Ankara’da olan herkesi bekleriz efendim…
Ankara Barosu Oyun Atölyesi ekibinin sunumuyla Dario Fo’nun yazdığı, Okay Altınbıçak’ın yönettiği Japon Kuklası isimli oyun 23-24 Mayıs günleri saat 20.00’da Yenimahalle Belediyesi Dört Mevsim Tiyatro Salonunda seyirciyle buluşacak. Oyunumuz ücretsiz olup tüm tiyatroseverler davetlimizdir. 🎭
Ankara Barosu Oyun Atölyesi gururla sunar;
JAPON KUKLASI!
.
Oyuna Dair;
“Fabrikalarda kadınlar ezilmenin doruğunda yaşıyorlar. Bazı fabrikalarda, ‘insana güç veren bazı hapların’ sunulduğu, kimse için yeni bir haber değil.”
Oyun, İtalya'da bir fabrikada geçmektedir. Çalışma şartlarının oldukça ağır olduğu ve işçilerin her anlamda sömürüldüğü fabrikada, üretimi arttırmak için işçilere "insanı rahatlatan ve yorgunluğu gideren" haplar verilmektedir. İşini kaybetmemek için bu hapları kullanan işçilerden biri olan Armida, haplar yüzünden akıl sağlığını kaybetmiş ve bir süre "tımarhanede" kaldıktan sonra fabrikaya dönmüştür. Oyunda, sistemin mağduru olan ve bir grup işçi tarafından kandırılan Armida'nın yaşadıkları Dario Fo'nun kendine özgü üslubuyla anlatılmaktadır. Armida ile dalga geçen bir grup işçi, Japonya'da bazı fabrikalarda müdürlerin kuklalarının bulunduğuna, işçilerin bu kuklaya istedikleri gibi davranarak içlerini boşalttıklarına, yakında kendi fabrikalarına da müdüre benzeyen bir kuklanın geleceğine Armida’yı inandırmışlardır.
Oyunda hayatından bezmiş işçilerin ve Armida’nın amirlerine karşı gelişen olaylar ve yanılgılarının sebep olduğu durumlar anlatılmaktadır.
9 notes
·
View notes
104 AMİRAL BİLDİRİSİ, ERGUN MENGİ, ÜMİT ÖZDAĞ, DARBE vs…
MertReport Apr 6
Komplocu olsam şöyle düşünürdüm…
Ümit Özdağ, son zamanlarda bütün söylem ve eylemleriyle Saray’a hizmet etmektedir.
Özdağ’daki radikal değişim Libya’da şehit edilen MİT personelinin isimlerini kamuoyuna açıklamasıyla başlamıştır…
Çünkü bilgiyi verdiği gazeteciler casusluktan yargılandı ve ceza aldı.
Ancak Özdağ hakkında herhangi bir işlem yapılmadı…
Benzer olayı MİT tırları olayında görmüştük, Aydınlık yazmış bir şey olmamıştı.
Cumhuriyetçiler aynı haberi yazınca, Enis Berberoğlu ile birlikte “darbecilikten” yargılandı…
Saray sakininin çalışma şeklini bilenler için bu önemli bir gösterge…
Önce bir suç ve günaha bulaştırır, sonra bunu kullanarak insanları kendisine kul ve köle yapar…
Masa, kasa, Nisa ve insanların korkuları üzerinden onları yönetir.
Baykal’ın gizli görüntülerinin çekilip, medyaya servis edilmesi…
Maksat hasıl olduktan sonra görüntüleri kaldırttırması…
Sonra bu görüntüleri meydan meydan “ne özeli, genel genel” diye kullanması…
Numan Kurtulmuş’a ait olduğu belirtilen görüntülerin aktroller eliyle servis edilmesi.
Sonra bu görüntülerin Kurtulmuş’a ait olmadığının ifade edilmesi…
Eski rakip Kurtulmuş’u böylece kendisine ram etmesi…
MHP’de yaşanan kaset skandalları ve liderine yönelik iddialar…
Peki bütün bunların 104 General’in bildirisiyle ne ilgisi var, Ümit Özdağ bu olayın neresinde derseniz…
Gözaltındaki emekli amirallerin ifadeleriyle ilgili Halk TV’de açıklamalarda bulunan Celal Ülgen “Metni yazan tek kişi. O da İYİ Parti kurucusu Ergun Mengi” dedi. Bir diğer avukat Şule Nazlıoğlu Erol ise Mengi’nin imzalamadığını söyledi ancak imzalayan kişiyle ilgili bir bilgi vermedi.
Meral Akşener’in “zevzeklik” dediği amiraller bildirisini yazdığı öne sürülen Ergun Mengi kimdir?
1978 yılında Deniz Harp Okulundan mezun olan Mengi, Deniz Harp Akademisi ve Silahlı Kuvvetler Akademisi’nde eğitim aldı.
Deniz Kuvvetleri’nin çeşitli savaş gemilerinde Harekat Subayı, II. Komutan ve dört yıl boyunca Gemi Komutanlığı görevi yaptı. Karargah Görevleri olarak; Deniz Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanlığında Proje subaylığı ve Şube Müdürlüğü Görevlerinde bulundu, Dz. K.K.lığı Strateji Daire Başkanlığı görevindeyken 2003 yılında Tuğamiralliğe terfi etti.
Mengi, ayrıca 1995–1998 yılları arasında, Batı Avrupa Birliği’nin (WEU) Brüksel’deki Askeri Karargahında Proje Subayı olarak görev yaptı.
Amiral olarak 2003–2005 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Dairesi Başkanlığı, 2005–2007 yılları arasında ise Hücumbot Filosu Komutanlığı görevini yaptı.
Mengi, Deniz Kuvvetleri’nde 29 yıl görev yaptı ve 2007 yılında Amiral olarak emekli oldu.
Emekliliğinin ardından Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (ASAM) ve Rahmi Koç’un Şeref Başkanı olduğu Global İlişkiler Forumunda (GIF) çalıştı.
2015–16 Eğitim Döneminde Atılım Üniversitesinde Uluslararası Hukuk ve Hukuka Giriş dersleri verdi.
Mengi, İYİP Uluslararası Siyasi Kuruluşlar ve Jeo Stratejik Analizlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı görevinde bulunurken, parti yönetiminden yapılan açıklamaya göre ocak ayında partiden istifa etti.
Mengi, İYİP’ten istifa eden Bağımsız Milletvekili Ümit Özdağ’ın danışmanlığını yaptı.
Burada kilit isim Ümit Özdağ…
Başa dönersek komplocu olsam şöyle düşünürdüm…
Libya olayının ardından Ümit Özdağ’a bir seçenek sunulmuştur,
“Ya Enis Berberoğlu gibi casusluktan yargılanıp hapse gireceksin,
Ya da Saray’ın adamı olacaksın, İyi Parti’de mikser görevi göreceksin.”
Hazırlanan tezkere yapılacak tercihe göre işleme konacaktır…
Ümit Özdağ ikincisini tercih eder…
Önce aynı Başkanlık Divanı’nda görev yaptığı Buğra Kavuncu hakkında “fetö” iddialarında bulunur, İyi Parti’yi karıştırır, Akşener’i zor duruma sokar. Hiç vefası olmadığını gösterir. Çünkü Özdağ, Kavuncu’yu çocukluğundan beri tanır. Babasıyla aynı fakültede hocalık yapmıştır… Dayısı Enver Altaylı yakın arkadaşıdır. Özdağ, Altaylı’nın Ruzi Nazar’la ilgili kitabına övgüler düzer.
Ancak korku dağları aşmıştır. Vefa İstanbul’da bir semttir. Kavuncu ailesine iftira atmaktan geri durmaz, görevini yerine getirir…
Sonra kendisini kurucusu olduğu partiden attırır, İyi Parti’yi bölmek için çalışır ve yeni parti çalışmaları içine girer…
Özdağ İyi Parti’den atılınca istifa eden başka bir isim daha vardır.
Mengi, Özdağ’ın arkadaşı ‘talebesi’dir. Özdağ’ın başkanlığını yaptığı ASAM’da, 21.YY Enstitüsü’nde görev yapmıştır. İyi Parti’ye Özdağ’la birlikte gelmiştir. Özdağ’la birlikte de gitmiştir…
Komplocu olsam şöyle düşünmeye devam ederdim…
AKP ve Milli Görüşçüler için “darbe”ler, “muhtıralar” hep “Allah’ın bir lutfüdur.”
Bakınız 28 Şubat, 27 Nisan, 15 Temmuz…
28 Şubat olmasa AKP olmazdı, 27 Nisan olmazsa, Gülen Hareketi ve diğer dindar gruplar AKP’yi desteklemez, parti bu kadar yükselmezdi. 15 Temmuz olmazsa AKP devleti ele geçiremezdi.
Şimdi AKP düşüş trendinde, yeni bir “muhtıra” veya “darbe”ye ihtiyacı var.
Komplocu olsam şöyle düşünmeye devam ederdim.
“Montrö Türkiye’nin kurucu anlaşmalarında birisidir. İktidar, Montrö’ye yönelik söylemiyle “ulusalcı, Kemalist, Avrasyacı, milliyetçi” kesimin hassasiyeti tahrik eder. Rahatsızlıkları kaşır. Böylece Hanefi Avcı’nın “Dink suikastını” açıklarken söylediği gibi “ortamı ısıtır.”
Birileri ceketini çıkarı.
Burada kullanışlı bir isim olan Ümit Özdağ’ı devreye sokar. Özdağ’da Ergun Mengi üzerinden amiralleri harekete geçirir..
Tepkileri bir metne dönüştürür. Güvenecekleri bir amiral üzerinden imzalaya açılır. Amiraller gaza getirilir. Sonra bu bildiriye gündüz değil gece medyaya servis eder.”
Bu sırada Saray sakini ortada görünmez. 15 Temmuz’da olduğu gibi ortadan kaybolur, Marmaris’e gider” derim… Ortalık sakinleşince çıkar açıklama yapar…
Bildiri yayınlandıktan sonra muhtıra vermeye çalışıyorlar, darbe yapmaya çalışıyorlar diye feryat eder, safları sıklaştırır, gelecek askeri şurada Avrasyacı, ulusalcı diye kodamış olduğum bütün askerleri “darbeci” diye tasfiye edilir…
Ama komplocu olsam böyle yapıldığını düşünürüm.
Ancak komplocu değilim.
104 Amiral’ın altına attığı bildiriden darbe bildirisi değildir.
Bildirideki ifadeler hepsine katılmasam da “fikir özgürlüğü”dür.
Bildiriden bir şey çıkmaz, sadece tasfiye çıkar.
Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi.
15 Temmuz’da bir darbe değildir.
15 Temmuz Gülen Hareketi’ne kumpas, TSK’ya darbedir…
1 note
·
View note