Tumgik
#Önemsiz bir kadın
siyah-kugu19 · 1 month
Text
"Bir insanı ancak sevgi hayatta tutabilir..."
Önemsiz Bir Kadın ~ Oscar Wilde
Tumblr media
57 notes · View notes
zaaflardaolurmus · 2 years
Text
Bütün sevgiler bir trajedi.
11 notes · View notes
vinceverbatim · 6 months
Text
"
CALiGULA: Helicon!
HELİCON: Evet. Caius.
CALiGULA: Deli olduğumu düşünüyorsun.
HELiCON: Böyle düşünmeyeceğimi biliyorsun. Oldukça da akıllıyım.
CALiGULA: Evet… Akıllı bir adam olmadımsa da deli de sayılmam. Sadece olanaksız bir gereksinimi içimde duydum. (Bir an) Olaylar hoşnut edici görünmüyor.
HELİCON: Oldukça yaygın bir düşünce.
CALiGULA: Doğru. Ama bunu daha önce bilmiyordum. Şimdi anlıyorum. {Doğal olarak) Böyle bir dünyaya katlanılamaz. Ay'a, mutluluğa, ya da ölümsüzlüğe, belki çılgın olan, ama bu dünyadan olmayan bir şeye gereksinme duyuyorum.
HELiCON: Bu, olanaksız bir düşünce. Genellikle bunda sonuna değin gidilemez.
CALiGULA: (Kalkarak fakat aynı sadelikle) Sen bundan anlamazsın. Sonuna değin gitmedikçe bir şey elde edilemez. Ama sonuna değin mantıklı olmak gerekiyor. (Helicon'a bakar) Hatta ne düşündüğünü biliyorum. Ne öyküler, bir kadının ölümü için! Hayır bu da değil. Anımsadığıma göre, doğru.. Birkaç gün önce sevdiğim bir kadın öldü. Ama sevi nedir? Önemsiz! Şu ölüm bir şey değil, and içerim. Bir gerçeğin imi yalnız beni ay'a sürükleyen. Büsbütün yalın, apaçık, biraz aptalca ama ulaşılması güç, yüklenmesi ağır bir gerçek.
HELiCON: Öyleyse şu gerçek dediğin nedir, Caius?
CALiGULA: (Sözünü değiştirerek yansız bir tonla) İnsanlar ölür ve onlar mutlu değildir.
Albert Camus, Caligula
7 notes · View notes
sadecedoruk · 6 months
Text
Cast Away filmini herkes seyretmiştir. Tom Hanks (Chuck) ıssız adaya düştüğü zaman kargoların bazılarını açarak hayatını idame ettirecek alet edavat bulmaya çalışır. Sadece bir tanesini açmaz ve filmin sonunda sahibine teslim eder. Ve film biter.
Filmin başka bir versiyonunda Chuck kargoyu teslim ettiği kadına sorar.
-Pakette ne var?
Kadın cevap verir.
-Önemsiz şeyler. GPS bulucu, Olta, Tohum, Su arıtıcı ve uydu telefonu...
🥺😥
11 notes · View notes
aynodndr · 6 months
Text
Tumblr media
Tüm gençliğini serersin bir adamın önüne,
Acıyı,tatlıyı,varlığı, yokluğu çekersin.
Tüm yaptıklarını hep affeder yoluna devam edersin.
Sonra onun soyunu devam ettiren çocuklar verirsin ona.
Ne hamileliğin acısını,ne doğumun sancısını ne de o büyürken yaşadığın uykusuz gecelerin farkında olmayan çocuklar hemde...
Yıllar geçer, gençliğin gider.
Ve bir gün karşına geçmiş bir adam,
Sana açıklama yapar ‘’tek gecelik bir hataydı’’!!!
O an yıkılırsın; ama gecelerin tek olmasına ya da sürekli olmasına değildir bu yıkılış.
Emeklerine acırsın, yıllarına acırsın, kaybettiğin sağlığına ve bir de tüm bunların ne kadar önemsiz olduğuna acırsın.
Her saniyesi bir hiçmiş dediğin o ömre acırsın.
Karşında ki ise o kadar rahattır ki,
Çünkü erkek yapsa hata değildir,
Bir anlıktır, gelip geçmiştir.
Onun için bir anlıktır ya hani!
Ama senin için ömre bedeldir bu acı.
Bunu da anlamasını beklemezsin,
Tüm geçen yıllarda seni anlamadığı gibi..
Aslında pek de bir şey beklemezsin artık.
Tüm dünya seni aldatmış gibi hissedersin.
Bu acını da içine gömersin.
Tıpkı daha öncekiler gibi...
Ey gönlü yaralı kadın,
Ey hiç kimsenin, hiç bir şeyi olamamış kadın.
Kaldır yüzünü yerden!
Çünkü yüzüne eğecek olan sen değilsindir...
5 notes · View notes
kelebekvelambalar · 2 years
Text
Canımı çok yakan o adama;
Hayatıma girdiğinde bağsızdım.Kolum,kanadım kırılmıştı.Düştüğüm çukurdan zorlukla kalkmış,saramayacağım yaralarımı sardım,tam bütün o acılarım bitmişti.O kadar çektiğim cefanın bir sefası olduğuna inanarak kalkmıştım düştüğüm yerden.Ve sen geldiğinde o sefanın sen olduğuna inanmıştım.5000 km öteden aynı evi paylaştığım insanlardan bile daha yakınımda gibiydin.Sana hiç dokunmamıştım,hiç sarılmamış ya da seni hiç öpmemeiştim.Kokunu dahi bilmiyordum ama seni daha öncesinde yaşadığıma yemin edebilirdim.O kadar hızlı oldu ki,o kadar sağlam kurdum ki sana olan bağımı,gittiğin gün cehennemim olmuştu.Ve başka bir kadın,belki de seni o sefa sanıyordu..
Geldin,aynı şehirdeydik,aynı güne bakıyor,aynı geceyi yaşıyorduk.Yani en azından 1 gece burada kalmış olsaydın yaşayacaktık.Senin için çok değerli olduğuma inanmıştım ki,buraya geldiğinde ilk aradığın insan olmamak beni çok derinden yaralamıştı.O acıyı hala kalbimin içinde hissedebiliyorum.Seni görmeye geldiğim o gün,aylarca o kadar uzun mesafede beklediğim o adamın bana sarıldığı o an bunca zaman bana hissettirdiği en uzak duyguyu yaşıyordum.Karşımda duran,bu sarıldığım adamın bana en uzak olduğu an işte bu andı.Mesafenin yürekte olduğunu kilometrelerin önemsiz olduğunu tamda o an anlamıştım.Geldiği gün terk etti beni o adam.O gün başka bir kadının kollarına gitti.Asla inanmadım,sevilmediğime asla inanmadım.Her ne yaşanırsa yaşansın beni hep sevdi ve seviyor dedim.Ve öylede oldu.Sabırlı davranmadım,saygılıda olmadım.Ama amacımın çok dışına çıktım.Tek isteğim bilmekti.Neden? Tek istediğim bu cevabı almaktı.Nedeni yoktu,ruhu bendim.Kalbim onundu ve onsuz olmanın anlamı olmadığı kadar bununda bir nedeni yoktu.Biz birbirimiz içindik ve bunu ikimizde bunu gayet iyi biliyorduk.Onu affettim,çok zor oldu ama başardım.Seviyordum,ve sevgiden kaçamıyorsun.Ama unutamadım yaşadıklarımı,acılarımı,çırpınışlarımı unutamadım.Yaramı saramadım.Bugün ona sarılırken bile aklıma geliyor saliselik gözümün yaşına engel olamıyorum.Bişey olduğundan değil,çok şey olduğundan.Sonra dinliyorum,görüyorum.Her savaşın bir zaferi oluyor,ve tüm zaferler savaşarak kazanılıyor.
Savaşta,zaferde benim.Ödülde,cezada benim.Katilde,kurbanda benim.
21 notes · View notes
mesutbahtiyarolacak · 2 years
Text
Tumblr media
‘’Birbirimizi bir daha hiç görmeyeceğimize kesinlikle inanarak yazıyorum sana. Yıllarca önce senden ayrılırken yine aynı şeyi düşünmüştüm; ama kader beni ikinci bir kere denemek istedi. Bu sınavı başarıyla atlatamadım: Zayıf yüreğim alıştığı sese boyun eğdi yine. Beni bu yüzden küçümsemezsin, değil mi? Bu mektup hem bir ayrılış mektubu olacak hem bir açıklama: Seni seveliberi içimde biriken şeyleri açıklamak zorundayım gibi geliyor. Seni suçlayacak değilim hangi erkek olsa böyle davranırdı; sen, beni kendine göre belirsiz olarak, sevinçlerinin, tedirginliğinin, üzüntülerinin, durmadan değişen bu duyguların kaynağı olarak gördün; bunlarsız hayat sıkıcı ve tekdüze olurdu. Bunu ta baştan beri biliyordum; ama mutsuzdum, ben de bir gün davranışımı değerlendirirsin umuduyla, şartlara göre değişmeyen sevecenliğimi anlarsın umuduyla kendimi feda ettim. O zamandan bu yana çok vakit geçti. Senin ruhunun bütün gizli kapaklı yanlarını kavradım… ve anladım ki umudum boşunaymış. Çok buruldum tabii! Ama aşkım, yüreğimle öylesine birleşmişti ki, o da karardı, ama sönmedi.
Bir daha karşılaşmamacasına ayrılıyoruz; senden başka kimseyi sevmeyeceğimi bilmelisin: Ruhum olanca hazinesini, gözyaşlarını ve umutlarını senin uğrunda tüketti. Seni bir kere sevmiş olan kadın, başka erkekleri küçümsemeden edemez, onlardan daha iyisin diye değil, yok canım! Ama senin yaradılışında kendine özgü bir şey var, gururlu, esrarlı bir şey. Ne söylersen söyle, alt edilmez bir güç var sesinde. Hiç kimse senin gibi durmamacasına sevilmek isteyemez: Kimsede kötülük bunca çekici değildir; kimsenin bakışı böylesi bir mutluluk vaat edemez, kimse üstünlüğünden bu derece ustalıkla yararlanamaz, üstelik kimse gerçekten senin kadar mutsuz olamaz, çünkü kendini aksine inandırmaya bu kadar çaba göstermemiştir.
Şimdi, buradan gidişimin nedenlerini tek tek anlatmayacağım sana: Senin için önemsiz şeyler, çünkü yalnız beni ilgilendiriyor.
Allahaısmarladık.
21 notes · View notes
pandaisteyenkiz · 11 months
Note
George Orwell papazın kızı
Mine söğüt deli kadın hikayeleri
Oscar Wilde önemsiz bir kadın
Güzel önerilerin için teşekkür ederim
5 notes · View notes
kohnelerdehisler · 1 year
Text
bir kadın gördüm hayattan bıkmış. o kadar dolu bakıyordu ki.. sanki bağırmak istiyor sesi çıkmıyor, sessiz olmak istiyor içi susmuyor. arafta kalmış bir kadın gördüm. içim nefret dolu.. nefretimi kustum o kadına önce sessiz kaldım o da sustu. sonra bagırdım ona o da bana bagırdı avazı çıktığı kadar. sonra bi yumruk... o kırıldı parçalara ayrıldı benim ise içimdeki kırıklardan elimin kanaması önemsiz. şimdi ise elimde bakıştığım sigaram yerde kanlar içinde parça parça yansımam...
4 notes · View notes
kosul123 · 1 year
Text
NUR SÛRESİ 1-64
Medine'de, hicretin beşinci yılında nazil oldu. 64 âyettir. Zina suçu ve cezası açıklanır. İffetli insanlara iftiranın cezası bildirilir. Ma'nevi tazminata açıklık getirir. Evlere girişteki görgü kuralları öğretilir. Başörtüsü, harama bakmama, kâfirlerin amellerinin getirdiği üst üste karanlıklar ve lider yanındaki protokolden bahseder. Asıl olan Allah'ın nurundan bahseder.
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile.
1- Bu, indirdiğimiz ve (ahkâmını) size farz kıldığımız bir sûredir. Öğüt alırsınız diye onda apaçık âyetler indirdik.
2- Zina eden kadınla, zina eden erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Eğer Allah'a ve Ahirete iman ediyorsanız, Allah'ın dininde (ceza ve kanunda) sizi o ikisine karşı acıma duygusu tutmasın. İkisinin cezasına mü'minlerden bir grup şahit olsun.
3- Zina eden bir erkek, (tevbe etmedikçe) zina eden bir kadın veya müşrik bir kadından başkasını nikah etmez. Zina eden bir kadın da, (tevbe etmedikçe) zina eden bir erkek veya müşrik bir erkekten başkası onu nikah edemez. İşte bu, mü'minlere haram kılındı.
4- İffetli kadınlara (zina iftirası) atıp, sonra da dört şahit getirmeyenlere seksen değnek vurun ve onların şahitliğini ebediyen kabul etmeyin. İşte onlar fasıkların ta kendileridir.
5- Ancak tevbe edip islah olanlar hariç. Şüphesiz Allah Ğafur'dur, Rahim'dir.
6- Eşlerine (zina suçu) atıp kendisinden başka dört şahiti olmayanlar, işte onların her birinin şahitliği, onun doğrulardan olduğuna dair dört defa Allah'a yemin etmesidir.
7- Beşincisinde "Eğer yalancılardan ise Allah'ın laneti onun üzerine olsun" (demesidir.)
8,9. Kocasının yalancılardan olduğuna dair Allah'ı dört defa şahit getirmesi (Allah adına yemin etmesi), beşinci defada da eğer kocası doğru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi, kadından cezayı kaldırır.
10. Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tövbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı, hâliniz nice olurdu?
11. O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır.(1)
(1) Bu âyet ile sonraki dokuz âyette, İslâm tarihinde "ifk (iftira) olayı" diye bilinen olay konu edilmektedir. Hz. Peygamber, Benî Mustalik Gazvesi'nden dönerken beraberinde bulunan Hz. Âişe tabii ihtiyacını gidermek için uzaklaşmıştı. Bu arada, düşürdüğü gerdanlığını ararken birlik bulunduğu yerden ayrılmış, kendisi geride kalmıştı. Birliğin artçılarından Safvân b. es-Sülemi, Hz. Âişe'yi kendi devesine bindirip hayvanı yederek Medine'ye getirdi. Aralarında münafıkların reisi Abdullah b. Übey ile bazı mü'minlerin de bulunduğu bir grup bu olaya dayanarak, Hz. Âişe ile Safvân arasında ilişki bulunduğu iftirasını ortaya attılar. Bunun üzerine, Hz. Âişe'nin masum olduğunu açıklayan bu âyetler indi.
12. Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leri hakkında iyi zan besleyip de, "Bu, apaçık bir iftiradır" deselerdi ya!
13. Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Mademki şahit getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir.
14. Eğer size dünya ve ahirette Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu!
15. Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır.
16. Bu iftirayı işittiğiniz vakit, "Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım! Bu, çok büyük bir iftiradır" deseydiniz ya!
17. Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyyen dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor.
18. Allah, size âyetleri açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
19- Mü'minler arasında fuhşun yayılmasını isteyenlere dünyada da, âhirette de acıklı azap vardır. Allah her şeyi bilir, siz bilemezsiniz.
20- Eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinize olmasaydı ve Allah çok şefkatli ve merhametli olmasaydı (ne olurdu haliniz?)
21- Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa şüphesiz o fuhşu ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinize olmasaydı, sizden hiç birinizi ebediyen temizlemezdi. Ancak Allah dilediğini temizler. Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.
22- Sizden fazilet ve servet sahibi olanlar, yakınlara, fakirlere ve Allah yolunda hicret edenlere (bir şey) vermemeye yemin etmesinler. Afvetsinler ve görmezlikten gelsinler. Allah'ın sizi afvetmesini sevmez misiniz? Allah Ğafur'dur, Rahîm'dir.
23- İffetli, (her şeyden) habersiz kadınlara (zina iftirası) atanlar, dünyada da, âhirette de lanetlenmişlerdir. Onlar için büyük bir azap vardır.
24- O gün dilleri, elleri ve ayakları yaptıkları hakkında aleyhlerinde şahitlik edecektir.
25- O gün Allah onlara gerçek cezalarını tam olarak verir ve bilirler ki Allah, apaçık Hakk'ın ta kendisidir.
26- Kötü (söz, davranış ve kadın) ler kötü erkeklere layıktır. Kötü (söz, davranış ve erkek) ler kötü kadınlara layıktır. İyi (söz, davranış ve kadın) ler iyi erkeklere layıktır. İyi (söz, davranış ve erkek) ler iyi kadınlara layıktır. işte onlar (Hz. Peygamber, Hz. Aişe ve Hz. Safvan) bunların söylediği (iftiraları) ndan uzaktırlar. onlar için mağfiret ve bol rızk vardır.
27- Ey iman edenler, kendi evinizden başka evlere izin almadan ve ev halkına selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır. Umulur ki öğüt alırsınız.
28- Eğer oralarda (başka evlerde) hiç bir kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oralara girmeyin. Eğer size "Geri dönün" denirse hemen dönün. Bu sizin için daha temizdir. Allah, yaptıklarınızı çok iyi bilir.
29- Oturulmayan ve içinde eşyanız bulunan evlere (izinsiz) girmenizde size bir günah yoktur. Allah açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir.
30- Mü'minlere söyle gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve namuslarını korusunlar. Bu onlar için daha temizdir. Şüphesiz Allah onların yaptıklarından haberdardır.
31- Mü'min kadınlara da söyle gözlerini (haramdan) sakınsınlar, namuslarını korusunlar ve ziynetlerini açmasınlar. Ancak görünenler hariç. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar. Ziynetlerini eşleri, babaları, eşlerinin babaları, oğulları, eşlerinin oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları, elinin altındaki (köle ve cariye) ler, kadınlara meyli olmayan (aileye) tabi erkekler, kadınların avret yerlerini bilmeyen çocuklar dışında kimseye açmasınlar. Ziynetlerinden gizlediklerinin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ey iman edenler, topluca Allah'a tevbe ediniz ki felaha eresiniz.
‎32- Sizden bekâr olanları, köle ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler, Allah onları kendi lütfundan zengin eder. Allah genişlik verendir, her şeyi bilendir.
33- Evlenemeyenler, Allah onları kendi lütfundan zengin edinceye kadar iffetli olsunlar. Ellerinizin altındaki (köle ve cariye) lerden mükâtebe yapmak isteyenlerden(çalışıp para karşılığında hürriyetini isteyenlerden), eğer kendilerinde bir iyilik görürseniz, mükâtebe akdi yapınız. Allah'ın size verdiği maldan onlara veriniz. Dünya hayatının geçici malını elde etmek için namuslu kalmak isteyen kızlarınızı (cariyelerinizi) fuhşa zorlamayın. Kim onları zorlarsa şüphesiz Allah, o kadınların fuhşa zorlanmalarından sonra mağfiret ve rahmet sahibidir.
34- And olsun ki, size açıklayıcı âyetler ve sizden önce geçenlerden bir misal ve mûttakiler için öğüt indirdik.
35- Allah, göklerin ve yerin Nur'udur. O’nun nur'u, içinde lâmba bulunan kandillik gibidir. Kandil bir camın içindedir. Kandil, sanki inci yıldız gibidir, doğulu ve batılı olmayan mübarek zeytin ağacından yakılır. Neredeyse ateş değmeden de ışık verir. Nur üzerine nurdur. Allah dilediğini Nur'una hidâyet eder. Allah insanlara misaller verir. Allah her şeyi bilir.
36- Bir kısım evlerin (kadrinin) yükseltilmesine ve oralarda adının zikredilmesine Allah izin vermiştir. Oralarda sabah akşam Allah'ı tesbih ederler.
37- Öyle er kişiler ki; ticaret, alışveriş onları Allah'ı zikretmekten, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyamaz. Gözlerin ve gönüllerin döneceği günden korkarlar.
38- Allah, onların yaptıklarının daha güzeli ile karşılık versin ve lütfundan onlara artırsın diye (zikir ve tesbih ederler.) Allah dilediğine hesapsız rızk verir.
39- Kâfirlerin amelleri ise çöldeki (su görünen) serap gibidir. Susuz adam onu su sanır. Yanına gelince hiç bir şey bulamaz ve yanında Allah'ı bulur. Allah da onun hesabını (cezasını) verir. Allah hesabı çabuk görendir.
40- Yahut (kâfirlerin amelleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. Denizi bir dalga, dalga üstünde bir dalga ve dalgayı da bir bulut örtüyor. Üst üste karanlıklar. Elini çıkarsa neredeyse onu dahi göremeyecek. Her kime Allah nur kılmamışsa artık onun için nur yoktur.
41- Görmedin mi göklerde ve yerdeki kimseler ve saf saf uçan kuşlar Allah'ı tesbih ederler. Hepsi salâtını ve tesbihini bildi. Allah da onların yaptıklarını bilir. (Mülk 67/19)
42- Göklerin ve yerin mülkü Allah'a aittir. Dönüş de Allah'adır.
43- Görmedin mi? Allah bulutu sevk ediyor, sonra bulutun arasını telif ediyor, sonra üst üste yığılıyor ve arasından yağmur çıktığını görüyorsun. Gökyüzünden o dağlar (gibi bulutlar) dan dolu indiriyor da, onunla dilediğine isabet ettiriyor, dilediğinden de onu çeviriyor. Neredeyse şimşeğinin parıltısı gözleri alıverecek.
44- Allah geceyle gündüzü evirip çeviriyor. İşte bunda görüş sahipleri için ibret vardır.
45- Allah, bütün canlıları sudan yarattı. Onlardan bir kısmı karnı üzerinde yürür, bir kısmı iki ayağı üzerinde yürür, bir kısmı da dört (ayak) üzerinde yürür. Allah dilediğini yaratır. Şüphesiz Allah her şeye gücü yetendir.
46- And olsun ki, biz açıklayıcı âyetler indirdik. Allah dilediğini doğru yola iletir.
47- "Allah'a ve Peygambere iman ettik ve itaat ettik" derler. Bundan sonra onlardan bir kısmı yüz çevirirler. İşte onlar mü'min değillerdir.
48- Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve Rasülüne çağırıldıklarında bir de bakmışsın ki onlardan bir kısmı yüz çevirirler.
49- Eğer hak onların(lehine) olursa, boyunlarını eğerek ona (Kur'ân'a) gelirler.
50- Kalplerinde bir hastalık mı var? Yoksa şüpheleniyorlar mı? Yoksa Allah ve Rasülünün zulmedeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
51- Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Rasülü'ne davet edildiklerinde, mü'minlerin sözü ancak: "İşittik ve itaat ettik" demek olur. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
52- Kim Allah'a ve Rasülü'ne itaat eder, Allah'tan korkar ve O’ndan sakınırsa, işte onlar kazananların ta kendileridir.
53- Eğer sen onlara emredersen, elbette (harbe) çıkacakları konusunda bütün güçleriyle yemin ettiler. De ki: "Yemin etmeyin" (sizden istenen) iyi bir itaattır. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
54- De ki: "Allah'a itaat ediniz, Peygambere de itaat ediniz.” Eğer yüz çevirirseniz, şüphesiz o, kendisine yüklenenden, siz de kendinize yüklenenden sorumlusunuz. Eğer ona itaat ederseniz hidâyete erersiniz. Peygambere düşen (görev) ancak apaçık tebliğdir.
55- Allah, içinizden iman edip, salih ameller işleyenlere şöyle va'detti: "Elbette biz onlardan öncekileri nasıl halife kılmışsak, onları da halife kılacağız ve onlar için razı olduğu dinlerini (tatbik edecekleri) mekana (ülkeye) yerleştireceğiz. Korkularının ardından güvene değiştireceğiz. Bana ibadet ederler, bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.”
56- Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Peygambere itaat edin ki merhamet olunasınız.
57- İnkâr edenler, (bizi) yeryüzünde aciz bırakacaklarını sanmasınlar. Onların yeri ateştir. Ne kötü bir dönüş yeridir.
58- Ey iman edenler, ellerinizin altındakiler, sizden ergenlik çağına gelmemiş çocuklar, sabah namazından önce, öğle vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda ve yatsı namazından sonra, sizden üç kere izin istesinler. Bu üç vakit sizin için mahrem vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmada size de, onlara da günah yoktur. İşte Allah size âyetleri böyle açıklar. Allah alim'dir, hakim'dir.
59- Çocuklarınız ergenlik çağına geldiklerinde daha öncekilerin (çocukların) izin istediği gibi izin istesinler. İşte Allah size âyetlerini böylece açıklar. Allah alim'dir, hakim'dir.
60- Evlenme ümidi kalmayan, yaşlanıp oturmuş kadınlara ziynetleriyle gösteriş yapmaksızın elbiselerini çıkarmalarında bir günah yoktur. İffetli davranmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.
61- Köre bir sorumluluk yoktur. Topala bir sorumluluk yoktur. Hastaya bir sorumluluk yoktur. Evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarına sahip olduğunuz (evlerde) veya arkadaşınızın evinde yemenizde bir sorumluluk yoktur. Size toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir sorumluluk yoktur. Herhangi bir eve girdiğinizde, Allah katından bereket ve iyi bir sağlık dileyerek kendinize selam veriniz. İşte Allah düşünesiniz diye âyetleri böyle açıklar.
62- Mü'minler ancak Allah'a ve Rasülüne iman edenlerdir. Onunla (Peygamberle) birlikte toplumu ilgilendiren bir iş üzerinde olduklarında, ondan izin almadan gitmezler. Senden izin isteyenler şüphesiz Allah'a ve Rasülüne iman edenlerdir. Bazı işleri için senden izin istediklerinde onlardan dilediğine izin ver. Onlar için Allah'a istiğfar et. Şüphesiz Allah ğafur'dur, rahîm 'dir.
63- Peygamberin çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi yapmayın. Allah içinizden birbirine gizlenerek sıvışıp gidenleri bilir. Onun emrine muhalefet edenler kendilerine bir fitnenin veya acıklı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar.
64- Dikkat edin, göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Muhakkak O, sizin üzerinde olduğunuz şeyi bilir. Kendisine döndürüldükleri gün, onlara yaptıklarını haber verecektir. Allah her şeyi bilendir.
3 notes · View notes
teneres · 2 years
Text
Tumblr media
Selam, hidayete tabi olup, heva ve heveslerini dinin önüne geçirmeyen, kusurlu olsa dahi kendi aleyhine hakka şahitlik eden kimselerin üzerine olsun.
Allah (Subhanehu ve Teala) kitabın müellifi Şeyh Abdulaziz'e hayrlar ve bereket ihsan etsin, bu ve diğer eserlerini/derslerini kendisi için sadaka-i cariye olarak kabul etsin, Al-i Suud münafıklarının elindeki esaretini sonlandırsın.
İhtilat, yani birbirine nikahı düşen kadın ve erkeklerin bir arada olması konusu maalesef halk arasında zaten ele ayağa düşmüş, önemsiz/basit bir mesele konu hükmüne düşmüş olsa da, ne yazık ki kendileri sapan ve bu sebeple insanları da saptıran adlarının önünde şeyh, hoca, müftü, kadı vb. sıfatlar bulunan kimseler, bu konuyu nefse uyularak dikkat edilmeyen bir haram mesabesinden, haramı helalleştirmeye yönelerek caiz bir konu hükmüne taşımaya çalışmaktalar. Ne yazık ki zaten kalbi marazlı olanlar da işlerine geldiği için bu kimselerin saptırmasına dört elle tutunmakta, onların getirdiği bazı hadisleri ve akli şüpheleri muhkem delillermiş gibi dillendirmekteler.
Bu hacim olarak küçük ancak içerik olarak doyurucu risalede Şeyh Abdulaziz'in ilmini ve o ilmi kullanmada ki dirayetine de şahitlik etmiş olacaksınız. Nasih ve mensuh'un hüküm vermede ne derece önemli olduğunu, önüne tercüme veyahut Arapça bir hadis kitabı alıp okuyan herkesin neden hüküm çıkaramayacağını, meselenin asla ama asla sadece ayet ve hadise dayanarak konuşmak olmadığını göreceksiniz.
Şeyh, muhkem ve nesh edilen hükmün yerine gelmiş delilleri zikrettikten sonra, karşı tarafın delil diye getirdiği şüphelere doyurucu cevaplar veriyor. Bununla beraber ihtilat meselesine olmasa da, hemşire olarak alelade hastalıkla ilgilenen bölümlerde çalışmak yahut savaş bölgesine gitmek için kendi kendine müftülük yapan kimselerin de tutunduğu bir durum olan sahabe kadınların savaşa yaralı tedavisi ve su dağıtmak için gitmesiyle alakalı rivayetin doğru şekilde değerlendirilmesi gibi faideler de mevcut.
Hasılı kelam, okuyun okutturun. Kendisine bu konudaki ilim geldikten sonra kim hala aksi yönde konuşup, meşru görerek bu şekilde davranıyorsa bilsin ki onun durumu hata etmiş birinin hali değil, inad eden kimsenin durumu gibidir.
3 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
Kitaplar,infilak gücü yüksek bir dinamitten farksızdır! Kapağı,bilgi havuzuna girişin anahtarıdır ve teknoloji,tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar demokratik bir yaklaşım ile bu anahtarı bizim avucumuz içine koymuştur. Buyrun👇( yakın zamanda yayınlayacağım Kitaplar) - Bir duvar vardı. Kimin ördüğü belirsiz ya da önemsiz olan, insanları ve fikirleri, toplumları, kültürleri birbirinden ayıran bir duvar vardı.” Shevek'in yolculuğu bu duvarları yıkmak amacı ile başlıyor.- Ursula K. Leguin- Mülksüzler - 'Bebek, biberon ihtiyacıyla ağlamaya başladığında, yani, organizma bakkaldan gelen süte kavuşmaya ve böylece de görevini ifa edemez gelen memeden yüz çevirmeye alıştırıldığında, tiryaki bir tüketici doğmuş olur.."Bu satırlar Ivan Illich'in, Tüketim Köleliği kitabından -'Anarşizm insanın ufkunu açıp onu özgürleştiren bir güçtür; insanlara kendi yeteneklerine güvenmeyi, herkesin eşit ve güvenlikte olacağı bir hayat uğruna mücadele etmeyi, tek birimiz bile tutsaksak hiçbirimizin özgür olamayacağını öğretir.'''Evlilik insan doğasına aykırıdır, esas olarak kadınları baskı altında tutmaya yarar ve bir kurum olarak kadınların cinselliklerini özgürce yaşamalarını engeller... Kadın ile erkek arasında aşkla kutsanmamış, doğal olmayan her türlü birlik fuhuştur.-Emma Goldman'ın Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir kitabından. -Ekonomik eşitlik olmaksızın verilen politik eşitlik bir teranedir, bir sahtekarlıktır, bir yalandır; ve işçiler yalan istemiyorlar.” Bilgi ağacının meyvelerine dokunmak açık biçimde yasaklanmıştır.Böylece, kendini anlama yeteneğinden tümüyle mahrum kalacak insanın, ebediyen bir hayvan olarak kalması, ebedi tanrısı, yaratıcısı ve efendisi önünde hep dört ayak üzerinde sürünmesi istenmiştir. Bakunin'in övgüsü, aklınızda canlanan iblis imgesinden ziyade, iblis'in ilk kıyası ve akıl yürütmeyi yapan zeka ve itaatsizliğinedir. Nasıl ki ''Mülkiyet Hırsızlıktır'' sözünü ederek kast ettiği tek meselenin, ekonomik bir mülkiyet anlayışı olmayışı gibi. '' Yıkmak, yaratıcı bir dürtüdür.'' sözünü ederek kast ettiği meselenin, bir çeşit tahrip etme yaklaşımı olmadığı gibi. Bakunin'in yıkmak ile yarattığı şey; ''İnsanın kendiliğidir!-Mihail Bakunin'in ''Tanrı ve Devlet'' kitabındandır.
-''...Aptallığa oldukça benzeyen bir suskunluk içindeydik..'' Koruyucu Cunta'nın başkaldırı bildirisi, La Paz, 16 Temmuz 1809.—Eduardo Galeano, Latin Amerika'nın Kesik Damarları kitabı -'Bir inancı mümkün kılmanın ne denli inançsızlık gerektirdiğini görmek dehşet vericidir. Körü körüne iman diye bildiğimiz şey, çok sayıda inançsızlıkla ayakta tutulur.'''' Görülmeye ve duyulmaya değmeyen gerçeklere gözlerini kapamak ve kulaklarını tıkamak, kesin inançlının özel bir yeteneğidir ve bu onun eşsiz cesaret ve azminin kaynağıdır. O, tehlikeden korkmaz, engeller onun cesaretini kırmaz ve çelişkiler onu şaşırtmaz—Erıc Hoffer'ın Kesin İnançlılar
-"Sözde Batı'nın zafer kazandığı bir çağda, bu kadar insan neden kendisini böylesine berbat, yapayalnız, terk edilmiş hissedi­yor?" Tanrı ilk önce sessizliği yarattı: tam, yekpare, bütün. Tüm yaratıklar -erkek, kadın, hayvan, böcek, kuş ve balık- bu sessizlikle beraber mutlu bir şekilde hayat sürdüler ta ki bir gün erkek ve kadın birlikte yere uzanıp kendi aralarında ilk sözcüğü yaratana dek.—John Zerzan'ın, Makinelerin Alacakaranlığı kitabı vs. vs. ( yaklaşık 2500 kitap )
Tumblr media
3 notes · View notes
mavrira · 2 years
Text
Tumblr media
Çok eski zamanlarda bir gün, birlikte çalıştığımız arkadaşım bir not uzatmıştı bana, Edip Cansever'in şiirinden bir parça... Aklına gelmiş, yazmış ve bana vermişti. (O an bilmediğimiz geleceğe düşülen bir notmuş meğer, sonradan bulacaktı anlamını.) Okuyup, kitabımın arasına koymuştum...
Sonra, bir sebepten darıldı arkadaşım bana.
Yıllar geçti, çok yıllar...
Ben o şiiri unuttum gittim, ama arkadaşımı unutmadım hiç, hep güzel andım...
Bir gün aynı kitabı okumak isteyince, o kağıt parçası karşıma çıktı. Şiiri bir daha okudum, arkadaşım burnumda tüttü... Bulsam keşke onu dedim, karşısına çıksam ve şu satırları okusam... Geçer mi dargınlığı?
Sıradan ve önemsiz yaşamını filmlere benzetme çabası hepimizde oluyor bazen işte...
Denemeye değer ulan dedim, Ankara'ya yolum ilk düştüğünde düştüm elimdeki son adresin peşine...
Sordum soruşturdum, onu değil ama kocasını buldum tesadüfi bir şekilde. Aradım, tanıttım kendimi, sonra bekledim.
Aramadı beni şıllık. Laz damarı tuttu. Bırak peşini di mi? Tabi canım bıraktım zaten. Aynen.
Biraz daha yıllar geçti, ben Ankara'ya taşındım.
Yine böyle yalnız başıma içerken ve hayat aslında ne güzel de her şeye rağmenken, aldım telefonu elime, buldum kocasının ismini, bastım arama tuşuna. Enişte çıktı, ver hele sen o yanındaki saçaklıyı bana dedim.
Telefon numaram sana ulaştı mı dedim, evet dedi.
Ve aramadın? Dedim, aramadım dedi. Böyle de net bi insan...
Dedim, ne zaman buluşuyoruz terbiyesiz kadın?
Geçenlerde buluştuk.
Ben o şiir parçasını da söyledim sohbetin bir yerlerinde. Tepkisi daha destansı olmalıydı, duyunca ağlamalıydı filan ama bi çay daha alır mısınız diyen garsonların arasında kaynadı gitti. Olur öyle...
O benim hiç değişmediğimi düşünmüş, ben de onun hiç değişmediğini düşündüm ama birbirimize hiç inanmadık hahahaa... Ah biz kadınlar...
Geçen gece bende kaldı. Sabaha kadar konuştuk, gülüştük eskilerden. Siyasetten bile bahsettik, başkası olsa kalk ulan masadan diyeceğim muhteşem(!) fikirlerini paylaştı benimle. Nihayet artık beynimizin tüm gri hücreleri şarapla mayalandığında ne tanrı ne devlet aslında biliyon mu bacım diyerek kapadık konuyu.
Fena olmadı diyorum yani...
Yazarken dargınlığımızın sebebini atlamışım. Yediğim bir şeylerden miydi ya da havalar mı kötüydü ama sanki bir öküzlük salgını vardı o ara, bilemiyorum. Bulaşmış işte bana da demek ki... O haklıydı.
6 notes · View notes
senayelvanstuff · 6 months
Text
bir yarışmaydı - kazanamadım
Zihnin Sokaklarında
                   “Siz çok ters yürümüşsünüz.” dedi muhite hakim olduğunu anladığım beyefendi. “Burdan ya düz yürüyüp caddeye çıkacaksınız, ordan otobüse binebilirsiniz. Saatte bir geçiyor 7C. Ya da caddenin sonuna da doğru yürüyüp metro durağının ordan dolmuşa da binebilirsiniz” 
                    Buraya zaten yine birinin yol tarifiyle geldim, bir saattir yürüyorum. Çok yorgunum ama adama yansıtmama gerek yok, teşekkür edip tekrar ters yöne yürüyorum işte. Neyse ki geç kalmak diye bir şey yok. Hiç beklenmediğim bir yere gitmeye çalışıyorum. Yine de yol zül gelmeye başladı. Ayaklarımın altı yanıyor. Rahmetli anneannem bunun genetik olduğunu söylerdi. Annem aynı fikirde. Annemle epeydir konuşmuyoruz. Sevgisizlikten değil. Peki neden, şimdi ben de hatırlamıyorum. Büyürken ben çok değiştim sanırım, nasıl oldu bilmiyorum ama yavaş yavaş mecburen iletişime geçen iki yabancıya dönüştük. Oysa annesinin yol gösterdiği bir genç kadın olmak isterdim şimdi. Filmlerdeki gibi; annemin bir nasihatiyle ruhumu hafifletebilmek ve tüm ikilemlerimde annemin rehberliğiyle karar verebilmek isterdim.
                     Neyse, caddeye bir şekilde çıktım, otobüsün gelmesine çok var…Sanırım biraz durakta oturup dinleneceğim. Oturaklar dolu, bir yerde de kedi oturuyor. Kedi daha yorgun olabilir, hep bir yerlere gidiyor onlar, sanki acil bir işleri varmış gibi sokak sokak geziyorlar. Bu halleri hep komiğime gitmiştir. Benim kedim pek aceleci ya da oyunbaz değildi gerçi. İçinde bir asilzade ruhu taşıyan, miskin kedim Lila. Gerçek hayat arkadaşımdı. Çok erken öldü. Acaba yaşasaydı yine de ben böyle yollara koyulur muydum diye düşünüyorum. Aldığım çoğu karar yalnızlıkla mücadele edemeyişimden mi? 
                      Akılsız başımın cezasını çeken ayaklarım dinlensin diye burda uyuyan kediyi kaldıramam şimdi. En iyisi oturmadan metro durağına doğru yürüyeyim. Yoğun döner kokuları geliyor, umarım üstüme sinmez. Yorulduğum için tempomu düşürdüm, terli terli bir yere yetişmekten vazgeçiyorum. Yavaş yavaş yürürken de tüm insanları ister istemez inceliyorum. Önünden geçtiğim bu dükkandan ağır parfüm kokuları geliyor, bence içinde bu yüzden kimse yok. Soldaki bankta iki yaşlı dede sohbet ediyor. Nasıl bir hayatları oldu acaba? Bu kadar yaşamak zor gelmiş midir? Bana bu kadarı bile çok geliyor bazen. Kendimi yaşlı hayal edemiyorum.  Bana doğru yürüyen kız grubu var, kesinlikle gündemlerinin önemsiz olduğuna eminim. Bence tek konuları aşık olduklarını sandıkları erkekler. Aptallar… Ben de aptalım  gerçi. Hem de daha büyük bir aptal. Aşkın aptallığı gençken çekilir oluyor sonuçta. Akıllanmaya dair bir ümit oluyor insanın içinde. Ama benim gibi yolun yarısında bir kadın için hala dikiş tutturamamak, aptallığı açıklanamaz kılıyor. Ben aşık olduğumu ve aşık olunduğumu sandım kaç kez. Hep de hayal kurdum, hayallerimi yedi cihana da anlattım. Ve hayal kırıklarımı saymadan kaç kere devam edip yine, yine, yeniden; kaç kere kendimi rezil ettim? Şu anda da yine rezil etmeye mi gidiyorum kendimi?
                     Hayır hayır, panikliyorum; düşüncelerimi toplamam lazım. Terapide öğrendiğim gibi; etrafta olanları düşünmeye devam etmeliyim, kendi kuyuma düşmemem lazım… Evet metro durağına az kaldı, orda dolmuş bekleyeceğim. Döner kokuları geride kaldı, yanımdan beş sarı araç geçti. Ali’nin de sarı bir arabası vardı, satmasaydı keşke. O zamanlar evleneceğimiz için para lazım, o yüzden satıyor diye içten içe onunla gurur duymuştum. İşte beni oyalamayan, sonunda benimle aile kurmak isteyen, benden emin olan bir erkek. O aptal kızlardan değilmişim gibi hissettiğim ilk an. Ama evleneceğimiz için satmamıştı tabii arabayı... Ah bu her şeyi kendime bağlamam, basit her şeye bir anlam yüklemem. O parayla abisine iş kurdular. Neyse onun aile işleri beni ilgilendirmez. Kızmaya da gerek yok, olan oldu. Gerçi abisi o işi batırdı. Söyleyecek çok şeyim var beni ilgilendirmez diyip geçmek zorundayım. Biz evlenseydik en azından yuvamız kurulurdu ama...  Beni il-gi-len-dir-mez! Ali benden fikir almadı ki, gerçi alsaydı ne olacaktı, hayır, abine verme bu parayı bana evlilik teklif et nasıl diyebilirdim? 
                  -Pardon bu dolmuş Karanfil mahallesinden geçiyor mu? Tamam… Bir kişi alır mısınız?
                    Kalabalık dolmuşa zorla sığdım ama çok geçmeden en azından yer buldum, güzel. İnsan her şeye ne çabuk alışıyor, her yere Ali’yle ve arabasıyla gidince dolmuş hayatımdan çıkıp gitti sanmıştım. Şu an oturduğum yeri ise resmen benden önce bekleyen taliplerine fırsat vermeden kaptım. Bana “onu arama, yanına gitme, etme” diyenler oldu ama işte; Ali’nin de iyi yanları var. Bakkala bile arabayla götürürdü beni. Herkes sevgisini aynı şekilde gösterecek değil ya? Ne var yıldönümü kutlamak ona göre değilse? Hiçbir özel günü kutlamazdı ama birçok güzel huyu vardı. Beni çok merak ederdi mesela, korumacıydı bir kere. İnsan sevdiğini korumak ister. Şu an onun peşinde sokak sokak kaybolmam boşuna değil. Doğru olanı yapıyorum. Gerçek aşk için sonuna kadar gidiyorum. Tüm engellere rağmen vazgeçmedim. Gerçi, engeller ya bir işaretse? 
              Dua ederken hep Tanrı’m eğer doğru kişi o değilse bir işaret ver demiştim. Birçok işaret aldığımı inkar edemeyeceğim. Ama aynı Tanrı beni çok ama çok kusurlu yarattı. Kusurlu varlığım yüzünden kimse benim için doğru kişi olamaz. Beklentilerim yüksek ama başkasının da hiçbir beklentisini karşılamıyorum, zor ve yorucu bir insanım. İnsanların beni tanıması karşısında beklentilerinin yıkılması, kötü huylarım karşısında şaşkınlığı ve doğal olarak buna verdiği tepkiler… Bunlar işaret olarak değerlendirilmeli mi? Belki olması gerekendir ve benim değişmem gerektir diye düşünüyorum işte. Ali’nin son kavgamızdan sonra evi terk etmesi, telefonlarıma çıkmaması işaret midir? İşaret değil, ayrılan insanlar böyle yapar. Tamamen kesip atmamıştır belki, belki incinmiştir, aşk acısını yenmeye çalışıyordur sadece? 
             Ama barışmak için ona en sevdiği kitabın ilk basımını sahaf sahaf gezip binbir uğraşla bulduktan sonra, bu filmlere yaraşan jesti bir türlü bin engel yüzünden gerçekleştirememek.. İşaret olabilir mi? Kitabı bulduktan sonra satın alana kadar iki kere dolandırılmak, yeni evinin adresini güç bela bulmak; hadi buldum, adresi ararken kaybolup durmak.  Yani ona ulaşamamak... İşte belki bu işarettir, çünkü filmlerde daha kolay oluyor. Hala “belki” dediğim için, az önce yolda gördüğüm kız grubuna dahil edebilirim kendimi. Çünkü o kadar aptal hissediyorum.Aklım susmuş, kalbimin egemenliğinde sürükleniyorum.
               -Müsait bir yerde bırakabilir misiniz?
İşaretleri düşünmemem lazım artık, geldim işte, herhalde artık doğru muhitteyim. Neden aptal olduğumu düşündüm ki. Büyük bir jest ile hikayemizi yeniden yazıyorum. İleride belki çocuklarımıza anlatamayacağız, çünkü ayrılık utanç verici. Ama Ali, ben ve Tanrı bileceğiz ki bugün yepyeni bir geleceğe adım attık. Tanrı demişken, ben gerçekten inançlı bir insanımdır, son ana kadar da “bir işaret gönder” demeye devam edeceğim, yalnız Tanrı’m, lütfen anlayabileceğim bir işaret olsun. Hah, ezan da başladı, tam dua ederken bu iyiye işaret. Sevim Apartmanı… Bu sokak diyor ama burası sırf dükkan. Bir daha soracağım mecbur.
               -Sevim Apartmanı nerede acaba?
               Aman ne iyi, yine yürüyeceğim ama bu sefer uzak değil. Yürümek güzel şey aslında ama kafan boş olacak. Ya da kafanı boşaltmak için olacak, varacağın bir nokta olmadan. Babam çok yürürdü nur içinde yatsın, hatta yürümek için kendine sebep çıkarırdı, şimdi şimdi düşünüyorum, acaba kafası çok dolu olduğu için miydi? Babam son zamanlarda Ali’ye kızgındı. Belki bana da. Hep annemden duydum.  “Kızımı oyalıyor, kısmetini kapatıyor” demiş Ali için. Bana da belki hep benimle evlenmek istemeyen insanları bulup onlara taktığım için kızgındı. Bana olan kızgınlığını belli etmedi. Ve bizi bekleyerek öldü. Ali’ye kızgın olmam için bir sebep daha. Ne kızgınlık ama, elimde onun için seçilmiş eşsiz hediyelerle saatlerdir İstanbul adımlıyorum. Aşk, gurur, onur, hayal kırıklığı nedir? Hepsi içimde ama içimle dışım niye böyle tutarsız? Ben kimim; içim mi beni ben yapan, dışımda göründüğüm kadar mı varım? 
                  Kaçıncı zildi? Neyse kapı açık, bu da iyiye işaret… Asansöre mi bineyim, ter içindeyim, yürüyeyim mi? Yine kayboluyorum anlamsızca, ne fark eder! Daha fazla düşünmemem lazım, nefes alamıyorum. Terliyorum. Hızlıca kendimle sohbeti kesmek istiyorum, koşar adım çıktım merdivenlerden. İşte geldim; emin olarak geldim, kapısına geldim, beni görecek, sarılacağız ve her şey rayına oturacak. Hikayedeki tüm bilinmezlikler ve başka ihtimaller yok olacak, bugünden itibaren bir daha asla kaybolmayacağız ve kaybetmeyeceğiz. İşte çalışıyorum kapısını. Bugünden sonra hiçbir engelle karşılaşmayacağımıza inanarak…Tak,Tak.
                  -Merhaba, rahatsız etmiyorum umarım…
------------
"Kayıp - Kırmızı Kedi-Şubat-
0 notes
magazinxhaberler · 7 months
Text
Rüyada Falcı Görmek
Tumblr media
Rüyada Falcı Görmek
Rüyada falcı görmek, rüya sahibinin hissetmeden, istemeden ve gerçekten gönülden vermeyeceği sadakaya, zekâta ya da yapacağı hayır işine delalet eder. Rüya sahibi eli titreyerek yapacağı yardımdan hayır görmez, hayrı Allah katında kabul olmaz. Bu rüya, bazı aksiliklerin yaşanmasına fakat büyük badirelere ve zorluklara dönmeden üstesinden gelinmesine tabir edilir. Rüyada falcı görmek gönül ilişkiyle de tabir edilir. Rüya sahibinin eski dosttan düşman olmaz misali geçmişte çok mutlu olduğu ve büyük aşk yaşadığı fakat daha sonra ayrıldığı bir kimse ile yeniden denemesine ve ilişkisine bıraktığı yerden devam etme kararı almasına işaret eder. Rüya sahibi bu kez mutlu sonla biter diye eski aşkına tekrar bir şans verecek demektir. Rüyada Falcı Kadın Görmek Önemsiz bir konunun üzerinde çok durmaya fakat sonradan bu konu nedeni ile çekilen zahmetin, sıkıntının, kuruntunun ve şüphenin boşuna olduğunu fark etmeye işaret eder. Rüya sahibi bu önemsiz konu için boş yere telaşa kapılmış, düşündüğü kötü şeyler çok şükür ki başına gelmemiştir. Rüyada Fal Baktırmak Rüya sahibinin üzerinde kem gözler olduğuna, komşu, arkadaş ya da dost sandıklarının kötü elektriğine maruz kalacağının işaretidir. Öyle ki rüya sahibinin dostlarının dostları ve komşularının komşuları dahi rüya sahibine kem gözle bakıyorlar demektir. Rüyada Fal Bakmak Hayatın rüya sahibi için güzel sürprizler hazırladığına delalet eder. Rüya sahibi yarınlarda aradığı huzuru ve varlığı mutlaka bulacaktır. Rüyada Falcıya Gitmek Rüyasında falcıya gittiğini gören kişinin hayatında bazı aksilikler meydana gelecek, rüya sahibi bir süre çıkmaza girip, boşluğa düşecek demektir. Rüyasında falcıya gittiğini gören kişi yaşadığı boşluğu kapatmak için yeni uğraşlar ve yeni arayışlar içine girecek fakat yine de mutlu olamayacaktır çünkü derdinin ilacı zamandır. Etiketler: Rüyada Falcıya Gitmek Magazin X Haberler : Rüya tabirleri Read the full article
0 notes
harfzen · 7 months
Text
demzen 71
Burayı okumasını istemediğim kadın, kadınlar hakkında yazmamı istemiyormuş. Yazdıklarımın travmalarımdan kaynaklandığını ve bu konularda aptal saptal laflar etmek yerine, kendimi yaptırmam gerektiğini söylüyor. Neden gözünü tedavi ettirmek yerine tüm bakışını bozan bu hastalığın sana söylettiklerini etrafa yayıyorsun? Blogundan kadınlar hakkında yazdıklarını çıkarsak ne kalır acaba? diye de sordu. Açıkçası bilmiyorum ne kalır, hiç öyle bakmadım ama itiraf etmek gerekirse benim de yazmaktan hoşlandığım bir konu değil. Yine de genel olarak önemsiz bir konu diyemeyiz herhalde. Erkeklerin bütün bu medeniyetteki rollerinin gerisindeki motivasyon kadın. Kadın, medeniyeti üreten tarihte görünmediğini iddia edebilir, rolünün inkar edildiğini. Bununla beraber erkekler olarak biliyoruz ki kadınların olmadığı bir dünyada, erkeklerin de birbirini öldürüp yaşamak derdinden kurtulmak dışında bir hayat gayesi kalmazdı. Kadın meselesi mühim yani. Erkekler ulaşabilecekleri en yüksek mevkiye ve zenginliğe ulaşsalar da kadın konusunu çözmüş olamıyorlar. Normal şartlar altında başarılı ve zenginliğe ulaşmış adamların kadın konusunda hata yapmayacağını düşünürsün ama her gün örneklerini gördüğümüz vakalarda, erkekler bütün bu zenginlik ve kariyerlerini kadın uğruna riske atabiliyor. Konuya bir uzaylı gibi baktığında bu itibar ve güce erişmiş erkeklerin, herhangi bir kadın için kendilerine zarar vermesini, diyelim falanca kadından boşanacağım diye milyonlarca dolar vermesini veya filana aşık oldum diye aldatmasını beklemezsin. Bununla beraber bütün bu olaylar oluyorsa, erkeklerin bütün bu güç motivasyonunun gerisinde (sadece ondan kaynaklanmasa bile) kadınla ilgili bir derdin bulunduğunu söylemek mümkün. Yani kadın konusu her iki taraf için, Türk toplumunun da, insanlığın da en önemli meselesi olabilir. Nasıl yaşamak lazım diye sorunca cevapta kadının ve erkeğin ilişkisi temel bir yer tutuyor. Bununla beraber söylediklerimin bu kadar kişiselleştirmeye açık olmaması da lazım tabii. Belli birinden bahsetmediğimi, yazdıklarımın çoğunun teorik gözlemlerle alakalı olduğunu da söylemem lazım sık sık. Buranın çok takip edilmediğini, okuyanların da serencamımı aşağı yukarı bildikleri için söylediklerimi mazur görebileceklerini düşünüyorum. Onun için de sosyal bilim makalesi gibi ne kokar, ne bulaşır yazılar yerine daha polemikçi yazabiliyorum. Kimsenin kalbini kırmak veya itham etmek derdinde değilim. Kırılan, üzülen, alınan varsa özür dilerim. Zamansız Mektuplar https://ift.tt/AlJkLMm
1 note · View note