsa, birbirleri için değil, nefsleri için değil, Allah rızası için yapanlardır onlar. O hale geldiğinde bile buna karşı savaşırlar. Eğer o topluluğun içindeyseniz, o topluluğa kim önderlik ediyorsa, liderleri kimse, o kişi her neredeyse, siz de orada olacaksınız. Bizim liderimiz Şeyhimizdir. Onun lideri onun Şeyhidir; bu Peygamber Efendimiz (asvs)'a kadar böyle devam eder. Onunla olan beraberliğinizi bozmayın. Beraberinden ayrılırsanız, Kabe'nin içinde 24 saat ibadet de etseniz o emniyeti bulamazsınız. Çünkü o Allah Dostları, Meleğe gidip, "Bu kişi benim Müridimdir. Bırakın geçsin," diyebilir.
Kendi acizliğimizin farkına varabilmek için Tarikata giriyoruz. Bu yüzden bir rehberi takip ediyoruz. Tarikat, kendi gücünün farkına varmak için değildir. Evet, kendi gücünü farkedersin ama bu nefsinin, senin egonun gücüdür. Tarikat, acizliğimizi keşfedebilmek içindir. Ancak acizliğini idrak ettiğin zaman doğru bir şekilde, "Allahu ekber" diyebilirsin. İmanının güçlü olmasını istiyorsan Cemaat ile ol. Sohbette ol. Manası budur. Sohbette bulun. Allah, ya Camii'dir, Bir Araya Getiren'dir. Ne o zaman, ne şimdi ne de gelecekte bir başımıza, yalnız kalmayacağız. Her daim bir liderin arkasında cemaat olacağız. Saflar halinde bir liderin arkasında dirileceğiz. Peki ne zaman yalnız kalacaksın? Kendi başına sorguya çekildiğin vakit. O vakit yalnız oalcaksın. Eğer bir topluluk içindeyseniz, eğer Evliyaullah'ın rahmet ve koruması altındaysan, kendi nefsinle mücadele ettiğin müddetçe senin için çok kolaylaşır. "Çok basit bir şey bu, hem istediğimi yaparım hem de bir Şeyhi takip ederim," diyemezsin. Birçokları böyle yapıyor. Canları ne isterse onu yapıp, "Şeyhim benim için dua edecek," diyorlar. Hayır. Şeyh Efendi bize bunu öğretmiyor. Mesul olacaksın. Sorumlu olacaksın. Ancak günün sonunda, kendimizi soktuğumuz bu beladan kurtulabilmek için Mübareklerin şefaatini bekleyeceksin. O yüzden Cemaat ile olun inşaAllah.
Görüyor musun? Cemaatte kimin Allah Dostu olduğunu bilmiyorsun. Herkes Amin diyor. O kişi min dediğinde her şey açılır. Kendi başımıza yapamayız. Biz pek bir şey yapamayız ancak Mübareklerin yardımıyla başarabililriz. Çok kolaydır. Böyle Rahmet görülüyor inşaAllah. Allah beni affetsin size rahmet etsin inşaAllah. Allah Şeyhimizin makamını yükseltsin, her daim ayaklarının altında olalım inşaAllah. Allah bize emniyet versin, fitneden uzak tutsun, Bu Mübarek ayı baş tacı edelim. Allah yanlış olan her şeyi, yanlış niyetleri ve yanlış amelleri çekip alsın. Allah beni affetsin, dünya ahiret, bizi her zaman Şeyhimizle beraber eylesin.
Ve min Allahu Tevfik.
El Fatiha.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
2 Haziran 2017
1 note · View note
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
BismillahirRahmanirRahim
Tembellik, nefsimi besler.Her ne yapmak istiyorsam, o nefsimi besler.İnsanlarla beraber olmam, bana Allah(svt)’ı, Peygamber’i(asm) hatırlatmayan insanlarla beraber olmam nefsimi besler.O zaman anlarsın, ne kadar ev ödevi yapmalısın.İşte Cİhadül Ekber budur.En büyük cihad budur.Çünkü nefsine karşı savaşıyorsun.O zaman görürsün nefsimi benim ne açık bırakıyor.Buradasın, dünyadasın sen.Nefsimi nefret ettiren şey nedir?Nefsim neyi yapmak istiyorsa onun tersini yap.Nefsin 24 saat uyumak istiyorsa bunun tersini yap.”Benim nefsim internette olmayı istiyor, boş şeylerle uğraşmak istiyor, kendimi durduramıyorum.”Tam tersini yap.Bir kere tersini yapmaya başladığın zaman kendini beslemeye başlarsın.O zaman bakacaksın adım adım.Etrafındaki insanlar kimler?Nefsimi besliyorlar mı, ruhumu mu besliyorlar?Nefsimi besliyorlarsa o insanlardan uzak dur biraz.Gerçekte hiç kimse Kıyamet gününde Allah(svt)’a diyemez “Sen beni terk ettin, yalnız bıraktın.Bana bir Peygamber, bir Salih kişi göndermedin.”diyemez.Kimse diyemez bunu.”Beni yalnız bıraktın.”Şeytanı suçlayamaz hiç kimse, kimse bunu diyemez.Çünkü en az bir şekilde Allah(svt) bize akıl vermiştir.Zeka verdi ki o zeka tarikatta bu aklı kullanman lazım.Bu sihir değildir.O aklı kullandığın zaman İmanın, mütevaziliğin gelir ve Allah(svt)’ın kuvveti de sana gelir.Yalnızca mucizelere bağlanırsan, aklını kullanmazsan, her şeyi denedim diyorsun ama hiçbir şey denemedin.”Birkaç yüz dolar vereyim sana, bana bir dua oku.Her şey düzelir.”deme.Hiçbir zaman böyle olmadı.Hiçbir zaman da böyle olmayacaktır.Her kim bunu sana, bu sözü verirse, bu tıpkı bir uyuşturucu tacirine gidersin, para verirsin, sana bir uyuşturucu verir, kısa bir müddet mutlu olursun ama bu da geçer.Anlıyor musun?Devam eder böyle.Şimdi 5 yıl geçti.5 yıl önce buraya geldin.Diyebilir misin, “Kesinlikle 5 yıl daha beklemeliyim, buraya bir daha gelmek için.”Hayır hiç kimse, Allah(cc) bize akıl verdi.Birazcık insanlığı olan hiç kimse diyemez ki “Yanlış bir hareketi yaptıktan sonra, bu yanlış şeyi yaptıktan sonra iyi hissediyorum, bunda hiçbir suçluluk duymuyorum”diyemez.İnanmayan kafir kişi bile çok fazla içki içtiği zaman, uyandığı zaman Allah(svt) ona öyle bir baş ağrısı verir, uyanır ve ne der?Ne yapar?Ertesi gün ne yapar?Pişman olur.Ve pişmanlık çok önemli bir parçasıdır, tövbe etmenin.Bu kendi başına bir merhamettir.Diyemezsin “Oh çok harika bir gece geçirdim” diyemezsin.Hayır.Allah(svt) oraya koydu onu.Her ne yanlış şeyi yapıyorsan, Allah(svt) o pişmanlığı oraya koymuş.O pişmanlık tövbe etmede çok önemli bir şeydir.Tövbe etmezsen eğer Allah(svt)’a meydan okuyorsun.O zaman senin İmanın çıktı senden, insanlığın da çıktı senden.O zaman senin için yalan, yanlış, doğru şey olmaz.Senin hoşnutluğuna giden her şeyi yaparsın.Şimdi diyemezsin.”Evet, kesinlikle çok zordu benim için.5 yıl daha beklemeliyim bir daha gelmek için.” diyemezsin.İyi bir şey yaptığın zaman bilirsin, iyi olduğunu bilirsin.Kötü bir şey yaptığında onun kötü olduğunu da bilirsin.Eğer iyi bir şey yapmak senin çok uzun zamanını alıyorsa, otur ve düşün.Kendine sor.Nedir bu?Çok zor bir şey mi benim bu iyi şeyi yapmam, benim için.Tabi bunu yaptığın zaman Şeytan sana oyunlar oynar.Nefsin önüne engeller koyar, daha zor gelir sana.Bir sonra yapmak istediğin zaman işte bu böyle devam eder.Ta ki sen bunu bozmaya karar verene kadar.Şeyh Mevlana ne diyor?”Nefsine karşı mücadele verdiğin zaman, ilk defasında çok zordur,” bu soru bize daha önce de geldi.Birisi sordu.”Nefs nedir?” diye sordu.Kişiye bakıp diyemezsin, “Sen anlamıyor musun?”Biz anlamıyorduk buraya geldiğimizde nefsin ne olduğunu.Şimdi bize ilk defasında nefsine karşı mücadele etmeye çalıştığın zaman bir roketin harekete geçmesi gibi çok fazla enerji harcıyorsun ki yer çekiminden kurtulmak için.O kadar çok enerji harcıyorsun, savaşıyorsun ama bir kere belli bir mesafeye çıktıktan sonra yükseldikten sonra daha kolaylaşıyor.Biraz daha gittikten sonra motoru da kapatabilirsin şimdi.Çünkü bir başka çeşit çekim seni çekiyor ve oraya geldikten sonra bir karar vermelisin, belli şeyleri arkanda bırakmalısın.O roketi bıraktığın gibi.Çoğu şeyi bırakırsın genelde.Çok önemli olan şeyi, hayatında önemli olan şeyleri beraberinde taşırsın devam edersin.Uçmaya başlarsın o zaman.Yükselirsin.Bunlardır alman gereken adımlar ama dersen ki “Ben harekata geldim, her şeyi kapatacağım.”diyemezsin.Nefsini anlamıyorsun o zaman.Nefsine karşı savaşmıyorsun.Düşmanını o zaman küçük görüyorsun.Biliyor musun nefsini küçük görmek ne kadar tehlikeli bir şeydir ve nefs Allah(svt)’ın yarattığı en tehlikeli, en büyük düşmandır.Eğer bunu anlamazsan, ona karşı savaşamazsın ve düşmanımız çok hilelerle, tuzaklarla doludur.Yüzlerce, binlerce tuzak, hileleri vardır nefsin.Sen bu kısmı bitirdin zannediyorsun, başka bir kısımdan geliyor.Ben artık kibirli değilim diyorsun ama tembellik geliyor, tembel değilim diyorsun kibir oradan geliyor.Nasıl öğreneceksin bunları, bir yerden okuyup, düşünüp yapacağın bir şey değil.Youtube’da aptal bir video izleyip bunu uygulayamazsın.Bu çeşit bir eğitim, insanlar hasta oldukları zaman anladığı zaman çok ağır bir hastalığı var, hastanede olmalısın.Hastanenin dışında olamazsın.Hastanedeysen seni makinelere bağlarlar, 24 saat.Sendeki değişiklikleri izlemek için insanlar seni izleme altına alır.Ben burada hastanede olmak istemiyorum, dışarıda olmak istiyorum dersen bunu yapabilirsin ama daha hasta olursun o zaman.Demek ki gözetim altında olmalısın.Böyle olmalısın.Sen şimdi bir izleme altında değilsin.Ben öyle yapamam, hayat öyle böyle geçiyor dersin.Allah(svt) hiçbir zaman bizi zor durumlara bırakmaz.Biz öyle diyoruz.Allah(svt) bizi kolay durumlara da koyuyor mu?Senin niyetin iyiyse, doğruysa kuvvetliysen sana kapıyı açar Allah(svt).Ama bir çok insan kör olmuş.Allah(svt)’ın kapıyı açtığını göremiyor.Orada bir kapı var, o kapı da açıldığı zaman içeri girmek için koştur.İnşAllah bu kapı da bize hiçbir zaman kapanmaz.Bizler çok aciziz, çok kirli yaratıklarız.Siz ve ben her zaman hata yaparız.Ama Allah(svt) bizi hiçbir zaman Şeyh’imizden ayırmasın ve onun Cemaatinden.Bizim tarikatımız bunun üzerine kurulmuştur.Toplanma üzerine.Ve bu toplanmanın manası da budur.Cemaat olmanın.İnşAllah bu mübarek ayda biz o toplanmanın içinde olmak istiyoruz.Fiziki olarak herkesten ayrı kalmış olsak bile biz hala kalbimizde buradayız.Kalbimizden diğer her şeyi temizledik, o mübarek Cemaat’i oraya koyduk.Şeyh’imizi koyduk oraya.Bunu yapmak için de biraz zaman alır bu.Bir anda olmaz bu.Parmağını şıklatınca olacak bir şey değil.Allah(svt) kolaylık versin inşAllah.Fatiha.Selamun Aleykum ve Rahmetullah.Bu kadar yeterlidir inşAllah.Yarın görüşürüz. Selamun Aleykum ve Rahmetullah.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
8 Haziran 2017
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
BismillahirRahmanirRahim
Bütün Hamdü Senalar Adem(as)’ı elleriyle yaratan ve Ademoğluna şeref veren Allah’adır.Bütün Hamdü Senalar ilahi huzurdaki en şereflisi Seyyidina Muhammed(asm) Alemlere merhamet olarak gönderen Allah’adır ve bütün esenlik ve Selam kainatın Sultan’ı, elçilerin İmam’ı, Arap ve Acem’in efendisi, ilk ve sonuncunun Seyyidi, Hz.Hasan(ra) ve Hz.Hüseyin(ra)’in dedesi Seyyidina Muhammed(asm)’in ve onun şerefli ailesi, mübarek ashabının üzerine olsun. Özellikle dört büyük halifemiz Hz.Ebu Bekir Es Sıddık(ra), Hz.Ömer El Faruk(ra), Hz.Osman El Ğani(ra) ve Hz.Ali El Murtaza(ra)  ve onları son güne kadar takip edecek olanların üzerine olsun.Ey Müminler!Mübarek Cuma gününe hoşgeldiniz.Mübarek Ramazan ayının ilk Cuma’sına.Bu muhteşem bir aydır.Bu Allah(svt)’tan Peygamber Efendimiz(asm)’in ümmetine bir hediyedir.Özel vasıfları bu ayın, diğer aylarda görülmez.Peygamber Efendimiz(asm) şöyle diyor, “Ramazan geldiği zaman Cennet’lerin kapıları açılır ve Cehennem’in kapıları kapanır ve Şeytanlar zincirlenir.” Ve bir Hadis-i Kudside Allah(svt) şöyle buyuruyor “Oruç bana aittir ve onun ödülünü ben veririm.Bir kimse orucunu tutarsa bedeni arzularından uzak durup, yiyip içmekten uzak durursa benim rızam için, onların orucun onlara bir zırhtır.Onun ötesinde iki zaman vardır ki kul için birincisi; orucunu açarken ki, ikincisiyse Rabb’iyle buluştuğu zaman.”Hz.Salman El Farisi(ra) Peygamberimiz’den(asm) Hadis-i Şerif rivayet ediyor.Diyor ki “Ramazan’ın ilk birinci kısmı merhamettir, ikinci kısmı bağışlamadır, üçüncü kısmı ise Cehennem ateşinden azad edilmektir.”.Ey Müminler!Elhamdülillah bu mübarek aydayız ve şimdi Allah(svt)’ın merhametini arıyoruz o günlerin içindeyiz.Allah(svt) yüce Kuran’da şöyle buyuruyor Bakara Suresinde BismillahirRahmanirRahim “Kullarım sana Ben’i sorduğunda, söyle onlara ya Muhammed(asm) söyle Ben onlara çok yakınım.Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm.O halde kullarım da benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulsunlar.”SadakAllahül Azim.Allah(svt) kendini yüce Kuran’da şöyle tanımlıyor.”Rahman ve Rahim” olarak.İlk on günü  Ramazan’ın Yüce Kuran’da şöyle buyuruyor Rabb’imiz BismillahirRahmanirRahim “De ki Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım!Allah(svt)’ın rahmetinden ümit kesmeyin.Çünkü Allah(svt) bütün günahları bağışlar.Şüphesiz ki o çok bağışlayın çok esirgeyendir.”SadakAllahül Azim.Rabb’imizin merhameti sonsuzdur.Bu ayda ona koşturmalıyız ve o merhameti dilemeliyiz.Çünkü bizler kesinlikle kendisine zulmedenlerden olduk.O yüzden Hz.Yunus(as)’un duasını söylüyoruz.”La ilahe illa ente sübhaneke inne küntü minezzalimin.”Senden başka ibadet edilecek yoktur.Hamd sanadır ve şüphesiz ben zalimlerden oldum.”Bir kişinin Allah(svt)’ın merhametine ulaşması için ilk önce onu istemelidir ve Allah(svt)’ın merhametini arayan kişi de anlamalıdır ki kendisi zalim olmuştur.Kendine zalimdir kişi, başkalarına, ailesine,cemiyetine,Peygamberine(asm) ve Allah(svt)’a zalim olmuştur ve kişi bunun farkına varmazsa hayatını zalim olarak yaşamaya devam eder uyanmadan.O yüzden Hz.Yunus(as) Allah(svt)’a geldi ve dedi ki” Süphesiz ben zalimlerden oldum”.Allah(svt)’ın merhametini arayan kişi Allah(svt)’a mütevazilikle ve pişmanlıkla gelmelidir.Allah(svt) zalimlere merhamet göstermeyecek.Peygamber Efendimiz Hadis-i Şerif’inde şöyle diyor “Allah(svt) inşalara merhamet göstermeyenlere merhamet göstermez.” Ve onun bir başka hadisinde de şöyle diyor “Şüphesiz Allah(svt) merhametli olan kullarına karşı merhamet gösterir.” Demek ki bu Ramazan ayında Şeytanlar zincirlenmiş ve bizi kandırmak için orada değil ama kendimize sormalıyız.Benim doğam merhametli midir?Başkalarına merhametli miyim?Yoksa ben zalimlerden miyim?Zulmu mü takip ediyorum? Ve Allah(svt)’ın evliyası onlar bu soruyu nasıl cevaplamaları gerektiğini öğretiyorlar.Çünkü eğer kişi bu dünyayı zalim sıfatıyla terk ederse onun Ahireti tam bir felaket olur.Bugün bütün dünya zalim olmuş.Başkanlar,başbakanlar hepsi zalim.Evlerin içinde kişiler zalim ailelerine karşı.Yalnızca insanlara değil.Dünyaya da zulm ediyoruz.Zulmün de ödenmesi gereken bir bedeli var.Şeyh’imiz Sahibul Sayf Şeyh Abdulkerim El Kıbrisi El Rabbani(ks) bize öğretiyor.Diyor ki “Başlangıçta Adem(as) ve Havva Ana Cennet’teydiler ve Allah(svt) onlara konuştu.Dedi ki ‘Bu Cennettir, onun içinde kalın, yiyin için,Cennet’in tadına varın.O ağacın yanına gitmeyin.Eğer giderseniz zalimlerden olursunuz.’ve onlar bunu yaptı.Şeytan kandırdı onları.Şeytan Havva Annemizi kandırdı, Havva Annemiz de Adem(as)’ı kandırdı ve zalim oldular.Biz şimdi yeryüzünde yaşıyoruz.İnsanlara söylüyoruz “Zalimsiniz.”.Onlar başlarını kaldırıyor hemen.Allah(svt) diyor bize “Zalimsiniz.”.Niçin öfkeleniyorsunuz?Öfkeniz sizi kanıtlıyor, zalimsiniz.Öfkeniz gösteriyor hala zulmün tepesindesiniz.Aşağıya inmediniz.Eğer Allah(svt) Adem(as)’a Havva Annemizde zalim diyorsa onlara bizden ne haber?Eğer zalim değilseniz Cennet’e geri döneceksiniz.Zalim değilseniz Cennet’in kapıları sizlere açılacak dünyada.Eğer zalim değilseniz Cennet’i koklarsınız.Zulüm hakkında Allah(svt) şöyle diyor “Zalimleri sevmem.”Allah(svt)’ın sevmediği de o kişi kafirdir.Her zalim bir kafirdir ama her kafir bir zalim değildir.O kişi için bir kurtulma şansı vardır hala ama zalimler, onlar bağışlama dileyip ve samimiyetle af dilemezlerse bağışlanmazlar.Birçok insanlar yeryüzüne geldiler.İtaatkar oldular ve dünyadan zulümlerini bitirip gittiler ve Cennet’lerine döndüler.Birçokları da geldiler, zulümlerine devam ettiler.Bu dünyanın yükünü taşıdılar, yeryüzünde sıkıntı çektiler şimdi yer altındalar.Ölüm meleği size de bana da ulaşacak.Bugün yeryüzündesin.İstediğin her yere gidebilirsin izin verildiği müddete sana.Ama Allah(svt) buyuruyor “Zalimleri serbest bırakmayacağım.Onların ipini biraz salabilirim bir zaman ama elim onlara bir gün ulaşır.”İşte zalimlerin gerçeği budur.Zalimler onlardır ki Allah(svt) onları sevmez.Şeyh Efendi diyor ki “Her zalim bir kafirdir.”Şeyh Efendi kafirin tanımlamasını yapıyor.Diyor ki” Yanlış insanları sevme hatasına düşmeyin.Allah(svt)’ı sevmeyenleri.Yoksa siz de o kategoriye girersiniz.Kafir, o kişidir ki Allah(svt)’ın düşürdüğünü yukarı kaldırır ve Allah(svt)’ın yukarı kaldırdığını da aşağı indirir.”Manası değer gösteremez.Eğer Allah(svt)’ın hoşuna gitmeyen bir şeye kıymet veriyorsak Allah(svt)’ın sevmediği şeye o zaman Allah(svt)’a direk olarak asi olduk demektir.Siz o zaman kafir olursunuz.İmanınızı kaybettiniz.Her ne yaparsanız o imanınız sizi kurtarmaz.Çünkü Allah(svt)’a asi oluyorsunuz doğrudan.Ey Müminler!Bunlar ağır sözlerdir ve kendimizi yoklamalıyız bu sözlere göre.Bu Ramazan ayında,merhamet günlerinde kendimize sormalıyız.”Ben Müslüman ismini taşıyorum ama gerçekte kafir gibi mi yaşıyorum?”Allah(svt) bizi bundan korusun.Ben Allah(svt)’ın yüksekte tuttuğunu aşağı mı indiriyorum? Müslümaların haline bakarsak bu dünyada bugün, bunun olduğunu görüyoruz.Bu hastalık ümmeti etkiliyor.Allah(svt) habibi Seyyidina Muhammed(asm)’ı en şerefli kişi diye gönderdi.Ama bugün Müslümanları görüyoruz.Peygamberlerinin şerefini alaşağı ediyorlar.”Bir şey değil” diyorlar.”Karikatürünü çizebilirsin.Hanımları hakkında kötü konuşabilirsin, bir şey değil.”diyorlar.”Ona hakaret edebilirsin, onun dinin geri kalmış ve barbar “ diyorlar.Yavaş yavaş bu tavrı takınarak o şekilde yaşamaya başlıyoruz.O yüzden birçokları da diyor ki”Şeriat yalnızca teorik bir yapı” diyorlar.Şeriatı takip etmenize gerek yok, halifeliğe ihtiyacımız yok.Sultan’a ihtiyacımız yok.Kendi kanunlarımızı yapabiliriz.İnsani özgür kanunlar.O kanunlar Allah(svt)’ın ve Peygamberinin gönderdiğinden daha iyi diyorlar ve bu şeytanın fısıldamalarıyla yavaş yavaş iman kalpten çıkıyor.Küfür giriyor kalbe.O vakit evet insanlar zalim oluyorlar.Ve Allah(svt) merhamet göstermez zalimlere.Ey Müminler!Bunu tekrarlamaya devam etmeliyiz. “La ilahe illa ente sübhaneke inne küntü minezzalimin.”Zulmü kalbimizden çıkarmalyız.Çünkü zulüm Allah(svt)’ın huzurunda kabul edilemez.Allah(svt) diyor ki”Ben kendime yasakladım zulmü.”Zalimlerden olmayın.Allah(svt)’a tevazu ile gelirsek ve onun bağışlamasını, merhametini dilersek Allah(svt) bize merhametini gösterir.Diyor ki Hadis-i Kudsi’de “Ey Ademoğlu, Ben’i ne kadar çok çağırırsan ve umudunu bana bağlarsan Ben seni bağışlarım,sınırsızca.Ey Ademoğlu!Eğer günahlarınız göklere kadar yükselirse ve Ben’im bağışlamamı dilerseniz sizleri çekinmeden bağışlarım.Ey Ademoğlu Bana yeterli hatalarla, günahlarla gelirseniz yeryüzünü dolduracak kadar ve bana eş koşmadan huzuruma kadar gelirseniz sizce ben yeryüzünü dolduracak kadar bağışlamayla gelirim.Şeyh’imiz bize merhamet kapısında nasıl duracağımızı öğretiyor.Diyor ki”İki kapı vardır.Kapılardan biri merhamet kapısıdır, rahmet kapısıdır.Öbür kapı ise lanet kapısıdır.Allah(svt) bizi o kapıya koymuyor ama insanoğlu inat ediyor, o kapıya koşturuyor.Lanet kapısına.”Merhamet kapısında kalmanın en basit yolu daima Allah(svt)’ın verdiğiyle mutlu olmaktır.Elhamdülillah ya Rabb’i demek.Bana her ne veriyorsan en iyisidir.Şükreden kul olmak.Eğer şükreden bir kulsan hiçbir zaman o lanet kapısına dönmezsin.Şikayet kapısına dönmezsin.Merhamet kapısında duran insanlar Rabb’inden hoşnut olanlardır ve lanet kapısında duranlar ise şikayet edenlerdir.Bizler Rabb’imize şükrediyoruz.Allah(svt)’a.Bizi alemlere rahmet olanın ümmetinden eylediği için şükrediyoruz Rabb’imize.Allah(svt)’ın merhametine anahtar Peygamberimiz(asm)’dir, Şeyh’imiz diyor” Kendinize sorun,benim Peygamber(asm)’e olan sevgim nedir?Gerçekten o Peygamber(asm)’i seviyor muyum ben?Günde kaç kere uyanıklık makamında akılsızlıkla değil.Kaç salavat gönderiyorsun burada?Uyanıklık makamında Peygamber Efendimiz(asm)’e salavat gönderiyor musun?”Anla.Kendi kendine anlarsın bunu.İnsanlar anlar.Etrafındaki insanlar da anlar seni.Bazı değişik aktiviteler oluyor, sizinle.En kötü durumda bile olsan.Senden hayat gelir.Çünkü Peygamber Efendimiz(asm) o hayatı veriyor sana.Rahmeten lil Alemin.Allah(svt) onu rahmet olması için alemlere, bütün insanlığa, her şeye,bütün yarattıklarına rahmet olsun diye gönderdi.Ey Müminler!Bu ayda Allah(svt)’ın merhametinin peşinden koşmalıyız.Peygamber Efendimiz(asm)’e koşturmalıyız, onun varislerine.Zulmü kalbimizden çıkarmak için koşturmalıyız.Rabb’imizi hoşnut etmek için koşturan  kullarından olmayı dilemeliyiz.Rabb’imizden Ramazan’ımızı kabul etmesini diliyoruz.Amin.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
2 Haziran 2017
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
BismillahirRahmanirRahim
Kendini zorlarsın meleklerin o seviyesine çıkmak için.Ki Allah(svt) buyuruyor “Yaradılışımızda bizler meleklerden daha yüksekteyiz.Yaradılışımızda melekler bize secde etmek için vardırlar.Bütün bir sene boyunca bütün ümmet bunu uygularsa gelen bu rahmetleri bütün dünyanın üzerine inen bu rahmeti ki bu küçük bir şey değildir.Çok büyük bir şeydir bu.Çok büyük bir rahmet bu yine.Yalnızca Müslümanlara değil.Bütün dünyaya, kainata iniyor.Bu Ahir zamanda, bunu yok etmeye çalışıyorlar.Diyorlar ki, insanları kandırmaya çalışıyorlar, “Mutlu Ramazan, Ramazan hoşumuza gidiyor bizim de, Ramazan’ı biz nasıl noel yapılıyor onun gibi yapmalıyız.” diyorlar.Ramazan 24 saat olmalı diyorlar.Ramazan’da dünyadan uzak durmalısın.Kendini gündüzleri hiç olmazsa bu dünyadan geri çekmelisin.Geceleyin de yapabilirsin.Şimdi öncelikle Müslüman ülkelerde 24 saat seni dünyaya çekiyorlar.Bu dünyayı Ramazan ayında kutlamaya çağırıyorlar.Birçok reklamlar göreceksin televizyonda yiyecek üzerine Ramazan ayında.Birçok reklamlar göreceksin diyor ki, şimdi diyorlar”Bayramı kutlamak için her şeyi satın almalısın, her şeyi yenilemelisin.” Diyorlar.İmanını yenilemeyeceksin ama dünyanı yenileyeceksin.Yeni mobilya alacaksın, yeni onu bunu alacaksın.Kutlamak başka bir şeydir ama bunu aşırılığa götürdüğün zaman senin Ramazan’ın bahane olur.Daha çok dünyaya gömülmen için ve yanlış bir şey haline gelir ve çürük bir şey olur.Tabiki kutlamalıyız, tabiki mutlu hissetmeliyiz ama kendiliğinden biliyorsun kalbini ne daha çok dolduruyor.Kendini bu ayda geri çekmelisin.Allah(svt)’ı hatılamak için.Geri çekmelisin.Yoksa bu ayda bizim için Allah(svt)’ı hatırlamak yerine bu ayda dünyayı zevkleri hatırlarsın.Kişinin yapması gereken tek şey anlamaktır.Bugün geçti.Ne kadar vakit harcadım Rabb’im hakkında düşünmekle.Duygularla geçmek değil ama gerçekten ne kadar vakit harcadım Rabb’im ile.Rabb’imi, mezarımı ne kadar düşündüm.Ölüm meleği bir gölgedir.Bizi takip eder her zaman.Ne kadar düşündüm mezarım üzerine ve ne kadar düşündüm ne yiyip içeceğim, ne giyeceğim, ne satın alacağım, nelerin zevkine varacağım.Kimsenin sana bir şey söylemesine ihtiyacın yok.Otur bir yere kendini yargıla ve de ki “Ah bugün de kandırıldım gene.”Niyet yap ki “Hayır,yarın daha çok zaman harcayağım.Kendimi dünyadan özgür kılmak için biraz daha.Biraz daha Rabb’imle meşgul olmak içi.Bu yüzden Allah(svt) buyuyuyor,”Zikir insanlarıyla olun” diyor.Belki kendi başına zordur bunları yapmak.Ama etrafında zikir insanlarıyla olmaya çalış daha çok.Allah(svt)’ı daha çok hatırlamaya çalış.Onlar ayakta da dursalar Allah(svt)’ı hatırlarlar.Otururlarken Allah(svt)’ı hatırlarlar.Uzanıp yatarken Allah(svt)’ı hatırlarlar.Her ne yaparlarsa bu dünyada Allah(svt)’ı hatırlarlar.Her şeye “BismillahirRahmanirRahim” ile başlarlar.Her yaptıkları şeyde Şeyh’lerini hatırlarlar.Peygamber Efendimiz’e(asvs) salavat getirirler.Bu çeşit insanlarla meşgul olduğun zaman senin vücudun dünyadan olur ama kalbin Ahiretle olur.Ve Allah(svt) kalbimizde olanı bilir.Belki 24 saat dünya vazifesi yapıyorsun çalışıyorsun ama kalbin dünyada değil.Kalbin Allah(svt) ile.Çünkü zikir insanlarından öğreniyorsun.Biz demiyoruz ki “Zikir insanları mükemmeldir.”.Biz diyoruz ki, “Bunlardır, ilim arayanlar,onlardırlar Rabb’lerinin hoşnutluğunu ararlar.Peygamberlerinin(asvs) hoşnutluğunu ararlar.Mübarek kişilerin hoşnutluğunu ararlar yaptıkları her işte.Ve onların yaptıkları işler de ibadet olur.Onların amelleri ibadet olur.Ramazan neredeyse geldi, biliyorsun hissediyorsun havanın bile değiştiğini.Şeytanlar kilitlenmeye, hapse girmeye hazırlanıyorlar.Ve şimdi hazırlanıyorlar.Yanlış şeyleri hayatımıza bırakmaya hazırlanıyorlar ki onlar hapse girdiği zaman yanlış şeyler devam etsin burada.Kendinizi yakalamaya çalışın.Bazıları için yanlış alışkanlıklar bazıları için daha çok öfkelenmektir.Daha çok inatta durmaktır.Bazıları için çok sabırsız olmaktır.Kendi üzerinizde çalışmıyorsanız, kendinizi tanımıyorsanız, kitaplar üzerine çalışmayın.Kıyamet gününde bize bir kitap verilecek ki bu bizim hayatımızın kitabıdır.O kitabı açın ve mübarek aylarda Allah(svt) bize  bir fırsat veriyor.O kitabı açma fırsatı.Mübarek gecelerde, Regaip’ten Mirac’a o kitabı açmak.Ve Ramazan ayında iyidir o kitabı açıp kendi kitabımızı okumak ve her nerede hata yaptıysak Allah(svt)’a dua edelim.Onu çıkarsın oradan.Kitabımız yalnızca güzel, temiz amellerle dolu olsun.Kimse bizim için yapmaz bunu.Kimse bizim için yapamaz bunu.Biz kendimiz yapmalıyız bunu.Mirac bitti, Şaban bitti, bitmek üzere.En önemli günün Şaban’ın.Beraat’imiz, Allah(svt)’a onun merhametiyle bu ümmete veriyor.Ramazan’dan iki hafta önce.Eğer bu günü doğru taşırsan Ramazan’a temiz girersin zaten ve bizim sorumluluğumuz temiz olduğumuzdan emin olmaktır.Kendimizin üzerine ders çalışmalıyız.Kendi kitabımızı açmalıyız.Kimsenin başka kitabını açmayın.Kendinizi bilin.O vakit kendinizi bilirsiniz.Kişi kendini bilmediği müddetçe dört kitabı da bilse, yüzdört kitabı da bilse kendini bilemezse en cahil kişidir.Kendini tanırsan, kendini bilirsen, her gelen kitabı da tanırsın.Bütün kitaplardaki sır “La ilahe İllaAllah”tır.Kendini bildiğin zaman, nefsini ve Allah(svt)’ın ne olduğunu anladığın zaman anlamaya başlarsın.Hayatına uygularsın.”La ilahe illaAllah”’ın ne olduğunu koyarsın hayatına.Elhamdülillah Allah(svt), Büyük Şeyh’imize ,Şeyh’imize rahmet eylesin.Ki o bize öğretilerini bıraktı.Onlara sıkı sıkı tutunmayı diliyoruz.Destekleri üzerimizde olsun daima.Onların öğretilerinden uzak kalmayalım.Ki anlayabilelim,dünya hayatı nedir, Ahiret nedir.Dünün, bugünün ne olduğunu, yarının ne olduğunu anlamamız lazım.Daima onların yanında olalım, daima ayağının altında olalım inşaAllah, emniyette oluruz.İmanımızı kaybetmeyelim.Allah(svt) beni bağışlasın, hepinize rahmet eylesin Peygamber Efendimiz(asvs)’in yüzü suyu hürmetine.Fatiha.Selamun Aleyküm ve Rahmetullah.Sorunuz varsa sorun.
(Soru Soruluyor.)
Çocuklarınız olduğu zaman.Birçok ana babayla konuş.Onlar genellikle çocuklarına kendileri yetişirken, büyürken sahip olmadıkları şeyi vermek istiyorlar.Öyle değil mi?Önemi yok kim olduğu.Diyorlar ki”Ben sahip olamadığım şeyleri çocuklarıma vermek istiyorum.”diyorlar ve birçokları da bunu aşırılığa kaçırıyorlar.Birçokları da yalnızca bu dünya üzerine konsantre oluyorlar.Dünyada sahip olamadıkları şeyleri çocuklarına vermek istiyorlar.Diyorlar ki ben bunlara bunlara sahip olmadan büyüdüm şimdi çocuklarıma vermek istiyorum.Bu kontrol edilmediği zaman, düşünmediğin zaman, anlamadığın zaman, o zaman onları bulunmamaları gereken bir yere koyuyorsun.Bizler tasavvuf içindeyiz.Kalbimizden Allah(svt) dışında her şeyi temizlememizdir amaç.Kalplerimiz, çoğunluğun kalpleri çocuklarının sevgisiyle doludur ve onları bir idol haline gelir çocuklarının sevgisi.Tabiki çocuklarımızı sevmeliyiz.Ama onları mutluluğunuzun kaynağı haline getirirseniz, imanınızın kaynağı haline gelirlerse, bu dünyadaki varlık mananızın kaynağı olurlarsa onlara işte yalnızca Allah(svt)’a verdiğin değerleri vermeye başlarsın.Gerçekte onlar sizin çocuklarınız değildir.Allah(svt)’ın yarattıklarıdır onlar da.Allah(svt)’tır yaratan.Onlar bizim için nedirler?Emanettirler.Bize ait değil onlar.Onları biz yapmadık.Onların bir emanet olduğunu anlarsak, bize emanet edilenler olduğunu ve bir gün onları da onların sahibine geri vermemiz lazım.Çocuklarımız sevgi ile büyüyecek ama bizi kontrol altına almayacak.Kimdir çocuklarının sevgisini kalbimize koyan kimdir?Siz mi?Allah(svt)’tır sevgiyi yaratan.O’dur çocuklarımızın sevgisini kalbimize koyan.Eğer biz bunu anlayamazsak bu sevginin kaynağını Allah(svt)’tır O.Bunu anlayamazsak çocuklarımız bize idol olurlar ya da hanımlarımız. Malımız mülkümüz her şeyimiz bir fitne sebebi olur.Anlarsak eğer Allah(svt)’tan geliyor bu ve bunu dengeleyebilirsek bunu nasıl yapacağımızı o zaman anlarız ki yaptığımız her şey,hissettiğimiz her şey Allah(svt)’tan gelir her şey bize.Onlara olan sevgimiz artar ama Allah(svt) yolundan şaşırmadan yaparız bunu.Yoksa sonumuz felaket olur.Birçoklarımız diyecek ki “Çocuklarıma en iyi çocukluğu vermek istiyorum.En iyi mutluluğu vermek istiyorum.Bana verilmeyeni vermek istiyorum.”der.Bu doğal bir şeydir.Ama bu Cemaatin içindeyse Tarikattaysan biraz, kendini biraz sorgulamalısın.Tefekkürle gelir bu.Nedir bu en iyi çocukluk?Eğer bizler her şeyi Peygamber Efendimiz(asvs) yoluyla filtreden geçirmezsek.Analiz etmezsek, o zaman tasavvufu hayatımıza gerçekten uygulamıyoruz ve o zaman çok kolaydır bu.Birçoklarımız bakıyoruz çocuklarımız zikir yapıyor. “Ah keşke çocuklarımız yaşındayken Şeyh’imizle tanışabilseydik.Bütün bunları yapabilseydik.”diyoruz.Şimdi biz kendimizi yeniden ayarlıyoruz, çocukluk ne olmalıdır diye.Televizyonun bize gösterdikleri değil.Şimdi anlamaya çalışıyoruz.Peygamber Efendimiz(asvs)’in ne dediği.Onun öğretileri yalnızca yetişkinler için midir?Çocuklar için değil mi?Ehli Beyt’in çocukluğundan ne haber?Ashab-ı Kiram’ın çocukluğundan ne haber?Onlar birçoğu daha çocuk yaştaydı Peygamber Efendimiz(asvs) ile tanıştıkları zaman.Hatırlamalıyız.Bilmeliyiz.Biz büyürken Ramazan nasıldı?Ramazan’ı sevdiren neydi bize, sevdirmeyen neydi?Bu çocukların hiçbirini zorlamıyoruz bu Cemaatin içindeki çocukları.Hiç duydunuz mu benim bütün çocuklar sessiz olmadan ayakta “Otur oraya” dediğimi.Bütün çocukların hepsi burada oturup zikir yapmalı.Hepsi burada oturup namaz kılmalı, zikir yapmalı”.diyor muyuz?Hayır.Ben çocukları, ana babalarının zorlamasını da istemiyorum.Çünkü kalbin yoludur, bu yol.Ama onlar kimi takip edecekler?Çocuklar büyürken kimi takip edecekler?Öncelikle sizi takip edecekler.Takip etmelidirler.Çünkü onlara en yakın sizsiniz.Onlarla en çok siz vakit geçiriyorsunuz.O avantajınız var.Eğer Şeyh’imizi, iyileri siz takip ederseniz, EvliyaAllah’ı, hayatınızda, problem olmaz onlar için de.Ama çok fazla takip etmiyorsanız o yolu, ya da hiç takip etmiyorsanız, o zaman Allah(svt) dostlarından güzel bir etki gelmez çocuklara.Başka yerlerden gelir çocuklara etki.Bu Ramazan ayında çocuklarımız var, evet.Onlara Ramazan’ı nasıl seveceğimizi öğretin.Siz Ramazan’ı sevmelisiniz.Ramazan sizin için ne demektir?Kendinizi sorgulamaktan kaçamazsınız.Sizin için Ramazan, yiyip içmekten uzak kalmaksa sadece çocuğunuza bunu öğreteceksiniz.Ama eğer Ramazan sizin için daha büyük daha değişik, daha güzel bir şeyse bunu çocuklarınıza öğretmenin, açıklamanın da bir yolunu bulmalısın.Biliyor musun çocukların anlamasına ihtiyaç yok, sözlerle açıklamana gerek yok.Vücut dilinizden, davranışınızdan anlarlar ve bilirler neyin iyi olduğunu onlar için.Ta ki onlar dili öğrenene kadar.Kaç yaşında öğrenmeye başlarlar?Diyelim üç dört yaşında.Bütün bu zaman zarfında sizi izliyorlardı.Siz ne hissediyorsanız onlar da onu hissediyordu.Özellikle Ramazan ile olan ilişkinizi görürlerse o küçük yaşlarda Ramazan’ın ne kadar yumuşak ne kadar etkileyici olduğunu, vücudumuz ne kadar zayıflarsa yemek içmekten uzak kaldığımız zamanda kalp de o kadar yumuşar.Onlar bunun farkına varırlar.Sizi de takip etmeye başlarlar.Anlamaya başlarlar bunu.Anlayın,anlarlar dünyanın ne sunduğunu ve kendilerini de ona sunarlar.Dünyaya göre gitme.Dünyanın sunduğu şeylere göre.”Onları 24 saat eğlendirecek bir şeyler vermeliyim onlara”, hayır yapamazsın.Allah(svt) bu zamanı zalimlere vermiş.Kazanamazsın.Aynı oyunu oynamayın.Bize çok daha soylu bir şey verildi, daha sade ve basit, direk bir şey.Onların iftarı tecrübe etmesini sağlayın.Sadaka vermenin ne olduğunu tecrübe etsinler.İzin verin onlara.Vermeyi,zikir yapmayı tecrübe etsinler, sohbeti tecrübe etsinler.Gecenin bir vakti birazcık kalkıp sizinle ibadet etmenin tecrübesini etsinler.Sahur yemeği.Bu dinin içinde büyüyenlerimizin,hepimizin bu hatıraları vardır.Çok güzeldir o hatıralar.Nasıl annemiz ya da dedemiz bizi uyandırırlardı geceleyin.Biraz ibadet ederdik, anlamazdık kuralları ama mübarek o aylar çok kıymetliydi bizim için.Onlara bu ay üzerine güzel hatıralar verin.Sizi gördükleri zaman rahmetle dolduğunuzu, daha çok rahmet geldiğini, size değil, kendinizi değil ama bu ayı işaret edin.Onların yanlış bir şey yaptığını gördüğünüz zaman deyin ki “Yanlış bu yaptığınız ama rahmet ayı olduğu için bu ay sizi cezalandırmayacağım ama bilin,bu iyi bir şey değil yaptığız.”diyeceksiniz ve Allah(svt)’a ,Peygamber(asvs)’e, Şeyh’ine yönlendir çocuklarını.Bunu yaparsanız o bağlantı tamamlanır.İnşaAllah bu şekilde çocuklarımız da Ramazan’ın rahmetini çok uzaklarda aramazlar.İçinde bulurlar bunu.Anlıyor musun?Çok da fazla dışarılara gitmeyin.Çocuklar için şimdi özel bir şeyler pişirebilirsin onlar için.Onlar çocuktur.Çocukların oruç tuttuğunu gördüğüm zaman Kalb’im onlara gider.Bizler zorlamıyoruz çocuklarımızı.Onlar için üzülüyorum.Onlar için özel bir şeyler yapalım.Normal olarak birçok şeyi yiyemeyiz biz.Özellikle bu ülkede sıradan yiyecekler bizim için sağlıksız olmuş.Un,yağ sağlıksız olmuş.Yetişkinler olarak biraz daha sağlıklı yemeğe çalışmalıyız ve bilmeliyiz, iştah göze göredir.Televizyon gözlere hitap eder.Gözünü kapatırsan televizyon izlerken bir şey etkileyecek mi seni? Hayır.Hiçbir şey ve biliyoruz özellikle bu ayda yetişkinler için vücudumuza birazcık dinlenme fırsatı verelim.Sağlıklı yiyelim.İştahımızı karıştıracak şeyleri yemeyelim.İştahın çok değişik yolları vardır.İştah sahibi olmanın.O vakit biraz daha kolay olur.Çocuklara biraz bişeyler verin.Dergah’ta birşeyler her zaman hazırlıyorum ama kendinizden bilmelisiniz.Bu kadar yeterlidir deyin.O şekilde iftarın üzerine zıplamak yerine, içine dalmak yerine kendinizi çok ağır hissetmek yerine.İbadet etmeye enerjiniz kalmaz.İki üç gün içinde,Ramazan ayında mideniz küçülecek.Kendini daha çok yemeğe zorladığın zaman çok fazla yiyemezsin.O zaman o enerji yanacak daha fazla enerjin olur.Daha çok ibadet edebilmek için.Rahmet de böyle gelir inşAllah.Bu yolla çocuklar büyürken ve hatırlarlar Ramazan nasıldı.Annenle babanla oturup yüzleri temiz, merhametle dolu, birbirlerine yardım ederlerdi.Hatırlarlar.Sizi yaşatacak olan bu hatıralardır.Size enerji verir.Çocuklarınıza güzel hatıralar verin.Sorumlu oluruz inşAllah bunda.Allah(svt) kolaylık versin bize.Fatiha.Bu kadar yeterlidir inşAllah.Selamun Aleyküm ve Rahmetullah.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
19 Mayıs 2017
1 note · View note
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
BismillahirRahmanirRahim
Bütün Hamdü Senalar Alemlerin Rabbi olan Allah’adır.Bütün Hamdü Senalar tek eşsiz,sonsuz,yüce ve cömert olan Allah’adır.Bütün Hamdü Senalar eşi ve benzeri olmayan Allah’adır.Bütün Hamdü Senalar babamız Adem Aleyhisselamı yaratan ve Ademoğullarına şeref veren Allah’adır.Bütün Hamdü Senalar Seyyidina Muhammed (asvs)’ı alemlere rahmet olarak gönderen Allah’adır.Ey Allah’ım!Efendimiz Muhammed(asvs)’a rahmet eyle.Rehberlik ışığı.İyiliğe rehberlik eden.İyiliğe çağıran.Peygamberlerin rehberi, takva sahiplerinin imamı ve Rabb’lerin Rabb’inin elçisi ve bütün esenlik ve selam onun şerefli ailesinin ve ashabının üzerine olsun.Özellikle dört büyük halifemiz Hz.Ebu Bekir Es Sıddık(ra), Hz.Ömer El Faruk(ra), Hz.Osman El Ğani(ra) ve Hz.Ali El Murtaza(ra)  ve onları son güne kadar takip edecek olanların üzerine olsun.Ey Müminler!Bu mübarek Cuma gününe hoş geldiniz.Mübarek Şaban ayındaki, mübarek Cuma gününe.Peygamber Efendimiz(asvs)’in ayına.Recep ayından geçtik ve şimdi Şaban ayı da neredeyse bitmek üzeredir.Kısa bir zaman içinde beklediğimiz misafirimizi, 11 ayın sultanı, merhamet ayı, Şehr-i Ramazan’ı karşılayacağız.Ey Müminler!Şaban ayı geçmeden daha çok iyilik yapmak için koşturmalıyız.Peygamber Efendimiz(asvs) şöyle buyuruyor, “Şaban, Recep ve Ramazan arasındaki bir aydır ki birçok insan tarafından önemsenmez ve bu ayda ameller sayılır ve alemlerin Rabb’inin huzuruna getirilir, ve dilerim ki benim amellerim de huzura getirildiği zaman oruç tutuyor halde olayım.”.Bu Şaban günlerini önemseyelim.Kalan günlerini ve onlara gereken saygıyı gösterelim.Rabb’imize itaatkar kullardan yazılalım kitabımızda.Amin.Allah(svt) bizi kulları olalım diye yarattı.Bizim yaratılış gayemiz odur.Yüce Kuran’da Zariyat Suresinde öyle buyuruyor.BismillahirRahmanirRahim “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”SadakAllahül Azim.Bizim yaratılış gayemiz budur.Bizim Rabb’imiz böyle dedi.Bizim amacımız Rabb’imizi bilmek ve ona itaat etmektir.O’na hizmet etmektir.Bu dünyada esfili safilin en aşağının aşağısında bu hedeften şaşırttık.Allah(svt) İnfitar Suresinde şöyle buyuruyor, BismillahirRahmanirRahim “Gökyüzü yarıldığı zaman, yıldızlar döküldüğü zaman, denizler birbirine katıldığı zaman, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman insanoğlu yapıp gönderdiklerini ve yapamayıp geride bıraktıklarını bir bir anlar.Ey İnsan!İhsanı bol Rabb’ine karşı seni aldatan nedir?”.SadakAllahül Azim.Allah(svt) bize soruyor.”Sizi kandıran nedir?” diyor.Sizi benden uzaklaştıran,kandıran nedir?Beni unutturan nedir size?Sizin yaradılış gayenizi unutturan nedir?Şeyh’imiz Sahibul Sayf Şeyh Abdulkerim El Kıbrisi El Rabbani(ks) bize bunu öğretiyor, diyor ki “Bizi Rabb’imizden uzaklaştıran nedir?Diyor ki Allah(svt) bizi bu dünyaya gönderdi.Bunda bizim bir tercihimiz olmadı.O bizi buraya gönderdi ve bize diyor ki “Biz sizi buraya bir sebeple gönderdik.Sebebi budur.Bizi bilmek ve Bana ibadet etmeniz.Yalnızca beni bilip bana ibadet etmeniz ve bu dünya sizin eviniz değildir.”Bu dünyayı kendinize çok lüks hale getirmeyin.Çünkü o zaman burayı bırakıp gitmek istemezsiniz.Burası sizin eviniz değil.Kendi evinize geri dönmelisiniz.Sizin eviniz Cennet’tedir.Evinize geri giden yolu bulamazsanız o zaman cezalandırılma yerine giden yolu bulursunuz ve burada da sizin için sonsuza kadar bir ev olabilir.Bu dünya işte bize bizi şaşırtan bu dünyadır.Ve yaradılış gayemizi yerine getirmemizi engelleyen budur.Dünyadır dikkatimizi dağıtan,Rabb’imizden uzaklaştıran ve bu şaşırtmadan geri dönmenin yolu için bu dünyanın ne olduğunu anlamalıyız.Hz.Hasan El basri(ks) diyor “Siz bu dünyayı ve onun zevklerini kovalarsınız ama dünya size babanız Adem Aleyhisselam’a bir ceza yeriydi” ama şeytan ve nefsimiz bizi kandırıyorlar.Diyorlar ki dünya bizim evimizdir.Dünyayı evimiz gördüğümüz zaman gerçek evimizi unuturuz ki o Allah(svt)’ladır.Allah(svt)’ın huzurunda  bu dünyanın hiçbir kıymeti yoktur.Bir defasında Peygamber Efendimiz(asvs) sahabileriyle yürüyordu.Çürümüş bir koyun ölüsünün yanından geçiyorlardı.Efendimiz(asvs) onu kulağından tuttu ve dedi ki “Kim bunu 1 kuruşa almak ister?”.Sahabiler dedi ki”Biz onu ondan daha ucuza bile almak istemeyiz.Çünkü faydasızdır.Peygamber Efendimiz(asvs) dedi ki o zaman “Bunu kimse bedavaya almak ister mi?”Sahabiler dedi ki “Vallahi bu canlı bile olsaydı biz onu yine istemezdik, çünkü zarar görmüştür ve şimdi ölüdür.” Ve Peygamber Efendimiz(asvs) onlara şöyle dedi, “Allah(svt)’a yemin ederim ki bu dünya Allah(svt)’ın ilahi huzurunda bu ölü koyundan bile daha değersizdir.Ve bu dünya sevgisinin kalbimizi etkilemesine izin verirsek o zaman Allah(svt)’ın huzurunda şerefimizi kaybederiz.Şeyh’imiz bize diyor ki “Bir başka mübarek gece geliyor.Mirac Gecesinden sonra.Bir başka mübarek gece geliyor, Ramazan ayında.Bu dört mübarek geceler bu mübarek üç ayların içindedir.Eğer bu günlere gerekli saygıyı gösterirsek şüphesiz Ramazan biter bitmez müminler bir ba��ka dünyaya girdiklerini hissederler ve gelecek sene Allah(svt) onlara ömür verirse yaşamak, görmek için.Eğer öyle değilse onlar öbür tarafa hiçbir korku olmadan gitmeye zaten hazırlanırlar.Müslümanlar günümüzde ölümden korkuyorlar.Ne çeşit bir imandır bu?Ne çeşit bir iman ki bu ölümden korkunuz var.Rabb’inizle buluşmaktan korkuyorsunuz.Rabb’inize geri dönmeye.Ne çeşit bir imandır bu.Sizi bundan ayıran nedir?Dünya değil mi?Öyle değil mi?Allah(svt) bize diyor,”Bu dünya sizin başınıza beladır.Dünya sevgisi başınıza derttir.”.Peygamber Efendimiz(asvs) de bunu demiyor mu?”Ahir Zamanda o kadar çok sayınız olacak ama düşmanlarınız sizden korkmayacaklar.Çünkü içinizde bir hastalık olacak ve Allah(svt) heybeti kaldıracak.Üzerinizdeki o İlahi görünüşü kaldıracak.Düşmanlarınız size bir bakacaklar, sizden hiçbir korkuları olmayacak.”.Onlar dediler ki “Ya ResulAllah sayımız çok az mı olacak?”. “Hayır, tam tersi.Sayı olarak sayımız çok olacak ama onlar bu dünya sevgisinin içine düşecekler.Dünyayı sevecekler ve ölümden nefret edecekler, ölüm hakkında işitmek istemeyecekler.”Ümmetin başına bugün bu gelmedi mi?Kendimize soralım.Kendimiz biliriz bunu.Otur tek başına odanda ve kendine sor.Kalbimde benim dünya sevgisi var mı?Korku var mı içimde, ölümden nefret ediyor muyum?Kendin bileceksin bunun cavabını.Kimsenin sana söylemesine gerek yok.Beni de suçlama bunu söylediğim için.Bu sözleri söylüyorum, ben her zaman kendimi yokluyorum.Günde 24 saat.Bakıyorum kalbim dünyaya mı Ahirete mi yönleniyor.Siz de aynısını yapmalısınız.Eğer bunu yaparsanız belki yavaş yavaş koruma gelir size.Belki yardım ulaşır size ve Evliyanın yardımı size ulaştığında yavaş yavaş o korku kalbinizden uzaklaşır ve değişik çeşit bir sevgi gelir kalbinize ve bu gerçek sevgidir.Yoksa dünya sevgisi yalnızca geçicidir ve geçer.İnsanoğluna yalnızca bela getirir.Biz bu dünyadayız.Bu dünyanın içindeyiz.Allah(svt) bizi buraya gönderdi.Demekki kendimize sormamız gereken soru şudur “Bu dünyada, bu dünyayı sevmeden nasıl yaşayabiliriz?Bu dünyada yaşayıp, Ahiret için nasıl yaşayabiliriz?”.Yüce Peygamberimiz(asvs) bize bunun cevabını veriyor. Hz.Ebu Hureyre(ra) rivayet ediyor Peygamber Efendimiz(asvs)’den diyor ki “Bu dünya lanetlidir.Onun içindeki her şey de lanetlidir.Yalnızca Allah(svt)’ı zikredenler ve O’na yardım edenler hariç.İlim sahibi kişi ve ilmi arayan kişi hariç.”. ve Allah(svt)’ın Peygamberi(asvs) doğruyu konuşur.Bu dünyanın lanetinden bu şekilde kaçabiliriz.Dünyanın içinde bulunduğumuz halde.Allah(svt)’ın zikrinin içinde olmakla.Allah(svt)’ı hatırlamakla.Allah(svt)’ı zikretmeniz ve hatırlamanıza yardım edilen yerlere giderek.Peygamber Efendimiz(asvs) ne diyor?Hadis-i Şerif’inde nasıl tanımlıyor, tanımladığı Allah(svt) dostlarından başka bir şey değildir.Allah(svt) dostları, onların vazifesi insanları dünyadan Mevla’ya götürmektir ve kişiye bu dünyanın içinde yaşarken Ahireti yaşatmakla yaparlar.Çünkü Allah(svt) için yaşamanın tadı yalnızca Allah(svt) dostlarıyla olmakla gelir.Bir çok insan Allah(svt) için yaşadıklarını zannediyorlar.Bir dershanede oturmakla Arapça öğrenmekle Kuran’ı ezberlemekle Allah(svt) için yaşadıklarını zannediyorlar.Tecvid, tefsir çalışmakla durmaksızın.Buna uğraşıyorlar.Bizler Peygamber Efendimiz(asvs)’ı takip ediyoruz ve o  Ashab-ı Kiram’a tecrübeyle ilmi öğretti.Onlara Allah(svt) için yaşamanın tadını Cemaat içinde bulunmakla ve bir cemiyet içinde yaşamakla.Allah(svt) için yaşamakla öğretti.Onlar zor zamanlardan birlikte geçtiler.Birlikte zikir yaptılar.Birlikte yemek yediler, birlikte kutladılar, birlikte yas tuttular ve yaptıkları her şeyi BismillahirRahmanirRahim ile başladılar ve bütün hayatlarını Allah(svt) yolunda feda ettiler.İlim sahibi insanlarla olmanın manası budur.İlmi aramak budur.Bu şekilde dünyanın lanetinde onun içinde yaşarken kaçabiliriz ve bu Cemaat bitmez.Son nefesimizi almakla bitmez.O Cemaat Ahirette de devam eder.Çünkü Peygamber Efendimiz(asvs) ve onun varisleri onlara Şefaat tacı verildi ve bu şefaat onların sevdikleri kişilere kadar uzanır.Bir çokları bugün Şefaati inkar ediyorlar ama Şefaatin en büyük kanıtı Sahih Buhari’nin hadisinde saklanmıştır.Hadiste diyor ki, BismillahirRahmanirRahim “Müminler Kıyamet gününde bir araya toplanacaklar ve diyecekler ki’Rabb’imize bizden birisi aracı olmaz mı Şefaat için?’.Adem Aleyhisselama gidecekler ‘Sen bizim insanlarımızın babasısın.Allah(svt) seni İlahi elleriyle yarattı ve melekler sana secde etti ve O sana bütün isimleri, her şeyin ismini öğretti.O yüzden bizim için Şefaat et Rabb’imize.Ki bizi bu yerden kurtarsın.’Adem Aleyhisselam diyecek ki ‘ Bu bana yakışmaz ve o hatasını hatırlayacak ve utanacak ve diyecek ki’Nuh Aleyhisselama gidin’ diyecek.’O Allah(svt)’ın yeryüzündeki insanlara gönderdiği ilk elçidir.Onlar Nuh Aleyhisselam’a gidecek ve diyecek ki onlara’Bu vazife bana düşmez’ diyecek ve Rabb’inden dilediği şeyi hatırlayacak ki ve utanacak yaptığı şey için.Halil Rahman’a gidin diyecek İbrahim Aleyhisselam’a gidin’ diyecek.İbrahim Aleyhisselam’a gidecekler ve o da diyecek ki ’Benim üzerime değil bu vazife, Musa(as), Kelimullah’a gidin diyecek.Allah(svt)’ın doğrudan konuştuğu ve ona Tevrat’ı gönderdiği Peygambere gidin’ diyecek.Musa Aleyhisselam’a gidecekler ‘Bu bana düşmez.’ diyecek.Hakk’ı olmadan, izni olmadan öldürdüğü o adamı hatırlayacak ve utanacak Rabb’inin huzurundan ve İsa(as) gidin.Allah(svt)’ın elçisine.Onun kelimesi ve ruhaniyetine.’.İsa(as)’a gidecekler ve diyecek ki ‘Bu benim üzerime vazife değil.Muhammed(asvs)’a gidin.Allah’(svt)’ın kuluna.Onun geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamış olana gidin’ diyecek ve ‘Bana gelecek’ diyor Efendimiz(asvs) ve “Ben Rabb’imden izin isteyeceğim.O bana izin verecek Şefaat için.O zaman Rabb’ime secde edeceğim ve O’nun dilediği kadar secdede duracağım.Sonra O bana konuşacak başını kaldır ve benden dile’ diyecek.’Dilediğini vereceğim sana.Şefaat istiyorsan Şefaatin kabul edilecek’.Başımı kaldıracağım ve Rabb’imi şükredeceğim ve O bana öğretecek.Ben Şefaat edeceğim.Bana bir sınır verecek Cennet’i alabileceklerim için ve Allah(svt)’a tekrar gideceğim.Aynı şeyi tekrar isteyeceğim.Allah(svt) aynı şeyi bana tekrar verecek.Geri geleceğim üçüncü ve dördüncü defa.Ve bana denecek ki’Cehennem’in ateşinin içinde kimse kalmayacak.Kuran’ın onları hapse attığı onları sonsuza dek yanacaklar hariç, diğer hepsi dışarı çıkacak.’”.Ey Müminler!Bizim umudumuz budur.O Şefaat verilenlerden olabilmek ve bu sır Şefaatin sırrı Yüce Peygamberimiz(asvs)’ın varislerine de verildi.Hz.Hasan El Bakri(ks) diyor ki,” O Hakk yolunda olan müminlerle olabildiği kadar çoklarıyla arkadaş olun ki onların Şefaatine nail olabilesiniz.”Ey Müminler!Bu dünyanın içinde yaşamak.Bu dünyada yaşayın ki Ahirette şeref sahibi olabilesiniz.Bu dünya bizim evimiz değildir.Bizim evimiz bir sonraki hayattadır.Bu Ramazan,bu Şaban ayı sona eriyor.Ramazan ayı da başlamak üzeredir.Allah(svt) bugünleri bize verdi.Bu günleri ve geceleri.Kendimizi bu gerçeğe daha iyi bağlayabilmemiz için.Bu zamanı boşa harcamamalıyız.Çünkü Allah(svt) bize soracak.Hayat nefesimizi nasıl kullandık diye.Bu günlerde ve gecelerde o çeşit bir Cemaatin içinde olmak için koşturmalıyız ki dünyanın lanetinden kaçabilelim.Biz Allah(svt)’tan dünya sevgisini kalbimizde almasını istiyoruz ve Ahiret sevgisini kalbimize koysun.Allah(svt) dostlarının Cemaatinden olmayı diliyoruz.Şefaat insanlarıyla birlikte kalmayı ve Şeyh’imizin müridleri olarak yazılmayı diliyoruz bu dünya ve Ahirette.Amin.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
19 Mayıs 2017
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
BismillahirRahmanirRahim
Bizim cevabımız yok ama cevabı olanlardan cevap alırız.Gerçektir.Özellikle modern zamanlarda biz genelde düşünürüz ki biz ne yaparsak bizden geliyor.Çalışıyoruz para kazanıyoruz.Hastaysan ilaç alırsın ki iyileşirsin.Burada bir dengesizlik var.İmanımızın olduğu yerde Allah(svt)’ın olduğu yerde ve fiziki hayatımızın olduğu yerde bir ayrılık var.Bu hayatla Ahiret hayatı arasında bir farklılık var.Bu fiziki dünyayla manevi dünya arasında.Dünya ile Ahiret arasında fark var.Eğer yalnızca 5 duyu organı olsaydı bu yeterli olmazdı.İnsanların sahip olduğu 5 duyu organı.Hayvanların bizden daha iyi duyu organları var.Bizden çok daha gelişmiştir onlarda.Ama bizde ruh var.Şimdi, diyoruz ki cevabı olanlardan yardım diliyoruz bu önemlidir.Çünkü cevabı kendimiz bulmaya çalışırsak bir fikirden bir başka fikre zıplayıp duracağız.Karanlığın içinde zıplayacağız.Allah(svt)’ın her şeye bir cevabı vardır.Ama o cevabı bize nasıl verir?İlahi protokol var.Bu cevaplar nasıl verilir?Bu cevaplar nasıl kazanılır?İnsanoğlu bu dünyada olduğu müddetçe var olduğu zamandan beri Allah(svt) bize nasıl bildirdi hükmünü?Nasıl bildik biz?Peygamberler gönderdi.İlahi kaynaklardan fısıltılar değil.Melekler getirmedi cevapları.Şimdi bir adam var önümüzde “Ben sizin Rabbinizden geldim” diyor ve “Ben sahip olduğunuz sorulara cevap vermek için buradayım.” ve onlar arkalarında varislerini bıraktı,Peygamberler.Onlar Şeyhlerdir Allah(svt) dostlarıdır.Bu varisler Peygamber Efendimiz’in(asvs) bu dünyadan perdelenmesinden Kıyamet’e kadar gelmektedirler ve gelecekler.İlahi rehberlik hiçbir zaman bitmedi.İnsanlar var.İlahi varislere geliyor. “Benim aklım karıştı.” diyor. “Bu bana böyle diyor, bu bana böyle diyor ne düşünüyorsun?” Nasıl dengelersin?İslamda denge yoktur öncelikle. “Birazcık gerçek birazcık yalan, dengele bunu iyi olursun.” bu yoktur. “Gece gündüzü dengele iyi olursun.” Böyle bir şey yoktur İslam’da.İslam’da ne vardır?Öncelik vardır.Önce ne gelir?2. ne gelir? Arkasından ne gelir?Önce ne gelir? 2. ne gelir? 3. ne gelir? 4. ne gelir? Allah(svt)’ın dediği gibi “Her bilenin üzerinde bir bilen vardır.”Kuran-ı Kerim böyle diyor.Biz biliyoruz.Biz biliyoruz ama bazıları var bizden daha fazla biliyorlar.Dünyevi ilim üzerine olsun Ahiret üzerine olsun, daha fazla bilen vardır.Şimdi nerede öncelik varsa önceliği nereye veriyorsan o zaman dengeleme diyebiliriz.Her şey yerli yerine oturur.Eğer öncelik vermeye başlarsan 10.sırada gelmesi gerekeni 1. Sıraya koyarsan bu dünyada tutunamazsın.Senin imanın bu dünyada bir bina gibidir.Binayı dikerken yapman gereken nedir?Bir bina inşa ederken?Çatıya mı bakarsın?Hayır.İçindeki mobilyalara mı bakarsın?İçinde oturacak insanlara mı bakarsın?Hayır.Kanalizasyona mı bakarsın?Hayır.Bİr binayı yaparken önce neye bakarsın?Temeline bakarsın.Bir kere temel doğruysa her şey yerine oturur şimdi.Direkleri dikersin, çatıyı koyarsın, duvarları koyarsın.Her şeyi yapabilirsin.Ondan sonra diyebilirsin “Evin içine bunları koyacağız.”.Eğer sen bilmiyorsan önceliğin ne olduğunu.”Hayır hayır” dersen hemen önce en önemli şey değildir. “Temelle çatıyı aynı anda yapmam gerekir.” dersen bu bir mantık ifade etmez.Olmaz.Şimdi bu Müslümanların hakkında konuştuğu şey. “Bu dünya ile Ahireti dengelemelisin.” diyorlar.Başka bir kelime kullanamıyorlar. “Denge.” diyorlar.Denge yoktur.Allah(svt)’ın gözünde bu dünya nasıldır? Ve Ahiret Allah(svt)’ın gözünde nasıldır?İnsanların gözünde dünya nasıldır ona bakma.Dünyayı seven insanların tanımlamasına göre gitme.Dünyayı yaratana göre düşün.Onda nedir bu dünyanın değeri?Herkes bu işaretleri okuyamaz.Belki yüz kişi varsa burada, yüzünden değişik tanımlama gelir.Birçok insanlar okuyamazlar da.Okuyabilenlerin kendi fikirleri gelir orada.Allah(svt) buyuruyor. “Bu benim Peygamberim.” diyor.Bu işaretlere göre gitmek istiyorsanız sizi zorlamayacaktır onlar.Akıllı kişiyseniz bunu alırsınız.Değilseniz bırakırsınız onu orada.Allah(svt) bu dünyayı yarattı.Bu dünya nedir?Bu dünyanın değeri nedir? Allah(svt)’ın ilahi iradesine göre nedir bu dünyanın değeri?Değişik insanlar vardır.Allah(svt)’ın değişik ilmine sahip.Allah(svt)’a en yakın ilişki içinde olan, onlar Peygamberlerdir.Ondan sonra Allah(svt) dostları gelir.Varisleridir, Peygamberlerin.EvliyaAllah gelir.Sonra Salih kişiler gelir.Herkesin Allah(svt)’a aynı yakınlığı yoktur.Ama Allah(svt) herkese şah damarından daha yakındır.Rabb’ini tanımayana sorun.Size değişik bir cevap verir.Rabb’inden nefret eden size farklı bir cevap verir.Bu dünyayı seven ve Rabb’ini de seven, dengelemeye  çalışan bunu, o da ayrı bir cevap verir size.Her biri sizden farklı bir cevap verir.Eğer kişi soruyorsa, öncelikle anlamalısın. Kim soruyor?Cevabı nereden alıyorsun?Kişinin eğer imanı yoksa, Ahiret’e inanmıyorsa onları bırak.Bu ama imanla ilgilidir.Allah(svt)’a çok yakın olanlar, Allah(svt) onlara bir şey söyler. Diğer insanların söylemediği bir şeyi söylüyor.Yalnızca çünkü onlar anlayabilirler.Allah(svt) buyuyor , ‘Bu dünyaya bir sivrisineğin bir tek kanadı kadar değer vermiyor Rabb’imiz.’Allah(svt) Kuran-ı Kerim’de bir çok yerde diyor ki ”Bu dünya yalnızca boş bir eğlence yeridir sizin için.”Bilmelisiniz ki bu dünya en aşağının aşağısıdır.Bu dünya sizi kandırır, dikkatinizi dağıtır.Allah(svt) ve Peygamberden uzaklaştırır.Ama İslam tarihine baktığın zaman,İslam hüküm sürdüğü zamanlarda İslam nasıl hüküm sürüyorsa, onlar bu dünyayı en kötü yer haline getirmediler.En iyi yer haline getirdiler.İslami Medeniyet geldiği zaman insanların hayatları, hayat seviyeleri yükseldi ve Rab’leriyle olan ilişkileri de daha yüksek seviyeye çıktı.Doğru mu?Kolonize sömürgecilik yoktur İslam’da.Batılıların dediği gibi Batılılar bir ülkeye gittikleri zaman orayı kolonize ediyorlardı.Sömürge haline getirip bütün mal varlığını tüketiyorlardı.Köle ediyorlardı insanları.Sonra ,bu böyle değildir İslam’da.Öyle yapabilirlerdi ama yapmadılar.Allah(svt) her ne kadar dese de “Bu dünya boş bir eğlencedir.” Bu dünya Müslümanlara göre birbirinizi keşfedeceğiniz,Allah(svt)’ı keşfedeceğiniz bir yerdir ve daha iyi bir yer haline getirirsiniz dünyayı.Tabiki. Biz bu dünyayı bulduğumuzdan daha kötü durumda bırakmadık.Bir taraftan bu dünyaya bakma diyor. Öte taraftan da Müslümanlar, eğer bu kelimeyi kullanmak istiyorsan “dengeleme” nasıl dengeledi Müslümanlar? Öncelik verdiler.Öncelik neydi?Temeldeydi.Temel Neydi?Allah(svt)’a olan imandı.Bir kere o iman varsa orada, iman sağlamsa, temel sağlamsa bu dünyanın peşinde koşmuyorsunuz.Allah(svt)’ın peşinde koşuyorsunuz.Ve önünüzde ne geliyorsa sizin için olan onu alırsın dediğim gibi “Her bilenin üzerinde bir bilen vardır.” Ve önünüzde bir Rehber vardır size o yolda yardım edecek olan.O rehber size söyler, önceliğin ne olduğunu.Öncelik olmayanın ne olduğunu.Kendi kendinize kafanız karışır.Belki bu kişi belki inşaat işçisi ya da mimar ama diyor ki “Ben Allah(svt)’a kul olmak istiyorum.Oturup namaz kılmak istiyorum sadece.Ben Allah(svt)’a dönmek istiyorum.”Birçok defalar dindar olmak için bunu yapmalıyım zannediyorlar.Ne diyorlar şimdi?Öncelikle insanlar Arapça okumayı öğrenmeli, Kuran okumayı öğrenmeli.Hayır, dilini değiştirmek seni iyi hale getirmez.Ruhunu anlamak.Ruhaniyetini ve nefsini anlamak “Bunlar benim yanlış karakterlerim, vasıflarımdır.” Demek ve bunları anlamak, bunları değiştirmeye çalışmak,bir rehberi dinlemek.Bu tıpkı bir kişinin hasta olduğunu anlaması gibidir.Yalnızca bir hastanede oturmakla iyi olmayacak.İlacını almalı.Doktoru dinlemeli.Hemşireleri dinlemeli ve belli zamanlarda bunları yapmalı.O zaman daha iyi iyileşir.Anlıyor musun?Demek ki şimdi bir rehber alıyorsun bileceksin o zaman öncelik nedir, öncelik olmayan nedir.Kişi şimdi diyelim ki bir mimar bu kişi her şeyi bırakmak istiyorum iyi olurum diyor.Belki belli bir zaman için Rehber diyecek ki, “Şimdi anlıyorsun bu dünyanın ne olduğunu.Rabb’ine dönmek istiyorsun.Önce bunu anla”der.Ama der “Eğer senin işin bir mimar olarak, mühendis olarak sen Allah(svt)’a hizmet etmek istiyorsan ki Allah(svt) buyuruyor “Bana hizmet etmek istiyorsan, sevdiklerime hizmet et.” İnsanlara hizmet et, Ümmete hizmet et.O zaman yapman gereken budur.İmanın temeli var sende.Şimdi tecrübeni kullanacaksın.Sana verilen o yetenekleri alacaksın.Bunları yalnızca dünya için değil, Ahiret için de kullanacaksın.O zaman işte bir dengeleme olur orada.Anlıyor musun?O zaman hizmet için koşturuyorsun.Yalnızca ibadet etmiyorsun, koşturuyorsun hizmet etmek için.İslam Medeniyeti’nin bir parçası oluyorsun o zaman.Hizmet etmek ibadetten daha yüksektir.Sen bir Mescit inşa ediyorsan, bu senin için, çocukların için, herkes içindir.Kıyamet’e kadar ve kazanacağın sevap da bu bina yerinde durdukça devamlı gelir sana.Şimdi halka hizmet etmek iyidir herkes için.Bu sana gösterir ki yalnızca fiziki şeydir bu yapmak.Ama senin niyetin Allah(svt) rızası içindir bu, o zaman bu yaptığın da ibadet olur ve devam eder.O vakit bir çeşit bir denge olur.Çünkü öncelik vardır.İyi bir temelin varsa her şeyi üstüne koyabilirsin.Anlıyor musun?Böyle yapacaksın.Kişi der ki “Ben okula gidiyorum ama nefret ediyorum okuldan.”Bugünkü eğitim sistemi hakkında başka ne deriz?Bugünün ilmi okulda öğrettikleri şimdi anlıyoruz gerçek ilim değil ama senin vazifen ne şimdi?İşin ne?Okuldasın.Okulu bitir, çalış, ders çalış öğren.En iyisi ol.Ama bunu kalbine koyma.Şimdi belki bundan sonra, belki yardım edebilirsin.Bazıları var, bazılarına deriz ki “Devam et.” , bazılarına gerek yok deriz.Şeyh Efendi her zaman derdi.İnsanları korkuturdu.”Gerek yok.” derdi Şeyh Efendi, “Oğlun şimdi çoban olacak.”.Özellikle Pakistanlılar çok korkardı.Çünkü onlar hep doktor olmak istiyor.Öyle mi?Avukat da değil, bazen insanları imtihan ediyoruz.”Gerek yok” diyoruz, “Oğlun kalsın burada çoban olsun” diyoruz.Oh korkuyor hemen.”Nasıl olur?” diyor.”Benim büyük dedemin işiydi bu.Nefret ediyor ondan.” diyor.”Biz buna geri dönmek istemiyoruz.” diyor.Ama her Peygamber bir çobandı.Şimdi kim öğretiyor çoban olmanın kötü bir şey olduğunu.Dergah’a gelip biraz yaşamak isteyen Dergah’ta, onlara diyoruz ki “Ahıra gidin” diyoruz.”Orada çalışın biraz.”diyoruz.Bu Peygamberlerin sünnetidir.Onlar öğreniyorlar.Koyun özellikle, en mübarek hayvanlardan biridir.En çok zikir yapan hayvandır.Yalnızca o koyunların arasında bulunmakla maneviyat gelecek sana.Biz sana “Devamlı sonsuza kadar orada kal.” demiyoruz.Birazcık orada kal” diyoruz.Ama insanlar hemen korkuyorlar.Sen o zaman dünyaya tapıyorsun.Kafanda bir idolü var dünyanın, onu birazcık sarstığımız zaman korkuyor.Eğer sende temel sağlamsa bir şeyler inşa edersin üzerine ama temelin sakatsa bir gün o düşecektir.Öğrencisin sen sana deriz ki “Dersine çalış, en iyisi ol”.Kalbine koyma ama.Allah’ı hatırla, Peygamberi hatırla.” Deriz.Ders çalıştıkça nasıl ibadetini yapacaksın?Zikir yerlerine koş.Hiç olmazsa haftada bir otur orada, zikre katıl.Sohbeti dinle. Yapamıyorsun bunu, seyahat edemiyorsun, şimdi Allah(svt) sana teknolojiyi vermiş.Allah(Svt) yolunda kullan.İnternet.Arada bir, ayda bir seyahat et.Dergaha gel.Ruhaniyetinin de yeniden dolmaya ihtiyacı var.Şeyh’in önünde olmakla, ekranın önünde olmak farklıdır.Cemaatin içinde olmak tamamen farkldır.O zaman bilirsin ne geldiğini sana.Ne için gittiğini bilirsin, ve belli şeyleri kontrol edebilirsin.Anlıyor musun?O vakit bu dünya kalbine girmez.Kalbinde olmaz İnşAllahu Rahman.Bir çok şeyler var.Kurtulmaya çalıştığımız kötü vasıflar var.Yavaş yavaş gidecek inşAllah, Allah(svt) kolaylık yapsın bizim için.Fatiha.Selamun Aleykum ve Rahmetullah.Bu kadar yeterlidir.Yarın görüşürüz inşAllah.Fatiha.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
18 Mayıs 2017 Perşembe
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
Sizi İnsan Yapacak Olan İçinizdeki Aşktır 
 BismillahirRahmanirRahim
Elhamdüllillah, Elhamdüllillah, Elhamdüllillah, Bütün hamdler, Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Ya Hafız! Ya Veliyy! Bağışla bizi Ya Rabbi! Dönüşümüz ancak Sanadır. Kadir-i Mutlak olan, Aliyy olan, Kebir olan Sen’sin. Senin şanın ne yücedir! Senin Kendini hamd ettiğin gibi biz seni hamd edemeyiz. Suretin heybetli, Şerefin yücedir. (Delail Hayrat)   Ya Allah! Elçilerin Efendisi’ne, Takva Sahiplerinin İmamı’na, Nübüvvet Mührü’ne, Efendimiz Hz. Muhammed’e, Senin kulun ve elçine, Hayrın İmamı, Hayrın Efendisi, Rahmet Elçisi’ne Rahmet ve Bereketini bağışla. (Delail Hayrat) ve tüm salatü selamlar onun asil ehl-i beyti ile mübarek sahabeleri üzerine olsun. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
Ümmetimin ümmetime karşı en merhametlisi Ebû Bekir, Allah’ın emri konusunda en şiddetli olanı Ömer. Haya bakımından en doğrusu Osman’dır. Cennet gençlerinin Efendisi Hasan Hüseyin, Cennet ehli kadınların en üstünü Fatıma’dır. Allah’ın Aslanı, Peygamber’in Aslanı Hamza’dır. Ya Rabbi! Abbas’a ve evlatlarına zahiren ve batınen mağfiret eyle, bağışlanmayan hiçbir günahları kalmasın. Allah Allah! Sahabelerimle ilgili Allah’tan korkun. Benden sonra onları hedef haline getirmeyin. Her kim onları severse, onlar vasıtasıyla beni de sevmiş gibi olur. Her kim onlara buğz ederse, bana da buğz etmiş sayılır. Ümmetimin en iyileri benim neslim, beni izleyenler ve beni izleyenleri izleyenlerdir. Sultan, Allah’ın Yeryüzündeki Gölgesidir. Kim Sultan’ı şereflendirirse, Allah da onu şereflendirir. Ve her kim Sultan’a buğz eder, Allah da ona buğz eder.”
Ey Müminler! Mübarek Cuma gününe, Cemaziyel Ahir ayının son Cuması’na hoşgeldiniz. Ey Müminler! Muharrem ayı geçti, Safer ayı geçti, Rebiül Evvel geçti, Cemaziyel Evvel ve şimdi de Cemaziyel Ahir ayı geçiyor. Nihayet Mübarek Recep, Şaban ve Ramazan aylarına ulaşmak üzereyeiz. Bu üç aylar müminler için birer hazinedir. Peygamber Efendimiz(sav), Hadis-i şerifinde Gavsül Azam(ks)’tan aktarılan Hadis-i Şerif’inde buyurduğu gibi, 
“Recep, Allah’ın ayıdır, Şaban benim ayımdır ve Ramazan da ümmetimin ayıdır.”
Ve Şeyhimiz, Evliyaullah’ın sözlerini aktarıyor: 
“Recep ayı tohumları ekme ayıdır, Şaban ayı ise tohumların büyüyüp meyve vermeye başladığı aydır, Ramazan ayı da meyveleri toplama ayıdır.”
Recep ayına girmek üzereyiz. İnşAllahu Rahman Perşembe gecesi de tıpkı Peygamber Efendimiz(sav)’in aşıklarının 1400 yıl boyunca yaptığı gibi, Nur-u Muhammed’i saygı ile andıkları gibi Laylat-ul Regaip gecesini kutlamak için toplanacağız. 
Büyük Şeyhimiz Sultan-ul Evliya Mevlana Şeyh Nazım Adil El Hakkani(ks) bu gecenin önemini şöyle anlatıyor;
“Bu gece çok kutsal bir gece. Bu aya, Receb Ayı’na çok hürmet etmemiz gerek. Bu ayı baş tacı edin. Receb Ayı’nın ilk gecesine gelmek üzereyiz. Ve ilk Cuma gecesi de, Melekut Alemi’ndeki Mübarek Nur’un babasından annesi Hz. Amine’ye ulaştığı gecedir. Onlar, ‘Neler oluyor?’ diye sordular. Yaradılış Mührü’nün (sav) Mübarek Ruhu’nun gecesidir bu gece, Nübüvvet Mührü’nün Annesi’nin kutsal emaneti aldığı gecedir. Semavatın en büyük lütfu! Annesine ulaştı ve tüm Semavat şeref libasına büründü. Her yıl tekrarlar, her yıl ilahi insanlar için yeni bir giysi gelir. Yeryüzünde o geceye yetişmiş olan Adem Oğulları’nın ruhlarına da giydirilir. Bizler Peygamber Efendimiz (sav)’in ve onun Varislerinin yolunu izliyoruz. inşaAllahu Rahman, Göklerde şereflenmiş olan bu Geceyi, sünnet üzere biz de şereflendireceğiz.”
Ey Müminler! Bu ay için içimizde heyecan var mı? Bu ay ve gelecek olan geceyi tutkuyla mı bekliyoruz? Yoksa herhangi bir gün gibi mi muamele ediyoruz? Allah’(svt)ın günleri ve geceleri bizim içindir. Kendi nabzımızı yoklamamız için. Kalbimiz ne için çarpıyor? Onu görmek için. Kalp neye ihtiyaç duyar? Müminin kalbi Allah(svt) için çarpmalıdır. Çünkü öylesine bir kalp İlahi huzurda ancak kabul buyurur. Başka çeşit bir kalp kabul edilmez. Allah(svt) yüce Kur-an’ı Kerim’de Şuara suresinde, Kıyamet gününden hakkında şöyle buyuruyor;
BismillahirRahmanirRahim 
“O gün, ne mal fayda verir ne de evlât. Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler hariç.” 26/Şuara:88-89)
Eğer bizim kalplerimiz malımız mülkümüz için çarpıyorsa, dünyamız için çarpıyorsa, kuvvet için çarpıyorsa, öylesine bir kalp Rabb’imizin huzurunda Kıyamet Gününde bize bir fayda vermeyecektir. Eğer kalbimiz yalnızca çocuklarımız için, ailemi için çarpıyorsa o kalp bize bir fayda getirmez. Yalnızca saf bir kalp Allah(svt)ın huzurunda bize fayda verir. Saf kalp Aşk ile dolu olan kalptir. Saf kalp tutkuyla dolu olan kalptir.
Bugün herkes aşk sahibi olduğunu iddia ediyor. Herkes, aşk yolunu takip ettiğini iddia ediyor. Müslümanı da, gayri-Müslim’i de bizim dinimiz sevgi dinidir diyor. Peki ama nasıl bir sevgi? 21. yüzyıl sevgisi, bencil bir sevgidir. Hiçbir şerefi yoktur. 21. yüzyıl aşkı, 21. yüzyıl sevgisi, yalnızca karşımdakinden ne elde edebilirim, diye düşünmektir. Nasıl bir tatmin sağlarım? Ve konu Allah Sevgisi’ne geldiğinde, bu sefer de sadece Allah’tan ne alabilirim, diye bakıyorlar.
Fakat Peygamberi Sevgi, Peygamber Efendimiz (sav)’in dünyaya öğretmiş olduğu aşk, en saf olandır. Bencil bir sevgi değildir. Kendini düşünmeyen, özverili, fedakar bir sevgidir. Ve bu sevgi, Sahabe-i Kiram vasıtasıyla dünyada kendini göstermiştir. Onlar zalimlerden oluşan bir topluluktan çıkıp gelmişlerdi. O dönemin Arapları, cahil Arapları, durmadan birbirleriyle kavga ediyorlardı. Ne acize ne de fakire karşı merhametleri yoktu. Sırf kız oldukları için kendi çocuklarını öldürüyorlardı. Bugün dünyada olanlara oldukça benziyor. Ancak İslam’ın ışığı onlara ulaştığı vakit, tamamen dönüştüler. Ve Allah (svt), Kur’an-ı Kerim’de onlardan şöyle bahsediyor,
BismillahirRahmanirRahim
“Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile, onları kendilerine tercih ederler.”  (59/Haşr:9)
Sahabe-i Kiram’ın sevgisi diğerlerine hizmet etmekte kök bulmuştur. Ve bu hizmet de yanlızca duyulan tutkuyla olur. Şeyh’imiz bu tutkuyu Aşk olarak tarif ediyor. Aşk, kişiyi değiştirir. Aşk, insanı hayvandan ayıran şeydir. Çünkü bir hayvan yalnızca iç güdüsüyle hareket eder, iç güdüsüyle yemek yer, içgüdüsüyle çoğalır, içgüdüleriyle kendini yaşatır. Aşk ise kişiyi bir amaç için yaşatır. Şeyh Mevlana’nın dediği gibi, ”Aşk ve tutkusu olmayan insan, insan değildir. Çöptür.” 
Tutku, kişiye amellerini düşündürür ve onları bir amaçla yapar. Ve bu amaç, en saf amaçtır. En saf amaç, sevdiğini hoşnut etmektir ve Müslümanlar 1400 yıl boyunca onların sevdiği yüce Peygamberimiz(sav) ve onun varisleriydi. Onlar kendileri için hareket etmediler. Bencil değillerdi. Her hareketlerinde, “Benim yaptığım hizmet Sevgili’yi hoşnut ediyor mu? İslam’a hizmet ediyor mu?” ona sorguladılar.
Ey Müminler! Sade olun. Felsefe ve alimlik okyanuslarına dalmaya çalışmayın. Allah(svt), sizin Kıyamet gününde eğitiminize bakmayacak. Kaç kitap okuduğunuza da bakmayacak. Hangi tartışmaları kazandığınıza da bakmayacak. O sizin kalbinize bakacak. Orada Aşk var mı yok mu? Şeyhimiz, bu aşkı hayatımıza nasıl koyacağımızı şöyle anlatıyor, 
“Elhamdülillah. Evet, sahip olduğumuz tek şey iman ettiğimiz ihlas. İhlas üzere yaşamaya çalışıyoruz. Çok fazla şey bildiğimizi iddia etmiyoruz. Ama ufak da olsa, inandığımıza uygun şekilde yaşamaya çalışıyoruz. Peygamber Efendimiz’in buyurduğu gibi, “Bildiğiniz az bile olsa, onu hayatınıza uygulayın. Tutkuyla geçirin hayatınıza. Allah aşkıyla yapın.”
Eğer buradaysanız, büyük bir ihtimalle seneye de burada olursunuz. Eğer aynı aşk ile burada değilseniz büyük bir ihtimal seneye burada olmayacaksınız. Başka birisi sizin yerinizi dolduracak. 
Yaptıklarınızı O’nun rızası için yapın. O’nun için, “BismilllahirRahmanirRahim” deyin, göreceksiniz ki, dağılmış haldeki işiniz, hayatınız bir düzene girecek. Hepsini bir araya getirecek. Sizin için toparlayacak. Samimi bir şekilde yapın. Eğer samimiyet yoksa, dilden çıkar ama kalbe giremez. Çalışmaz. İşlemez. Sadece kendinizi zorluyor olursunuz. Ve her geçen gün, daha da fazla yük altına girip, daha fazla daralırsınız. Ancak bunu samimi bir şekilde, aşkla yaparsanız her geçen gün daha fazla enerji bulduğunuzu, Allah rızası için daha iyi çalıştığınızı göreceksiniz. Çünkü, “ Rabbim beni izliyor. O izlerken, başka kimin için yapabilirim ki? Onun için yapıyorum bunu. Başka kimse için değil.” Evet, o zaman her şeye o sevgiyle bakarsın. O zaman o aşk ile her şeyi anlarsın. Kalbine koyarsın o aşkı. O zaman hayatının da tadı olur.Önemi yok. Dünya Cehenneme de dönse o zaman senin hayatın Cennet olur. 
Başkaları için endişelenirsin ve onlar için şefkat duyarsın ve dersin ki, “Ya Rabbi onlar Senin kulların, ya Rabbi Sensin onlara ulaşabilecek olan. Ben hiçbir şey yapamam. Ben bir kulum.” 
Yapacağınız şey bu. Söyleyeceğimiz şey bu. Ve bizler Şehadetimizde samimiyiz, “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammedne abdühu ve resuluhu.” Atalarımıza; Allah’ın ve Peygamberi’nin emirlerini sıkı sıkı tutan Osmanlı İmparatorluğu’na olan sevgimizde samimiyiz. Her ne oluyorsa, her zaman daha iyi hale getirmeye çalışmışlardır.
Ey müminler! Allah’(svt)ın günleri kapımızdadır.Bunlar kalbimizde ne varsa onu kanıtlamanın günüdür. Kalbimizin, aşk ve tutku dolu olduğunu gösterelim. Allah(svt) yolunda koşturalım. Peygamberimiz(sav) için koşturalım. Şeyh’imizin Aşkı uğruna yaşayalım. Ancak böyle bir kıymetimiz olur. Eğer yapmazsak Şeyh Mevlana’nın dediği gibi bizler boşuz. Çöpüz. Çöp olmayalım. Kalbimizde, tutku, aşk olsun. Kullar olarak bu yolda tutkumuz olsun. Bu yolda  canlı olalım, yoksa buraya her geldiğinde daha yorgun hissedersin, ağır hissedersin. O zaman şeytan da bizimle oyun oynar. Bilmeden Sırat-ı Müstakim’i terk etmiş oluruz. Çöp olmayalım, adam olalım, kullar olarak yaşayalım. Amin.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
24 Mart 2017
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
BismillahirRahmanirRahim
Tüm esenlik ve Selam Kainatın Efendisi Hz.Muhammed(asvs) üzerine olsun.Ya Rabbi!Sen’den diliyorum, Efendimiz Hz.Muhammed (asvs)’e rahmet eyle.Bütün esenlik ve Selam Peygamberimiz’in şerefli ailesinin ve mübarek ashabının üzerine olsun.Özellikle dört büyük halifemiz Hz.Ebu Bekir Es Sıddık(ra),Hz.Ömer El Faruk(ra),Hz.Osman Gani (ra), Hz.Ali El Murtaza(ra).Bütün esenlik ve Selam Osmanlı sultanlarının üzerine olsun ve büyük Şeyh’lerimizin, altın halkanın büyük Şeyh’lerinin üzerine olsun.Amin.
Ey Müminler!Hoşgeldiniz.Bu mübarek Cuma gününe hoşgeldiniz!Mübarek Şaban ayının ikinci Cumasına.Şahrul Nebi.Ey Müminler!Allah(svt) yolunda koşturun bu ayda.Bu ayda bütün bir yılın içindeki en mübarek gecelerden biri vardır ve inşAllahu Rahman biz o geceye ulaşmak üzereyiz.Beraat Gecesi.O gecede Allah(svt) Ademoğulları’na bütün bir sene içinde yaptıkları hataları düzeltmek için bir fırsat veriyor.Hz.Ebu Hureyre(ra) Peygamber Efendimiz’den(asvs) bildiriyor, diyor ki “Cebrail(as) bana geldi, Şaban ayının ortasındaki gecede ve dedi ki ‘Ya Muhammed(asvs) başını kaldır ve Cennetlere bak.’.Sordum ona , “Bu ne gecesidir? O cevap verdi. ‘Bu gecede Allah(svt) üçyüz merhamet kapısını açar ve ona şirk koymayanların dışındaki herkesi affeder.Bundan tek istisna olanlar büyücülük yapanlar, kahinler, şarap bağımlıları ya da tefecilik yapan ve evlilik dışı ilişkiye girenlerdir.Bunları pişmanlık duyana kadar bağışlamaz.’.Gecenin bir yarısında Cebrail(as) yeryüzüne indi ve dedi ki ‘Ya Muhammed(asvs) başını kaldır.’ Gökyüzüne baktım, Cennet kapılarının açıldığını gördüm.Birinci kapıda bir melek çağırıyordu, bu gecede rüku yapanlara müjdeler olsun.İkinci kapıda bir melek çağırıyordu, bu gecede secde yapanlara müjdeler olsun.Üçüncü kapıda bir melek çağırıyordu, bu gecede dua edenlere müjdeler olsun. Dördüncü kapıda bir melek çağırıyordu, bu kapıda zikir yapanlara müjdeler olsun.Beşinci kapıda bir melek çağırıyordu, bu gece Allah(svt) korkusundan ağlayanlara müjdeler olsun. Altıncı kapıda bir melek çağırıyordu, bu geceye teslim olanlara müjdeler olsun. Yedinci kapıda bir melek çağırıyordu, Allah’tan bir dileği olup da dileği verilsin isteyen yok mudur?Sekizinci kapıda bir melek çağırıyordu, bağışlama dileyip de bağışlanacak olan yok mudur?’ Söyledim ‘Ya Cebrail bu kapılar ne zamana kadar açık kalır? O da cevap verdi ‘Gecenin başlangıcından güneşin doğuşuna kadar.’ ve dedi ki ‘Ya Muhammed(asvs) bu gece Allah(svt) Cehennem ateşinden Kelb kabilesinin, sürülerinin sırtlarındaki yün kılları kadar insanı Cehennem’den azad edecek.’.Hz.Ali(kv) bildiriyor diyor ki, “Şabanın 15.gecesi, gecede namazda dur ve gündüzleri de oruç tut ve Allah’tan bağışlama dile.”Çünkü o gecede Allah(svt) çağırıyor, “Bağışlama dileyen yok mu ki onu bağışlayayım.Sıkıntıda olan yok mu ki onun sıkıntısını gidereyim.Rızık isteyen yok mu, ona rızkını vereyim?”.Bu sabaha kadar devam eder.Ey Müminler!Rabbimiz Allah(svt) en merhametlidir.Kendisine bu ismi veriyor.”Erhamur rahimin”.Merhamet gösterenlerin en merhametlisi.Hangi birimizin o merhamete ihtiyacı yok? Hangi birimizin bağışlanmaya ihtiyacı yok? Hangimiz sıkıntı içinde değiliz? Rabbimiz Allah(svt) Beraat Gecesi’ni bize bir fırsat vermek için seçmiş ki O’nu çağıralım, acımızı O’na açalım.Kendi kendimize verdiğimiz acıyı.Yüce Kuran’da buyuruyor Rabbimiz.Bismillahirrahmanirrahim “Söyle, de ki, ‘Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım.Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.Çünkü Allah bütün günahları bağışlar.Şüphesiz ki O çok bağışlayan çok esirgeyendir.”.SadakAllahül azim.Allah’ın(svt)  merhametine hayran olmalıyız.Biliyoruz kim olduğumuzu, biliyoruz ne kadar ihtiyacımız olduğunu ve biliyoruz, kendi kibrimize devam ediyoruz.Allah(svt) bağışlamayı sever.Peygamber Efendimiz(asvs) şöyle diyor,” Allah(svt) tövbe gecesinde ellerini açan ve gündüzleri günah işleyenlerin tövbelerini kabul eder ve gündüzleri de ellerini açar geceleri günah işleyenlerin tövbesini kabul eder ve bu güneş batıdan doğana kadar devam eder.”.Allah(svt) bizi yalnızca bağışlamıyor.Bizim şerefimizi de yüksek tutuyor.Tutuyor ki bizim günahlarımızı saklıyor.Daha önceki milletlerin insanları günah işledikleri zaman, onların günahları alınlarına yazılırdı.Herkes görsün diye ama Allah(svt) Settar’dır.O günahları kapatır.Ümmet-i Muhammed’in(asvs).Peygamber Efendimiz(asvs) diyor ki “Kıyamet gününde Mümin kişi Rabbine, yakına getirilir, ta ki Rabbimiz onu perdesiyle kapatana kadar ve ona günahlarına tövbe ettirir.Ona sorar ‘Günahlarını kabul ediyor musun?Kul da der ki ‘Ya Rabbi kabul ediyorum’ ve bu Allah’ın dilediği kadar devam eder.Sonra der ki Rabbimiz, ‘Senin günahlarını dünyadayken kapattım,gizledim ve bunları bugün bağışlıyorum’ ve ona güzel amellerinin defteri sağ tarafından verilir. Ama kafirler ve münafıklar için onların günahları diğer şahitlerin önünde açıklanacaktır.”.Ey Müminler!Eğer Müminler olarak yaşarsak Allah(svt) da günahlarımızı, hatalarımızı gizler ve Kıyamet Gününde bizi bağışlayacaktır.Müminler gibi yaşayalım inşAllah.Ama bir grup vardır ki ,Allah(svt) onları bağışlamayacak ve grup Allah’ın(svt) onlara verdiği örtüyü atanlardır ve günahlarını açıkça ilan edenlerdir.Onlar Allah’ı Settar(c.c) olarak reddedenlerdir ve kendi kötülüklerini dünyaya gösterenlerdir.Peygamber Efendimiz(asvs) diyor ki “Benim bütün ümmetim bağışlanacaktır. Yalnızca kendi günahlarını açıklayanlar hariç ve şüphesiz öyle bir şeydir ki bu, kişinin günahını açığa koyması.Gece yanlış bir şey yapar, gündüzleri ise Allah(svt) onun günahını kapatır.Ama o der ki insanlara, ‘Hey, ben böyle böyle bir şey yaptım dün gece.’ ve gece Allah(svt) onun günahlarını kapatır ama gündüz uyanır ve Allah’ın kapattığını açar kendini açığa çıkarır.”Ey müminler!Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki insanlar günahlarını açığa çıkarıyorlar.Kimdir bu insanlar?Biz öyle bir çağda yaşıyoruz ki, insanlar günahlarını bütün dünyaya açıyorlar facebookta ilan ediyorlar.Sosyal medyada ilan ediyorlar.Bu hastalık yalnızca Müslüman olmayanları değil, Müslümanları da sarmış.Sosyal medya insanların şerefini elinden almış.Kimsenin artık gizliliği, saklılığı, utanması yok.Peygamber Efendimiz(asvs) diyor ki “Eğer hayanız, utanmanız yoksa o zaman dilediğinizi yapı.”.Biz o çağda yaşıyoruz ve bu hastalık insanların yaptıkları iyi şeyleri ilan etmesiyle başlar.Bütün dünya görsün diye paylaşırlar.Derler ki bana bir çok yorum geldi, birçok insan hoşlandı benden.O zaman yanlış şeyler yaptılar mı onları da ilan etmeye başlarlar.”Ah sen sakalını mı tıraş ettin?Güzel, hoşuma gitti.Başörtünü mü çıkarttın? Hoşuma gitti.Barlara, clublara mı gidiyorsun?Güzel hoşuma gitti.Peygamber Efendimiz’e(asvs) inanmıyor musun artık?Hoşuma gitti.” Yanlış şeyler söylemeye başlıyorsun.Allah(svt)‘nın gizlediği günahlarını açığa çıkarıyorsun. Bütün bu hastalık dünyayı ele geçirmiş.1400 yıl boyunca İslam alimleri çok sıkıydılar.Günahların açıklanmasını yasaklarlardı.Çünkü günahları açığa çıkarmak yanlış davranışları normal hale getirirdi ve yanlış hareketler normal kabul edildiği zaman bütün cemiyetin ahlakı da değişir.Bugün bu olmuyor mu?Müslüman cemaatlerinde Müslüman topluluklarında içki içmek normalleşmiş.Kadın, erkek bir araya gelmesi normalleşmiş.Hadisi Kuran’ı tartışmak normalleşimiş.Alimler ve Evliyalar hakkında kötü konuşmak normalleşmiş.Böyle olduğu zaman Allah(svt)’nın koyduğu bu temel değişir, kırılır ve şeref kaybolur.Şeref sahibi olmalıyız.Müslüman şerefiyle yaşar.Allah(svt) kendi hürmetine bu şerefi saklar.Yüce Kuran’da buyuruyor Rabbimiz, Bismillahirrahmanirrahim “Şüphesiz Allah katında en şerefliniz takva sahipleridir”. SadakAllahülazim.Şeyhimiz Şeyh Sahibul Sayf Abdulkerim el Kıbrisi el Rabbani(ks) bizi uyarıyor, bu zaman hakkında diyor ki “Allah(svt) bize emretti.Diyor ki  ‘Kul olun.’En yüksek makam, en yüksek ulaşacağın yerdir bu.Şeref mi arıyorsun?Allah’a kul olmaktır şeref.” ve bize söylüyor,Peygamber Efendimiz(asvs)’ nin ümmetine. “Sizi bir ümmet olarak yarattık.Şahit olan bir ümmet.Kıyamet Gününde Şahit olan ümmet olacaksınız ve o günde Hakk’ı konuşan ve yanlış şeyleri yasaklayanlar olacaksınız.”Allah(svt) bize bunu verdi. Ama insanoğlunun içine düştüğü durum bu ki Müslümanlar şu duruma düştü. Bunun yakınında bile değiliz.Çünkü Peygamber Efendimiz(asvs) diyor “Ahir zaman en kötü zamandır.Zamanların sonu, Kıyamet Gününe en yakın zamandır.Benim ümmetim başını kaybedecek.Başsız kalacaklar ve Hakk’ı konuşmayı savunmayacaklar.Emri bi’l marifu,onu durduracaklar ve Nehyi Anil Münkeri de durduracaklar.”.İşte bu zaman o zamandır ama Peygamber Efendimiz(asvs) buyuruyor “Mübarek insanlara gerekli saygıyı göstermeyi durdurduğumuz zaman, büyükler çocuklarına gerekli ilgiyi sevgiyi göstermeyi bıraktıkları zaman benim ümmetim Emri bi’l marifu ve Nehyi anil münkeri bıraktığı zaman o insanlar işte bizden değillerdir.”. Peygamber Efendimiz(asvs) diyor onlar benim ümmetimden değillerdir.Bu bir uyarıdır size ve bana.Bizim şerefimiz Ümmet-i Muhammed’ten olmakladır.Bu şerefi kaybedemeyiz.Bu Beraat Gecesi’nde o niyeti düzeltme gecesidir.Allah(svt)’nın bize verdiği vazifeye yeniden bağlanmaktır.Ümmeti- Muhammed’ten olmaktır.Peygamber Efendimiz’in(asvs) vazifesini paylaşmaktır.O gelen gecede her şeyi terk edin.Nefsi bırakın.Oturmalıyız, arzularımız olmadan, şeytanımız olmadan, kendimizi hesaba çekmeliyiz.Sormalıyız. “Ne yaptın?Ne yaptım ben?Ne yöne doğru gidiyorum?Bu gittiğim yol beni nereye götürüyor?”Şeyh Efendinin dediği gibi dikkatli olmak zorundasınız.Şaban’da Beraat Gecesi vardır.Hesaplama gecesidir.Geçen yıldan bu yıla kadar yaptığın her şey hesaba çekilecek ve Rabbimiz Allah(svt)’nın huzuruna getirilecek. “Benim kaderim.Ben kaderimi değiştiremem.” Tabiki değiştirebilirsin.Onu bu şekilde değiştirebilirsin.Kalemin yazdığı o değişmez.Ama kalem senin hareket etmene göre yazar.konuşmana göre.Amellerine göre yazar.Kalem her şeyi yazıyor.24 saat o yazıyor. Sağ taraf, sol taraf melekleri her şeyi hesaba yazıyorlar ve onlar geçen Şabandan bu Şabana bakıyorlar.Geçen senedeki Beraat Gecesi’nden bu gecedeki Beraat Gecesi’ne. “Bu Allah’ın(svt) kulu nasıl hareket ediyordu? Allah’a doğru mu yürüyordu, yoksa dünyaya mı yürüyordu.Ne kadar Allah yolunda çaba gösteriyordu? Ne kadar dünya için?” Allah(svt) buyuruyor. “Benim huzuruma şirkle gelmeyin.” diyor ve “Benim huzuruma başkalarının haklarıyla da gelmeyin.” Ey Müminler!Birbirinizin arasındaki şeyleri düzeltin.Kavga etmeyi bırakın.Birbirinizle aranızda barış yapın. Cahiliye zamanındaki şeyleri terk edin.Bu ümmet Cahiliye dönemine geri döndü.2.Cahiliye zamanı bu. Daha çok zulüm var.Daha çok kan dökme var.Birbirimizle barış yapmalıyız.Peygamber Efendimiz(asvs) buyuruyor. “Müslüman, Müslüman kardeşini 3 geceden fazla terk edemez.3 günü geçerse eğer onunla buluşmalıdır.Ona selam vermelidir ve öbürü onun selamını kabul ederse, ödülü paylaşırlar.Döndürmezse o günahı o alır.”.Bir başka Hadis-i Şerif’te diyor Efendimiz(asvs) “Her pazartesi ve perşembe günü cennetin kapılar açılır.Allah kullarının günahlarını bağışlar.Müşrikler hariç ve birbirleriyle kavga edenler hariç.Allah der ki ‘Onlar normal ilişkilerini geliştirene kadar bunu erteleyin’.”Ey Müminler!Birbirimize kardeş olmalıyız.Bu cemaat kardeştirler.Cemaati kuvvetli tutalım.Cemaati yok etme.Gerçekte bizler birbirimize kardeşiz.Peygamberimiz’in bize verdiği vazifeyi devam ettirmeye çalışıyoruz.Cemaatin bağlarını sağlam tutmalıyız.Beraat’ten önce birbirimizle aramızdaki şeyleri düzeltmeliyiz ve o gecede de kendimize sormalıyız.Şeyhime verdiğim sözü tuttum mu mürid olarak?Sadece zikre gidip, sohbete gitmekle Cumaya gitmekle  değil. “İyi bir iş yaptım mı?”.Kendini imtihana çek ve de ki, “Allah’a bir kul olarak yaşadım mı?Peygamber Efendimiz’in sahabileri gibi onun yolunda  koşturdum mu?Hayat nefesi bize verildi şimdi.Bize o fırsat şimdi verildi.Bunu boşa harcamayalım.Yoksa pişmanlık ateşi bizi yakar.Şeyhimiz diyor ki “Yeryüzündeki son ümmet biziz.Bizim arkamızdan bir ümmet gelmeyecek.Biz en sona ulaştık.Ahirin de ahirindeyiz.son ümmetlerin sonuncusuyuz.”Peygamber Efendimiz(asvs) Ahir Zaman’da geldi.Vaktin sonunda.Peygamber Efendimiz(asvs) dedi ki “Benimle Kıyamet günü arasındaki vakit ikindiyle akşam namazı arası kadardır.”.Güneş batıyor.Peygamber Efendimiz(asvs) ikindi vakti geldi. 1400 yıl geçti, vaktin sonuna eriştik.Güneş batıyor.Gün bitiyor.Biz yeryüzündeki son ümmetiz. Eğer uyanmak  istiyorsanız şuanda uyanmak daha kolaydır.O kalbinden, o körlüğü açmaktır.Çünkü milyonlar bununla meşgul değiller.Dünyayla meşguller.Allah’ın evliyaları da samimi insanlar arıyorlar ki onların perdelerini açabilsinler ama bunu samimiyetle görmüyorlar.Bu samimiyeti görmüyorlar.O yüzden açmıyorlar.Onların bize ihtiyacı yok.Bizim onlara ihtiyacımız var.Eğer kendinize gelirseniz, oturursanız,anlarsanız, ciddiyeti görürseniz o zaman kendinizi sarsarsınız.Kendinize gelirsiniz. “Uyandır beni Ya Rabbi!” dersiniz. “Uyandır beni Ya Rabbi.”Bu yüzden namazlardan sonra biz “Estağrifullah estağrifullah estağrifullah” diyoruz. “Ya Rabbi senden bağışlama diliyoruz, birçok yanlış şeyler yaptık namaz vakti zamanında.Çünkü bizler düşüncesiziz.”.Kendinizi bununla meşgul tutun.Hayatınıza biraz samimiyet koyun.O zaman anlarsınız.Bu sözleri istediğiniz yöne çekebilirsiniz.Bu değişmez.Gerçek budur sizin ve benim için.Gelmiş olanlar ve gelecek olanlar içinde böyledir.Mezardakiler şuanda ağlıyorlar, yalvarıyorlar bir nefes için ama çok geç artık onlara verilmez.Onların vakti geçti.Biz onlardan olmayalım.Buna çaba gösterin.Biz uyanıklık halindeyiz.Bu gözler açık, kalp uykuda.Kalpleri açık olanların, gözleri kapalıdır.Ama kalpler daima açıktır.Melekler Peygamber Efendimiz’e(asvs) geldiler.Bir melek dedi ki “ O uyuyor.” Öbürü dedi ki “Hayır uyumuyor, dinleniyor.Onun kalbi açıktır.”. Biz o ümmetteniz.Peygamber Efendimiz’in(asvs) ümmetindeniz.Şimdi uyanırsak eğer iyi olur bizim için.Uyanmazsak bizi uyandırırlar.Ya Rabbi bizi uyanıklık makamına getirmeyi nasip eyle, Ya Rabbi bağışlamanı diliyoruz, Ya Rabbi merhametini diliyoruz.Peygamber Efendimiz(asvs)’in yüzü suyu hürmetine, Şeyhimiz Sahibul Sayf yüzü suyu hürmetine.Amin.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
5 Mayıs Cuma 2017
0 notes
osmanlidergahi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
BismillahirRahmanirRahim
Onunla ol, gece ve gündüz.Ben büyük sözler söylemeyeceğim sana.Şeyhinle beraber olmak için, Şeyhin ne öğretiyor sana? Nasıl Allah(svt) ile olacağını öğretiyor sana.O yüzden onunlasın.Rehberin bütün manası budur.Allah(svt) ile olmayı adım adım öğrenirsin ondan.Peygamber Efendimiz(asm) diyor “Onlara baktığın zaman, Allah’ı hatırlatır size.”.Ben Şeyhime baktığım zaman bana Allah’ı hatırlatıyor. ‘Abdullah’ demek ne demektir? Hayatımı nasıl yaşayacağım? Ne bekleyeceğim Ahirette? Şeyhinle ol.Cemaat birlikte olmak, kalbine koymaktır bu şeyleri.Kalbin sohbetle çarpar.Kimin gözüne göre görmeye başlarsın etrafı? Şeyh’ine göre.Şeyh’inin diliyle konuşmaya başlarsın, Şeyh’inin kulaklarıyla dinlemeye başlarsın.Şeyh’inin elleriyle dokunur,Şeyh’inin ayakları ile yürürsün.Anlıyor musun? Onu kendinden uzakta tutma.Onunla uyan ve uykuya onunla git.Bil ki gözünün kapattığında o seninledir.Şeyhimiz bizimledir.O vakit işte kolay yol, zor yol, kolaylıklar ve zorluklar geldiği zaman ondan rehberlik alırsın.Bir durumda kısılı kaldın, bir yerde düşünürsün.O zaman Şeyh Efendi ne yapardı bu durumda? Ne düşünürdü? Her zaman. Onu işte yakınına getirirsin.Başka bir durumdasın, ailenlesin, ne derdi Şeyh Efendi? O zaman işte çok  farkında olmaya başlarsın.Şeyh’in devamlı sana bakıyor.Günde 40 defa senin kalbine bakar Şeyh’in.Sen onu bildiğin kadar o seninledir. “Bizler Şeyh’imizi çağırabilenlerdeniz” demiyoruz. Bu farklı bir şeydir.Şeyh’imizin önümüzde görünmesi, bize böyle şeyler söylemesi.Hayır, biz ondan rehberlik istiyoruz.Biz demiyoruz “Ah, ben rabıta yapacağım, Şeyh’im önümde belirecek.”.Bu bizim için değildir.O vakit belli hataları yapmayı bırakmaya başlarız. “Şeyh Efendi ne yapardı bu durumda?” deriz.Söylemeye başlarsın “Ben nasıl otururum, Şeyh Efendi böyle mi otururdu? Bacak bacak üstüne atıp mı otururdu? Hayır.Bu Sünnet değildir.”. Eğer bunu yaparsan, kendini yakalarsın bir şey söylemeden.”Hayır böyle yapmadı.”dersin.Düşünmeye başlarsın.Milyonlarca örnekten biridir bu.Nasıldır o.Bu susuzluk geldi mi sana, onun hakkında daha çok bilgi toplamak gibi daha derin düşünmeye başlarsın.Sohbet hakkında daha çok tefekkür edersin. Çanak antenlerini açarsın, daha çok Şeyh Efendi’yi takip edenlerin, anlayanların etrafında bulunmaya başlarsın.Anlamaya başlarsın.Onun etrafında olmayan insanların başına neler geliyor görürsün.Bilirsin “Ah,bu benim Şeyh’imden geliyor, ben böyle bağırıyorum çağırıyorum bu iyi değil.”.Değişmek istersin o zaman.Çünkü kolaydır, birisinin senin Şeyh’inle olup olmadığını görmesi.Çünkü onunla beraber gelen bir nur vardır.Kalpler bunu gördükleri zaman çok etkilenirler.Bu tarif etmenin ötesindedir. Oturursun, orada Şeyh Efendi’yi seven birisini gördüğün zaman, oturup ona bakmak istersin.Bu bir duygudan daha fazla bir şeydir.Kendini değiştirmektir.Yavaş yavaş anlarsın.Hutbe’den Hadis-i Kudsi’de dediği gibi öyle değil mi? Allah(svt) buyuruyor “O farz vazifelerini yaptığı zaman, bana sevgili olur, nafile ibadetleri yaptığı zaman bana yakınlaşır, daha yakınıma gelir ve bana yakınlaştığı zaman, o zaman, Ben onun gözleri, ayakları, kulakları olurum.” diyor ve “Benden her ne isterse, ona veririm”. diyor.Birazcık zordur bunu yapmak, ağır bir şeydir bu.Sende o tecrübe var, sen o kültürden geliyorsun. Daima orada.Biz “Şeyh Efendi’yi kopyalayın, robot olun” demiyoruz.Kolaydır, robot gibi kopyalamak.Ama bir kere alıp onu sindirmeyi öğrendiğin zaman, senin bir parçan olur o.Anlıyor musun? O tıpkı, suyu alıyorsun, suya ihtiyacın var.Suyu alıp içtiğin zaman, senin bir parçan olur.Sen su olmazsın ama o senin parçan olur ve sen orijinaline yaklaşırsın.İnşaAllah Allah beni bağışlasın.Hepinize rahmet eylesin.Ona yakınlaşalım.İstediğim her şey, dilediğim her şey, Peygamber Efendimiz’in(asm) -bir sır var o Hadis’te- diyor ki “Hiçbir şeye yaslanmayın, güvenmeyin Allah’ın merhameti dışında.”.Hz.Aişe(ra) sordu , ”Allah’ın merhameti dışında hiçbir şey işe yaramaz,senin için bile mi?”dedi.”Evet benim için bile.” ama kim, Peygamberimiz kim? Allah(svt) buruyor, “O Rahmeten lil Alemin” diyor.Allah(svt) ona ‘Rahmet’ ismini vermiş.O yaratılmış olan her şeye merhamettir.O merhamet olmadan, yaptığın hiçbir şey bir işe yaramaz.O merhamet olmadan, o sevgi olmadan.Peygamber Efendimiz’e olan o sevgimiz olmadan.Onun Sünnetini almadan.Bugünlerde insanlar merhametten konuşuyorlar ama Peygamber Efendimiz’in(asm) bize merhameti gösterdiğinden çok uzaklar.Bugunkü insanların gördüğü merhamet İslam’da değil.İslam, merhametin sahibine göredir ki , Peygamber Efendimiz’e(asm) göredir.O zaman değişebilirsin inşaAllah, daha iyi olursun.Her şey ona bağlıdır.İnşaAllah, Allah bizi Şeyh’imize sıkı sıkı bağlasın.Fatiha.Selamun Aleyküm ve Rahmetullah.Bu kadar yeterlidir inşaAllah.Fatiha.Selamun Aleykum ve Rahmetullah.
SAHİBUL SAYF ŞEYH ABDULKERİM EL KIBRİSİ EL RABBANİ(KS)’NİN HALİFESİ
ŞEYH LOKMAN EFENDİ HZ.
12 Mayıs Cuma 2017
0 notes