Tumgik
#neden yazı yazıyorum
myliste · 2 years
Text
Yazmak neydi tam olarak?
Yazmak neydi tam olarak?
Neden Yazı Yazıyorum? Yazmak benim için neydi tam olarak? Çölde susuz kalmış bir insanın suya ihtiyacı mı? Yoksazenginliğine zenginlik katmak isteyen bir iş adamı mı? Amacım, gayem neydi benim? İşte buiki soruya düşünüp cevap verdiğimde, amacımın ne olduğunu bilerek yazarlık yolculuğunaçıktım. Hayat öyle bir sınavdır ki bazen varlıkla sınanırız bazen ise yoklukla sınanırız. Tıpkı,yoklukta çölde…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
plaklarim · 4 months
Text
Şehit Komando Er Murat Akman’ın Mektubu 1996,
bu yazı bir komanda er mektubudur ve siz bu mektubu gazeteden okuyorsanız ölmüşüm demektir. bir ailem olsaydı bu mektubu onlara yollamak isterdim ama yok.
size koğuştaki ranzamdan yazıyorum. şu an etrafımda adana, ağrı, sivas, edirne, diyarbakır, ankara, antalya, izmir, urfa, trabzon… türkiye’nin dört bir yanından birbirini tanımayan ama birbirlerinin canını korumaya yemin etmiş bir sürü asker var. birazdan operasyona gideceğiz, tek dileğimiz kayıp vermeden geri gelmek.
ilerde ölürsem eğer diye bir mektup yazmak çok zor. aklına getirmek istemez ya insan ölümü, hani her zaman bir umut vardır ya. askerliğim bittikten sonra yırtıp atacaktım bu mektubu ama şu an okuyorsanız yırtamadım demektir. zaten pek de kalem tutmaz elim. silah tutmayı daha iyi bilirim. sizi korumam için siz öğrettiniz silah tutmayı.
tuhaf olan siz bu mektubu okurken ben neden öldüğümü bile bilmiyor olacağım. ya bir mayına bastım ya da yediğim bir kaç kurşun. bileniniz var mı ben nasıl öldüm ?
kışlada her televizyona bakışımda birbirinizi öldürdüğünüzü birbirinizin canını yaktığınızı gördüm. müziğin sesini çok açtı diye komşusunu vuranlar. gücü kadına yetenler. cebindeki on lirası için adam vuranlar. kız arkadaşına baktı diye alayını bıçaklayanlar.
bileniniz var mı ben kimi korumak için öldüm?
eti az pişti diye garsona çıkışan adam; sen rahat uyu diye kurşunlar başımın üstünden geçerken ben dağda her bulduğumu kesip yedim.
arabasını salladılar diye levyesini kapıp arabadan inen adam, beni bir çöp bidonuna atıp giden anam; söylesene ben kimin için öldüm?
yetimhanede ve askerde en güzel şeyin ekmeğin bölmek olduğunu öğrendik biz. peki size neyi bölmeyi öğrettiler?
sizi önce Allah'a sonra birbirinize emanet ediyorum. ben sizden razı oldum, Allah da sizden razı olsun.
27 notes · View notes
sensedim1938 · 4 months
Text
Tumblr media
Şırnak'ta teröristlerce açılan ateş sonucu Jandarma Komando Er Murat Akman şehit olmuştu.
Çocuk esirgeme kurumunda büyüyen ve aldığı tüm maaşı esirgeme yurduna bağışlayan Akman’ın Türk milletine ölmeden önce yazdığı o mektup;
“Bu yazı bir Komando Er mektubudur ve siz bu mektubu gazeteden okuyorsanız ölmüşüm demektir. Bir ailem olsaydı bu mektubu onlara yollamak isterdim ama yok.
Size koğuştaki ranzamdan yazıyorum. şu an etrafımda Adana, Ağrı, Sivas, Edirne, Diyarbakır, Ankara, Antalya, İzmir, Urfa, Trabzon… Türkiye’nin dört bir yanından birbirini tanımayan ama birbirlerinin canını korumaya yemin etmiş bir sürü asker var. Birazdan operasyona gideceğiz, tek dileğimiz kayıp vermeden geri gelmek.
İlerde ölürsem eğer diye bir mektup yazmak çok zor. Aklına getirmek istemez ya insan ölümü, hani her zaman bir umut vardır ya. Askerliğim bittikten sonra yırtıp atacaktım bu mektubu ama şu an okuyorsanız yırtamadım demektir. Zaten pek de kalem tutmaz elim. Silah tutmayı daha iyi bilirim. Sizi korumam için siz öğrettiniz silah tutmayı.
Tuhaf olan siz bu mektubu okurken ben neden öldüğümü bile bilmiyor olacağım. Ya bir mayına bastım ya da yediğim bir kaç kurşun. Bileniniz var mı ben nasıl öldüm ?
Kışlada her televizyona bakışımda birbirinizi öldürdüğünüzü birbirinizin canını yaktığınızı gördüm. Müziğin sesini çok açtı diye komşusunu vuranlar. Gücü kadına yetenler. Cebindeki on lirası için adam vuranlar. Kız arkadaşına baktı diye alayını bıçaklayanlar.
Eti az pişti diye garsona çıkışan adam; sen rahat uyu diye kurşunlar başımın üstünden geçerken ben dağda her bulduğumu kesip yedim.
Arabasını solladılar diye levyesini kapıp arabadan inen adam, beni bir çöp bidonuna atıp giden anam; söylesene ben kimin için öldüm?
Yetimhanede ve askerde en güzel şeyin ekmeğin bölmek olduğunu öğrendik biz. Peki size neyi bölmeyi öğrettiler?
Sizi önce Allah’a sonra birbirinize emanet ediyorum. Ben sizden razı oldum Allah da sizden razı olsun.”
34 notes · View notes
gecedenayaza · 7 days
Text
merhaba yıllar sonra buraya tekrar geldim ve tekrar yazıyorum. buraya yazma nedenim tumblrdan tanıstıgım 4 yıllık arkadasımla kavga edişim oldu. aslında bir tek o da değil yine tumblrdan tanısıp arkads oldugum erkek arkasımlada alakalı. biliyor musunuz reelde buluştum o erkek arkadasım dediğim insanla. by duygusuz diye anılırdı buralarda baya da hayranı vardı. ikiside benim gibi bursyı kullanmıyor tanıstıktan sonra zırvede bırakı psılmıstık falan neyse ondan unutamayacgım bir kazık yedim ve ondan sonra hayatım tekrardan boka sardı hayattan birazda zevk almamı sağlayan adam hayattan nefret etmemi sağlayan adamla aynı kişi. onunla buluştuğum gün en mutlu günümdü ve yine o günün akşamı hayatımın en kötü günüydü. benim şehrimde üniversiteye okumaya geldi düşünebiliyor musunz. ben suan dısarı cıkmak dahi istemiyorum karsılasırım yıne yıkılırım dıye çunku kendımı zor toparladım aslında toparlayamadımda sabah derse giderken aglıyordm derste susuyordm eve gelrken yıne aglıyordum resim kursunda resim çizerken aglıyordm yemekte susuyordum duşta ağlıyordum aglaya aglaya ders calısıyordum ve aglayarak uykuya dalıyordum. öyle bir rutin olmuştu düşünün yani kendımı baya dış dunyaya kapattım. ve biliyor musunuz ben yınede herseye ragmen yınde yazdım ve duzenım tekrardan alt ust olmustu neden yazdın arkadas dıye kızmayın ıkımızde depremi iliklerimize kadar hissetmiştik ve bugunumuz varsa yarıımız yoktu bunu dile getirerek yazdım ne değişti bir şey değşmedi daha cok yıprandım içimden gülmek gelmiyor. artık ergen değiliz buyuduk ya buyumenın getirdigi mutsuzluk ya da sebebi o. psikolog hocamla görüştüm anlattım herşeyi en ufak ayrtıntıısna kadar bana dediği şey şu
sen sana değer vermeyen insana ne kadar çok değer vermişssin be. (şehirimiz arası çok kısa mesafe ben antep o maraş) 1 saat bile sürmeyen yol için sana değer verip gelmemiş 4 yıl beklemiş üniversiteyide burada okuması sans eserı farkında mısın
dedii hocam konusuyor hanı beynımden vurullmussa donmek veya basından asagıya kaynar sular dokulmek deyimi varya tamda onu yasadım arkadaslar. hocam haklıydı
spotifyden engelleyip wpden engellemeyen birisi garip şimdi olayın detayına inmeyecem ağlamayı daha yeni durdurdum gözlerim çok kötü. benı asıl sımdı buraya getirwn buradan tanıstıgım isviçrede olan bır kız arkadasım o da4 yıllık bir ilişki. o benim en yakın ama bir o kadarda uzak bir arkadasım evet ben o kızı üzdüm içimde bütün birikmişlikeri sanırım o kıza kustum by duygusuzun yaptıgını o da bana yapar kazık yapar korkusuyla yasadım bir süre ve sanırım onun etkisiyle baya birşeyler oldu.
mesele su ki tumblra kayıt oldugumdan bu yana 2kdan fazla takipçim birsürü begenim oldu ama tek değişmeyen sey insanlara gereğinden fazla guvenmem değer vermem fazla dusunmem beni bu hayatta yok edecek 3 şey bu. ve inanın engel olamıyorsunuz. gün geçtike duygusuz birisi oluyorsunuz bu yuzden buyumeyın buyuyeceksenız içinizdeki çocugu kilitli tutun kimseye göstermeyın bırakın o buyumesın.
Beni yıllar sonra buraya yazı yazmaya zorlayan hayat senınde amk
BU ARADA EKLEME YAPAYIM
by duygusuz çok mutlu arkadaslar onunda duygularını ortaya cıkaran veya duygusuzluguna duygu ekleyrn birisi var. yani ilelebet yalnızlığa sizi anlamayan insanlara maruz kalacağınızı düşünmeyin lütfen. evet benimle arkadaslıgını bitirdi ama suan cok mutlu onunda sürekli bana dediği gibi özür dilerim ama böyle olması gerekiyor :)
bir gün yine tekrardasn kaşsılacıam onunla ve o zaman ikimizde mutlu olacagız birimiz mutlu diğermiz mutsuz değil. yani umarım
5 notes · View notes
dehrizen · 1 year
Text
sevgili bilge.
bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de. insanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde bırakmasaydım. kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine düşmeseydim. bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi bilge, aklını başına topla. ben iyi değilim bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. hiç olmazsa arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi de geri dönmek istiyorum, ya da dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. kendime, söyleyecek söz bırakmadım. kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. aslında bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. sen, aşk ve her şeyin olduğu günlerde böyle kararlar alınamazdı. yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu kararlar. şimdi her satırı, “bu satırı da neden yazdım?” diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum. aziz varlığımı son dakikasına kadar aynı görüşle ayakta tutmak gibi bir görevim olduğunu hissediyorum. çünkü başka türlü bir davranışım, benimle küçük de olsa bir ilişki kurmuş, benimle az da olsa ilgilenmiş insanlarca yadırganacaktır. oysa, sevgili bilge, aziz varlığımı artık ara sıra kaybettiğim oluyor. fakat yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke bulamadığı için bana dönüyor şimdilik. biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle terk edinceye kadar gidip gelen aziz varlık masalına kimse inanmayacaktır. bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak durumundadır. bu bir çeşit alın yazısıdır. bu alın yazısı da başkaları tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır. bir alın yazısı da ölümün anlamını bilerek, ona bu anlamı vermesini beceremeden ölmektir ki, bazı müelliflere göre bu durum daha acıklıdır. ben ölmek istemiyorum. yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum. bu nedenle, sevgili bilge, mutlak bir yalnızlığa mahkum edildim. insanların kendilerini korumak için sonsuz düzenleri var. durup dururken insanlara saldırdım ve onların korunma içgüdülerini geliştirdim. hiç kimseyi görmüyorum. albay da artık benden çekiniyor. ona bağırıyorum. bütün bunları yazarken hissediyorum ki, bu satırları okuyunca bana biraz acıyacaksın. fakat bunlar yazı, sevgili bilge; kötülüğüm, kelimelerin arasında kayboluyor. geçen sabah erkenden albayıma gittim. bugün sabahtan akşama kadar radyo dinleyeceğiz, dedim. bir süre sonra sıkıldı. insandır elbette sıkılacak. benim gibi bir canavar değil ki. bunun üzerine onu zayıf bulduğumu, benimle birlikte bulunmaya hakkı olmadığını yüzüne bağırdım. ben yalnız kalmalıyım. başka çarem yok.
33 notes · View notes
mor-menekse-93 · 14 days
Text
Ne zannediyorsunuz
Ben ne zannediyorum
Yenilendim, eskiyi kapattım
Artık yepyeni birisiyim deyince öyle mi olacak. Silinecek mi her şey.
Unutacak mıyım ?
Hiç yaşanmamış olan şeylerin yaşansa nasıl olacağını bilmemek nedir ?
Destansı aşklar böyle mi oluşur?
Heyyy her gece sana yazıyorum duy beni demek isterken neden bu cesaretsizlik..
Duysa ne olacak ?
Yaşanmayan şeyler yaşansa ne olacak ?
Masadaki seminer kendi kendini yazmayacak sonuçta..
Neden
Neden neden kendime bunu yapıyorum..
Neden onu düşünerek acı çekmek yerine boşverip devam edemiyorum..
Sahi o gün orada görmesem.
Bakmasaydı gözlerime
Konuşmasaydı çekingen bir şekilde
Dokunmasaydı elime
Olmasaydı tüm bunlar devam edip gidecek miydim hayatıma ?
Yoksa eskiden olduğu gibi hayat telaşı içinde arkadan bir parazit gibi kendini hatırlatmaya devam mı edecekti
Yoksa zamanla silinip gidecek miydi?
Bana bunu yine sen yaptın
Suçlusun hatalısın ve bir o kadar da günahkar ve vefasızsın..
Sahi gelmeyeceksen niye geliyormuş gibi yapıyorsun
Duymuyorsan neden önemsiyormuş gibi davranıyorsun.
Aramadığımda neden arıyorsun..
Sevmiyorsan niye bekletiyorsun
Seviyorsan neyi bekliyorsun?
Eski yazılarıma baktım.
İlk sana yazmıştım şiiri
İlk kez birini hayalinde canlandırıp yazı yazmak neymiş senle öğrendim ben..
En neşeli yazılarımdı onlar
Ta ki bir anda sen kırmızıya boyayana kadar..
Sonra diken olmuş tüm yazılarım, kurşun olmuş, zehir olmuş akmış..
Yaktığı kadar yakmak istemiş..
Neşeli yazılardan bir tane bile kalmamış geçmiş olsun..
En çok sana kırılmışım ben
En çok sen üzmüşsün be..
Bak bir zalimin eline düşmüşüm ama yinede affetmişim onu..
Sen
Seni hiç affetmemişim
Ben senden öyle nefret etmişim ki
Hiç taşımayı bırakmamışım..
Heyhat
Vaka o ki bununla öleceğim..
4 notes · View notes
bendeliyimhanimefendi · 2 months
Note
Ya ben yanlış anlamışımm BEM ede bakarım inşallah. Yaşadıklarını yazmak güzel hissettiriyor olmalı, belki de içinden atmak istiyorsun yaşadıklarını bu yüzden kaleme döküyorsundur((: sen neden yazıyorsun yaşadıklarını?
İçimden atmak istiyorum. Herkes beni bu konuyu abartiyorum sanıyor ama ondan sonra birçok şey değişti,bende dahil... Tabii yaşadıklarımı direk yazmamak daha güzel geliyor. En azından yazım dilim değişiyor. Değişik hikayeler yazıyorum. Evet belki değişik gelebilir ama eskiden polis olmak isteyen ben iğneden korkuyorum ve birine silah tutarken elim titreyecek biriyim. Kendimi çok güçlü sanıyordum meğersem değilmişim. Şuanda ilerde yazar olmayı planlıyorum. Texting, yarı texting derken... Düz yazı yazmaya başlayacağım büyük ihtimalle bir iki seneye.
2 notes · View notes
harfzen · 2 months
Text
demzen 157
İftardan sonra başımın ağrısı geçmedi. Çünkü sebebi kahvesizlik. Bugün hiç içmeyeyim de görsün gününü diye düşünüyordum. Sonra görse görse öbürgüne kadar göreceğini düşündüğüm için bir bardak çay aldım. Çay da tam kesmedi ama idare ediyor. Kahve içersem uykum kaçar ve dengemi bulmam bayramı bulur. Öyle bir kırılgan dengem var. Televizyonda bir adama seçimleri kazanırsanız ilk 100 gün ne yapacaksınız diye soruyorlar. Önce ananı makama çağıracağım diye cevap verdiğini düşünüyorum. Gerçek cevap neymiş bilmiyorum. Umurumda da değil. Zaten yalan söylüyor. Benim kafamda cevaptan sonra çıkacak kavga var şu an. Onu seyrediyorum. Haberler neden var? Zihnimizi doldurup düşünmeyi engellemek için. İnsanın boş zihinden çok korkuyor. İçine ne dolacağı belli olmayan zihin. Ben mesela kulaklarım duymadığı için insanların söylediklerini her zaman anlamıyorum. Anlamadığımı söylemek yerine uyduruyorum. Haberler de onun için var. Kafan boş kalmasın. Ben kafam boş kalmasın diye yazıyorum aynı zamanda. Neden yazıyorsun? Kafamdaki sesleri susturmak için ve böylece yeni sesler duyayım diye. Burada yazdıklarımı kimseyle konuşamam. Biraz tuhaf olur. Meselenin bağını anlatıncaya kadar karşımdaki uyur. Yazık. İnsanlığı kendi fikirlerimden korumak için yazıyorum. Hayatımın en detached zamanları. İnsanlardan hayli uzaklaştım. Birine ihtiyacım var ama kimseye yaklaşmak da istemiyorum şu sıra. Beynim yanıncaya kadar yazayım istiyorum. Cümleler yazayım. Programlar yazayım. Bir faydası olsun, olmasın, yazayım. Okuyanı olsun olmasın yazayım. İş değiştirmek istiyorum ama bunun için yazmaya cesaretim yok. Sadece yazayım. Bu yazılara numara verme işini bir program yapıyor. Ben sadece demzen diyorum, kaçınca demzen olduğunu o belirliyor. Demzen ne demek diye soran olmadı Allah'tan, ilk uydurduğumda bir anlamı vardı ama şu an hatırlamıyorum. Neyse de, zamanında her yazıya bir başlık verecek kadar rind ehli bir insanmışım. Sonra bazı yazılara başlık düşünmenin yazının kendisinden daha uzun sürdüğünü farkettim ve hayatım değişti. Bir ara tarih atıyordum başına. Yevmiye 16 Mart falan. Bazı günler üç yazı, bazı günler hiç yazı yazınca onu takip etmesi de uzun sürdü. Ben de bu numaralama sistemini buldum. Sadece yazıyorum, arada bakıyorum 115 olmuş, bakıyorum 155 olmuş. Bu kaç olacak bilmiyorum mesela şu an. Bunları halihazırda okuyanlara ve (olursa) gelecekte okuyacaklara selam ederim. Siz olmasanız cümleler bitmezdi. Yarım kalırlar ve karışıp giderlerdi. Siz varsınız diye en azından cümle seviyesinde bir insicam var yazılarda. İyi ki varsınız. https://ift.tt/mkSace0
3 notes · View notes
1-ruhubozuk · 1 year
Text
EN BÜYÜK HAZİNEMİZ AKLIMIZDIR
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, bende sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de. İnsanları eski karıma yapmış olduğum gibi büyük bir boşluk içine bırakmasaydım. Kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine düşmeseydim. Bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. Ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. Sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi Bilge, aklını başına topla. Ben iyi değilim Bilge, seni sin gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. Gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. Hiç olmazsa, arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi geri dönmek istiyorum, ya da dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. Kendime söyleyecek söz bırakmadım. Kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. Aslına bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. Sen, aşk ve her şeyin olduğu günlerde böyle karar alınamazdı. Yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu kararlar. Şimdi her satırı, bu satırı da neden yazdım? diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum. Aziz varlığımı son dakikasına kadar aynı görünüşle ayakta tutmak gibi bir görevim olduğunu hissediyorum. Çünkü başka türlü bir davranışım, benimle küçük de olsa ilişki kurmuş, benimle az da olsa ilgilenmiş insanlarca yadırganacaktır. Oysa, Sevgili Bilge, aziz varlığımı artık ara sıra kaybettiğim oluyor. Fakat yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke bulamadığı için bana dönüyor şimdilik. Biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle terk edinceye kadar gidipgelenazizvarlık masalına kimse inanmayacaktır. Bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla, ölümleriyle ortaya koymak durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır. Bir alın yazısı da, ölümün anlamını bilerek, ona bu anlamı vermesini beceremeden ölmektir ki, bazı müelliflere göre bu durum daha acıklıdır.
Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum. Bu nedenle, Sevgili Bilge, mutlak bir yalnızlığa mahkum edildim. (İnsanların kendilerini korumak için sonsuz düzenleri var. Durup duruken insanlara saldırdım ve onların korunma içgüdülerini geliştirdim.) Hiç kimseyi görmüyorum. Albay da artık benden çekiniyor. Ona bağırıyorum. (Bütün bunları yazarken hissediyorum ki, bu satırları okuyunca bana biraz acıyacaksın. Fakat bunlar yazı, Sevgili Bilge; kötülüğüm kelimelerin arasında kayboluyor.)
Geçen sabah erkenden Albayım a gittim. Bugün sabahtan akşama kadar radyo dinleyeceğiz dedim. Bir süre sonra sıkıldı. (insandır elbet sıkılacak. Benim gibi bir canavar değil ki.) Bunun üzerine onu zayıf bulduğumu, benimle birlikte bulunmaya hakkı olmadığını yüzüne bağırdım. (Ben yalnız kalmalıyım. Başka çarem yok.)
12 notes · View notes
metehanaksoy · 3 months
Text
Ben şiirlerimi okumam, seslendirmem ve başkasına da asla okutmam. Bu yıllarca böyle gelip geçti... Arada bir yayınlarda yahut şiir gecelerinde kendi şiirlerimi seslendirdim ve de ödüllü bir yazarımız tüm kitap masrafını karşılarım, ayrıca bir projede yer almanızı istiyorum dedi daha geçen yıl fakat kendilerini reddetmeyi uygun buldum. Beni anlayamazsınız zira ben şiirlerimi içimden geldiği için ve de kendime yazıyorum. Dün gece bir şey oldu, yıllardır okumadığım kendi şiirlerimden oluşan bazı kayıt hesaplarım vardı, onlardan birisini açıp beşyüz tanesini okudum. Sonra dedim ki neden saklıyorsun bu dizeleri? Onsekiz yıl oldu hâlâ neyin gizlisi neyin bekleyişi? Birkaç ay önce Edebi Dergi ile şiir ve yazı konusunda görüşmüştüm, sabaha karşı karar aldım ve telif sorunu olmaması, büyük saygıları ve kazancın hayır işine gitmesinden dolayı bir şiirimi ilk olarak oraya iletmeyi düşündüm. Benim için şiirlerin, sözlerin, yazmanın değeri büyük. Öyle ki sınav anında yarım kalan şiirin bir kaç dizesi geldi aklıma, sınavı bırakıp sıraya onu yazmaya başladım. Üniversite de başıma geldi bu olay ve gözetmen hoca kopya çekiyorum sanıp müdahale edince dersin hocası olan hocam gözetmene hemen gelip müdahale etti ve sıraya baktılar beraber. Sonrasında dedim üzgünüm hocam ama yazmasam unutabilirdim, oda gözetmene ben biliyorum kendisi şiiri seviyor dersime çok katılır, eksiği olmaz ve sözleri hocam telefonuna çekip sınava devam et demişti. Yani o derece önemli benim için. Bazen elim aklıma yetişemiyor ve bende yazmak yerine kendime ya da varsa yanımda ailemden birisi onlara okuyorum. Duygusal birisiyim ve bir o kadar mantıksal. Yine de şiir benim için ayrı değerde. Şiir, resim, müzik dallarına aşinayım ancak şiirin bendeki yeri özel. Şiir benim için susuşların dili, kalbin ve zihnin aynasıdır. Bir farkla; herkes aynı şiiri okur ama aynı şeyi hissetmez. Tıpkı gökyüzüne bakanların aynı maviliği görüp, farklı şeyler düşünüp hissetmesi gibi. Neyse, buraya kadar artık yazıyı fazla uzatmayalım. ALLAH`a emanet olun, şiirle kalın. ~ Mthn ~
2 notes · View notes
kamburbalina · 1 year
Text
Neden Yazıyorum?
Öncelikle bu yazma işini ikiye ayırmam gerekiyor; blog yazmak ve roman & öykü yazmak. İkiye ayırdım çünkü ikisinin birbirinden tamamen farklı sebepleri var ve iki eylemden de bambaşka beklentilerim var.
Şimdi aslında blog yazma konusundan başlamam gerekirse, kimsenin okumayacağını bile bile bu işe girişmemin birinci sebebi; herhangi bir edebi ya da sosyal kaygı gütmeden sadece yazma alışkanlığı edinmek. Belli bir süreden sonra zoraki yaptığım bu yazma eyleminin hayatımdaki yerini televizyon izlemeyle değiş tokuş etmeyi umuyorum. Amacım; televizyona, saçma sapan reklamlara ya da reality show'lara gömdüğüm saatlere bir anlam katma umudumu yeşertmek belki de, ya da sadece ümitsiz bir varoluş çabasıdır niyetim, hiçbir fikrim yok. Peki "Madem sadece alışkanlık oturtmak için yazıyorsun, neden yayınlıyorsun? Pek ala word'te de tutabilirsin yazdıklarını." diye çıkışabilirsiniz, ki buna gerçekten net bir cevabım yok. Sadece yazma değil, herhangi bir çabanın amacının yolu dönüp dolaşıp bir şekilde paylaşmaya, fark edilmeye, reaksiyon almaya ve varlığını kalanlara hatırlatmaya çıkıyor. Bu fotoğraf çekerken de böyle, el işi üretirken de, müzik yaparken de, yazı yazarken de, ya da yaz tatilinde gittiğin yerleri sosyal medyadan paylaşırken de.
Son birkaç aydır olabildiğince, kalabalık içerisinde kaybolmaya, görünmez olmaya çalıştığımı fark ediyorum. Görünmez oldukça da hayatın anlamsızlığını fark etmeye başlıyorum. Ama gene de bu blog yazma işi aslında tamamen acınası durağanlıktaki bir hayata anlam katma çabası gibi gözükse de, yazma işine geri dönüş yapabilmem için ihtiyaç duyduğum şevki toplamak amaçlı giriştiğim bir iş. Tekrar öyküler yazmaya geri dönebileceğim günün umuduyla, blog tutarak yumuşak bir geçiş yapmak istedim özetle.
Gelelim ikinci kısma: Neden roman & öykü yazıyorum? Aslında işin bu kısmı, boş zamanı dolu değerlendirmekten çok, tamamen ev-iş arasında nakış dokuduğum, Kadıköy'e sıkışmış hayatıma bir anlam katma çabasından kaynaklanıyor. Realist olmak adına kendime karşı olabildiğince dürüst ve bu yazıyı okuyanlara karşı olabildiğince açık olarak belirtmek gerekirse, tam olarak daha fazlası olduğumu kendime ispatlamak için roman & öykü yazmaya çalışıyorum. Beğenilir umuduyla da değil, aslında tam olarak dirayet gösterip bir işi tekrar bitirebilecek kadar sabırlı olabildiğimi kendime göstermek ve kendime saygımı geri kazanmak için yazıyorum.
Yoksa bu blog, hiçbir edebi kaygı gütmeden, yazdıklarımın üzerinden bile geçmeksizin yayınladığım, kime ulaşır bilmediğim, hakkımda çok da merak edilmeyen bilgilerin, açıklamaların bulunduğu bir pratik defteri. Biraz da, başkalarının düşüncelerini umursamama ve içimden geldiği gibi ıvır zıvırdan bahsedebilme pratiği aslında.
7 notes · View notes
kimyager · 6 months
Text
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.
İnsanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde bırakmasaydım. Kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine düşmeseydim. Bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. Ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. Sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi Bilge, aklını başına topla.
Ben iyi değilim Bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. Gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. Hiç olmazsa arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi de geri dönmek istiyorum, ya da dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. Kendime, söyleyecek söz bırakmadım. Kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. Aslında bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. Sen, aşk ve her şeyin olduğu günlerde böyle kararlar alınamazdı. Yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu
kararlar. Şimdi her satırı, “bu satırı da neden yazdım?” diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum. Aziz varlığımı son dakikasına kadar aynı görüşle ayakta tutmak gibi bir görevim olduğunu hissediyorum. Çünkü başka türlü bir davranışım, benimle küçük de olsa bir ilişki kurmuş, benimle az da olsa ilgilenmiş insanlarca yadırganacaktır. Oysa, sevgili Bilge, aziz varlığımı artık ara sıra kaybettiğim oluyor. Fakat yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke bulamadığı için bana dönüyor şimdilik. Biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle terk edinceye kadar gidip gelen aziz varlık masalına kimse inanmayacaktır.
Bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır. Bir alın yazısı da ölümün anlamını bilerek, ona bu anlamı vermesini beceremeden ölmektir ki, bazı müelliflere göre bu durum daha acıklıdır. Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.
Bu nedenle, sevgili Bilge, mutlak bir yalnızlığa mahkum edildim. (İnsanların kendilerini korumak için sonsuz düzenleri var. Durup dururken insanlara saldırdım ve onların korunma içgüdülerini geliştirdim.) Hiç kimseyi görmüyorum. Albay da artık benden çekiniyor. Ona bağırıyorum. (Bütün bunları yazarken hissediyorum ki, bu satırları okuyunca bana biraz acıyacaksın. Fakat bunlar yazı, sevgili Bilge; kötülüğüm, kelimelerin arasında kayboluyor.)
Geçen sabah erkenden albayıma gittim. Bugün sabahtan akşama kadar
radyo dinleyeceğiz, dedim. Bir süre sonra sıkıldı. (İnsandır elbette
sıkılacak. Benim gibi bir canavar değil ki.) Bunun üzerine onu zayıf
bulduğumu, benimle birlikte bulunmaya hakkı olmadığını yüzüne bağırdım. (Ben yalnız kalmalıyım. Başka çarem yok.)
3 notes · View notes
birgaripkitapsever · 10 months
Text
Bugün neşe yok...
Sanırım her insanın derdi olurmuş. Benimde var şuan...
Şuan o kadar doluyum ki anlatamam ve benimle ilgilenecek insanda olmaması işimi oldukça zorlaştırıyor. Boğazımdaki yumru ağlarsam geçecek biliyorum ama ağlayamam. Şuan yassak. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum. Biliyorum kimse olmasa bile sağımda ve solumda görünmeyenler var...
Babam odada televizyon izliyor. Kızının ağlamak istediği ama ağlayamadığını bilmiyor çünkü ilgilenmiyor. Annem ablam ile başka odada (ablamla olan odamızda) anneme kızmıyorum her çocuğuna aynı anda-burda kesmek zorunda kaldım çünkü annem çağırdı. Ablam hasta ve duş alması gerek. Onu hazırlamam için çağırdı ve bende onu yataktan kaldırmak için ona dokundum. Tahmin edildiği üzere bağırdı. Biliyorum kaç defa kustuğunu o yüzden bir şey demedim ama kalbe söz geçmez ya kırık olan kalp parçalandı azıcık. Neyse devam edelim.
Aynı anda ilgilenmez ki az önce de dedim ablam hasta. Bana ne oldu bilmiyorum ama benimde karnım ağırmaya ve midem bulanmaya başladı. Anneme ve babama tabikide demedim. Ablamla ilgilenmeleri lazımdı çünkü. Şu an sessiz sedasız annelerin yatak odasında oturmuş yere çömelmiş yazı yazıyorum.
Telefonum bozulmuştu ve tanirciye görürdük bugün. Tamirci şarj yerinin kırıldığını söyledi - öyle bişi yani- ve babamda çıkarıp parayı verdi. Saat beş gibi de almamızı söylediler. Sonra ablamın hasta olduğunu falan öğrendik. Neyse annem şakasız bana imalarda bulunmaya başladı. İşte benim yüzümden 100 lira filan gitmiş...
Ben yüz liraya değmez miyim anne?
Sanırım değmez mişim.
Yalan yok acayip kırıldım ve şuanda dizilerimi gövdeye çekmiş duvara yaslanmışım. Midem bulanıyor ve sırtım kopacakmış gibi. Ne yapacağımı bilmiyorum eğer annemle söylersem ilgi istediğimi düşünecekler ve benimle alay edecekler. Zar zor tuttuğum göz yaşlarımı da orada zavallı gibi dökeceğim.
Ben zaten zavallının tekiyim.
Beni ailem bile sevmezken ben kendimi neden seveyim?
Sonuç olarak ne yapacağımı bilmiyorum. Canım acıyor ve ablam da kötü. Sevgili ailemin iki hasta kızla uğraşmak, isteyecekleri son şey olduğu için sonuna kadar direneceğim. Lütfen bana bir taktik verin.
Bu ara salgınından nefret ediyorum.
Kendimden nefret ediyorum.
Yalnızlığımdan nefret ediyorum.
Ailemin anlayış, kavrayış biçimden nefret ediyorum.
Hayatımdan nefret ediyorum.
Ölmek istiyorum.
İntihar etmek istemiyorum.
Ölmek istiyorum. Kendiliğinden, öylece, aniden.
5 notes · View notes
kaybolankaos · 2 years
Text
Dünyadaki hiçbir IQ testinin beni test edebileceğini düşünmüyorum hiçbir psikolog ya da psikiyatrinin bana iyi geleceğini hatta hepsine derslerinin ben verebileceğimi düşünüyorum. Biliyorum ordan bakınca şizofreni ya da deli gibi duruyorum. Beni tanımayan bu ne anlatıyor mk malı diyor tanıyan da diyordur tanıdığını sandıkları için tanımaları tanımamak ile aynı şeye denk geliyor. Sonucunda Allah'a sorardım neden niye ya da niye ben diye ama artık sormuyorum bana büyük bir nimet vermiş yanında hastalık işsizlik parasızlık olmasa diyorum sadece şuan beni hepiniz tanıyor olurdunuz taktir edilmek umrumda değil onaylanmak umrumda değil ama hepiniz saygı duyar örnek alırdınız. Ama bazen hatta hiçbir zaman hayatta her istediğimiz olmaz. Benim dünyadaki insanların geneline göre oran yaparsak hiç olmuyor olabilir orası biraz sıkıntı... Ama sonucunda hiçbir şey yapamayıp emek verip tevekkül etmeye devam ediyorum. Elbet bir gün. Size bişey kanıtlamak için yazmıyorum bunları ama okuduysanız işte o gün hatırlarsınız bu yazıyı, ya da kimse hatırlamaz hepsi benim için önemsiz. Ben önceden yazmayı sevdiğim için yazıyordum yani yıllarca. Son aylarda birine birilerine yazdım ama en çok kendime yazmışım bu yazıyı da kendime yazıyorum. O gün geldiğinde bu yazı bişeyi değiştirmeyecek ya da iyi ya da kötü olmayacak demiştim de demeyeceğim hepsini tadtım hiçbir önemi yok. Sadece yazmayı seviyorum ve artık kendim için yazıyorum. Bir gün size de kendim için yazdığım bir kitabı hediye edebilirim bunların hiçbiri hayal değil yakın çok yakın.
13 notes · View notes
devilsoul0 · 1 year
Text
Uzun bir yazı olacak gibi ya da bir mektup gibi buraya neden yazıyorum bilmiyorum ama yanımda değil beni belki tanımıyorsa bile okuma ihtimali bile yetiyor sanırım...
3 yıl önce rüyamda gördüm çok kötü bir günümde yanımdaydın karanlık odamda yalvararak ağlıyordum telefonumun başında kötü bir haber gelecek diye. Sonra rüyama geldin omzumu tuttun yüzüne bakmadım başta bir şey olmayacak dedin gözyaşlarımı sildin ve sarıldın o kadar güvende hissetmiştim ki sanki gerçek gibiydi. Sadece gözlerini az çok hatırlıyorum koyu mavi gözlerin hafif uzamış saçlarını ve birazda o güzel gülüşünü. 1 yıl boyunca yanımdaydın rüyalarımda öyle güzel anılar biriktirdik ki sanki hep böyle sürecekti. Ben uyuyacaktım ve senin yanına gidecektim. Hani bir kere kaçırıyım demiştin sonra şaka demiştin keşke kaçsaydık ne olurdu acaba. Sanki o anılar sadece bende güzel kaldı çünkü biraz buruk biraz hüzünlü bir sondu. İnternette gördüğüm fake kız resimlerinden birini onu seviyorum o da beni dedin inanamadım. Ama gerçekten o büyük otobüse bindin ve gittin. Evet bende gitme diyemedim ama dönüp bakmadın dönseydin ağladığımı görürdün ama bir an tereddüt ettin döneceksin sandım durduğunda ama devam ettin. Ve sonra 1 kere geldin ve bana sevgili bulmak istediğini söyledin bende gülmüştüm ama olmadı merak etme hala öylece çaresizce bekliyorum bazen vazgeçiyorum ama yapamıyorum sanırım. Çünkü aşk hain bir saldırı gerçekse eğer gitmiyormuş meğer. Önce sesini unuttum sonra yüzünü sadece mavi gözlerin kaldı benim denizim okyanusum. Hiç bir zaman bana adını söylemedin ama kaderinde bir isim vardı tanıştığımızda edebiyat hocamın bana söylediği bir isim... Bir rüyayı hayal meyal hatırlamak evet çok saçma ama en azından hatırlıyorum unutursam eğer o zaman vazgeçerim işte bundan çok korkuyorum 3.yılımızı doldurucaz evet bir yerde bir şarkı duydum hisleri çok farklıydı sözlerine baktığımda nedenini anlamıştım...
Veda etmek istemiyorum ama artık veda vakti geldi sanırım unutmayacağım sanırım ama artık eskisi gibi de olmayacak...
Sözler vermiştik ama her sabah güneş doğduğunda gözlerimi açtığımda yoktun nerede ararsam ne kadar umutlansamda.
Tumblr media Tumblr media
3 notes · View notes
depresif-birii · 1 year
Text
16.04.2023 (5 gün önce)
(O zaman blog yazmayacağım için notlar kısmına yazmıştım ordan kopyala yapıştır yaptım)
Şuan yoldayız teyzemlere gidicez ama sorun şu ki ben gitmek istemiyorum... Gitmek demek bunlar olucak demek; kaygılar artıcak,çok düşüneceğim, takıntılı düşüncelerim fazlalaşmaya başlayacak.
Anneme gitmek istemediğimi söyledim fakat beni dinlemiyor açıl biraz dedi,anksiyetesi olsaydı böyle demezdi, diyemezdiki...
Stresimi azaltan şeyi biliyorsun;yazmak...
Dolmuştayım yada minibüs her neyse,etrafta çok fazla insan var....Stres...Baş etmek o kadar zorki...Hem şarkı dinliyorum,hemde yazı yazıyorum biliyorum ki bunlar iyi geliyor...Ama insanlar fazlalaştıkça etki edecekmi emin değilim... Umarım eder... Stresle baş etmek çok zor insanlar bunu sadece belirli şeylerde yaşar ama anksiyetem yüzünden her gün yaşamam çok... Çok fazla yoruyor... Bıktım artık tek bildiğim bu...Anksiyeteyle yaşamak o kadar zorki...Kendimden nefret etmemi sağladı, düşüncelerimden nefret etmemi sağladı, dışarı çıkmayı sevmememi sağladı,insanlarla konuşmamayi sevmememi sağladı...Hepsini yazarsam liste çok uzar...Şimdi metrobüsteyiz,burda dolmuştakinden daha fazla insan var,buda şu demek oluyor;daha çok stres...Etrafın sıcakladığını hissediyorum, korkuyorum...
Her göz göze geldiğim kişiyle "neden bana bakıyor?" "Yüzümde bir şey mi var?" "Neden bana bakıyor?" "Beni anormal yada tuhaf mı buldu?" "saçımda bir şey mi varki?" "Beni çirkin mi buldu?" neyse hepsini yazamam kendim biliyorum zaten... Fazlasıyla...
2 notes · View notes