Tumgik
#antik kentler
archaeologs · 2 months
Text
Tumblr media
The Oval Forum of Gerasa (Jerash). Illustration by Joseph Ramon Casals. Learn more / Daha fazlası https://www.archaeologs.com/w/gerasa/
17 notes · View notes
panoptik · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Klazomenai, İzmir Urla.
İzmir Urla'da bulunan Klazomenai geçmişte 12 kent devletinden oluşan İon Birliği'nin üyesiymiş. Kentin adının aslı, yerli halk olan Luvilere dayanıyor ve Klassoummai manasına geliyor. Bu "İskele kenti halkı" anlamına geliyormuş zaten bugün Urla'da bulunduğu mahallenin adı da İskele Mahallesi olarak geçiyor. İlk iki fotoğrafta gördüğünüz kalıntılar MÖ 4000 yılına kadar uzanıyormuş. Felsefe ile ilgilenenlerin tanıyacağı üzere meşhur bir filozof olan Anaksagoras buralıymış.
Bu kent diğer fotoğraflarda göreceğiniz üzere zeytinyağcılığı ile ünlüymüş. Zeytinyağını çıkartmak için kurdukları sistemle kas kuvveti sayesinde o kalasları yukarı kaldırır ve fotoğrafta gözüken lastik benzeri hasır yataklara zeytin hamuru doldururup ve yükü aşağı bırakırlarmış. Üst üste bulunan zeytinlerden yağ süzülür ve son fotoğrafta gözüken yataklara dolarmış. Zeytinyağı gibi üste çıkma sözünün yaşamsal karşılığı olarak temiz yağı elde etmek için 2 kanalı su ile doldurup hem posanın dibe çökmesini hem de temiz yağın üçüncü yatağa akmasını sağlarlarmış.
3 notes · View notes
barkoturktv · 7 months
Text
Gladyatörler kenti'ndeki kazılarda 1900 yıllık çocuk ayak izlerine rastlandı
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan, “Gladyatörler Şehri” olarak bilinmesinin yanı sıra dünyanın en büyük mermer kentleri arasında gösterilen Stratonikeia’da, 1977’de başlayan kazı çalışmaları yılın 12 ayı boyunca devam ediyor.
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
magazinenews · 2 years
Text
Medeniyetlerin yaşayan kalıntıları: En gizemli antik kentler
0 notes
pazaryerigundem · 4 days
Text
Türkiye Kültür Yolu'nda 4. durak Samsun
https://pazaryerigundem.com/haber/176146/turkiye-kultur-yolunda-4-durak-samsun/
Türkiye Kültür Yolu'nda 4. durak Samsun
Tumblr media
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Türkiye’nin uluslararası marka değerine katkıda bulunmak üzere bu yıl 16 şehirde düzenlenen Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin dördüncü durağı Samsun oldu.
SAMSUN (İGFA) – Türkiye Kültür Yolu Festivali coşkusu Adana, Şanlıurfa ve Bursa’nın ardından Millî Mücadelenin ilk adımının atıldığı Samsun’da yaşandı. Bu yıl ilk kez Türkiye Kültür Yolu Festivali rotasına dahil olan Samsun, 08-16 Haziran 2024 tarihleri arasında 30’dan fazla noktada konserler, sergiler, atölyeler, söyleşiler, gastronomi deneyimleri ve her yaşa uygun birbirinden renkli 600’den fazla etkinliğe ev sahipliği yapıyor.
ŞAHMERAN, DÜNYA PRÖMİYERİ İLE SANATSEVER SAMSUNLULARLA BULUŞTU
Samsun Kültür Yolu Festivali’nin açılış akşamında Samsun Atatürk Kültür Merkezi Aydın Gün Sahnesi “Şahmeran’’ın dünya prömiyerine ev sahipliği yaptı. Samsun Devlet Opera ve Balesi; antik mitolojinin mistik dünyasında yarı insan yarı yılan olarak yaşayan Şahmeran’ın, zengin mitolojik ve kültürel temalarla yoğrulan efsanesini opera sahnesine taşıdı. Bestesi Bujor Koinic’e, librettosu Şefik Kahramankaptan’a ait görkemli eser Murat Atak rejisiyle seyircileriyle buluştu.
Tumblr media
ŞEHRİN DÖRT BİR YANI SERGİ ALANI OLDU
Samsun Müzesi; uluslararası platformlarda büyük başarı elde eden Refik Anadol’un “Makine Halüsinasyonları: Mercan Rüyaları” sergisine ev sahipliği yapıyor. Samsun Müzesi’nde ayrıca ‘’Besmele-i Şerif Hat Sergisi’’, ‘’Karakalem Sergisi’’, “1919 Samsun’’ sergileri ziyaretçileriyle buluşuyor. Samsun Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi’nde ‘’Azerbaycan’dan Kareler ve Festivaller’’ ve ‘’Kentler ve Güzellikler Fotoğraf Sergisi-4 Düzce-Giresun-Ordu-Samsun-Trabzon’’ sergileri, Samsun Kent Müzesi’nde ise ‘’Türk İslam Tarihine Yön Veren Mektuplar’’ sergisi sergileniyor. Samsun Çok Amaçlı Salon’da dijital sanatın yenilikçi yönlerini ve çeşitliliğini vurgulayan “Eskizden Piksele “Anatolia Edition’’ dijital sanat sergisi farklı disiplinlerden eserleri bir araya getirerek, sanatın geniş kapsamını ve çeşitliliğini sanatseverlere sunuyor. Samsun Atatürk Kültür Merkezi Galeri’sinde “Anadolu ve Zümrüd’ü Anka (Deri Rölyef Sergisi)’’, Tütün İskelesi’nde ‘’Sanatın En Kırılgan Hali’’, Panaroma Samsun Dijital Gösterim Merkezi ‘’Samsun’dan Cumhuriyet’e Yüzde Yüz’’, İlk Adım Belediyesi Türk İslam Sanatları Merkezi “Geleneksel Sanatlar Işığında Samsun (Tezhip, Hat, Minyatür, Ebru)’’ sergilerine, ev sahipliği yapıyor.
Ayrıca, festivale özel olarak üretilen, festival rotasındaki şehirlerin ikonik yapıları ve Türkiye’nin tarih ve kültür zenginliğinin vurgulandığı, “Atatürk Kültür Yolunda” adlı eser, yapay zekâ algoritması kullanılarak Cumhuriyet Meydanı’nda ziyaretçilerle buluşuyor.   Eserde, festival rotasındaki 16 şehrin ikonik mimari yapıları, Türkiye’nin tarih ve kültür zenginliğinin önemli birer sembolü olarak sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Atatürk’ün bu şehirlerde ziyaret ettiği önemli yapılar, yapay zekâ destekli dijital sanatla yeniden hayat buluyor.
KONSERLERLE DOLU FESTİVAL
Saathane Meydanı’nda gerçekleşen ‘’Prof. Dr. Ubeydullah Sezikli ile Saz Söz ve İrfan’’ konseri konuk sanatçı Eda Karaytuğ ile dinleyicileriyle buluştu. Samsun Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi’nde ‘’Samsun Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı Gençlik ve Çocuk Korosu’’, Samsun Müzesi Konferans Salonu’nda ise ‘’Sanat Müziği ve Halk Müziği” konserleri Samsunlulara müzik dolu saatler yaşattı.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
tripuck · 18 days
Link
0 notes
tatilgez · 4 months
Text
Denizli'nin Neyi Meşhur? Denizli'nin En Meşhur Yemekleri ve Alınabilecek Hediyelikler
Denizli sanayisi, turizmi, metalleri, gıdası ve horozlarıyla ünlüdür. Bu il aynı zamanda büyük bir ev tekstili pazarına da sahiptir. Zengin tarihiyle bilinen Denizli bölgesinde yer alan Pamukkale, turistlerin gözdesi. Pamukkale travertenleri dünya mirasları listesinde yer alıyor. Bu bölgede antik tarihi kentler de bulunmaktadır. Karahayıt kaplıcaları kırmızı ve şifalı sularıyla pek çok…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gezibiletim · 5 months
Text
Bitlis'te Gezilecek Doğal Ve Tarihi Yerler!
Bitlis ve çevresinde gezilecek yerler turuna çıkmaya hazır mısınız? Doğal güzelliklerle Bitlis’in gizemli tarihine ve zengin kültürüne dair detaylı rehber burada! Antik kentler, muazzam doğal parklar, tarihi kalıntılar, müzeler ve yöresel pazarlar sizi bekliyor. Hayalinizdeki seyahati planlamak için bize katılın ve Bitlis’in büyüleyici dünyasını keşfedin. Doğal güzellikleriyle ünlü Bitlis, aynı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pinarworks · 5 months
Text
Tumblr media
Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin kasabası
Taşra Horror 
Dindar ve dürüst bir polis memuru, izole bir İskoç adasındaki köyde kaybolan bir genç kızı aramak için görevlendirilir. (Wicker Man, 1973, yönetmen Robin Hardy.)
Genç ve temiz yüzlü savcı Emre’nin tayini Yanıklar isminde bir kasabaya çıkar. (Kurak Günler, 2022, yönetmen Emin Alper.)
İdealist, Kadıköylü ve iyi kalpli Ali, isimsiz bir köye orman memuru olarak atanır. (Karanlık Gece, 2022, yönetmen Özcan Alper.)
Yazar Adam Scovell, Folk Horror Chain adını verdiği formülde, folk horror adı verilen türde bir filmin içermesi gereken unsurları şöyle sıralar: Kırsal bir coğrafya, bu coğrafyada izole yaşayan bir topluluk, bu topluluğun çarpık ahlaki inançları ve sonunda topluca gerçekleştirdikleri şiddet olayları. Yukarıdaki üç film de bu formüle uyan örnekler olarak değerlendirilebilir: Bir beyaz erkek bir görevle atanmış olduğu geri kalmış bir kasabaya gelir, orada kendi inanç ve ahlaki değerlerine uymayan bir grup insanla karşılaşır ve filmin sonunda bu insanlar tarafından, gerçek ya da metaforik anlamda, kurban edilir.
Folk horror, aslen 1960’ların sonlarından itibaren Britanya’da ortaya çıkan ve en çok The Wicker Man, The Blood on Satan’s Claw ve Witchfinder General gibi ilk dönem örnekleri ile bilinen bir tür. 2010’ların başlarından itibaren Midsommar, The Ritual ve The Witch gibi filmlerle tekrar popülerlik kazanan bu tür, kentleşmiş merkezlerden uzak, teknolojiden ve güncel seküler ahlaktan nasibini almamış bir grup insanın pagan yahut şamanik inançlarının sebep olduğu dehşet üzerinden, modernite ile modern öncesi arasındaki gerilimi sembolize eder. Türün 2000’lerin ikinci yarısında yeniden keşfinin Türkiye’deki tezahürünün cinler, batıl inançlar ve dini temalarla ilgilenen Dabbe gibi filmlere denk geldiği kabul ediliyor ancak ben son dönemde yapılmış taşra odaklı Türkiye sinemasının da giderek bu türe evrildiğini düşünüyorum. Zira bu filmler izleyiciye  klasik bir korku filminin yaptığı gibi duyusal katarsisten ziyade modern ve antik, ilerlemiş ve geri kalmış, kentsel ve kırsal, doğa ve kültür gibi ikilikler üzerinden belirlenen ahlaki bir yol ayrımında doğru pozisyonu alma “imkânı” vaat ediyor. Bu da genellikle “kültüre değil, doğaya ait” olarak nitelendiren ve bu nedenle modern kapitalist toplumda “öteki” olarak kodlanmış taşranın filmin kentten gelen kahramanı karşısında homojen, değişmez, sırrı çözülemez, gizemli ve kötücül bir varlık olarak, düzleştirilmiş bir şekilde tasvir/temsil edilmesi demek oluyor. Bu taşra, kentli ve orta sınıf olarak hayal edilmiş izleyicinin bakış açısıyla şekilleniyor, onun endişeleriyle ilgili yerleşik klişelere oynuyor ve bu klişeleri yansıtıyor. 
Gelgelelim kırsal yahut kentsel mekanlar hiçbir zaman tamamen doğal bir şekilde yahut kendiliğinden değil, daha çok tarihsel yapıların, sosyoekonomik koşulların etkisi ile yoğrulup şekillenirler. Taşranın “taşra” olarak adlandırılmasının ve bu şekilde kalmasının arkasında, kapitalist modern toplum ve uygulamaları bulunur. Devletin ve sermayenin gözünü dikmediği ve müdahale etmediği kentler düşünülemeyeceği gibi tamamen izole bir kırsal alan da düşünülemez; bu alanları oluşumunun arka planında emek politikaları, sömürü, ideoloji ve arazi yönetimi gibi sosyal süreçler çalışır. Yine de folk/taşra horror filmlerindeki kırsal temsili, sinemanın asıl tüketicisi olduğu varsayılan kentli izleyicinin bakış açısına ve kültürel kodlarına göre inşa edilir. Ancak bu temsilde arkaplanda işleyen maddi sebepler değil, kasabalı insanın özüne dair soyut varsayımlar ön plana çıkar ve bu varsayımlar her şeyin üzerinde kanat germiş, verili ve yüce bir ahlaki pozisyonun gölgesi altındadır. Bu ahlak, medeniyetin ve evrensel bilincin ahlakıdır. Kasabalılar, “geçmişin karanlığında sıkışıp kalmış tekinsiz insanlar” olarak gösterilirken aslında temsil edilen taşralı olmakla eşitlenen yanlış ve yoz ahlaki pozisyonlardır.
Folk horror janrası arkaik efsaneler ve mitolojilerden beslenir, bu açıdan günümüz Türkiye’sindeki politik buhranları temsil eder görünen bu “toplumsal gerçekçi” filmlerle karşılaştırılması ilk bakışta abes bulunabilir. Ancak eleştirel ekol perspektifiyle aydınlanmacılığın da bir mitoloji olarak değerlendirildiğini düşünürsek, bariz bir aydınlanmacı pozisyonda duran bu filmlerin de sırtını bir mite (taşranın bu dehşetengiz özü de kentsoylular nezdinde bir şehir efsanesi değil midir?) dayadığı iddia edilebilir. Sonuçta soykırımlar, iki büyük dünya savaşı, kolonyalizm, ırkçılık gibi insan aklının sebep olduğu türlü başka kıyım Adorno ve Horkheimer’a göre din-sonrası, rasyonel ve uygarlığın beşiği aydınlanmacı ideolojiye içkindir ve bu ideolojinin sonuçlarıdır. Bu anlamda folk horror ne kadar mitoloji kökenliyse, taşra-horror da o kadar mitoloji kökenlidir.
Folk/taşra horror türünde, izole kasabalarda yaşayan bu insanların ahlakları gibi toprakları da kurumuştur. (Wicker Man‘de kasabalılar kuraklıktan kurtulmak için düzenli olarak insan kurban etmek zorundadır; Kurak Günler‘de ve Karanlık Gece’de toprağın ve ahlakın verimsizliği insan yutan obruklarda kendini belli eder.) Bu kasabalarda yaşayanlar medeniyetle henüz tanışmamışlardır ve bu medeniyet öncesi halleri çok basit metaforlarda kendini gösterir (Karanlık Gece’de köylü kıza okuma yazma öğreten, kasabayı French Press teknolojisiyle tanıştıran Ali karakteri gibi). Bu insanlarin uygarlık dışılıkları henüz ölüm gerçeğini tam olarak hayatın dışına atamamış oluşlarında da kendini gösterir; öldürme eylemi onlar için sıradan ve hatta karşılığında getireceği şeyler düşünüldüğünde tercih edilesi bir seçenektir. Modernlik öncesi döneme sıkışmış ve bunu kendi doğalarına özgü bir inatla sürdüren karakterler, kültürün bağrından çıkıp gelmiş medeniyet temsilcisi yabancıyı kurban eder ve bunu illa pagan bir ritüel eşliğinde yapmaları da şart değildir. Kurban etme eylemi, Kurak Günler ve Karanlık Gece’de olduğu gibi namus cinayeti gibi taşraya özgü “arkaik” gelenekler şeklinde de ortaya çıkabilir. “Kaba” insanlar ile toprak arasındaki bağ işte böyle son derece dolaysız ve abartılı bir şekilde tasvir edilir. En çok kindar, cahil erkekler, bencil ebeveynler, ya kurnaz ve işgüzar ya da en iyi ihtimalle saf ve deli olarak temsil edilen kasabalı karakterlerde cisimlenen soyut ve kaba genellemeler, bu geri kalmışlığı, medeniyet dışılığı bir kader gibi coğrafyaya, toprağa mıhlar. 
Bunlar elbette belirli bir coğrafya ve sınıfa ait olduğu düşünülen bir ideolojinin soyutlamalarıdır. Kırsal alanlar genellikle öteki olarak çerçevelenir ve içler acısı durumumuzun sebebi/sonucu/temsili olarak kurulur. Adeta medeniyet ödülü karşılığında hayvani tarafına ket vurmak zorunda kalmış kentli bakışın bastırdıkları geri döner ve bahsi geçen anlaşmanın insanlık için en doğru seçenek olduğunu bir kere daha hatırlatır. Dolayısıyla bu tür anlatılar, ikili karşıtlıklar yerine anlamlı alternatifler sunma konusunda başarısız olur ve bunun yerine standart iyi/kötü ve uygarlık/doğa ayrımlarını pekiştirmek dışında da pek bir şey de yapmaz. Kırsal alanların kasıtlı biçimde öteki olarak çerçevelenmesi, taşrayı hem ruhani hem de fiziksel bir tehdit olarak sunarak bu toplulukların çağdaş ana akımdan dışlanmasına da katkıda bulunur. Zira kentli/modern/medeni bakış için yükselen faşizmin ve ırkçılığın kaynağı bu hayvani ve bastırılması gereken kalabalıklardadır. Doğayı ve doğayla özdeşleşmiş vahşi içgüdülerinin kölesi insanı düşük, medeniyeti yüksek olarak kodlamaktan öte bir amaca hizmet etmez ve bu dehşetin kaynağı yeniden toprağın altına gönderilmediği sürece değişimin mümkün olmadığı konusunda ısrar eden bir perspektif sunar: Böylece belirli birilerini tarihin ve ortak sorumlulukların yükünden de kurtarmış olur. İkilikler güçlenerek yerli yerinde kalır. Ya o tarafındasınızdır obruğun ya da bu tarafında.
0 notes
gundemege · 5 months
Text
Muğla, Ukrayna’dan 40 öğrenciyi ağırlıyor
Tumblr media
16 Ocak tarihine kadar Muğla’da kalacak Ukraynalı 13-15 yaş arası öğrenci grubu Salı günü Ukrayna Konsolosu ile buluşmalarının ardından Ula’nın Akyaka Mahallesi'nde Kadın Azmağı tekne turuna çıkacak.Çarşamba günü ise Yatağan Stratonikeia ve Lagina antik kenti gezisi, Perşembe günü Milas Beçin Kalesi ve ören yerleri ile halı müzesini ziyaret edecek.Cuma ve Cumartesi gününü Bodrum’da geçirecek olan Ukraynalı öğrenciler, Pazar ve Pazartesi günü ise Ortaca ve Fethiye’de antik kentler, ören yerleri ve Babadağ teleferik tesislerini gezdikten sonra Salı günü Muğla’dan ayrılacak. Read the full article
0 notes
panoptik · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
İlerde sevdiceğimle daha güzel gezebilelim diye derlenmiş hoş bir kaynak, hatta bence antik kentler de bu yüzden inşa edilmiş.
7 notes · View notes
bilaldemirkr · 8 months
Text
Tarihi Yerler: Türkiye'deki En Etkileyici Antik Kentler
New Post has been published on https://bilaldemirkr.com.tr/tarihi-yerler-turkiyedeki-en-etkileyici-antik-kentler/
Tarihi Yerler: Türkiye'deki En Etkileyici Antik Kentler
Türkiye, tarihte büyüleyici bir yolculuğa çıkmak isteyenler için birçok keşfedilmemiş hazine sunuyor. İşte Ege’deki Efes’ten Akdeniz’deki Eski Şehir’e, antik Roma İmparatorluğu’nun izlerini taşıyan Perge’den Aphrodisias’a, Türkiye’nin en etkileyici arkeolojik sit alanlarından bazıları. Ayrıca, Pamukkale’nin doğal güzelliği ve Troya’nın efsaneler kenti olarak bilinmesi de unutulmamalıdır. Bu blog yazısında, bu tarihi mekanlara harika bir yolculuk yapacak ve Türkiye’nin zengin geçmişine dair kıymetli bilgiler edineceksiniz.
Efes: Tarihte Büyüleyici Bir Yolculuk
Efes, Türkiye’nin batısında bulunan bir antik kenttir. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu şehir, büyüleyici bir tarihi yolculuk sunmaktadır. Efes, antik çağda Anadolu’nun en önemli kentleri arasında yer almaktaydı ve Roma İmparatorluğu’nun Asya eyaletinin başkenti olarak bilinmektedir.
Efes, Helenistik Dönem’de büyük bir gelişme kaydetmiştir ve bu dönemde Artemis Tapınağı’nın yapımı gerçekleştirilmiştir. Artemis Tapınağı, dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olarak kabul edilmiştir. Efes ayrıca, dönemin en görkemli yapılarından biri olan Celsus Kütüphanesi’ne ev sahipliği yapmaktadır.
Antik Roma döneminde Efes, önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Kent, limanı ve konumu sayesinde deniz ticaretinin merkezi haline gelmiş ve zengin bir ekonomiye sahip olmuştur. Roma dönemine ait kalıntılar arasında Büyük Tiyatro, Trajan Çeşmesi ve Hadrian Tapınağı gibi önemli yapılar bulunmaktadır.
Artemis Tapınağı
Celsus Kütüphanesi
Büyük Tiyatro
Trajan Çeşmesi
Hadrian Tapınağı
Yer Tarih Açıklama Artemis Tapınağı M.Ö. 550 Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri. Celsus Kütüphanesi M.S. 117 Antik dönemin en görkemli kütüphanelerinden biri. Büyük Tiyatro M.Ö. 4. yüzyıl 25.000 kişi kapasiteli antik tiyatro. Trajan Çeşmesi M.S. 104 Roma İmparatoru Trajan tarafından yaptırılmış çeşme. Hadrian Tapınağı M.S. 2. yüzyıl Roma İmparatoru Hadrian’a ithaf edilmiş tapınak.
Efes, birçok medeniyetin etkisi altında kalmış ve her biri günümüze zengin bir kültürel miras bırakmıştır. Bu etkileyici antik kent, ziyaretçilerine tarihi bir yolculuk sunmaktadır. Efes’i gezerken, antik dönemdeki yaşamı hissetmek mümkündür. Hem tarihseverler hem de arkeoloji meraklıları için görülmesi gereken bir yer olan Efes, Türkiye’nin en önemli arkeolojik sit alanlarından biridir.
Perge: Antik Roma İmparatorluğu’nun İzleri
Perge, Türkiye’nin güneyinde, Antalya iline bağlı bir antik kenttir. Antik Roma İmparatorluğu döneminde büyük bir öneme sahip olan Perge, günümüzde hala izlerini koruyan tarihi yapılarıyla ziyaretçilerini büyülemektedir. Bu antik kent, tarih ve arkeoloji tutkunları için görülmesi gereken önemli bir noktadır.
Perge’de gezilebilecek birçok tarihi yapı bulunmaktadır. Bunlardan biri, antik tiyatrodur. Roma döneminde inşa edilen bu tiyatro, yaklaşık olarak 12 bin kişi kapasitelidir. Büyük bir dikkatle korunan bu tiyatro, o dönemdeki Roma kültürünü yansıtan önemli bir yapıdır.
Ayrıca Perge’de, antik kent surları da görülmeye değerdir. Bu surlar, Roma İmparatorluğu döneminde yapılmış ve 4 km uzunluğa sahiptir. Surların üzerindeki yapılar ve kuleler, o dönemdeki askeri savunma sistemini gözler önüne sermektedir.
Perge’de aynı zamanda bir stadyum da bulunmaktadır. Yaklaşık olarak 12 bin seyirci kapasiteli olan bu stadyum, antik Roma döneminde atletizm yarışmalarına ev sahipliği yapmıştır. Ziyaretçiler, stadyumda antik dönem spor etkinliklerinin izlerini sürerek, geçmişe doğru heyecanlı bir yolculuğa çıkabilirler.
Bu antik kentin en dikkat çeken yapılarından biri de agora’dır. Antik Roma İmparatorluğu’nda alışveriş ve sosyal hayatın merkezi olan agora, Perge’de büyük bir öneme sahiptir. Arkeologlar tarafından yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkan agora, ziyaretçilerin tarihi bir atmosferde gezinti yapmasına olanak sağlamaktadır.
Perge, zengin tarihi mirasıyla bir açık hava müzesini andırmaktadır. Bu antik kenti ziyaret edenler, Antik Roma İmparatorluğu’nun izlerini adeta hissederek, tarihle iç içe bir yolculuk yapma fırsatı bulurlar. Eğer tarihe merakınız varsa, Perge’nin muhteşem yapısını keşfetmek için mutlaka bu antik kenti ziyaret etmelisiniz.
Tarihi tiyatro
Sur kalıntıları
Stadyum
Agora
Perge’de Gezilecek Yerler Ulaşım Ziyaret Saatleri Antik tiyatro Otobüs veya araçla kolayca ulaşılabilir Her gün 09:00-19:00 arası Sur kalıntıları Perge’ye özel araçla ya da turlarla ulaşabilirsiniz Her gün 09:00-19:00 arası Stadyum Otobüs veya araçla kolayca ulaşılabilir Her gün 09:00-19:00 arası Agora Perge’ye özel araçla ya da turlarla ulaşabilirsiniz Her gün 09:00-19:00 arası
Aspendos: Mükemmel Bir Roma Tiyatrosu
Aspendos, Antalya’nın Serik ilçesinde bulunan ve Antik Roma İmparatorluğu dönemine ait bir tiyatro ile ünlenmiş bir antik kenttir. Roma döneminde inşa edilen bu tiyatro, bugün hala ayakta olan en iyi korunmuş antik tiyatrolardan biridir.
Tiyatronun inşası, M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olan Roma kolonisi Aspendos’u ziyaret eden zengin bir aile tarafından başlatılmıştır. Tiyatro, Roma döneminde sahne yapıları inşa eden ustalar tarafından muhteşem bir şekilde inşa edilmiştir.
Aspendos Tiyatrosu, etkileyici bir akustiğe sahiptir. Bu, tiyatronun yapıldığı dönemde bile sağlanmıştır ve bugün hala konserler ve diğer gösteriler için kullanılmaktadır. Tiyatro, ışık tasarımı ve oyunun sahnelenmesi açısından da büyük bir başarıdır.
M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu döneminde inşa edilen Aspendos Tiyatrosu, en iyi korunmuş antik tiyatrolardan biridir.
Tiyatro, etkileyici bir akustik ve muhteşem bir mimariye sahiptir.
Aspendos Tiyatrosu, konserler ve diğer gösteriler için hala kullanılmaktadır.
Roma Tiyatrosu Aspendos Tiyatrosu Diğer Roma tiyatrolarına nazaran daha iyi korunmuş En iyi korunmuş antik tiyatrolar arasında yer alır Boyutları diğer Roma tiyatrolarına göre daha küçük Büyük ve etkileyici bir yapısı vardır Çoğunlukla gladyatör oyunları için kullanılırdı Hâlâ konserler ve gösteriler için kullanılmaktadır
Pamukkale: Doğal Güzelliğiyle Ünlü Antik Hierapolis
Pamukkale, Türkiye’nin ünlü turistik yerlerinden biridir. Doğal güzellikleri ve tarihi önemi ile dikkat çeken Pamukkale, aynı zamanda Antik Hierapolis’e ev sahipliği yapmaktadır. Pamukkale, “pamuk kale” anlamına gelir ve bu adı, beyaz traverten teraslarından almaktadır. Bu teraslar, yüzyıllardır doğal bir şekilde oluşan mineralli su kaynaklarından gelen suların birikmesi sonucu oluşmuştur.
Antik Hierapolis, Pamukkale’nin yanında yer alan etkileyici bir antik kenttir. Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir merkez olan Hierapolis, termal sularıyla ünlüdür. Bu sular, birçok hastalığa iyi geldiği düşünülerek kullanılmış ve Roma döneminde önemli bir sağlık merkezi olarak hizmet vermiştir. Ayrıca, Antik Hierapolis’te yer alan büyük tiyatro, anıtsal kapılar ve diğer yapılar da ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.
Pamukkale ve Antik Hierapolis, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Bu bölge, tarihi ve kültürel değeri ile birlikte doğal güzellikleriyle de büyüleyici bir yolculuk sunmaktadır. Beyaz traverten terasları, termal suları ve antik kalıntılarıyla Pamukkale, ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim sunmaktadır. Aynı zamanda, burada yer alan arkeolojik sit alanı da tarih meraklıları için büyük bir öneme sahiptir.
Pamukkale’nin beyaz traverten terasları
Antik Hierapolis’in tarihî kalıntıları
Termal suların sağlık açısından faydaları
Pamukkale ve Antik Hierapolis’in UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alması
Özellik Açıklama Beyaz Traverten Terasları Pamuk gibi beyaz traverten tabakalarının oluşturduğu doğal güzellikler Termal Sular Hastalıklara iyi geldiği düşünülen mineralli sular Antik Hierapolis Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir merkez olan antik kent
Troya: Efsaneler Kenti ve Arkeolojik Sit Alanı
Troya, Ege Denizi kıyısında bulunan ve antik dönemde önemli bir yerleşim yeri olan bir kenttir. Bugün modern Türkiye sınırları içerisinde yer alan Troya, arkeolojik kalıntıları ve efsaneleriyle ünlüdür. Troya kenti, Homeros’un İlyada destanında anlatılan Truvalılar ve Yunanlılar arasındaki savaşın mekanı olarak bilinir.
Antik Yunan mitolojisine göre, bu savaşın sebebi, Troia Kralı Priamos’un Olimpos Tanrısı Zeus’un oğlu Paris’in, Yunan kraliçesi Helen’i kaçırmasıdır. Bu kaçırılma olayı, başta Agamemnon olmak üzere birçok Yunan kralının birleşerek Troia’ya saldırmasına sebep olmuştur. Troya Savaşı, uzun yıllar süren bir kuşatmadan sonra sonunda Yunanlıların zaferiyle sonuçlanmıştır.
Troya’nın arkeolojik sit alanı, 1870’li yıllarda Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından keşfedildi. Schliemann, İlyada destanında anlatılan olayların gerçek olduğunu kanıtlamak için Troya’yı araştırmaya başlamıştır. Yaptığı kazılar sonucunda Troya’nın 9 farklı tabakadan oluştuğunu keşfetmiş ve tarih öncesi dönemlerden itibaren sürekli olarak yerleşim gördüğünü ortaya çıkarmıştır.
Troya’nın kalıntıları arasında en ünlüsü, Troya Savaşı sırasında inşa edilen ve İlyada’da geçen ünlü tahta at olan “Troia Ahşap Atlıları”dır. Bu ahşap at, Troya surlarından içeri gizlice sokulmuş ve Troya’nın düşmesine sebep olmuştur. Günümüzde bu tahta at, Troya Müzesi’nde sergilenmektedir. Ayrıca sit alanında antik tiyatrolar, tapınaklar, ev kalıntıları ve surlar da bulunmaktadır.
Troya, tarih ve mitoloji severlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken önemli bir arkeolojik sit alanıdır. Efsaneleriyle büyüleyici bir kent olan Troya, ziyaretçilerine antik döneme ait birçok hikaye sunmaktadır. Hem tarih hem de doğa severler için Troya, unutulmaz bir deneyim sunmaktadır.
Troya, antik bir kenttir.
Homeros’un İlyada destanında anlatılan savaşın mekanıdır.
Troya Müzesi’nde “Troia Ahşap Atlıları” sergilenmektedir.
Troya’nın arkeolojik sit alanında tiyatrolar, tapınaklar, ev kalıntıları ve surlar bulunmaktadır.
Troya Özellikleri Yer Ege Denizi kıyısında Efsaneler Truvalılar-Yunanlılar savaşı Keşif Heinrich Schliemann tarafından Ünlü Kalıntı Troia Ahşap Atlıları
Eski Şehir: Antalya’nın Tarihi Kalbi
Antalya, Türkiye’nin güney sahilinde bulunan ve tarihi zenginlikleri ile ünlü bir şehirdir. Bu şehirde birçok antik kalıntı bulunmaktadır, ancak en etkileyici olanlardan biri kesinlikle Eski Şehir’dir. Eski Şehir, Antalya’nın tarihi ve kültürel merkezidir ve yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Eski Şehir’in tarihi, M.Ö. 2. yüzyılda Bergama Kralı Attalos tarafından kurulan Antalya’nın köklü geçmişine uzanır. Bu bölge, Bergama İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından Roma İmparatorluğu’nun kontrolü altına girmiştir. Roma döneminde, Eski Şehir büyük bir Roma kenti olarak gelişmiş ve önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir.
Bugün Eski Şehir, tarihi dokusunu koruyan dar, taş döşeli sokakları, antik yapılardan oluşan bir kompleks ve etkileyici bir kale ile ziyaretçilerini büyülemektedir. Burada gezerken, Roma döneminden kalma Antalya Müzesi’ni ziyaret edebilir ve birçok tarihi eser ve heykelin yanı sıra Antalya’nın antik geçmişi hakkında bilgi edinebilirsiniz. Ayrıca, Eski Şehir’in tarihi sahil hattında yürüyerek deniz manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz.
Eski Şehir’in tarihi ve kültürel önemi
Tarihi Antalya Müzesi’nin ziyaret edilmesi
Eski Şehir’in etkileyici manzarası
Etkinlikler Açıklama Antalya Müzesi’ni ziyaret etmek Eski Şehir’in tarihi ve antik eserleri hakkında daha fazla bilgi edinme fırsatı Eski Şehir’de yürüyüş yapmak Tarihi sokakları keşfetmek ve manzaranın tadını çıkarmak Kaleyi ziyaret etmek Antik kalede tarihi bir yolculuğa çıkmak
Aphrodisias: Antik Çağın Sanat Merkezi
Aphrodisias, Antik Çağ’da önemli bir sanat merkezi olarak tanınan bir antik kenttir. Bu antik kent, günümüzde Aydın ilinin Karacasu ilçesinde yer almaktadır. Aphrodisias, adını Afrodit’ten almış olup, Roma döneminde büyük bir gelişme yaşamıştır. Şimdi gelin, Aphrodisias’ın tarihine ve sanatsal zenginliklerine birlikte göz atalım.
Aphrodisias’ın tarihi M.Ö. 5. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Antik dönemde, kent önemli bir kült merkezi olarak bilinmekteydi. Afrodit heykeli burada tapılan ana tanrıçaydı ve kent bu tanrıçaya adanmıştı. Aphrodisias, Helenistik ve Roma dönemlerinde büyük bir sanat merkezi haline geldi ve birçok ünlü heykeltıraş yetiştirdi.
Aphrodisias’ın en önemli sanatsal eserlerinden biri, ana meydanın tam ortasında yer alan ve tüm kenti kuşbakışı gören Aphrodisias Tiyatrosu’dur. Bu tiyatro, Roma döneminin en iyi korunmuş tiyatrolarından biridir ve 8.000 kişiye kadar seyirci alabilirdi. Ayrıca Aphrodisias Müzesi’nin de bir bölümü, bu antik kentte bulunan heykelleri ve diğer arkeolojik eserleri sergilemektedir.
Aphrodisias’ta bulunan Afrodit Tapınağı, antik çağın en önemli dini yapılarından biri olarak kabul edilir.
Antik Stadyum, atletizm yarışmaları için kullanılan geniş bir meydandı ve yaklaşık 30.000 seyirci alabilirdi.
Sebasteion, kentin en büyük tapınağıydı ve on bir kralın heykellerini barındırıyordu. Bu heykeller günümüzde müzede sergilenmektedir.
Aphrodisias’ın Sanatsal Eserleri Tarih Açıklama Aphrodisias Tiyatrosu M.S. 1. yüzyıl Roma döneminin en iyi korunmuş tiyatrolarından biri. Afrodit Tapınağı M.S. 2. yüzyıl Antik çağın en önemli dini yapılarından biri. Antik Stadyum M.S. 1. yüzyıl Atletizm yarışmaları için kullanılan geniş bir meydan.
Aphrodisias’ın sanatsal mirası, antik kentteki heykeller, tiyatrolar, tapınaklar ve diğer yapılar aracılığıyla günümüze ulaşmıştır. Bu eserler, o dönemin sanatsal ve kültürel değerlerini yansıtmaktadır. Aphrodisias, antik çağın sanatına ilgi duyanların mutlaka ziyaret etmesi gereken bir yerdir. Bu muhteşem antik kent, zengin tarihi ve sanatsal eserleriyle büyüleyici bir yolculuk sunmaktadır.
Sık Sorulan Sorular
Efes hakkında bilgi verebilir misiniz?
Efes, tarihte büyüleyici bir yolculuktur. Antik bir şehir olan Efes, Efes Artemis Tapınağı ve Celsus Kütüphanesi gibi önemli yapılarıyla ünlüdür.
Perge’nin önemi nedir?
Perge, Antik Roma İmparatorluğu’nun izlerini taşıyan bir yerdir. Bu antik şehirde Roma dönemine ait tiyatrolar, hamamlar ve tapınaklar gibi birçok tarihi kalıntı bulunmaktadır.
Aspendos’un özellikleri nelerdir?
Aspendos, mükemmel bir Roma tiyatrosuna sahiptir. Bu tiyatro, Antik Roma döneminin en iyi korunmuş yapılarından biridir ve bugün hala konser ve etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Pamukkale’nin ünü neyledir?
Pamukkale, doğal güzelliğiyle ünlü olan antik Hierapolis şehrine ev sahipliği yapar. Traverten terasları ve termal sularıyla ünlüdür. Aynı zamanda tarih öncesi dönemden kalma arkeolojik kalıntıları da barındırır.
Troya hakkında bilgi verebilir misiniz?
Troya, efsaneler kenti ve arkeolojik sit alanıdır. Homeros’un İlyada destanında da bahsedilen Troya, önemli arkeolojik kalıntılarıyla ziyaretçilerini cezbeder.
Eski Şehir neden önemlidir?
Eski Şehir, Antalya’nın tarihi kalbidir. Birçok tarihi ve kültürel yapıya ev sahipliği yapar. Saat Kulesi, Kesik Minare ve Hadrian Kapısı gibi yapılar burada bulunur.
Aphrodisias neden bir sanat merkezi olarak bilinir?
Aphrodisias, antik çağın bir sanat merkezidir. Bu antik şehirdeki heykeltıraşlık ve heykelcilik eserleri büyük ün kazanmıştır. Bu eserler arasında ünlü Afrodit Heykeli bulunmaktadır.
"@context": "https://schema.org", "@type": "FAQPage", "mainEntity": [ "@type": "Question", "name": "Efes hakkında bilgi verebilir misiniz?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Efes, tarihte büyüleyici bir yolculuktur. Antik bir şehir olan Efes, Efes Artemis Tapınağı ve Celsus Kütüphanesi gibi önemli yapılarıyla ünlüdür." , "@type": "Question", "name": "Perge'nin önemi nedir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Perge, Antik Roma İmparatorluğu'nun izlerini taşıyan bir yerdir. Bu antik şehirde Roma dönemine ait tiyatrolar, hamamlar ve tapınaklar gibi birçok tarihi kalıntı bulunmaktadır." , "@type": "Question", "name": "Aspendos'un özellikleri nelerdir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Aspendos, mükemmel bir Roma tiyatrosuna sahiptir. Bu tiyatro, Antik Roma döneminin en iyi korunmuş yapılarından biridir ve bugün hala konser ve etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır." , "@type": "Question", "name": "Pamukkale'nin ünü neyledir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Pamukkale, doğal güzelliğiyle ünlü olan antik Hierapolis şehrine ev sahipliği yapar. Traverten terasları ve termal sularıyla ünlüdür. Aynı zamanda tarih öncesi dönemden kalma arkeolojik kalıntıları da barındırır." , "@type": "Question", "name": "Troya hakkında bilgi verebilir misiniz?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Troya, efsaneler kenti ve arkeolojik sit alanıdır. Homeros'un İlyada destanında da bahsedilen Troya, önemli arkeolojik kalıntılarıyla ziyaretçilerini cezbeder." , "@type": "Question", "name": "Eski Şehir neden önemlidir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Eski Şehir, Antalya'nın tarihi kalbidir. Birçok tarihi ve kültürel yapıya ev sahipliği yapar. Saat Kulesi, Kesik Minare ve Hadrian Kapısı gibi yapılar burada bulunur." , "@type": "Question", "name": "Aphrodisias neden bir sanat merkezi olarak bilinir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Aphrodisias, antik çağın bir sanat merkezidir. Bu antik şehirdeki heykeltıraşlık ve heykelcilik eserleri büyük ün kazanmıştır. Bu eserler arasında ünlü Afrodit Heykeli bulunmaktadır." ]
0 notes
diyarbakirhaberleri · 8 months
Text
Tumblr media
ICYMI: Myrleia Antik Kenti Arkeoparkı’na Tarihi Kentler Birliği’nden süreklilik ödülü https://www.haberidiyarbakir.com/myrleia-antik-kenti-arkeoparkina-tarihi-kentler-birliginden-sureklilik-odulu/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
tozluveolagan · 9 months
Note
Merhaba.
Hiç doğa gezileri veya seyahat günlükleriniz var mı? Varsa nerede tutuyorsunuz?
Merhaba. Benim hayallerimden biri de antik kentlere gidip oralarda gördüklerimi kaydetmek, yaşadığım deneyimi not almak ve sonrasında bunları bir nevi kişisel seyahat rehberi olarak hazırlamak. Fotoğrafları çizimlerini yapabilmek, üzerinde çalışabilmek için çekiyorum. Yaşadıklarımı yazmak için not alıyorum. Gittiğim yol, o gün ne yediğim, kafamda geçen diyaloglar gibi kişisel tüm anektodları alarak kaydediyorum, üstelik geniş çapta. Ancak bunu çok fazla paylaşmıyorum. Yalnızca fotoğrafları ya da bildiğim birkaç bir şeyi burada ya da Instagram hesabımda (kullanıcı adım aynı) paylaşıyorum. Yapmak istediğim şey ise bir nevi kişisel bir kitap hazırlamak, benden sonraki nesillere ancak yalnızca aileme özel olacak şekilde :) Yayınlanmayacak yani, onlar isterlerse ben öldükten sonra faydalanabilir ya da yayınlayabilirler. Özellikle çocuklarım veya torunlarım için. Ama diyelim ki, çocuk sahibi olamadım o zaman da rastgele bir kütüphaneye bağış yapabilirim :) Birisi denk gelirse de gülümser belki, kim bilir.
0 notes
pazaryerigundem · 15 days
Text
Rektör Vekili Ak'tan Metropolis'e inceleme
https://pazaryerigundem.com/haber/173796/rektor-vekili-aktan-metropolise-inceleme/
Rektör Vekili Ak'tan Metropolis'e inceleme
Tumblr media
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Rektör Vekili ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üyesi Prof. Dr. Mahmut Ak, Torbalı ilçesinde antik çağda ‘Ana tanrıça kenti’ olarak adlandırılan Metropolis Antik Kenti’nde DEÜ tarafından yürütülen arkeolojik kazı çalışmalarını yerinde inceledi. DEÜ’nün bugüne kadar sorumluluk aldığı Antik Kentlerde çok sayıda anıtsal yapının ve eserin ortaya çıkmasını sağladığını vurgulayan Prof. Dr. Ak, “Dokuz Eylül Üniversitesi olarak, Antik Kentlerin sırlarını biraz daha açığa çıkarmamızı sağlayacak yeni kazı dönemi mayıs ayı itibariyle başladı. Bu kapsamda Türkiye’nin farklı bölgelerinde yürüttüğümüz arkeolojik araştırma, kazı ve restorasyon çalışmalarıyla tarihi mirası biraz daha gün yüzüne çıkartacak olmanın heyecanını yaşıyoruz” dedi.
İZMİR (İGFA) – Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), Türkiye’nin farklı bölgelerinde yürüttüğü arkeolojik kazı çalışmalarıyla kültürel mirasın gün yüzüne çıkmasına önemli katkılar sunmaya devam ediyor. Son olarak Bursa’nın İznik ilçesinde 8 yıldır sürdürdüğü arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmalarını tamamlayarak, 1900 yıllık Roma Tiyatrosu’nun turizmle buluşturulmasını sağlayan DEÜ, 2024 yılı yaz dönemi yeni kazı çalışmalarıyla da farklı bölgelerdeki araştırmalarını sürdürecek. Bu kapsamda DEÜ, İznik’in farklı noktalarındaki araştırmalarının yanı sıra İzmir’de Metropolis Antik Kenti ve Efes Antik Kenti’ndeki kazı ve restorasyon çalışmalarına devam edecek.
Tumblr media
“TARİHİ MİRASI KORUMAK GÖREVİMİZ”
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektör Vekili ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üyesi Prof. Dr. Mahmut Ak, ilk bilimsel kazılarına 1989 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından başlanan Torbalı’daki Metropolis Antik Kenti’nde Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle sürdürülen araştırmalara yönelik gelişmeleri yerinde inceledi. DEÜ’nün bugüne kadar sorumluluk aldığı Antik Kentlerde çok sayıda anıtsal yapının ve eserin ortaya çıkmasını sağladığını vurgulayan Prof. Dr. Ak, “Türkiye’nin farklı bölgelerinde yürüttüğümüz arkeolojik araştırma, kazı ve restorasyon çalışmalarıyla tarihi mirası gün yüzüne çıkarmayı sürdürüyoruz. Bugün de bu kapsamda kadim medeniyetlerin kesişme noktasında kurulmuş Metropolis Antik Kenti’ndeydik. Metropolis’teki araştırma çalışmalarının DEÜ’ye geçmesiyle Metropolis aslında 2003 yılına, araştırmaların ilk başladığı noktaya, Dokuz Eylül Üniversitesi’ne geri döndü. Kazı heyetimiz ve Üniversitemizin değerli hocaları, bilgi ve tecrübeleriyle bu tarihi kentin bilinmeyenlerini her geçen gün biraz daha gün yüzüne çıkarmakta. DEÜ olarak görevimiz, bu tarihi mirası korumak ve gelecek nesillere aktarmaktır” dedi.
YENİ KAZI DÖNEMİ BAŞLADI
Tarih öncesi çağlardan Helen dünyasına, Roma’dan Osmanlı dönemine kadar birçok medeniyetin izlerini taşıyan Metropolis Ören Yeri’ndeki incelemelerinin ardından Yeniköy’deki Kazı Evi’ni de ziyaret eden Rektör Vekili Ak, buradaki buluntular hakkında da araştırmacılardan bilgiler aldı. Metropolis Antik Kenti, Efes Antik Kenti ve İznik Roma Tiyatrosu’nda 2024 yılı yeni kazı sezonunun mayıs ayıyla birlikte başladığını belirten Rektör Vekili Ak, “Dokuz Eylül Üniversitesi olarak, Antik Kentlerin sırlarını biraz daha açığa çıkarmamızı sağlayacak yeni kazı dönemi mayıs ayı itibariyle başladı. Bugün Metropolis ziyaretimizde, burada mensuplarımızın ve kazı ekibinin özverili çalışmalarına şahit olduk. Önemli kültür miraslarının bulunduğu harabeleri gezdiğimizde o zenginliği ve güzel anıtsal yapıları görebiliyoruz. Metropolis de dahil araştırma yürüttüğümüz tüm Antik Kentler gerçekten büyük sürprizlere gebe. Her birimiz bu toprakların altında yatan medeniyetlerin koruyucusuyuz. Dokuz Eylül Üniversitesi olarak bu sorumluluğu taşırken kültürel mirasımızı koruma ve geliştirmek için akademik çalışmalarımızı da titizlikle sürdürüyoruz. Bu önemli görevde kazı ekibine ve emeği geçen mensuplarımıza başarılar diliyorum” bilgisini paylaştı.
Prof. Dr. Ak ve DEÜ Üst Yönetimine ören yerindeki incelemeleri sırasında, Metropolis Antik Kenti Kazı Başkanı DEÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Serdar Aybek, İznik Roma Tiyatrosu Kazı Başkanı Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Aygün Ekin Meriç, DEÜ akademik kadrosu ve Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü mensupları eşlik ettiler.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
tripuck · 23 days
Link
0 notes